02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SÂYFA 4- CUMHURİYET 21 EKİM 2001 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER [email protected] ^ " *d umhuriyet' oku- M » rnariın zevki kadar • da hüznü vardır ba- ^ . na!.. Her gün ^ ^ ^ ^ ^ onunla yenilenip doğrulanmaktan büyük keyif alır, çık- maza sokuldufunu gördüğüm ülke so- runlan karşısında da umutsuzluğa dü- şer. telaşa kapılınm. "Her biri. daha öncekini aratan sosyal olunısu/luk- larla ilgili" kaçıncısı \azıp yazıp \ırt- tığım!.. Bunu yırtmayıp -aslmda hepsi- ni çok lyi bilen- SLZ dostlanmla pa\ laş- mak istedim.Dünya gınlaklaşırken (1943) askerlik, ceza ve vergi dışmda dev letle pek yüz yüze gelmemiş yoksul bir köyde doğmuşum. En gerilere bak- tığımda 'Tanrı uludur!"la başlayan Türkçe ezanla, köy ginşındekı yanm bıraktınlmış okul geliraklıma!.. İme- ce vapısı olan bu okullan hâlâ görü- rüm, yurdun değişik yörelerinde. 0 ya- nm hallenne bakmadan çevrelerindeki çirkinliklerle alay ederken bulurum on- lan... lçim yanar?.. Yıkıntılannda oy- nayıp da okuyamadığımız o okulun ye- rine -ahırdan bozma tek derslikte oku- duk- ilk üç sınıfi (asıl meslegı maran- gozluk olan eğitmenin elinde)."Son ikı yılla ortaokulu da 10 km. uzaklıktaki il- çemizde -kendim gibi joksul arkadaş- lanmla- (büyük zorluklar içinde) bitir- dik. Lisedesınıfin tekparasız\atılısıy- dım. Yakın çevremde adım anılır ol- muştu. Bu durum, üstüme yüktü. Uta- nılacak bir duruma düşmemek için. sık sık yazdığım öğütlerimle doğruyu arar, özetle de; çok çalışmanın gereğini vur- gular. me\cut olumsuzluklann geçici olduğunu, ulusça hak ettiğımız güzel Bilge Hocama Sesleniş... Hİlmİ GURDAL Yüksek Orman Mühendisi günlere ancak böyle ulaşabileceğimızı kendime öğütler dururdum. Öğrencisi. öğretmeni, tüm çalışanlan ve arkala- nndaki büyük güç (devlet) aynı heye- canı yaşardı. Öğrencilik evirnizde öğ- reımenlerimizce ansızın denetlenme- mizi. lise tarih öğretmenimiz Galip Vardar"ın, 10 Kasım günü Atatürk'ü anlatırken (heyecandan) karşımızdaki ölüşünü bugün kimselere anlatamaz- sın. Meğerbunlann hepsi II. Dünya Sa- vaşı sonunda önü kesilen 'aydınlanma firtınası'nın artçı esintileriymiş... Köy- lerdeki o okullan yanm bıraktıran, ilk iş olarak ezanı Arapçalaştıran, Köy Enstitülerini, halkev lerini, benzeri bir- çok kazanımı yok ederek "komünizmi de önfediğini" söyleyen zihniyetin ne- cip (asıl) milleti (!) için neler düşünüp neleryapmadığını hep birlikte gördük... O zihnKet: Görelim o düşünüş biçi- mini: - Milletimizin ka\ı dostu Ameri- ka'nın hatınna (hantada yerini bulmak- ta zorlandığı Kore için bile!..) kahra- manca ölebileceğinı herkese gösterme- di mi?.. - Ülkeyi KüçükAmerikayapacağız.. dedi de sözünün arkasında mı dunma- dı?.. - "tyi huylusuyla!.." huysuzuyla (koruma \ e kollama altındaki) birbirin- den marifetli. devleti yönetmeye de pek hevesli tarikatlarla dinimizi zen- gınleştınnedi mı?.. - Imanlı bir toplumun imamlı bir toplumla olabileceğini görerek her ai- leye bir imam projesiyle öbür dünyamı- zı düşünmedi mi?.. - Demırvollanna, "demirperde iliş- kisi nedenijle!.." yüz vermeyip (Ken- di yolumuzu da bulduğumuz nüfus planlamasına da destek!) karayollannı kazalardaki bınlerce kurban kanıyla bo- yayarak kıal yollar haline getirmedi mi?.. - Art arda kapatılmakta olan (her bi- rinde yüzlerce kişinin çalıştınldığı) ha- vayollanyla -ondan yararlanan iki kişı- ye bile- hizmet götürebildiğıni göster- medi mi9 .. - Efendiliğinin gereği zannedip köv - lümüzü (çok zor şartlarda. yağmurda çamurda. çoluk-çocuk çalışmasına gönlü razı olmayıp) pancar, türün, fın- dık gibi toprak meşakkatlennden, hay- van peşinde koşmaktan kurtanp mille- timizi Avrupa'nın deli danasnla ta- nıştırmadı mı?.. Sütün 3 katına çıkar- dığı fiyatıyla (suyumuzun kjymetini or- taya çıkanp) süte su katılmasının önü- negeçmedi mi0 .. - En kârlı şirketlere dönüştürdüğü eğitim, sağlık kapılannda milletınin ömür tüketmesine gönlü razı olmayıp - doğumundan ölümüne kadarki süreçte- (onu ilim. ilaç gibi birtakım zararlı girdilerden (!) koruyarak -doğal ha- liyle-) geldiği gibi gitmesine vardımcı olmadı mı°.. - Başında "Türk" sözcüğü olan ku- rumlann başlanna taş düşürmedi mi?.. (Türk Dil Kurumu'nun başınagelenler. pişmiş tavuğun başına geimedi!.. Fakat milletimiz bu sayede kendi ülkesmin sokaklannda el gibi dolaşırken tabela- lardan yabancı dil öârenmeye başladı bile! .) - Hele o zihniyetin Türk Lirası'na ettiğine canlar dayanmaz!.. 30 yıl ön- ceki apartman parasına bugün simit \ermez oldu. "Gâ>ur parasıyla beş kuruş..." deyiminı tersine çevirip -bir zamanlar- herkese yüzünü gösterme- yen mağrur "mor binlik"ın yüzünü gözünü yeşil dolara morarttırarak orta- lıktan sı\ ışmasına seyirci kalmadı mı?. - Maliye bakanımız yerine Cottarel- li'yi ezberlettiği ulusunu. Büyük Baş- kan Bush'un telefon öğütleriyle şeref- lendirmiyormu?.. - Düyûn-u Umunıivc'ye şapka çı- karan miktarı yü/ünden (hakkıyla alınan) "En iji borçlanan ülke ma- dalyası"nı tstiklal Madalvamızın üs- tüneasmadı mı?.. - "\ iğitliğitnizin kamçısr!.." borç gururu altında sürdürulmekte olan dış politikamızı "Yurtta barış, dünyada barış" gibi ulu biranlayışın sahibi U- lu Önder"imizin aksine. (üstelik Müs- lüman bir komşumuzun üzerine) 1 ko- yup 3 alay ım derken ayağı kayıp hiç de hoş olmayan durumlara düşmedı mi?.. Görüyorsun ya yüce milletim, kaptır- "Bbette kendi yaşantılanmdan yola çıkarakyazdım bu öykülen. Ama hıçbı- ri, birebir bir 'yaşanmış olan' değildır, belkiyaşanacak olandır, yaşatacakolan- dır." ErdalÖz'ün 'Cam Kınklan' kitabının arka kapağından aldım bu sözleri... öy- küler, romanlar bir kişinin ağzından ya- zılır çoğu kez... Sanılan, yazarın kendi yaşamından bir andır, bir zamandır an- latılan. öyledir de, değildır de. Hem kim kendi yaşamını olanca gerçeğiyle anla- tabilir? Anılar şaşırtıcıdır, değişkendir, yorumlar, gözlemler öyle... "Adam Oy- kû" dergisinde Katherine Mansfield'in "örtüyü Kaldırmak" öyküsünü okurken oldu bu... Kendime döndüm, kendi öy- külerime, sevdiğim yazarlann öykuleri- ne... Erdal öz'ün 'Cam Kınklan' öykü- sü, öykücülük sanatnın bugün de ya- nn da, yaşayan, hem yaşayacak bir güç taşıdığını anımsattı. Çehov'un 'Acı'sı- nı, sevdiği genç kızlara okurmuş Erdal zaman zaman. Dinlerier, dınler görü- nürlermiş, duymadan, anlamadan... öyleleri çok, ama biz, bızı severekoku- yan bir kışı, beş kişi kalsa da öykümu- zü hepyazacağız... Sabahattin Eyuboğlu, artık yazmak istemediğını söyleyen Sart Faik'e ne EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Oykunun Buyusu demışti: "Sınıftn son sıralannda senı okuyan bir tek kişı varsa bile yazacak- sın yalnız onun için." Kathenne Mansfield, bir genç kızın uyanışını kısa mı kısa bir öyküde yaşat- mış... Bugünün okuruna değil gelecek- tekilere!.. Hayaller kurulur, ozlemler çe- kilir, hele o ilk aşk uyanışlannda... Son- ra zaman gelır, gerçek karşımıza dikılır. "Böylesine güzel bir sabahta kendini mutsuz hısseden biri olabilirmiydi aca- ba?Hayırolmazbenden başka dıye dü- şündü Edua..." Mılyonlarca ınsan gelip geçer bu duygudan. Ama bir Mansfield çıkar, onu anıp yaşatır sonsuza dek. Erdal Öz'ün yeni kıtabındaki bırkaç öykü altmışlı yıllarda yazılmış... Hiç or- taya çıkarmamış mı onlan, ben anım- samıyorum. Saklamış mı, yoksa yeni- den mi yazmış? Daha ilk gençliğinde usta bir öykücü olarak tanıdım. Yaşa- mın güçlükleri bir yazann daha güzel şeyler yazmasını engeller zaman za- man! Başka ışler, uğraşlar, toplum sa- vaşımlan... Acılar, sıkıntılar... Ne var kı şu edebiyatta başımıza ne gelse vazgeç- meyiz ondan! Şaırsek, öykücuysek ömür boyu sürerbu! Kendımden, baş- kalanndan bilirim, öykücü hep öykucü kalır... "Adam Oykü" ıkı ayda bir çıkar. Yeriı yabancı seçkın oyküler sunar. özellikle genç öyku yazarlannı tanıtır. Eskı yıllarda bir genç yazann öyküleri- nı yayımlatması, hele kitaplaştırması neredeyse olanaksızdı. Sait Faik bile 'Semaver', 'Sarnıç' gibi kitaplannı ken- di, daha doğrusu anasının parasıyla bastırtmıştı. Ben de ilk ıkı kıtabımı ana- mın verdiğı birkaç yüz lırayla yayımla- yabilmiştim. Ama şimdi genç yazarlara yayınevlerinin kapılan açık. Oncelıkle Can Yayınlan'nda bırbirınden değerli öykü kitaplan çıktı, çıkıyor. Ben "Haldun Taner" seçici kurulunda da her yıl gön- derilen beş yüze yakın öykü içinde en az yırmi otuz başanlı parça buluyorum. Hangısıne oy verecegimı bılemiyorum. Bir öykü okumak, hele ele aldığı konu- yu ışlemesini, anlatmasını bilen bir ya- zann urunu ıse size bir yenı yaşam ge- tınr. Kendınızı, çevrenızı daha lyi tanıtır. Iç dünyanızda neler olup bittığinı, top- lum kesitlerinden haberleri... Erdal Oz'ün yenı kitabında kırk yıl önce yaz- dığı, ama hiçbirı eskımemiş 'Karanlık Sulara Bata Çıka', 'Cam Kınklan' kadar en yeni öyküleri 'SevgıliAcı' gibi öykü- ler arasında bir zaman aynmı yok... Hepsı yenı, taze... Çekilirsiniz bir köşeye, vapurda, tren- de, yalnızsanız, kalabalıktaysanız, ya- şamdan bıkmışsanız, umudunuz mu kı- nlmış ya da yepyenı nedensız bir sevinç akımına kendınızi kaptırmışsanız bir öy- kü okumak gerçek bir dost kazanmak gıbı gelecektırsize... Şıırler, oyküler, Sa- ıt Faik'ler, Orhan Kemal'ler. Haldun Ta- ner'ler daha nıce sevılen okunan ya da unutulan, unutturulan yazarlar, her za- man yanımızda, her zaman dostumuz- dur. Ne diyor Erdal öz: "öyküyüyazma- ya beni iten 'yaşanmış olan 'dan bam- başka, yepyenibirgerçeklik çıktı ortaya. öykünun büyüsüydü bu." mış gıdiyoruz y ıne!.. O zihniyetin ürün- Ierini saymakla bitirebılecekmişiz gi- bi!.. İnsanlığın ortak malı olan \ e elden ele taşınan uygarlık. bire\lerin arka- larındaki toplumsal destekle yakala- nabilir Yazık kı bu desteğe soyunan- lanmız -destek verine köstek olarak- gaflet, dalalet \e hatta hıyanet içinde bulunmuş. (bırbirleriyle aklanıp pak- lansalar da) milletımizden koskoca bir sıfır almışlardır. Bıkıp usanmadıklan oyunlar -ne idüğü belli- med_\atik prog- ramlarla da -milletimizi cambaza bak- tınrken- (kendi tabirleriyle) malı götür- mektedirler. İşin ılginç yanı. bütün bun- lann bir ömriin içine sığabilmış kısa za- manın oyunlan oluşu... Yazanyla çize- riyle. oyunu\la oyuncusuvla -hemen hepsinın hayatta olduğu- sahne olarak memleketin, se\ ırci olarak milletin kul- lanıldığı oyunlar!. Ey milletim. Senne anlıyorsun acaba "...birtakjm dahili ve harici bedhahlar..." lafından1 .. Kurtuluş Sa\aşı öncesınden az mı kö- tü şu halimiz'1 .. Bir Ataturk daha mı bekliyorsun yoksa? - Ey sayılan altmış binı bulan üniver- site hocaları, - Ey "avdın" denince mangalda kül bırakma\ anlar. - Ya siz sosyal demokratlar! . (Yoksa "nasıl olsa biz düşürmedik memleke- ti bu hale..." mi di\orsunuz° .) "Bölünerek çoğalma" fizık değil biyoloji kanunu. sayın hocam'.. Memleket bu haldeyken ulusunu se- \en hiçbir kimsenin hıçbir nedenle -bir- birine danlarak- doğruyu farklı \erler- de arama gibi bir lüksü olamaz. Ulu ÖnderAtatürk'le İnönü 'nün 1. derece- den kültür mirasçısı, kıbar \e bıl- ge hocam!. Hele sizın a>nlıklar üzerinelığı destekleme gibi bir lüksünüzasla!.. - Fızıksel bıryaklaşımla her şe- yin en doğrusu bir tanedir Ulu Önder Mustafa Kemal Ata- türk'le rahmetlı babanızın çe\ re- leri kızılacak adamlarla çe\rili\- ken kımi kimselere kızıp gücene- rek "Ben bu işte \okum, ne ha- liniz varsa görün" dedikleri gö- riilmüş müdür?.. Görülseydi, mil- letin bugünleri görmesi sağlana- bilir mi\di°.. Bir gol ıçın ölümü- ne sokaklara dökülerek üstüne ölü toprağı serpılmediğinı göste- ren masum milletin, her gün ye- diğı bunca \aşamsal goller karşı- sında hep tepkisi/ kalacağı sa- nılmasın!..O'nun 1 vazifesinde- ki "ahval ve şerait..." zamanın- da yanılmayacağına (benım de!) inancım tamdır. Üstelik bundan (benım de!) asla şüphem yoktur. Büyük \e değerli hocam, ülkemi- zin size çok büyük gereksinimi var. Bunu yenne getireceğinize vürekten inanıvoruz!.. PENCERE Anı Yazmanın Dayamlmaz Hafifliği Hasan Âli Ediz Balkan Savaşı sırasında Türkiye'ye göç e- den bir ailenin çocuğuydu; öğreniminin bir bölümünü Yugos- lavya'da Sırpça yapıyor, 1924'te Istanbul'dan Moskova'ya gi- derek beş yıl kalıyor; konuşurken kimı sözcuklerinde Slav dün- yasının ses vurgulan bellı belırsız sez/lırdı; tam bir gönül ve kül- tür adamıydı. Sosyaiiştti. Hasan Âli Edız'i birlikte çalıştığımız Cumhuriyet'in eski kona- ğında tanıdım; 1917 Devnmi'nin bütün ünlülerinı yakından iz- lemişti; teker teker anlatırdı; masal gıbı dinlerdim; Lenin, Sta- lin için ne dermiş: "- O bûkmez, kırari.." Sık sık yınelerdim: - HasanÂli Bey, anılannızıyazsanıza, sizRusya'dadevrimsü- recını yaşadınız!.. Dıretırdi: - Olmaz, çünkü yazılamaz!.. Haklıydı Ediz, yazılan her tümce Savcı'nın süzgecinden ge- çecekti. Ismet Paşa'nın dediği gibi havada uçan kuşun komünıst olup olmadığı kuşkusu içinde yaşanıyordu. • Sola açılış 27 Mayıs Devrimi'nden sonra birazcık gerçekleş- mişti, "Eski Tüfe/c/er'yine suskundular; geçmişlerindeki söz- lük 'hücre, zıncır, ışkence, zından, polis, savorft'den oluşu- yordu. Dilimizin bayrağı, büyük şairimiz Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın "Anımsamak" adlı şiirine yakışan bir geçmişleri vardı: Bu kör ışık ne mı Bardakta kımıldayan? En eskı günlerden kalma Gecenın biri Arkadan 12 Mart, daha sonra da 12 Eylül geldi; hücre müc- re, falaka malaka, işkence mişkence, zından mından vukuat-ı adıyeden oldu; 'Eskı Tufekler'm ayncalığı kalktı; ama onurlu ko- numlan surdu. 1989'da Duvar, 1991 'de Sovyetler yıkılınca, Türkiye'dekı "ko- münızm paranoyası" da kalktı; geçımişe yönelik bakışlar az bu- çuk aydınlığa ve sağlığa kavuşmaya başladı; Hasan Âli Ediz'i anılannı yazmaktan alıkoyan ortam değıştı. Yalnız solda değil. sağda da artık anılar yazılıyor; ıçlennde önemli, güzel, değerli, değersız, çırkın, ıçenksız, şaşkın, düz- gun olanlan var; kımısınde ozeleştın çabası görülüyor, kimisı ya- şadığı tarihsel sürecin ayırdında bile değil, kimisi dedikoduyla lâfügüzaf, kimisı insana çok şey öğreten bir ders kıtabı gibi... • Adamın birinı köpek ısırmış.. Doğrudoktora.. Hekım gereken testleri yapmış, hastayı evirip çevirip muaye- ne ettıkten sonra tanıyı koymuş: -Kuduz!.. Adam hemen masanın üstünden bir kâğıt çekmiş, bir şeyler yazmaya başlamış.. Doktor: - Hayrola, ne yazıyorsunuz, vasiyetinızı mi?.. Adam: - Hayır, ısıracaklanmın lıstesini yapıyorum... Gıderayak boyle bir ruhla anı yazan kişiler de çoğaJıyor.. Ama olmaz ki.. Böyle de anı yazılmaz ki!.. C u m fa H r i y e t M A H A L L E S t ' n d e ANAHTAR TESLÎM 6 0 EV! Y a z l ı k ya d a i k i n c i k o n u t d e ğ i l , b ü t ü n y ı l y a ş a m a k i ç i n ! ^^umhuriyet MahallesiArtık Çok Yakın! "Anadolu kent kültürünü ve bu kültürün temeli olan komşuluk dayanışmasını canlandıracağımız", "doğanın içinde, ama doğayı bozmadan, hatta üretip çoğaltarak" yaşayacağımız Cumhuriyet Mahallesi hızla gerçekleşiyor! "Deprem Güvenli" Evler! Cumhuriyet Mahallesi 1. Bölüm'de arazi zemin etütleri yapıldı, altyapı çalışmalan tamamlandı ve imar planına uygun "deprem güvenli" evlerin yapımına başlandı. Bütün proje ve altyapı çalışmalannı, 2. Bölüm Kınalı Mahallesi'ni de kapsayacak biçimde yürütüp tamamladık. Amacımız, bu bölümdeki inşaatların da 1. Bölüm'le birlikte yürümesi ve tüm Cumhuriyet Mahallesi'nin bir arr' tamamlanarak yaşama geçmesiydi. Dışı Bizim, Içi Sizin! Kınalı Mahallesi'ndeki 60 parseli, aramıza yeni katılacak dostlarımıza, arsa olarak değil, "anahtar teslim ev" olarak sunuyoruz. Evleriniz, projesine uygun olarak, tarafımızdan yapılacak; içinin yapılması ise sizın zevkinize bırakılacaktır. DenizeAçtlan Penceremiz! Cumhuriyet Mahallesi'nin "denize açılan penceresi" olan Kınalı Mahallesi, 1. Bölüm'ün yaklaşık 2 kilometre güneydoğusunda, denize yalnızca 800 metre uzaklıktadır. Yüzölçümü 120.000 m2 olan arazinin yaklaşık % 9O'ı yeşil alan ve yollara ayrılmıştır. Mahallemizde ortalama 500 m2 büyüklükte 140 parselin yanı sıra; alışveriş merkezı, Cumhuriyet Mahallesi Lokali, kültür ve sanat alanianyla yüzme havuzu da bulunmaktadır.* Uygun Ödeme Koşullan... Evlerin tek tek yaptırılmasından doğacak maliyerlerin çok altında olan fiyatlarımız 30 gün süre ile geçerlidir. Ayrıca, farklı ödeme seçenekleri sunulmakta ve vadeli ödemelerde düşük kredi oranlan uygulanmaktadır. Okurlarımızla, dostlarımızla birlikte yaşayacağımız, birlikte güzellikler üreteceğimiz Cumhuriyet Mahallesi adım adım gerçekleşiyor. Bu olanaktan yararlanmak isteyeceğinizden eminiz. Lütfen arayın, göruşelim. Cumhuriyet maha lles i "Doğayla uygarlık buluşuyor" *Adt geçen sosyal tesisler Cumhuriyet Maballelilerin kurmus olduğu Isletme Kooperatifı üyelertne hizmet verecekttr. Satış Koşutlan: Cumhunyet Mahatlesi'nde farklı mimaride 125-165-205-250 m2 büyükluğüncte 4 ayn tıp ev satışa sonulmuştur. 12-24 ay arasında vadetendırme yapıtmaktadr. 10 ayn ödeme seçeneği ıte ödeme taöolan yapılmtştır. Cumhunyet'ın okura hizmet anlayışı ile başlattığı bu kampanyada ev fiyatlan cazip olduğundan talepter başvuru sırasına göfe karşılanacaktır. YAPI-C "Cumhuriyet Vakfı'nın ortak olduğu bir kuruluştur" Istanbul Merkez: Turkocağı Caddesi Basın Sarayı No:1 Kat: 4 Gazeteciler Cemiyeti ûstü Cağaloğlu / Istanbul Ter: (0212) 520 21 91-92 / (0212) 522 49 26 Faks: (0212) 520 50 23 Mobil Tal: (0536) 563 61 91 / 563 61 81 Cumhuriyet Gazetesi Tel: (0212) 512 05 05
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear