Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 9 MART 2001 CUMA
OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus@cumhuriyetcom.tr
Halk, CHP'sini Anyor...
\fetkfal ARÖZ Iktisatçı, Kooperatifçi
U
lusal Kurtuluş Sa-
vaşımızın kök ma-
yasında Kuvayı
Milliye'den, Müda-
faa-i Hukuk'tan, gi-
derek Halk Fırka-
sı'ndan ve onlann hepsini kucakla-
yan '6 Ok'tan gelen Cumhuriyet
Halk Partisi (CHP) vardı... Yagma ve
soygun düzeninin Türkiye'yi içine
düşürdüğü bu yıkım günlerinde, em-
peryalist güçlerin kuşatmasındaki
bu yıkımda, artık kaçımlmaz olan 2.
kurtuluş savaşı günlerinde CHP ne-
rede?
Ne yazık ki, gündem dışında!
CHP'nin yerinde, Baykal ve arkadaş-
larının oluşturmayı öngördükleri bir
siyasal hareketlilik var. Bu hareket-
lilik şu sıralarda karşıt gördüğü il-
ilçe yöneticilerini görevden alıp yer-
lerine kendi adatnlanm atamakla,
eleştiride öne çıkan partilerini par-
tiden ihraç etmekle ve delege seçim-
lerini kotarmakla uğraşıyor. Bu amaç-
la; bılim-düşün insanlanndan, ya-
zarlardan, sanatçılardan ya da üst
düzey yöneticilerden partisinin ge-
reksinim duyduğu değerli "doğru-
dan üye yazmasını ve özeDikle seçün-
krde aday gösterebümesini amaçla-
yan" 13. maddeyi kullanarak hiçbir
etik kaygı taşımadan yandaşlannı
hızla üye yapıyor. Onlann oylan ile
delegelerini sectirecek. Delege seçım-
lerinin nerede yapılacağı, listenin
hangi üyelerden oluştuğu ise bir sır
gibi saklanıyor Seçimler, "görev-
lendiriten" kişinin öngördüğü bir sa-
at aralığında bitirilecek. O da bir sır.
Kısacası, bilinen deyimi ile bir "o-
kus-pokus" olayı daha yaşanacak
CHP'de. Sonra bu "&gür" seçimler-
den çıkan delegelerle ilçe, oradan il
ve oradan da kurultay lfnyamlar«kt
Baykal ve arkadaşlan yeniden se-
çilmiş olacak! Sıra oy istemeye ge-
lecek.
Gerçekte, yaznıın başlığını "Bay-
kal'm CHP'si" olarak koymak gere-
kirdi. Çünkü, seçildiğinden bu ya-
na geçen süreçte olup bitenler, o ve
ekibinin kendine özgü bir CHP oluş-
turmaya çalıştığmı gösteriyor. An-
cak bu, CHP'lilere haksızlık olurdu.
Çünkü ortada böyle bir CHP yok. Sa-
dece Sayın Baykal 'ın temsil ettiği ha-
reketin "NasdfairCHPistediğne" iliş-
kin söylemleri var. Geçen dönemler-
de olduğu gibi, yine, yeni bir deği-
şim rüzgânna yelken açıyor Sayın
Baykal!
Partisinin Meclis dışına düştüğü,
kendisinin genel başkanlıktan çekil-
mek zorunda bırakıldığı bir önceki
seçimlerde bu değişimin adı "Yeni
Sofdu. Seçımlere az bir zaman ka-
la, bugün yaptığı gibi yine coşkulu,
cafcaflı sözlerle ortaya çıkıp "Biz
yeni sohız!" dedi. Bunu yaparken bir
avuç arkadaş grubu dışında ne par-
ti örgütüne, ne onun yetkili kurulla-
nna danışma gereğini duydu. Hiç
kimse "yeni sohın" ne anlama gel-
diğini doğru dürüst açıklayamadı.
Ingiliz Işçi Partisi lideri ve bugün-
kü başbakanından esinlenen bir de-
ğişimin denemesi olduğu söylendi.
O değişimin, ne demekse, "kökü dt-
şanda* idi, şimdikinin ise "kökü
içeride" oluyor!
Gerek "kökü dtşanda" gerekse
"içeride" olana baktığımızda, aslın-
da söylediği çok açık: "Biz sazin bfl-
diğiniz sosyal demokrat partikrden
değüz. Dnnh bir merkez partisi ola-
cagzz" diyor. Ama her ?aman1ri gi-
bi bunu da dolaştıra dolaştıra anla-
tryor. Geçen günlerde îstanbul'da bir
grup gazeteciye verdiği yemekte,
aynen "bu görüslerini 20 yîl önce sa-
vunamayacağmı, savunduğn takdh*-
de snnfve çaüşma kavramlanna çar-
pacağmT söylüyor. "Ancak sosyal de-
mokrasinin bugün nlaşhğı yeni çiz-
gi,benimbugörüşlerimeuygunbir
ortamyaratb" diyor. Yaniben, sizin
sandığımz gibi, "sosyal demokrat
değlkn" demeye geuriyor sözü! Par-
ti yapısında köklü bir değişikliğe gi-
deceğini, Meviana'nın çok farklı bo-
yutlarda dizelediği "Gel, kim ohır-
san gel" çağnsını dillendirerek üye
olmak isteyen herkese kapılannın
açüacağmı söylüyor (Cumhuriyet,21
Ocak 2001, sayfa 5). Bu sözlere uy-
gun olarak, CHP'nin kapılannı ön-
ce 13. maddeden yandaşlanna açı-
yor! Partisinin çıkardığı "Gön-Dem"
adlı haftalık bültenin 8 Ocak tarihli
50. sayısında, şöyle sürdürüyor açık-
lamalannı: "Çağdaş, yepyeni CHP
var. Sivfl sosyal demokrat bir parti-
yfa." Ve noktayı koyuyor: "Ben bu
partinin genel başkanıyım, benim
göruşkrim partmingörüşlerini yan-
sıür.
Soyut doğru ile somut gerçeği ka-
nştıran Sayın Baykal, değişimi yi-
ne yanlış yerlerde anyor. Yine bir-
biriyle örtüşmeyen sözler, kavram-
lar içinde CHP'yi kendi tarihsel çiz-
' - Sf • - -
gisüıin, özgörevinin (misyonunun)
dışına çekiyor. Yeni bir başansızlı-
ğın, yıkırrun tohumlannı ekiyor. Bir
türlü sosyal demokrat olmayı içine
sindiremiyor! Sindirse, bir sosyal
demokrat partide "Ben dedim oMu.
Ben bu partinin genel başkanıynn!"
demekle hiçbir şeyin değişmeyece-
ğini, bu partinin örgüt partisi oldu-
ğunu kavrayacak. Bu partinin tek
bovutiu, teksesü bir parti olamaya-
cağnn, yelpaze içinde yer alan fark-
tabklarm kendi iç devinimini hare-
kete geçireceğini, kendisinin bir or-
kestra şefi olup, kitieleri genişletip
kucaklayacağmı özümseyecek. Hi-
ziple fıkır tartışması arasındaki far-
kı görebilecek. Değişim çizgisini,
planını, programını örgütünde ay-
larca, gerekirse yıllarcatartışacak, ge-
niş kitlelerin ortak aklını sonuna ka-
dar değerlendirecek. Hayır! Parti
üyelerini yığın sayıyor Sayın Baykal.
Belki de parti üyeleri bugünkü ko-
numlanyla bunu hak ediyorlar! Ama
sorun onlan bu düzeyde tutmak de-
ğil, örgütsel yapıyı oluşturmak. Ama
örgüt olmalannı istemiyor, rahatca
yöneteceği "yığnı'' olmalannı yeğ-
liyor.
Bunun için onlan ciddiye almı-
yor, "Bennesövfersemarkamdange-
Krier" düzeyine indirgemeyi sürdü-
rüyor. Hem partiyi "suufcal" özü-
nündışına çekip Meviana'nın "Gel,
kim olursan ol" dizesindeki sözü
kullanarak herkesi partisine çagın-
yor hem de "Sivfl, sosyal demokrat
bir partiyiz" diyor!.. "Asker" sosyal
demokrat parti olmayacağına göre,
herhalde CHP'nin çizgisine, devle-
ti kuran parti olmasına, tek parti dö-
a
nemine üstü kapalı bir gönderme-
yapmak istiyor. Egemen güçlere de-
ğişimin ipuçlannı veriyor. , T*
CHP'nin yıllar yılı üstüne
basa söylediği, ana çizgisini
zünü yansıtan "emeğin kitk j
olma kavramı da ortadan lsalkıyc
Yenne "Meviana'nuı kWe partisü"
savı geliyor. Sosyal demokrat deği-
şimin evrensel çizgisini, sorunlan-
na çözüm bulma uğraşım ve hep-
sinden önemlisi, yaşamsal olanmı,
ülkemiz sosyal demokratlannın ulu-
salcılık boyutunu ıskalıyor, gerçeği
görmemekte direniyor. Nasıl anlat-
malı ki... Atatûrk ve silah arkadaş-
lannın emperyalist güçlere karşı baş-
lattığı Kurtuluş Savaşı sona ermedi.
Aydınlanma savaşunı sona ermedi.
"Ban'ya karşm Baüh olma" savaşı-
mı sona ermedi. Yeni bir aşamaya gel-
di. Ekonomisı raydan çıkmış, IMFTi,
tahlrinıK, özelkştirmeli, sanal güm-
riutbirifldi,bağırnlılığıöngörenABTi,
soykmm ve kışkırtmalar kuşatması
altındaki Türkıye'de: Ulusal Kurtu-
luş Savaşı'ndan, onun Kuvayı Mil-
liye'sinden, Müdafaa-i Hukuk'un-
dân, Halk Fnkası'ndan ve bütün hep-
sinin temel felsefesini oluşturan 6
Ok'undan gelen CHP'ye bu ülke-
nin gereksinimi var. Sayın Baykal bu
savlanyla onu köklerinden kopan-
yor. Kendi köklerine dönmeyi göze
alamıyor. Göze alamadığı için de ül-
ke sorunlanna çözüm üretecek po-
litikalan oluşturamıyor. Onun yeri-
ne hiçbir şey anlamına gelecek söz-
lerle oyalanıyor. Sözünkısası, Sayın
Baykal minderdenkaçıyor! CHP'ye
bir kez daha yazık etmeye hazırla-
nıyor.
Eleştiri Değil Gammazlama!
BAHRtGÜNGÖR
eşkekü-
reselleş-
mede
(global-
leşme)
mak istenenler, toplum-
lann hayatını rahatlata-
cak, dünya insamnın ge-
lişmesini ve uygarlaşma-
sını sağlayacak yapılan-
maları amaçlasaydı...
Kimsenin buna bir diye-
ceği olmazdı elbet. Ama
dünyadaki olan olaylara
bakıldığında, dünya pa-
zannın paylaşım savaşı-
nuı göriintüleri yaşanı-
yor. Gelişmiş ülkeler bir
çatı altında toplanarak
gelişmekte olan ve geri
kalmış öbür ülkelerin yer-
leşim bölgelerindeki do-
ğal yeralt ve yerüstü zen-
ginliklerine sahip olma
oyununun başka bir biçi-
midir. Son noktada dün-
yaya egemen olmaktır.
Bu küreseUeşme oyunuy-
la her ülkede kendilerini
destekleyen yandaşlar
(ortaklar) bularak o böl-
ge ya da dünya insanını
daha kolay soymak ve
yoksullaştırmaktır. So-
nuçta çok eski çağlarda
yasanmış olan köleci top-
lumdaki insanlann alınıp
satıldığı gibi günümüzde
de maaşlan ile kannlan-
nı çok zor doyuran zincir-
siz köleler yaratmaktır.
Bu, emperyalist güçlerin
yoksullara karşı yapükla-
n ekonomik bir savaştır.
Işte küreseUeşme, dün-
ya insamnın mutsuzlu-
ğunu ve insan yığınlan-
nın tekrar içgüdüsel dav-
Gıda Mühendisi
ranışlarla yaşamaya alış-
masının öbür adıdır. Bu,
başka bir deyişle yoksul-
lann tekrar köleci top-
lum yapısına doğru sü-
rüklenmesidir. Dünyada-
ki ekonomik bunalımlar
(krizler) olsun, yoksul-
laşmadakı artışlar olsun,
kas güçlerinı satarak ge-
çinemeyen örgütleneme-
miş insan yığınlan olsun
küreselleşmenin olum-
suz gelısim zincirinin hal-
kalanndandır.
Gammazlama, küçük
bir çıkar için arkadaşla-
nnı, dostlannı, yurttaş-
lannı ve ülkesini düşman-
lanna satma olarak ta-
nımlanabilir. Bu davra-
nış sonunda sadece ya-
nındaki arkadaşlan de-
ğil, aynı zamanda toplu-
mun hepsi zarar görmek-
tedir. Gammazlama, kar-
şı tarafın işine yarayacak
olan bilgi ve belgeleri is-
teyerek vermektir. Amaç,
önceden birlikte yaşadı-
ğı arkadaşlannı yok et-
mektir.
Uzun yıllardır fazla
kullanılmayan gammaz-
lama sözcüğü son zaman-
larda siyasal arenada kul-
lanılmaya başlandı. Za-
manını tam olarak hatır-
lamıyorum, sanmm 12 -
13-14 Aralık gecelerin-
den birinde TBMM
TV'nin yayınlanan
TBMM'sinin genel ku-
rul görüşmelenni izh'yor-
dum. Gece operasyonu
ile kısa bir süre Emniyet
Genel Müdürlüğü koltu-
ğuna oturtulan Sayın Ke-
mal ÇeBk ve Van millet-
FalCELL
ou51
vekili Sayın GüMcpe'nin
bütce ile ilgili konuşma-
lar yaparken, iktidar ol-
madığını, ekonominin di-
be vurduğunu, ekonomı
yönetiminin IMF'ye (In-
ternational Money
Funds) teslim edildigini
ve TC Başbakanı'nın sağ-
lık sorunlannı dıle getı-
rerek hükümetın başıboş
olduğu gibi çok hoş olma-
yan konuşmalar yaparak;
kürsüden hükümeti hal-
ka şikâyet ederek hükü-
metin istifasını istiyor-
lardı. Yani muhalefet par-
tilen olarak sorumsuzca
bir muhalefet örneği ser-
giliyorlardı.
Bu konuşmalar üzeri-
ne kürsüye gelen bir mil-
letvekili muhalefet mil-
letvekillerine seslenerek
şöyle diyordu.
Bizim yerimizde siz-
ler olsaydınız, bizim yap-
tıklanmızı yapmak zo-
runda olacaknnız. Bu du-
rumu birbirimizi suçla-
yarak çözemeyiz. "Ben
de sizi hoş olmâyan gam-
nrnhnıı fle suçlayabin-
rim" diyordu. Yine hort-
lamıştı basit politika söz-
cüklerinden biri olan
gammazlama!
Peki ülke sorunlannı
çözüm içermeyen karşı-
lıklı suçlamalarla mı çö-
zeceğiz? Bu suçlamala-
nn toplumumuza ve ül-
kemize ne yaran var? Pe-
ki neden TBMM'de bu
kadar sığ konuşmalar ya-
pılıyordu? Neden ülke
için önerhli olan konu-
larda milletvekilleri çö-
züm içeren konuşmalar
yapmazlar? TBMM'de
her şey konuşulmah; ama
ülkenin mutluluğu, bir-
liği ve beraberliğini boz-
mamalıdır.
Acaba bu milletvekil-
lerinin dünyadaki sıcak
savaşlann yerini ekono-
mik soguk savaşlann al-
dığını bilmiyorlar mı?
Neden bu gibi konuşma-
lar yapan milletvekille-
rimiz sorunlann çözü-
münü akıl, mantık ve bi-
limin ışığmda arayarak
bulmak istemezler? Aca-
ba sadece seçmenlerine
kürsüden ben de konuş-
tum diyebilmek için mi
konuşuyorlar?
Hükümete yüklenmek
amacı ile TBMM kürsü-
sünden ve TBMM
TV'sinden yayımlanan'
ülkenin ekonomik duru-
munun olumsuzluklan-
nı rapor edercesine ya-
pılan konuşmalar sömür-
geci (emperyalist) güç-
lerin ekmeğine yağ sür-
müyor mu? Ülkenin eko-
nomik açmazım bilen
dünya sömürgeci güçle-
ri de kredi verirken daha
büyük faiz oranlan iste-
yecektir.
Böyle bir durum uzun
yıllar önce yaşanmıştır.
Doğan Avaoğlu'nun uy-
garlık tarihı eserlerinin
birinde söz etriğine göre;
o dönemin Türkiye Cum-
huriyeti adına bir heyet
para bulmak için Fran-
sa'ya gider. Görüşmeler
başlar.
Fakat Fransa adma Tür-
kiye'de çalışmalar yapan
lzinirli bir aile, Türkiye
Cumhuriyeti hükümeti-
nin bu krediye çok ihti-
yacı olduğunu bildirir.
Bunun üzerine Fransız
hükümeti faiz oranını
yükseltir. Küçük faizle
alınacak kredi büyük fa-
iz oranıyla aluıır. Bu ka-
dar deneyimimiz olması-
na karşın sömürgeci güç-
lere karşı neden zayıf
noktalanmızı gammaz-
larcasına açıklama du-
yarsızlığıru sergiliyoruz?
Işte sorumsuzca yapı-
lan konuşmalar aracılı-
ğıyla isteyerek ya da is-
temeyerek de olsa ülke-
mizi sömürgeci güçlere
karşı gammazlamış olu-
yoruz.
Böylece Türkiye gibi
ülkeler; sözde evrensel
insan haklan savunucu-
luğuna soyunan emperya-
list ülkeler tarafindan, bu
küreseUeşme yutturma-
cahğıyla, her ülkede ken-
di çıkarlannı savunan
yandaşları aracılığıyla
dünya pazannı ellerine
geçirerek daha kolay so-
yulacaktır.
Dünyadaki ekonomik
dengelerdeki bozuklukla-
ra bakın, Türkiye'deki
ekonomik duruma bakın:
Dünya gelirini aralannda
daha rahat paylaşmayı
hedefleyen bırkaç emper-
yalist ülke gibi, Türki-
ye'nin milli gelirini ken-
di aralannda paylaşmak
için binbir hokkabazlık
yapan TÜSÎAD'çılara
bakın. Bir ay öncesınde
hükümetın programma
güvenerek on yıl ötesini
görebildiklerini ve ona
göre programlar yaptık-
lannı açıklamışlardı. Ne-
ler değişti de bu patron-
lar kulübü hep bir ağız-
dan hükümete karşı ver-
yansın ediyor? Ne oldu da
20 gün içinde ekonomi
dibe vurdu? Ne oldu da
borsa dibe çöktü?
Aslında olay çok açık!
Bu, BankacıhkDüzenle-
me ve Denetleme Kuru-
lu'nun kurulması ile ku-
rulun banka hesaplanm
mercek altına alarak fı-
nans sektörundeki başı-
boşluğa bir çekidüzen
verme çalışmalannı, sis-
li ve bulanık ortamdan
beslenen TÜSlAD gibi
kuruluşlann tutarsız en-
gelleme gürültüleridir.
Tabii ki finans sektö-
ründe yapılan denetim-
ler obnasaydı, sistem ne
güzel işliyordu. Soygun
sistemi vatandaşlanmı-
zın binbir özveri ile ver-
diği vergilerle toplanan
paralann, çeşitli kafa, kol
ve ahbap çavuş ilişkisiy-
le düşük faizlerle devlet-
ten aldıklan kredilerin,
çeşitli dolaplarçevirerek
yüksek faizlerle tekrar
devlete satarak çalışma-
dan, üretmeden, riske gir-
meden büyük paralar ka-
zanmasıydı. Yazık, çok
yazık.
PENCERE
Adama Saçn
Kemal Tahir ilginç bir adamdı.
Kongo'da bağımsızlık eyleminin lideri Lumum-
ba 1961 'de öJdürülmüştü. Bir akşam yazann Ka-
dıköy yakasındaki evinde konu açıldı, toplantı-
da bulunan herkes Lumumba'yı tutuyor, tepki-
sini dile getiriyordu ki Kemal Tahir ayağa kalkıp
tek ayağını yere vunmaya başladı:
- Kimmiş o Lumumba?.. Başkaldırmak had-
dine mi düşmüş?.. Adama saçını yediririer.
Ne demekse "adama saçını yedinrW lafı ku-
lağımda kaldı.
Aradan kırk yıl geçti; kurmay kafasıyla kılı kırk
yararak güç dengelerini hesap etmeden, salt
duyguyla ve tepkiyle ortaya atılıp başkaldıran ni-
ce kişiye emperyalizm saçını yedimrıiştir. 4
-. -
Dünya düzeni acımasız!..
Iki kutuplu dünya tek kutupluya dönüşünce
bu işler daha da zorlaştı; 'Süper Güç' şimdi Tür-
kiye'ye saçını yedirmeye hazırlanıyor.
Üstelik Türkiye "Yeni Dünya Düzeni'ne tam an-
lamında 'biat' etmişken...
•
Ecevrt gazetelerin Ankara temsilcilerini evin-
de toplamış ve demiş ki:
"- IMF çağdışıdır."
Oysa şu sıradaTürkiye'de "ekonominin tekpat-
ronu" olarak ilan edilen Kemal Derviş, Ameri-
ka'da 'IMF-Dünya Bankası-Beyaz Saray' üçge
ni arasında ketenpereye getirilecek yeni bir prog-
ramla borç arayışında...
Peki, Ecevit bunu neden söyledi?..
Iki olasılık var
Ya lafı ciddiye alınacak; Derviş'in Amerika'da
raconunu bozacak; ya da denecek ki:
- Siz Sayın Ecevit'e bakmayın, o ileri geri ko-
nuşur, Türkıye'de en başta kendi partisi olmak
üzere belirii çevreiere hava basmıştir.
Laf.. laf.. laf..
Şu sırada bunalım geçiren medyanın birinci
sayfalan 'dedim-dedi' ile yaz-boz tahtasına dö-
nüştü; ekonomik bunalımda gün sayan gazete-
ler sayıklıyorlar.
Görünen köy kılavuz istemez, öyle de otsa,
böyle de olsa, Türkiye'ye saçını yedirtecekler; bu
yazgıyı kıracak bir seçenek gücü ülkemizde ör-
gütlü değil...
Darmadağınık muhalefetin kıymeti harbiyesi
yok...
Muhalefetin bir bölüğü dinciliğe, bir bölüğü
bölücülüğe bağlanmış, geriye kalanı hizipçiliğin
kuyusundaki çıknğa bağlanmış delik kovayla su
çekmeye çabalıyor...
Medya şaşkın, bağımlı... * ^•'•
y >l!
••
Gazeteler evlere şenlik...
Gazete köşeterinde birbirinden değerli uzman-
lar, ekonomistler, profesörter, devletin önemli gö-
revlerinde bulunmuş eski bürokratlar ahkâm ke-
siyoriar; ama, kusura bakmasınlar, Bizans elden
giderken papazlar da "meleklerin kanatlan var
mı, yok mu" diye tartışıyorlardı.
Ekonominin parasal, faizsel, kredisel, IMF'sel,
borçsal, holdingsel, bankasal, reposal, dövizse)
karnavalına kendimizi kaptırmış giderken, yatı-
nm-üretim bağlamını çoktan beri unuttuğumuz-
dan, geldiğimiz aşamada borcu borçia karşıla-
maktan gayri seçenek mafiş...
IMF çağdışı sayılabilir...
Ama bizim tapınağımız!.. . '
:
Sonuç: Bize saçımızı yedirecekler!.. - \
J ^^
Vorumsuz
gunıınıı/.
1TURKCELL
TC
İSTANBUL8.İCRA
MÜDtfRLÜĞÜ'NDEN
GAYRİMENKULtlN
AÇIK AKTTIRMAİLANI
DosyaNo: 1998/11898
Bir borçtan dolayı hacızli ve aşagıda cins, miktar ve
kıymetleri yazılı mallar saüşa çıkanlnuştır.
Birinci artürma 29.3.2001 günü saat 12.00-12.10'da
icra daıremizde yapılacak ve o günü kıymetlerin yüzde
75'ine istekli bulunmadığı takdirde 30.3.2001 günü ay-
nı yer ve saatte ıkıncı arttınna yapılarak sahlacağı. Şu
kadar ki arttırma bedelinin malın tahmin edilen tayme-
tınin yüzde kırkuu bulmasının ve satış isteyenin alaca-
ğına rüçhanı olan alacaklının ajacağının toplamından
fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve pay-
lannın paylaşürma masraflannı geçmesinin şart olduğu,
mahcuzun saüş bedeli üzerinden yüzde oranında
KDV'nin alıcıya ait olacağı ve saüş şartnamesinin icra
dosyasında görülebilecegi, fazla bilgi almak isteyenle-
rin yukanda yazılı dosya numarasıyla dairemize başvur-
malan rica olunur. 27.02.2001
Muhammen Kıymeti Lira: 15.000.000.000.-TL
Adedi:l
Cinsi (Mahiyeti ve önemli Nitelikleri): Şekil-Mutaf-
çılar ibareli marka Basın: 11870
Leuent Vûhsel.
Kenan Dogulu.
Uolhan Konah.
: Vaııuz Bingöl.
. Grup oündojjarken
ue daha peh coh
sanatçı en.
sevilen şarhıları
ile Best of Vorumsuz'da.
£%:
4 » W
21:00