Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
28 TEMMUZ 2001 CUMARTESİ • • • • CUMHURİYET SAYFA
HABERLERIN DEVAMI 19
( y 1 İ N C E L CÜNEYT ARCAYÜREK
• J&aştarafi 1. Sayfada
aroaçlayan bir çeşit ticaretmiş!
B u palavraları tabiı yersen rafta dolma var!
Oysa, özellıkle geçen hafta dolar 1 milyon 600
binleri gördüğünden beri hükümette, ekonomik
stratejistler dünyasında ve ış âleminde dalgalı ku-
ra belirgin bir karşı hareket gözlendi.
O kadar ki, dalgalı kur yerine bantlı mı çıpalı kur
mu, hangisinin gelebileceğine ilişkin tartışmalar
başladı, gıderek boyutlandı.
Fischer geldi ama.. görüşmelerde döviz kuru
gündemde mı değil mi, önceki güne değin belli
değıildi. Tabii Başbakan ve tabii -şeffaf olmak ge-
rektiğini durmadan yineleyen- suskun Kemal Der-
viş sayesinde.
Başbakan Ecevit, çoğu konuda olduğu gibi dal-
galı kurda da bir öyle bir böyle... Örneğin 25 Tem-
muz'da dalgalı kur sisteminin "değişip değişme-
mesf. revize edilip edilmemesi belli değil. Bu ko-
nuda herhangi bir görüşme olmadı" dedi.
24 saat geçti geçmedi, 26 Temmuz'da "dalgalı
kurdan dönülse bile bunun olumsuz etkilerini na-
sıl ve ne ölçüde giderebileceğimizi IMF ile (elbet-
te Fischer'le) değertendıreceğimizi" söyleyiverdi.
Ecevit'tir, söyler diyeceksiniz, haklısınız.. Ne ça-
re; Derviş'e son basın toplantısında bir gazetecı
sordu:
"Fischer'le dalgalı kuru görüşecek misiniz?"
Belki inanmayacaksınız: Kamuoyundan hiç a-
ma hiçbir şeyı gizlemeyeceğinı sürekli yineleyen
Derviş, soruyu duymazlıktan geldi. Yanrtlamadı!
"Bir tehlikeyi" anımsatan şu soruyu da yanıtla-
madı:
"Fischer giderken dalgalı kur sistemi devam
ederse neler olabileceğini...".
Bütün bunlar dalgalı kuru rahatsız edici olmak-
tan çıkaracak kimi önlemlerin masaya yatırıldığını
gösteriyor.
Değişim mi? Bekle dur!
Gerçek ortada: Derviş dalgalı kur politikasından
vazgeçmeye, en azından öngörülü birsisteme dö-
nüştürmeye karşı!
Başka türlü düşünebileceğini varsaymak ola-
naksız. Çünkü; yalnız Derviş'le Fischer dalgalı ku-
run sürgitinde direnmiyor.
Bu, bir ekip işi. Efendimiz IMF ile efendimizin
efendisi ABD yönetimi, dalgalı kurla ilgili Türki-
ye'den yansıyan "sıkıntılı ve değişiklik isteyen ses-
'eri" birkaç gündür yadsıyorlar.
ABD Hazine Bakanı Paul O'Neill'in son konuş-
ması çok açık.
Özetle diyor ki: "Türkiye kasımdan önce dalga-
'ı kura geçseydi, şubat krizini yaşamazdı. (Derviş
de 'kasımda devalüasyonyapsaydık'd\yor)Dalga-
H kura devam edilmesi gerekiyor.".
Bizim Derviş'imiz O'Neill'in buyurgan söylemle-
rinden, aynı yolun yolcusu Fischer'den ayrılabilir
mi?.. lyisi mi: Döviz in, çık, in!
Ecevit'in söylediği türküler unutulabilir mi:
(1)- Başbakan: "IMF'nin uyguladığı yöntemlerin
çağın gerisinde kaldığı ABD'de bile konuşuluyor"
;8Mart2001).
(2)- Başbakan, üç gün sonra: "IMF çağın gere-
ğidir. Bunu asla gözden ırak tutamayız" (11 Mart
2001).
(3)- Başbakan; "IMFçoğunlukla dikta rejimleriy-
'e yönetilen ülkelerde ilişki kurar ve her istediğini
kabul ettirebilir. Ama biz demokratik bir ülkeyiz"
;7Temmuz2001).
(4)- Başbakan; "Hükümet uluslararası alanda
'MF'ye verdiği hersözü eksiksiz vezamanında ye-
ine getiriyor" (13 Temmuz 2001).
Sonuç: Ecevit-Derviş-Köhler-Fischer ve Paul
D'Neill birlikteliği... Yenılmez, yıkılmaz Grand Aıma-
da!
Hele son vecizesi yok mu: "Işler iyiye gidiyor".
Başbakan bu tür söylemleriyle insanı zaman za-
nan gülmekten kırıp geçiriyor.
Eco, sen çoook yaşa emi?
Vakıfokullan
yasaları zorluyor
ÎBRl TOKTAR
ANKARA - Yükse-
cöğjetim Kurulu'nun
YÖK), yetkisini ve etki-
;ini sadece devlet üniver-
,itelennde gösterdiği. va-
cıf üniversitelerinin ise
/ÖKYasasf na ve yönet-
nelikierine uvmadığı or-
aya çıktı. YÖK tarafın-
lan hızırlanan raporda.
-akıf üniversitelerinin
lygulımalan ile adeta
'YÖK"ü tanımadığı be-
irtiliıken 11 vakıf üni-
-ersiusinin hukuksuz-
uklan maddeler halinde
ınlatıarak YÖK Genel
iurulTndatartışıldı. Ra-
»rda Istanbul Bilgi
inivffsıtesinin YÖK
)enedeme Kurulu'na
Bİir-jider raporunu yer-
nedid. Kadir Has Üni-
ersitsi'nin üniversitede
ahşnayan öğretim ele-
nanlınna ücret ödediğı,
Uılın Üniversıtesi'îiin
.orsffl öğrenci okutmaya
levan ettiği, örnekleriy-
e anlıtıldı.
YÖK Denetleme Ku-
rulu tarafından yapılan
araştırma ile vakıf üniver-
sitelerinin "yasa-yönet-
melik ve hukuk" tanı-
mazlığı raporlaştınldı.
Rapor; öğrencilerinden
5-12 bin dolara kadar üc-
ret alan vakıf üniversite-
lerinin ticari kaygılarla
hareket ettiğini, eğitim-
öğretim kalitesini gözet-
mediğini ve YÖK'ün
uyarılarına da kulak as-
madığını ortaya koydu.
Istanbul Bılgi, Malte-
pe. Beykent, Doğuş, Ha-
lıç. Çankaya, Atılım, ts-
tanbul Kültür, Bahçeşe-
hir. Çağ, Kadır Has ve Fa-
tih üniversitelerinin rek-
tör ve mütevelli heyet
başkanlan ile yapılan gö-
rüşmelerden sonuç alına-
maması üzerine konu.
temmuz ayındaki YÖK
Genel Kurulu'nda ele
ahndı. Raporda, bu üni-
versitelere YÖK Yasası
çerçevesinde yapılan
devlet yardımının da ke-
silmesi kararlaştınldı.
11bin 500 dolara fakülte
ATKARA(AA)-Vakıf
ınivfsitelerinin 2001-
!00I öğretim fiyatları.
nestk yüksekokullann-
ia yılık 2 bin dolara ka-
iar dşerken fakültelerde
1 bı 500 dolara ulaşı-
or. :001-2002 öğretim
ılııra toplam 24 bin 847
>ğrecı alacak olan vakıf
üniversitelerinden
bazılan, ekonomik kriz
nedeniyle döviz fiyat-
lannın yükselmesinden
dolayı ücretleri arttır-
madı. Ancak fiyatlar
ABD Dolan bazında be-
hrlendıği ıçin bu üniver-
sitelerin gelir kayıplan ol-
madı.
Cenova'da yaşanan faşizm
NİLGÜN CERRAHOĞLU
ROMA - "Faşizm!" Çok sayı-
da gözlemcınin düşündüğü, an-
cak resmi düzeyde telaffuz et-
meye çekindiği sözcük nihayet
Massimo D'Alema'nın ağzından
çıktı: "Bunun adı faşizm!"
"Faşizm" derken yalnız G-8
isyanını bastırmak için kullanı-
lan şiddet yöntemlerini kastet-
miyor eski Italyan Başbakanı.
Söz konusu yöntemlerin iktidar-
daki siyasi sınıf tarafından savu-
nulması, korunması ve teşvik
edılmesıni vurguluyor.
Gündeme bomba gibi düşen
D'Alema'nın sözleri özetle şöy-
le: "(G-8 isyaıunda kullanılan
şiddetin araşhnlması amacıyla
muhalefet gruplannın talcp etti-
ği) Meclis Araştırma Komisyo-
nu'nun iktidar tarafından geri
çevTİlmiş olması kuşku j aratıyor.
Sorumluluk ve hatalannuı ko-
runmasından ibaret bir kuşku
değil bu. Güvenlik güçleri tara-
fından kullanılan şiddet yöntem-
lerinin belli bir siv asi kesim tara-
fuidan (yukardan) korunduğu,
kabullenildiği ve teşvik edildiği
yolunda kuşkular var. Bunun
aduu koymak için faşizmden baş-
ka tanını bulamıyorum..."
D'Alema'nın kastettiği adres
Berlusconi hükümetinde iktidar
ortaklığı yapan Gianfranco Fi-
ni'nın neofaşistleri. Başbakan
Yardımcısı Fini'nin, göstencı
Carlo Giuliani'nin ölümü ardın-
dan bizzat Cenova'ya gıderek
güvenliğe el koyduğu biliniyor.
D'Alema'nın ithamlanna hükü-
met saflanndan ilk cevap verenin
Fini olması rastlantı değil. Bu çı-
kışa içerleyen Fini, "faşizm"
suçlamasına "Sol kendini kay-
betti" sözleriyle yanıt veriyor.
Italya'da sol ve sağı kutuplaş-
tırdı Cenova. Sağı "faşizmle"
suçlayan sola karşın, muhafaza-
kâr sağ da solu "şiddet yanhsıey-
lemcileri korumakla" suçluyor.
Güvenlik güçlennin uyguladığı
"Şiliyöntemleri" yüzünden eleş-
tiri oklanna hedef olan ve istifa-
ya çağnlan Içişleri Bakanı Cla-
udioScajola örneğin: "Rollerde-
ğişti" dıyor, "Muhalefet şiddete
başvuran eylemciler yerine ka-
nun ve düzeni korumakla mükeJ-
lef güvenlik güçlerini sanık san-
dalyesine oturtuyor!"
İstanbul
Üniversitesi Su
Ürûnleri
Fakûltesi
SualO Kulübfi
öğrencileri,
Paşabahçe
yakınlannda
küiilik
nedeniyle bahk
türûnünyok
denecek kadar
azolduğunu
beürttiler.
(Fotoğraf:
OZLEM
GÜVEMLI)
Zehirli boyalar Boğaz'ı öldürüyor
tstanbui Haber Servisi - Türk
Deniz Araştırmalan Vakfı (TÜ-
DAV), İstanbul Boğazı'nda 5 yıl-
dır yürüttüğü 'Ekolojik İzleme
Projesi' kapsamında Paşabahçe
açıklannda sualtı ömekleme ça-
lışması yaptı. TÜDAV Başkan
Yardıması Doç. Dr. Hüseyin Öz-
tûrk, alınan örneklerin. önümüz-
deki hafta incelenmek üzere Ja-
ponya'ya gönderileceğini ifade
ederek "Sadece İstanbul Boğa-
anın dibinde, tankerlerden deni-
zegeçnnş4tonzefaBÜboyavar.Ge-
milere bağh bu kirlilikle UgUi hiç-
bir araşürma yapdmıyor* dedi.
TÜDAV. İstanbul Boğazı'nda
deniz canlılannı ve insan sağlığı-
nı tehdit eden kirliliği belli arahk-
larla örnekler alarak inceliyor. TÜ-
DAV Genel Sekreteri Dr. Bülent
Topaloğlu da, boğazın dibindeki
zehirli boyalann buradan geçen
yunuslann iletişimini de engelle-
dtğini ifade ederek ekolojik izle-
me çahşmasını, ağır metallerin ve
zehirli atıkların canlı organizma-
lar üzerindeki etkilerini incelemek
amacı ile yaptıklannı belirtti. Ge-
mi kökenb kirliğinin boğazda cid-
di boyutlara ulaştığına dikkat çe-
ken Topaloğlu, "Oksijen ûreterek
denizin nefes almasınısapayan de-
nizçayırian bovBİann etkisiyieyok
ohıyor. Zehiıü boyalar özeüikk ters
akıntılann kcsiştiği Ortaköy, Yeni-
köy, Paşabahçe açıklannda daha
yoğan" dedi.
Kirlilik açısından hassas bir böl-
ge olan Paşabahçe sahilinın dibin-
den çamur, deniz çayın, midye ör-
nekleri alan İstanbul Üniversitesi
Su Ürunleri Fakûltesi Sualtı Kulü-
bü öğrencileri de denizin dibinin
balçıkla kaplı olduğunu belırterek
"Görüş mesafesi çok düşük, bahk
türii de yok denecek kadar azdı"
dediler.
Dalga dalga büyüyen tepkiler
karşısında Başbakan Beriusconi
şimdi gereksiz yere şiddete baş-
vuran güvenlik mensuplannın
yargıya teslim edileceğini söy-
lüyor.
Roma'nın konrrolü dışına çı-
kan gelışmeler artık zaten buna
imkân vermiyor. Şiddet eylemle-
rine kanşanJar ve kanşmayanlar
arasında aynm kullanmaksızın
yapılan tutuklamalar, gözaltı sü-
resinde işlenen insan haklan ih-
lalleri ve karakolda çıkanlan
yaygın kötü muameleye muha-
tap kalan yabancılar doğrudan
zaten Strasburg insan Haklan
Mahkemesi'ne gidecek. Halen
Cenova hastanelerinin birinde
yatan ve maruz kaldığı polis da-
yağı yüzünden ölümden dönen
-kemikleri, dişleri kınlan,
iç kanama geçiren- Ingiliz
gazeteci MarkCoveU, gü-
venlik güçleri hakkında
dava açacak "mağduıia-
ra" tipik bir örnek. "Ey-
lemci değil, basın mensu-
bu" olduğunu belirttiği
halde elliye yakın jandar-
ma tarafından "fiıtbol to-
pu" gibi tekmelenen Co-
vell; Cenova'da gördükle-
ri ve yaşadıklanna hâlâ
inanamıyor.
Tutukfanan 70 Almanın
akıbetini araştırmak için
bizzat Cenova'ya gelen
Alman Yeşil Parlamenter
Christian Stroeble, "Ben-
zeri olaylann ancak Ar-
jantin diktasmda yaşandı-
ğmı" söylüyor. Tutuklanan
göstericilerin tecrit edil-
mesi; aileleri, konsolosluk
mensupları, avukatlanyla
görüşmelerine izin veril-
memesi bir AB ülkesi için
"müsamaha edilememe-
si" gereken temel insan
haklan ihlalleri olarak al-
gılanıyor.
"Independent" gazete-
sinin getırdıği yorum, du-
rumu çok net özetliyor.
"Gah'ba ufak biryanlış an-
lama oldu" dıyor "Inde-
pendent"; "İtalya'yı biz
birey haklanna saygüt,
sayguı bir ABüyesi olarak •
görüv orduk. Tutukhılann
suçlu olup ohnaması
önemli değiL Önemli olan,
hukuki haklannın çiğnen-
miş olmasıdır. Demokra-
tik bir ülkede ceza, polis
copuyla değil, adli mahke-
melerce veriHr._"
Mecidiyeköy Iisesi'nde kurt kapanı
I Baştaraft 1. Sayfada
Sekreteri Kemal Unal tarafın-
dan hazırlanan toplam 80 say-
falık raporda, okul müdürü.
yardımcısı ve biröğretmen hak-
kında şu ifadeler yer alıyor:
Okul Müdürü Hasan Zihni:
-Çeşitli sorunlann çözümüne
yardımcı olmak isteyen öğret-
menlerle diyaloğa yanaşmadığı
gibi, sorunları örtbas etmekte,
sorunlan dile getiren öğrehnen-
lere karşı tavır almakta. hatta
eğitim-öğretim sorunlanna du-
yarlı. laik. bılimsel ve demokra-
tik eğitim anlayışında olan öğ-
retmenleri karalamakta, bu öğ-
retmenlere karşı şiddet estiren
bir grup öğrenciyi görmezlikten
gelmekte, söz konusu öğrenci
grubuna dahil olan Y.Ö/nün ön-
ce bilgisayar öğretmeni Sefa Te-
tikoğlu'na. daha sonra edebiyat
öğretmeni Asun Baltaş'a saldır-
masına ses çıkarmamakta. bu
saldınyı dile getiren öğretmen-
leri okulda huzursuzluk çıkaran
kişiler olarak göstermeye çalış-
maktadır.
-Kız öğrencilere "Fahişe gibi
davranıyorsunuz, o...lar" vb.
sözler söyleyen öğretmen hak-
kında işlem yapmamıştır.
-
tt
Okula silahla gelen bir öğ-
renci için ne gibi önlem ahnmak-
ta" sorusuna. "Onyargıh davTa-
nıyorsunuz" demekte; 10 Sos-
yal A sınıfının kalabalık olduğu
uyanlannı göz ardı ederek prob-
lemli bir sınıf olmasına neden
olmuştur.
-Öğretmen Dursun Samet Ak-
dağ. öğrencileri yaralayana ka-
dar dövüyor, karakola götürüp
tokatlattınyor. ağza alınmaya-
cak küfürleri öğrencilere sarf
ediyor. hakkında hiçbir işlem
yapılmadığı gibi müdür yardım-
cısı yapılmaya çalışılıyor.
-Okulu ziyaret ederek sorun-
lan dınleyen ılçe milli eğitim
müdürünün bulunduğu bir sıra-
da konuşma yapaaÖğrenci Bir-
liği Başkanı Alev Genç, baskıya
maruz kalıyor ve bu görevinden
ahnıyor.
-Sendikalı arkadaşlarımızın
tutum ve davranışlanndan rahat-
sız olan okul müdürünün teşvi-
kiyle Aksiyon dergisinde arka-
daşlanmızı karalayan 'Devrim-
ci Liseliler' başlığı altında bir
kampanya başlatılması ve hedef
gösterilmesi sonucu üyelerimiz
Nigar Yılmaz ile Asım Baltaş
"reis" denilen bir öğrencinin ba-
şını çektiği bir grup tarafından
saldınya uğradığı halde gerekli
işlem yapılmamıştır.
-Müdür yardımcısı tbrahim
Özkan:
"Okula silah getiren öğrenci
için ne yapıldı" sorusunu. "Ara-
ma yapok. Silahını aldım. Psiko-
lojik sorunlan var. Çocuksu bir
davramş olarak gördüm" dıye-
rek işı ciddiye almamıştır.
-Öğretmenler aleyhine öğren-
cilerden dilekçe almıştır.
-Tarih öğretmeni Dursun Sa-
met Akdağ:
Öğrencilenni FEM Dershane-
sı'ne gitmeye zorladığı. kendini
ülkücü olarak tanıttığı, öğrenci-
lere olumsuz tutum takındığın-
dan alınması için öğrencilerce
şikâyet edildiği, öğrencilerin yıl-
lığına. öğretmene yakışmayacak
sözler yazdığı. öğrencileri yara-
layana kadar dövdüğü, karakola
götürüp tokatlattırdığı. ağza
alınmayacak küfürleri öğrenci-
lere sarf ettiği belirtilmektedir.
Eğitim-Sen Genel Sekreteri
Kemal Ünal, Bakanlığa iletilen
raporla ilgili olarak "Bu okulda
haksız. usulsüz uygulamalann
yanı sıra her açıdan birçok so-
run var." Reis' diye anılan bir ül-
kücü genç sorunu var. Öğretmen
ve öğrenciler üzerinde yaşanan
ağır baskıvı duv urnıak için her
şeyi yapacağız" dedi.
Konuyla ilgili görüşlerini al-
mak için aradığımız Mecidiye-
köy Lisesi Müdürü Hasan Zih-
ni ile müdür yardımcısını yerin-
de bulamadık. Okulda bulunan
ve adının yayımlanmasını iste-
meyen bir öğretmen şunlan söy-
ledi: "Belki 1-2 öğrencinin böy-
le bir şikâyeti olabilir ama genel
IU'den vakıf tepkisi
Eğitim Servisi - istanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.
Kemal Alemdaroğlu, "Devlet üniversitelerine yönelik
anlanüı ve önemli kısıtlamalann ülke için onanlması güç
sorunlar doğurabileceğüii ve bunun sosyal devlet anlayışı
ile bağdaştinlamayacağuu kamuoyuna duyururuz" dedi.
îstanbul Üniversitesi Senatosu'nun 26 Temmuz 200J
tarihli olağanüstü karannı açıklayan Rektör
Alemdaroğlu, yükseköğretimde okuyan öğrencilerin
yüzde 98"inin devlet üniversitelerinde, yalnızca yüzde
2'sinin vakıf üniversitelerinde yer aldığına dikkat çekti.
IÜ Rektörü şunlan söyledi: "TBMM, ünhersitelerin
bilimsel çahşmalanna destek olan araşürma fonlannı 20
Haziran 2001 tarihinde kaldırnuş, devlet üniversitelerinde
görevli öğretim elemanlannın maaşlannın düzeltileceği
yönündeki düşüncelere karşın maaşlar anlanıtı bir şeküde
azaltümışür. Buna karşıhk 3 Temmuz 2001 tarihinde de
vakıf üniversitelerine bütçelerinin yüzde 80'ine varan
desteği karaıiaşürarak uygulamaya sokmuşfur."
olarak öğrencilerimizin bir sdan-
tısı yoktur. Öğretmen arkadaş-
lardan sorunlan nedeniyle şikâ-
yetlerini mahkemeye veren ar-
kadaşlar var. Dilekçeleri varsa,
Milli EğHün Bakanhğı'na versin-
ler ve sonuçlannı alsmlar" dedi.
Öğretmen, okul yıllığında ba-
zı öğrencilerin birbirlerine "re-
is" diye hıtap etmelerini ise "Yü-
hklar öğrencilerin özel yazılann-
dan ohışur. Bir öğrenci yayınıdır.
İnsanlar birbirlerine istediği la-
kabı verebilir. Televizvon dizile-
rinde bile 'reis' diye bir şey var.
Bahkçüarada reis denir. Yazüan-
lann bazısı simgedir, bazısı da
kendi memleketinin bir deyişi-
dir" şeklınde değerlendirdı.
Bu öğretmen, öğretmenlerin,
bazı ülkücü öğrenciler tarafin-
dan saldınya uğradıklan iddi-
asıyla ilgili olarak da şöyle ko-
nuştu: "Bir öğretmen sunfta kü-
für ediyor ve ağu- hakarederde
bulunabiliyorsa, öğrenci de öğ-
retmenine saygı duv maz. Öğret-
men eğjtime siyaset sokuyorsa,
karşıdaki de tahrik oluyorsa, iki
taraf da haksızdn*. Eğhüne siya-
set sokulmamahdu-."
ANKA Haber Ajansı'nın ha-
berine göre, Mecidiyeköy Lise-
si'nden bu yıl mezun olan öğ-
rencilerin hazırladığı yılhkta,
bazı öğrenciler birbirlerine "re-
is" diye hitap ediyorlar. Aynca
Mecidiyeköy Lisesi 11 Sosyal
A sınıfı öğrencisi S.A., Y.Ö. ad-
lı bir öğrenciye "Selam reis" di-
ye seslenirken Y.Ö.'nün de ar-
kadaşlanna "Reisinizden bu ka-
dar. Allaha emanet ol ve hakkmı
helal et" şeklinde mesajlar yaz-
ması dikkat çekiyor.
Bu arada hakkında öğrencile-
rin şikâyet dilekçesi verdiği ta-
rih öğretmeni Dursun Samet
Akdağ'ın da yıllığa "Ulan hıyar,
benim dondurma ve çikolata
ağacun" ve "Bizim hostesten
ses soluk yok. Yine bize bekâr
günler düştü" gibi mesaj lar yaz-
dığı belirlendi.
G U N D E M MUSTAFA BALBAY
I Baştarafı 1. Sayfada
Biri mideyi, öteki beyni cendereye alıyor.
Uluslararası yayın kuruluşlannın da gündem
maddelerinden biri haline gelen Türkiye'deki gelir
uçurumunun kurbanlannın arasına mühendis ve
mimarlann da girmesi, uygariık yanşındaki yerimi-
zi ortaya koyuyor. Mühendisliğin sözcük anlamı
daha çok, inşaat, su, elektrik işleri benzeri bayın-
dırtık ve zanaatla ilgili teknik çalışmalan içeriyor. An-
cak günümüzde gen mühendisliğinden sistem
mühendisliğine kadar çok geniş bir alanın adı. Söz-
cüğün tam anlamıyla mühendislik demek, uygar-
iık demek.
Uygariığı inşa eden, planlayan, yaşama geçiren
kişilerin bugünkü yasam standardı uygar dünya-
dan düşük. İki karşılaştırma verelim. 196O'!ı yıllar-
da bir mühendis-mimar ayda ortalama 2 bin 200
lira alıyordu. Bu, 880 kilo ete, 1460 kilo peynire, 4
bin 400 adet şehir içi ulaşım biletine karşıhk geli-
yordu. Bugün bu rakam; ette 92 kiloya, peynirde
160 kiloya, bilette 840'a düştü.
40 yıl öncesinin yaşam standartlanyla karşılaş-
tınldığında, bir mühendis-mimarın maaşının bu-
gün 3 milyar lira dolayında olması gerekiyor.
Yakın geçmişle karşılaştınrsak, 1992'de bir mü-
hendis-mimann maaşı ortalama 4 milyon 660 bin
liraydı. Bunun güncel para birimi dolar cinsinden
karşıhğı 727 idi. Bu rakam, 1993'te630'a, 1996'da
540'a, Aralık 2000'de 520'ye, Haziran 2001'de
375'e düştü.
Bugünkü maaş, 4 kişilik ailenin en az geçim tu-
tannın ancak yüzde 60'ını karşılıyor.
Klasik deyimle; artık hayat pahalı, can ucuz.
Petrol gelsin, mühendisi boş ver
Mühendis ve mimariann yetkilerinin daraltılma-
sı ise sadece kendilerini değil, vurguladığtmız gibi
uygartık savaşındaki yerimizi de etkiliyor. Son çı-
kan 4708 sayılı yapı denetimi hakkındaki yasayla
meslek kuruluşlannın yetkıleri daraltılıyor, bakan-
lıklara veriliyor. Bunun yanında TMMOB'nin mes-
lek denetimi yetkisi de elinden ahnıyor, bakanlık-
larca hazırianacak yönetmeliklere bırakılıyor.
İlk bakışta doğrudan etkilemiyor gibi görünüyor,
ama Şeker Yasası, Tütün Yasası gibi yeni düzen-
lemeler, tanmı belirsizliğe sokarken bu alanlarda-
ki mühendislerin de zaten dar olan iş sahalannı or-
tadan kaldınyor.
Mühendislik mesleğine saygının gereklerinden
biri de devlet organlan içindeki uzmanlığı gerekti-
ren koltuklann gerçekten konunun uzmanınca dol-
durulmamasıdır. örneğin, Türkiye Petrolleri Ano-
nim Ortaklığı'nın (TPAO) üst yönetiminde bir tek
petrol mühendisi yok!
Tek başına kurtuluşun olanaksızlığının bilincin-
de olan TMMOB üyeleri hem kendilerinin hem ül-
kenin genel sorunlannın gündeme getirilmesi için
Ankara'da bir araya geliyor. İki temel amaçla:
-Toplumdaki olası birsağlıksız patlamanın önü-
ne geçmek.
- Hükümeti topluma karşı duyarsızlıktan vazge-
çirmek.
Yazıyı, Türkiye'nin bugünü yakalamada geri kal-
mışlığının temelini oluşturan, mühendislik bağlan-
tılı iki olayla noktalayalım.
Ibrahim Müteferrika matbaanın getirilmesine
önayak olduktan sonra, bunun yetmeyeceğini,
mühendislik eğitimınin de gerektiğini düşünüp 300
kişilik bir okul açıyor. Gericiler, çocuklann kafası-
na başka şeylerin gireceğini düşünüp okulu bası-
yor. 300 öğrencinin çoğu öldürülüyor...
Uluğ Bey'in Semerkant'taki astronomi dene-
yimlerinin Istanbul'a da getirilmesi için bazı kişiler
devreyegiriyor. Padişah, "Olabilir, amabirdeşey-
hülislam efendiye sorun" diyor. Şeyhülislam bir
hafta sonra, "Gökyüzünün derinliklerini inceleme-
ye kalkmak, Tann'ya karşı çıkmaktır" diyor. O dö-
nemin ileri araç-gereçlerinin bulunduğu bina
yakılıyor...
Mühendislik uygariıktır!
ankcum@ttnetnettr
Bergoma'da hukuk
koraugumu
ANKARA (Cumhu-
riyet Bürosu)- Siyanür-
le altın üretimi konu-
sunda Bergamah köy-
lülerin Normandy Ma-
dencilik'e karşı yürüt-
tüğü mücadelede Da-
nıştay'dan şaşırtıcı bir
karar geldi. Danıştay
Nöbetçi Dairesi, TÜ-
BlTAK'ın raporuna
dayanarak Nor-
mandy'ye izin veren
Başbakanlık'ın işlemi-
ni iptal eden Izmir 1.
Idare Mahkemesi'nin
karannın yürütmesini
durdurdu. Danıştay 6.
Dairesi'nde görüşül-
mesi beklenen dava ile
ilgili nöbetçi dairenin
karar vermesi dikkat
çekti. Son karann ar-
dından Bergamalı köy-
lülerin itiraz etmesi du-
rumunda dosya, Danış-
tay ldari Dava Dairele-
ri Genel Kurulu'na ge-
lecek. Buradan çıkacak
karara göre Türkiye'de
siyanürle maden üreti-
mi yapılıp yapılamaya-
cağı konusu açıklığa
kavuşacak.
Eurogold ile Berga-
malı köylüler arasında
uzun süredir devam e-
den siyanürle altın üret-
me mücadelesi son aşa-
maya geldi. Bergamalı
köylülerin direnişinin
ardından ilk önce siya-
nürle altın üretiminin
çevreye olumsuz etki-
leri olabileceği yönün-
de karar verdi. Yargının
bu karannın ardından
firma her türlü önlemi
aldığını belirterek Baş-
bakanlık'tan yeniden
izin istedi. Konu Baş-
bakan Bülent Ecevit'in
istemi ile araştınlmaya
başlanırkenTÜBtTAK
Ovacık'ta incelemeler
yaptı. Incelemeler so-
nucunda, Ovacık'ta si-
yanürle altın üretiminin
çevreye verebileceği
zararlan çok alt düzeye
indirecek önlemler
ahndığı yönünde rapor
hazırlandı. TÜBİ-
TAK'ın bu yöndeki ra-
poru ilgili bakanhklar-
ca da desteklendi. Bu-
nun üzerine Başbakan-
lık, Normandy firması-
na yeniden maden üret-
me yetkisi verdi.
Bergamalı 25 köylü,
Başbakanlık'ın izninin
iptali için Izmir 1. 1da-
re Mahkemesi'ne dava
açarak işlemin iptalini
istedi. Mahkemenin is-
temi kabul etmesmin
ardından idare itiraz
hakkını kullanarak Da-
nıştay'a başvurdu. Da-
nıştay nöbetçi dairesi-
nin fırma lehine karar
vermesi üzerine dava-
nın, idari yargılamada
son aşama olan Danış-
tay ldari Dava Dairele-
ri Genel Kurulu'na gel-
mesi bekleniyor. Adli
tatil nedeniyle dava
dosyasının aceleye ge-
tirilerek 6. Daire yerine
nöbetçi daire tarafın-
dan görüşülmesi ise
dikkat çekti.