01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1» OCAK 2002 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA ROPORTAJ ÜNÜGÜNÜN ADAMI TURHAN SELÇUK (l.M.r-j PAHAi-tJ-l<S-1 ı'cİ TEKSty f Î5E StVf'yESîZ. 0;K A I ^ M / N İ KARAKTERI KARAKT1ERSİZLIK O U N GÖZLÜKLU SAMİ'NN HARIKULADE KIVIRTMALARI EIS1M ÎEKHİ1İ BİRDSN Zısl T3İİ.İ M Yapıldığı dönemdeRomah senatörFüoksenus'un adını taşıyan sarntçyüzyülarsonrayeniden hayatbuldu • nsanlar muhtaç olduklan mekânlan ya- / ratır; mekânJarise insana muhtaçtır... In- sanlar yaşadıkça, mekânlar yaşandıkça var olur... Uzun süre ınsan elınin değme- dığı mekânlar. ızbeye dönüşür... Ama insan elı öyle bir eldır kı yanlış değdiğinde de mekânlan mahveder... Konstantinus. 4. yüzyılda İstanbul 'u Roma tmparatorluğu'na başkent yaparken kentin su gereksinıminı karşılamak içın sarnıçlar ınşa et- tinniştir, ama Istanbu) 'da da yanından aynlma- yan Romah senatör Ffloksenus'un adını taşıyan samıcın ne zaman yapıldığı pek bellı değildir. Bu bakımdan Filoksenus Sarnıcı 6. yüzyıl- dab tmparator lustinianos tan da kalma olabi- lır. Ya da İstanbul'un bilinen bu en eski sarnıcı Filoksenus. çok uzun yıllar önce. uzun bır za- maı dilımınde tamamlanmıştır ve sarnıcın asıl işkvı artık yerınde yeller esen ımparatorluk sa- rayının suyunu karşılamaktır. Strtunlar Marmara'da Sarnıç, 16 sıra halinde 14 mermer sütundan olışur... 64 metre uzunluğunda, 24 metre enin- debir alana dikılen 15 metre yüksekliğındeki süunlann sayısı tam tamına 224'dür.. Günü geldığinde kente giren Osmanlılar, sü- tuılan tek tek saymadan ve belki o eski masal- da: esinlenerek 1001 tane olduğuna karar ver- ıriiler ve Filoksenus Sarnıcı'na Binbirdirek Saıucı demişlerdir.. âinbirdirek Sarnıcf nın sütunlan Marmara Acası'nın mermennden yontulmuşrur... Marmara zaten mermer demektir... v ontucular her bir sütuna "imza"lannı at- miitır... Hitunlardaki işaretleri ustalann ımzasına ben- zeoıler olduğu gjbı yontu işini alan şırketin amb- lecıne bağlayanlar da \ardu"... Işaretlerden gö- rûen odur kı. sutunlar uzun bır zaman dili- mnde ya bırden fazla ustanın ehnden ya da bır.en fazla şırketin tezgâhından çıkmıştır... 5 metrelık sutunlaryekpare değildir... Taban- daı tavana uzanan iki parçanın arasında silin- dubiçiminde mermer kasnaklar vardır... îki r>ar,ahaündeki sutunlarkasnaklarla üst üste kon- mo: sütun kasnak arasına da ağırhğı yayması İÇD kurşun dökülmüştür... Her bir sütunun 500 totyük taşıdığı hesaplanmıştır... Sonradan ka- ziErak çalınan kurşunlann miktan ise belli de- ğilıır... Mtun başlannın herhangi bir süsleme yapıl- rnzan piramit şeklinde tek tıp yontulmast, sar- mc3 'Verebatan'dakı gibi sagdan soldan topla- nan malzemelerle değil, özel olarak üretilmış malzemelerden inşa edildiğini göstermiştir. . Tavanı örten tuğlalar dahı seramik, kireç ve kü- fekı tozundan pışırilmıştir ve Yerebatan"la ya- şıt Ayasofya'nın tuğlalanna da benzememek- tedır. Nedetıse saray' sayılmamış Sonradan Yerebatan'a "saray" denmesine karşın daha görkemlı ve özel olan Binbirdirek nedense "saray" sayılmamıştır... Çünkü... Osmanlı, İstanbul'un suyunu kemerlerle ta- şıyarak sağladığı için Binbirdirek'te samıcı ip- tal ederek ıplıkhane yapmıştır! Iplıkhaneden öncesi meçhuldür... Fakat öncesinde samıcın üs- tünde 17. yüzyTİdaKöprülüFazıIAIıınetPaşa'run konağının olduğu bilınmektedir... Konak ya- nınca, enkazı sarmcın ta\anı delinerek aşağıya atılmıştır ve böylece Binbirdirek molozla dol- maya başlamıştır... Eldekı kayıtlardan sarnıcm tabandan üç-dört metrelik bir kısmıntn Osman- lı tarafindan doldurulduğu anlaşılmaktadır... Sarnıcın bazı kısımlannın tavana kadar çöp- Ie doldurulması ise 20. yüzyüın esendır! "Adliye Sarayı" adıyla yapılan fakat bınasıy- la bir ucubeyi andıran istanbul Adliyesi'nin tam karşısındaki Binbirdirek, otlann büriidüğu pash demir parmaklıklı kapısma vurulmuş ki- İıtle yasak bölge, tepesınden açılan çukurlarla çöplük, yan duvarlarından bağlanan kanalizas- yonlarla fosseptik çukunına çe\Tilmıştir ne ya- zık ki... Yasağı delip çöplüğe girenler, define- ciler olmuştur hep... Beden duvarlan yıkılarak hazıne aranmıştır... Olmayan hazıne buluna- mamıştır tabiı ki... Asıl "hâzme" sarnıcın için- de değıl üstündedir; devletın Basın llan Kuru- mu ile üç-beş iş hanının temelı sarnıcın tepe- sindeki 3.5 metre topraga atılmıştır... Bir gün sıkı bır depremde, sarnıcm sütunlan ayakta du- rur da üstündekiler devrilirse bu eskının sağ- lamlığı kadar yeninin kapkaççılığından başka bir şey değildir. Derln uykudan sonra Binbirdirek Sarnıcı, 2002 yılına gırerken için- de yaşandıkça var olmak üzere yenıden hayat bulnıuştur... Sarnıcmyaşamadönebılmesi içın yedi yü boyunca içınden neredeyse 7 bın kam- yon çöp ve moloz çıkanlmışhr... Binbirdirek 'ten çıkanlanlarla Zeytinburnu'ndaki sahil dolgusu yapılmıştır... Vataflar Genel Müdürlüğü, çöplüğe dönüş- Binbirdirek Sarnıcî'tıın içinden 7 bin kamyona yakuı * çop çıkarftjdı. (B>fograf: Camhuriv\ müş ve artık bır çöp alamayacak kadar dolmuş sarnıçtan, kiraya vererek kurtulma yolunu seç- miştır... BuKar tnşaafm çöpü boşaltması ve sarnıcı onarması yaklaşık 6 rnilyon dolara mal olmuştur... Şımdi suadaBinbirdırek'uı tunstık ve kültürel yanı ve sonuçta tican amaçla ışle- tılmesi vardu"... Onarun, kuralına göre yapılmış, bıtkısel ya- şamdakı tarihı bir eser yüzlerce yıllık denn uy- kusundan uyanmıştır... Bundan sonrasında ıçin- deki restoram, ban. kafeteryası, alışveriş bi- nmlen ile tarihe saygısızlık mı edilecektir? Bir bakıma evet... Çünkü sarnıcm bır köşesındeki restoranda Fransız mutfağmdan yemekler su- nulması büyük yanlıştır.. En güzel Fransız ye- meklennı Fransızlardan iyi mi yapacaklar! Ote- ki köşedeki barda rakı ya da vıski affedilmez bir hatadır... Ingiliz ya da Amerikan barlan, Beyoğlu meyhanelen ile boy ölçüşmek niye.... Kafeteryada neskafe ya da kola çok büyük ayıp- to... Alışvenş birımleri henüz açılmış degildir ama tezgâha turistler içın klasik hedıyelık eş- yalar dizilecekse tarih gözyaşlarına boğulacak- hr... Binbirdırek Sanııcı. ziyaretıne gelen insan- lara yapıldığı dönemi yansıtmalı, yaşatmah- dır...' Antik çağ mutfağı Restoranda, Doğu Roma mutfağının yemek- leri, hem de o günün koşullarmda hazırlanmış bir masada yenmelidir... Çatal kullamlmadan, parmaklar kasede yıkanarak... Antik çağın mö- nüsünü öğrenmek için arkeolojik kazı yapma- ya gerek yok: kitaplan yazılmıştır... Barda malt bira ve en güzel şaraplar olmalı, Romahlann bılmediği içkiler bardan içeri gir- memelidir... Kafeteryahakeza; mey%elerin suyu, adaçay- lan ne güne duruyor... El yapımı toprak ya da cam bardaklar, seramik testiler, gümüş İcupa- larla ser\is yapılmalıdır... Alışveriş birimlerinde, ustalar oturup örne- ğin o dönemin sandaletlerini üretmelı, takıla- rmı işlemeli, kumaşlanm dokumalı, bronz dö- kümlerin çapaklannı temizlemeli, üretılen her bır eşya antik çağın kokusunu taşımalı; hedi- yelikler Arkeoloji Müzesi'ndeki eserlerin tıp- kılan olmalıdır... Binbirdirek Sarnıcrnda insanlarbambaşka bir dünyayı yaşamahdır... Turizmse turizm, kül- türse kültür... Sanatsa sanat... Ve üstelik yapı- lan masrafin karşıhğını haydi haydi çıkaracak bir ticaret! insanlar muhtaç olduklan mekân- lan yaratır; mekânlar ise insana muhtaçtır... GEÇMİŞTEN GELECEGE ORHANERtVÇ Araştırma Önergesi... Gazetecilerin çalıştıklan işyerleri ile ilişkilerini dü- zenleyen 212 sayılı yasanın yürüriüğe girişinin 40 yılı tamamlaması nedenıyle geçen hafta bir dizi et- kinlık yapıldı. 212 sayılı yasa, 10 Ocak 1961 günü yürüriüğe girdiğınde, yazıişleri müdürlerinden (o günlerde genel yayın yönetmeni unvanı yaygınlaşmamıştı) mesleğe yeni başlamış genç muhabire kadar bü- tün gazeteciler bırlik olmuş ve yasalanna sarıip çıkmışlardı. 41 'ıncı yıla ulaşıldığında ise görünüş tam tersi- ne dönmüştü. 212 sayılı yasa genelde uygulana- maz olmuş, fiilen gazetecilik yapan ama hukuken gazetecı sayılmayan meslektaşlarımız da çogun- luğu oluşturur olmuştu. Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın "Gazeteci Haklarını ve Kimliğini Anyor" söylemi ile düzenle- dığı girişim, bütün meslek kuruluşlannın da des- teğiyle 9 Ocak günu eyleme dönüştürüldü. Amaç, 212 sayılı Basın-lş Yasasrnın yenıden uy- gulamaya geçirilmesini sağlamaktı. llk somut sonuç Türkiye Büyük Millet Mecli- si'ndeki gazetecı kökenli milletvekillerinden geldi. 38 milletvekili 10 Ocak 2002 günü "Medyadaki meselelerin ve özellikle çalışanlann durumlan"n\n dıkkate alınmasını öngören bır Meclis araştırması onergesıni TBMM Başkanlığı'na sundular. önce tarihe not duşmek için önergeyi imzalayan milletvekillerıni anımsayalım. Nazif Okumuş, Is- mail Köse, Masum Türker, Ahmet Çakar, Dr. Az- mi Ateş, Uluç Gürkan, Ahmet Aydın, Ali Uzu- nırmak, Mehmet Pak, Ali Özdeniz, Nahrt Kay- rıcı, Turhan Tayan, Ahmet lyimaya. Cumali Dur- muş, Süieyman Yağız, Cezmi Polat, Mustafa Vu- ral, Hayrettin Özdemir, Cemal Enginyurt, Meh- met Uluşahin, Sefer Ekşi, Recai YıkJınm, Is- mail H. Cerrahoğlu, Mihrali Aksu, Hidayet Kı- lınç, Dr. Mükremin Taşkın, M. Metanet Çulha- oğlu, Doç. Dr. Hüseyin Kalkan, Mustafa Enöz, Osman Fevzi Zihnioğlu, Mükerrem Levent, M. Sait Gönen, Arslan Aydar, Mehmet Serdaroğ- lu, Salih Kapusuz, Eroi Al, Faruk Çeiik, Remzi Çetin. Şımdi de önergeden alıntılar yapalım. "Ancak Türk basını, sahip olduğu her türiü im- kân ve şartlara rağmen fedakâr basın çalışanlan- mız başta olmak üzere çözüm bekleyen önemti ve ivedi sorunlarta da karşı karşıya bulunmaktadır. Bil- hassa, ülkemizdeyaşanan ekonomik kriz sebebiy- le, ışsızkalan basın çalışanlannın durumu, kurum- sal hak ve özgürlüklerinin yanında, çalışanlann haklannı öne çıkartan birsüreci başlatmıştır. As- lında bu süreç, ülkemizdeyaşanan ekonomikkriz- lenn dışında Türk medyasının yönetim ve anlayı- şından kaynaklanan piyasa rekabetinin de dışın- da özellikler taşıyan farklı şartların sonucunda uzun bir dönemi kapsamaktadır. Birey ve grup çıkariarr, basın hümyetinin sınır- lannı oluşturmayacağına göre çalışanlan ve emek- çıleri kadar, kamuoyunun da ısrarlı arzu ve talep- len göz önüne alınarak medya, genel ama detay- lı biçimde tahlıl edilmelidır. Bu itibarla, anayasanın 98'inci, içtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis araştırma- sı açılmasını arz eden'z." Her partiden ve bağımsızlardan oluşan imza sa- hiplerinin önergesi sorunlann belirtenmesi açısın- dan da büyük önem taşryor. önergenin gundeme alınarak araştırma komis- yonunun kurulması, sorunlann çözümlenmesi için gereken başlangıç noktasını da oluşturacak. oerincg cumhuriyet.com.tr. ACI KAYBIMIZ Inşaat Mühendisleri Odası Izmır Şubemizin 2000-2001 dönemi Yönetim Kurulu Üyemiz, Değerlı, yürekli, inançlı insan, fnş. Müh. MUSTAFA KAVUNCUBAŞI (1957- ) 12 Ocak 2002 günü aramızdan aynldı. Yaşamının her dönemınde ınsanca erdemlenn yılmaz savunucusu olan, gerek meslekı gerekse de demokrası alanındakı çahşmalanyla, savaşımıyla, mesleğinı, toplumsal sorumluluklan ile birleştirerek mücadele etmesini bilen, dünyanın her köşesındeki acıyı ve haksızhklan ve adaletsızhkleri kendisine sorun edinen, bir mücadele insanıydı. Daha güçlü, daha etkin ve toplumsal örgütlenme içındeki yeri daha saygın bir İMO yaratılması uğrundaki çabalan ve katkılan daima hatırlanacaktır. Ailesıne, yakmlanna ve üyelerimize başsağlığı diliyoruz. ÎNŞAAT MÜHENDtSLERÎ ODASI tZMİR ŞUBESİ ACI KAYBIMIZ Bülent Tanor, Reha Tanör, Fatmagül Berktay ve Ali Tanör'ün babası. Öget Öktem Tanör ve Nurdan Tanör'ün kaympederi, Ege Tanör ve Aslıgül Berktay'ın dedesi, Sevim Tanör'ün sevgili eşi, Em. Kur. Albay (1935) M. CAHÎT TANÖR'Ü kaybemk Cenazesi, 15 Ocak 2002 Salı günü Foça Kabnstanf na defhedilecektir. Not: Çdenk göndenlmemesı, arzu edenlenn Çağdaş Yaşamı Destekleıne Demeğı'ne bagışta bulunmalan nca olunur. Nüfus cüzdanımı kaybettım. Hükümsüzdür. SABAYAYClBtN
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear