23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 31 AĞUSTOS 2001 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorusfo cumhuriyet.com.tr Aklı Unutulduğu Yerden Çıkarmak... Prof. Dr. Doğan KUBAN T ürkıye'nın çığnndan çıkmış bir ülke ol- duğunu herkes bili- yor. ama kanımca asıl çığnndan çıkan halkın vurdumduy- mazhğj'dır Bırsüreöncebirotobüs ka^asj haben okudum. Nedeni: Cep telefonu kullanmanın dayanılmaz hırsı ile elektronik olarak frenı ki- litlenen otobüsün birlikte yolculu- ğu idi. (Önceki gün kazaya cep te- lefonunun neden olmadığı belirtil- dı.) Topîumun yaşadığı son birkaç olayı anımsayalınr • Deprem: Onbinlerce ölü + yı- kılan kentler-r 50 trilyonluk vurgun, • Türkıye ekonomik collapse'ı: Para değerı yüzde 100'den fazJa düşüyor; 20 milyar dolarlık vur- gun, • Halk Partisi collapse'ı: Parti seçimi kazanamıyor. Başkanı isti- fa ediyor, bır yıl sonra yeniden se- çiliyor, • Yenı bir parti kuruluyor: Baş- kan seçılen kışi, 2003 yılına kadar politika kısıtlısı, • Ve biitün benzer olguların ma- yası kentler: tnşaatlarımn yüzde 50'si kaçak... Toplumların ortak akıl diyebile- ceğimiz bır bılgelik kalıtı (mirası) kuşkusuz vardır. Fakat bu akıl Tûr- kiye'de iktidara geçemiyor. Bu bir okumuşluk, okumamışlık, aydın olma ya da olmama sorunu olmak- tan da öte bir şey. Kimi aydın pro- jektörle aydınlanmış, kimisi sokak lambası ile, kimisi de mum ışığı ile.. başka bir deyişle aydın tanımı üzerinde anlaşmak da olası değil. Fakat topîumun sahip olup, şu ya da bu nedenle kullanamadığı, ortak mirasımız olan bir akıl potansiye- li olmalı. Belki bir unutma, unut- rurma mekanizması bu aklı iktida- ra getirmiyor. Ortak kahtımız olan bir akıl kuş- kusuz vardır. Bu kavrama geçenler- de bir söyleşide (sohbette) Attiila Karaosmanoğlu'nun dile getirdiği bır olguyu düşünürken ulaştım: Türkıye halkı genetık olarak dün- yanın en zengin kahtlanndan biri- ne sahip olmalı. Anadolu toprağı- nın üzerinde yaşamış, bütün eski toplumlar ve halklar, oradan geçip, ya da orada kalıp iz bırakanlar, Hi- titler, Asurlular, Iranlılar, Urartular, Likyalılar, Lidyalılar, Frikyalılar, Karyalılar, Yunanlılar, Roma Impa- ratorluğu'nun binbir artığı, Akde- niz toplumlarının tümü, Rumlar, Ermeniler, Araplar, Kürtler, Lazlar, Gürcüler, Çerkezler, Slavlar, Ger- menler, Moğollar, sonra hepsini özümsemiş Türkler. Osmanlının genetik mirası, en azbugünkü Ame- rika kadar zengin. Karaosmanoğ- lu bu geçmiş panoramasını anım- satarak şu yargıyı dile getiriyordu: Eğer herhangj bir toplumda beüi oranda, akıllı adam,yaratıcı adam, dâhi adanı -buna namusJu adanıı da ben ekleyeyim- varsa bu oranın Tür- kiye'de olmaması için de bir neden yok. Kesinlikle bizde de bu akıl po- tansiveli \ardır. Peki nerede bu akıl, ncrede bu yaraücıbk, nerede bu de- ha? diye soruyordu. Hıç kaygı ve esef duymadan ül- keyi yansı batık bir tekne haline getirenler bu ortak akıl mirasının temsilcileri olamazlar. Eğerhırsız- lık ve çapul karar verenler katmda ise, ortak akıl orada olamaz. Bu ka- dar zengin bir genetik materyalin var olduğu bir ülkede, akılsızlığın ve onun sonucu olan ahlaksızhğın, hırsızlığın, bilgisizliğin, vurdum- duymazlığın iktidan, ortak aklı ne- reye hapsefmiş olabilir? Böyle me- taforlarla konuşunca, Türkiye top- lumunun ortak aklının, şeytan et- kisiyle şekil değiştirerek kendisine zarar veren bir anti-akıl haline dö- nüşrügünü söylemek de olası. Fa- kat günlük yaşamda dağdaki ço- bandan mahalle bakkalına ve tak- si şofbrüne kadar idare edenlerden daha tutarlı konuşanlann var oldu- ğu bir toplumda, bu iktidar meka- nizması ne tür olumsuz bir düzen olmalı ki, ülkeyi suyun üzerinde tutamıyor. Dünyanın başka ülkelerini gören ve toplumlannı tanıyanlar aptallı- ğın evrensel olduğuna tanıktırlar. Ahlaksızhkda bize özgü degildir. Fakat bir toplum, insanlannın ca- nını fazla yakmadan gemisini yüz- dürüyorsa, orada ortak akıl kalıtı (mirası) doğru kullarulıyor demek- tir. Fakat bu kadar çok bankacısı ve bürokratı hapiste, bu kadar politi- kacısı şaibeli bir toplum, ortak ak- lını bir yerde dondurup saklamış olmalı. Öyleyse bir negatif seçim sü- reci (siyasal seçim bunun sadece bir ucudur) çahşmaktadır. Bu süreç eh- liyetsizi karar mevkiine getiren sü- reçtir. Kimse çıkıp 'Bizi hep akıllı- lar idare ettiği için bu hallere düş- rük", 'Bizün akıllı büyûklerimiz bir buçuk müyon Türk Lirası ile bir dolar satın almasını becerdiler' di- yemez. Kımse devletin dış borcu ka- dar hortumlanmış para olan bir ül- kede 'Tûrldye'yi dâhi ahlaksızlar idareetti' diyememelidir. Fakatpar- tilerde, medyada bunu söyleyenler olduğuna göre onlar da anti-aklın araçlandır. Aklın egemenliği ol- mayan bir ülkede doğru cümle yaz- masını bilmeyen lise mezunlan, iyi bir lisansüstü tezi düzeyinde tutar- lı bir makale yazamayan profesör- ler, insanın gözünün içine bakarak yalan söyleyen politikacılar ve bu adamlara kendilerini idare ettirip sonra dövünen insanlar yaşar. Bu sürecin kınlması gerekir. Bu tersine oluşumun toplumca ayırdı- na vanlamazsa, ülke ithal akıl'la düzlüğe çıkamaz. Türkiye'nin bü- tün saygınlığını yitirmesine neden olan bu durum kuşkusuz birkaç ki- şinin eliyle olmadı. Ortak aklı dış- layan bir mekanizma ile oldu. In- san politik bir hayvan ise, bu da te- melde politik bir mekanizma ola- Büyük Atatürk, ulusunun karan- na ve silâhlı kuvvetlerinın kahra- manlığına her zaman güvenmiş, Türkiye'yi yönetenlerin Türkiye'yi düşünmelerını istemıştir. Nice an- lamlı, unutulmaz sözleri hepimize ışık tutmakta, güç vermektedir. özellikle bağımsızlık, savaş veza- fer, cumhurıyet, ulusal egemenlik ve barış konusundakiler her gün yeniden okunmalı ve anımsanma- lıdır. Tam bağımsızlık ve ulusal ege- menlik ilkesi asla unutulmamalıdır. Türkiyemiz en bunalımlı günlerin- dedir. Halktan uzak partiler, halk- tan kopmuş temsilcıler, sanık ve sorumlu iken suçlayıcı ve ızleyici ko numuna geçenler. Bunlar (kişi, kurum, durum belirt- ARADABÎR YEKTA GUNGOR OZDEN Sanık ve Sorumlu İken... mek gereksiz, herkes her şeyi gö- rüyor, biliyor) bize yaraşır değil. Bo- zuk olan cumhuriyet sistemi değil, eğitim, ekonomi, siyaset, hukuk, ahlak, medya başta birçok alandır. Gerçek yenileme ve değişme zo- runludur. Eskiden yeni olmaz. Gü- vensizlik, güçlüklerin nedenidir. Fi- nans sektörü, reel sektör kayırma- sı olmadan, uluslararası düzenle- yici kuruluşlann cenderesinden, hjç ölmeyen müdafaa-i hukuk ruhu, hiç sönmeyen kuvayı milliye ateşiy- le çıkabiliriz. Krizlerin kaosa dönüşmemesi özveri ve özgüvenle önlenebilir, saf- sata ve şamatayla değil. Gümrük birliğinin nelere mal olduğu ortada. Yönümüzü ve yolumuzu belirle- yen Atatürk ilkelerini günümüze göre yorumlayarak, Atatürkçe dü- şünüp Atatürkçe çalışarak sonsu- za koşacağız. Atatürk yolu yerine Diyarba- kır'dan (!) geçecek AB yolu ya da Baas yolu önererek değil. Korku- tarak, aldatarak, atıp tutarak, sal- dınp kaçarak hiç değil. Şeriata ve çıkara yaslanarak, ulu- sal egemenliği yozlaştırıp yargıyı suçlayarak asla. 30 Ağustos'ta ka- ranlıktan aydınlığa çıkan Türk ulu- su onursuz yaşayamaz. Her tür yol- suzlukla, soygunla, yalanla her za- man savaşacak, hangi katta, han- gi konumda olursa olsun ulusal bir- liğimizi ve onurumuzu simgeleyen cumhuriyete gölge düşürenleri dış- layacaktır. ^0 Ağustos bu inancın ve isten- cin anrtlaştığı kutsal gündür. bilir. Ama, kanımca, ondan da da- ha derin tarihi kökenli bir mekaniz- madır. Her toplumda var olan bil- gisizlik ve akılsızlık, ilkel dürtü po- tansiyelini iktidara getiren bir me- kanizma. Olmayan eşitlikleri eşitgi- bi gösteren, var olmayan bir gücü varmış gibi gösteren bir mekaniz- ma. Bir tür yalan düzeni, bir abar- tılmış tarih, abartıhnış bır inanç, sahte bir hak düzeni. Bütün bunlar ancak yalana dayalı bır söylemle ıfa- de edilebilir. Fakat bütün aptalları kandırmak için yeterlidir. Bu ortak aklı dondurmuş, devreden çıkar- mış, onu kullanmak istemeyen bir düzendir. Belki derin tarihi neden- lerle önünegeçilememiştir. Fakat en azından farkına vanlabilir. Nite- kim çoktan farkına vanlmıştır. Fa- kat çalışıp etkili olmakta devam ediyor. Buna 'içimizdeki şeytan' da diyebiliriz. Medyaya, politikacılara ve eko- nomi allamelerine bakarsak Tür- kiye'nin sorunlan bıralış-veriş pers- pektifi içinde, dolar hesaplan ya- parak çözülecektir. Bu bakkala ve manava borcunun hesabım yapan az gelirli bir memurun perspekti- fidir. Az gelirli gelecek ay da yine aynı hesaplan yapacaktır. Ama her gün beyni reklamlarla yıkanan tü- keticinin, hani şu otomobil alıp, benzin alamayan garip çoğunlu- ğun, yapacak işi olmayan, fakat cep telefonu elinden düşmeyen insan- lann, işsizin ve okuma yazma bil- meyenlerin, okul yaptıramayan, öğ- retmene para veremeyen. fakat her mahallede birkaç cami yaptınp bir- takım adamlann ceplerinı doldu- ranlann sorunlannı çözmez. Ortak aklı rafa kaldıran topîumun sorun- lan dolarhesabı ile çözülmeyecek- tir. 'Helebugünü bir aşalım da, son- ra Allah KerinT diyenlerle de çö- zülmeyecektir. Kentlere yığılıp kent- lileşememiş bir topîumun aynaya bakmasını unutmuş insanlanna bir şeyi unuttuklannı anımsarmak, ak- lı unutulduğu yerden çıkarmak ge- rek! Bu ne anlama geliyor... Ay- dınlann iktidara ortak olması. Ama politikaya egemen kentlileşeme- miş, çağdaşlaşamamış kültürün temsilcilerinin kafalarını duvara çarptıklannı idr^k ehneleri demek. Zor, ama olanaksız değil. PENCERE Amerlkan Doları'mn Türk Cumhupbaşkam Türk ürası ('Türkiye ekonomisi' diye de okuya- bilirsiniz) neden bu hale düştü?.. Güvenilmez bir kâğıt parçasına niçin dönüştü?.. Yoksa bu olayda bilinçli bir kasıt mı var?.. ATO (Ankara Ticaret Odası) "TL'ye itibar sefer- berliği" başlattı, Başbakan Ecevit'ten başlayarak Sakıp Sabancı'ya dek büyüklü küçüklü herkes bu kampanyaya destek veriyor. Yaşadığımız olayın anlamı ne?.. Aşağıya aktardığım yazı 26 Mart 1993'te bu kö- şede yayımlanmıştır. Birlikte okuyalım. • "Gazetelerde birhaber: 'Cumhurbaşkanı Özal bayram namazınt kıldığı Çamyuva Köyü Camisi'ne 100 dolar bağışta bu- lundu.' Olayın aynntısı: ; ; Bayramı eşi Semra Özal7a birlikte Kemer'deki Simena Tatil Köyü'nde geçiren Cumhurbaşkanı özal, bayram namazını kılmak için Çamyuva Kö- yü Camisi'ne gitmiş, imam Mustafa Yıldıran ca- miyi onarmak için yardım istemiş, özal cüzdanın- dan 100 dolar çıkanp imama vermiş... Olay ibretlik halimizin fotoğrafıdır. Türkiye'de dolaşırken cebinde -Türk Lirası de- ğil- 'Amerikan Dolan' taşıyan ve kullanan bircum- hurttaşkanı Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaş- kanı olabilir mi?.. Amerikan Cumhurbaşkanı Bill Clinton, Was- hington yakınlannda bir köy kilisesine gidip dua ettikten sonra kilisenin onanmı için yardım isteyen papaza 100 Türk Lirası verse, papaz apışıp kalır. - Ne parası bu?.. Bizim imam Mustafa Efendi ise 100 dolan gö- mnce şaşırmamış olmalıdır. Çünkü imamlanmızı da Amerikan Dolan'na -moda deyişle- endeksle- dik. Ekonomideki 'Dolarizasyon politikası' -tövbe estağfurullah- Allah'ın evine kadar girdi. Devletin cumhurtiaşkanı, ülkede dolaşırken, ulu- sal para yerine Amerikan Dolan kullanıyor. Niçin cebinde Amerikan Dolan taşıyor özal? Türkparasıntn hiç mi değeri kalmadı?.. Evet, piyasaya bir süre önce çıkanlan 250 bin- lik banknûtlar da artık yetmiyor, 500 binlik bank- notlardayetmeyecek, yakında 1.000.000'luk bank- notlar piyasaya çıkacak, bugün olmazsa yann, herkes cebindeki banknotlaria milyoneriiğini vur- gulayacak... Bir devletin cumhunbaşkanı da kendi yurdunda kendi parasını dışlarsa... O ekonominin çekiver kuynığunu..." • Yukardaki yazı sekiz yıl önce bu köşede yayım- lanmıştı; ben tekrar okurken düşünceye daldım ve hep birlikte düşünelim diye köşeme aldım. Bilmem ki siz ne dersiniz?.. • * • ' • . . V . *">.•<»•«•*•. . . • * - . MEDICAL CHANNEL A SAGLIGINIZ YASAM KALITENIZDIR... CIDDIYE ALIN Aylık sağlıklı yasam ve aktüalite dergisi fYlUL 200) Fıyatı: 1.7S0.000 Tl Yasam ile ölümüri sımrı Erkelderin kücül< bir takınfısı I 1303-0698 S98 1 01 . JcyJcları kursun i ERCETIN rem (TB) gerı döndü! Ve simdi daha kuvvetli VEREM GERİ DÖNDÜ! VE ŞİMDİ DAHA KUVVETÜ... Yeni çehresiyle karşımıza çıkan verem, şimdi EBOLA VE AİDS kadar tehlikeli bir boyutta. Mevcut ilaçlara direnç kazanmış bir halde Türkiye'de ve dünyada sinsi bir hrmanısa geçen verem, salgınlara da yol açmaya basladı. NEŞTER TEK SEÇENEK Mİ? Bedenleri neşterle tanışanlar, ameliyatlann bazen gereksiz, cerrahlar için gelir kapısı olduğundan yakınıyorlar. Buna karşın ameliyata alternatif tekniklerin daha pahalı olması, hastaları ameliyata mecbur bırakıyor. ÇOCUKLARIMIZI KURŞUNLA ZEHİRÜYORUZ Kurşunun bugünkü gençlik üzerindeki olumsuz etkilerini gören gelismiş ülkeler, kursunlu benzin kullanımını yasakladı. Hatta çocuklarına periyo- dik olarak kan-kurşun muayenesi yaphrılıyorlar. Biz bu uygarlığın neresindeyiz? YAŞAM İLE ÖLÖMÜN ARASINDAKİ SINIR NEREYE KONULMAU? Bu sorunun yanıtı organ nakli için sırada bekleyen milyonlarca insan açısından büyük önem taşıyor. Özellikle çocuklar açısından... HEDEF TAHTASINDAKİ SPOR; JOGGİNG Sporun her türlüsü beden sağlığı açısından yararlı ancak, bazı uzmanlar Joggingin bu tanıma girmediğini, öldürücü olduğunu savunuyor, spor akademisyenleri ise buna katılmıyor. Ve jogging sessiz sedasız yükselişini sürdürüyor. İÇECEKLERİ DE SORGULADIK! Sağlığımız açısından sıvı almanın önemi büyük, ancak tükettiğimiz sıvı miktarı kadar ne tükettiğimiz de önemli. Bu konuda bilinçli bir tüketici miyiz? Medical Channel Magazine bu sayısında içecekleri büyüteç altına yahnyor. YARIŞMACI TOPLUMUN İNSANI NEVROTİK Çağımızın insanı doymak bilmezliği, yeme- içme f sattn alma ,vitrin bakma açgözlülüğüyle hastalıklı bir yapı çiziyor. Günümüz insanı artık tüketerek mutlu oluyor ve gün geçtikçe yarahcılıktan uzaklaşıyor. ICINIZ RAHAT OLSUN. eçkin bayiilerde
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear