23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
23 MAYIS 2001 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 DM>vtş,baftafeHr|H Etektronik posta: dentzsqm©cumhuriyet.com.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Telefona gizli zam yapılmış... "Gizlice dinleme masraflannı karsılamak için mi!" AB bayrağı Ulusal Sanayici ve Işadamlan Derneği'nden: 1 "Tıcaret odası, _1 ) vakıfve ~ demeklerte başlayan, yan resmi kurumlara da sıçramaya başlayan vahim bir durumla karşı karşıyayız. Türkiye'de bazı kuruluşlar ulusal bayrak yanına Avrupa Birtiği bayrağı asmaya başladılar. Biriik içinde yokuz, söz hakkımız yok, karar hakkımız yok, veto hakkımız yok ve bayrağını astğımız birlik Ermeni yasa tasansını ortak parlamentosunda kabul etti, Türkiye'nin güneydoğu sınınnı farklı çiziyor, Kıbnsta ödün istiyor, Ege'de Yunan tezini savunuyor... Tüm bunlardan sonra oniki yıldızlı AB bayrağını asmak, gaflet ve dalalet, açıkçası ihanet değildir de nedir? Uyanyoruz; bu koşullarda AB bayrağını asanlann sonu 'Yunan ordusu halife ordusudur' diyenlerin sonu gibi olacaktır! F itilini şeriatçıların ateşlediği lanet bir bom- bayla yaşamını yitiren Ahmet Taner Kış- lalı, Anadolu Çağdaş Eğitim Vakfı'na gü- veniyor, aydınlanma ateşinin köylerden ge- cekondulara kadartüm yurdataşınacağına inanıyor- du... "Karayollan" kılığına girmiş trafik terörüne kur- ban giden eşi Nilgün Kışlalı da Anadolu'nun çağdaş- laşmasının eğitimden geçtiğini biliyordu... Nilgün ve Ahmet Taner Kışlalı'ın kızı Dolunay'ın gazeteci eşi Srtkı Uluç, terörün aramızdan aldığı iki güzel insanın yaşamöyküsünü kitaplaştınrken, Umit Yayıncılık'tan çıkan "İki Türk'ün Ölümü"nün gelirini işte bu nedenle Anadolu Çağdaş Eğitim Vakfı'na bıraktı. Sıtkı Uluç'un akıcı kaleminden Nilgün ve Ahmet Taner Kışlah'nın yaşamöyküsü içinde bir dönemin tarihini buluyorsunuz... Uluç, kitabın son sözünü de Dolunay'a bırakarak tarihe önemli bir not düşüyor: "Annemi 'trafik canavan'nın öldürdüğüne inan- İki Turk'un yaşamımıyorum. Karayolları Genel Müdürlüğü'nün bilinç- sizliği, sorumsuzJuğu ve bünyesinde banndırdığı ce- halettir o'nu öldüren... Babamın öldürülmesinde iran'ın büyük sorumluluğu olduğuna inanıyorum. Türk Devleti'nin sorumluluğu olmadığını söyleyen- lere inanmıyorum. Bu ülkenin Dışişleri Bakanlığı, di- lekçeme yanıt vermeyerek sorumluluğunu kabul- lenmiştir benim gözümde. Başbakan, kısa bir mek- tupla beni avuttuğunu, belki de uyuttuğunu zanne- derek; vatandaşlık hakkımı esirgeyerek ve bir yan- dan da babam gibi pek çok insanımızı öldürenleri, öldürtenleri affedip siyasette prim yapacağını zan- nederek büyük sorumluluk altına girmektedir ben- ce... O'na artık inanmıyorum, güvenmiyorum... Kimse bana annemi, babamı geri veremez, bili- yorum. Eşimi, kardeşimi, ailemi, beni tehdit eden- lerin sadece silahlarıyla değil, siyasi güçleri ve pa- ralanyla neleryapabileceğinin de bilincindeyim. Ama yine bilincindeyim ki, annesi ve babası katledilmiş bir 'Türk vatandaşı' olarak tepkisiz ve suskun kalır- sam, bundan sonraki cinayetlerde benim de so- rumluluk payım büyük olacak. Susmayacağım. Atatürk ilkelerinin, laik Türkiye'nin, gerçek Is- lam'ın ve inancın sahibiyim ben de... Susmayacağım, sıranın bana gelmekte olduğunu söyleyen korkaklara inat... Olümden korkulurmu? Ölümün, yaşamın bir par- çası, bir Tann lütfu olduğu görülmez mi hiç? Sus- mayacağım. Mustafa Kemal Atatürk'ün ruhuna; beni bir 'in- san' ve 'Türk vatandaşı' olarak yetiştirmek için bü- yük emek harcamış olan anne ve babama verilmiş sözüm var: Cehalet, dalalet ve hıyanet karşısında, susmayacağım." SESSİZSED4SIZ0) NURİKURTCEBE Yüksek Yerilim Hattı erdincııtkucı yahoo.com Medya gülûnç vaziyette: koMEDYA! Veterinerin tıp profesörlüğü belgelendi Samsun'daki Ondokuz Mayıs Üni- versitesi Tıp Fakültesi'nde Anatomi Anabilim Dalı'nda profesör olan Sait Bilgiç'in tıpla ilgisi olmadığı yıllar son- ra ortaya çıktı! Veteriner hekim Bilgiç'in kuraldışı yollardan tıp hekimi olduğu yolunda- ki iddiaların Samsun'da yargıya da yansıması üzerine Ondokuz Mayıs Üni- versitesi Rektörlüğü, Bilgiç'in dokto- rasını yaptığı Elazığ'daki Fırat Üniver- sitesi Rektörlüğü'nden bilgi istemişti... Fırat Üniversitesi'nden alınan bilgi- ye göre rektör Prof. Dr. A. Feyzi Bin- göl, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Rek- törlüğüne gönderdiği yazıda gerçeği açıklamak dummunda kaldı: "Üniversiteniz öğretim üyesi Prof. Dr. Sait Bilgiç, doktora programını üniversitemiz Sağlık Bilimleri Ens- titüsü Veteriner Programı Anatomi Anabilim Dalı'nda 1987 yılında ta- mamlamıştır." Bilindiği gibi Ondokuz Mayıs Üniver- sitesi'nin eski rektörü Osman Çakır ve Sait Biigiç. bu konuyla ilgili ola- rak Vaziyet'e sayısız tekzip gön- dermiş ve çok sayıda tazminat( davası açmıştı... Şimdi gerçek ortaya çıktı... Bakalım YÖK Başkanı Kemal Gü- rüz'le birlikte pirincin taşını nasıl ayık- layacaklar! Bir ihtimal zamanaşımına uğradığını iddia edebilirler... Ne ki YÖK desteği ile bu konuyu yıllardır örtme- ye çalışanlar için zamanaşımı süresi gerçeği yansıtan belgenin ortaya çık- masıyla başlıyor olmalı. ÇED KÖŞESÎ OKTAY EKtNCİ 'Esrarengiz' dozer... Olay Istanbul'da geçiyoyr... Bir ay kadar önce... Etiler semtindekiAkatlar Mahallesi'nde,yaklaşık 1500 kişinin yaşadığı 285 daireden oluşan bir site var. Adı "Ba- har Sitesi"... 1970 yılından bu yana site sakinlerinin "yeşil alan" ve "spor" gereksinmelerini kar- şıladıklan birde "rekreasyon alanlan" var... Imar planında eskiden "okul yeri" iken çev- redeki çok sayıda okulun var- lığı ve 1500 kişinin yeşil alan gereksinmesi dikkate alınarak 1980'lerde "park sahası" ya- pılmış... Ne var ki Milli Eğitim Ba- kanlığı (MEB) bu değişikliğe itiraz edince, 1993 'te yeniden okul yerine dönüştürülmüş... O gün bu gün ise aynı site sakinlerince "fiilen" yeşil ve spor alanı olarak kullanılıyor. Çünkü MEB buraya okul yap- maya niyetli olmadığı gibi, on- ca "okulsuz" semt dururken Istanbul'un bu her tarafı okul Yasası'na göre hazırlanan mü- hür ve durdunna tutanağı, "do- zerin üzerine" bağlanır... Ya- ni iş makinesi mühürlenir... Ertesi sabah ise durum da- ha da "esrarengiz" bir hal al- mıştır... Çünkü, dozer ortada yoktur ve geride kısmen haf- redilmiş bir kazı alanı kalmış- tır... Site sakinlerinin araştır- malan sonucunda da bu kazı için gerekli ne bir inşaat ruh- satının, hatta ne de bir proje- nin olduğu ortaya çıkar.. lyi de peki bu dozer neyin nesi- dir ve MEB'in "Benim" de- diği bir park alanında "ruhsat- sız ve projesiz inşaat hazır- lığına" nasıl geçilebilmiştir?. 'Kamu' yararı nedir? Bu sorunun yanıtı da bugü- ne dek esrarengiz bir "sır" olarak kalırken 1500 kişi ar- tık her gece "kulakları dışar- da" uyuyorlar. Gündüzleri de "herhangi bir dozer baskı- nına" karşı adeta nöbet tutu- yorlar... olan yerine bir tane daha okul yaptıracak "hayırsever" bu- lamıyor... Bulsa bile "öğren- cisiz" kalacağını da zaten her- kesbiliyor... Bir gün aniden... Işte bu gerçeğin "huzuru" içinde Bahar Sitesi'nde yaşa- yan 1500 kişi 2001 yılı bahar aylannı da aynı parktan yarar- lanarak karşılarken bir pazar günü ansızın "dozer gürül- tûleriyle" evlerinden fırlar- lar... Nereden geldiği, kimin gö- revlendirdiği ve neden "tatil" gününü seçtiği belli olmayan dev bir iş makinesi, park ala- nını "kazmaya" başlamıştır. Sakinlerin "durun" feryat- lanna kılını bile kıpırdatmayan dozer operatörü ise "akşam ol- madan hafriyatı tamamla- mak" zorunda olduğunu söy- lemektedir... Site sakinleri, bu "saldın" üzerine Beşiktaş Belediye- si'ne başvururlar ve belediye- nin duyarhlığı sonucunda imar tarihimizde herhalde hiç yaşan- mamış bir "mühürieme" ger- çekleşir. Ortada henüz inşaat olmadığından, 3194 sayılı İmar Ne var ki bizim asıl üzerin- de durulmasını istediğimiz bir başka "gerçek" var... Çoğu kentimiz gibi Istanbul'da da "aktif yeşil" dediğimiz, ya- ni yol kenarlanna ve refüjle- re dikilen fidanlarla yaratıl- mış "sözde" yeşil alan yeri- ne, insanlann park, dinlence ve açık spor alanı olarak kullana- bildikleri yerler hızla azalı- yor... Böyle bir süreçte, 1500 ki- şinin aktif yeşil olarak değer- lendirdikleri bir alan (beledi- ye olma nüfusunun hâlâ 2000 olduğunu anımsayın), üstelik bir "kamu" kuruluşunun mül- kiyetinde ola ola neden artık imar planında da "park" ya- pılmıyor?.. Yine üstelik bu ya- pıldığı takdirde, sadece bu si- te sakinlerine değil. yasal ola- rak "herkese" açık olması du- rumu da doğacakken?.. Bakalım bu "kamu yaran- nı" gözeten soruyahangi "ka- mu yetkilisi" yanıt verecek... Bekliyoruz... Bu merakımıza çizgileriyle ortak olan Kâmil Masaracı'ya da teşekkür edi- yoruz... Oekincija cumhuriyet.com.tr. HAYVANLAR ISMAIL GÜLGEÇ igulgec@yahoo.com KURTULUŞ Mahallesi KlM KtME DUM DUMA BEHİÇAK behicakin turk.net l,îW\V>u\V ity ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACl HARBİ SEMİH POROY semihporoy(qyahoo.com TARİHTE BUGÜN MIMTAZ ARIKAN 23 Mayıs "BİTKİBİUM"İNW BABASI UNNAEUS.. 17O7'DE BUGÜN, ÜNUÜ r'SVEÇU OOSA BMG//V/ CAKl UNNAEUS (J-İNEAS) OOSMUÇTV. CELSEFE ÖĞIİENrMi &ÖGAAESİNE KAGŞr\ SrG Sü&E SOMIBA ÇOK İLGı DUYOUĞU DO&A SrLfMl-ERjHE YĞ NBLEN LfNMAEUS, ÖZELLİKLE B/'7Te/L£K ARAŞTTİŞMALAIZ y#f**jıAyA Koyt/LMuçru. Sı ÇEŞİri-i G£ZİL£eDE, BrNLE/BC£ B/71»:/ CÛ?- HEĞi OEKLEMIÇ, SOMIZA OA, Ö7SOEM BEGİ <S£REM!.Grf>JIM OUYUL/IA/ S//S SlMIFLAAJDt&MA SİSTEMİ İÇJM CAL/Ş/MAYA 8AŞLAMIŞT7. Ofl/UM YEPYEsli BlR SİSTEME itci AD iLKf AlceASALIĞi; İKİNC/Sİ rû- /eü &EL/ei-/'YOGDU. ÖKNE&İN, LİMOM, 'CrmuS UMONUM"; 'c/ryeus AUGENTZIM" ACHNI ALIYOS&U. SU S/HIF. PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU İki lleri, Bir Geri.•••• Osmanlı tarihçisi Cevdet Paşa'nın "Tarih-i Aske- ri-i Osmani"de Marsiğli'den aktardığı "mehterhane hakkındaki tetkikat"a göre, "Türkler ordularında esa- sı müsademe ve sada üzerine müesses olan alât-ı mu- sikiyye istimal ederler(di) ki, bunların eşkâl ve heyet- leri muhtelifti. Bundan başka asker manevralanndan ziyade biryevm-i resmiyi debdebeti göstenneye ya- rar(dı)..." Geçen pazar evin en rahat koltuğuna kurulup, elim- de uzaktan kumanda aygıtı, televizyonun bir kana- lından diğerine "zapp"yaparken Anavatan Partisi'nin kongresinden depremzedelere dağıtılan konutlara kadar, karşıma çıkan hemen her görüntülü haberde birde "mer)ferfa/f/m/"nınyeralıyor olması ilgimi çek- mişti. Çalışma odama gidip birkaç kitap karıştıımış. Ibrahim Hakkı Konyalı'nın "hükümdariığın ve ege- menliğin umumi şiarlan arasmda mühim bir yer tut- tuğunda birçok tarihi kaynak sözbirliği yapıyor" de- diği "mehter" üzerine notlar almıştım. Cevdet Paşa. yukanda sözünü ettiğim yapıtında, "bandonun he- yet-i umumiyyesi hakkında" Marsiğli'nin verdiği hük- mü de aktanyordu: "Işbu alât-ı musikiyyenin yalnız ola- rak hasıl eylediği esvat-ı muhtelife, gerçi samia hıraş (kulağı sağır edici) ise de davul vasıtasıyla bu acı sa- dalar tadil olunduğu gibi bahusus cümlesi birleşirse, husule gelen ahenk haylice güzel olur..." Bu satırları okuduktan sonra biraz önce televizyonun yükseltı- cisinden gelen o "samia hıraş" seslerin bir "davulcu hatası" olduğuna hükmetmiş, yeniden ekran karşı- sına geçmiştım. Fakat karşılaştığım yeni seslerin de öncekilerden bir farkı yoktu... On altı zurna, on altı tabıl (davul), on bir boru, sekiz nakkare (davulcuk). yedi zil ve dört kös'ten "mürekkep" bir "çalgılartop- luluğu" ancak bu sesleri çıkarabiliyordu... "Her işte bir hayır vardırl" derler ya. televizyonIa ki- taplığımın arasındaki gidip gelmeler sırasında "meh- ter" konusunda birçoğumuzun düştüğü "vahim" bir hatadan dönme olanağı bulmuştum... Anabritanni- caAnsıklopedisi'ndemehterin, "Anadolu Selçuklu Sul- tanı III. Keykubat'/n Osman Gazi'ye beylik verdiği- ni belirtmek üzere tabl (davul) ve âlem gönderdiği 1299 tarihinde kurulduğu kabul edilir" deniyordu. Oy- sa Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayımlanan "Os- manlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü "nde. Ib- rahim Hakkı Konyalı kaynak gösterilerek bunun "fa- hiş bir hata" olduğu söyleniyordu. Çünkü "O tarih- lerde hükümdar, II. Giyasettin Mes'ut idi..." Ne var ki, büyük olasılıkla Anabrıtannıca'nın da kaynak ola- rak yararlandığı "Hayrullah Efendi ve 'Mufassal' sa- hipleri de bu yanlışı olduğu gibi kıtaplarına geçirmiş- lerdi..." Osman Gazi'ye II. Mes'ut tarafından, Anadolu Sul- çuklularının payitahtı olan Konya'dan gönderilen (es- ki takvıme göre) 688 tarihli fermanda. Osman Şah Bin Ertuğrul Bey deniyor ve kendisine "Eskişehirden Yenişehir'e varıncaya kadar bütün Söğüt bölgesi ve havalisibirsancakhalinde"veri\\yoröu. Fermanda, gön- derilen "egemenlik malzemesi" ise şöyle sıralanmış- tı: "Tuğ-ı suph tıraz-ı âfitap âlem ve tabl-ı nakkare-i pür zemzem-i muhteşem". Mehteri başımıza kimin "musallat" ettiğini sonunda öğrenmiş, fakat ansiklo- pedilerde "Osmanlı ordusuna cesaret ve coşku ver- mek, düşman askeherini ise korkutmak" üzere çalın- dığı belırtilen mehter müziğine siyasi parti kongrele- rinde, depremzedelere konırt dağıtımında ve turist kar- şılamalarında ne tür bir işlev yüklendiğini çözememiş- tim... Padişah II. Mahmud'un bile, çıkardığı seslere tahammül edemeyip kaldırdığı "mehteran"\n on yıl- lık bir "musibetler" ve "münasebetsızlıkler" dönemı olan 1950'li yıllann başında yeniden canlandırılma- sının da hiç kuşkusuz benim çözemediğim o işlev- lere bağlı bir nedeni olmalıydı... Gözüm, depremzedeler için düzenlenen törende "fabı!zen/er"in çıkardığı güm güm seslerine dizinde tem- po tutarak eşlik eden Bayındırlık Bakanı Koray Ay- dın'ın ellerine takılı, kafamda biriken sorulara yanıt ararken "kös" sesleri birden durmuş, görüntü değiş- mişti. Şimdi Türkiye'nin en büyük holding kuruluşu- nun patronu Rahmi Koç karşımdaydı... "Biliyorsu- nuz..."diyordu, "IMF, ABD'nin tesirialtında... ABDMa- liye Bakanı, Türkiye'ye yönelik olarak 'Size devamlı para veriyoruz, siz de çarçur edtyorsunuz...' demiş- ti. Ardından Kemal Derviş diye birarkadaş gönder- diler. TürkTelekom'danbankalara, THY'yekadartüm yasalar çatır çatır çıkıyor..." Aradığım tüm yanıtlan bulmuştum busözlerde... Mehter müziği, bizim "ger- çek" müziğimizdi... O kadar "bizim", o kadar "ger- çek"X\ ki, sanki herbirimiz notalaşmış, "ikiileri, bir ge- ri" bu müziğin kendisine donüşmuştük... "Vakt-isu- rur ü safa mehterbaşı, hey hey!.." Yoksa başka turlu nasıl gelebilirdık ki geldiğimiz yere? Buraya yani... Bu- lunduğumuz yere... Faks:0212-723 84 97 (e-posta: dkavukcuoglu <; tuyap.com) BULMACA SEDAT YAŞAYA\ SOLDA.NSAGA: 1 2 3 4 5 6 7 1/ Kuvvet ve- rici, yorgun- luk giderici, cinsel gücü arttırıcı etki- leri bulunan bir Uzakdoğu bitkisı. 2/ 6 Uzak yolcu- luklarda şo- förlerin yol- lardan aldık- lanyolcu.-.Evcilbir geyik. 3/ Olumsuz- -| luk belirten bir önek...Birharita, fo- 3 toğraf ya da karika- türün temsil ettiği şe- yi belirten yazı. 4/ Boru sesi... Oyunda -, cezalı çocuk. 5/ Ka- _ dınsı davranışları q olanerkek. 6/lskam- billerle oynanan bir tür oyun... Halk dilinde nez- leye verilen ad. 7/ lyilik... "Içimde renkler uçu- şur/ — yanar, yeşil tutuşur" (B. R. Eyuboğlu). 8/ Fiyat... Üye. 9/ Nazilerin poütikasında Germen ırkından kimselere yakıştınlan ad... Kaba, bi- çimsiz. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Postayla gönderilen mektup, paket, telgraf gibi şey. II "Irlanda Cumhuriyet Ordusu"... Kahveci tepsisi. 3/ Neodim elementinin simgesi... Sürüp git- me, uzama. 4/ Mimar Sinan'ın başyapıtı sayılan cami. 5/ Kurnaz, açıkgöz... Bir işi yaptırabilme gücü. 6/ Lekeli postu palto yapımında kullanılan memeli bir hayvan. II Tektonık çukur... Avıoıpa Bir- liği'nin kısa yazılışı. 8/ "Orhun — " : Basketbol- cumuz... Islam dinini korumak ya da yaymak ama- cıyla yapılan kutsal savaş. 9/ "Metin —•": Tiyat- ro araştırmacımız... Padişahlann ödüllendirmek için birine giydirdikleri değerli kaftan.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear