23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
7 NİSAN 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Araımzdaki hayalet Yönetme iradesinden yoksun iktidann hayaleti dolaşıyor. Halkın gözünden düşmüş, siyaset yapma yeteneklerini yitirmiş insanlar konuşuyor, konuşuyor, konuşuyor... Iki okurumuz iki ileti gönderdi. Paylaşalım jstedik.. llki, Nazmi Kal'dan... Örsan Öymen ile Hüsamettin Çelebi'nin Ismet Inönü ile yıllar önce yaptıkları röportajdan bir alıntı. Ismet Paşa, şunları söylüyor: "Politikayla uğraşacak olanlann, politika hayatında hizmet edebilmeleri, muvaffak olabilmeleri, yeni işler yapabilmeleri için tek esaslı vasfa ihtiyaçlan vardır. Bu ihtiyaç, özellikle demokratik rejimde ve çok partili hayatta temel unsuru teşkil eder. Politikacının sözüne güvenilir olması lazımdır. Politikacı olarak memleket karşısında yapacağım, yapmayacağım işler şunlar diye söz söylediği zaman, adamın ciddi söylediği, inandığı ve sözüne güvenilerek arkasından gidilebilecek bir insan olduğu kanaati yayılmalıdır. Politikayı avutma, aldatma zannetmek, onun zerresini anlamamak demektir. Politika yüksek bir sanattır." Diğer ileti de M. Kemal Ertuğrul'dan. O da Albert Einstein'ın sözünü anımsatıyor: "Hiçbir akıl, kendi yaratttğı sorunu çözmeye muktedir değildir." ISIK KANSl CHP üst yönetimi, örgütü içindeki kaynamayı görmezlikten gelip parti yayın organı "gün-dem"de Zaman gazetesi yazarlannın çok değerli buldukları yazılarına geniş yerier vermeye dursun, biz solda yeni oluşum arayışlanndan edindiğimiz izlenimleri aktaralım. Eski SHP Genel Başkanı Erdal Inönü'ye deıienip toparlanmada sorumluluk yüklenmesi konusundaki ısrarlar sürüyor. Erdal Inönü ismi üzerinde duranların temel hareket noktası şöyle özetlenebilir: "CHP kunılduğundan bu yana, partinin genel ilkelehni benimseyen, ancak uygulamaya dönük farklı bakış açılanna sahip çeşitli düşünce gruplannı her zaman içinde banndırmıştır. Avrupa 'daki sosyal demokrat partilere de baktığımızda bunun örneklerini görürüz. CHP'nin üye yapısı, yönetim yelpazesi hiçbir zaman tornadan çıkmış gibi tek tip , insanlardan oluşmamıştır. CHP'nin geleneğinde bu Guç biPliği vardır ve parti içi demokrasinin gereği de budur. Oysa bugünkü CHP, neredeyse tek adam ve o tek adama bağlı olanlar tarafından yönetilen bir parti görünümündedir. Bu koşullarda, geçmişteki geleneğe, parti ilkelerine saygılı çoğulculuğu sağlayacak bir 'güç birliği' hareketine ve bu güç bihiğini sağlayabilecek kişilere de gereksinim duyuluyor. Bu kişilerin başında da Erdal Inönü geliyor." Insanın aklına ister istemez "Niye parti değil de, güç birliği hareketi" sorusu düşüyor doğal olarak. Onun yanıtını da veriyorlar: "Bundan bir süre önce solda üçlü biryapı vardı: SHP- CHP-DSP. SHP ve CHP biheştikten sonra üçlü yapı ikiye indi. Amaç, yine üçlü biryapıya dönmek değil, 12 Eylülsonrası koşullarda içinden yeni partiler üretmiş olan CHP'nin kucaklayıcı kitle partisi niteliğini yeniden yakalayabilmek. DSP'lisiyle, CHP'lisiyle, SHP'lisiyle asgari müştereklerde buluşulduğunda, yeni, güvenilir isimlerte bir çerçeve yapı oluştuğunda sorun zaten kendiliğinden çözülür." ISSIZ ODA YAZILARI VEDAT ÖZDEMİROĞLL ~ Çaresizseniz, Çare Sizsiniz! Bu aforizmayı, yıllar önce, ilk olarak dergide yazmış ve daha sonra da basım tarihı 1990 olan "Kaldınm Yazıları" adlı ilk kita- bıma da almıştım. Birkaç yıl sonra bir reklam şirketi, bir ilaç kampanyasında bu sJoganı izin- siz olarak kullandı. Yasal süreç başlıyordu ki küçük bir firma olduklarını söyleyen reklamcı şahsın ricalan üzerine davadan vazgeçtim. Sadece Leman'a birdüzeltme metnı yoHadı. Bu- raya bir mim koyalım. 5 Nisan Perşembe günü, Hür- riyet'te Sayın Doğan Hızlan, 'Batoş" adlı köşesinde "Ya ümit- sizsiniz. I Ya da ümit sizsiniz. I Ya çaresizsiniz. lYada çare siz- siniz." dizelerine yer verdi ve bu dizelerin uzun süredir inter- nette Behçet Necatigil adıyla dolaştırıldığını, fakat bundan emin olmadığını belirtti, kriz günlerinde "şiirin gücünü"vur- gulamak için bu dizelere yer verdiğini açıkladı. Dünkü Hür- riyet'te (6 Nisan) aynı köşede Hızlan, şu faks notuna yer ver- miş: "Oünkü 'Şiirin değeri krizde anlaşıldı' başlıklı yazımda, in- temette Behçet Necatigil'e ait olduğu rivayet edilen bir şiir- den söz etmiştim. Şiirin gerçek sahibi Metin Üstündağ bir faks çekerek beni ve okurlanmı ay- dınlattı. Şiir, Metin Üstündağ'm 5 Haziran 1999 tarihli, 395 sa- yıh Leman dergisindeki 'açık büfe' köşesindekiyazısının baş- lığıymış." 0 yazıyı hatırlıyorum ve gör- düğüm zaman da, kitabımda yer alan bir cümle olduğunu fark etmiştim. Gecikmeli ola- rak, yinelemek isterim: "Çare- sizseniz, çare sizsiniz" esprisi benim Kaldınm Yazılan kitabım- da bulunuyor. Anladım ki bu tip düzeltmeleri insanın kendisi yapmazsa, kimse yapmıyor! Fakat "Senin yazdığın espriy- miş, bu ise birşiir!" derseniz, di- yecek lafım kalmaz. Haklısınız! 2008 İstanbul Olimpiyatları! Iki hafta önceki Leman der- gisinde yukandaki başlıkla bir ya- zı yazmış ve 2008'de Istanbul'da yapılan "hayali olimpiyattan" notlar aktarmıştım. Geçen haf- ta bu köşede belirttiğim gibi, Hürriyet gazetesi 28 Mart Çar- şambagünü, bu yazıyı "Intemet- te dolaşan birgeyik" tanımlama- sıyla 4. sayfasına aynen almış- tı. Geçen sürede Hürriyet, bir düzeltme yapmadı, sadece 2 Nisan Pazartesi günü "Hürri- yet'e Mektuplar" köşesinde "Olimpiyat geyikleri haberine bayıldım" başlıklı ve "cem- sen@hotmail.com" imzalı bir "okuyucu mektubu" yayımlan- dı: "28 Mart tarihligazetenizde- ki 'olimpiyat geyikleri1 yazınıza bayıldım. Aslında ikinci kez ba- yıldığımı itirafetmeliyim. Çünkü bu yazıyı, birkaç gûn önce Le- man Dergisi'nde okumuştum. Vedat Özdemiroğlu 'nun bu ko- mikyazısını gazetenize alıp bir- çok insanın okumasını sağlamış olmanızgüzelbirşey. Ama keş- ke nereden alındığı belirtilseydi." Bu dikkatli, sanal okuyucuya teşekkür ederim. Elbette komik olması ama- cıyla yazdığım yazının komik bulunup beğenilmesi hoşuma gıder. Dergi okuru dışındaki bir- çok insana ulaşmanın da hiçbir sakıncası yok. Ama benim sa- dece yazımı alıp, imzama gere- ken saygı gösterilmediği süre- ce, bu yapılanın adı sanal hor- tumdur! Ben kimsenin imzasız yazısını alıp köşeme, dergime koymadığım sürece, beyin eme- ğimi korumaya da hakkım var demektir. Internetteki yağma- lara dava açtığımda, bana so- rulan şu: "Ya kazanamazsan?" Ben sonuçla değil, süreçle ilgi- leniyorum. Herhangi biryazann yazısını "Intemetaktarmalı" ku\- lanmak suç mu, değil mi? Her- hangi bir yazar olduğuma göre bunun sonucunu izleyeceğiz. Eğer kazanamazsam, bu ülke- de istediğiniz yazarın yazısını elektronik postadan indirip ya- yımlama olanağınız var demek- tir. Demek ki bütün yazariar ve bütün yazılaryağmaya açık. ör- neğin tek başınıza bir dergi çı- karabilirsiniz isterseniz ve bu dergide, bu ülkenin önde gelen kalemlerinin yazılarını bir kuruş telif ödemeden kullanabilirsiniz. Kullanmak istediğiniz herhangi bir yazıyı internetten almanız yeterli. Bu örnek çok büyük, ba- na yapılan ise küçük. Fakat ya- pılanın niteliği aynı! Olimpiyat yazısı, 31 MartCu- martesi tarihli Star gazetesin- de de "Aha Olimpiyat" başlığıy- la ve neredeyse tam sayfa ola- rak, aynen yayımlandı. Görün- ce, diyecek laf bulamadım. Sa- dece şunu düşündüm; bu ga- zeteler mizaha bu kadar me- raklıysa, niçin kadrolannda ye- terli mizahçı banndırmazlar? "In- temet varken buna gerek yok" diye mi düşünürler? Oysa bu ülkede, sevdikleri türden yazı- lar yazabilecek, karikatürler çi- zebilecek bir sürü yetenekli mi- zahçı var. Ama onlar, sadece "ünü ve vizyonu sağlam" isim- leri tanıyıp bilirler! Star gazetesinde 3 Nisan Sa- lı günü "Vedat'a ayıp etmişiz" başlıklı bir düzeltme haberi çık- tı. Bu inceliklerine teşekkür ede- rim. Ama sorun, kişisel değil ve bu "beyin transferini" kökten çözmek gerekiyor. Internete en- deksli gazetecilik ne kadar doğ- ru ve sınırian nerede biter? Bu sorular üzerinde düşünmek ge- rekiyor. Yine aynı yazıdan genişçe bir alıntıya, 2 Nisan Pazartesi gü- nü Sayın Hasan Pulur, Milli- yet'teki köşesinde yer verdi. "Olimpiyat Münafığı" başlıklı bu yazıda, yine adım geçmiyordu. Sayın Pulur, bu hatayı 4 Ni- san'daki köşesinde düzeltip ba- na hem teşekkür etmiş, hem de kutlamış. Ben de teşekkür ederim. Hepiniz sağolun! SobeNe biçim saklambaç bu? Ebe belli... Ha bire sobe, ha bire sobe... Işten çıkanlıyor insanlar; bir, iki, on, bin, on bin, yüz bin. Sobe... Sokakta iki boyacı çocuktan soluk yüzlü olanı diğerini dürtüklüyor, gıcır gıcır arabalann önünde: "Hangisi senin olsun len?" Sobe... Üniversiteyi bitirmiş, azman kentte umut anyor. Trenlerde soğuk düşlere yatıyor, göz kapaklannda ürkek kıpırtılar... Kannca ezmezliğine bakmadan bariarda kabadayılık yapıyor, ertesi gün yanm ekmek-köfte yiyecek. Dövecek ya, dövülüyor. Memleketten haber geliyor sonra: "Baban, annen, kardeşlerin; ev senin eline bakar, acele dön!" Sobe... Belediye otobüsü homurtulu, zangır zangır... Sıram sıram; yandan, sağdan, önden, soldan asık suratiar müzesi. Sobe... Rüzgâr, sendika binasının ön cephesine asılı koskoca pankartı altüst etmiş, "Yolsuzluk ve yoksulluğa hayir" sloganı buruş buruş: u YolsuzJuk...yok...hayır" Sobe... Möşfik Kenter, geçen hafta ortasında "Bir Garip Orhan Ve//"ydi Ankara'da: Şeytan diyor ki: "Aç pencereyi; "Bağır, bağır, bağır, sabaha kadar..." HAYVANLAR ISMAIL GÜLGEÇ lgulgec@yahoo.com KtM KtME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turk.net \.m . «<• ÇIZGILIK KÂMtL MASARACI — t • . - - . a s ." v - . — - / %•' • •' , • - • -*: ~ î "• * * ' - •• -* - KEDt LEVO APTÜUKA *BEN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 7 Nisan BAKLKALAN.. ttoo'pe Bueûu, piv»uı eOE8>*rrM*em ev BÜ- YÜK: OZVUARlNCm BAKİ(MAHUUTA8DÛL8AKÎ) 74- YAÇINM OLDÜ.M BİK Ö&iENİM 6ÖRMÜŞ OLAN SAKİ, ÖSeerM£NUK,KAPIUK, &ZASKEK.- ÜK GİBİ ÖNEMÜ GÖB£VL£Bİ>E BuLUH/MUŞTU. ÇOK İSTBUKS/NE KAKŞIH Ş£VHÜÜStAtm.tK 7*P*MA*t/f77 O2AN ÇiieoB YENİÜKÇf SA- YKJU*Zt>f. AMCAtC, ÖZ OLA/tAK rAŞAMA 8Ü- YÛK BA6LIU£t, 8IÇ/M OLABAK CH "ÖLÇÛ, SÖnSNİŞ VBAMAM K UYUMUNU Ğ£SÇ£KÎSÖnSNİŞ VBAMAMUYUMUNU Ğ£SÇ£KΣ TittME&İ İLE DİVAN ŞtfBMlPe ÇOK ÖMGI4U BİR YEB KA2ANMtŞn.Ö2HÜtt£. GOELLEKİ, DUT6lMAOW £M m MJUtTTlgl ŞÜBLBK. OLMUS. <BMÜKHANBU KU88£D£ BUtHOÇSAD* kât? Gİ&SÖZLBti njZYSIASPK âÖn£NE£ELMİ$rflt. GÖRÜŞ EMlN GÜRSES Karabağ Sorunu 3 Nisan'da Aliyev ve Koçaryan'ı 4 gün sürecek Karabağ görüşmeleri için Florida'da bir araya ge- tiren ABD yönetimi, bölgede kendi etkinliğini art- tırmanın yolunun Karabağ sorununu çözmekten geçtiğini anlamış görünüyor. 1977-1981 yıllannda ABD'de ulusal güvenlik danışmanı olan Dr. Zibig- niew Brzezinski'nin 1997'deki bir yazısına göre ABD'nin bölgede etkinliğini sağlayabilmesi için, Ermenistan'ı Rusya'ya bağımlı kılan bu sorunu 'a/c- tifaracılık' yaparak ve 'karşılıklı tavizlerie' çözmesi gerekiyor. Bu anlayışla toplantıya ev sahipliği ya- pan ABD Dışişleri Bakanı Colin Povvell toplantıya giderken ancak karşılıklı tavizlerie sorunun çözü- lebileceğini açıkladı. Sovyetler Biriiği henüz dağılmamışken Gorba- çov'un refoımlanndan cesaret alan Ermeni grup- lar, Şubat 1988'de otonom bölge olan Karabağ'da bölgenin Ermenistan'la birieştirilmesi taleplerini di- le getiren gösterilere başlamıştı. 1988'de başlayan çatışmalar, on binlerce insanın hayatını kaybetme- sine ve yüz binlercesinin mülteci olmasına yol aç- mış, Mayıs 1994'te Moskova'nın öncülüğünde atesşkes ilan edilmişti. Çatışmalar arasında Mosko- va yanlısı Ayaz Muttalibov'un hükümeti Mart 1992'de düşmüş ve yerine Ebulfez Elçibey gel- mişti. Elçibey, Moskova yanlısı tutumu terk ederek yüzünü Ankara'ya dönmüştü. Ermeni güçlerin Ka- rabağ ile Ermenistan arasındaki koridoru ele ge- çirmesi sonrası Albay Suret Huseyinov'un darbe- siyle Elçibey, Haziran 1993'te görevden uzaklaştı- nlmış ve Aliyev göreve gelmişti. Uluslararası ve bölgesel dengelere göre hareket eden Aliyev ilk iş olarak Eylül 1994'te Batılı petrol şirketleriyle anlaş- malar yapmış ve Moskova'yla ilişkileri düzeltme yolunu seçmişti. Fakat BM Güvenlik Konseyi'nin kararlanna rağmen (822, 853, 874, 884) Ermeni güçlerinin işgal ettiği topraklardan çekilmesi sağ- lanamamış, AGİT Minsk Grubu'nun 9 yıllık çaba- lan da bir sonuç vermemiştir. Erivan'daki Ter Petrosyan yönetimi, Karabağ Ermenilerinin ABD yönetimince de karşı çıkılan ra- dikal taleplerine direnmekte zorluk çekmekteydi. Petrosyan Eylül 1997'de verdiği bir demeçte "Ka- rabağ'ın tam bağımsız olması, Ermenistan'a bağ- lanmasıya da statünün devamı çözüm için gerçek bir altematif değildir' diyordu. Petrosyan'ın bu çı- kışı Karabağ'da tepki yaratmış ve radikallerin bas- kısı sonucu Petrosyan görevi bırakmışt. Göreve ge- len Koçaryan ise Ermeni diasporasına dayanan bir politika izledi ve soykınm konusunu gündemde tu- tarak Batı'daki Ermenilerden mali destek almanın yollannı aradı. Aliyev, Nisan 1999'daki ABD ziyareti sırasındaza- manın Dışişleri Bakanı Albright'ın kendisinden Ko- çaryan'la görüşmeler yapmasınt istediğini ve bu ta- rihten itibaren Koçaryan'la birçok yarariı görüşme yaptıklannı ifade etmışti. 1999 yazında Başbakan Sarkisyan ve Meclis Başkanı Demirciyan'ın mec- lis baskınında öldürülmeleri, Koçaryan'ı radikal ta- bana ters düşmemek için sert bir tutuma yönelt- miş, Aliyev'le arasında süren görüşmeleri çıkma- za sokmuştu. ABD, uzun dönem Ermenistan'ı kayıncı bir poli- tika izlemiştir. VVashington yönetiminin Sovyet- ler'den aynlan cumhuriyetlere yardım için hazıria- dığı Ozgürlükleri Destekleme Yasast 1992'de Kong- re'de kabul edilmiş, fakat Azerbaycan'a doğrudan yardım yasaklanmıştı (Bölüm 907). Brzezinski'ye gö- re bu karar Ermeni lobisinin çalışmaları sonucu alınmıştı. Bu tür yaklaşımlar VVashington'ın aracı- lığını zora sokacaktır. Moskova'nın Erivan yanlısı tu- tumu da Bakû'da Rusya'ya karşı güveni azaltmış- tır. Rusya Meclisi Uluslararası llişkiler Komrtesi Baş- kanı Rogozin'in, bu ay başı Erivan'a gerçekleştir- diği ziyaret sırasında Ermenistan'la ilişkilere önce- lik venleceğini ifade etmesi bu kuşkulan arttınyor. Ermenistan'da özellikle Daşnak hareketi Koçar- yan'ın, Azerbaycan'da ise partiler koalisyonundan oluşan Milli Direniş Hareketi Aliyev'in olası taviz- kâr tutumuna karşı çıkmak için tetikte bekliyorlar. özellikle ABD ve Rusya gelişmeleri kendi çıkaria- nna göre yönlendirmeye çahşırken iki liderin elle- rinde serbestçe kullanabilecekleri kozlan az. Çık- mazdan fayda sağlayan ABD ve Fransa'daki Er- meni lobisi banş olursa etkinliğini kaybetmekten kor- kuyor. Çözümsüzlük birçok insana iş kapısı açmış. Moskova'nın geleneksel Kafkasya politikası, ABD petrol şirketlerinde görev almış olan Başkan Yar- dımcısı DickCheney ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoteezza Rice'ın ve Bush ailesınin danışmanı eski Dışişleri Bakanı James A. Baker gibilerin hesaplanna takılacak. Rekabet yerine işbirliğinin egemen kılınması, çözüm için toprak değişiminin gündeme getirilmesi ise Bakû-Erivan arasında süren Karabağ sorununun çözümünün ve bölge hal- kının zenginliğinin yolunu açmaya yardımcı olabilir. E-mail: emingurses@yahoo.com Fax: 0212 513 85 95 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 1 2 3 4 5 6 7 SOLDAN SAĞA: 1/ Güneş'in .. görûnürdeki bir yıllık hare- 2 ketini yaptığı 3 çember. 2/Te- 4 kerleğin orta- sında, ağaç parmaklıkla- nn sokulduğu çevresi delikli « ağırşak... Mü- rekkebikurut- makta kullanılan ince kum. 3/ Halojenler -| grubunun dördüncü 2 ametali olan yalın ci- 3 sim... Erkek geyik. 4/ Bir ay adı. 5/ Hayat arkadaşı... " — Ha- nım'ın Gündüz Düş- len: trfan Tözüm'ün filmi. 6/ Eldiven ya- pımında kullanılan iş- lenmiş domuz derisi... Lübnan'ın plaka işareti. II Asya'da bir ülke. 8/ Önceden verilen güvence pa- rası... Yemin. 9/ Giysi kolu... Keman yayı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tip dilinde sara hastahğına verilen ad. 2/ Küçük körfez... Kötülük, fenalık.3/Fransa'dabirkent... Yer jimnastiğinde, vücudun yatıştan ayaküstü duruma geçmesi. 4/ Doğaçtan. 5/ Eski dilde ayak... Tekir- dağ'ın bir ilçesi. 6/ "Gül — sümbül perişan, bağ- zânn şevki yok" (R. Mahmut Ekrem). 7/ Düşünü- lenin tersini söyleyerek yapılan ince alay... Bir ya- ğış şekli. 8/ Kesici araçların kabı... Dal, kol. 9/ Koç burcuna eskiden verilen ad... Bir cetvel türü.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear