23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
TEMMUZ 2001 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA / ekonomik cumhuriyet.com.tr 13 lTO:Dalgalı (urdan /azgeçilmeli Cumhuriyet Bürosu) - \rdkara Ticaret Odası ATO) Başkanı Sinan \ygün. harcama. üretim ve yatınm kararlannın ertelenmesine neden olduğunu savunduğu dalgalı kur sisteminden bir an önce vazgeçilmesini istedi. Aygün, ekonominin bugünü göz önüne ahndığında dalgalı kur sisteminin "çıkmaz bir sokaktan" başka bir şey olmadığını öne sürerek dolann aşın değerlenmesi sorunu aşılıncaya kadar önce sabit kur, ardından da reel kur uygulamasına geçilmesinin tartışılması gerektiğini kaydetti. Aygün kendisini motorsikletle ziyarete gelen Yunanlı ışadamlannın araçlanna bindı. Sesle hisse îiyatı takîbi • tSTANBUL(AA)- Global Menkul Değerler. Türkiye cle ilk kez borsa yatınmcılanna yönelik "Türkçe Ses Tanıma Sistemi"ni hizmete sundu. Türkçe Ses Tanıma Sistemi sayesinde yatınmcılar. İMKB'de işlem gören tüm hisse senetlerinin yalnızca hisse adını veya kod adını söyleyerek gerçek zamanlı fiyat bilgilerine ulaşabilecekler. Sistem, Global'in çağn merkezi globaldirect aracılığıyla, 444 0 321 numarası aranarak kullanılabilecek. Emeklilerin maaş mağduriyeti • ANKARA (AA) - Zıraat Bankası'nın yeniden yapılanma süreci doğrultusunda kapatılan 69 şubesinden emekli aylığı alanlann mağduriyetinin önleneceği bildirildi. Maliye Bakanlığı'ndan yapüan açıklamada. kapatılan şubelerden aylık alan toplam 14 bin 901 kişinin. bankanm başka şubelerine nakledildiği kaydedildi. Emekli, dul ve yetimlerin yanı sıra 2022 sayılı yasaya göre yaşlıhk. malullük ve sakathk aylığı ödenenlerden oluşan grubun, aylıklannı. ıkametgâhlanna en yakm PTT merkezinden alabilmeleri için gerekli çahşmalann tamamlandığı belirtildi. GÜNSİAD yardım istedi • ANKARA (AA)- Güneydoğu Sanayici ve lşadamlan Derneği (GÜNSİAD) Başkam Bedrettin Karaboğa. Devlet Bakanı Kemal Deniş'in eylülde, bölgedeki tüm sivil toplum kuruluşlan ile ışadamlannın katılacağı bir toplantı düzenleme sözünü verdiğini söyledı. Karaboğa, bölgede son 4 yıl içinde asayişin sağlandığını ve ciddı yatınmlar yapıldığmı. ancak ekonomik kriz nedeniyle büyük sıkmtı içinde olduklannı kaydetti. Diyarbakır'da 1.300 esnafin kepenk kapattığını belirten Karaboğa. verilen kredılerin düşük faizle, 2 yılı ödemesiz 10 yılhk bir programa bağlanmasını istediklerini belirtti. İSO'nun sıralamasında Tüpraş yine birinci oldu. TEAŞ ikinci, Oyak Renault ise üçüncü Sanayide zor dönemeçEkonomi Servisi - Tüpraş. 500 büyük sanayi kuruluşu sı- ralamasında. üretimden elde edilen satışlar, yaratılan katma değer ve kârhlıkta Türkiye'nin en büyük kuruluşu oldu. Ka- mu şirketı olan Tüpraş, 3 kat- rilyon 13 trilyon 92 milyar lira- lık üretimden net satışla en bü- yük unvanını korurken "İSO 500" sıralamasında ikinciliği TEAŞ. üçüncü sırayı özel sek- tör arasında ilk sırayı alan Ovak Renault aldı. 2000de sorunlar ertelendi 'Sanal mutluluk' dönemi Ekonomi Servisi - İSO Başkanı Hüsamettin Kavi. "İSO 500-Türkiye'nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu 2000" raporunun sunumunu ve değerlendirmesini yaparken üretimin karşı karşıya bulunduğu sorunlan da gözler önüne serdi. Türkiye'nin çok önemli boyutta borç batağına saplandığını ve çözüm için borçlarını ödemek yerine, yeni borçlar bulma yolunu tercih ettiğinı büdıren Kavi, "Bu borç sarmalı Türkiye'nin önünde önemli bir problem olarak gözükmektedir" dedi. Hüsamettin Kavi. "Ekonomide yangın varken üzerinde 'ilk kurtanlacak* yazısı olanın sanayi olduğunun unutulmaması gerekir" dedi. 2000 yıhnın borçla yaratılan "sanal mutluluk" dönemlerinden biri olduğunu. son 50 yılın en ağır ekonomik sonuçlarının alındığı 1999'un yaralarının sanlamadığını belirten Kavi Türkiye'nin ve üretimin önündeki sorunları özetle şöyle sıraladı: • 2000'de Ihracatın artış düzeyi sınırlı kalırken ithalatta yüzde 33 *ü aşan artış. imalat sanayii üzerinde olumsuz etki yarattı. • Dış borç stoku. 2000'de 114 milyar doları aştı, iç borçlar GSMH'nin yüzde 30'una ulaştı. • Faizden gelir elde etme mantığmm faturası ağır. Bunun sürdürülemez olduğu açık. Bir tarafta kamunun yükü diğer tarafta faiz baskısı altında sanayi rekabet gücünü yitirdi. • İmalat sanayii üretim endeksinde durum 'çok vahim". ilk 5 aylık kîiçülme yüzde 5.7. Bu trend değişmezse küçülme öngörülenin üzerine çıkacak. • 1999'da borç ve özkaynak oranmdaki bozulma 2000'de de düzeltılmedi. 2001 Temmuzu itibanyla da bu oran çok daha bozuldu. • Türkiye'nin 500 büyük sanayi kuruluşuna ilişkin veriler, kötü geçirilen 1999'a göre 2000 yümda kısmen olumlu gelişmeler yaşandığını ancak sanayi kuruluşlannın yapısal değişim yönünde yol alamadıklarını ortaya koydu. İSO'nun verileri, sanayi yatınmlannın katma değer yaratmada ciddi bir sıkıntı ile karşı karşıya olduğunu gösterdi. lstanbul Sanayi Odası'nca tü geçirilen 1999'a göre 2000 lar) katma değer yaratmada (İSO) her yıl yapılan Türki- ye'nin 500 büyük sanayi kuru- luşu sıralamasının 2000 yılı so- nuçlan Başkan Hüsamettin Kavi tarafından dün açıklandı. Türkiye'nin 500 büyük sanayi kuruluşuna ilişkin veriler, kö- yılında kısmen olumlu geliş- meler yaşandığını ancak sana- yi kuruluşlannın yapısal deği- şim yönünde yol alamadıklan- nı ortaya koydu. ISO'nun verileri, sanayi ya- tınmlannın (özkaynak ve borç- ciddi bir sıkıntı ile karşı karşı- ya olduğunu gösterdi. Katma değer düşük Önemli bir gösterge olarak kabul edilen ekonomik kârlılık yani aktifler toplamının yarat- 2000 Yılında ilk 10 Flrma 2000 1999 Sını Sıra No. No. Firnu l l 2 3 4 5 6 7 8 9 10 2 4 5 ıo 6 TÜPRAŞ TEAS Oyak-Renault Arçelik A.Ş. Eregli Demir ve Çelik TEKJEL Türkiye Şeker Fab. A.Ş. _, II TOFAS 8 7 PETKIM Kamu Sıra No. l 3 4 Özel Sın No. - Cretimden Saüşhr (Net) 3.013.092 1.103.979 l | 760.821 2 646.492 606.608 565.979 5 . 6 VESTEL r 3 - 526.676 501.713 496.830 4 491.746 Kârlılık Sırası 1 500 5 6 7 492 19 476 9 Özel şirketlerin faallyet dışı gellrleri (bin TU 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 Ctri Fivatbna 57.694.648.710 96.191.958.000 195.948.193.000 407.054.079.000 699.577.134.000 1.577.329.277.000 1 760.163.086.000 1994Yriı Fıvabtk 57.694.648.710 51.030.508.226 58.755.057.872 67.148.068.649 67.882.013.003 100.693.017.683 74.859.893.593 1994=100 . 88 102 116 118 175 130 Dünya Liglnde Türk Şirketlerl Sın No. 1 3 4 286 419 Firma Exxon Mobil Toplam Sıuş (Net) MilyonS 210.392 Wall-Mart Stores 193.295 General Motors 184.632 1 TÜPRAŞ 6.349,00 TEAS 464 Petrol Ofisi 3.982,60 3.523,80 Üretim yerine rant Devlerîn gerisindeyiz2000 yıtanda sanayi kuruluşlannın vergi öncesi donem kâr ve zararı içinde faaüyet dışı gelirterin oranı özel sektörde yine \ üzde 100'ün üstüne çıkn. Türkiye'nin 500 büyük sanayi kuruluşunun 2000 yıtanda yaratüğı brüt katma değer Türkiye GSMrTsinin yüzde 10.6'sını otuşturuyor. 500 büyük kuruluşun 2000 yih ihracatian, Türkiye ihracaünın yüzde 43. l'ini oluşturdu. Ekonomik kârhlık oranı 2000 yüında yüzde 1635'e düştü. Türkiye ve ABD'deki sanayi kuruluşlannın satış tutarlan karşüaşûnkhğmda Türkiye'nin saüş üderi Tüpraş dünya liginde ancak 286. sıraya gürebitiyor. Exxon Mobil, Türkiye'deki şirketleri çok gerisinde bırakıyor. Kârlar düştü Faizkr düşük olmasına karşın özel sektörde ekonomik kârlıhk beklenen düzeyde yükselmedi. Özel sektörün yarattığı katma değer 1999'a oranla yükselmiş gibi görünse de son 10 yüdır sürekli düşüş eğiliminde. Özel sektörün yarattığı katma değerin aktiflere oranı 1992'de yüzde 32.6 iken bu oran 1999'da yüzde 14.4'e düştü. 2000 yıhnda ise sadece yüzde 163 seviyelerine çıkabildi. Özel kumlusiarda ekonomik kârlılık 35 30 25 20 15 10 t Fı ı t\ m10 1 m 1992 t993 1994 1995 1996 1997 1996 1999 2000 •-- - i tığı katma değer 2000'de faiz- lerin oldukça düşük seyretme- sine karşın sadece yüzde 16.5'e çıktı. Bu oran 1992 yı- hnda yüzde 31.6 iken 1999'da yüzde 14.4'e kadar gerilemiş- ti. Verilere göre, 500 büyük ku- ruluşta yaratılan net katma de- ğer ücret ve faizlere yetmedi. 500 büyüğün varlık finans- manı yapısında toplam borçlar 1999'da son 10 yılın en yüksek düzeyine çıkarak yüzde 62.4'e yükselirken 2000'de yalnızca yüzde 61.5'e düştü. Özel sektör kuruluşlannın yarattığı katma değerin dağılı- mında maaş ve ücretlerin payı yüzde 70.4. faizinpayı ise yüz- de 33.4. milli gelir anlamında kâr payı ise eksi yüzde 5.2 ola- rak gerçekleşti. Bu oran 1999'da eksi yüzde 34.2'ydı. 1997'de 25.0 olan ve 1998'de yüzde 4.6'ya inen kâr, daha sonraki yıllarda negatifte kaldı. Bu veriler, Türkiye'de yalnızca üretim yaparak kâr elde edile- mediğini de gösteriyor. 1997 sonrasında yaşanan kı- nlma İSO'nun özel büyük ku- ruluşlara ilişkin hemen hemen bütün performans tablolanna yansıdı. Olumlu gelişmelere karşın bu kınlmanın yaralan- nın tam anlamıyla sanlamadı- ğını gösteren 2000 yıh verile- rine göre, sanayi faaliyeti softu- cu kâr yüzde 5.59'dan 1999'da eksi yüzde 4.55'e, 2000'de de eksi yüzde 0.67'ye indi. Satişlaryüzde6artft Raporda, 2000 yıhnda ihra- cattaki ilk üç büyük 1999 yıhn- da olduğu gibi yine özel kuru- luşlardan oluştu. Ihracatta, 1999 yıhnda ikinci sırada yer alan Vestel, 2000 yılında ilk sı- raya yükselirken 1999 yıhnda birinci olan Oyak Renault ikin- ci sıraya indi. Arçelik ise en fazla ihracat yapan üçüncü ku- ruluş oldu. Listedeki kuruluşlann üre- timden satışlan 2000 yıhnda reel olarak yüzde 6 oranında arttı. 500 büyük kuruluşun 469'unu özel sektör şirketleri, 31 'ini ise kamu şirketleri oluş- turdu. 500 büyük sanayi kuru- luşunun 392'si kâr etti. Rapora göre, 500 büyük kuruluşun 1999 yıhnda yüzde 3.7 olan sa- tış kârhhğı 2000 yıhnda yüzde 3.4'e geriledi. Özel büyük kuruluşlann ödediği faizlerin satış hasılatı- na 1999 yıhnda ise yüzde 7.7 olan oranı, faizlerin yıl içinde önemli ölçüde düşük seyretme- si nedeniyle 2000 yıhnda yüz- de 4.3'e geriledi. Buna karşın 1999 yıhnda 500 büyük sanayi kuruluşunun katma değer dağı- hmındaki büyük dengesizliğin 2000 yılında da fazla bir düzel- me göstermediği dikkat çekti. Kavi: Anlayış değişikliğigerekli Yangında ilk kurtanlması gerekenin sanayi oldu- ğunu, üretim ve tasarruf olmadan büyüme gerçek- leşmeyeceğini vurgulayan İSO Başkanı Hüsamet- tin Kavi,ekonominin daha fazla küçülmeye gücü ol- madığının da altını çizdi. Hükümetin altematif çö- zümler bulması gerektiğini kaydeden Kavi, bir an önce yapılması gerekenleri ise özetle şöyle sıraladı: • Güven tesis edilmeli. Belirsizlik gideriuneli. • thracatın fınansman sorunu, Eximbank kaynaklan güçlendirilerek çözülmeli. • Borçlannı ödeyebilen ekonomik bir yapı oluşturulmah. Türkiye. faiz öde- meleri dahil. bütçe dengesini bir an önce kurmalı.» Büyüme sağlam bir zeminde, uygun ve ekonomik bir biçimde yapılmah, olmayan ve yaratılamayan kaynaîdarla, borca dayah büyüme olmamalı. • Ka- munun cari harcamalan süratle azaltılmah ve borç- lar, hem takvimi hem faizi itibanyla yönetilebilir ha- le getirilmeli. ÖRÜŞ/AYGÜL ÖZKARAGÖZ Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Kriz giderek derinleşiyor. Türkiye'nin variıklan batan geminin mallan değerine pazara çıkıyor. IMF tarihinin en büyük stand by aniaşmasını Türkiye ile yapıyor. Kriz, son yirmi yılın yüksek değerlerini de kuşatmaya alışıyor. Anlı şanlı banka sahip- leri hapse gıriyor. Türkiye'nin yeni yol ha- ritası yalnız bankacılık sektörünü değil, Motorola-Telsim haberlerine bakıhrsa, re- el sektörü temizlemek için de rehberlik su- nuyor. Sıcak para ülkeyi hızla terk ederken Meksika'da 1995'te ve Asya "kediler"\r\de 1998'de olduğu gibi, doğrudan sermaye yatınmlarında bir sıçrama yaşanıyor. Tür- kiye'de batan geminin mallannı yalnızca yabancılann alabileceğini, kurun dalgalan- maya bırakıldığı ilk günlerdefark eden özel sektörden "dayanın, şirketleri satmayın" yollu öğütler geliyor. Stand by programı çerçevesınde Telekom'un yönetiminin özerkleştirilmesine "yetim öksüzün hakkı- nı yemek" suçlamasıyla karşı çıkılıyor. Batan geminin mallannı satmakla öksü- zün hakkı arasındakı ılişkıyi anlayabilmek için krizi bir sıcak para olgusundan çok doğrudan yabancı yatınm sorunu olarak irdelememız gerekiyor. Bankacılık sektöründe sorun gizli veya açıkça devlet güvencesinde olan banka- larla başlıyor. Bu bankalar etkin bir dene- tim altında değiller. Bankalar göreceli olarak düşük faizle mevduattopluyor, çunkü tasarruf sahıple- hakkı ri gizli ya da açık devlet güvencesiyte iş ya- pan bu "yeğen- ahbap-çavuş s/nrf/"nın mülkiyetindeki mali kurumlara güven du- yuyor. Bankalar topladıklan mevduata ver- dikleri faizle açtıklan kredilerden-satın al- dıklan devlet tahvilinden aldıklan faiz ara- sındaki farktan para kazanan kuruluşlar. Temei'ln varlıK değerlemesi Ancak kendi servetlerinı tehlikeye at- maksızın önce banka sahıbi olmak sonra da mevduat toplayıp borç vermek için kı- yasıya rekabet eden çok sayıda "yeğen" ahlaki rizikoyu en yüksek duzeye çıkanyor. Bu "yeğen "ler mevduat faizinin üzerinde birfaiz kazanma olasılığı gerçekte ne olur- sa olsun hesaplannı "Teme/ değeri" denen en iyi durum senaryosuna göre yapıyor. Oyun böyle kurulmuş giderken 22 Ka- sım 2000 günü bankacılıkta tatlı kâr deni- zinin bittiği, "ahbap-çavuş kapitalizmi'nin, "ahlaki tehlike-Temelci değerleme" sar- malının sürdürülemeyeceğine ilişkin sin- yaller geliyor. Hazine kâğrtlarının baş müş- terilerinden Demirbank fona devroluyor. Söz konusu olan IMF dayatmasından çok özel ve kamu bankalannın biriktirdiği mu- azzam zararlann artık sistemi tıkamış ol- ması. Zıra bankaların batmasına izin ve- rilmeyeceği şeklındekı gayri resmi devlet garantisi, bu garanti kullanılmadığı süre- ce geçerii olabilir. Bankalann katrilyonlara varan zararla- nnın çamçak (bail out) operasyonlanyla kurtanlamayacağı anlaşıldığı zaman piya- sa oyunculan varlıklann "Temelce" aşın iyimser değerlemelerini düzeltmeye baş- lıyor. Ancak ekonomi, kriz öncesinde bir kum tepeciğinde olduğu gibi süper kritik bir dengede duruyor. Varltk değerterinde tepe aşağı oluşan hareket, temelde olma- sı gerekenin çok ötesine doğru bir çığ et- kisiyle yuvaıianıyor (overshootıng). Sanal değerlemelerle baloncuk yaparak ışleyen çark, likidite krizinin balonu patlatmasıyla hızla tersine dönüyor. Variıklann değerle- ri düştükçe banka kredilerinin dayandığı teminatlar işe yaramaz oluyor ve banka- lardaha da sarsılıyor. Bankalar battıkça da variıkların değer kaybı sabitleniyor. Batan gemlnln mallan Kriz öncesinde yerliler, açık veya gizli garantıler sayesinde yabancılardan daha az risk primi ödeyerek borçlanabildikleri için varlıklara yabancılann razı gelebilece- ğinden çok daha yüksek olan "Temelce" fıyatlar ödeyebiliyorlardı. Kriz,fiyatiarıdü- zelterek gerçek değerlerine indirince ya- bancılar bu variıklan alabilecek hale geli- yoriar. Bu senaryoda variıklan daha ve- rimli işletebilecek olan yabancılara satış verim artışına yol açıyor ve krizin etkilen- ni hafifletiyor. Ancak verim konusunda tamamen ter- sine bir gelişme de olanaklı. Kriz dönemin- de bankalann aşırı risk almalan durduru- lunca likidite kazanının dibi tutuyor, tasar- ruf sahipleri dövize yöneldikçe piyasada bir likidite-kredi darboğazı yaşanıyor. Ba- tık varlıklara talep yalnızca elinde daha fazla nakrt olan yabancılardan gelebiliyor. "Yeğen/er"tarafındanTemetvarı bir biçim- de aşın değeriendirilmenin söz konusu ol- madığı, tersine varlıklann şiddetle değer erozyonuna uğradığı bu durumda kontrol, daha az ehil dahı olsa, likidite zengini ya- bancı eltere geçiyor. Bu senaryodayaban- cılara satış ekonomiye ek bir yük getiriyor. Verim artsın ya da artmasın sonuç de- ğişmiyor: Kriz döneminde reel ve fınansal sektörün batıkları doğrudan yatınm yo- luyla yabancıların kontrolüne geçiyor. O zaman öksüzün hakkı nasıl korunacak? Sermaye akımlannın kısrtlanması en Wa- sik önlem. Aksi halde temiz kokulara olan hasretliğe inat, varlık fiyatlannı aşın yüksek tutan, batık bankalan fonadevretmeyerek sürgıt hortumlanmasına göz yuman "Te- melvari yeğenler" sistemi, ülke vaıiıkları- nı öksüzün kontrolünde bırakan tek seçe- nek olarak karşımıza çıkıyor. (Bu makalenin kuramsal çatısı için bknz. Paul Krugman, Firc-Sale FDI2000) İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Sosyal Patlama Sosyal patlama olur mu olmaz mı? Ecevit, gelişmiş ülkelerde bile sokaklarda çok tehlikeli ölçülere varan olaylann Türkiye'de olmayacağı savında, "Türkiye 'de en şikâyetçi kesimler dahi tepkisini belli ölçü içinde gös- teriyor. Halkımız çok sabırtı veprogramdan umutlu" di- yor. Doğru mu? Öncelikle caydıncı toplumsal tepki ile tepkiyi yapana zarar verenini birbirinden ayırmak gerekiyor. Sosyal olaylann matamatik gibi "doğrusu ve yanlışı" diye ke- sin aynmı zor, ama neden-sonuç ilişkisinde doğru bir yeriere de oturması önemli. Iktidarlara para, çıkar gucü ile kolayca egemen olan odaklann karşısında, haklannı yitiren, ezilen kitlelerin kendilerini ortaya koyma aracı olan toplumsa! tepkinin amacı elbette ki caydıncı olmaktır. Işleyen demokrasi- lerde çoğunluğun haklannı kollamanın en kolay, geçer- ii yolu siyasettir. Bilinçli oy gücü ile siyasete konan ağır- lıkla sosyal dengeler sağlanır, çoğunluk haklannın kol- lanması sağlanır. Adı küreselleşme, özu tek kutuplu tekel egemenliği- nin dünyaya el koyması olan günümüz işleyişinde, in- sandan yanaörgütlülüğün, ideolojilerin toparlanamadı- ğı geçiş surecinde, siyaset çarklan, demokrasinin gö- receli işlediği zengin ülkelerde bile çoğunluğun, halkın çıkarianndan yana işleyemiyor. Parlamento dışı örgüt- lenmeler, sendikalar, demokratik örgutler, sivil toplum orgütleri mucizesi çağı yutturmacasına karşın örgütlü- lük ve guçlerinden, moral değerierinden çok şey yitir- miş olarak etkili parlamento dışı muhalefet görevlerini yapamıyoriar. Demokrasinin kurallan içinde, çoğunluk haklannın otomatik savunulabileceği çarklar işlemeyince, doğal olarak zengin ülkeler de dahil, dunyanın her yerinde sosyal patlamalar yaşanıyor. Sosyal patlamalar ne ka- dar örgütlü, kitlesel, caydıncı olabılirierse o ölçüde ba- nşçı, sonuç alıcı, iktidarlar için politikalannı gözden ge- çirmede uyancı rol oynuyoıiar. Sosyal patlamalar radikalleştikçe, haklılık paylan azal- mryor. Ancak çok can yanıyor. Doğru ile yanlış. haklı ile haksız birbirine daha kolay kanşabiliyor. Sonuçlan da bazen yine caydıncı, haklılıktan yana uyancı, bazen de haksızlık için daha kolay kafa kanştıncı, baskıyı arttıra- bilme aracı oluyor. Sosyal olaylarda sınırlan çizebilmek elbette ki kolay değil. Bazen en banşçıl niyetli, en haklı boyutlardaki bir toplumsal tepkinin sonuçlan tam tersı odaklara kaydı- nlabilir. Bazen de haklannı alabilmek içintoplumsal tep- ki vermesi gereken kitleler suskun kalabilir. Başbakan'ın söyledığı gibi, haklannı kaybeden kitle- lerin, çoğunluğun bu kadar suskun, sessiz kalması hiç de sağlıklı bir şey değildir. Sadece kendilerine yönelik hakstzlıklann uygulanmasına, büyük toplumsal suçla- nn işlenmesine seyirci kaldıklan, kapı açtıklan için de de- ğil. Sağlıklı işlemeyen, dillendirilemeyen öfkenın ne za- man, nasıl patlayacağı hiç bellı olmaz. Her şeyden önce toplumsal dengelerin azınlık güçlü ve haksclardan yana bozulmasma izin vermek, bir ul- kede düzenin giderek çarpıklaşmasını getirir. Bu ülke- de işleyen siyaset çarklan, demokratik düzen olsaydı... Pariamento içi muhalefetin bir anlamından, değennden söz edilebilseydi... Ayakta üyelerinin çıkariannı savuna- bilen sendikal hareket, demokratik kitle örgütlenmele- ri, demokratik işlevlerini yerine getirebilselerdi... Krizler-' den çıkış reçeteleri, ABD, IMF, Dünya Bankası ne ka- dar dayatıriarsa dayatsınlar, yüz binlerin işlerini kaybet- mesi, yatınmlann göz ardı edilmesi, işletmelerin kapıla- nna Kilit vurulması, ülke kaynaklannın dışanya akması, işletmelerin yok pahasına yabancılann eline geçişi ola- rak işletilebilir miydi? Krizden çıkışta siyasetin önceliği elbette ki en sıkış-' tığı noktaya yönelir. Dışansı, bir avuç, kimliği bile belir-. siz dövizle, borsayla, faizle oynayan odaklar sıkıştırıyor. Halkın haklannı akıl almaz boyutlarda kaybeden milyon- î lann orgütleri, seslerini soluklannı çıkaramıyorlar. 12 Eyiül, siyasi partilerin demokratik işleyişlerini, par-, lamento dışı demokratik güçleri silindir gibi ezip geç- miş. Üstüne küresel saldm ile gelen toplumsal kirten- me, moral değerier çökuşü, örgütlulük dağılması, birey- lerin, kitlelerin kendilerine, çıkariannayabancılaştınlma- sı, kafa karmaşası bindirmiş. Yüz binlerin sokağa atıldığı, insanlann bir krizle akıl almaz boyuttarda yoksullaştığı, yağma düzeninin göz- ler önünde geçerii kılındığı, bunca yolsuzluğun, hor- tumlamanın ortaya çıkmasına karşın temiz toplum ara- yışlannın rafa kaldınldığı, krizden çıkış önlemlerinın tü- münün kitlelere yönelik değil para duzeninı kurtarmaya yönelik düşünüldüğü... bir düzende kitleler sokağa dö- külmüyor, toplumsal patlama yaşanmıyorsa buna se- vinmek değil, kaygı duymak gerek. Sadece haksızlıkların boyutlannın büyümesine or- tam yaratıldığı için değil elbette. Pafjamanın nasıl, ne za- man, hangi biçimlerde, hangi sonuçlaria ortayaçıkaca- ğınm daha da belirsizleşmesi nedeniyle de... TİSK Başkanı Refik Baydur: Çıkmazı yaratan devletin kendisi Ekonomi Senisi - Türkiye Işverenler Sendikala- n Konfederasyonu (TİSK) Başkanı Refik Baydur, bugünkü ekonomik çıkmazı devletin bizzat kendi- sinin yarattığıru ileri sürdü. Popülist politikalarla bir yere vanlamayacağını belirten Baydur. "Güven yaratumazsa ekonomik program başansız olacak ve demokratikrejimaçı- sından da ödenmesi zor bir fatura çıkacak" dedi. TİSK tarafindan hazırlanan "Türk Sana>ünde Sek- törelSorunlarve Çözüm ÖnerBeri" isimii kitabınta- nıtımında konuşan Baydur, 2000 yıhnda 142 bin iş- çinin işsiz kaldığmı ve 8 bini aşkın işletmenin kapan- dığmıhatırlatarak2001 yıhylailgili işsizlik ve kapanan işyerlerine iliş- kin araştırmalann henüz tamam- lanmadığını söyledi. Kimi sektör- lerdeki saptamalar şöyle özetleniyor: •Denizciük: Kriz ve petrol fiyatlannın artışı ge- milerin satılmasına yol açarak Türk Ticaret Filo- su'nun dörtte birini eritti. /Cam: İç pazar büyümesi durdu. İhracat için re- kabet gücünü arttıncı destekler sağlanmıyor. lşgü- cü maliyetinin fazla olması ve SSK prim artışı bu durumu daha da zorlaştınyor. /Çimento: 2 yılda yüzde 10 küçüldü. Uzak yol nav-, lun priminin kaldınhnası maliyet dezavantajı yarattı. /Deri: Sektör Asya ve Rusya krizinin ardından | Türkiye'deki sorunlarve de\alüasyonnedeniyleçık-' mazda bulunuyor. Bankalar akreditif açmıyor. j /Gıda: Denetimsizlikten haksız rekabet yaşanı- i yor. Standart hammadde sağlamada sıkınn var. ı /Ilaç: Sektör devalüasyon sonucu artan dö^ iz fi-! ( yatlanndan olumsuz etkilendi. ı /Kimya: Ucuz işgücüne dayah Uzakdoğu ve Av-1 rupa'nın kahtesiz ürünler haksız rekabet yaratıyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear