Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 17 NİSAN 2001 SALJ
14 T L J R kultur(g cumhuriyet.com.tr
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
Aziz Nesm bize bizi izletiyor"AzJzname" Ankara Devlet Tiyatrosu'nda
ilk sahnelendiğinde Aziz Nesbı'i yeni kay-
betmiştik. Oysa yönetmen Yücei Erten bu
çahşmayı yazara 80. yaş günü armağam ola-
rak hazırlamıştı. Oyıın, sahnelenişinin ardm-
dan Uluslararası Istanbul Tiyatro Festivali'ne
katıldı. Beş yıl boyunca kapalı gişe oynadı.
Sonra Devlet Tiyatrolan'nda sarsıntılar baş-
ladı. Başrol oyunculanndan Seriıat Nalban-
toğlıı'nun işten çıkanlması, "Aziznaıne''nin
göstenmden kaldınlması, Yücel Erten'in
DevJet Tiyatrolan'ndan emekli olması, ar-
duıdan I. Perde Operasyonu ve kısa süre son-
ra da içinde yaşamakta olduğumuz kriz...
Ankara'da yıllardır tiyatro adına doğru iş-
ler yapmak için emek veren bir genç adam,
Murat Karahüseyinoğhı işte bu süreç içinde
Oteid Hyatro adını verdiği özel tiyatrosunu
yaşama geçirdi. Seyirciyle yeniden buluştur-
mak ıçin uzun süredir çırpındığı eski bir ti-
yatro salonunun onanmını tamamlayama-
dan. . Tiyatrosunun iJk oyunu da yeni bir
"Arizname" yapımı oldu. Şimdilik sürekli
bir sahneye yerleşilemeyeceğinin bilincinde
olan Yücel Erten, oyunu, esnek, her sahneye
uyabilir, kolay taşınabilirbirtasanm, giysi ve
hareket düzeni içinde yorumlamıştı. Eski
kadronun ustalanndan Serhat Nalbantoğlu
ve Hüseyin Avni Danyal'm başı çektiği yapı-
mıngeri kalan oyunculan DT-DTCF-Bilkent
kökenli genç sanatçılar ile yıllann ErcanDe-
mirel'ınden oluşuyordu. Müzık yıne Turgay
Erdener'ın, dans düzeni SatimaSökmen'in...
Oyunun Ankara'daki basın galası 17 Şu-
bat'ta 100. Yıl Kültür Merkezi - Tiyatro Sa-
lonu'nda yapıldı. Oyun sahneye alabildiğine
yakışmış. salonu tıka basa dolduran seyirci
ise ızlediği olayın coşkulu bir parçası oluver-
miştı. Kriz yoldaydı. Türk paralannın -daha
sonra "rastiajıtryia" olduğu söylenen- dola-
ra çevrildiği, bankalann Merkez Banka-
sı 'ndan dolar çektiği günlerin/gecelerin son-
dan bir öncesi. Nesin Usta'nm Türkiye'nin
tüm zamanlannı kapsayabilen öngörüsünün
ürünleri olan öykü, deneme ve seslenişleri
usta işi bir eklemleme, şarkı ve dans düzeni
ıçınde gözler önünde akarken krizin eşiğin-
de olduğumuzu bilen bir tek sanatçı var mıy-
dı, bir tek seyirci var mıydı salonda o gece?
Hiç sanmıyorumr
Nesin üsta'ııın bilgdigi
Öysa Nesin Usta, olan biten, olacak bite-
cek her şeyi görmüşçesine, toplumsal-politik
tarihimizin bunahmlı aşamalannda hep kar-
şımıza çıkan "aldatan"/ "aldanan" karşıth-
ğını, msanlanmızdakı "cinlik'' ve "safbk"
özellıklerinin kördüğüm olmuşluğunu,
"8101" ile "duygu"nun bir türlü denge kura-
madığı bir yasantılar dünyasında yuvarlanıp
gıdışimizi, çoğunlukla gülümseterek, arada
sırada kahkaha attırarak, ama hep düşündü-
Oteld Tlyatro'nun sahneiediği 'Aazname'yi koşullannız ne olursa olsun izteyin_.
rerek anlatmaktaydı bize. Bize bizi izlettir-
mekteydi...
Yergi, fars, an gûlmece
tşleri tıkmndayken solu amansızca eleşti-
ren, durumu bozuldukça sola hak veren, ne-
redeyse militan düşüncelere saplanan, işleri
düzeldikçe de adım adım saga kayarak eski
konumuna yerleşen vatandaşımızın öyküsü,
şu anda yaşadığımız günleri dile getirmiyor
muydu? Bir zamanlar işçilerin benimsediğı
-ağır biçimde tepki alan- sloganlan gün ge-
lip de esnafin ve/ya da hak arama tarağında
bezi olmayanlann sahiplenebileceğini yıllar
öncesinden düşünmüştü Usta.
Yücel Erten, kolayca sulandınlabilecek ve
doğaçlama eklemelerle arsızlaştırabilecek
güldürü/yergi malzemesini hem yazara say-
gılı bir biçimde, düşünsel bir uzaklıktan sey-
redilebilir kılarken hem de farsın ve an gül-
mecenin boyutlannı sanatsal kılan, inceJikli,
görsel buluşlarla bezemiş oyunu. Sahne ola-
yı, oyuncuyu kan ter içinde bırakmayan ama
hızlı devinimden de ödün vermeyen "söz"lü,
"şaıta"lı ve '*dans''lı bir hareket düzeni ıçın-
de tablodan tabioya akıyor.
Oyunun başını, yarattıklan kimi kompo-
zisyonlarda -yapım değişmiş olsa da- altıncı
yıla giren, kimi kompozisyonlan ise yeni üst-
lenen Serhat Nalbantoğlu ve Hüseyin Avni
Danyal çekiyor.
Devlet Tiyatrolan'ndan yetişmiş sanatçıla-
nn, içinde bulunduğumuz yıllardaki orta ku-
şağı içinde sivrilen bu iki oyuncudan tiyatro-
muzun daha öte düzeyde de yararlanacağuu
umanm. Hüseyin Avni Danyal'm Ankara
Devlet Tiyatrosu yapımı "Ghetto"daki ünlü
gestapo şefini büyük başanyla canlandırdı-
ğmı da anımsatalım.
Ozeltiyatrolarkrizde
"Aazname" ekibine yeni yapımla katılan
Ercan Demirel'in, Ünsal Coşar'ın, Serhat
Mustafa Kıhç'ın, Emre Karayel'in, öztem
Baçkaya'nın, Gizem Erdem'in ekip oyununa
uyumlu katkısı yanında, bireysel kompozis-
yonlardaki albenili yorumlanna da dikkat çe-
kelım. Oyunun ilk kadrosundaki sanatçılann
da gözlerini parlatan düzeyde... Belli ki tut-
kuyla çalışılmış, belli ki hiçbir aynntısı rast-
lantıya bırakıhnamış bir çahşma. Yücel Er-
ten'in Yücel Erten'i mahçup etmediği...
Şu anda tiyatro salonu olmasa da başkent
yeni bir özel tiyatro kazandı. Öteki Tiyatro ve
"Azizname" şimdilerde Istanbul ve Ankara
ağırlıklı bir gösteri düzeni izliyor. Bir sakın-
ca, oyunlarını götürdükleri her salonda ayru
sanatsal atmosfen yakalayamama olasılığı.
Yıllarca sürmüş bir deneyim sonucu ku-
rumlaşmış özel tiyatroian gerek seyircinin
gerekse devletin sahiplenmesi gerektiğini
uzunca bir yazıda, hem de krizden önce dile
getirmiştim (yazılış 18 Şubat, kriz 19 Şubat,
yayımlanış 20 Şubat).
Krizden bu yana tiyatrolar en az yan yan-
ya seyirci yitirdi, 50 yılı aşmış Dormen Ti-
yatrosu kapısına kilit vurdu, Tiyatro Kare ka-
panmakla kapanmamak arasında bocalıyor.
Kenter Tiyatrosu, Tiyatro tstanbul ve tiyatro
tarihimizi oluşturan birdolu başka özel tiyat-
ro sıkıntıda. Turneler seyirci azlığından ya-
nda kesiliyor. Öteki Tiyatro'yu tam kriz aşa-
masında kamuoyuna sunan Murat Karahüse-
yınoğlu'na şans dilemekten başka ne gelir
elden...
Kötü bir gidiş içindeyiz. Sanat ve kültür
adına
<
*yıkılan''ın yeniden kurulmasının çok
zor olduğunu, sanatçı ve sanat yoksunluğu-
nun acısını da en çok gelecekte bizim ülke-
mizin çocuklannın çekeceğinı düşünerek dü-
zeyli tiyatro yapımlannı tüm zor koşullara
karşın izlememiz gerektiğini düşünüyorum.
Ülkemizde güzelliklerin de üretildiğinin bir
kez daha bilincine varmak için. Bozuk mo-
ralimizi düzeltmek için.
Kültür ve sanatı "parah" olduğumuz gün-
lerin "lüks tüketim"ı sayarsak gün gelir, pa-
ramız olsa biJe ne kültür kalmıştır geriye ne
de şimdi değerinın bilincine varmadığımız
sanat insanları...
"Azizııame''yi koşullannız ne olursa olsun
izleyin.
Karanlık Oda
Dışmda Fotoğraflar
Kültür Servisi - Pa-
mukbank Fotoğraf Ga-
lerisi'nde yann 'Işık
Açık! Karanhk Oda
Dışuıda Fotoğraflar
1
sergisi açılıyor. Daha
önce Ingiltere'de sergi-
lenen ve büyük ilgiyle
karşılanan sergi, 19
Mayıs'a kadar açık ka-
lacâk.
Sergı, fotoğrafın salt
bir çoğaltma aracı ol-
makla kalmayıp aynı
zamanda yoruma da
olanak tanıyan bir araç
olarak önemine dikkat
çekiyor.
Ingiltere'nin önde
gelen dört baskı stüd-
yosunun. her biri ünlü
fotoğraf sanatçılanna
ait arşivlerindeki fo-
toğraflara farklı baskı
tekniklerıni uygulaya-
rak ortaya çıkarttıklan
sergi, kullanılan tek-
niklerin, görüntüler ve
anJamlanru nasıl etki-
lediğini kavramaya ça-
lışıyor. Her biri aynı
tamanda sanatçılarca
işletilen Coriander
Studk», 31 Studio, Per-
maprint ve Stoneman
Graphics adlı stüdyo-
lann serigrafi platin
baskı, pıgment transfer
ve fotogravür gibi bas-
kı tekniklerini kullana-
rak oluşturduklan ser-
gi 55 fotoğraftan olu-
şuyor. Sergide fotoğ-
raflanna farklı baskı
teknikleri uygulanan
fotoğrafçılardan bazı-
lan Eve Arnoid, Fleter
Blake, Vktor Burgin,
Lewis Carroü, Fay
Godvvin, Richard Ha-
miltoa,DavidHiscock,
Anisb Kapoor, LJnda
McCartney, Bnıce
McLean, Lee Miller,
John SvvanneL, Gavin
Turk,RachelWhitere-
ad.
Sergi kapsamında
aynca, Pamukbank Fo-
toğraf Galerisi ve Mi-
mar Sinan Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakül-
tesi Fotoğraf Bölümü
işbirliğıyle bir seminer
de gerçekleştirilecek.
18 Nisan saat 17.00-
19.00 arasında MSÜ
oditoryumunda ger-
çekleştirilecek semine-
re, aynı zamanda ser-
gide de çalışmalan bu-
lunan baskı uzmanlan
Michael \Vani Paul
Caffell ve Max Caffeü,
îngiltere'den konuşma-
cı olarak katılacaklar.
Bernardo Bertolucci hala tartışılan 'Devrimden Önce'yi 23 yaşında çekmişti
Devrim gönülde yeşerir, kafada büyür
CUMHURCANBAZOĞLU
Hafta sonu dolu salonlarla
yola çıkan festivale, sinemase-
verin ilgisi giderek artıyor. Bu
yıl en zor izlenen filmlere bile
yer bulmak kolay değil. Emek
Sineması günü Tavernier'nin
Sil Baştan'ıyla açıyor. Yıllar
önce Türkiye'de gösterime gir-
diğinde Noiret'nin üstün oyun-
culuğu ve Isabelle Huppert ın
taze güzellığıyle önemli ölçü-
de seyirci toplamış film, otuz-
lann sonunda Senegal'de gö-
revli bir 'ahlaksız' polisin kişi-
liğinde, dünyanın kötülüklerini
sorgulayan, gerilim yanı fazla,
komediyle vahşeti at başı ve-
ren, kameranın son derece ha-
reketli olduğu bir yorum.
Unman'ın Sadakatsiz'l
Emek'in programındaki di-
ğer fılmlerden Sadakatsiz ise
Bcrgman'la UUman'ın yıllar-
dır süregelen sanatsal alışveri-
şinde yeni bir adım. Bu kez
Bergman yazmış, Ullman da
çekmiş. Dördüncü uzun met-
rajhsında Ullman,
Bergman'ın birebir ya-
şadığı sadakatsizliği
anlatmaya soyunuyor.
Atlas'uı ilk filmi
BirBkte'de lsveçli genç
yönetmen Moodysson
ise 70'lerin başında
Avrupa'da yaygın ko-
mün yaşantısını, döne-
min sol akımlannı in-
celemeyi denıyor.
Bertolucci'nin 23
yaşında çektiği ikinci
filmi Devrimden Ön-
ce, yüce hedeflere kar-
şı yeşertilmiş olanak-
sız bir aşkın öyküsü;
Komünist Parti'ye üye
20'lik Fabrizio, genç
teyzesi Gina'ya âşık.
ısiANBuı 20. ULUSLARARASI
KÜITUB İCTAIUOİİI
I/E SANAT lOİHniHUL
VAKFI FİLM FESTIUALI
Ancak yaşamındaki önemli
devrimı yapamadan, sınıfırun
dayatrıklarına karşı gelemeden
ve ideolojik hedeflenne veda
ederek varlıklı ailenin kızı olan
nışanlısıyla evleniyor... Ennkt
Morricone'nin müziği, Gino
Paoü'nin şarkılan ve GatoBar-
bieri'nin doğaçlamalanyla mü-
zikal yanı da ağır basan yapun-
da, görüntünün aynı düzeyde
olduğunu söylemek zor. Mark-
sist ideolojıye getirdiği keskin
eleştiriyle hâlâ tartışılan film,
6O'lı yıllann genç Itaryan sine-
masının en iyi örneği olarak da
kabulgörüyor...
Günün başyapıtı ise Luchino
Visconti'nin Dostoyevsld'nin
bir öyküsünden, tutkulan biraz
törpüleyerek uyarladığı Beyaz
Geceler'i. Öykü özetle şöyle:
• Günün başyapıtı
Luchino Visconti'nin
Dostoyevski'nin bir
öyküsünden, tutkuian biraz
törpüleyerek uyarladığı
Beyaz Geceler'i.
Gecenin karanlığında Mario
(Mastroianni) umutsuzca sev-
diği adamı bekleyen Natalia ile
(Schell) karşılaşıyor. tkisi ara-
sında tam bir aşk doğacakken
adam çıkageliyor... Talihsiz bir
aşkın dramını ütopik bir aşka
dönüştürerek kadına sadece ha-
yal etme rolünü veren Viscon-
ti'nin filminde Mastroianni ve
müzikleri yazan NinoRotadört
dörtlük...
Sinepop'ta RogerCorman'ın
(Rexx'te Usherler'in Evli adlı
yapıtı da bugünün programın-
da yer alıyor) Fftned'si öne çı-
kıyor. Siyahlara karşı ırkçılığı
körüklemek için Dallas'a ge-
len Cramer'in becerdikleriyle
ilgili son derece dürüst ve de-
rin akan anlatımıyla o dönem
'beyazlar'ı rahatsız eden ve gi-
şede ağıryenilgi yaşayan Fitne-
ci'de başrol, Uzay Yota'nun
Kaptan Kirk'ü Schatner'de...
Tavernier'nin Şölen Başla-
an'ı, Noiret'nin üstün oyuncu-
luğuyla tarihi öykülere sinema-
da nasıl farklı tat ve yeni çehre
verilebileceği konusunda bir
başvuru kitabı niteliğınde.
Piazzola ve Mastroianni
Beyoğlu Sineması'ndaki üç
fılmden Sev Beni (Laetitia
Masson) ve ŞehirSakin(Mari-
us ve Jeannette'den anımsana-
cak Robert Guediguian) tam
'festivaDik' yapıtlar; sıradışı iş-
lere ilgi duyanlara seslenebilir.
KuzeyOteB ise ailelenn bas-
kısı neticesinde aşklannı dile-
diklerince yaşayamayan iki
genç, kent dışmdabir otelde in-
tihara karar veriyorlar, ama er-
kek, kızı öldürdükten sonra
kendi canına kıyamıyor... Ote-
lin teatral atmosferinde son de-
rece vurucu diyaloglarla geli-
şen bir Carne yapıtı...
Rexx'teki ilk fıhn IV Hen-
ry'de, PirandeJ-
lo'nun ünlü yapıtını
Astor Piazzolla'nın
müziği eşliğinde,
Mastroianni'yle an-
latmaya soyunuyor
Beflocchio.
San Sebastian'dan
en iyi yönetmen
ödülü çıkartan 33
yaşındakı Rezza
Parsa'mn 'Fırtma-
dan Öncesi ise Is-
veç gibi yüksek
standartlarda yaşa-
yan topluma katıl-
maya çalışan Arap
şöfor Ali ile okulda
sürekli horlanan
minik Leo'nun öy-
külerini anlatıyor...
YAZIODASI
SEÜM İLERt
Behçet Necatigil'i Anmak
Dün, Türk şiirinin büyük ustası Behçet Necati-
gil'in doğum günüydü. Necatigil aramızdan ayn-
lalı yimni yılı aşkın bir zaman geçti. Doğum tarihi
1916. "Solgun Bir Gül Dokununca" şairi yaşama-
sını bugün de bütün canlıltğıyla sürüyor.
Belki de her zamankinden çok, onun dizeleriy-
le onmak istiyoruz. Necatigil, şiir serüveni boyun-
ca dar gelirtinin yanında, alın terinin savunusun-
daydı. Şiirini yazık ki milyonlarca kişi okumadı; a-
maşairo mityonlarca kişinin sessiz, ağırbaşlı, işin-
de gücünde, yine de emeği hep sömürülmüş, ya-
nnı hep bellisiz yaşamalannı şiire geçiriyordu.
Mernet Fuat'ın saptayımı demek istediklerimi
çok daha açık seçik anlatıyor:
"Alçak sesli, ama derinliğine eleştirel biryakla-
şımla, büyük kentlerde, yaşamını güçlükle kaza-
nan yoksul kesimlerin, onuriu bir yaşam sürebil-
mek için çırpınan, tükenırcesine çalışan însanla-
nn dünyasını, içiyle, dışıyla yansıtan çok duyartı,
çok usta bir şairdi."
Ekonomik çöküşler, siyasal rezatetlerte çalkalan-
dığımız bugün, bir kez daha yinelemek gerekirse,
Necatigil'in dizelerine sığınmak bir kınk, acı mut-
luluk.
Necatigil, 1947 tarihli "Evler" şiirinde şimdiki
korkunç görünümü çoktan çizmişti:
"Vurulmuş vurgunlann yücelttiği evlerde
"Kalbi kara insanlar oturdu.
"Gündelik korkulann çökerttiği evlerde
"O fikara insanlar oturdu."
Hangi krtabının sayfalannıçevirsem, hangi şiiri-
nin dizelerine takılıp kalsam hep aynı endişe, ay-
nı iç çığlık:
"Annesinin herhalde birgaz ocağında
"Kaynatıvereceği.. ve katıksız ekmek..
"Içecek sevinerek okula yetişecek
"Biraz çaysoğuklarda.. ne kadar acı şu dünya."
Şiirin adı "Çay". İlk dizesi de yürek yakıcı: "Yu-
mulu avcunda bir korku: düşerpara.."
1959 tarihli "ödemefr"ten:
"Kat kat paçavralardan çıktı partal paralar
"Bir kâğıttı âdi
"Karşılıksız bir çek, bir ciro hileli
"Sizi bir kumar gibi harcadılar
"Bir koyan hep on aldı."
Hele son iki dize! Bugün, şimdi!..
Bilmem doğru mu hatırtıyorum dizeleri, yıllar yı-
lı ezberimde, kimbilir hangi tarihte kaleme alınmış:
"Küçükler, büyük adam yerine evlerin kiminde:
"Çocuklan işe koştu kalabalık aileler.
"Okul çağlannın kadersiz yavrulan
"Ufacık avuçlanndan akşamlan akan ter,
Tuz yerine geçtı evlerin yemeğinde."
Behçet Necatigil'in şiiri benim için kılavuzdu,
hayatımın en derin anlamı oldu. Toplumsaldan bi-
reysele, bireyselden toplumsala sürekli gelgitteki
bu şiire ne zaman kavuşsam katıla katıla ağladım.
Tıpkı şu anda, yine.
"Çığlık ve kısık çağn
"Kimi mi çağırdım, bilsem söylerim.
"Gün gelir, bırakır, başlar yalnızlık
"Ne için, kimdi, bilsem söylerim."
Beşiktaş'ta alçakgönüllü bir apartman katında,
küçücükodasındatanıdığım Necatigil, şimdi büs-
bütün acıyla anlıyorum ki, milyonlann katlanılmaz
hayatını tek erdem bilmişti.
"Ellerde, dudaklarda, ıssız yazılarda
"Akşamlara gerili ağlara takılıyor
"Yaralı hayvanlar gibi soluyor
"Bunalıyor, kaçıp gitmek istiyor
"Yotlar, ya da anılar boyunca."
Emre Koyuncuoğlu BerJin'de
• Kültür Servisi-
Almanya'nın
önemli
tiyatrolanndan biri
olan Schaubühne ve
Izmit Büyükşehir
Belediyesi Şehir
Tiyatrosu, ortak
çalışmalar için ilk
adımı attı. Şehir
Tiyatrosu
dramaturgu Emre
Koyuncuoğlu, Schaubühne'de sergilenmek
üzere provalanna başlanan, Yugoslav yazar
Biljina Srblijanovic'e ait 'Süpermarket' adlı
oyunun provalanna gözlemci olarak katılmak
üzere Berlin'e gitti. Emre Koyuncuoğlu bu
yolculuğunu ITI Uluslararası davet
programında gerçekleştiriyor ve bu çahşmayı
Goethe Enstitüsü destekliyor. Thomas
Ostermeier'in yöneteceği oyun, Viyana Tiyatro
Günleri'nde prömiyer yapacak. Schaubühne,
dans ve tiyatro konusundaki politikasını genç
sanatçılann yaratıcılıklannı kışkırtmak üzerine
oluşturmuş.
VHI'denİkSizDirteyin'
• LONDRA (REUTERS) - Cable TV'nin
müzik kanah VH1, yeni bir servisi hizmete
sokuyor. 16 Nisan'da hizmete giren 'VH1 Hear
Music First' (ilk Siz Dinleyin) adlı servis,
CD'leri piyasaya çıkmadan önce internetten
satacak. 'www.vhl.com' adresinde istenilen
CD dinlenebilecek ve piyasadaki fiyata satın
alınabılecek. Satılan CD'ler, albümün çıkış
tarihinde teslim edilecek. Sitedeki albümlerin
kopyalanmaması için de şifreleme
sistemi uygulanacak. îlk CD, Steve Nicks'in
'Trouble in Shangri-LA' adlı albümü olacak.
Kleopatra Londra'da
• LONDRA (REUTERS) - Mısır Kraliçesi
Kleopatra'nın iki heykeli British Museum'da
sergilenmeye başlandı. MÖ 30 yılında hayatına
son veren Kleopatra'nın Octavi tarafından tüm
heykellerinin yok edilmesi emrini vermesi,
günümüze çok az sayıda Kleopatra heykeli
ulaşabilmesinin bir nedeni. Kraliçeyi
betimleyen iki heykelin yer aldığı serginin bir
diğer amacı daKleopatra'nın cinsel çekiciliği,
entelektüel altyapısı, ölümü ve ilişkileri
hakkında aynntılı bilgi vermek. Ve yüzyıllar
boyunca süren 'Neye benziyordu?'
tartışmalanna son vermek. Sergi 26 Ağustos
tarihıne kadar izlenebilecek.