23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
28 TEMMUZ 2001 CUMARTESİ • • • • CUMHURİYET SAYFA HABERLERIN DEVAMI 19 ( y 1 İ N C E L CÜNEYT ARCAYÜREK • J&aştarafi 1. Sayfada aroaçlayan bir çeşit ticaretmiş! B u palavraları tabiı yersen rafta dolma var! Oysa, özellıkle geçen hafta dolar 1 milyon 600 binleri gördüğünden beri hükümette, ekonomik stratejistler dünyasında ve ış âleminde dalgalı ku- ra belirgin bir karşı hareket gözlendi. O kadar ki, dalgalı kur yerine bantlı mı çıpalı kur mu, hangisinin gelebileceğine ilişkin tartışmalar başladı, gıderek boyutlandı. Fischer geldi ama.. görüşmelerde döviz kuru gündemde mı değil mi, önceki güne değin belli değıildi. Tabii Başbakan ve tabii -şeffaf olmak ge- rektiğini durmadan yineleyen- suskun Kemal Der- viş sayesinde. Başbakan Ecevit, çoğu konuda olduğu gibi dal- galı kurda da bir öyle bir böyle... Örneğin 25 Tem- muz'da dalgalı kur sisteminin "değişip değişme- mesf. revize edilip edilmemesi belli değil. Bu ko- nuda herhangi bir görüşme olmadı" dedi. 24 saat geçti geçmedi, 26 Temmuz'da "dalgalı kurdan dönülse bile bunun olumsuz etkilerini na- sıl ve ne ölçüde giderebileceğimizi IMF ile (elbet- te Fischer'le) değertendıreceğimizi" söyleyiverdi. Ecevit'tir, söyler diyeceksiniz, haklısınız.. Ne ça- re; Derviş'e son basın toplantısında bir gazetecı sordu: "Fischer'le dalgalı kuru görüşecek misiniz?" Belki inanmayacaksınız: Kamuoyundan hiç a- ma hiçbir şeyı gizlemeyeceğinı sürekli yineleyen Derviş, soruyu duymazlıktan geldi. Yanrtlamadı! "Bir tehlikeyi" anımsatan şu soruyu da yanıtla- madı: "Fischer giderken dalgalı kur sistemi devam ederse neler olabileceğini...". Bütün bunlar dalgalı kuru rahatsız edici olmak- tan çıkaracak kimi önlemlerin masaya yatırıldığını gösteriyor. Değişim mi? Bekle dur! Gerçek ortada: Derviş dalgalı kur politikasından vazgeçmeye, en azından öngörülü birsisteme dö- nüştürmeye karşı! Başka türlü düşünebileceğini varsaymak ola- naksız. Çünkü; yalnız Derviş'le Fischer dalgalı ku- run sürgitinde direnmiyor. Bu, bir ekip işi. Efendimiz IMF ile efendimizin efendisi ABD yönetimi, dalgalı kurla ilgili Türki- ye'den yansıyan "sıkıntılı ve değişiklik isteyen ses- 'eri" birkaç gündür yadsıyorlar. ABD Hazine Bakanı Paul O'Neill'in son konuş- ması çok açık. Özetle diyor ki: "Türkiye kasımdan önce dalga- 'ı kura geçseydi, şubat krizini yaşamazdı. (Derviş de 'kasımda devalüasyonyapsaydık'd\yor)Dalga- H kura devam edilmesi gerekiyor.". Bizim Derviş'imiz O'Neill'in buyurgan söylemle- rinden, aynı yolun yolcusu Fischer'den ayrılabilir mi?.. lyisi mi: Döviz in, çık, in! Ecevit'in söylediği türküler unutulabilir mi: (1)- Başbakan: "IMF'nin uyguladığı yöntemlerin çağın gerisinde kaldığı ABD'de bile konuşuluyor" ;8Mart2001). (2)- Başbakan, üç gün sonra: "IMF çağın gere- ğidir. Bunu asla gözden ırak tutamayız" (11 Mart 2001). (3)- Başbakan; "IMFçoğunlukla dikta rejimleriy- 'e yönetilen ülkelerde ilişki kurar ve her istediğini kabul ettirebilir. Ama biz demokratik bir ülkeyiz" ;7Temmuz2001). (4)- Başbakan; "Hükümet uluslararası alanda 'MF'ye verdiği hersözü eksiksiz vezamanında ye- ine getiriyor" (13 Temmuz 2001). Sonuç: Ecevit-Derviş-Köhler-Fischer ve Paul D'Neill birlikteliği... Yenılmez, yıkılmaz Grand Aıma- da! Hele son vecizesi yok mu: "Işler iyiye gidiyor". Başbakan bu tür söylemleriyle insanı zaman za- nan gülmekten kırıp geçiriyor. Eco, sen çoook yaşa emi? Vakıfokullan yasaları zorluyor ÎBRl TOKTAR ANKARA - Yükse- cöğjetim Kurulu'nun YÖK), yetkisini ve etki- ;ini sadece devlet üniver- ,itelennde gösterdiği. va- cıf üniversitelerinin ise /ÖKYasasf na ve yönet- nelikierine uvmadığı or- aya çıktı. YÖK tarafın- lan hızırlanan raporda. -akıf üniversitelerinin lygulımalan ile adeta 'YÖK"ü tanımadığı be- irtiliıken 11 vakıf üni- -ersiusinin hukuksuz- uklan maddeler halinde ınlatıarak YÖK Genel iurulTndatartışıldı. Ra- »rda Istanbul Bilgi inivffsıtesinin YÖK )enedeme Kurulu'na Bİir-jider raporunu yer- nedid. Kadir Has Üni- ersitsi'nin üniversitede ahşnayan öğretim ele- nanlınna ücret ödediğı, Uılın Üniversıtesi'îiin .orsffl öğrenci okutmaya levan ettiği, örnekleriy- e anlıtıldı. YÖK Denetleme Ku- rulu tarafından yapılan araştırma ile vakıf üniver- sitelerinin "yasa-yönet- melik ve hukuk" tanı- mazlığı raporlaştınldı. Rapor; öğrencilerinden 5-12 bin dolara kadar üc- ret alan vakıf üniversite- lerinin ticari kaygılarla hareket ettiğini, eğitim- öğretim kalitesini gözet- mediğini ve YÖK'ün uyarılarına da kulak as- madığını ortaya koydu. Istanbul Bılgi, Malte- pe. Beykent, Doğuş, Ha- lıç. Çankaya, Atılım, ts- tanbul Kültür, Bahçeşe- hir. Çağ, Kadır Has ve Fa- tih üniversitelerinin rek- tör ve mütevelli heyet başkanlan ile yapılan gö- rüşmelerden sonuç alına- maması üzerine konu. temmuz ayındaki YÖK Genel Kurulu'nda ele ahndı. Raporda, bu üni- versitelere YÖK Yasası çerçevesinde yapılan devlet yardımının da ke- silmesi kararlaştınldı. 11bin 500 dolara fakülte ATKARA(AA)-Vakıf ınivfsitelerinin 2001- !00I öğretim fiyatları. nestk yüksekokullann- ia yılık 2 bin dolara ka- iar dşerken fakültelerde 1 bı 500 dolara ulaşı- or. :001-2002 öğretim ılııra toplam 24 bin 847 >ğrecı alacak olan vakıf üniversitelerinden bazılan, ekonomik kriz nedeniyle döviz fiyat- lannın yükselmesinden dolayı ücretleri arttır- madı. Ancak fiyatlar ABD Dolan bazında be- hrlendıği ıçin bu üniver- sitelerin gelir kayıplan ol- madı. Cenova'da yaşanan faşizm NİLGÜN CERRAHOĞLU ROMA - "Faşizm!" Çok sayı- da gözlemcınin düşündüğü, an- cak resmi düzeyde telaffuz et- meye çekindiği sözcük nihayet Massimo D'Alema'nın ağzından çıktı: "Bunun adı faşizm!" "Faşizm" derken yalnız G-8 isyanını bastırmak için kullanı- lan şiddet yöntemlerini kastet- miyor eski Italyan Başbakanı. Söz konusu yöntemlerin iktidar- daki siyasi sınıf tarafından savu- nulması, korunması ve teşvik edılmesıni vurguluyor. Gündeme bomba gibi düşen D'Alema'nın sözleri özetle şöy- le: "(G-8 isyaıunda kullanılan şiddetin araşhnlması amacıyla muhalefet gruplannın talcp etti- ği) Meclis Araştırma Komisyo- nu'nun iktidar tarafından geri çevTİlmiş olması kuşku j aratıyor. Sorumluluk ve hatalannuı ko- runmasından ibaret bir kuşku değil bu. Güvenlik güçleri tara- fından kullanılan şiddet yöntem- lerinin belli bir siv asi kesim tara- fuidan (yukardan) korunduğu, kabullenildiği ve teşvik edildiği yolunda kuşkular var. Bunun aduu koymak için faşizmden baş- ka tanını bulamıyorum..." D'Alema'nın kastettiği adres Berlusconi hükümetinde iktidar ortaklığı yapan Gianfranco Fi- ni'nın neofaşistleri. Başbakan Yardımcısı Fini'nin, göstencı Carlo Giuliani'nin ölümü ardın- dan bizzat Cenova'ya gıderek güvenliğe el koyduğu biliniyor. D'Alema'nın ithamlanna hükü- met saflanndan ilk cevap verenin Fini olması rastlantı değil. Bu çı- kışa içerleyen Fini, "faşizm" suçlamasına "Sol kendini kay- betti" sözleriyle yanıt veriyor. Italya'da sol ve sağı kutuplaş- tırdı Cenova. Sağı "faşizmle" suçlayan sola karşın, muhafaza- kâr sağ da solu "şiddet yanhsıey- lemcileri korumakla" suçluyor. Güvenlik güçlennin uyguladığı "Şiliyöntemleri" yüzünden eleş- tiri oklanna hedef olan ve istifa- ya çağnlan Içişleri Bakanı Cla- udioScajola örneğin: "Rollerde- ğişti" dıyor, "Muhalefet şiddete başvuran eylemciler yerine ka- nun ve düzeni korumakla mükeJ- lef güvenlik güçlerini sanık san- dalyesine oturtuyor!" İstanbul Üniversitesi Su Ürûnleri Fakûltesi SualO Kulübfi öğrencileri, Paşabahçe yakınlannda küiilik nedeniyle bahk türûnünyok denecek kadar azolduğunu beürttiler. (Fotoğraf: OZLEM GÜVEMLI) Zehirli boyalar Boğaz'ı öldürüyor tstanbui Haber Servisi - Türk Deniz Araştırmalan Vakfı (TÜ- DAV), İstanbul Boğazı'nda 5 yıl- dır yürüttüğü 'Ekolojik İzleme Projesi' kapsamında Paşabahçe açıklannda sualtı ömekleme ça- lışması yaptı. TÜDAV Başkan Yardıması Doç. Dr. Hüseyin Öz- tûrk, alınan örneklerin. önümüz- deki hafta incelenmek üzere Ja- ponya'ya gönderileceğini ifade ederek "Sadece İstanbul Boğa- anın dibinde, tankerlerden deni- zegeçnnş4tonzefaBÜboyavar.Ge- milere bağh bu kirlilikle UgUi hiç- bir araşürma yapdmıyor* dedi. TÜDAV. İstanbul Boğazı'nda deniz canlılannı ve insan sağlığı- nı tehdit eden kirliliği belli arahk- larla örnekler alarak inceliyor. TÜ- DAV Genel Sekreteri Dr. Bülent Topaloğlu da, boğazın dibindeki zehirli boyalann buradan geçen yunuslann iletişimini de engelle- dtğini ifade ederek ekolojik izle- me çahşmasını, ağır metallerin ve zehirli atıkların canlı organizma- lar üzerindeki etkilerini incelemek amacı ile yaptıklannı belirtti. Ge- mi kökenb kirliğinin boğazda cid- di boyutlara ulaştığına dikkat çe- ken Topaloğlu, "Oksijen ûreterek denizin nefes almasınısapayan de- nizçayırian bovBİann etkisiyieyok ohıyor. Zehiıü boyalar özeüikk ters akıntılann kcsiştiği Ortaköy, Yeni- köy, Paşabahçe açıklannda daha yoğan" dedi. Kirlilik açısından hassas bir böl- ge olan Paşabahçe sahilinın dibin- den çamur, deniz çayın, midye ör- nekleri alan İstanbul Üniversitesi Su Ürunleri Fakûltesi Sualtı Kulü- bü öğrencileri de denizin dibinin balçıkla kaplı olduğunu belırterek "Görüş mesafesi çok düşük, bahk türii de yok denecek kadar azdı" dediler. Dalga dalga büyüyen tepkiler karşısında Başbakan Beriusconi şimdi gereksiz yere şiddete baş- vuran güvenlik mensuplannın yargıya teslim edileceğini söy- lüyor. Roma'nın konrrolü dışına çı- kan gelışmeler artık zaten buna imkân vermiyor. Şiddet eylemle- rine kanşanJar ve kanşmayanlar arasında aynm kullanmaksızın yapılan tutuklamalar, gözaltı sü- resinde işlenen insan haklan ih- lalleri ve karakolda çıkanlan yaygın kötü muameleye muha- tap kalan yabancılar doğrudan zaten Strasburg insan Haklan Mahkemesi'ne gidecek. Halen Cenova hastanelerinin birinde yatan ve maruz kaldığı polis da- yağı yüzünden ölümden dönen -kemikleri, dişleri kınlan, iç kanama geçiren- Ingiliz gazeteci MarkCoveU, gü- venlik güçleri hakkında dava açacak "mağduıia- ra" tipik bir örnek. "Ey- lemci değil, basın mensu- bu" olduğunu belirttiği halde elliye yakın jandar- ma tarafından "fiıtbol to- pu" gibi tekmelenen Co- vell; Cenova'da gördükle- ri ve yaşadıklanna hâlâ inanamıyor. Tutukfanan 70 Almanın akıbetini araştırmak için bizzat Cenova'ya gelen Alman Yeşil Parlamenter Christian Stroeble, "Ben- zeri olaylann ancak Ar- jantin diktasmda yaşandı- ğmı" söylüyor. Tutuklanan göstericilerin tecrit edil- mesi; aileleri, konsolosluk mensupları, avukatlanyla görüşmelerine izin veril- memesi bir AB ülkesi için "müsamaha edilememe- si" gereken temel insan haklan ihlalleri olarak al- gılanıyor. "Independent" gazete- sinin getırdıği yorum, du- rumu çok net özetliyor. "Gah'ba ufak biryanlış an- lama oldu" dıyor "Inde- pendent"; "İtalya'yı biz birey haklanna saygüt, sayguı bir ABüyesi olarak • görüv orduk. Tutukhılann suçlu olup ohnaması önemli değiL Önemli olan, hukuki haklannın çiğnen- miş olmasıdır. Demokra- tik bir ülkede ceza, polis copuyla değil, adli mahke- melerce veriHr._" Mecidiyeköy Iisesi'nde kurt kapanı I Baştaraft 1. Sayfada Sekreteri Kemal Unal tarafın- dan hazırlanan toplam 80 say- falık raporda, okul müdürü. yardımcısı ve biröğretmen hak- kında şu ifadeler yer alıyor: Okul Müdürü Hasan Zihni: -Çeşitli sorunlann çözümüne yardımcı olmak isteyen öğret- menlerle diyaloğa yanaşmadığı gibi, sorunları örtbas etmekte, sorunlan dile getiren öğrehnen- lere karşı tavır almakta. hatta eğitim-öğretim sorunlanna du- yarlı. laik. bılimsel ve demokra- tik eğitim anlayışında olan öğ- retmenleri karalamakta, bu öğ- retmenlere karşı şiddet estiren bir grup öğrenciyi görmezlikten gelmekte, söz konusu öğrenci grubuna dahil olan Y.Ö/nün ön- ce bilgisayar öğretmeni Sefa Te- tikoğlu'na. daha sonra edebiyat öğretmeni Asun Baltaş'a saldır- masına ses çıkarmamakta. bu saldınyı dile getiren öğretmen- leri okulda huzursuzluk çıkaran kişiler olarak göstermeye çalış- maktadır. -Kız öğrencilere "Fahişe gibi davranıyorsunuz, o...lar" vb. sözler söyleyen öğretmen hak- kında işlem yapmamıştır. - tt Okula silahla gelen bir öğ- renci için ne gibi önlem ahnmak- ta" sorusuna. "Onyargıh davTa- nıyorsunuz" demekte; 10 Sos- yal A sınıfının kalabalık olduğu uyanlannı göz ardı ederek prob- lemli bir sınıf olmasına neden olmuştur. -Öğretmen Dursun Samet Ak- dağ. öğrencileri yaralayana ka- dar dövüyor, karakola götürüp tokatlattınyor. ağza alınmaya- cak küfürleri öğrencilere sarf ediyor. hakkında hiçbir işlem yapılmadığı gibi müdür yardım- cısı yapılmaya çalışılıyor. -Okulu ziyaret ederek sorun- lan dınleyen ılçe milli eğitim müdürünün bulunduğu bir sıra- da konuşma yapaaÖğrenci Bir- liği Başkanı Alev Genç, baskıya maruz kalıyor ve bu görevinden ahnıyor. -Sendikalı arkadaşlarımızın tutum ve davranışlanndan rahat- sız olan okul müdürünün teşvi- kiyle Aksiyon dergisinde arka- daşlanmızı karalayan 'Devrim- ci Liseliler' başlığı altında bir kampanya başlatılması ve hedef gösterilmesi sonucu üyelerimiz Nigar Yılmaz ile Asım Baltaş "reis" denilen bir öğrencinin ba- şını çektiği bir grup tarafından saldınya uğradığı halde gerekli işlem yapılmamıştır. -Müdür yardımcısı tbrahim Özkan: "Okula silah getiren öğrenci için ne yapıldı" sorusunu. "Ara- ma yapok. Silahını aldım. Psiko- lojik sorunlan var. Çocuksu bir davramş olarak gördüm" dıye- rek işı ciddiye almamıştır. -Öğretmenler aleyhine öğren- cilerden dilekçe almıştır. -Tarih öğretmeni Dursun Sa- met Akdağ: Öğrencilenni FEM Dershane- sı'ne gitmeye zorladığı. kendini ülkücü olarak tanıttığı, öğrenci- lere olumsuz tutum takındığın- dan alınması için öğrencilerce şikâyet edildiği, öğrencilerin yıl- lığına. öğretmene yakışmayacak sözler yazdığı. öğrencileri yara- layana kadar dövdüğü, karakola götürüp tokatlattırdığı. ağza alınmayacak küfürleri öğrenci- lere sarf ettiği belirtilmektedir. Eğitim-Sen Genel Sekreteri Kemal Ünal, Bakanlığa iletilen raporla ilgili olarak "Bu okulda haksız. usulsüz uygulamalann yanı sıra her açıdan birçok so- run var." Reis' diye anılan bir ül- kücü genç sorunu var. Öğretmen ve öğrenciler üzerinde yaşanan ağır baskıvı duv urnıak için her şeyi yapacağız" dedi. Konuyla ilgili görüşlerini al- mak için aradığımız Mecidiye- köy Lisesi Müdürü Hasan Zih- ni ile müdür yardımcısını yerin- de bulamadık. Okulda bulunan ve adının yayımlanmasını iste- meyen bir öğretmen şunlan söy- ledi: "Belki 1-2 öğrencinin böy- le bir şikâyeti olabilir ama genel IU'den vakıf tepkisi Eğitim Servisi - istanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu, "Devlet üniversitelerine yönelik anlanüı ve önemli kısıtlamalann ülke için onanlması güç sorunlar doğurabileceğüii ve bunun sosyal devlet anlayışı ile bağdaştinlamayacağuu kamuoyuna duyururuz" dedi. îstanbul Üniversitesi Senatosu'nun 26 Temmuz 200J tarihli olağanüstü karannı açıklayan Rektör Alemdaroğlu, yükseköğretimde okuyan öğrencilerin yüzde 98"inin devlet üniversitelerinde, yalnızca yüzde 2'sinin vakıf üniversitelerinde yer aldığına dikkat çekti. IÜ Rektörü şunlan söyledi: "TBMM, ünhersitelerin bilimsel çahşmalanna destek olan araşürma fonlannı 20 Haziran 2001 tarihinde kaldırnuş, devlet üniversitelerinde görevli öğretim elemanlannın maaşlannın düzeltileceği yönündeki düşüncelere karşın maaşlar anlanıtı bir şeküde azaltümışür. Buna karşıhk 3 Temmuz 2001 tarihinde de vakıf üniversitelerine bütçelerinin yüzde 80'ine varan desteği karaıiaşürarak uygulamaya sokmuşfur." olarak öğrencilerimizin bir sdan- tısı yoktur. Öğretmen arkadaş- lardan sorunlan nedeniyle şikâ- yetlerini mahkemeye veren ar- kadaşlar var. Dilekçeleri varsa, Milli EğHün Bakanhğı'na versin- ler ve sonuçlannı alsmlar" dedi. Öğretmen, okul yıllığında ba- zı öğrencilerin birbirlerine "re- is" diye hıtap etmelerini ise "Yü- hklar öğrencilerin özel yazılann- dan ohışur. Bir öğrenci yayınıdır. İnsanlar birbirlerine istediği la- kabı verebilir. Televizvon dizile- rinde bile 'reis' diye bir şey var. Bahkçüarada reis denir. Yazüan- lann bazısı simgedir, bazısı da kendi memleketinin bir deyişi- dir" şeklınde değerlendirdı. Bu öğretmen, öğretmenlerin, bazı ülkücü öğrenciler tarafin- dan saldınya uğradıklan iddi- asıyla ilgili olarak da şöyle ko- nuştu: "Bir öğretmen sunfta kü- für ediyor ve ağu- hakarederde bulunabiliyorsa, öğrenci de öğ- retmenine saygı duv maz. Öğret- men eğjtime siyaset sokuyorsa, karşıdaki de tahrik oluyorsa, iki taraf da haksızdn*. Eğhüne siya- set sokulmamahdu-." ANKA Haber Ajansı'nın ha- berine göre, Mecidiyeköy Lise- si'nden bu yıl mezun olan öğ- rencilerin hazırladığı yılhkta, bazı öğrenciler birbirlerine "re- is" diye hitap ediyorlar. Aynca Mecidiyeköy Lisesi 11 Sosyal A sınıfı öğrencisi S.A., Y.Ö. ad- lı bir öğrenciye "Selam reis" di- ye seslenirken Y.Ö.'nün de ar- kadaşlanna "Reisinizden bu ka- dar. Allaha emanet ol ve hakkmı helal et" şeklinde mesajlar yaz- ması dikkat çekiyor. Bu arada hakkında öğrencile- rin şikâyet dilekçesi verdiği ta- rih öğretmeni Dursun Samet Akdağ'ın da yıllığa "Ulan hıyar, benim dondurma ve çikolata ağacun" ve "Bizim hostesten ses soluk yok. Yine bize bekâr günler düştü" gibi mesaj lar yaz- dığı belirlendi. G U N D E M MUSTAFA BALBAY I Baştarafı 1. Sayfada Biri mideyi, öteki beyni cendereye alıyor. Uluslararası yayın kuruluşlannın da gündem maddelerinden biri haline gelen Türkiye'deki gelir uçurumunun kurbanlannın arasına mühendis ve mimarlann da girmesi, uygariık yanşındaki yerimi- zi ortaya koyuyor. Mühendisliğin sözcük anlamı daha çok, inşaat, su, elektrik işleri benzeri bayın- dırtık ve zanaatla ilgili teknik çalışmalan içeriyor. An- cak günümüzde gen mühendisliğinden sistem mühendisliğine kadar çok geniş bir alanın adı. Söz- cüğün tam anlamıyla mühendislik demek, uygar- iık demek. Uygariığı inşa eden, planlayan, yaşama geçiren kişilerin bugünkü yasam standardı uygar dünya- dan düşük. İki karşılaştırma verelim. 196O'!ı yıllar- da bir mühendis-mimar ayda ortalama 2 bin 200 lira alıyordu. Bu, 880 kilo ete, 1460 kilo peynire, 4 bin 400 adet şehir içi ulaşım biletine karşıhk geli- yordu. Bugün bu rakam; ette 92 kiloya, peynirde 160 kiloya, bilette 840'a düştü. 40 yıl öncesinin yaşam standartlanyla karşılaş- tınldığında, bir mühendis-mimarın maaşının bu- gün 3 milyar lira dolayında olması gerekiyor. Yakın geçmişle karşılaştınrsak, 1992'de bir mü- hendis-mimann maaşı ortalama 4 milyon 660 bin liraydı. Bunun güncel para birimi dolar cinsinden karşıhğı 727 idi. Bu rakam, 1993'te630'a, 1996'da 540'a, Aralık 2000'de 520'ye, Haziran 2001'de 375'e düştü. Bugünkü maaş, 4 kişilik ailenin en az geçim tu- tannın ancak yüzde 60'ını karşılıyor. Klasik deyimle; artık hayat pahalı, can ucuz. Petrol gelsin, mühendisi boş ver Mühendis ve mimariann yetkilerinin daraltılma- sı ise sadece kendilerini değil, vurguladığtmız gibi uygartık savaşındaki yerimizi de etkiliyor. Son çı- kan 4708 sayılı yapı denetimi hakkındaki yasayla meslek kuruluşlannın yetkıleri daraltılıyor, bakan- lıklara veriliyor. Bunun yanında TMMOB'nin mes- lek denetimi yetkisi de elinden ahnıyor, bakanlık- larca hazırianacak yönetmeliklere bırakılıyor. İlk bakışta doğrudan etkilemiyor gibi görünüyor, ama Şeker Yasası, Tütün Yasası gibi yeni düzen- lemeler, tanmı belirsizliğe sokarken bu alanlarda- ki mühendislerin de zaten dar olan iş sahalannı or- tadan kaldınyor. Mühendislik mesleğine saygının gereklerinden biri de devlet organlan içindeki uzmanlığı gerekti- ren koltuklann gerçekten konunun uzmanınca dol- durulmamasıdır. örneğin, Türkiye Petrolleri Ano- nim Ortaklığı'nın (TPAO) üst yönetiminde bir tek petrol mühendisi yok! Tek başına kurtuluşun olanaksızlığının bilincin- de olan TMMOB üyeleri hem kendilerinin hem ül- kenin genel sorunlannın gündeme getirilmesi için Ankara'da bir araya geliyor. İki temel amaçla: -Toplumdaki olası birsağlıksız patlamanın önü- ne geçmek. - Hükümeti topluma karşı duyarsızlıktan vazge- çirmek. Yazıyı, Türkiye'nin bugünü yakalamada geri kal- mışlığının temelini oluşturan, mühendislik bağlan- tılı iki olayla noktalayalım. Ibrahim Müteferrika matbaanın getirilmesine önayak olduktan sonra, bunun yetmeyeceğini, mühendislik eğitimınin de gerektiğini düşünüp 300 kişilik bir okul açıyor. Gericiler, çocuklann kafası- na başka şeylerin gireceğini düşünüp okulu bası- yor. 300 öğrencinin çoğu öldürülüyor... Uluğ Bey'in Semerkant'taki astronomi dene- yimlerinin Istanbul'a da getirilmesi için bazı kişiler devreyegiriyor. Padişah, "Olabilir, amabirdeşey- hülislam efendiye sorun" diyor. Şeyhülislam bir hafta sonra, "Gökyüzünün derinliklerini inceleme- ye kalkmak, Tann'ya karşı çıkmaktır" diyor. O dö- nemin ileri araç-gereçlerinin bulunduğu bina yakılıyor... Mühendislik uygariıktır! ankcum@ttnetnettr Bergoma'da hukuk koraugumu ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu)- Siyanür- le altın üretimi konu- sunda Bergamah köy- lülerin Normandy Ma- dencilik'e karşı yürüt- tüğü mücadelede Da- nıştay'dan şaşırtıcı bir karar geldi. Danıştay Nöbetçi Dairesi, TÜ- BlTAK'ın raporuna dayanarak Nor- mandy'ye izin veren Başbakanlık'ın işlemi- ni iptal eden Izmir 1. Idare Mahkemesi'nin karannın yürütmesini durdurdu. Danıştay 6. Dairesi'nde görüşül- mesi beklenen dava ile ilgili nöbetçi dairenin karar vermesi dikkat çekti. Son karann ar- dından Bergamalı köy- lülerin itiraz etmesi du- rumunda dosya, Danış- tay ldari Dava Dairele- ri Genel Kurulu'na ge- lecek. Buradan çıkacak karara göre Türkiye'de siyanürle maden üreti- mi yapılıp yapılamaya- cağı konusu açıklığa kavuşacak. Eurogold ile Berga- malı köylüler arasında uzun süredir devam e- den siyanürle altın üret- me mücadelesi son aşa- maya geldi. Bergamalı köylülerin direnişinin ardından ilk önce siya- nürle altın üretiminin çevreye olumsuz etki- leri olabileceği yönün- de karar verdi. Yargının bu karannın ardından firma her türlü önlemi aldığını belirterek Baş- bakanlık'tan yeniden izin istedi. Konu Baş- bakan Bülent Ecevit'in istemi ile araştınlmaya başlanırkenTÜBtTAK Ovacık'ta incelemeler yaptı. Incelemeler so- nucunda, Ovacık'ta si- yanürle altın üretiminin çevreye verebileceği zararlan çok alt düzeye indirecek önlemler ahndığı yönünde rapor hazırlandı. TÜBİ- TAK'ın bu yöndeki ra- poru ilgili bakanhklar- ca da desteklendi. Bu- nun üzerine Başbakan- lık, Normandy firması- na yeniden maden üret- me yetkisi verdi. Bergamalı 25 köylü, Başbakanlık'ın izninin iptali için Izmir 1. 1da- re Mahkemesi'ne dava açarak işlemin iptalini istedi. Mahkemenin is- temi kabul etmesmin ardından idare itiraz hakkını kullanarak Da- nıştay'a başvurdu. Da- nıştay nöbetçi dairesi- nin fırma lehine karar vermesi üzerine dava- nın, idari yargılamada son aşama olan Danış- tay ldari Dava Dairele- ri Genel Kurulu'na gel- mesi bekleniyor. Adli tatil nedeniyle dava dosyasının aceleye ge- tirilerek 6. Daire yerine nöbetçi daire tarafın- dan görüşülmesi ise dikkat çekti.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear