23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 23 MAYIS 2001 ÇARŞAMBA 14 KULTUR kultur(o cumhuriyet.com.tr Nanni Moretti büyük coşku yaratan ödülüyle muhalefeti meşrulaştırdı Italyan sohınun 'başı okşandı'NİLGÜN CERRAHOĞLU ROMA - "Sinemada başlangıç yapan genç vö- netmerüer için düzenledi- ğiın küçükbir festival var: 'Sacher'. Ahm Palmiye'yi, gençyönetmenlere adadı- ğım 'Sacher Ödülü'nün yanı başma koyacağım..." "La Vrta e befla" (Hayat Güzeldir) filmiyle Oscar alan Roberto Benigni ile birlikte Italyan sineması- nı yeniden ayağa kaldıran Nanni Moretti'nin "Alün Palmiye" ödül töreninin ardından ağzından çıkan ilk sözler bunlar oldu. Uzun yıilar duraklama ya- şayan ttalyan sinemasına çeyrek yüzyıllık aradan sonra yeni bir "Altm Pal- miye'' kazandıran Moret- ti'nin zaferi. Çizme'nin sol entelektüelleri arasın- da büyük coşku yarattı. Kendineöz- _ _ ^ _ _ gü "otobiyog- rafik" öğeler- le işlediği bir siyası sinema örneği veren 47 yaşındaki aktör-yönet- men, sol dün- ya görüşünün damgasını ta- şıyan "altema- tifsinema"mn temsilciliğini yapıyor. "Mo- retti sinema- sı"na damga vuranbuunsur Ç i J a ğ hukümeti hazmedemeyen sol muhalefeti, meşrulaştıran bir ödül bu. Çizme'deki sol muhalefetin lideri bundan böyle Rutelli falan değil Nanni Moretti olacak! kentte oluşturduğu bu sa- nat mabediyle de tanınıyor şimdi. Sinemaseverler ve gençlerin vazgeçilmez bu- luşma noktasına dönüşen salon, biraz bizim Orta- köy "Feriye"yi andınyor. Bahçe içindeki sinemada bir kafe ve bir kitapçı dük- kânı var. Moretti, filmin büyüsünü bölen "ant- rakfı kaldınyor. Italyan sinemasının ün- lü yönetmeni burada her yıl bir "Saacher Festiva- li"düzenliyor ve bir ödül veriyor. Amacı, kendi si- nemasını kopyalayan "kü- çük Moretti"ler yetiştir- mek değil. Amerikan sine- masının etkisiyle salt kâ- ra yönelen ve yeknesakla- şan Italyan sinemasını bu tuzaktan kurtarmak isti- yor. Ve fılm dünyasına ka- liteyi ön plana çıkaran ye- ni isimler kazandırmayı amaçlıyor. Italyan sine- ^—— masında bir lo- komatif işlevi yüklenen mo- del, zaman için- de Moretti'ye yalnızsükse de- ğil, para da ka- zandırmış. Çiz- me'nin başka kentlerine de yayılan "Sac- herFestivaH" ile sağladığıprestı- jin yanı sıra al- ternatifsinema- nın babası olan öylesine güçlü ki "Can- nes' da verflen ödül" Ber- lusconicilerin ayakbağına dönüştü. Kaybedensolu direnişe çağırdı Sağın ünlü "entellerin- den" Vıttorio Sgarbi ör- neğin, "Altm Palmiye" ile taç"landırılan Moretti için "Sağ hukümeti hazmede- meyen sol muhalefeti, meş- rulaştıran bir ödül bu. Çiz- me'deki sol muhalefetin li- deri bundan böyle Rutel- li falan değil Nanni Mo- retti olacak!" diyor. Haksız değil. Sinemayı yalnız sanatla sınırlı gören bir yönetmen değil Mo- retti. Medya gücüyle orta sınıf Italyanları ıçerden fetheden ve 13 Mayıs se- çimleriyle meyvesini ve- ren "BerlusconiznT tehli- kesinı '90"lı yıllarda gören; Italyan toplumunu bu teh- dide karşı yıllardır ısrarla uyaran bir entelektüel o. Roma'da kurduğu ''Sac- her SinemasT ve "Sacher Film Festivali", kuralsız kapitalizmin simgesine dönüşen Berlusconi sağı- na karşı çok önceden baş- lattığı mücadelenin ürü- nü. "Sacher"('Zaaba-'oku- nuyor) Moretti'nin çok sevdiği bir çikolatalı pas- ta adı. Bir pasta admı sa- natsal direnişinin mihenk noktasına çıkaran yönet- men, bu tuhaf isimle "ha- yaün içinden çıkıp gelen. gerçek, basit değerleredö- nüşürT temsilciliğini ya- pıyor. Bohem Roma'nın merkezi "Trastevere" ma- hallesinde önce "Nuovo Sacher" (Yeni Zaaher) ad- lı bir sinema salonu satın alan entelektüel sinema- cı, genç Italyan yönetmen- lerinin imzasmı taşıyan yapıtlarm yanı sıra bura- da tran ve Çin gibi "Üçün- cü Dünya" sinemasının yükselen yıldızlarının filmlerini gösteriyor. 1993 yılında ilk kez, o yıllarda adı duyulmamış bir yö- netmen olan (Iranlı) Ab- basKiarostami filmleriy- le sinemaseverlere kapı- lannı açan salon, başken- tin sanat yaşamına yalnız birdüzine izleyiciyle adım atmış. Sanatsal önceliğe şans tanıyan yönetmen ce- saret kıncı başlangıç kar- şısında yılmamış. Kazancını "Sacher"e yatıran Moretti, yalnız çe- virdiği fılmlerle değil, baş- yonetmen, • — — — önemli bir "da- ğıtım şu-keti" sahibi şim- di. Medyadan dağıtım şir- ketlerine, sigorta ve fi- nanstan inşaata dek her şe- yi elinde tutan "Berlusco- ni İtalyasTnda Moretti 'nin encamesi şimdi merakla bekleniyor. Yedi yıl önce çektiği "Aprile" (Nisan) adlı filmle çehresini gös- teren, ilk Berlusconi Ttal- yası'nın fotoğrafını çeken Nanni Moretti'nin "Can- nes zaferi!" bu yüzden önemli. "Teşekkürler Nanni!" demeye getiriyor özetle Repubblka bu yüzden ön- ceki gün başsayfadan ya- yımladığı yorumda: "Bu açgözlü, bayağı merkanti- lizm ve dezenformasyon karşısında değerlerin yok obnadığnııgösterdm_kül- rür. zekâ, akıl, angajmana hâlâ değer veren bir Ital- ya'nınvarlığınıkanıtladın. Kaybeden solu direnişeça- ğırdın. Başunızokşandû." Öncü olamayacak kadar özgün AUm Palmiye'yle süslenen aalar odası CUMHUR CANBAZOĞLU 54. Cannes Film Festiva- li'nde Italyan yönetmen ve oyuncu Nanni Moretti'nin Oğlumun Odası'yla birin- ci seçilmesi sinema dünyasında öyle fazla sürp- rizyaratmasa da Italyanlan olağanüstü bir sevince boğ- du. Yabancı basında festi- val boyunca Moretti'nin fılmine yönelik büyük öv- güler çıkıyor ve yapıtbirin- ciliğe layık görülüyordu, ama tabii ki jüri farklıydı. Cannes gibijürinin bakışı- nın hiçbir zaman ortaya çı- kamadığı bir organizas- yonda hiç beklenmedik bir isim Altın Palmiye'yi ha- vaya kaldırabilirdi. Nitekim jüriden sızan- lara göre içeride yoğun tar- tışmalaryaşanmış ve film kategorisi en sancılı seçim olmuştu. Çocuğunu yiti- ren bir ailenin ağır dramı- nı desteklemenin ne dere- ce doğru olacağını sorgu- lamıştı jüri üyeleri. Sonunda Moretticilerga- lip gelmiş ve Italyanlar, 1978 de Ermanno Ol- mi'nin Albero Degli Zoc- coli (Nalın Ağacı) filmiy- le kazandığı başandan 23 yıl sonra yeniden Altın Pal- miye'ye uzanmışlardı. Moretti, geçen hafta üç gün boyunca Cannes'da film izlemek yerine söyle- şileryapmaktan bunalınca yeniden Roma'ya dönmüş, iki günlük tecritten sonra tekrar Fransa'ya gitmişti. Ödül töreninde Altın Pal- miye'yi Banderas ve Griffitiı gibi Hollyvrood'un simge oyunculanndan bi- rinin elinden alması Italyan basınında kötü tesadüf olarak nıtelenirken, Avru- pa sinemasının en büyük savunuculanndan Moret- ti'nin ılginç anıyı gelecek filmlerinde muhakkak kul- lanacağı da not olarak dü- şüldü. Nanni Moretti, doksan- lı yıllann başında ulusla- rarası eleştirmenler tara- findan yeni Italyan sinema- sının öncüsü seçilmişti. Oysa Moretti kimseye ben- zemeyen dili, karakteri ve bakışıyla kimseye öncü olamayacak kadar özgün bir yönetmendi. "Filmlerimin çok fazla insana hitapetmediğini bi- Kyorum. Birçoğu izkdiğin- de 'Bu da fılmi?' diyordur muhakkak. Ancak herke- sin beğeneceği film yap- mak gibi bir derdim yok", diyordu söyleşilerde. Babam ve Ustam'daki minik rolüyle sinemaya gi- ren, daha sonra oyuncu- lukla yönetmenliği bir ara- da götüren Moretti, hep öznel konulan seçerek, ka- merayı kendi yaşamına yö- nelterek gelecek eleştiri- leri kabulleniyordu bir ba- kıma. Sürekli 'muhalefet fılmleri' yaparken çok de- rine inmeden, düşüncele- rini cesurca, olduğu gibi aktanyordu. Doksanlı yıl- lann ikinci yansında Av- rupa sinemasına ağırlığuıı koyması da işte bu sami- miyet ve cesarete dayanı- yordu. Küçük oğluna, 1996'da sol ittifak Ulivo'nun ikti- dara geldiği tarih olan 'Ni- san' adını veren ve yine aynı adla bir önceki filmi- ni çeken Moretti, Holly- wood'a yenik düşen Italyan sinemasını ayağa kaldır- maya çalışanlann başında geliyordu. Altın Palmiyeli Oğlu- mun Odası'nda 47 yaşın- daki yönetmen farklı bir anlatımın peşindeydi; ke- sif bir dram yapmıştı. Di- ğer sekiz filminde ahşür- dığı gibi komedi yoktu; otobiyografık özellikler ve Italya da yoktu yapıtta. Psi- koanalist baba, kitaplar ara- sında boğulmuş anne, bir kız ve oğuldan oluşan kü- çük bir ailenin dramıydı bu. Bir pazar günü oğul deniz kazasında yaşamını yitiriyordu. Acı, kayıp, keş- keler, bilinen törensel dav- ranışlar, insanlardan uzak- laşma isteği, bireysel yal- nızlıklar, sorgulamalarla akıp gidiyordu Oğlumun Odası. Nisan adlı filmin- den önce yazmışu senaryo- sunu; ancak Nisan doğun- ca o dönemin mutluluğuy- la böyle bir trajediyi tam olarak hissedemeyeceğine karar verip ertelemişti. Önemlî olan,fihuiııgerçeğldir • Nanni Moretti 'Oğlumun Odası' için "Bir psikolog ve hastalannı bir yetişkinin gözüyle anlatmaya çalıştım. Öteki filmlerimde başvurduğum basmakahp düşüncelerden kaçındım" diyor. - Neden fOme böylebir ad ko> - dunuz? NANM MORETTİ - Bir ya- pıt için isim bulmak sanılandan daha zordur. İlk önce bu filmin adının 'PazarGünü' olmasını is- tedim. Fakat Italya'da başka bir film aynı adla çıktı. Ben de isim olarak 'OğlumunOdası'nı seç- tim, bütün gizli şeylerin ve es- rarengizliklerin yeri. - Böyle bir filmi görmek için cesaret gereldyor». MORETTİ - Tabii ki.. oğul- lar babalanndan sonra yaşama- lan için varlar. Ama bence Han- nibal gibi bir filmi görmek, da- ha çok cesaret ister veya bazı talkşovlan izlemek. - Sizörnek bir aile portresi çi- zh.orsunuz ama, oğullannı pek tamnuyor gibilen.. MORETTI-Italya'da, bu ai- lenin ideal olması çok konuşul- du. Ben bunu pek anlamadım. Benim için bu aile istediğim hi- kâyeyi anlatmak için ideal. Ai- lenin üyeleri birbirlerini dikkat- lice izleseler bile, bize yakın olanlann bazı karakterözellik- leri gözümüzden kaçabiliyor. Filmdeki Giovanni karakteri oğ- lunu pek anlamıyor. O bakım- dan bu aileyi sahneye koymam, o aileyi bir model yapmaz. - Psikolog sizin. filmlerinizde "Ecco Bombo'dan (78) beri sık sık karşüaştığınız bir karakter. 'Sogni D'Oro'da(TatiıRüyalar- 81) bir deli kendini Freud ;sanı- yor. 'Biancada (84) ise sizin ba- bamzpsikolog rolünü o> nu> or._ MORETTİ - Bu doğru, ama inanır mısınız bunu unutmuş- tum... Psikanaliz üzerine çok kitap okudum, ama hiç analiz yapmadım.'Oğlumun Oda- sı'ndaki psikolog rolü çok cid- di biçimde işlendi, öteki fihn- lerimde böyle bir şey yoktu. - İJkkez bir aşk sahnesi çevir- MORETTİ - Bunun nedeni bu çittin arasındaki şefkati gös- tererek onlan daha gerçek kıl- maktı. Bazı duygulan göster- mek için biraz da gerçekçilik lazım. - Bu kez rolünüz, Nanni Mo- retti değiL. MORETTİ - Giovanni geri- ye dönmek istiyor, bu rolün çok önemli bir öğesi. Oğlunun öl- düğü o pazar sabahında olan olaylan değiştirmek ister. Kişi- liği tutkuludurr, bunu da ken- dimden aldım. Ben de olan ba- zı olaylan değiştirmek isterim. Filmin başında Giovanni, bir hastasına her şeyin bizden kay- naklanmadığını söylüyorama.. bunu söylüyor, kabullenmiyor. - Bir kez daha başaktör ola- rak kendinizi seçmişsiniz. Bir gün Moretti'siz bir Moretti fil- mi görebUecek mryiz? MORETTİ - Belki. Hiç dü- şünmedim de değil, ama bugü- ne kadar bana uymayan bir şey yazmadım. Ama eğer birgün ya- zarsam, sinema ile ilişkimin na- sıl değişeceğini bilmek isterim. -' Oğlumun Odası'nda en an- tipatik rolü üstiennüşsiniz. Ne- den? MORETTİ - Meraktan. Be- nim nefret ettiğim ve uzaktan oğlumun ölümünden sorumlu tuttuğum oyuncu, seyirci tara- fından çok seviliyor. Böyle bir durumun nasıl bir yankı uyan- drracağını merak ediyordum. -47yaşındasımz. İtahyan eleş- tirmenler olgunlaştığınızı söy- lüyor. Kabul ediyor musunuz? MORETTİ - Belkı böyle de- mekle tiklerimden, basmakahp düşüncelerimden, tutkulanm- dan kurrulduğumu gözlemiş- lerdir. Ama gençliğimde yaptı- ğrm hiçbir şeyden pişman de- ğilim. O zamanlar prodüktör olmak, sinema salonu sahibi ol- mak, küçük festivaller düzenle- mek aklımdan bile geçmezdi. Ama sinema ile ilişkim. Süper 8 ile çektiğim zamanlar kadar tertemiz. Bütün fılmlerde önem- li olan, siyasal yanı ya da sine- matografik oluşu değil. Önem- li olan, filmin anlattığı gerçek- lerdir. DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇt 'Yüzyılın Türk Şiirr Her çalışma bir emektir. Yüzyılın Türk Şiiri adlı 1453 sayfalık antolojiye harcadığı emek için Meh- met H. Doğan'ı kutluyorum. Bu önemli olması beklenen kitabın değeri ne ya- zık, böylesi bir yapıtta yer bulmaması gereken öz- nel yargı ve degeriendirmelerle azalmış. Bakalım: "önsöz"ünde "edebiyat tarihine bir belge, bir gereç" olması amaçlanan kitabın otuz beş say- falık değerlendirme yazısında, çağdaş şiirimizin do- ruklarından, başka hiçbir şairin yapamadığı gözü- pek yenilikleri tek başına gerçekleştirmiş Can Yü- cel üstüne tek satır yok. Bir kez adı geçiyor. "İkin- ci Yeni ve uzantısı şiirin ustalan" biçiminde. Şairierin yaşamöyküleri ise tümüyle eleştirme- nin öznel yargılanna kurban gitmiş. Rrfat llgaz'ın şiiri üstüne tek satır değerlendir- me yok. Mehmet H. Doğan, 80 sonrasının değer- leri tartışmalı pek çok şairine gösterdiği ilgiyi Rı- fat llgaz'a gösterme gereği duymuyor, şiirimizde hiç önemi olmayan bir şair gibi sunuyor onu. Şi- irimize getirdiği Orhan Veli'ye koşut söyieyiş ra- hatlığının hiç önemi yok onun için. Bedri Rahmi Eyuboğlu için, "Ortalama şiiroku- yucusunu hemen saran" denilerek küçümseni- yor. Bu yargı, "ömürboyu fazla titizlenmeden ay- nı şiiri sürdürdü" sözüyle de bir kez daha vurgu- lanjyor. Özdemir Ince için, "Şiir çevirisi çalışmalan yurt- dışında birtakım ilişkiler sağladı ona" diyor. "Bir- takım ilişkiler" deyişi niteliği belli olmayan, karan- lık, açık olmayan ilişkiler için kullanılır. Böylelikle yazanın ilişkileri küçümsenmiş, dışlanmış, haksız gösteriliyor. Gülseli Inal'ın yaşamöyküsünde katıldığı top- lantılar, şiir okuduğu mekânlar sıralanmış. Onun katıldığı toplantılar, şiir okuduğu yerler önemli de başkalarının değil mi? Neden öteki şairierin bu yönleri yazılmıyor da yalnızca onunkilerden söz edi- liyor? Bir edebiyatçı için askerlik yaptığı yerin yapıtla- rı için bir önemi yarsa sözü edilir. Ataol Behra- moğlu ile Ismet Özel askeıiiklerinde şiir tarihimi- ze geçmiş önemli şiirler yazmışlardır. Peki Yusuf AJper'in "Askerlik hizmetini Gime 'de, zorunlu hiz- metini Muğla 'da" yapmış olmasının edebiyatımız için önemi ne? Ali Asker Barut için, "İlkkitabı Almancaya çev- rildiği halde, kıtaba yayıncı bulunamadı" denmiş. Böyle bir bilgi kısa yaşamöyküsüne neden yazılır, aşağılamak için değilse? Ben de o kitap yayımla- nalı altı ay oldu desem ne diyecek Mehmet H. Do- ğan? Tek tek okunduğunda bol bol gülünç cümlele- rin yer aldığı yaşamöyküleri bölümü ayn bir ince- lemeyi hak ediyor. Ya şiirler? Hiç değilse onlar yanlışsız, özenli basılabilmiş olsaydı. Kitabın boyutlan şiir yayıncılığı için son derece elverişli. Geniş enine uzun dizeli şiirleri rahatça sığdırabilirsiniz. Ama ne gezer? Mehmet H. Do- ğan büyük hayranlık duyduğu Edip Cansever,, Turgut Uyar gibi uzun dizeler kuran şairierin şiir- lerine bu sevgisini gösterecek en küçük bir özeni bile göstermemiş. Önceki basımlarda yer olma- dığı için alt satıra döndürülen dıze bıçımleri aynen korunmuş. Örnek için Turgut Uyar'ın "Münacat" Şİirine bakılabilir. Ikiliklerden oluştuğu besbelli şi- irin kimi dizelerinin sonundaki sözcüğü bir atta in- dirmenin anlamı ne? Onlan indirirken 4. ve 5. iki— likleri birieştirerek dörtlük yapmışsınız. Bu tür şi- irlerin şairin sağlığında yayımladığı kitaplann ilk basımlanyla karşılaştınlarak düzeltilmesi gerekir- di. "Şiirimizin yaşayan en önemli eleştirmeni" ol- mak kolay değil. Bir de antolojide yer vermeye değer bulunma- yanlar var. Benim saptayabıldıklerim: Onlarca ki- tabı olan Ahmet Necdet, altı kitabı olan, 1989 Cey- hun Atuf Kansu Ödülü'nün sahibi Müslim Çelik, kitaplan büyük satışlara ulaşmış Nevzat Çelik ve Akgün Akova. Üçüncü cildin kapağında 70'li yıl- lann öncü şairieri arasında adı geçmesine karşın kitapta şiirleri olmayan Yıldınm Türker. Bir çalışmanın etkisı ve kalıcılığı yaydığı adalet duygusuylasağlanabilir. Hazırlayanın öznel yargı- lannın böylesıne yansıdığı bir çalışma edebiyat ta- rihimizde iz bırakabilir mi? İsrail smemasından örneklep I Kültür Servisi - İsrail sinemasının son dönem örnekleri 14-17 Haziran tarihleri arasında Ankara'da sergilenecek. Ankara Sinema Derneği ile Israil Büyükelçilıği'nin ortaklaşa hazırladıklan etkinlikte uzun metrajlı filmlerin yanı sıra Tel Aviv Üniversitesi'nin Film ve TV Bölümü öğrencilerinin kısa metrajlı fılmleri de yer alacak. Tüm gösterimler Kavaklıdere Sineması'ndagerçekleşecek. Festival kapsamında yer alacak uzun metrajlı filmlerin isimleri şöyle: Yana'nın Dostlan (Yön: Arik Kaplun), Kutsal (Yön: Amos Gitai), Kippur (Yön: Amos Gitai), Avanti Popolo (Yön: Rafi Bukaee), Kupa Finali (Yön: Eran Raklis). Tel Aviv Üniversitesi'nin Film ve TV Bölümü öğrencilerinin çalışmalan ise 'Ve Şimdi Rahmaninov', 'Şenlik Gecesi', 'Horoz Dövüşü' ve 'Perdeler'den oluşuyor. K Ü L T Ü R I Ç İ Z İ K K Â M t L M A S A R A C I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear