28 Eylül 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1C AĞUSTOS 2001 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 1 ÇetikttrTeŞtvket Kamuçakta işkotiyolur! Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Elektronik posta: [email protected] - Kartal vurana 3 milyar ceza verilecekmiş... "llk ceza Trabzonspor'a kesilmeli!" BorÖnceki gün Sabah'ın birinci sayfasını yan yanya dolduran manşeti "Balayına doyamadı"ydı... Balayı için gittiği 10günlük ABD tatilinden . dönen Devlet ^ Bakanı Şükrü Sina Gürel, ay sonunda yeni eşiyle birtikte 15 günlüğüne Çin, Hong Kong ve Avustralya gezisine çıkacaktı... Fotoğrafa bakılırsa Zeliha Gürel, Florida güneşinden bronzlaşmıştı... Sabah'ın başyazan Güngör Mengi de Uzakdoğu'daki ikinci balayı için bir başyazı yazmış, "Vazgeçin" diyordu... Haberin asılsız olduğu, ertesi gün Bakan Gürel'in açıklamasıyla anlaşıldı... Asılsız haberin altında ise Şükrü Sina Gürel karşı çıktığı için özelleştirilemeyen bor madenleri vardı... Balayı manşeti ile borun ne ilgisi var derseniz.... Gürel karşı çıkmasa, bor madenlerini Sabah'ın ortaklarından Turgay Ciner alacaktı! izim mahallede kurulan pazar pek meşhur- dur... Ne ararsanız bulunur... Pazarda doma- testen ihraç fazlası giysilere, peynir çeşitle- rinden taklit elektronik eşyaya kadar her şey vardır... Pazarcılar, mallarını tezgâhın üstüne yığar, avazı çıktığı kadar bağırarak satmaya çalışır... Tez- gâhtaki mal ne kadar çoksa haJkımız da o kadar bü- yük ilgi gösterir... Geçen gün birisi pazara ampul yığmış... Kalabalığı yarıp ampulleri göreyim dedim... Pazarcı bıçkın bir oğlan, mostralık domates gibi ampullere el sürdürmü- yor... Sadece el kol hareketleriyle "Gel vatandaş gel... Son yenilik burada" diye bağırıyor... "Bu ampullerin yeniliği neresinde" diye soracak ol- dum, pazarcı bir bakış fırlattı ki sormayın... Yanında da birkaç adamı varmış, hemen çevremi sardılar... Baktım yaşlı bir amca ampul alacak, ama kaç volt olduğunu merak ediyor... Malum, elektrik fıyatı el ya- kıyor... Pazarcı oğlan, ampulünün pek güzel aydınlat- Ampul tığını söylüyor, ama 500 volt ise adamın ocağını sön- dürür vallahi... Yaşlı adam sesini yükseltip "Bu ampul kaç volt evladım" diye ısrar edince pazarcının adam- ları beni bırakıp amcanın çevresini sardı... Az sonra da adamcağız ortadan kayboldu. Bu arada dikkatimi çekti... Modern giyimli birhanım- la türbanlı bir hanım, tezgâhın yanında durmuş elle- rinde birer torba satıcıya "Yeni mi" diye soruyoriar, sa- tıcı "Yeni bunlar abla, yepyeni" diye bağırdıkça, "Ben bir tane daha alıyoaım" diyerek torbaya ampul dol- duruyorlar... Torba dolunca kadınlar tezgâhın başın- dan aynldı... Kalabalığın arasından gözucuyla izleme- ye çalıştım; kadınlartezgâhın arkasındaki kamyona gi- dip torbalannı boşalttılar, sonra yine geldiler... Bıçkın pazarcı, tezgâhın üstühe kocaman bir ampul resmi asmış... Pazann girişinden görülüyor... Resim- deki ampul, duya takılı değil ama yanıyor... Yanımda bir delikanlı vardı... Nasıl olduysa tezgâhtan bir am- pul almış, elinde tutup yanmasını bekliyor... "Ampul öyle kendi kendine yanmaz" diyecek oldum, yüzüme ters ters bakıp "Sen yenilikten ne anlarsın" demesin mi! Orta yaşlı bir adam delikanlının sözünü kesti... Elektrik mühendisiymiş... "Kendi kendine yanmaz; kendi kendine yanan ampui anyorsan, sihirbazlık mal- zemesi satan dükkânlara git" dedi, ama delikanlı umur- samadı. Adam, benimle dertleşmeye başladı, "Gençleri kan- dırmak kolay" dedi. Sesimi çıkartmadım... Satıcıya ve adamlarına fark ettirmeden tezgâhtan bir ampul alıp üstündeki yazıya baktı, "Amerikan" dedi... "iyi işte, ka- liteli maldır" dedim... "Kalitesini bilmem ama bunlar 110 volt, Türkiye 220 volt elektrik kullanıyor" dedi... Gülüşerek tezgâhın başından aynldık; bıçkın pazar- cı bağınyordu: Yeni bunlar! SESSİZ SEDASIZ (!) NURÎKVRTCEBE Yüksek Yerilim Hattı erdincırtku'" yahoo.com Küreselleşme konusunda kimin kazanacağı belli olmaz: dünya yuvarlaktır! Deprem ticaretine 1. Ordu bandosu Yazmıştık; 17 Ağustos'taki "bü- yük deprem"in ikinci yılında Istan- bul'da özel bir şirketin ticaret yap- mak üzere açacağı fuarın pazarlama- sının Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsu ile Istanbul Valiliği'nce ya- pıldığını anlatmıştık... Fuarın bir tek amacı vardı; tasarruf önlemleri kapsamına girmeyen dep- rem harcamalarını kullanarak özellik- le belediyelere mal satmak... Kamu eliyle birilerine para kazandır- manın deprem gerçeği ile yaşamaya mahkûm edilen halkımıza ve iki yıl ön- ce yitirdiğimiz on binlerce yurttaşımı- zın anısına saygısızlık olduğunu duyur- muştuk... Ve fuan düzenleyen şirketin 1. Or- du Komutanlığı'nın desteği ile 17 ]) Ağustos ve 12 Kasım depremlerin- de ölenler için anma töreni düzen- leyeceğini belirtip "Umarız Genel- kurmay Başkanlığı, Türk Silahlı Kuv- vetleri'ni deprem ticaretine bulaştır- maz" demiştik... Fuara katılmayı reddeden Jeoloji Mühendisleri Odası istanbul Şubesi Yönetim Kurulu, "Bu girişim, deprem acılarını yaşamış halkımıza karşı işle- nen yeni bir ayıptır. Bu fuar iptal edilmelidir; hiç değil- se teşhir edilip bu pazann çarpık ve yanlışlığı bu vesile ile kamuoyuna du- yurulmalıdır" diyor. Fuaryarın açılıyor... 1. Ordu Komu- tanlığı'nın bandosu bakalım neyapa- cak? Tiitün HALİT DERtNGÖR 1949 yılında Fenerbahçe'de top koştururken "Tütün Eks- per O/cu/u"nagirdim. Rahmet- li Izzet Doruk, önayak olmuş- tu... Tütün kralı Ihsan Do- ruk'un kardeşiydi. Izzet Do- ruk, Fenerbahçe'yi çok sever- di.. O yıllar, Tekel Yaprak Tü- tün Işleme ve Bakım Evleri Merkez Müdürü idi. Merkez Müdürlüğü, Şemsipaşa'da, kır- mızı boyalı, görkemli bir bina idi... Şimdi yıkıldı ama hâlâ Is- tanbulluların belleğinde ya- şar... Bir gün Amerikalı tütün alt- cıları, bu binada, tütün bak- maya gelmişlerdi. Tütünü, Iz- zet Doruk takdim ediyordu.. Tütün denginden bir pastal çekip Amerikalıya gösterdi. "Bak Mösyö bak, kokla bir ke- re. Tütün değil bu, ipeklimen- dil. Al, göğsüne tak" diyordu... Gerçekten de o yıllar, Türktü- tününün rengine ve nefaseti- ne doyum olmazdı... Biz eks- perler, tütün deposuna girme- den, güzel kokusundan, Düz- ce ve Gümüşhacıköy tütünü- nü anlardık. 1950 yıllarından sonra tü- tün, tam anlamı ile ticari bir maldan öteye, siyasi bir an- lam taşır oldu... Tütün üretici- si, oy makinesi olarak düşünül- dü.. Bu nedenle; iyi tütün ye- tiştiren yöreler ile taban arazi- de yetişen tütünlerin arasın- daki fiyat farkı kaldırıldı. İyi tü- tün, kıraç arazide yetişir. Dö- nüm başına 75 kilo verir. Ta- ban arazide ise bir dönümden aşağı-yukarı, iki misli ürün alı- nır. Bu uygulamadan sonra do- ğal olarak tütün üreticileri, ta- ban araziye akın ettiler. Miktar çoğaldı, kalite azaldı. Bilindiği gibi Tekel'in des- tekleme görevi de vardı. Ne var ki desteklemenin anlamı, tütün ile beraber taşı-toprağı da alma anlamına geliyordu. Buna göz yumuluyordu!.. Uy- gulamayan eksperler, maale- sef, bir yerden diğer yere sav- ruluyoıiardı... Alınan, kalite ifa- de etmeyen ve içinde her tür- lü madde bulunan tütün, he- men imha edilse, bir derece... Ama bu tütünler için ambarlar kiralanıyor, bakımı için işçiler görevlendiriliyor ve sonra da köy meydanlarında yakılıyor- du!... Bu nedenle; devletin, hava- ya uçan katrilyonlarının mikta- rını söylemeye bilmem gerek var mı?.. Sigarada da başka bir "dra/r?"yaşandı... Fabrikalar, kadrolaşmak için kullanıldı... Üretim önemli de- ğildü. Bu, sendikaların işine de geliyordu. Ne kadar çok işçi ça- lışır ise o kadar güç kazana- caklarını hesaplıyoriardı!. Üre- timi falan düşündükleri yoktu. Üretim düştükçe, toplusözleş- mede astronomik rakamlar is- tiyorlardı. Üretimin düşmesine neden olan sendikacılar bile vardı. Oysa onların görevi; işçiyi üre- time teşvik etmek idi. Zavallı işçi, sadece ücretinin artma- sını istiyor, ama ertesi gün, do- ğacak enflasyonu hiç düşün- müyordu. Onlar, böyle şart- landırılmışlardı... Batı'da, 3 kişiyle çalışan "si- gara imal makineleri", bizde 6 kişi ile çalışıyordu!.. Maliyet yükseliyor, ne gariptir ki işçi, ço- ğalıyordu... Fazla işçi, üretimi arttırmıyor, aksine üretimi dü- şürüyordu!.. Hem miktar açı- sından, hem de estetik açı- dan, Türk sigaraları devamlı olarak eleştiriliyordu.. Tabii ki eleştiriyi yapanlar, yerli ve ya- bancı işbirlikçiler... 1970-1980 yılları arasında, bir de sigaraya, ideolojik etki- ler başlamıştı. Bazı siyasi par- tiler, imalatı düşürmeye ve de mamulat dağıtımını engelle- meye çalışıyorlardı.. Direniş- ler bile tertipleniyordu... Bunlar olup biterken bir yan- dan da gümrük kapılarından yurdumuza, Amerikan sigara- larının sokulmasına göz yu- muluyordu. "Kaçak" kelime- sinin adeta anlamı ortadan kalkmıştı!.. Karadenız'de, Ame- rikan sigara baksları yüzüyor- du.. Artık ayakkabı boyacıları bile Amerikan sigarası içmeye başlamıştı!. Amaç, halkı, Vir- ginia tütününe alıştırmaktı!. Hepimizin bildiği gibi nikotin de biralkoloit'tir... Önce itiyat ha- linde olan bu alışkanlık, son- radan bir ihtiyaç haline gele- rek, kişiyi bağımlı kılar... Niha- yet, 1986'da, sözde liberaliz- mın babası olan Özal, tütün te- keline son noktayı koydu. Plan, başan ile sonuçlanmıştı!.. Yerli ve yabancı işbirlikçiler, artık rahat bir nefes almışlardı.. Yabancı fabrikalar, Türkiye'de boy göstermeye başladı. Bu uygulama, Türkiye'deki bazı sigara fabrikalannın kapa- tılmasına neden oluyor ve bin- lerce kişi, işsiz kalıyordu.. Şimdi de tütün piyasası, ya- bancı sigaratekellerine açılmak isteniyor. Bir anlamda; bizim te- kelimiz artık tarihe kanşıyor. Binlerce, yüz binlerce tütün ekicisi, tütünden başka bir mahsul yetişmeyen, kıraç top- raklara mahkûm ediliyor. Ve de çıkarılması düşünülen bu şekildeki yasanın altına, solcu zannedilen Başbakan Ecevit, imza koyuyor!.. Oldu olacak, sadece tütün ürünümüzü değil, diğer ürün- lerimizi de "yap-işlet-devret" modeli ile Amerikalılara devre- delim de olsun bitsin!... KIM KtME DUM DUMA BEHIÇAK behicakm turk.net ÇtZGİLİK KÂMtL MASARACI H A R B İ SEMtH POROY semihporoyCu yahoo.com KEDİ LEVO APTVÜKA e-posta aptulikaelcioğluı hot.mail.com. ANUAMAM DOiTlıM F r ıY*T- DOİ-A&. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 16 Ağustos Şile Ahmetli Köyü'nde kooperatif inşaatı devam eden doğa ve deniz manzaralı triplex villa hissemi devretmek istiyorum. Tel: 0535 941 05 86 Bahçeşehir-Boğazköy'de S.S.Basın Emekçileri Kooperatifi'nde %90't bitmiş 95 m2 'lik daire hissemi devrediyorum. Tel: 0535 556 90 59 ,Z*Jr^^J£*Ş£Ş^£=g STAMBOUL GAZ£T£S/. 1G?S'rE 8UGÜN, " 4DL/ UZUM SLHZEU ., CAJMnu&rerrfM . V£ İ964'T£ AZ4PANM/çrr. İLK LAFFAN HANLY 7X&4FfNPAAJ BU GA2ET&, GEMELLiteLE OSMANLI D£V- LETÎ'ME KARÇf Al/fZUPANIN Y4NINOA Y£g ALMIÇT1- S7P4M8OUL, YAZ EKRGM'İU "AKAgA SEI/PASt" DAKİ BİH&UZ BEy GiSij SATt N S N OICUOÜĞU BİfS S/l2£r£Y£>/- DUZ ÇİZGİ ÜMtT ZİLELt Karanlık Bir Şaka!. Tayyip Bey'in, eski arkadaşlanyla birlikte kurdu- ğu "yeni" partinin adı çok hoşuma gitti: - Adalet ve Kalkınma Partisi!.. Hele kısaltılmış hali, bu arkadaşların ne denli ye- nilikçi olduğunu beyinlere bir kez daha mıh gibi ça- k\yor.AKPartiL Çokakıllıca, hinoğluhin birbuluş; hem eski Adalet Partisi'ne selam, hem 70'lerin "Ka- raoğlan"\ Ecevit'in ünlü "akgünlere doğru" sloga- nına gönderme, hem Özal'ın 80'li yıllarda bıktırır- casına tekrarladığı "kalkınma hamlesi" masalına öykünme... Yani böyle panltılı birzekâ, ancak o ka- dar olur!.. Yenilikçi arkadaşların son ana kadar sır gibi sak- ladıkları parti amblemi ise deyim yerindeyse "cuk oturmuş..."Aydınlık saçan birampuP... Zaten he- men altında, gözünüze sokar gibi yazılmış olan slo- gan, bu "yepyeni" partinin ana hedefini, hiçbir kuş- kuya yer bırakmayacak çıplaklıkla ortaya koyuyor: "Aydınlığa açık, karanlığa kapalı!.." Ampul ve altındakı sloganı görünce doğal olarak birkaç yıl öncesine, "Sürekli aydınlık için 1 daki- ka karanlık" eylemlerinin ülkeyi ayağa kaldırdığı gün- lere dönüverdim... En az 26 milyon insanın katıldı- ğı bu eyleme, yenilikçi arkadaşların o zaman ön saflannda yer aldığı Refah Partisi'nin hangi söz- cüklerle karşı çıktığını hatırladım: - Glu glu dansıyapıyorlar... Mum söndü oynu- yoıiar... Bunlar fasa fıso!.. Susurluk rezilliğıne karşı kendiliğinden oluşan muazzam kitle eylemine ve bu eylemin simgesi olan "aydınlık özlemine" bu bayağı benzetmelerie sal- dıranlann, çok değil, 4 yıl sonra aydınlık saçan bir ampul ve neredeyse eş bir sloganı bayrak yaparak parti kurması şaka gibi geliyor... - Karanlık bir şaka!.. • • • Tayyip Bey'in konuşmalanna gelince... Gerçekten iyi birhatip... Eğer taraftarıysanız sizi kolaylıkla duygulandırabiliyor, öfkelendirebiliyor, coşturabiliyor... partinin kuruluşunda yaptığı ko- nuşma tam da böyle bir konuşmaydı. Taraftarları- nı gözyaşlarına boğdu!.. Vangelis'in "cennetin fet- hi" isimli parçası da etkileyici bir fon müziği olarak ona eşlik etti. İşte o kadar!.. Tayyip Bey yine hiçbir şey söylemedi!.. Ne kuru- luş konuşmasında ne de aynı akşam çıktığı ulusal televizyon kanallarında... Ne geçmişte söyledikle- rine ilişkin sorulara yanıt verebildi ne de malvarlığı- nı açıklayabildi. Daha da vahimi, Reha Muhtar'ın bu yöndeki şorusuna, "Biz de bu sorulan soran gazetecilerin geçmişini araştınrsak çok şey çı- kar. Bırakalım bunlan, ileriye bakalım" deme cü- retini gösterdi... Tehdide bakın, ülkeyi yönetmeye talip olduğunu söyleyen siyasetçinin üslubuna ba- kın!.. Bu zavallı tehdide karşı bu ülkenin namuslu kalemlerinin aynı kararlılıkla ayağa kalkması, bu la- fı sahibine iade etmesi gerekmez mi?. - Hodri meydan Tayyip Bey!.. Bu parti tarikatların partisidir. Bu partinin para kaynağı belirsizdir. Tayyip Bey'in "Intemette ba- ğış kampanyası başlatacağız" açıklaması ise bu belirsızliğe uydurulmaya çahşılan bir kılıftır!.. Bu parti, Tayyip Bey'in eski "silah arkadaşı Melih Gök- çek'in anlatımıyla "Fazilet Partisi'nin yeni versıyo- nundan başka bir şey deâ;/"dir. -Hiç meraklanma- yın, bu maske yakında sıynlacak, altındaki gerçek yüz tüm çıplaklığı ile sıntacaktır. "AK" Parti ise bel- leklerde, sloganındaki "aydınlık-karanlık" esprisin- den esinlenen bir benzetmeyle anılacaktır: - Alacakaranlık parti!... Şükrü Sina Gürel'i 'yeme' kampanyası!— •_<_ Aylardır saldırıyorlar... Aşağılık bir "belden aşa- ğı vurma" kampanyasını, "patronu banka hortum- lamak" suçundan sanık gazete aracıhğıyla sürdü- rüyorlar... Üstelik, yalan ve dolan üzerine kurulu bir kampanya yürütüyorlar. Petrol değerindeki bor ma- denlerinin uluslararası tekele peşkeş çekilmesi oyu- nunu (şimdilik) bozan, Kıbns'ta "ver-kurtul" tezgâ- hının sonuca ulaşması karşısındaki en büyük en- gellerden biri olan Devlet Bakanı Şükrü Sina Gü- rel hedef tahtasında. Bor lobisi ile Kıbns lobisi el ele vermiş, Bakan Gürel'i yemeye çalışıyoriar. Gö- rünen o ki, kirlenmiş siyasetçi, işbirlikçi kalemler ve uluslararası şirketler Gürel'i "devre dışı" bırakma- ya yeminli.. Bu ülkenin aydınlık güçleri ise onun ar- kasında. Bakalım kim kazanacak?!.. 1 v f E posta: uzilelita superonline.com B U L M A C A SEDAT YAŞAYAM 1 2 3 4 5 6SOLDA.NSAĞA: 1/ Domino .. benzeri taşlar- la oynanan bir 2 Çin o>aınu. 2/ 3 Karakter...Çe- . şitli malzeme- lerin sanatsal 5 amaçla bir ara- g ya getirildiği ürün. 3/Enge- beli bir yerde. 8 bir yolu geçir- 9 mek için açıl- mış yer... Ispanyolla- nn sevinç ünlemi. 4/ 1 Çiftçılikte, toprağı iş- 2 leyerek ürüne ortak 3 olankimse. 5/Asya'da 4 birülke...Balıkesir'in 5 Edremit ilçesine bağ- h, kaplıcasıyla ünlü -, bir belde. 6/ "Yok" Q anlamında argo söz- cük... Parlak kırmızı renkte bir süs taşı. 7/ Paramızı simgeleyen harf- ler... Istanbul'un bir semti. 8/ Kastamonu'nun Pı- narbaşı ilçesindeki ünlü mağara. 9/ Jüpiter gezege- ninin bir uydusu... Bir hayvan... "Ne zaman seni dü- şünsem'Bir ceylan — içmeye iner" (Ilhan Berk). YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ tnsanın sabnnı tüketecek derecede yavaş ve mız- mızca iş gören. 2/ Fasıla... Bir tür otomobil yanşı. 3/ Dövülmek için bir araya toplanmış ekin yığını... Çin ve Japonya'da oynanan bir strateji oyunu. 4/ Bir yükün yukarıya kaldınlmasını sağlayan araç. 5/ Tellı balıkçıl... Vücutta oluşan derin kesik. 6/ Nu- maranın kısa yazılışı... Gümüşün simgesi... Tarih. öncesine dayanan efsane. II Kanı oluşturan mad- delerden biri olan iri moleküllü protein. 8/ Akde- niz Bölgesı'nde bir akarsu... Duman lekesi. 9/ Tır- nak boyası... Bir göz rengi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear