14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 5 ŞUBAT 2001 PAZARTESİ HABERLER Gönen: Temyize • ÇORUM(AA)- Kızılay Genel Başkanı Ertan Gönen, mahkeme karan ile alınan olağanüstü genel kurul toplantısmm, eski tüzükteki boşluklardan kaynaklandığını savunarak temyize başvuracaklarını bıldirdi. Gönen, Kızılay Çorum Şubesi'nin kongresine katılmak üzere geldiği Çorum'da, 800 delegeden 40'ının istedikleri zaman bir araya gelerek kongre karan alabileceğini belirterek tüzüğün bu maddesinin değişmesi gerektiğini söyledi. Turan Genç Diyarbakıp'da • DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - Içişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın ardından Emniyet Genel Müdürü Turan Genç de Gaffar Okkan ve 5 arkadaşına yönelik suikastla ilgili dün Diyarbakır'da temaslarda bulundu. Genç, OHAL Vâlisi Gökhan Aydıner, Diyarbakır Valisi Cemil Serhadh ile görüştükten sonra Siirt Cezaevi'nden getirilen ve sorguya ahnan Hizbullahçı Mehmet Sabir Özdemir'in sorgulandığı Terörle Mücadele Şube v Müdürlüğü'ne geçti. YÖK16Şubat'ta toplanacak • ANKARAÇAA)- Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) Genel Kurulu 16 Şubat Cuına günü toplanacak. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in, Üniversitelerarası Kurul kontenjanından YÖK üyeliklerine atadığı profesörler Türkan Saylan ile Alparslan Işıkh'nın da katılacağı toplantıda, Niğde Üniversitesı'nin rektör adaylan belirlenecek. Toplu mezarlar açılacak • ERZURUM (Cumhuriyet) - Atatürk Universitesi, Erzurum Valiliği ve Erzurum Barosu'nca 'Ermeni Mezalimini Araştırma Komisyonu' kuruldu. Komisyon, Fransız hükümeti aleyhine dava açmak için çalışmalara başladı. Komisyonun, mahkemeye delil olarak toplu mezarlardan kemik parçası alacağı öğrenildı. Aşkale'ye bağlı Alaca Köyü ve Dumlu'ya bağh Yeşilyayla Köyü'nün de aralannda bulunduğu köylerde yapılacak olan araştırmanın önümüzdeki hafta başlayacağı bildirildi. TGC ödülleri veriliyor • Istanbul Haber Ser\isi - Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin(TGC) "2000 Türkiye Gazetecilik Başan Ödülleri" bu akşam 19.30'da Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenecek törenle sahiplerine verilecek. AKM Büyük Salon'da gerçekleştirilecek törende gazetemiz köşe yazan Hikmet Çetinkaya. 'köşe yazısf, Deniz Som. 'röportaj', Yurt Haberleri Servisi Şefi Mehmet Faraç, 'araştırma', Cüneyt Muharremoğlu da 'iç sayfa düzeni' dallannda ödül alacaklar. Kınkkale Universitesi Rektörü Prof. Durlu, kampustaki binaya taşındı Rektöre şeriatçı tehdidiANKARA(ANKA)-Irticailemü- ^ Kınkkale Universitesi Rektörü Prof. Dr. Tahsin Nuri Durlu, dan 12profesör,6doçent, 17yardım- cedele eden rektör,_evinden oldu Kı- a n t U a i k ç e v r e l e r c e hedef gösterilmesi ve aldığı yoğun tehditier c ı d ^ n t v e ??'araştırma görevlisı ol- nkkale Unıversıtesı Rektoru Prof. Dr. , . , - , _. .. ,.,_. ,..;°,.., r . mak uzere 117 ogretım elemanının TahsJnNuriDurhı, antilaıkçevrelerce nedenıyle 2 ev değıştırdıkten sonra rektorluk bınasına üniversitedenaynldığınıbildirenBos- hedef gösterilmesi ve aldığı yoğun teh- ~" taşınmak zorunda kaldı. tancıoğlu, profesörlerin dokuzunun ditler nedeniyle 2 ev değiştirdikten dele eden rektörlerin karşılaşabilece- batlı Hasan Caddesi 7'nci Sokak Öz emekli olduğunu, ikisinin istifa ettiği- sonra rektörlük binasına taşınmak zo- ği sıkıntılan da gözler önüne serdi. Kı- Sümer Apartmanı'nda ikamet etti. ni, birinin de devamsızlık nedeniyle runda kaldı. Milli Eğitim Bakam Me- nkkale Üniversitesi'nde gerici kadro- Durlu, 31 Temmuz 1998 ile 31 Tem- müstafi sayıldığını, doçentlerden dör- tin Bostancıoğhı. Durlu'nun üniversi- laşmaya giden Rektör Prof. Dr. Beşir muz 1999 tarihleri arasında Ovacık dünün başka üniversitelere geçtiğini, te içinde bölücülükyapmadığını, ken- Atalay'ın görevden alınmasının ardın- Mahallesi Hürriyet Caddesi'ndeki ev- ikisinin istifa ettigini, yardımcı doçent- disinden önce kalan "çirkinizleri'' sil- dan rektörlük görevine başlayan Prof. de kaldı. Durlu, aldığı tehditlerin yo- lerin lO'unun istifa ettigini, dördünün meye çahştığını söyledi. Dr. Tahsin Nuri Durlu'nun, bir yılbi- ğunlaşması üzerine, rektörlük binası- başka üniversitelere geçtiğini, birinin Milh Eğitim Bakanı Metin Bostan- le evinde oturamadığı belirlendi. Ey- na taşındı. devamsızlık nedeniyle müstafi sayıldı- cıoğlu'nun, DYP Kınkkale Milletve- lül 1997 tarihinde rektörlük görevine Bostancıoğlu, geçmiş dönemdeki ğını, ikisinin de yasa ve yönetmelikle- kili Hacı Filiz'in soru önergesine ver- başlayan Durlu, 31 Temmuz 1998 ta- gerici kadrolaşmayı da ortaya koydu. re aykm davranışlan nedeniyle görev- diği yanıt, gerici faaliyetlerle müca- rihine kadar Yaylacık Mahallesi Ulu- Durlu'nun göreve başlamasının ardın- lerine son verildiğini söyledi. Sırnak Kayıplan arayan HÂDEP'tiye yasakkent DİYARBAKIR/SİİRr (Cumhu- riyet) - Şırnak'ın Silopi ilçesinin HADEP llçe Başkanı Serdar Ta- nış ile Ebubekir Deniz'in gözaltm- da kaybolduklanna ilişkin iddialar üzerine Şırnak'a gitmek isteyen HADEP"hlerin kente girişleri ya- saklandı. İnsan Haklan Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Haklan Vakfı (TİHV) başkanlan da açık- lama yaparak yetkililerin. sorula- nnı yanıtlamasını ıstediler. Siirt'te de oturma eylemi yapan HA- DEP'lilere polis müdahale etti, 60 kişi gözaltına alındı. HADEP Silopi llçe Başkanı Serdar Tanış ve parti üyesi Ebube- kir Deniz'in ilçe jandarma komu- tanlığına girdikten sonra gözaltın- da "kayıp'" olduklan iddialan üze- rine önceki gün HADEP Genel Sekreteri Mahmut Şakar baskan- 1 hğındaki 5 ki$ilik bir heyet temas- larda bulunmakiçm Şımak'a ha- 1 ' reket etti. Ancak kente girişleri gü- venlik görevlilerince engellendi. llçede gözlem yapmak üzere 5 ki- şilik HADEP heyeti de dün Bat- man üzerinden hareket etti. Silopi'ye giderek bir gözlem ra- poru hazırlayan İHD Genel Baş- kan Yardımcısı Osman Baydemir ve TİHV Diyarbakır Temsilcisi Sezguı Tannkulu'nun yanıt iste- dikleri bazı sorular şöyle: - 25 Ocak'ta Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz'i PTT binası önündearacabindirmekisteyen ve kendilerini güvenlik görevüsi ola- rak tanıtan şahıslar kimdir? - Hangi görevü HADEP ilçe bi- nasuu arayarak kavıplan jandar- ma komutanuğuıa çağumıştır? - Tehdit, TC\ 'de suç olarak dü- zenlenmiştir. Tehdit suçunu kanıu göre\Hlerinin politik saikle işkme- leri, ağırlaşrıncı neden ve DGM kapsamında soruşturuhnası gere- kirkcn, ilçejandarma komutanı ve il ala> komutanının kayıp şahısla- ra yönelik olarak mütemadiyen gerçekleştirdikleri tehditier, cum- huriyet savcüanna ve diğer mülki erkânlara ulaşmasına rağmen ne- den idarive hukuki herhangi bir iş- lem yapıhnamışor? IE61VMEU 'İstanbulBoğav Yaşamah, İnsanlar Yüzebümeli' Türk Deniz Araştırmalan Vakfi (TÜDAV), deniz kirtiliğine bağh olarak İstanbul Boğazı'ndaki biyolojik çeşitliliğin gi- derek yok olmasına ve yasadışı bahk avcıhğına dikkat çekmek amacıyla "İstanbul Boğazı Yaşamah, İnsanlar Yüzebil- meli" adıyla kampanya başlattı. Paşabahçe'deki tncirkö\ Sahil Parkı'nda TÜDAV Kryı Yönetim Grubu adına açıkla- ma yapan Doç. Dr. Hüseyin Özrürk, Anadolu yakasuida antma tesisleri ohnadığuu vurgulayarak kanalizasyonun koy- lardan Marmara Denizi'ne akıtılmasından yakındı. Özrürk, "Boğaz'ın Asya yakası tam bir lağun kanahna dönüştü. Mikrobiyolojik kuienmeler nedeım le yazm burada yüzen insanlann sağuğı da tebJikede" dedi. Oztürk, Paşabahçe'de- ki koydan yaptıkları ölçümlerde çözülmüş oksijen oranının yüzde 5-6 miligram htre arasında çıktığuu, ancak bu ora- nın 8-9 miligram arasında olması gerektiğini ifade etti. Aktif çalışacak deniz polisine \e Boğazlar genel müdürlüğüne ihtiyaç duyulduğunu beUrten Özrürk, İstanbul Boğazf nda kaçak avcıhk yapıldığını ve bu nedenle orkinos, kılıç, kal- kan avcıhğuun da tarihe kanşnğuu söyledi. (Fotoğraf: ÖZLEM GÜVEMLİ) SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com Müjde Ar'la pazar sabahı konuşuyoruz. Soruyorum: "Doktora mı, medyanın tutu- muna mı daha çok sinirien- din?" Müjde tereddütsüz ce- vaplıyor: "Tabii ki medyaya." Doktor Ergon Mengi'nin anı- larını kaleme aldığı "Badem Ağacı" kitabında ünlüler üze- rine yazdıkları, çok satan ga- zetelerin gündeminden düş- müyor. Medya, Ergon Mengi'nin, hastalanyla olan ilişkilerini ki- taba yazmasını meslek etiği açısından sorgular gibi yapı- yor. Sorgular gıbi yapıyordiyo- rum, aslında niyetlerinin baş- ka olduğu, yapılan haberler- den ve haberlerin sunuluş bi- çiminden ortaya çıkıyor. Men- gi'nin anılan önce Sabah ga- zetesinde yer aldı. Gazetenin "Dizi-Araştırma" bölümünde yer aian haberin başlığı "Müj- de Ar, bir dönem müzik dinle- yemiyordu" şeklinde. Ardın- dan Seher Şeniz'in çıplak bir fotoğrafı ve "Seher Şeniz'in intihan" başlığı. Ertesi gün Hürriyet gazete- si, "Ünlü doktordan büyük ihanet" manşetiyle haberi ver- di. Gazetelerin, doktorun has- Doktorunki Etiğe Aykırı da... tasıyla arasında gizli kalması gereken bilgileri yazmasını eleştirmesi doğru. Ancak, bu gerçekten böyle bir eleştiriyle sınırlı kalırsa doğru. Gazetele- rin haberi veriş biçimine bak- tığımızda, bunun etik bir eleş- tiri olarak mı, yoksa meşhurla- nn sırlannı ve fotoğraflannı ya- kalama fırsatı olarak mı değer- lendirildiği konusunda şüphe- ye düşüyoruz. Şüpheye düşünce Müjde Ar'ı aradım. Müjde çok dert- liydi. Medyanın bu tutumun- dan çektiklerini anlatmaya başladı: "Ben de anılanmı yazmaya başlamıştım. Fakat medyanın, anıların orasından burasından çekiştirip olaylan sunuş biçimi beni korkuttu. Anılanmı bu nedenle yazmak- tan vazgeçtim." Doktorun meslek etiğini sor- gulamak kolay. Onun yazdıkla- nnı eleştirmek de basın için ko- lay. Peki, basının, medyanın yaptığını kim eleştirecek? İn- sanlann özel hayatlan ne ola- cak? Müjde Ar, "Bunlan yazar- ken kımse bana bir şey sorma- dı. Ergon Mengi benim dokto- rum değil. Dostluğumuz vardır, ama ben ona hiç tedavi için g/r- medim. Sabah gazetesinde yayımlanan fotoğrafı birsöyle- şi nedeniyle bir rica üzerine çektirmiştim. Iddia edjldiği gi- bi ben o zaman Atiila Özdemi- roğlu ile beraber değildim, çünkü başkasıyla evliydim. Bu nedenle Ozdemiroğlu ile ilişki- lerim üzerine ona bir şey anlat- mam mümkün değildi." Müjde Ar, ilginç bir şey daha anlattı. Kendisiyle ilgili olarak Mengi'nin kitabından gazete- lere yansıyan anlatılann çoğu- nun çeşitli dergilere verdiği söyleşilerden derlendiğini sap- tamış. "Zaten ben onun hasta- sı değildim, bunlan ona anlat- mam söz konusu olamaz." Müjde Ar'ın anlattıkları önemliydi. Bir haberi hazırlar- ken üstelik de kocaman koca- man fotoğraflar basarken önce bu yazılanlann doğru olup ol- madığını araştırmak gerektiği- ni gösteriyordu. Meslek etiği de bunu emrediyordu. Ancak meslek etiğinin daha önemle emrettiği şey, insanların özel yaşamına saygıydı. Hele de doktor-hasta ilişkisi, en dikkat edilmesi gereken noktalardan biriydi. Doktorun yazdığı bu kitap, eğer medyada böyle fazla san- sasyonel şekilde sunulmasay- dı, satsa satsa birkaç bin satar- dı ve kitabın içinde ünlülerle il- gili anlatılanlar fazla dikkatçek- mezdi. Şimdi kaç gündür Müj- de Ar'ın ve birçok ünlünün re- sımleri basılıyor, haklannda an- latılanlar, manşetleryoluyla mil- yonlara ulaştınlıyor. TVMerde neler yapıldı, bile- miyorum. MutlakaTelevoleler harekete geçmiştir. Konu ar- tık sokak düzeyinde ele ahnır durumadüşmüştür. Sonunda insanlann özel yaşamı, üste- lik bunalımları, sıkıntılan, zaaf- ları onların iradeleri dışında ortalığa saçılıp döküldü. Ne kadannın doğru, ne kadannın yanlış olduğunu bile bilme- den yazılanlar çizilenler orta- lığı kapladı. Doktorların meslek örgütü var, uyan ve eleştiri mekaniz- malan da var. Bizim meslek ne olacak? Her istediğimiz insa- nın yaşamını istediğimiz gibi di- dikleyeceğiz, özel yaşamlan ortalığa dökeceğiz, sonra da bunun hesabını kimseye ver- meyeceğiz. Böyle bir şey olur mu? Koca koca gazeteler, manşetlerden bu tür haberler vererek insanlann yasamlannı zehir edebilirler mi? Gazetecilik mesleğinin birer üyesi olarak, bu konulan daha ciddi tartışacak platformlara ih- tiyaç yok mu? Okullara gidip gazetecilik dersi verdiğimizde, insanların özel yaşamı üzerine sorulaıia karşılaştığımızda ne cevap vereceğiz? Müjde Ar'la konuşurken binlerce, yüz bin- lerce insanın bu nedenle çekti- ği sıkıntıyı bir kez daha duymuş oldum. Üstelik, Müjde Ar güç- lü bir sanatçı. Hakkını arayabi- lir, sesini çıkarabilir. Ya kimse- sizler, zayıflar ne olacak? Evet, doktor suçlu, meslek etiğini çiğnemiş. Ya biz gazete- ciler, biz suçu daha da ağıriaş- tırmadık mı? Biz suçlu değil miyiz? 2000Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK Kendinden Başkasım Sevebilmek... Sigmund Freud'a 'normalruh sağlığının ölçüt- lerini' sormuşlar, o da 'çalışmak ve sevmek' de- miştir. Bu tanıma göre, 'çalışan ve seven' herke- sin normal ruh sağlığı içinde olduğunu kabul et- memiz gerekir. Ancak bu tanımdaki 'çalışmak' ve 'sevmek' sözcükleri üzerinde durmak gerekiryor, çünkü 'normal bir ruh sağlığını' anlatabilmek için bu iki insan ediminin de özelliklerini anlamalıyız. Çalışmak, 'insanın isteyerek, kendi gelişimine katkıda bulunan, sevdiği bir işte çalışması' anla- mını taşıdığı zaman, insanın üretici gücünü sim- gelediği için normal ruh sağlığının ölçütü olur. Yok- sa, günümüzün zorunlu koşullamaları içinde ya- şayabilmek için yapılan, istekle, sevgiyle, kişisel gelişimle hiç ilgisi bulunmayan bir çalışma, normal ruh sağlığını simgelemek şoyle dursun, ruh sağlı- ğını bozucu bir etken olabilir. Sevgi de dilimizde anlamı kaybolmuş bir naka- ratadönüşen biçimiyle değil, 'sevgi bilinciyle ken- dinden başkasım sevebilme yef/s/'nin açıklaması oluyorsa 'normal ruh sağlığının ölçütü' olabilir. Yoksa, insanlann 'sewyorum'derkenaslıhda ken- di ego doyumlannı kastettiği bencil tutumlannın adı sevgi olmadığı gibi, normal ruh durumunu hiç yansıtmaz. Kendinden başkasım sevebilmek... Sanıldığından çok daha zor, sanıldığından çok daha karmaşık bir olgudur, 'kendinden başkasım sevebilmek'. Ancak çok olgun bir kişiliğin yapa- bileceği bir bilgeliktir bu. Ne yazık ki çocukianmızı, gençlerimizi bu ol- gunlaşmanın yolunda yetişttremiyoruz. Yetiştiremiyoruz, çünkü bu toplumun erişkinle- ri 'kendinden başkasım sevme'nin ne olduğunu bilmiyoriar. Sevgi, kendi dışındakini fark etmekle başlar. Sonra, onu anlamakla gelişir. Onu kabul etmekle biçimlenir. Çünkü çoğu kez, sevdiğimizi sandığı- mız kişiyi 'olduğu gibi değil', 'olması gerektiği gi- bi' görürüz ve gerçekte 'onu değil, yarattığımız o üzerinden kendimizi sevmeye çalışmz'. Fark etmek, anlamak, kabul etmekten sonra onunla hayatı paylaşmak duygusu gelişir. Sevgi- nin saşmaz ölçütlerinden birisi 'paylaşma duygu- su'dur. Ama bu olamasa bile 'kendinden başka- sım sevmek' insan için en geliştirici, en okjunlaş- tıncı, en insanca değerterden birisidir. 'Kendinden başkasım sevememek', bana göre, en önemli ruhsal sorunlardan birisi, en büyük duy- gusal olgunluk eksikliğidir. insanın hayattan zevk almasını engelleyen, insanı sonsuz bir doyumsuz- luğa iten, ne aradığını bilmeden oradan oraya koş- turan bir bozukluk, bir eksiklik. 'Kendinden başkasım sevememek', her zaman 'acımasızlıkîa birliktedir. Sonuçta da 'doymaz bir bencillik' gelişir. Artık o kişilik, hayatı boyunca kim- seye bir şey verme gereğini duymadan, herkes- ten her şeyi almayı kendi hakkı olarak görecektir. Kendi çocuğuna acımadan onu kendi emelleri doğrultusunda zorlayan anne babalar, aslında ço- cuklannı sevmemektedir ama bütün bunlan 'onu sevdikleri için' yaptıklannı söyleyeceklerdir. Anne babasına her istediğini yaptırmak için uğ- raşan, onlan zoriayan çocuk 'kendinden başkası- nısevmeyi' öğrenememiştir. İstediğini anne baba- sına yaptınrken başkalanyla hiçbir şeyi paylaşma- mayı da öğrenir. Onu çok seven, üzerine titreyen anne babalar, sonuçta 'doyumsuz bir bencil' ya- ratmayı başarmışlardır. Sonra bu durumdan çok yakınacak ama çözümün kendilerini değıştırmek olduğunu kabul edemeyeceklerdir. Her istediğini yapmaya koşullanmış gençler 'kendilerinden başkasım sevememek' yüzünden satt kendi bencillikleri için yaşamayı haklan olarak görmektedirter. X kuşağının o hep suçlanan genç- leri, aslında bütün yaptıklannın altında nası! bir 'sevebilme açlığı' olduğunu bilmemekte, bu boş- luğu bol para, aşın hız, sevgisiz seks ile doldur- maya çalışmaktadırlar. Karnelerveriidi, evden kaçmalar, özkıyımlar ya- şandı. Meclis'te kavgalar yaşandı, ölümle sonuç- landı. Meclis'te silah taşıma konusuna çözüm ara- nıyor. Herkes beline bir silah takmanın peşinde. Araba çıkartmalarını görüyorsunuz. Görmüyor- sanız dikkat edin; köpekbalıklan, ölüm maskele- ri, akrepler, yılanlar göreceksiniz. İnsanlar neden arabalanna bir çiçek çıkartması, bir uğur böceği, bir güzel söz koymaz. Neden, hep başkasım kor- kutma, başkasına dehşet salma, başkasından nef- ret etme sembolleri?.. Neden herkes herkesin kanına susamış gibi davranıyor? Çünkü insan, 'kendinden başkasım sevmeyi' bilmiyor, öğrenmiyor, önemini merak etmiyor. Bence, çocuklanmıza matematikten, fizikten, biyolojiden, tarihten, coğrafyadan önce bunu öğ- retelim. 'Kendinden başkasım sevme' eğitimi ya- palım. Duygulan eğitelim. Çünkü, olgunlaştırmadan bilgi yüklediğiniz in- sanlann mutlu olma şansı da yok, mutlu bir gele- cek yaratma niyeti ve gücü de yok. Onlar, ne ya- zık ki içi boşaltılıp yapaylaştırılmış bir dünyanın birbirinden kopyalanmış robotlan olmaya adaylar. e-mail: erdalatak(a superonline.com Faks:0212-513 90 98 CHP'den '4 T uyansı ANKARA(ANKA) - CHP, Fransız Ulusal Meclisi'nin ardından Cumhurbaşkanı Chi- rac'ın da onayladığı sözde Ermeni Soykm- mı Yasası konusunda hükümeti ve kamu- oyunu uyardı. CHP Genel Başkan Yardım- cısı tnal Batu, "4 T " yani "terör, tanıtun, tazminat ve toprak" adımlanndan oluşan planın hayata geçirildi- ğini vurguladı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Inal Batu, Fransa Cumhurbaşka- nı Chirac'ın sözde Er- meni Soykınmı Yasa- sı'nı onaylamasını de- ğerlendirdi. Chirac'ın yasayı imzalamasını beklenen bir gelişme olarak niteleyen Batu, Fransa'da hem yöne- tim hem de parlamen- tonun iki kanadmın birlikte hareket ettigi- ni, Türkiye'nin tepki- lerinin de göze alına- rak bu adımlann atıl- dığını söyledi. Konuyla ilgili olarak hükümeti de eleştiren Batu, "Hûkümetimi- zin de aczi, gafleti ve ih- maü bugünleri haarla- mıştır. Zamanmda ya- pılması gerekenler ya- pıimadı" dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear