14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 ŞUBAT 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI / ekonomi(â cumhuriyet.com.tr 13 Özel finans kurumlannda kara para incelemesi sürerken yeni yasal düzenlemelerin gelmesi bekleniyor Tasarrfıfçu ortadakaldıFATMAKOŞAR Bankacılık Düzenleme ve Denet- leme Kurulu'nun (BDDK) "kapBma kilit vurduğıT Ihlas Finans, binlerce tasarrufçuyu mağdur bırakırken göz- ler "ükküte skınüsı" yaşadıklan bi- linen diğer özel finans kurumlanna (ÖFK) çevTİldi. 350 bıni thlas Fi- nans'ta olmak üzere 970 bin civann- da hesabın bulunduğu ÖFK'ler, 2000'in Kasım ayında yaşanan malı krizin ardından likidite sıkıntısı ya- • "îslami esaslara göre bankacılık yapma" iddiasıyla faaliyet gösteren özel finans kurumlannda Mali Suçîar Araştırma Kurulu'nun kara para incelemesi sürerken yeni yasal düzenlemeler gündemde. leplerini karşılayamadan sadece kâr payı dağıtıyordu. Aralık 2000'de thlas Finans'ı göze- time alan BDDK, genel durumu "bü- yûk ve karmaşık ekonomik ilişkiler andrinin profesyoneilikteo uzak bir anlayışla sürdürülmesi" biçımınde özetlerken mağdur olan özellikle kü- çük tasarruf sahiplerinin mahkeme- şamaya başladı. Mali Suçlar Araştır- ma Kurulu'nun (MASAK) "kara pa- ra incelemesini" sürdürdüğû ÖFK'le- re, 1997 yılından bu yana şube açma izni verilmiyor. Kasım ayında yaşanan mali krize 3 milyar dolarhk sermaye yapılan ve 120 şubeyle yakalanan ÖFK'lerden Ihlas Finans, uzun süredir ödeme ta- ye gitmek ya da şirketle anlaşmak dı- şında bir çaresi yok. Daha önce "ib- tiyati haciz" aldıran ya da alacak da- vası açan tasarrufçulara öncelikli ala- cak hakkı yaratılması karşısında, fa- aliyet durdurma karan ile tûm hesap sahiplerinin hak arama şansı eşitlen- di. îhlas Finans'ın 6 yıl süren ve BD- DK'nin müdahalesiyle resmen sona eren "İslami bankacdık" serüvenin- de "varhklannı grupfirmalannaak- tardığı'' da anlaşıldı. Bir anlamda içi boşaltılan kurumun hesaplan devlet güvencesinde bulunmuyor. Bankacılık Kanunu kapsamında faaliyet gösteren ve yeni yasal dü- zenlemelerin gündeme gelmesi bek- lenen ÖFK'lerde MASAK, kara pa- ra incelemesini sürdürüyor. MA- SAK'm mercek altına aldığı ÖFK'lerde BDDK'nin de rutin ince- lemeleri sürûyor. 3 milyar dolarlık sermaye bûyüklüğüyfe dlkkat çeken özel finans kurumlanna özal'ın başbakanlığı döneminde izln verildi Kâr payııım 18 yıEık serüveniANKARA (Cumhuriyet Bûrosu) - Bankacılık Düzenleme ve Denet- leme Kurulu'nun Ihlas Finans'ın battığını açıklamasmın ardından, Is- lami sermayeli şirketlerin ortaklık- larmın bulunduğu 6 özel finans ku- ruluşu da mercek altına alındı. Ihlas Finans, son dönemde batan, medyayla bağlantılı 4. finans kuru- luşu oldu. TurgutÖzal'ın başbakan- lığı döneminde, 1983 yılında açıl- malanna izin verilen özel finans ku- ruluşlannın toplam büyüklüğü 3 milyar dolan aşıyor. Devlet güven- cesi taşımadıklan için bankalardan daha riskli durumda bulunan özel finans kurumlarının faaliyetlerinin temeli "kâr-zararpaylaşunı" ekse- nine oturuyor. Türkiye'de özel finans kurumlan özellikle dinci kesimlerin birikimle- rini yönlendirmek ve onlara "faiz* yerine "kâr payı" adı altında rant sağlamak amacıyla oluşturuldu. Özel finans kurumlan kurulması, Turgut Özal'ın