Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
,SAYFA CUMHURİYET 26 TEMMUZ 2001 PERŞEMBE
14 KULTUR kuKur@cumhuriyet.com.tr
}
y Teoman, yeni albümünde Salinger ve Hemingway'in dilinden yararlanmış
aşamdald şakanın peşinderÖZLEMALTUNOK
Teoman, olduğundan beş kat daha uzun ve her
^seferinde sözcüklerle oynayarak değiştirdiği şar-
,;
kılanyla ekim ayında çıİcacak yeni albümünün ça-
• •lışmalanna şu sıralar ara vermiş durumda. Çünkü
- kentlı ozan, bu akşam Harbiye Açıkhava'da, daha
sonra Rumelihisan'nda dinleyıcileriyle buluşa-
cak. Eğer şarkı sözlerini ezberleyebilirse, bu ak-
şamki konserinde yeni albümünden bir parça da
• seslendirecek. îstanbul konserleri sonrasında ise Ak-
deniz \e Ege turnesine çıkacak.
- Politik ve radikal söylemleriniz \ar, ama bir
yandan da birej sel sözlerie geniş bir dinleyici kitle-
sine ulaşnorsunuz. Bu çenşkryi naal açıkbyorsunuz?
TEOMAN - Bu duruma başlı başına ben de şa-
şınyorum, albümlerimin çok satmasına, sevilme-
- mesine... Insan kendi kendine konuşurken başka-
lanyla paylaştığı sosyal şeyler yerine kendisi üze-
- rine düşünüyor. Tüm bunlan aynştırmaktan yana
da değilim; şarkılanmda da yap-
- mak istediğım, konudan konuya
atlamak aslında. Mesela 'Param-
parça' şarkısırun içinde aşkın,
yalnızlığın yanı sıra zaman fikri
fde var. Herhangi bır şeye çok
üzülürken ardından ufacık bir şe-
ye çok sevinebiliyorum. Anlık
f
değişimler, hisler fırlayıp başka
bir tarafa taşıyabiliyor beni, şar-
ı kılanmın da öyle olmasını istiyo-
c
rum. Içlerinde minik minik sos-
yal temalar olsa da bireysel şar-
kılar yine de.
1
-Kendi özelinizden yola çıka-
1
rak anlatılaniar daha nu inandı-
ncıolu>or?
TEOMAN - Diğer türlüsünde
öğretmenlık edası varbence. Tür-
kiye'ye baktığım zaman içimi
acıtan şeyler görüyorum, ama
c belki de aldığım eğirim yüzünden
-, onlara nesnel yakJaşmaya çahşı-
ı yorum. O noktada benim için ~ " ^ ^ ^ ~ ^ ^ ~
- duygusallığa yer yok, kendimle ilgili şeylerde ise
ne nesnel ne de rasyonel olmak zorundayım; bu
*• yüzden. bireysel olan, sosyal olandan daha çekici
geliyor.
rafından başka şekillerde okunmasını sağlamak.
Emin olmak istediğımse farkında olarak yazdıgım
ve bence güzel olan şeylerin en azından belirli bir
kitleye, doğru ulaşması, öyle olduğunu da sanıyo-
rum.
'Hemen hemen hep aynı şarkıyı yazıyonım'
- 'O' albümünde yalnızhk,' 17'de ise ölüm tema-
sı etrafinda yoğunlaşıyorsunuz. Albümlerde tema-
tik bütünlük yakalamak gibi bir amacımz var nu?
TEOMAN - Hemen hemen hep aynı şarkıyı ya-
zıyorum zaten. Bir şarkımdan bir bölümü alıp di-
ğer bir şarkıya kattığınızda hiç de sıntmıyor. Te-
mel bütünlük içinde başka taraflara gitmeye çalış-
sam da kısır bir yerde, hep aynı şeyden bahsedi-
yorum. Öğrendiğim şeyleri içerik açısından sınır-
landınrken zenginleştirmeye de çalışıyorum. Bir
gecede on tane güzel şarkı sözü yazabilirim, ama
yalın olanı yakalamak, üç kelimede anlatacağım
şeyı tek kelimeyle ve başkasının da söylemediği
^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ bir şekilde dile getırmek istiyo-
bsürd, ironik,
kınlgan, ama
dünyayı çok da
kafasına takmayan,
kendisiyle dalga
geçebilen bir
kahraman yarattım.
Bütün şarkılar, bir
şekilde birbirine
gönderme yapıyor,
alt alta yazıldığı
zaman da aynı
kişinin hayatından
okunabilecek
evreler gibi.'
'Müziğimi yazıh metinlerden besByorum'
L
- Bireysel anlamdabeslendiğinizkaynaklaruıda
önemi artıyor o zaman.
^ TEOMAN - Müzığimı besleyen şeyler -belki
- çelişkıli ama- müzikten çok, yazılı metinlerden
- oluşuyor. Günde yanm saat dikkatli olarak müzik
• dinliyorsam, üç-dört saat kitap okuyorum. Yıl-
larca o kadar çok müzik dinledim ki artık çok iyi
bildığım bır alan haline geldi. Şarkı yazan olarak
" daha çok, bir anlatıcı formuna büründürmeye ça-
lışıyorum kendimi.
- Hıziı bir tüketim çarkmın içinde ohnak, söyle-
diklerinizin yerine ulaşmadığı hissini veriyor mu?
, TEOMAN - Kuvvetlî olduğum bır alan var, bu
da şarkı sözü yazmak. Belki de güçlü olduğum ala-
j nı yanlış saptamışımdır. Çünkü üç yaşındaki ço-
cuk da "Aşk nedensiz seMnektir" diyerek benim
şarkımı mınldanabiliyor. Yaratmaya çalıştığım,
yazdıgım sözlerin farkh kesımlerdeki insanlar ta-
-Bardasövlemekle konserierara-
sında nasıl bir atmosfer faıia olu-
vor?
TEOMAN - Nerede olursa ol-
sun çalmayı çok sevıyorum. Bar-
da, yaş anlamında bana daha yakın
ve anlattığım şeyleri daha iyi an-
layan kişiler var. Konserlerdeki yaş
skalası ise üç-dörtjenerasyonu kap-
sıyor. Barda sigaramı, biramı içer-
ken kendimi daha rahat hissediyo-
rum. Konserde ise bır sürü insana
bir yerlerinden dokunmuş, yakala-
mış olmanm özgüvenmi yaşıyo-
rum. Ayn ayn nedenlerle ikisin-
den de çok keyif alıyorum.
- Konserterde dinleyicilerle diya-
log kurmayı pek sevmiyorsunuzsa-
nınm.
TEOMAN - Şarkı söylemeye
başladığımdanberi söylüyorlarbu-
nu bana. Konserde yaptığım, o za-
mana kadar oluşrurduğum, yazdıgım şeyleri sa-
dece tekrarlamak. Sonrası bana zorlama gibi ge-
liyor. Ben hep böyleydim, "Bu şariadan sonra şöy-
le bir şey söyleyeyim de mutlu olsun insanlar, et-
kilensin" dersem, aynı kişi olmam.
- Yeni albümde ne gibi farkhlıklar olacak?
TEOMAN - Dördüncü albümün bütün şarkı-
lan hazır. Yine hemen hemen aynı şeylerden bah-
sediyor, ama daha oturmuş bir konsepti olacak.
Aynca albümde sıntmayan»ika tane icra parça
da var. Aranjmanlan grup arkadaşlanmla yap-
tım.
Şarkılarda bir senedir kafayı yorduğum Sa-
Knger, Hemingway gibi öykücülenn dilinden
yararlandım. Absürd, ironik, kınlgan, ama
dünyayı çok da kafasına takmayan, kendisiyle
dalga geçebilen bir kahraman yarattım. Bütün
şarkılar, bir şekilde birbirine gönderme yapıyor,
alt alta yazıldığı zaman da aynı kişinin hayatın-
dan okunabilecek evreler gibi.
- Yani, bu kez karamsarük yerine ironi mi bas-
kın?
TEOMAN-Yine karamsar, ama duygu atlama-
lan var. 'GündüzTarifesi'nde ya da 'Zamparanın
Ölümü'ndeki gibi kendisiyle dalga
geçen karakterler var. 'Zanipara-
nnı Ölümü'nün devamı da ola-
cak bu albümde. Büyük bir iro-
niyi. şakayı kapmaya çalışı-
yorum. o şaka günlük ya-
şamda da yaptığım bir şey.
- Müzikal anlamda sanki
betuii bir reçeteniz varnuş gi-
bi rahatsınız...
TEOMAN - Kulağıma ça-
lınan melodinın güzel olup
olmadığını anlanm, çünkü
müzisyenlerden çok, müzık-
severlere inanıyorum. O yüz-
den hiçbır enstrüman çalama-
yan Sezen Aksu, herkesten da-
ha iyi bir müzisyenmiş gibi ge-
liyor bana. lnsanlan kalbınden
vuran müzikler de böyle çıkıyor.
Konservaruvardakiler müzikse-
verlik yanlannı kaybettik-
leri için bunu hıs-
sedemiyorlar.
"Herhangi bir şeye
çok üzülürken
ardından ufacık
bir şeye çok
sevinebiliyorum.
Anlık
değişimler,
hisler nriayıp
başka bir tarafa
taşıyabiliyor
beni,
şarkılanmın da
öyle olmasını
istiyonım."
Kimsesizlere, çocuklara, özürlülere, toplum dışına itilmişlere 'güller' sunan biryaşam bitti
'Küçiik Minıf kansere yenik düştüZEYNEPORAL
Herkes ona Mimi diyordu. Ufacık
tefecik bir bedenin gerisinde kocaman
yüreği. hıç dınmeyen enerjisi ve di-
namizmi, çok güçlü bir kişiliği ve
tıpkı ablasınınkine benzeyen bir gü-
lümsemesi vardı. Asıl adı Margari-
ta Mimi Baez Farina'ydı.
Ben onu Joan Baez'in kız kardeşi
olarak tanıdım. Oysa Mimi, usta bir
yazar. ateşli bir konuşmacı, besteci
ve müzisyendi. Ama asıl önemlisi, yüz
binlerce insana, hapishanelerde dört
duvar arasındakılere, hastalara. ya-
şamdan umudunu kesmişlere, kim-
sesizlere, sokakta yatıp kalkan ev-
sizlere, akıl hastalanna, ıslahevlerin-
dekı çocuklara. özürlülere, yaşhlar ev-
lerindeki yaşlılara, toplum dışına itil-
mişlere yaşama umudu ve yaşama
sevinci vermeyi başarabilen "Bread
and Roses" (Ekmek ve Güller) adlı
bır kurumun yaratıcısı, yöneticisi ve
her şeyiydi.
Mimi, geçen gürüerde Kaliforniya,
Mill Valley'deki evinde ailesi, kardeş-
leri, dostlan ve sevdikleri arasında ha-
yata gözlerinı yumdu. Elli beş ya-
şındaydı.
tt
EkmekveGüfler"ikurdu-
ğu ve yönettiğı 25 yıl boyunca, sıs-
temlere, kurulu düzenlere, bürokra-
sıye. varsayımlara. alışılagelmiş "eğ-
lence" ya da "sho^vdümasma" mey-
dan okuyan ve onlara karşı zaferler
kazanan bu "Küçük Mimi", kanse-
re yenik düştü.
Şimdi bu yazıyı yazarken masa-
mın üzennde, 1999 yazının Kalifor-
niya güneşıyle ısınmış günlerinden
kalma fotoğrafiardan ablasıyla birlik-
te bana bakıyor. O gün çocuklar gi-
bi şendik. Bızi köyünde ağırlıyor,
"EkmekveGüfler"in merkezinde ça-
ödülleri peş peşe kazanacaktı. Ama
Mimi, "Benim en büyük ödülüm,
misyonumu gerçekleştirmiş olmak"
diyordu. "Müzik, sanat aracılığıv la,
insanlann unutuunuşluğunu, terk
edilmişliğini, yalmzhğım, korkulan-
nı gidermeye yardım etmek..."
'O öyle müthişti kLJ
Elli beş yaşındaydı. 'Ekmek ve Güller'i kurduğu ve yönettiği 25 yıl boyunca,
sistemlere, kurulu düzenlere, bürokrasiye, varsayımlara, alışılagelmiş 'eğlence'
ya da 'show dünyasına' meydan okumuş ve onlara karşı zaferler kazanmıştı.
lışan gönüllülerle tanıştrnyor, çalış-
malannı anlatıyordu.
Yalnızlıgı, korkuyu tarmak
1972 yıhnda New York'taki Sing
Sing Hapishanesi 'nde B. B. King ve
Joan Baez mahkûmlara konser ve-
receklerdi. Mimi onlarla birlıkte ha-
pishaneye gitti. Orada bütün gün
mahkûmlann gözlerinde yalnızlıgı,
korkuyu, unuturmanın getirdiği kor-
kuyu gördü. Ama konser sırasında
o korkunun yok olduğunu da gördü...
O anda bılançaltı bir karardı. Ama
artık Mimi kendi deyişıyle "yaşamm-
daki misyonunu" bulmuşru. Toplu-
mun çoğundan insanlan ayıran, ko-
paran, onlan ayn bir yere kapatan ku-
rumlara müzik götüreceği "Ekmek
ve GüUer"i 1974'te kurdu.
"Yaşamlanmızdoğumdanson ne-
fese kadar tatlanmayacak. Beden gi-
bi yürekler de aç kahr. Tannm bize
ekmekver, ama güllerdeverf 1912'de
Massachusetts tekstıl grevinde on
binJerce kadın ve çocuk işçinin di-
renişi sırasında James Oppenhe-
îm'ın yazdığı dizelerden almıştı ku-
rumunun adını, Mımı.
Sting'den Santana'ya nice büyük
sanatçıyı, Amerika'nınbirhastane-
sinden öteki cezaevine, kimsesızler
yurdundan A1DS hastalannın mer-
kezlerine, evsizlerin bannaklann-
dan ıslahevlerine taşıdı durdu Mimi.
Büyük isimler ya da adı sanı duyul-
mamış amatörler... Konserier için
sanatçılara birkaç şart koşuyordu:
Izleyıcıyle ılişki kurabilenleri alı-
yordu, ücretsiz gelebilenlen alıyor-
du. Ve bir katılan. yeniden yeniden
katılmak istiyordu. BöylelikJe can-
lı müziği yüz binlere ulaştırdı.
Herkesin gönüllü çalıştığı, kazanç
sağlamayan bu kuruluş, sanatçılann,
topluluklann özverileri ve bağışlar-
la sürdü gitti. Doksanlı yıllarda "Ek-
mek veGüUer" toplum yaranna tüm
O Kaliforniya gününde, bir ara
Mimi'yleyalnız kaldıeımızda. "Pe-
ki, ama sen ablandan daha önce gi-
tara ve şarkı sö>1emeye başlanuşbn,
belki daha da önce ünlenmiştin, son-
ra sahneye rümdcn veda ermek zor
gelmedi mi" diye sormuştum.
Çünkü çocukluklannda asıl "ha-
rika çocuk" Mimi'ydi. Keman çalı-
yordu. Çok iyi dans edıyordu. Gitar-
da ustaydı. Şarkı söylüyordu. Koca-
sı Ricriard Farina'yla 60'larda en
özgün folk konserleri veriyorlardı.
(Eşi, 1966'da bir motosiklet kaza-
sında ölecekti.) Çok başanlı bir oyun-
cuydu. Aranan bir sahne insanıydı...
Sorumu Mimi şöyle yanıtlamıştı:
"Joan, benden o kadar daha iyiydi
ki, sahneye çıküğmda öyle müthişti
kL. Ve benim ona sevgim, saygım
öylesine büyüktü ve hâlâ büyük ki...
Onunla yanşamayacağnm biliyor-
dum. Her aileye bir ünlü yeter dedim
ve sahneteri bıraktun. Hem de gözüm
hiç ama hiç arkada kahnadı."
Mimi Farina ıçın 7 Ağustos'ta San
Francisco Grace Katedrali'nde dev
bır tören hazırlanıyor. Toplumdan
kopanlmış olanlar duvarlann, de-
mir parmakJıklann ardından da ol-
sa o gün yine güllerden nasiplerini
alacaklar... Katedrale ulaşabilen se-
venlen ise onu güllerle, sağladığı
yaşama sevinci ve yaşam umuduy-
la anacaklar.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATİLLA BİRKtYE
Aşk Şiiri İsteriz...
"Aşkşiiriisteriz" diyor, dükalığını daha çok de-
nemenin, düzyazının ustünde kurmuş olan Nu-
rullah Ataç. Aynı başlığı taşıyan yazıyı yaklaşık
yanm yüzyıl önce kaleme almış:
"Bilirim bugünkü günde aşk şiiri yazmanın ko-
lay olmadığını. Bır konu kı yüzyıllar boyunca iş-
lenmiş, Batılılar onu söylemış, Doğulular onu
söylemiş, hangi bahçeye bir bülbül gelmişse
onu söylemiş. Günümüzün şairlerı ise ciddi in-
sanlar... Biraz da bıraksınlar o ciddiliği, biraz da
uysunlar eskilere, bizı aşk şıirlerinden büsbütün
yoksun komasınlar. Kendileri için iyi olmuyor. Biz
ne de olsa aşkı duyuyoruz, âşık oluyoruz... Ken-
dim için söylemiyorum, ben o yaşı çoktan ge-
çirdim. Ama günümüzün de delikanlılan var, on-
larseviyorlar, yanıyorlar, bu duygularını söyleye
şiirler arıyorlar. Bulamayınca boyunları bükülü-
yor."
Bir yakınma, bir serzeniş. Ataç haklı, aşk şiiri
hiç eksilmemeli. Özelhkle de dünya şiirinin büyük
bir daman olan Türkçe şiirde...
Ben de "şiiherim" konusunda değil, ama ya-
zılarım konusunda benzer bır "tepki"y\ alıyorum;
hani nerede aşk yazıları, dolunaylı, mehtaplı bo-
ğaz geceleri... Istanbul'un mavi yalnızlıgı...
Yaşam bizi her ne kadar, ölümlerin, şiddetin, du-
yarlılığın yasaklı olduğu dıjıtal ortamın krallığına
götürse de kimilerı var kı, ne hikmetse, inatla,
"aşk"tan söz etmek istıyor.
Ataç'ın yakınması gıbı bir yakınmaya tanık olu-
yorum. O zaman aşk'tan ve şiir'den söz etmenin
tam da zamanı diye düşünüyorum...
• • •
Yayımcı arkadaşlarıma hep söylemişimdir de,
kimse beni dinlememiş, kimseye sözümü geçı-
rememişimdir. Derdim şudur: Hakkını vererek bir
antoloji dizisi yapmak. Şıır, öykü, tematik; hatta
roman antolojisi...
önceki yıllarda Adam Yayınları, bence çok ba-
şanlı, daha çok "seçkı" diye tanımlayabileceği-
miz, benim önerimin benzerı "Türkya da Dünya
Yazınından Seçilmiş" başlıklı bir "antoloji/seçki"
dizisi yayımlamıştı.
Şimdilerde Alfa Yayınları, böyle bir dıziye baş-
ladı: "Antoloji Dizisi". Elımin altında dizinin iki ki-
tabı van Dünya Edebiyatından Aşk Şiirleri ve Türk
Edebiyatından Aşk Şıirlen.
"Dünya Şiiri"n\ Adnan Özer hazırlamış. Kitap-
ta, yedi krtanın şairlerinden şıırler ve Türkçenin "gi-
zemine" takılmış çevırmenlerin "Türkçeleri" yer
alıyor. O ölümsüz çevırısıyle, Melih Cevdet An-
day'ın Türkçesiyle, Edgar Ailan Poe'nun ünlü An-
nabel Lee şiirinin ilk dızeleri:
Senelerce, senelerce evveldi;
Bir deniz ülkesinde
Yaşayan bir kız vardı, bıleceksiniz
Ismi Annabel Lee;
Hiçbir şey düşünmezdi sevitmekten
Sevmekten başka beni.
'II
Türk Şiiri"ni hazırlayan da Metin Celât. 20. yüz-
yıla odaklanan Celâl, gönlü bol davranmış. Yüz
yetmiş şairden seçmiş. Şairlerin kısa yaşamöy-
külerini de eklemiş, kıtabın sonuna.
Böylece, "aşk temalı", kapsamlı bir antoloji
gerçekleştirmiş. işte, sıze önenlen aşk şiirleriyle
bezeli iki kitap, antoloji. Şiddete, sanal dünyanın
egemenliğine karşın, hanı düşmana inat derce-
sine; özellikle de temmuzda okunmak üzere.
Selim lleri, "Temmuz, ölümlerayı"diyordu, ne
kadar haklı, temmuzda yitirdiğimiz Metin Alnok'un
"aşk dizelen "yle de bu yazı son bulmalı:
En büyük yanlış bir kadına bağlanmaktır;
Gerçek aşk bir kadından kadınlara akmaktır.
Fatboy Slim 9 dalda aday
• Kültür Servisi - Ünlü aktör Chnstopher
Walken'in işadamı giysileri içinde. boş birotel
lobisinde dans ederken göründüğü "Weapon of
Choice' klibi, en iyi vıdeo \e en iyi yönermen
(Spike Jonze) dallan da dahil olmak üzere
9 dalda MTV ödüllerine aday gösterildi.
6 Eylül'de Nevv York'ta sahıplennı bulacak
MTV ödüllerinin diğer adaylan arasında ise
N Sync, U2, Destiny's Chıld, Christina Aguilera
gibi ünlüler bulunuyor. 'Weapon of Choice',
yıl sonunda müzik klıplennin en iyilerinden
oluşrurulacak olan klibe de alınacak. Klipte
aynca Eminem'den 'Stan', Janet Jackson'dan
'All For You', U2'dan -Beautiful Day' de
yer alacak.
'Romeo ve Juliette'e tepki
• Kültür Servisi - Bırmingham Festivali
kapsammda dün sahnelenmeye başlanan
'Romeo ve Juliette" adlı oyunda Romeo'yu bir
kadın oyuncu canlandınyor. Juliette'in dadısının
eşcinsel bir travestı v e diğer karakterlerin de
başka cmsıyetlerde canlandınldığı oyun, sen
tepkilerle karşı karşıya kaldı. Reklam yapma ve
sansasyon yaratma suçlamalanna maruz kalan
yönermen Nick Fogg, oyununu onjinal merne
tamamen bağlı kalan modern bir uyarlama
olarak nitelendirdi ve "Bır aşk hıkâyesını
anlatan 'Romeo ve Juliette', iki kadının veya iki
erkeğin aşkı olarak da yorumlanabilir" dedi.
2001 Mercuny adaylam
• Kültür Servisi - 2001 Mercury ödülü adaylan
belli oldu. Jüri başkanı Sımon Frith,
Radiohead'in 'Amnesiac' albümü ile Mercury
ödülü aday listesinin en iddıalı ısimlerinden biri
olduğunu ancak tercıhini 'Stories from the city,
Stories from the sea' albümü ıle PJ Harvey'den
yana kullanacağını belırtti. Bu sene folk, caz ve
klasik müzik albümlennın yer almadığı listede
Craig David ve U2'nun da bulunmaması dıkkat
çekti. Popülante ve satışlardan daha çok müzikal
mükemmellığin arandığı Mercury ödülünü
geçen sene Badly DKNVTI Boy almıştı. Listede
ilgi çeken bir diğer isim ise "Gorillaz Super
Furry' albümü ile Gorillaz oldu. Fakat grup
adaylığı reddettiğıni açıkladı. Ödülü 'ensede
taşınan ölü bir albatros kuşu' olarak tanımlayan
Gorillaz, 'neden aday gösterecek başka bir
zavallı kukla bulmuyorsunuz' dedi.