23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 KASIM 2001 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA iJ. U l \ kuttur(g cumhuriyet.com.tr 15 HAYATIN ÖTE YAKASI FERİDUN ANDAÇ SessizcegeçtiğimizırmaldarEllerimiz yosun kokuyordu. Su- yun çağıltısına kendimizi kaptırmış- tık. Irmağm bentlerini oluşturan ka- yalıklann suyla buluştuğu yer bizim balık avlagımızdı. Suyla ormanın yan yana olduğu yerde korku olmaz, derlerdi. Pek inanmazdık buna. Ge- ne de ürpererek, ellerimizle yosun- lan ayıklayıp taş dıplerine balığa çı- kardı parmak uçlanmız. Kayıp oyna- şan alabalıklar. sazanlar kör ellerin avı olurdu. Sonrasında ormana dö- nerdik yüzümüzü. Sığınağımızdı. Sevincimize, kaçışımıza, açhğımı- za, korku ve düşlerimize örtü olur- du. Oj-unlanmızı şenliğe dönüştü- rendi. Masallann getirdiği ürküntü- lerdi en çok da bizi sarsalayan. On- Jardan kurfulduğumuzda ormarun dilini anlamaya çalışırdık. Ayazda bir yürek gibi kalakaldığunız anlar- da da orman düş kaynağınuzdı. Ma- sumiyetin en alıcı mevsiminin sırda- şıydı hem de. Sonra sonra o unutu- lan yer mekân, çocukluk yurdunun da bir simgesi olmaktan çıkar; iyiden iyiye özlenilen. gidilmek istenilen. gidilince da sağahnacağı sanılan bır ütopyaya dönüşür. En azından bıra- kip geldığimiz o yer. o çocukJuk yur- du dönülemeyendir artık bizim için. Hep özlenilen, bir masal yurdu... ••• Latife Tekin in yeni romanı Or- mandaÖlüm Yokmuş'u okurken içi- mizdekı ormanın yolculuğuna da çıktım birden. Romanın kahramanı Yasemin'in, "Ormanda yürürken zamanın içinde geri geri giftiğüni his- sediyorum" deyişine; onun sesinin yankısına. geçmişin bizde bıraktığı izlere döndûm bir an. Geçmiş hep ürperticidir Emin ıçin de. Acılardan kurtulma ümidi/düşü içinde çığlıktır. "Kendiniaydınlıkbir ormanda soluklanırken" bulduğu an; o ürkünç korku da yiter. Rüyadır her şey! Yasemin'in sesinin yankısı gelip bulmuştur onu. Emin, uykusunda öğrendikleri, Yasemin'in anlattıklannın ışığıyla bakar kendine, hayata. Aslında onla- nn buluştuklan nokta, geldikleri yer içteki ormanın sarmalanan dura- ğıdır; "Kendimizeihanetetmeden bu BAKMAYV GÖRMEYE DAİR-LatifeTekin'in'OrmandaÖlüınYokmuş' adta kitabu yitirilenlerin acısı çekilirken asıl gözden kaçınfağunız incelikkre bakmaya/görmeve dair bir roman. Çıkış noktası ise bireyin sağalma arayışL acıdan kurtulmamız zor" diyen Emin; yalnızlaştığı anlann ne anla- ma geldiğıni de hissetmektedir; "GündeKk karmaşanın uğultusun- dan sıynflp öyle bir dinginliğe kavuş- muşru ki sonunda içine yeniden, ses- siz dünyanın bir parçası olduğu eski zamanlann ruhu dolmuştu." • • • Orman, yazann anlatı imgelemi- nin asal kaynağı; yansıtıcı bilincinin açımlayıci'tanunlayıcı öğesidir. Öy- le ki roman kahramanlannın bilin- cinden geçenleri yansıtan, içteki ka- ranhğın ışık arayışını imleyen, için- den çıkılan/çıkılamayan gezinilen bir mekândır. Ama onlan/n birbiri- ne baktıran, çözdüren, anlamaya ça- lıştırandır da aynı zamanda. Anlatıcı-yazar, bize, bir içgöz ger- çekliğini sunuyor. Kimliksiz ya da şöyle söyleyeyim, cinsiyetsizdir o. Baktıran' gördüren/açımlayan. Ro- manın 'asal kahraman'ı gibi duru- yor; hisseden, onlarrn yaralaruıa yel esintisiyle dokunan. Günlük söylemlerin. dilin dışında bir örgü kuran Tekin, her bir tümce- si ona ait, söz öbekleri hissedilen yansımalan getiriyor... O gördük- çe/baktıkça/dokundukça hıssederek yazan biridir. Yitmeyen bir duygu- nun anlatıcısı olarak çıkıyor karşı- mıza, bu kez de. Romanın çıkış noktası, bireyin sa- ğalma arayışıdır. Yitirdikleri aşkın sızısını yaşarken birlikte aldıklan yol, Yasemin'le Emin'i yeni bir dil arayışına iter. Arkadaşlık bağlanrun bu yeni durumda aldığı biçim. bir bakıma da, bakmak/görmek arasın- daki ıralayıcı izleği yansıtmaktadrr. Bireyin bu sağalma arayışı, sor- gulayışı getirmekte, birbirini anla- manın dilini kurmaktadır. Tekin, Emin'in dünyasına anlatıcının bilin- cinden bakarken Yasemin'in, arada- ki yansıtıcı bilinçlilik işlevini üst- lenmesini, bir anlatım figürü olarak da geliştirir. Burada hem gerçekJiğı yansıtılan, hem de gerçeklere ışık düşüren/yansıtıcı olandır. Emin'in dünyasma bakışın, onunla yol arka- daşlığının sırdaşıdır üstelik. Yitirilenlerin acısı çekilirken asıl gözden kaçırdığımız inceliklere bak- maya/görmeye dair bir roman Or- manda Ölüm Yokmuş. Tekin, seslere yüzünü dönerek ya- zıyor. tçteki ve dıştaki anaforun git- gelindeki bireyin sessizce geçtiği ır- maklann sesini dinleyerek anlatıyor onlann sızısını. Metaforlarla yüklü bir anlatımla romanda yeni bir yurt ediniyor. Bundan sonrasında yaza- cakJanna yeni bir kapı aralıyor. Pan'ın doğada yürüyüşünün derin- liklerine uzanarak aşkın aşkınlığına bakmak, bugünün insanınrn yaşadı- ğı savrulmalann yansıJanru görmek, insanın insana gerekliliğinin dilini kavrayabilmek için bir okuma şenli- ğine ne dersiniz? OKUMA ÖNERILERI (*) Latife Tekin 'in romanları Bütün Yapıtları adıyla Metis Yaymları 'nca yayımlanmaktadır: 1) SevgiliArsız Ölüm, 184 s.; 2) Berci Kristin Çöp Masallan, 124s.; 3) Gece Dersleri, 180 s.; 4) Buzdan Kıhçlar, 142 s.; 5) Aşk Işaretleri, 122 s.; 6) Ormanda Ölüm Yokmuş, 160s.; Gümüşlük Akademisi, 1997, Nisan Yay.,30s. (*) Nurdan Gürbilek, Ev Ödevi, 1999, Metis Yay.. HOs. (*) Jale Parla, Don Kişot 'tan Bugüne Roman, 2000, îletişim Yay. (*) Marguerite Yourcenar, Atesler, Çev.: Sosi Dolanoğlu, 1997; Alexis ya da Beyhude Mücadelenin Kitabı, Çev.: Sosi Dolanoğlu, 1999, Metis Yay. BELLEK KUTUSU "Ben bu kitapta içime bakarak öğrendiğim, düşünüp de duygular biriktirdiğîm şeyleri paylaşmak istedim." Latife Tekin "Yoksulluğu hep bir dilsizlik olarak tarifetti Latife Tekin. Anlattığı hikâyelerde hep ikiye ayrıiıyor dünya. Dilsizler, saf sade, sessiz, çocuk kalmış insanlar var bir yanda. Bir de ötekiler, dile hâkim olanlar, dil sayesinde kendilerine dışandan, başkalanna yukandan bakabilenler." Nurdan Gürbilek Gombrich, sanatı sadece belli bir kesime özgü gören anlayışı kırdı Yüksekkültürü savunduKültür Servisi - 92 yaşında ölen Ernst Gombrich, son ya- nm yüzyılın en önemli sanat tarihçılerinden biriydı. 'Sana- ün Öyküsü' (1950) adlı kitabı 50 yıldan beri sayısız insan için görsel sanatlara gıriş nitelıği ta- şıdı. Öte yandan 'Sanat veYanü- sama' (1960) ve 'Meditarions on a Hobby Horse' gibi başlıca ku- ramsal kitaplan sanat tanhçıleri için yol gösterici oldu. Gombrich, 1909'da Viyana'da Yahudi bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Yaşamı boyunca antisekter ve dinsiz oldu. Ama Nazizmin çemberindeki Avusrurya'da Yahudiliği- ni yadsımadı ve kendisini bir 'Avustur- yah' olarak değil, 'Avusturyah bir Yahu- di' olarak tanımladı. Sanata olan ilgisi 1927-28'de okulu- nu bitireceği yıl hazırladığı bir ödevle ilk kez ciddi bir boyut kazandı. Alman yazını dersi için hazırladığı bu ödevde VNînckelmann dan bu yana sanata yak- laşunda değişen rutumlan ele alır. Bu ilk ödevin daha çok bir alıntılar topla- mı olduğunu belirtse de ilgisinin bugü- E H.GOMBR" SANATIN OYKUSL ne kadar hep aynı bakış açısı içinde kal- dığını öne sürer... Viyana Üniversitesi'nde okuduktan sonra 1936'da İngiltere'ye gıtti, burada- ki Warburg Ensrirüsü'nde araştırma gö- revlisi oldu. Daha sonra bu enstitünün başına geçti. Londra Üniversitesi'nde 1956-59 yıllan arasında sanat tarihi profesörü ve 1959-76 tarihJeri arasında da klasik gelenek tarihi profesörü oldu. Ingiltere'nin en iyı akademisyenle- rinden biri olan Gombrich şövalye un- vanını aldı ve birçok uluslararası ödüle (Goethe, Hegel ve Erasmus ödül- leri) değer bulundu. Müzikle doğrudan ilgiliydi. Annesinin yanı sıra 1936 yılın- da evlendiği eşi Dse de bir piya- nistti. Aynı zamanda Gomb- rich'in kendisi de viyolonsel sa- natçısıydı. 19. yüzyılın sonu ve 20. vüzyı- lın başındaki sanat tarihçileri He- inrich VVoelfflin ve Alois Riegl'den kendisini ıki temelde ayırdı. Onla- nn görsel kavramlarını çok dar ve biçimci buldu. Görsel sanatlarda estetiği insani ve tarihi içerikten ya- lıttıklannı düşünüyordu. Ona göre hemen her yapıt için belli anlam kat- manlan söz konusuydu. Resim tarihin- deki değişimlerin en önemli etkeninin çağın dışa\iırumundaki gizemli deği- şıklikler değıl, zihinsel etkinliklerdeki değişikler olduğunu savundu. Yapıtlan defalarca yeniden basılan Gombrich, sanatı sadece bir zümreye has gören 'snop' anlayışı kıran bir sa- nat tarihçisi, ama aynı zamanda 'yük- sek kültür'ün büyük bir savunucusu olarak anımsanacak. GtZEM DEĞtL ZİHÎ> - Resim tarihindeki değişimkrin zihin- sel etkinliklerdeki değişiktiklerden kaynaklandığmı savundu. Genç kalemler Cumhuriyet'te... ALIŞKANLIKTIR YALNIZLIK Alışkanlık işte, bazen gece ağır ağır hissettirmeye başladığında hüzün sessizliğini, Gözlerim alır başını gider, altında meşaleter yanan bacalara. Dudaklanm doyumsar şarap ekşiliğindeki özlemleri. Dedim ya alışkanlık işte, ne kadar dumansı bir hava sararsa ciğerterini, kardır derim. Yalnızlık kardır. Bazen mor karanlığın ardındaki dağlarda bir dostun söylediği türküdür yalnızlık. Kim bilir, yatağına uzandığında, bir sevgili masumiyetiyle sanldığın yastığının karşı koymazlığıdır belki de yalnızlık. Duyumsayabiliyorsan eğer, bir anne şefkatinde ağustosböceklerinin çığlıklandır, Ya da bir baba gibi otoriter çoban köpeği nağralandır yalnızlık. Geceden payımıza düşen hüzünlerie yetinebiliyorsak Ve doğan güneşten esirgemiyorsak tebessümlerimizi, Sadece adı yalnızdır, Yalnız olmayışlarımızın. ERHAN ERDEM BİRDENBİRE Ve bir örümcek temizledi aşkının örümcek ağlarını. Yorgun kirpi, çıkarttı yüreğine batan sevda oklannı. Ve güneş rtiraf etti ay'a; geceleri çok giizelsin, yıldızları kıskanıyorum, mehtabına bayılıyorum At, nal çaktı sahibinin ayağına. Kuş, avcıyı vurdu. Ağaç, gölgesine uzandı. Ve akrep yelkovana seslendi; aramızdaki boy farkının önemi yok biliyor musun, usanmadan bekliyorum seni, en çok on ikiyi seviyorum ve nefret ediyorum yanmlardan. HAKAN KURİOĞLU 10GÜNSÜRECEKETKİNÜĞE4O TOPLULUKKATIUYOR 6. Ankara Tîyatro Festivali başladıKültür Servisi - Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf (TAKSAV) ve Kültür Bakanhğı'nrn ortaklaşa düzenledıği 6. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali dün başladı. 17 Kasım'a dek sürecek festivale 5'i >r urtdışından toplam 40 tiyatro topluluğu katılıyor. Festivalde, oyun gösterimlerinin yanı sıra, paneller, söyleşiler ve atölye çalışmalan da yapılacak. 13 Kasım'da 'Biyomekanik Oyunculuk' üzerine Azerbaycan DeH Yığıncağı Pantomim Tiyarrosu nun yönetmeni Bahtiyar Han-ı Zade tarafından yönetılecek bir atölye düzenlenecek. 14 Kasım'da ise Hoüanda Kına 1î>iatrosu yönetmeni Celfl Toksöz tarafından 'Oynnculukta Yeni Başhklar' başlığı altında 'perfonnans o>unculuğu' üzerine bir atölye çalışması olacak. Bir diğer atölye çalışmasını ise 15 Kasım'da oyun ve öykü yazan Ahmet Önel 'Okuma Tryatrosu Üzerine' adı altında gerçekleştirecek. Hareket noktası 'Tiyatro sanannı yapabilme \« izkyebilme' olan festival, Devlet Tiyatrolan"nı kapsam dışında tutmayı, böylelikle ödeneksiz özel ve amatör tiyatrolann sorunlannda özelleşmeyi, Türkiye'de yapılan tiyatro sanatının sahici zemini üzerine örnekler vermeyi amaçlıyor. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Sonsuzluğa Kilitlenmek... Insanlık binlerce yıldan bu yana, açık ya da ör- tülü bir biçimde, ölümlülüğüne baş kaldırmakta. Ünlü Rus yazarı ve düşünürü Solzenrtsin'in bir yazısında haklı olarak belirttiği gibi, insan yaşa- mının süresini yapay önlemlerle uzatma girişim- lerinin sonuçlan, bu sonuçlann başanlı gibi görün- düğü zamanlarda bile uzun yaşayan insanın gi- derek daha bir yalnızlaşması ve gençlerden ba- ğımlı olması gibi hüzünlü görünümleryansıtmak- ta. Belki de asıl konu, yaşam süresinin uzunluğu değil, fakat eryadageç, nasılsa noktalanacak bir süre boyunca insanoğlunun sonsuzluğu yakala- yıp yakalayamayacağı. Sanat, bu sonsuzluğa uzanan en şaşmaz yollardan biri. Ama onun ka- dar şaşmaz bir diğer yol da bizi izleyen kuşaklar- daki birilerinin bizleri şu ya da bu biçimdeyaşat- mayı sürdürdüklerine tanık olmak. Bununla de- mek istediğim, bizden sonrakilerin bizi anmalan değil; adımızı söylemiyor da olabilirier. Asıl önem- lisi, bizlerden aldıklan, yani iletmeyi başardığımız birtakım şeyleri, değerieri, dahadazenginleştirip boyutlandırarak yeniden varetmeleri. Uzunca bir zamandan bu yana, asıl ölümsüz- lüğün, sonsuzluğa erişmenin, bununla eşanlam- lı olduğunu düşünüyorum. ölümsüzlüğün yaşa- nan süreden bağımlı kılınmak istenen türü nasıl- sa anlamsız ve gereksiz. Ama değer bildiklerimi- zi bizden sonrakilerin taıialanna dikmeyi başar- mak, düşünen ve düşündüğü ölçüde varolabilen insana yakışan tek sonsuzluk düşü. Birkaç gün önce, yeni başlayan bir eğıtim prog- ramında, daha bir yıl öncesine kadar öğrencim ol- muş bir gençle, bir genç sanatçıyla birlikteydim. Programı birlikte yürütecektik. ve eski öğrencim, şimdı gencecik bir oğretici olarak yanımdaydı. Ona öğrencilik yıllannda her şeyi ben öğretme- miştim. Zaten hep ne öğreneceğini, neyi öğren- mesi gerektiğini bilmiş, dolayısıyla kendisine ne öğretilmesi gerektiği konusunda başkalannı dü- şündürtmemiş biriydi. O gün, eğitim programına birlikte başladığımız gün ise yanımda yeraJdığın- da, artık açtığım konulara neresinden girilmesi gerektiğini, konuların hangi noktalarının öğrenci- lerie tartışılmasının daha yararlı olacağını bilen ve böyle tartışmalara elvenşli zeminleri hazırlayan biri kımlığindeydı. O gün ders sırasında, ve dersten sonraki saat- lerde, hep bilindiği sanılan bazı kavramları, örne- ğin ölüm, ölümsüzlük ve sonsuzluk gibi kavram- lan yeniden düşünme gereğinı duydum. Bu dünyada iz bırakmanın ne demek olduğu üzerinde de yeniden düşündüm. Yıllar önce, üniversiteyi bitirdikten sonra ya- bancı bir ülkeye gitmiş olan bir öğrencimden -hep sakladığım- bir kart almıştım. Gidişinden uzunca bir zaman sonra. Kartta şunlar yazılıydı: "Sevgili hocam! Buraya geldikten sonra sık sık sizden o yıllar boyunca ne öğrenmiş olabileceğimi dü- şündüm. Sonunda anladım ki, önemli olan ko- nular değildi: Ben, sizden düşünmeyi öğrenmi- şim!" ölümsüzlüğün ne olduğu sorusunun yanıtını o kartı okuduktan sonra da bulduğuma inanmıştım. O günden bu yana aradan uzun zaman geçti, ve birkaç gün önce, bir eğitim çalışmasında an- dığım eski öğrencimle birlikte çalışmaya başla- dığjmda, aynı yanıtı bir kez daha aldım. öğrencimle birlikte düşünüyorduk. Zaten hep düşünen bir genç insandı, ama ben, yıllann köp- rüsünden geçerek onunla düşünmeyi, onun dü- şünce tarlalanna ilerde benden çok daha işleye- ceğine inandığım bir şeyleri ekmeyi başarmıştım. Sonsuzluğun bu yolunu aramaktan vazgeçme- mek, belki de yaşamın en gerçek anlamı. e-posta: ahmetcemal a superonline.com acem20frj hotmail.com TÜYAP KİTAP FUARI'NDA BUCÜN ASALONU • 1230-14.00 'Camide \% OkuMa Türkçe' Konuşmacılar: Oktav Sinanoğlu, Cengjz Ozakuıcı, îhsan Ozkes Düzenleyen.Çağdaş Eğitim Vakfi. • 14.00-1530 'Türkive'deMaakNerej« Gdiyor'. Konuşmacılar: AbdüBka, Arzu Çağlan, Hasan Cihat Örter, Nejat YavaşoğuDan. Düzenleyen: Don Kişot-Stüdyo lmge-Broy YîavTncıok. • 1530-17.00 'Metin Üstünda^ile Mizahtan Edebij'ata'. Konuşmacı:MetinUstündağ. Düzenleyen: Parantez Yaymcınk. • 17.00-1830 'Semih Balcıoğlunun Yapıtlan ve Karikatürcü kisiliği" Konuşmacılar: Metin Sözen, Hakkı Devrim, Mahmut Karatoprak, NecatiAbaa. Düzenleyen: TÜYAP. • 18.30-20.00 ' t ç Pskotojik Soru' Konuşmacı: KadirÖzer. Düzenleyen: Sistem Yayınahk. BSALONU • 1230-14.00 'Mizahta Aydmlanma ve Toplumsal Eleştiri'. Konuşmacılar: Ferit Öngören, Sulhi Dölek, Tan OraL Ayduı Hatipoğlu. Düzenleyen: Türkiye Yazanar Sendikası • 14.00-1530 'Orhan Kural ik >Iini Bir Dünya Turu-Müzüdi Saydam Gösterisi'. Konuşmacı: Orhan Kural. Düzenleyen: TLTYAP • 1530-17.00 'Çağdaş Türk Öykücülüğunde Birevin Kaybohışu'. Konuşmacılar: Ahmet Önel, Şükran YüceL HaHI Gökhan, Nilüfer Açıkalın Düzenleyen: Gendaş. • 17.00-18.00 'Soğuk Savaş ve Edebiyat' Konuşmacı. DemirtaşCeyhun Düzenleyen: Siscanı Yaymcıhk. • 18.00-19.00 '2001 Avrupa DiDer Yılı ve Türkçe'. Konuşmacı: Yüksel Pazarkaya. Düzenleyen: TÜYAP. • 19.00-20.00 'Gelibolu'yu Okumak* Konuşmacı: BuketUzuner. Düzenleyen: Remzi Kilabevi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear