14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2 EYLUL 2001 PAZAR DIZI Büyükler, çocuğunun kendi deneyimlerinden yararlanmasını ister ama bu istek çocuklar için geçerli değüdirHer çocuk dünyayı yeniden keşfeder ocuklar 'kendi yollarından' oğrenirler, 'doğru biçimler'i yanlış biçimleri deneye deneye bulurlar, 'hedefe daha yakın' demek de istediklerine göre değişir. Biz büyüklerin temel yanlışlanndan birisi de 'çocuklann bizden öğrenmek zorunda olduklan'dır. 'Amerika'yı yeniden keş- fetmek' deyimini 'bilinen bir işi yeniden öğrenmeye çalışıp zaman kaybetmek' anlamında kullanınz. De- yım hem eleştiriyi hem de öneriyi kapsar. Işte bu deyim çocuklar için geçerli değildir. Her ço- cuk Amerika'yı yeniden keşfetmek zorundadır. 'Bak, bunu benden önce keşfetmişler, ben bunu öğre- neyim de yeni keşiflere ba- kayım' demez. 0nun için de çocuk davranışındaki şu iki ilkeyı önemle öğrenmeli- yiz: - Her çocuk dünyayı yeni- den keşfeder. - Her çocuk dünyayı 'kendisi için' yeniden keş- feder. Çocuk gelişiminin teme- li de bu iki ilkede gizlidır. Biz büyüklerin çocuk ge- lişiminde anlayamadığımız da budur. Her büyük, çocu- ğunun kendi deneyimlerin- den yararlanmasını ister ve çocuğun bu deneyimlerin üzerine kendi deneyimleri- ni eklemesinı. böylece 'ha- yatı daha kısa yoldan, daha doğru biçimde, hedefe daha yakın öğrenmesini' kolay- laştırmaya çalışır. Oysa, bü- yüklerin bu istekleri, bu dogrultuda çalışmalan çocuklar için 'anlamh' değildir. Çocuk için 'kısa yoT yoktur, 'doğru biçim' araştınlmahdır, 'hedefe daba yakın' olmak belirsiz bir şeydir. Çocuklar 'kendi yoUanndan' oğrenir- ler, 'doğru biçimler'i yanlış biçimleri deneye deneye bulurlar, 'hedefe daha yakui' demek de istediklerine göre de- ğişir. Biz büyüklerin temel yanlışlanndan birisi de 'çocuklann bizden öğrenmek zorunda olduklan'dır. Elbette çocuklar bizden pek çok şey oğrenirler, biz öğ- retmek istemesek de öğrenirler, ama asıl biz çocuklardan çok şey öğrenebiliriz ve öğrenmeliyiz. Çocuk düşüncesinin henüz kahplara oturmamış yaratıcılığı, çocuk duygula- nnın baskılanmamış doğallığı, çocuk davTanışlannın içtenliği biz büyüklere 'erişkin ohnaya çahşırken neleri kaybet- tiğimizi' düşündürmelidir. Paulo Coulho, 'Ben yolumu kaybetri- ğünde bir çocuğun gözierine bakanm' der. 'Çûnkû bir çocuğun yetişkmlereöğ- retebikceği üç şey vankr: Nedensiz mut- lu olmalan. her zaman kendilerini meş- gul edecek bir şey bulmalan ve elde et- mek için istediklerini var güçkriyle da- yarmalarL' Günümüzde 'bir çocuk büyûtmek' yeni bir anlam kazandı. Artık 'dünyaya bir çocuk getirmek' bir dizi sorumlulu- ğu da beraberinde getiriyor. Bebeği sağ- lıklı büyûtmek, doğduğu andan başladı- ğı kabul edilen eğitimini doğru yapmak, düşünsel gücünü. zekâsını geliştirmek, duygulannı geliştirmek, örselememek, doğru zamanda sosyalleşmesini sağla- mak, ilerki yaşlanna doğru hazırlamak, hayat için gerekli donanımı hazırla- mak... Anneler ve babalar eskisine göre çok daha farklı bir anlayışla 'çocuk gelişi- mi'ne önem veriyorlar, kıtaplar okuyor, programlar izliyor, toplantılara katılı- yorlar. Ama anlayış değişikliği yeterli oluyor mu? Alışkanlıklar ne denli etki- sini sürdürüyor? Davranışlar değişiyor mu? Beklentilerimiz nedir ve çocukla- nmızdan neler bekliyoruz? Büyüklerin beklentlleri... Bugünlerde televizyonlarda gösteri- len bir banka reklamı var. iki erkek ço- cuğu, iki kardeş, evin deposunda bul- duklan tahtalarla bir oyuncak at yapma- ya girişiyorlar. Biri 8-9, kardeşi 6-7 yaş- lannda iki afacan. Planlar yapıyorlar, ölçüp biçiyorlar, sonra da kendi bildik- leriyle oyuncak atı yapıp üzerine bini- yorlar. tleri geri dehleyip dururken uy- duruk at yıkılıyor, iki kafadar düşüyor- lar. Bu durumu uzaktan izleyen dedele- ri gülümsüyor. Ertesi gün yataklanndan kalkan iki kardeş, bahçede yeni bir tah- ta at görüyorlar. Dedeleri onlara güzel tahtalardan yeni birat yapmış, boyamış, onlar da heyecanla bahçeye koşup ata binip sallanmaya başılyorlar. Reklamm amacı. bankanın da buradaki dede gibi insanlan yalnız bırakmayıp 'dostça yar- dun'da bulunacağı. Reklamdaki ana dü- şünce büyüklerin çocuklara bakışını çok güzel yansıtıyor. Çocuklann yapamadığını büyükler yapar, onlara sunarlar. Ama çocuklann yetişmesi açısından reklamdaki düşün- ce çok yanlış. Çocuklar, kendi yaptıkla- n attan çok daha zevk alır, yıkılan atın yerine yenisini yapmaya çalışırlar. De- denin yapması gereken de onlar uyur- ken onlara at yapmak değil, çocuklan yeni bir at yapmaya teşvik etmek, bunu yaparken de küçük yardımlarla yol gös- ternıek olmahdır. Çocuklann yapıcılığı böyle desteklenecek, özgüveni böyle kazandınlacaktır. Çocuklar kendileri yaparak. deneye deneye yaparak hem hayarı öğrenecek. hem neler yapabilece- ğini öğrenecek hem de başansız kalma- nın nedenleri üzerinde düşünmeye baş- layacaktır. Çocuklanna at yapmayı de- ğil de başkalannın yaptığı ata binmeyi öğrettiğimiz zaman, ileride de hep baş- kalanndan bekleyen, hazıra konmaya alışmış erişkinler yetiştiriyoruz demek- Anneler ve babalar eskisine göre çok daha farklı bir anlayışla 'çocuk gelişimi'ne önem veriyorlar. 1 üyüklerin çocuklanndan bekledikleri de, onlartn hayatlan üzerinden kendilerine sağlanacak gurur payıdır. 'Çocuklann başansı' adı altında beklenen, 'en zeki çocuk olmak', 'en başanlı öğrenci olmak', artık günümüzün rekabetçi yaşama ortamının yeni öğretisidir. tir. Büyüklerin çocuklann- dan bekledikleri de, onla- nn hayatlan üzerinden kendilerine sağlanacak gu- rur payıdır. 'Çocuklann başansı' adı altında bekle- nen, 'en zeki çocukolmak', 'üstün zekâh olmak', 'en başanlı öğrenci olmak', 'grubunun lideri olmak', 'parlak öğrenci olmak', ar- tık günümüzün rekabetçi yaşama ortamının yeni öğ- retisidir. 'Daha- ve en» kültürü' dediğım bu yeni kültür, tü- ketim toplumunun, insan- lan ancak başkalanndan 'daha üstün' ve 'en başan- lı' olduğu zaman ödüllen- diren yaygın öğretisidir. Bu kültür insanlan o denli kor- kutmaktadır ki. hırslı, re- kabetçi ve saldırgan olma- yan çocuklann anne ve ba- balan 'yoksa benim çocu- ğum pısınk olup hayatta başansız mı kalacak?' diye kaygı duymakta, çocuğu- nun paylaşımcı, verici ve eşitlikçi davramşlanndan rahatsız olmaktadır. Sosyo-ekonomik düzeyi düşük aileler, çocuklannın kendilerinden daha iyi bir hayat sürebilmesi için 'on- lannokııyup adamolmala- n'nı ısterken, bu düzeyi or- tanın üstünde ya da yüksek aileler de çocuklannın bu yeni hırslı rekabet dün- yasında nasıl bir donanımla başanlı ola- bileceklerini kaygıyla düşünmektedir- ler. Her iki kesimde de 'çocuklannın öz- gün yapüan, özgün yetenekleri, özgün ilgi alanlan' göz ardı edılmekte. 'çocu- ğun nasıl mutiu olabüeceği?' konusu ise dile getirilmekten bile kaçınılan bir so- ru olarak bilinmeyen bir yerlere gönde- rilmektedir. Böylece çocuk anne babalannın bek- lentileri, rekabetçi ve gelecek korkusu yaşanan bir sosyal ortamda 'çocuğu böy- le bir dünyaya hazırlamak' öğretisiyle biçimlenmektedir. Hemen belirtmek gerekir ki, bu du- rumdan sorumlu olanlar anneler ve ba- balar değil, onlan da rekabete ve korku duymaya yönelten sistemdir. Sistem, küreselleşen dünyadaki başanyı hırslı bir rekabete, daha çok tüketmeye koşul- landırmakta, insanlan da bu koşullara ayak uydurmaya zorlamaktadır. Eğltlmde gerekenler Ancak, anne ve babalann yapması gereken, bu koşullara teslim olmak değil, tersine bu koşullan insancıl bir dünya için değişmeye zorlayacak tutum- lan benimsemek ve hayata geçirmektir. Onun için de 0-6 yaş arası çocuklann eğitiminde: • Çocuklann dünyayı kendileri için keşfetmelerine yardımcı olunmalıdır. • Çocuklann isteme, öğrenme, yap- ma, deneme, yanıhna, yeniden deneme, tanıma, bilme, sorma, gülme, oynama, konuşma, yeme, uyuma istekleri odak yapılarak gelişmelerine yardımcı olun- mahdır. Çocuklar dünyaya bü>r ümek ve gelişmek için gelmişlerdir. Bizim yap- mamız gereken onlarm bu güdülerini anlamak, keşfetmek ve onlara yardım- cı olmaktır. Büyükler çocuklan yönet- mekten vazgeçmeli, onlann kendilerini yönetmelerini desteklemelidirler. • Çocuklann motor alanda, duyular alanında (görme, duyma, dokunma, koklama, tarma), bilişsel alanda, dil alanında, kişilik alanında, sosyal iliş- kiler ve iletişim alanında gelişmesi için ne yapılacağı, nasıl yapılacağı ve neden öyle yapılacağı bilinmelidir. • Çocuğun yapması gereken her şeyi nasıl yapacağı çocuğa öğretilmeli, yapabildiği her şey ona bırakıhnalıdır. Amaç çocuğun her şeyinin mükemmel olması değil, onun özgüven, özdeğer ve özsaygı kazanmasıdır. Ama bunun yolu yordamı nedir?. SÜRECEK BİR YOL HİKAYESİ TAYFUN TALtPOĞLU ŞiiPin "Vole'si Olmaz! İZMİR - Yol Hikâyesi -Bam Te- li'nin üçüncü yılında bir anons yapmış: "Herkesin anlatacak bir hikâyesi vardır... Gönderin hikâyelerinizi, seçim yapıp, Bam Teli yolcularının öykülerini bir arada toplayalım..." demiştik. Çünkü, bizi kendilerine yakın bulanlar, ya bizimle seyahat etmek istiyor ya da "Biz de yazıyoruz ama yayımlayamıyoruz" diyoriardı. Bir yıl boyunca bini aşkın mektup geldi. Içinde "üç" öykü vardı. Geri kalanlar, şiir adı altında, yazdıklarını göndermişlerdi. Aralarında güzel sözcükler de yok değildi ama alıntı-çalıntı olup olmadığını pek bilemiyorduk. Çünkü şiirin bütününe baktığımızda, sözcükler sırıtıyor- du. Bu yüzden, projemiz gerçekle- semedi. Ama biz, bir şeyi gördük: Türkçe bilmeyenle- rin sayısı oldukça yüksekti... Hele bir de "şarkı sözü yazdığı- nı" ileri sürenler vardı ki, arabesk dünya için bile faciaydı... Elbette "yazmak, kimsenin tekelinde değil"! Ama okumadan yazmaya çalışan, günlük yaşantısını yüz kelimeye sıkıştırmış, onlan da alt alta yazmış olanlann, "kendisini dâhi zannederek" hesap sorması yok mu.. Bu beni çıldırtıyor. Okumak için olduğu gibi ... seyretmek için bile i" 1 • özel bir çaba sarfetmeyen toplumlarda popülizm tuzağına düşmeden ışini yapmak ne zordur! ••• Perşembe, cuma günleri izmir Fuan'ndaydık. ANAP Milletvekili Işın Çelebi ile birlikte, Umut Toplantılan'nda bir konuşma yaptık. Bizi dinleyenlerden bir arkadaşımız, söz isteyerek, "Benim umudum kınldı" diye başladı cümlesine. "dışarda yüzlerce insan var. Sordum, bu toplantılann başladığı günden bu yana, en kalabalık olduğu günmüş bu- gün ama boş yerler var..." Yalnız olmadığımızı bir kez daha anladık. Onun umudunu kırmamak için hemen yanrtladık: "Mehmet AJi Erbil'/'n evliliğinin altyazıyla duyurulduğu ve ana haber bültenlerinin yarısını işgal ettiği bir ülkede normaldir. Ama uzun soluklu bir mücadele bu... Sayımız az değil! Yeter ki birbirimizi bulalım ve eleştıhlerimizde yapıcı olup birbirimizi danltmayalım..." Fuar bu yıl cıvıl cıvıl. Elbette soğuk savaş dönemindeki uluslararası niteliği bulmak çok zor. Çünkü artık ihtisas fuarlan var. Ama, dünya mutfaklanndan gösterilere kadar, uluslararası katıhmda artış var. Kısaca, Türkiye, orada... Sevgiler herkes için olmasa bile, bazıları için "emeksiz"! Fuar içinde dolaşırken rastladıklarımızdan çıkardık bu sonucu. Talip Ağabey, programlar sürecek mi? Iki-üç yıldır yoksun..." Bu tabldot sevgiye isyanım, hep aynıydı: "Bu nasıl sevgi?" İnsan, sevdiği "nerelerde" diye sormaz mı? Ben, NTV'deyim. Ve de, Cumhu- riyet'te... Bir de, "Dizilerinizi çok beğeniyoruz..." ve "Programınız çok geç yayımla- nıyor" diyenler var ki, o zaman tekrarlayalım: Cumartesı 21.05, Pazar'ı Pazartesi'ye bağlayan gece 01.00'detekranyla, Bam Teli'yle NTV'deyiz. e-mail:rtalipoglu« ixir.com Tel: 0312-4660909 Faks:0312-4670905 DEGERLi GENÇLER, ÇAĞIN GERİSİNDE KÂLMAYIN !.. Nasıl olsii kııllanacaksmız vt;y£i kııllaıııyorr.ııiHiz şıı B İIÇJ İ S3 y cJ f l 1-2 PARMAKLA DEĞİL; BAKARAK DEĞİL; Onparmakla + B a k m a d a n kuiianmayı ögremn \.. Bılınçlı ogrenmezseniz: Zamanırıızın ve gozlerinizin de deq(;ri yoksa: 5 dnkikalık işi 25 dakikada yaparsınız: YaşaminiZ b o y u n c a BAKAR BAKAR YAZARSINIZ !.. İ f ^ i i r — ' - 1 1 J - 28 Dunya Şampıyoıılııgu • Î 2 I M B U M w « ı » l ıjıl 75.659 Gence Meslek-flş www.sampiyon-kurslari.com.tr - sampiyon@superonline.com ONPARMAKLA + BAKMADAN BiLGiSAYAR KULLANIMI İŞLETMENLİK + MUHASEBE DAKTiLO + YABANCIDiL Beyiizıt : 51 / 92 b7 Kadıköy: 330 11 50 Şişlı : 230 90 37 Bakırkoy: 561 29 ı ÇORUM 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ' NDEN DosyaNo: 2001/100 Davacı Meral Altay (Sağıroğlu) tarafından davalı Recep Altay aleyhine mahkemenuz- de açılan boşanma davasının yapılan açık yargıiaması sonunda, dava dilekçesı davalı Re- cep Altay adına ilanen teblığ edılmış olup karann da ılanen tebliğıne karar verilmiştir. 17 7.2001 tanh ve 200L 100 esas, 2001 335 karar sayılı ılamı ile taraflann şiddetli ge- çimsızlik nedeniyle boşanmalanna, müşterek çocuklan Emre'nin velayetinin davacı Me- ral Alta> üzerinde bırakılmasına, baba ile Emre arasındakı şahsi ilişkinin her ayın ılk cu- martesı günleri, dını bayramlarrn ikincı günleri saat 08.00-17 00 arasında davalı baba yanında kalması suretıyle tesıs ve devamına. davacının yapmış olduğu 39.316 000.- TL yargılama gıdennm davalıdan alınarak da da\acıya \enlmesıne karar venlmiştir. 1larun yayınlandığı tarihten ıtibaren 15 gün ıçensınde karar tarafınızca terayiz edilme- diğı takdırde hükmun kesuıleşeceğı karar yerine kaun olmak uzere Recep Altay adına ılanen teblığ olunur 22 8.2001 Basın: 49867
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear