Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
7 NİSAN 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Araımzdaki
hayalet
Yönetme iradesinden yoksun
iktidann hayaleti dolaşıyor.
Halkın gözünden düşmüş,
siyaset yapma yeteneklerini
yitirmiş insanlar konuşuyor,
konuşuyor, konuşuyor...
Iki okurumuz iki ileti gönderdi.
Paylaşalım jstedik.. llki, Nazmi
Kal'dan... Örsan Öymen ile
Hüsamettin Çelebi'nin Ismet
Inönü ile yıllar önce yaptıkları
röportajdan bir alıntı. Ismet
Paşa, şunları söylüyor:
"Politikayla uğraşacak olanlann,
politika hayatında hizmet
edebilmeleri, muvaffak
olabilmeleri, yeni işler
yapabilmeleri için tek esaslı
vasfa ihtiyaçlan vardır. Bu
ihtiyaç, özellikle demokratik
rejimde ve çok partili hayatta
temel unsuru teşkil eder.
Politikacının sözüne güvenilir
olması lazımdır. Politikacı olarak
memleket karşısında
yapacağım, yapmayacağım
işler şunlar diye söz söylediği
zaman, adamın ciddi söylediği,
inandığı ve sözüne güvenilerek
arkasından gidilebilecek bir
insan olduğu kanaati
yayılmalıdır.
Politikayı avutma, aldatma
zannetmek, onun zerresini
anlamamak demektir. Politika
yüksek bir sanattır."
Diğer ileti de M. Kemal
Ertuğrul'dan. O da Albert
Einstein'ın sözünü
anımsatıyor:
"Hiçbir akıl, kendi yaratttğı
sorunu çözmeye muktedir
değildir."
ISIK KANSl
CHP üst yönetimi, örgütü
içindeki kaynamayı
görmezlikten gelip parti
yayın organı "gün-dem"de
Zaman gazetesi yazarlannın
çok değerli buldukları
yazılarına geniş yerier
vermeye dursun, biz solda
yeni oluşum arayışlanndan
edindiğimiz izlenimleri
aktaralım.
Eski SHP Genel Başkanı
Erdal Inönü'ye deıienip
toparlanmada sorumluluk
yüklenmesi konusundaki
ısrarlar sürüyor.
Erdal Inönü ismi üzerinde
duranların temel
hareket noktası şöyle
özetlenebilir:
"CHP kunılduğundan bu
yana, partinin genel
ilkelehni benimseyen, ancak
uygulamaya dönük farklı
bakış açılanna sahip çeşitli
düşünce gruplannı her
zaman içinde banndırmıştır.
Avrupa 'daki sosyal
demokrat partilere de
baktığımızda bunun örneklerini
görürüz.
CHP'nin üye yapısı, yönetim
yelpazesi hiçbir zaman
tornadan çıkmış gibi tek tip ,
insanlardan oluşmamıştır.
CHP'nin geleneğinde bu
Guç biPliği
vardır ve parti içi demokrasinin
gereği de budur.
Oysa bugünkü CHP, neredeyse
tek adam ve o tek adama bağlı
olanlar tarafından yönetilen bir
parti görünümündedir. Bu
koşullarda, geçmişteki
geleneğe, parti ilkelerine
saygılı çoğulculuğu
sağlayacak bir 'güç
birliği' hareketine ve bu
güç bihiğini
sağlayabilecek
kişilere de gereksinim
duyuluyor.
Bu kişilerin başında da
Erdal Inönü geliyor."
Insanın aklına ister
istemez "Niye parti değil
de, güç birliği hareketi"
sorusu düşüyor doğal
olarak. Onun yanıtını da
veriyorlar:
"Bundan bir süre önce
solda üçlü biryapı
vardı: SHP- CHP-DSP.
SHP ve CHP biheştikten
sonra üçlü yapı ikiye
indi. Amaç, yine
üçlü biryapıya dönmek
değil, 12 Eylülsonrası
koşullarda içinden yeni
partiler üretmiş
olan CHP'nin kucaklayıcı
kitle partisi niteliğini
yeniden yakalayabilmek.
DSP'lisiyle, CHP'lisiyle,
SHP'lisiyle asgari
müştereklerde buluşulduğunda,
yeni, güvenilir isimlerte bir
çerçeve yapı oluştuğunda
sorun zaten kendiliğinden
çözülür."
ISSIZ ODA YAZILARI
VEDAT ÖZDEMİROĞLL ~
Çaresizseniz, Çare Sizsiniz!
Bu aforizmayı, yıllar önce, ilk
olarak dergide yazmış ve daha
sonra da basım tarihı 1990 olan
"Kaldınm Yazıları" adlı ilk kita-
bıma da almıştım. Birkaç yıl
sonra bir reklam şirketi, bir ilaç
kampanyasında bu sJoganı izin-
siz olarak kullandı. Yasal süreç
başlıyordu ki küçük bir firma
olduklarını söyleyen reklamcı
şahsın ricalan üzerine davadan
vazgeçtim. Sadece Leman'a
birdüzeltme metnı yoHadı. Bu-
raya bir mim koyalım.
5 Nisan Perşembe günü, Hür-
riyet'te Sayın Doğan Hızlan,
'Batoş" adlı köşesinde "Ya ümit-
sizsiniz. I Ya da ümit sizsiniz. I
Ya çaresizsiniz. lYada çare siz-
siniz." dizelerine yer verdi ve
bu dizelerin uzun süredir inter-
nette Behçet Necatigil adıyla
dolaştırıldığını, fakat bundan
emin olmadığını belirtti, kriz
günlerinde "şiirin gücünü"vur-
gulamak için bu dizelere yer
verdiğini açıkladı. Dünkü Hür-
riyet'te (6 Nisan) aynı köşede
Hızlan, şu faks notuna yer ver-
miş:
"Oünkü 'Şiirin değeri krizde
anlaşıldı' başlıklı yazımda, in-
temette Behçet Necatigil'e ait
olduğu rivayet edilen bir şiir-
den söz etmiştim. Şiirin gerçek
sahibi Metin Üstündağ bir faks
çekerek beni ve okurlanmı ay-
dınlattı. Şiir, Metin Üstündağ'm
5 Haziran 1999 tarihli, 395 sa-
yıh Leman dergisindeki 'açık
büfe' köşesindekiyazısının baş-
lığıymış."
0 yazıyı hatırlıyorum ve gör-
düğüm zaman da, kitabımda
yer alan bir cümle olduğunu
fark etmiştim. Gecikmeli ola-
rak, yinelemek isterim: "Çare-
sizseniz, çare sizsiniz" esprisi
benim Kaldınm Yazılan kitabım-
da bulunuyor. Anladım ki bu tip
düzeltmeleri insanın kendisi
yapmazsa, kimse yapmıyor!
Fakat "Senin yazdığın espriy-
miş, bu ise birşiir!" derseniz, di-
yecek lafım kalmaz.
Haklısınız!
2008 İstanbul Olimpiyatları!
Iki hafta önceki Leman der-
gisinde yukandaki başlıkla bir ya-
zı yazmış ve 2008'de Istanbul'da
yapılan "hayali olimpiyattan"
notlar aktarmıştım. Geçen haf-
ta bu köşede belirttiğim gibi,
Hürriyet gazetesi 28 Mart Çar-
şambagünü, bu yazıyı "Intemet-
te dolaşan birgeyik" tanımlama-
sıyla 4. sayfasına aynen almış-
tı. Geçen sürede Hürriyet, bir
düzeltme yapmadı, sadece 2
Nisan Pazartesi günü "Hürri-
yet'e Mektuplar" köşesinde
"Olimpiyat geyikleri haberine
bayıldım" başlıklı ve "cem-
sen@hotmail.com" imzalı bir
"okuyucu mektubu" yayımlan-
dı: "28 Mart tarihligazetenizde-
ki 'olimpiyat geyikleri1
yazınıza
bayıldım. Aslında ikinci kez ba-
yıldığımı itirafetmeliyim. Çünkü
bu yazıyı, birkaç gûn önce Le-
man Dergisi'nde okumuştum.
Vedat Özdemiroğlu 'nun bu ko-
mikyazısını gazetenize alıp bir-
çok insanın okumasını sağlamış
olmanızgüzelbirşey. Ama keş-
ke nereden alındığı belirtilseydi."
Bu dikkatli, sanal okuyucuya
teşekkür ederim.
Elbette komik olması ama-
cıyla yazdığım yazının komik
bulunup beğenilmesi hoşuma
gıder. Dergi okuru dışındaki bir-
çok insana ulaşmanın da hiçbir
sakıncası yok. Ama benim sa-
dece yazımı alıp, imzama gere-
ken saygı gösterilmediği süre-
ce, bu yapılanın adı sanal hor-
tumdur! Ben kimsenin imzasız
yazısını alıp köşeme, dergime
koymadığım sürece, beyin eme-
ğimi korumaya da hakkım var
demektir. Internetteki yağma-
lara dava açtığımda, bana so-
rulan şu: "Ya kazanamazsan?"
Ben sonuçla değil, süreçle ilgi-
leniyorum. Herhangi biryazann
yazısını "Intemetaktarmalı" ku\-
lanmak suç mu, değil mi? Her-
hangi bir yazar olduğuma göre
bunun sonucunu izleyeceğiz.
Eğer kazanamazsam, bu ülke-
de istediğiniz yazarın yazısını
elektronik postadan indirip ya-
yımlama olanağınız var demek-
tir. Demek ki bütün yazariar ve
bütün yazılaryağmaya açık. ör-
neğin tek başınıza bir dergi çı-
karabilirsiniz isterseniz ve bu
dergide, bu ülkenin önde gelen
kalemlerinin yazılarını bir kuruş
telif ödemeden kullanabilirsiniz.
Kullanmak istediğiniz herhangi
bir yazıyı internetten almanız
yeterli. Bu örnek çok büyük, ba-
na yapılan ise küçük. Fakat ya-
pılanın niteliği aynı!
Olimpiyat yazısı, 31 MartCu-
martesi tarihli Star gazetesin-
de de "Aha Olimpiyat" başlığıy-
la ve neredeyse tam sayfa ola-
rak, aynen yayımlandı. Görün-
ce, diyecek laf bulamadım. Sa-
dece şunu düşündüm; bu ga-
zeteler mizaha bu kadar me-
raklıysa, niçin kadrolannda ye-
terli mizahçı banndırmazlar? "In-
temet varken buna gerek yok"
diye mi düşünürler? Oysa bu
ülkede, sevdikleri türden yazı-
lar yazabilecek, karikatürler çi-
zebilecek bir sürü yetenekli mi-
zahçı var. Ama onlar, sadece
"ünü ve vizyonu sağlam" isim-
leri tanıyıp bilirler!
Star gazetesinde 3 Nisan Sa-
lı günü "Vedat'a ayıp etmişiz"
başlıklı bir düzeltme haberi çık-
tı. Bu inceliklerine teşekkür ede-
rim. Ama sorun, kişisel değil ve
bu "beyin transferini" kökten
çözmek gerekiyor. Internete en-
deksli gazetecilik ne kadar doğ-
ru ve sınırian nerede biter? Bu
sorular üzerinde düşünmek ge-
rekiyor.
Yine aynı yazıdan genişçe bir
alıntıya, 2 Nisan Pazartesi gü-
nü Sayın Hasan Pulur, Milli-
yet'teki köşesinde yer verdi.
"Olimpiyat Münafığı" başlıklı bu
yazıda, yine adım geçmiyordu.
Sayın Pulur, bu hatayı 4 Ni-
san'daki köşesinde düzeltip ba-
na hem teşekkür etmiş, hem de
kutlamış. Ben de teşekkür
ederim.
Hepiniz sağolun!
SobeNe biçim saklambaç bu? Ebe
belli... Ha bire sobe, ha bire
sobe...
Işten çıkanlıyor insanlar; bir, iki,
on, bin, on bin, yüz bin.
Sobe...
Sokakta iki boyacı çocuktan
soluk yüzlü olanı diğerini
dürtüklüyor, gıcır gıcır
arabalann önünde:
"Hangisi senin olsun len?"
Sobe...
Üniversiteyi bitirmiş, azman
kentte umut anyor. Trenlerde
soğuk düşlere yatıyor, göz
kapaklannda ürkek kıpırtılar...
Kannca ezmezliğine bakmadan
bariarda kabadayılık yapıyor,
ertesi gün yanm ekmek-köfte
yiyecek. Dövecek ya,
dövülüyor. Memleketten haber
geliyor sonra:
"Baban, annen, kardeşlerin; ev
senin eline bakar, acele dön!"
Sobe...
Belediye otobüsü homurtulu,
zangır zangır... Sıram sıram;
yandan, sağdan, önden,
soldan asık suratiar müzesi.
Sobe...
Rüzgâr, sendika binasının ön
cephesine asılı koskoca
pankartı altüst etmiş,
"Yolsuzluk ve yoksulluğa hayir"
sloganı buruş buruş:
u
YolsuzJuk...yok...hayır"
Sobe...
Möşfik Kenter, geçen hafta
ortasında "Bir Garip Orhan
Ve//"ydi Ankara'da:
Şeytan diyor ki: "Aç pencereyi;
"Bağır, bağır, bağır, sabaha
kadar..."
HAYVANLAR ISMAIL GÜLGEÇ lgulgec@yahoo.com
KtM KtME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turk.net
\.m . «<•
ÇIZGILIK KÂMtL MASARACI
— t • . -
- . a s ." v
- . — - / %•'
• •' , • - •
-*: ~ î "• * * ' - •• -* -
KEDt LEVO APTÜUKA
*BEN
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 7 Nisan
BAKLKALAN..
ttoo'pe Bueûu, piv»uı eOE8>*rrM*em ev BÜ-
YÜK: OZVUARlNCm BAKİ(MAHUUTA8DÛL8AKÎ)
74- YAÇINM OLDÜ.M BİK Ö&iENİM 6ÖRMÜŞ
OLAN SAKİ, ÖSeerM£NUK,KAPIUK, &ZASKEK.-
ÜK GİBİ ÖNEMÜ GÖB£VL£Bİ>E BuLUH/MUŞTU.
ÇOK İSTBUKS/NE KAKŞIH Ş£VHÜÜStAtm.tK
7*P*MA*t/f77 O2AN ÇiieoB YENİÜKÇf SA-
YKJU*Zt>f. AMCAtC, ÖZ OLA/tAK rAŞAMA 8Ü-
YÛK BA6LIU£t, 8IÇ/M OLABAK CH "ÖLÇÛ,
SÖnSNİŞ VBAMAM
K
UYUMUNU Ğ£SÇ£KÎSÖnSNİŞ VBAMAMUYUMUNU Ğ£SÇ£KΣ
TittME&İ İLE DİVAN ŞtfBMlPe ÇOK ÖMGI4U
BİR YEB KA2ANMtŞn.Ö2HÜtt£. GOELLEKİ,
DUT6lMAOW £M m MJUtTTlgl ŞÜBLBK. OLMUS.
<BMÜKHANBU KU88£D£ BUtHOÇSAD* kât?
Gİ&SÖZLBti njZYSIASPK âÖn£NE£ELMİ$rflt.
GÖRÜŞ
EMlN GÜRSES
Karabağ Sorunu
3 Nisan'da Aliyev ve Koçaryan'ı 4 gün sürecek
Karabağ görüşmeleri için Florida'da bir araya ge-
tiren ABD yönetimi, bölgede kendi etkinliğini art-
tırmanın yolunun Karabağ sorununu çözmekten
geçtiğini anlamış görünüyor. 1977-1981 yıllannda
ABD'de ulusal güvenlik danışmanı olan Dr. Zibig-
niew Brzezinski'nin 1997'deki bir yazısına göre
ABD'nin bölgede etkinliğini sağlayabilmesi için,
Ermenistan'ı Rusya'ya bağımlı kılan bu sorunu 'a/c-
tifaracılık' yaparak ve 'karşılıklı tavizlerie' çözmesi
gerekiyor. Bu anlayışla toplantıya ev sahipliği ya-
pan ABD Dışişleri Bakanı Colin Povvell toplantıya
giderken ancak karşılıklı tavizlerie sorunun çözü-
lebileceğini açıkladı.
Sovyetler Biriiği henüz dağılmamışken Gorba-
çov'un refoımlanndan cesaret alan Ermeni grup-
lar, Şubat 1988'de otonom bölge olan Karabağ'da
bölgenin Ermenistan'la birieştirilmesi taleplerini di-
le getiren gösterilere başlamıştı. 1988'de başlayan
çatışmalar, on binlerce insanın hayatını kaybetme-
sine ve yüz binlercesinin mülteci olmasına yol aç-
mış, Mayıs 1994'te Moskova'nın öncülüğünde
atesşkes ilan edilmişti. Çatışmalar arasında Mosko-
va yanlısı Ayaz Muttalibov'un hükümeti Mart
1992'de düşmüş ve yerine Ebulfez Elçibey gel-
mişti. Elçibey, Moskova yanlısı tutumu terk ederek
yüzünü Ankara'ya dönmüştü. Ermeni güçlerin Ka-
rabağ ile Ermenistan arasındaki koridoru ele ge-
çirmesi sonrası Albay Suret Huseyinov'un darbe-
siyle Elçibey, Haziran 1993'te görevden uzaklaştı-
nlmış ve Aliyev göreve gelmişti. Uluslararası ve
bölgesel dengelere göre hareket eden Aliyev ilk iş
olarak Eylül 1994'te Batılı petrol şirketleriyle anlaş-
malar yapmış ve Moskova'yla ilişkileri düzeltme
yolunu seçmişti. Fakat BM Güvenlik Konseyi'nin
kararlanna rağmen (822, 853, 874, 884) Ermeni
güçlerinin işgal ettiği topraklardan çekilmesi sağ-
lanamamış, AGİT Minsk Grubu'nun 9 yıllık çaba-
lan da bir sonuç vermemiştir.
Erivan'daki Ter Petrosyan yönetimi, Karabağ
Ermenilerinin ABD yönetimince de karşı çıkılan ra-
dikal taleplerine direnmekte zorluk çekmekteydi.
Petrosyan Eylül 1997'de verdiği bir demeçte "Ka-
rabağ'ın tam bağımsız olması, Ermenistan'a bağ-
lanmasıya da statünün devamı çözüm için gerçek
bir altematif değildir' diyordu. Petrosyan'ın bu çı-
kışı Karabağ'da tepki yaratmış ve radikallerin bas-
kısı sonucu Petrosyan görevi bırakmışt. Göreve ge-
len Koçaryan ise Ermeni diasporasına dayanan bir
politika izledi ve soykınm konusunu gündemde tu-
tarak Batı'daki Ermenilerden mali destek almanın
yollannı aradı.
Aliyev, Nisan 1999'daki ABD ziyareti sırasındaza-
manın Dışişleri Bakanı Albright'ın kendisinden Ko-
çaryan'la görüşmeler yapmasınt istediğini ve bu ta-
rihten itibaren Koçaryan'la birçok yarariı görüşme
yaptıklannı ifade etmışti. 1999 yazında Başbakan
Sarkisyan ve Meclis Başkanı Demirciyan'ın mec-
lis baskınında öldürülmeleri, Koçaryan'ı radikal ta-
bana ters düşmemek için sert bir tutuma yönelt-
miş, Aliyev'le arasında süren görüşmeleri çıkma-
za sokmuştu.
ABD, uzun dönem Ermenistan'ı kayıncı bir poli-
tika izlemiştir. VVashington yönetiminin Sovyet-
ler'den aynlan cumhuriyetlere yardım için hazıria-
dığı Ozgürlükleri Destekleme Yasast 1992'de Kong-
re'de kabul edilmiş, fakat Azerbaycan'a doğrudan
yardım yasaklanmıştı (Bölüm 907). Brzezinski'ye gö-
re bu karar Ermeni lobisinin çalışmaları sonucu
alınmıştı. Bu tür yaklaşımlar VVashington'ın aracı-
lığını zora sokacaktır. Moskova'nın Erivan yanlısı tu-
tumu da Bakû'da Rusya'ya karşı güveni azaltmış-
tır. Rusya Meclisi Uluslararası llişkiler Komrtesi Baş-
kanı Rogozin'in, bu ay başı Erivan'a gerçekleştir-
diği ziyaret sırasında Ermenistan'la ilişkilere önce-
lik venleceğini ifade etmesi bu kuşkulan arttınyor.
Ermenistan'da özellikle Daşnak hareketi Koçar-
yan'ın, Azerbaycan'da ise partiler koalisyonundan
oluşan Milli Direniş Hareketi Aliyev'in olası taviz-
kâr tutumuna karşı çıkmak için tetikte bekliyorlar.
özellikle ABD ve Rusya gelişmeleri kendi çıkaria-
nna göre yönlendirmeye çahşırken iki liderin elle-
rinde serbestçe kullanabilecekleri kozlan az. Çık-
mazdan fayda sağlayan ABD ve Fransa'daki Er-
meni lobisi banş olursa etkinliğini kaybetmekten kor-
kuyor. Çözümsüzlük birçok insana iş kapısı açmış.
Moskova'nın geleneksel Kafkasya politikası, ABD
petrol şirketlerinde görev almış olan Başkan Yar-
dımcısı DickCheney ve Ulusal Güvenlik Danışmanı
Condoteezza Rice'ın ve Bush ailesınin danışmanı
eski Dışişleri Bakanı James A. Baker gibilerin
hesaplanna takılacak. Rekabet yerine işbirliğinin
egemen kılınması, çözüm için toprak değişiminin
gündeme getirilmesi ise Bakû-Erivan arasında
süren Karabağ sorununun çözümünün ve bölge hal-
kının zenginliğinin yolunu açmaya yardımcı olabilir.
E-mail: emingurses@yahoo.com
Fax: 0212 513 85 95
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8
1 2 3 4 5 6 7
SOLDAN SAĞA:
1/ Güneş'in ..
görûnürdeki
bir yıllık hare- 2
ketini yaptığı 3
çember. 2/Te- 4
kerleğin orta-
sında, ağaç
parmaklıkla-
nn sokulduğu
çevresi delikli «
ağırşak... Mü-
rekkebikurut-
makta kullanılan ince
kum. 3/ Halojenler -|
grubunun dördüncü 2
ametali olan yalın ci- 3
sim... Erkek geyik. 4/
Bir ay adı. 5/ Hayat
arkadaşı... " — Ha-
nım'ın Gündüz Düş-
len: trfan Tözüm'ün
filmi. 6/ Eldiven ya-
pımında kullanılan iş-
lenmiş domuz derisi... Lübnan'ın plaka işareti. II
Asya'da bir ülke. 8/ Önceden verilen güvence pa-
rası... Yemin. 9/ Giysi kolu... Keman yayı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Tip dilinde sara hastahğına verilen ad. 2/ Küçük
körfez... Kötülük, fenalık.3/Fransa'dabirkent... Yer
jimnastiğinde, vücudun yatıştan ayaküstü duruma
geçmesi. 4/ Doğaçtan. 5/ Eski dilde ayak... Tekir-
dağ'ın bir ilçesi. 6/ "Gül — sümbül perişan, bağ-
zânn şevki yok" (R. Mahmut Ekrem). 7/ Düşünü-
lenin tersini söyleyerek yapılan ince alay... Bir ya-
ğış şekli. 8/ Kesici araçların kabı... Dal, kol. 9/ Koç
burcuna eskiden verilen ad... Bir cetvel türü.