başbakanlığının ilk günlerinde ülke gündemine taşın- maya başladı. Özal'ın göreve gel- dikten sonra hazırladığı ilk karar- namelerden biri olan özel finans ku- rumlannın kurulmasına izin veril- mesine ilişkin 16 Aralık 1983 gün ve 83/7506 sayılı kararname, döne- min Cumhurbaşkanı Kenan Evren tarafindan imzalandı. Hedeflerden bir diğeri aralannda Suudi Arabistan ve Kuveyt'in de bulunduğu Islam ülkelerinin Türki- ye'de yatınm yapmalan ve girişim- de bulunmalanmn sağlanmasıydı. Kararnamenin yürürlüğe girme- sinin ardından hazırlanan Hazine, Dış Ticaret ve Merkez Bankası teb- liğlerinin yürürlüğe girmesiyle 1985 yılmda Al Baraka Türk ve Fa- isal Finans, 1989'da Kuveyt Türk Evkaf, 1991 yılmda Anadolu Fi- thlas Finans'ın sahibi Enver Ören'in yaym kuruhışlan ara- sında TGRT, Türldye gazetesi ve İHA bulunuyor. nans, 1995 yılında Ihlas Finans ve son olarak da 1996 yılmda Asya Fi- nans Kurumu faaliyete geçti. 6 kuruluş, 121 şube Özel finans kurumlannm Türki- ye'de toplam 121 şubesi var. Aktif toplamlan 1997 yıl sonunda 412.9 trilyon lirayken 1999 yıl sonunda 1 katrilyon 414 trilyon liraya çıktı. Dolar bazında aktif toplamlan da aynı dönemde 2 milyar dolardan 3 milyar dolara çıktı. 1998 yıl sonu itibanyla bütün bankalann aktif top- lamının yüzde 2'si özel finans ku- rumlarının iken bu oran 1999 yıl so- nunda yüzde 2.33'e ulaştı. Ihlas Finans, son dönemde batan, medyayla bağlantılı 4. finans kuru- luşu oldu. Ihlas|ın en büyük hisse- dan olan Enver Ören'in yayın kuru- luşlan arasında TGRT, Tûrkiye ga- zetesi ve İHA bulunuyor. • Korkmaz Yiğlt'in sahibi oldu- ğu Bankekspres, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilmişti. Yi- ğit, Kanal 6 ile sonradan kapanan Yeni Yüzyıl gazetesinin sahibiydi. • DinçBilgin'in sahibi olduğu Eti- bank ile Ceylan Holding'in sahibi olduğu Bank Kapital'e el konul- muştu. Bilgin, aralannda Sabah, Ye- ni Binyıl ve atv'nin de bulunduğu medya kuruluşlannın Ceylan Hol- ding de CTV'nin sahibiydiler. • El konulan Interbarîk'ın sahibi CavitÇağlarda medya patronuydu. DÜNYA EKONOMİSİNE BÂKIŞ / ERGIN YEDIZOĞLU LONDRA II. Bush Dönemi: Muhafazakâr Restorasyon-1 Yeni ABD yönetiminin, kimi özelliklerine, birbiri ardına atma- ya başladığı adımlara bakınca, yalnızca Clinton döneminin de- ğil, 1960'larda gelişen "liberal (ilerici - E.Y.) küttürün" etkilennı de silmeyi, adeta muhafazakâr bir restorasyon hedeflediğı gö- rülüyor. Önünde birçok engeller olmasına rağmen, bu restoras- yon gerçekleştiği takdirde, yal- nızca ABD'nin toplumsal/kültürel yapısında değil, uluslararası gü- venli ortamında da önemli deği- şikliklere şahit olabiliriz. Restorasyon girişiminin üç ana eksen üzerinden ileriediği görülü- yor Birincisi, yönetimin en önem- li noktalanna doğrudan büyük şir- ketlerin saflanndan gelen kadro- laryerteşti. Ikincisi, din-devlet iliş- kilerinde, devlet politikalan, dini kurumlann etkinliğini arttırma yo- lunda şekilleniyor. Üçüncüsü: Dış politikada ABD hegemonyasını, "lidertiğin daha güclü bir bi- çimde gerçekleştirilmesi" kon- septi altında, uluslararası ilişkiler- de, var olan anlaşmalara aldırma- dan, tek taraflı (unilateral) davran- ma eğilimi güçleniyor. Bakanlıklar şirketlere... Bush yönetimi şekillenmeye başlar başlamaz, iktidar merkez- lerine yerleşen kadrolann niteliği hemen dikkati çekti. II. Bush yö- netiminin zirvesindekiler, hem Reagan - Bush döneminden gelme "muhafazakâr eski tüfek- ler" (Dünya Ekonomisine Ba- kış 14/01) hem de Clinton döne- mindekilerin aksine "mektepli" (esas olarak akademik becerile- rinden dolayı yükselmiş) değil "alaylı" (esas olarak, en alt dü- zeyden başlayıp yönetim kade- melerinde, sadakati, güvenilirliği ve sistemli çalışmasıyla yavaş ya- vaş yükselmiş) kadrolardan olu- şuyor. Ömeğin Clinton yönetimi- nin kadrolannın yüzde 30'u Har- vard ve Yale üniversitelerinden geliyordu, elini sallasan doktora- lı uzmana çarpıyordu. Yalnızca Beyaz Saray'da Oxford - Rho- des burslu altı uzman vardı. Was- hington Post'tan Ignatius'un işa- ret ettiği gibi Clinton ekibi, bir "akıllılaryönetimiydi"ve 1960'lar kuşağının en parlak örneklerin- den oluşuyordu. II. Bush hükü- metinde, "Ivy Leage "den (en saygın üniversiteler) gelme yal- nızca iki bakan var. Oxford - Rho- des bursuyla yetişmiş uzman yok, yalnızca eğitim sekreterinin doktorası var, o da fizik dalında. Yeni kadrolar, öncekileri gibi dü- şünce insanı olmakla değil, örgüt adamı olmakla övünüyoriar (Franklin Foer, Tovvards a Soci- ology of Bushies, The New Re- public 05/02/01). Bu ise Foer'a göre başlı başına bir yönetim sti- lı değişikliğine işaret ediyor. Ken- dine aşın güvenli, kaotik, bireyci ve "alternatif", kriz ortamına yat- kın Clinton kadrolan yerine, tem- kinli, düzen ortamını tercih eden, muhafazakâr "örgüt adamlann- dan" oluşan, dolayısıyla esnekli- ği düşük bir kadro II. Bush'un kadrosu. Bu açıdan, krizlerde ani refleks göstermeleri kolay olma- yacak. Bu kadrolann hemen tümünün şirketlerin bünyesinden yetiştiği ve burada yükseldiği görülüyor. Yazar-gazeteci, Moly lrwin, The Boston Globe'da bunlann bir dökümünü yaptı, işte, hangi ci- ğerlerin hangi kedilere emanet edildiğini gösteren kimı Örnek- ler Dick Chaney (Başkan Yar- dımcısı, kimilerine göre gerçek başkan) dev petrol şirketi, Halli- burton Inc. Yönetim Kurulu; Ba- ine Chao (Çalışma Bakanı) yatı- tim kurulu; John Ashcroft (Ada- let), ilaç sanayii, Scherin-Plough; Colin Powel (Devlet) eski gene- ral, sonra American Ön Line Yö- netim Kurulu, halen konferans başına 100 bin dolar alıyor. Ann Veneman (Tanm) Monsanto bünyesindeki Calgene Yönetim Kurulu Cargill gibi diğer genetik ürün firmalannca da desteklendi; Donald Rumsfeld (Savunma) General Instruments Corp. ve dev ılaç firması Seaıie, Asea Brovvn Bovveri (müteahhitlik), Rand Corporation yönetim ku- rullan, Smtth Barney (borsa ya- tınm) danışma kurulu. Sağlık Ba- kanı Tommy Thompon'un se- çim kampanyasına da sigara şir- keti Philip Morris 72 bin dolar vermiş (Globe 10/02). Sosyal hizmetter de tarikatJara havale Bush'un siyasi doktrini, Stali- nist komünizmden köktendinci Hıristiyanlığa dönmüş yazar Martin Olasky'nin "ŞefkatliMu- Bush yönetimi kadrolannın niteliğiyle dikkat çekti. nm bankacısı, Bankof America Başkan Yardımcısı, North West Airlines, Dole Foods, Cok>rox Yönetim Kurulu; Paul O'Neill (hazine) dev alüminyum şirketi Alcao Yönetim Kurulu, daha ön- ce, International Papers Co, Kodak ve Lucent Technoiogies yönetim kurullan; Norman Mi- neta (ulaştırma) Lockheed Mar- tin (uçak, savunma) Başkan Yar- dımcısı, Boeing, General Elect- ric, Greyhound, Lockheed, Unrted Airlines, USP'nin des- teklediği Meclıs Ulaşım Komitesi Başkanı. Gale Northon (iş işleri- çevre) petrol şirketlerinin çevreci- lere karşı kurduğu bir vakfın yö- netim kurulu, daha önce de kâğıt ve orman ürünleri şirketlerinin kurduğu benzer bir vakfın yöne- hafazakâriık" kitabı üzerine kuru- lu. Bu kitabın önsözünü de Bush yazmış fThe Observer 04/02). Bush'un ikinci akıl hocası ise 1960'lann sivil hareketlerinin AB- D'nin ahlaki değerieri ve toplum yapısı üzerindeki etkilerini eleşti- ren krtaplar ve dergi yayımlayan Myron Magnet Incil'de yazan her şeyin doğrudan gerçeği söy- ledigini kabul eden "evangeli- cal", köktendinci akımın önde gelen temsilcHerinden biri olan, kürtaja ve eşcinsellere düşman- lığıyla da bilinen Ashcroft da adalet bakanlığına getirildi. İlk uygulaması, aile planlaması bağlamında kürtaj konusunda yardım, tavsiye sunan uluslara- rası kuruluşlara mali yardıma son vermek (Interpress 31/01), en etkin hamilelik önleme ilaçların- dan birini de yasaklamak (The Guardian 08/02) olan "evange- lical" Hıristıyan Bush'un uzun dö- nemli projesi, dini kurumlann ABD toplumu içindeki etkisini art- tırmak. Bu amaçla II. Bush yöne- timi, "1960'lann yıkıcı etkilerini" ve kronik işsizlik, uyuşturucu kul- lanımı, evîilik dışı hamilelik vb. "toplumsal hastalıklann" teda- visini diğer bir deyişle sosyal hiz- metleri "inanç temelli" yardım kurumlannm eline transfer etmek istiyor. Ylne bu amaçla, Beyaz Saray bünyesinde inanç temelli yerel cemaat örgütlerine sosyal yardım hizmetleri sağlamalan için verile- cek fonları yönetmek üzere bir büro kuruluyor, başına da "evan- geiical" hareketin önderierinden, kriminoloji profesörü John Dilu- lio'yu getiriyor. The Guardian ın bildirdiğine göre adalet, eğitim, sağlık, çalışma bakanlıklanndan da kendi bünyelerinde benzer ya- pılanmalara gitmelerı istendi. The New Republic'ın son sa- yısından, bu girişimin olası etki- lerini inceleyen yazılara bakarak şu tespitleri yapmak mümkün: Müslüman ve Yahudi cemaatle- rini de kapsayan bu uygulama, bir taraftan öncelikle Cumhuri- yetçi Parti'nin taban örgütü gibi çalışan Güney Baptist Kilisesi merkezlerine yarayacak. Ikincisi, her inancın kendi özel koşulları olduğu için aynmcılığı kışkırta- cak. Dini inançlan olmayanlar ve çeşitli dini inançlar tarafindan dış- lananlan, örneğin eşcinseller, di- ğer dinlerin üyeleri, kimi Hıristi- yan tarikatlar beyaz ırkın üstünlü- ğü prensibini benimsediği için si- yahlan ve siyahlaria evlenenleri dışlayabilecek. Üçüncü olarak Sciantoloji Kilisesi gibi Nazi dü- şüncesine yakın tarikat, islam ulusu (Yahudi düşmanı, siyah ırk- çısı) gibi birçok diğer tarikat bu program dahilinde mali destek alacak, etkilerini yayma olanağı bulacak. Nihayet sosyal yardım almayı çeşitli tarikatlann ibadet rituellerini kabul etmeye bağlı kı- lacak. Sonuç olarak, bir taraftan savunma ve eğitim hariç tüm devlet harcamalannda büyük bir kesintiye gitmeye hazırlanan Bush yönetimi, devletin dini des- teklemesi ve ABD toplumsal ya- şamında dini kurumlann etkisini arttırmak için yılda yaklaşık 8 mil- yar dolariık bir ek fonu devreye sokmaya hazırianıyor. Bu yazının II. bölümüne çar- şamba günü yayımlanan Global Politikültür köşesinde devam edeceğim. Beş kuruluş faaliyette ÖFK'lerin mali sistemdeki yeri • Al Baraka Türk, Anadolu Finans, Asya Finans, Faisal Finans, Kuveyt-Türk Evkaf, faaliyet gösteren OFK'ler. • 1983 yılında açılmalanna izin verilen özel finans kuruluşlannın toplam büyüklüğü 3 milyar dolar civannda. • Türkiye genelinde thlas'ın da dahil olduğu 6 kurulusun 120 civannda şubesi bulunuyor. • ÖFK'lerin aktif toplamlan 1997 yıl sonunda 412.9 trilyon lirayken 1999 yıl sonunda 1 katrih/on 414 trilyon liraya çıktı. Dolar bazında aktif toplamlan da aynı dönemde 2 milyar dolardan 3 milyar dolara çıktı. • 1998 yıl sonu itibanyla bütün bankalann aktif toplamının yüzde 2'si özel finans kurumlarının iken bu oran 1999 yılı sonunda yüzde 2.33'e ulaştı. ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Vergide Adalet Bir ülkenin yönetiminin vergi anlayışı, o yönetimin hak ve adalet anlayışının aynasıdır; onu yansrtır. Dev- letin adaleti, vergı uygulamasıyla tanımlanır. Tarih boyunca böyle olmuştur. Maliye ders kitapla- nnda, haksız ve adaletsiz uygulamalanylatarihe en acı- masız vergi zalimi olarak geçen hükümdarlann başın- da kim gelır dersiniz? Batı kaynaklannda adı Tamerla- ne olarak yazılan bizim Timurlenk. Yinelemekte yarar var. Çağdaş demokrasinin yo- lunu açan en önemli etkenlerden biri, vergi konusun- daki tartışmalardır. Verginin kimlerden alınacağı ve na- sıl harcanacağı, ekonominin siyaset ile kesiştiği en bü- yük kavşaktır. Bu konu bizde hemen hiç gündeme gel- mez. Ancak unutulmasın ki yaklaşık iki yüzyıl önce AB- D'nin kuaıluşunun temelinde, bu tartışma vardır. • • • Hükümet vergi borcu olanlara, yani vergisini verme- yenlere büyük kolaylıklar getirdi. Emlak ve çöp vergi- leri dışında kalan tüm vergi borçlan, yıllık yüzde üç ge- cikme faizi ve 18 aya yayılan taksitlerie ödenebilecek- tir. Devletin toplam vergi alacağının yaklaşık beş katril- yon lira olduğu belirtiliyor. Bu tutar, 48.4 katrilyon ola- rak bağlanan 2001 yılı bütçesinin toplam ödenekleri- nin yüzde 10'undan dahafazladır; devletin 2001 yılı top- lam personel giderierinin de yüzde 41.7'si kadardır. Toplanmayan vergiler aynca, 2001 yılı için 31 katrilyon olarak öngörülen toplam vergi gelirlerinin de altıda bi- ri dolayındadır. Bu sayılann kanrtladığı çok şey var. Eko- nominin kayrt dışı olan bölumü birtarafa, hükümet, ka- yıtlı ekonominin vergi olanaklannı da tam olarak deger- lendirmiyor; vergi toplayamıyor. Kaldı ki geçmiş bir deneyim, 1997 deneyimi, sağ- lanan bu geç ödeme kolaylığının hiç de başanlı olama- yacağını kanıtlıyor. Belirtildiğine göre, kamu kesiminin 2.5 katrilyon vergi borcunun tahsili olanaklı değildir. Toplam içinde özel kesimin borcu 2.4 katrilyon liradır. Yetkililer, bunun 500 trilyonunun da tahsilinin olanaklı olmadığını belirtiyor. Geriye 1.9 katnlyon kalıyon bunun ya yalnızca 500 trilyon kadar bir bölümünün tahsil edilebileceği söylenryor. Yani, toplam vergi alacağının onda biri dolaytnda bir bölümü tahsil edilebilecektir; ödeme kolaylıklan bunun için getiriliyor. Benzer bir öde- me kolaylığının yapıldığı 1997'de tahsilat oranı, yüzde 13 dolayında kalmıştı. Bu yılın tahsilat beklentisi, bek- lenti olmanın ötesine kolayca geçemez. Çunkü, 1997'de ekonomi, yüzde 8.3 ile son on yılın en yüksek büyüme oranını yakalamıştı. Vergi borçlannın öden- mesinin beklendiği gelecek 18 ayda ekonomide bu öl- çüde büyüme beklemek en azından gerçekçi olmaz. Kolayiıklara karşın, bu vergi alacaklannın bu ölçude bi- le tahsili çok güç olacaktır. Devlet, vergi borçlanna getirdiği kolaylıklaria, haksız ya da eşitlik anlayışından uzak bir tutum sergiliyor ve ekonominin iki kesimini cezalandınyor. Kesimlerden biri, geliri kaynağından kesilerek ver- gilendinlen maaşlı ve ücretiilerdir Sayılan 10 milyo- na yaklaşan emeğiyle geçınenlenn, yani ucretlı ve ma- aşlılann, gelirvergileri, onlardahagelirierini görmeden kesiliyor. Bu nedenle de emeğiyle geçinenlerin vergi borçlusu olma lüksü ya da olanağı yoktur. Onlar, vergi kolaylıklanndan yararianamaz. Yetmedi; bu kesim, ek olarak ödedıği dolaylı vergileri, yani KDV ve benzeri sa- tış işlemi vergilerini de ahşveriş sırasında ödemiş bu- lunuyor. Gülmeceye bakın, getirilen vergi kolaylığın- dan, bu vergileri ödeyenler değil, halktan toplayıp da maliyeye yatırmayanlar yararlanacaktır. Vergi kolaylıklan getirilerek haksızlık yapılan ikinci toplum kesimi de vergisini zamanında ödeyen dürüst işverenlerdir Hükümet bunlan da vergilerini zama- nında verdikleri için cezalandınyor; bin pişman edi- yor; "Siz de verginizi zamanında ödemeyin" demeye getiriyor. ••• Bunlar sonuçlar. Aslında vergi konusundaki adalet- sizlik çok daha derindir; vergi adaleti kökunden bozuk- tur ve duzeltilmiyor. Bunun en açık göstergesi, varsıl- yoksul ayınmı yapmayan dolaylı vergilerin toplam vergilenn içindeki payıdır ve bu pay giderek artıyor. Gerçekten de gelir, kurumlar ve motoriu kara taşıtlan gibi servet vergilerinden oluşan doğrudan vergilerin toplam vergiler içindeki payı, 1998'de yüzde 46.6; 1999'da yüzde 45.4 olmuştur. Bu oran verilerin yayım- landığı 2fJ00 yılının ilk on ayında da yüzde 41.1 'e düş- müştür. Buna karşılık KDV, akaryakıt vb. alım-satım vergilerinin toplam içindeki payı da aynı uç yılda sıra- sıyla yüzde 63.4, yüzde 64.6 ve yüzde 69.9'a ulaşmış- tır. Neresinden bakılırsa bakılsın, bu vergi yapısının, vergilerde aranan ekonomik güce göre vergi alınma- sı ilkesiyle uzaktan-yakından bir ilgısi yoktur. Asgari ücretin bile yüzde 15 vergilendirildiği bir ortamda bu vergi yapısı, dar ve sabit geliriileri ezmektedir. Hükü- met son uygulamalanyla bu ezilmeyi daha da pekişti- riyor. e-posta: yakup@metu.edu.tr Aradığmız kişiye daha hızlı ulaşmanız için yeni bir numara... (0216) 585 85 85 (0216) 395 45 15 olan numaramızı (0216) 585 85 85 olarak değiştirdik. Bizi aradığtnjzda istediğiniz kişiye direkt ve daha hızlı ulaşabilmeniz için yeni bir numaramız var. Bundan böyle aradığmız kişinin dört haneli yeni dahtli numarasfnı biliyorsanız, santral numaramızın son dört hanesi yerine bu numarayı (0216 585 XX XX) tuşlayarak istediğiniz kişiye doğrudan ulaşabiiirsiniz. Aradığınız kişinin dahili numarastnı bilmiyorsanız {0216} 585 85 85'i arayarak santralden bu numarayı öğrenebilirsîniz. Yeni numaramızla artık daha da yakınız. ArçeiikA.Ş 81719 Tuzia/lstanbu! Faks:(0216)585 85 80
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear