23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
15EKİM2001 PAZARTESİ + CUMHURİYET SAYFA H ı J v U l l Vİ1VJ.İ / ekonomi@cumhuriyet.com.tr 13 ŞİRKETLERDEN • EFES DARK. üç boyutlu algılanan kabartmab kutu ambalajı ve yüzde 6.5 yükseltilen alkol derecesiyle tüketici taleplerine uygun olarak yenilendi. • MOTHERCARE, Carousel'de bulunan mağazasını büyüttü. Yeni mağaza Mothercare World'de anneler kendileri ve çocuklan için ihtiyaç duyduklan tüm ürünleri bir arada bulabilecek. • FEDEX'inTürkiye lisansörü Express Kargo, "made in Turkey" kampanyasıyla Türk ürünlerinin uluslararası bir kımlık kazanmasına destek oluyor. • SARI KASKO ile artık taksiler, taksi sürücüleri, yolcular ve aracın üçüncü kişilere verdiği zararlar teminat altında olacak. • MtLLİ REASÜRANSTAŞ, Ingiltere'de yayımlanan Reinsurance dergisinin 2000 yıh sıralama çalışmasında kârhlık oranı itibanyla üçüncü oldu. • ALTINYILDIZ, klasik çizgilerin yanında genç ve dinamik bir tarzı da yakalayan 2002 Sonbahar-Kış bayan ve erkek koleksiyonunu tanıttı. • OPET, sürekli kullanıldığında yüzde 11.3'e kadar tasarruf sağlayan yeni benzini FullForce'u kurşunsuz, süper, normal ve motorin yakıt kullanıcılan için satışa sundu. • SPILSEREL, yeni banyo mobilyası "Viyola" ile ahşap tutkunlanna hitap ediyor. • LtNENS zincirinin yurtdışmdaki ilk halkası, Kiev'de açıldı. Son mağazasıyla 29'a ulaşan Linens'ler Zorlu Holding Tekstil Grubu'nun ev tekstili alanındakı ayağını oluşturacak. • GOODYEAR, yeni lastik tipi Vector 5'i Türkiye pazanna sürdü. Kendini yol şartlanna uyduran yeni lastik, SmartTred teknolojisi kullanılarak üretildi. • BORUSAN, son 50 yılın en büyük taşımasını haziran ayı içinde 58 bin tonluk sevkiyatla gerçekleştirdi. • HACI ŞAKtR, beşli paketlerle satılan ve dört farkh koku seçeneğine sahip olan güzellık sabunlarını tüketicilenn beğenisine sundu. • TEKEL Tekirdağ'daki şarap ve içki fabrikasından Fransa ve Italya'ya 2 milyon 800 bin lıtre şarap ıhraç edildi. Faturası tamamen tüketici ve kamuya çıkanlan bir yolsuzluk zincirinin öyküsü Elektrikte taşeron çarptıFATMA KOŞAR Enerji Yapı Yol Sendika- sı'nın Boğaziçi Elektrik Da- ğıtım AŞ'deki (Boğaziçi E- DAŞ) taşeron uygulamasuıa ilişkin araştırması, faturası tamamen tüketiciye çıkanlan bir yolsuzluk zincirinin işle- yişini gözler önüne serdi. Sendikannı incelemeye aldı- ğı taşeron uygulamasından kazançlı çıkan taraf yalnızca özel şirketler. Uygulamada kaybeden ta- raf ise kamu, tüketici ve rüş- vet almayan işçi. 100-200 mil- • Maliyeti indirmek, tahsilatı arttırmak gerekçesiyle başvurulan taşeronlaştırma, trilyonlarca liralık kaçak kullanıma neden oluyor. Kamu, tüketici ve dürüst işçi kaybederken kazanan; özel şirketler ile sayaç okumaya gitmeyen, düşük gösterime alet olan ve bunun karşıhğında rüşvet alan işçi oluyor. yar liralık maliyetten kaçmak yor. Bunun en belirgin göster- ihaleyi alması daişin ne kadar için başvurulan taşeron uygu- laması kamuya en az 10 tril- yon lirayı bulan kaçak kulla- nun zaran getirirken tüketici açısuıdan bu, daha yüksek fa- tura anlamına geliyor. Taşe- ronlaştırmada yasalara aykın bir istihdam modelinin yerleş- mesi ise rüşvet ve yolsuzlu- ğun toplumun en alt kesimine kadar yayılmasına neden olu- gesi de işçilerin Boğaziçi E- DAŞ'tan iş alan taşeron şirket- lere girmek için 500-1000 do- lar arasında parayı gözden çı- karması ya da boş senet sun- ması. Söz konusu işçiler, asga- ri ücretin de altında komik pa- ralara "çalışıyorlar". Şirket- lerin de asgan maliyet hesa- bıyla yapılan birim fiyatlarda yarı yanya indirime giderek 'özenli" yapıldığının göster- gesi. Kaçak kullanım artıyor Kamu şirketi olan Boğaziçi EDAŞ, 1990'h yıllann başın- dan bu yana yürütmekle yü- kümlü olduğu sayaç okuma, bildirim, fatura dağıtma ve elektrik kesme hizmetlerini ihaleyle özel şirketlere yaptın- IHALEDE YARI YARIYAINDİRIM Yolsuzluğa açılan kapı Enerji Yapı Yol Sen'in incelediği taşe- ronlaşhrma sisteminin çarpıklığını ortaya ko- yan bir başka veri ise ihale bedelleri. Geçen yıl temmuz ayında, sayaç okuma hizmetleriyle ilgili im- zalanan sözleşmelerde, Istanbul'un Avrupa ya- kası dört bölgeye aynl- dı: Beyoğlu-Çağlayan- Sanyer, Bayrampa- şa-Gazios- manpaşa, Güngören- Bakırköy- Sefaköy, Beyazıt- Avcılar- Kumbur- gaz. Belir- lenen böl- geler için mevcut abone sayılan üzerinden birim fiyat tespit edildi. Birim fi- yatın tespitinde; endek- sör (sayaç okuyan alet), bilgisayar programı ve yazılım giderleri yanı sıra o bölgede çalışma- sı zorunlu olan asgari sayıdaki işçiye ait maaş (asgari ücret üzerin- den), yol, yemek ve gi- • Enerji Yapı Yol-Sen'in in- celediği taşe- ronlaştırma sis- teminin çarpık- lığını ortaya koyan bir başka veri ise ihale bedelleri. yim bedeli esas alındı. Örneğin, 2 milyon 250 bin abonenin olduğu bir bölgede asgari 450 işçinin çalıştınlması gerektiği belirlendi ve aylık 153 milyar 174 milyon lira maliyet ön- görüldü. Bunun 90 mil- yar lirası 450 işçiye ait asgari gider olarak he- saplandı. Bulunan 68 bin 77 liralık birim fi- yata yüzde 25'lik müte- ahhitlik kân eklenerek 85 bin 96 lira üzerinden ihaleye çıkıl- dı. Ihalede yüzde 50'ye yakın indirim yapan, yani 46 bin 900 li- ralık birim fi- yat veren şirket işi al- dı.Bu hesaba göre, yan yanya indirimle işi alan şirketin ya endeksör, pc iş istasyonlan, yazılım, fatura/bildirim kâğıdı gibi zorunlu ekipman- lan alacağı parayla kar- şılaması ve 450 işçiye kendi cebinden ödeme yapması gerekiyor ya da işi yapmaması. Sayaç 'uzaktan' okıınuyor! Enerji Bakanlığı ile Boğaziçi EDAŞ'm yönetimi, kadrolu ve yasal haklan eksiksiz işçi istihdam ederek sorunlan büyük ölçüde gidermek yerine, taşeron şirketlerle maliyeti indirme ve tahsilatı arttırma ısrannı sürdürüyor. Buna paralel Boğaziçi EDAŞ'm tahsilatının sürekli düşmesi üzerine TEDAŞ kuruma gönderdiği uyan yazısmda 7 Temmuz 2000 tarihli yazısmda "tahsUatın artması yönünde gerekli her tür önlemin ahnmasını" istedi. TEDAŞ'ın "tahsilat sürekli düşüyor" uyanlan üzerine de Boğaziçi EDAŞ'ın taşeron şirketlerinden Starkom Mühendislik Müteahhitlik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi'ne 5 Ocak 2001 tarihli ihtarnamede ilginç tespitler yer aldı. Sistemin bütün çarpıklığını gözler önüne seren ihtarda Boğaziçi EDAŞ'm Genel Müdürü Mustafa Kavlu özetle şunlan dile getiriyor: "Elenıanlarınızın tesisat mahalline gitmeden hatab endeks değerlerini düşük gösterdikleri tespit edilmiştir. Olumsuzlukların 10 günde giderilmesi, aksi halde sözleşmenin tek taraflı feshedileceğini bUdiririz." yor. Maliyeti indirmek gerek- çesiyle yapılan ve ilk bakışta "olağan" gibi görünen söz ko- nusu uygulamanın sonuçlan ise amacından ne denli uzak- laştığını ortaya koyuyor. Boğaziçi EDAŞ'melektrik dağıtun işini sürdürdüğü ls- tanbul'un Avrupa yakasında, 1990'h yıllann başnıda be- delsiz tüketim ve teknik ka- yıplar dahil kayıp-kaçak ora- m yüzde 13'tü. 2000 yüı iti- bariyle bu oranbedelsiz tüke- tim haricinde yüzde 24'e çık- tı. Bedelsiz tüketimle birlik- te ise kayıp-kaçak oranı yüz- de 26'yı buluyor ve bu- nun sadece yüzde 6-7'si teknik kayıp. Kayıp-ka- çak oranının "bütün önlemlere karşın" azalmak yerine arttığuu gösteren veriler, Enerji Yapı Yol Sendikası'mn yolsuzlukla ilgili sapta- malannı doğnıluyor. Rüşvet devrede Sendikaya göre, yol- suzluk sistemi elektrik sayacının sıfırlanması, özel olarak ayarlanması yoluyla düşük tüketim göstermesinin sağlan- ması, tespit edilen ka- çaklann kuruma bildi- rilmesi yerine görmez- den gelinmesi, sayaçla- nn düzenli ve doğru bir biçimde okunmaması yöntemleriyle işletili- yor. işçiler, işegitmiyor, endeks okumuyor ya da tüketimi düşük göster- mek karşıhğında para kazanıyorlar. Hizmetlerin sağlıklı yapılmaması sonucunda 1997YıhTEDAŞ Rapo- ru'nda belirtildiği gibi, "elektrik verildiği hal- de endekslerin okun- maması, başka neden- lerle enerji bedelleri- nin fatura edilmemesi sonucunda ricari ka- yıplar" giderek büyü- yor. Rüşvet alan işçi kaza- nırken, yine TEDAŞ'ın ve Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu'nun raporlannda saptandığı gibi, dürüst tüketiciler, yüksek fiyatla cezalan- dınhyor. DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ / ERGIN YILDIZOĞLU LONDRA (nbtinternetcom Ingiliz Tarihçi Paul John- son'un Wall Street Journal Europe'da 4 Ekim'de teröre karşı çare olarak "kolonyaliz- mi" öneren bir yazısı yayım- landı. Yazı ilgi çekmiş olacak, 9 Ekim'de genişletilmiş olarak yeniden ortaya çıktı. Ben de, "klasik sömürgecilik" geri geliyor tezini, NATO'nun Ko- sova'ya müdahalesinden bu yana zaman zaman işlemiş, Bush'la birlikte yönetime ge- len ekibin silah ve enerji sana- yii bağlarına atıfla (bunlar için mali piyasalar değil, gerçek pi- yasalar, doğal kaynaklar ve topraklar önemlidir) yeniden gündeme getirmiştim. Şimdi, giderek güçlenmeye başladı- ğı anlaşılan bu olasılığa biraz daha yakından bakmak istiyo- rum. Paul Johnson yazısmda il- ginç bir tarih yorumuyla, 19. yüzyılın sömürgeleştirme sü- recini, öncelikle ABD'nin kor- sanlara, "Bokser ayaklan- ması" gibi "teröristlere" tepki olarak başlatmak zo- runda kaldığını yazıyor; bu- gün de Batı açısından sorun- lu alanların, "sorunlu devlet- lerin" denetimi için kolonya- lizmi, daha özgün olarak "manda" yönetimini öneri- yor. Çünkü, yazara göre, geç- mişte bu sistem, Akdeniz'de ve Uzakdoğu'da. Afrika'da, Batı devletleri tarafından, bir anlayış birliği içinde uygulan- mış, başarılısonuçlarvermiş. Ancak, yeni bir hükümet yer- leştirmek, anlaşma yapmak, sonra da çekip gitmek soru- nu çözmüyormuş. ABD aske- ri çekilir çekilmez, paşa, sul- tan, korsan vb., yine bildiğini okuyormuş. Bu yüzden alanda asker bulundurmak, doğrudan yö- netmek gerekiyormuş. "Hadi canım sende, tarih böyle yaşanmadı!" demek, haklı bir kuşkuyla, "aşın sağcı bir yazann biryorumuna dayanı- larak, sağlıklı bir sonuç çıka- nlamayacağına" işaret etmek Kolonyalizm' Yine Gündemde mümkün (1). Ama, tarihin hangi siyasi amaçiarla yeniden yazıldığı, çoğu zaman, gerçekte nasıl yaşanmış olduğundan daha önemli olabiliyor. Diğer taraf- tan, bugün, dünya sisteminde egemen gelişmiş ülkeler açı- sından, sömürgeciliğin uygun bir çözüm olabileceğini dü- şündüren birçok neden var. Sömürgeciliğin mantığı Birincisi, Johnson'un yak- laşımının arkasındaki mantık ABD yönetiminin zirvelerinde de geçerli. Rumsfeld'ın "Te- rörist devletlere son verece- ğiz" sözleri bunun bir örneği. Bir başka örneği de, Anthony Lewis aktardı, Bush geçen Salı şöyle diyordu: "Afgan bölgesindeki daha önceki deneyimlerimizden ders al- malıyız. Bu kez askeri amaç- lara ulaşıldıktan sonra, çe- kip gitmemeliyiz" (Internati- onal Herald Tribune, 13/01). Ikincisi, Afganistan sorunu yukandaki konuş biçimiyle, ay- nı Kosova sorunu gibi kolonya- list bir çözümü zorunlu kılacak dinamikler zaten içeriyor. Afga- nistan'da nüfusun yüzde 60'ın- dan fazlasını oluşturan Peştu etnik grubundan Taleban yö- netimi yok edilmeye çalışılıyor. Diğer bir deyişle ABD'nin bir zamanlar, Afganistan'ı birleş- tirme şansı olan tek grup ola- rak gördüğü siyasi güç tasfiye ediliyor. Peki, bu tasfiye ta- mamlanınca yerine ne_kona- cak? Dört etnik grubu (Özbek, Tacik, Hazara ve Acem kö- kenli Herati) "kabaca" temsil eden örgütlerden oluşan Ku- zey Ittrfakı mı? Far Eastern Economic Review'ın biryoru- muna göre, "Herfraksiyon bir kenti ele geçirir ve tırtunma- ya çalışırsa, işte esas kaos o zaman olur!" (18/10/01). Di- ğer taraftan, ABD, Afganistan yönetimini Kuzey Ittrfakı'na devretmeye başlayınca, buna kesin bir biçimde karşı olduğu- nu söyleyen Müşerref'i çok zor durumda bırakacak. Mü- şerref, yönetimi elden kaçırma- ya başlarsa, bir Stratfor yoru- muna göre, "nükleer silahla- nn varlığından dolayı, ABD buraya da müdahale etmek zorunda kalacak". ABD, Pa- kistan'a verdiği sözü tutmaya kalkarsa, bu kez de Rusya, Iran ve Orta Asya cumhuriyetleriy- le ilişkileri bozulacak, bölgede etkisi zayıfla- maya başlaya-, cak. Durumun mantığı bir tek çözü- me işaret ediyor: NATO dene- timinde, belki Zahir Şah'ı da içerecek bir biçimde bir man- da yönetimi ya da Bosna'da- ki gibi bir protektora... Uçüncüsü: Geçen hafta ak- tardığım yeni Dört Yıllık Sa- vunma Değerlendirmesi Ra- poru'nda, kapalı bölgelere gir- mek, yönetimleri değiştirmek, her bölgede oranın koşullarına uygun ordularla var olmak gi- bi, kolaylıkla bu yönde okuna- bilecek, çözümlemeler var. Nihayet bugünkü terorizm karşıtı rttifaktn merkezini oluş- turan ABD, Ingiltere, Alman- ya, Fransa ve Avustralya'nın bir çözüm olarak sömürgecili- ği giderek daha çok benimse- mek zorunda kalacağını, ku- ramsal olarak da ileri sürmek mümkün. 'Küreselleşme, o kadar küresel değil' The National Interest'ın (Fukuyama'yı dünyaya tanıtan muhafazakâr dergi) son sayı- sında bir yazı (James Kurth), "Küreselleşmenin gerçekte küresel olmadığının"... "ya- kında farkına vanlacağını" söylüyor, "dünyanın büyük bölgelerinin dünya ekonomi- si ve düzeniyle bütünleşme- sinin 50 yıl öncesine göre çok daha düşük" bir düzeye indiğini saptıyor. Yazara göre bunlar Afrika'nın ve Güney Doğu ve Güney Batı Asya'nın Latin Amerika'nın önemli böl- geleri ve bunların "hepsini bir araya koyunca küreselleş- menin çok geniş bir alanda iflas ettiği görülüyor". Yakın geçmişte, "Afrika Röne- sans'ından", "Islami kalkın- madan", "Plan Kolombiya" gibi birçok projeden söz açıldı ama hepsi çöktü. Bu böigeler uyuşturucu, elmas, silah, insan kaçakçılığının, terorizmin kay- nağı oldu. Şimdi, Çin ve Rus- ya, ABD tipi küreselleşmeye karşı. İlginç bir şekilde ABD'nin ittifaklarıysa, ABD tipi küresel- leşmeyi benimsemiş ülkeler- den oluşuyor (age). Dünya ekonomisi genel bir resesyona, bu zemin üzerinde girdi. Dünya pazan, mali piya- salar hızla daralıyor, Morgan Stanley'ın baş ekonomisti, Stephen Roach'ın işaret etti- ği gibi küreselleşme sürecinin geleceği hızla belirsizleşiyor. Bir taraftan, merkez ülkelerin yönetimleri dünya ekonomisi- nin, serbest piyasa eliyle, ken- di kendine, dengeye gelmeye- ceğini, krizden çıkabilmek için siyasi müdahalelerin gerekti- ğini görüyorlar. Diğer taraftan, petrolünün yüzde 54'ünü rthal eden ABD yönetimi, Çin'in hız- lı büyümesinin de etkisiyle git- tikçe basınç altına giren ener- ji piyasalanm, kendi stratejik çıkariannı garanti altına alacak bir biçimde düzenlemek zo- runda olduğunu biliyor (buna ilişkin bir Council on Foreign Relations raporunu daha ön- ce aktarmıştım. Bu hafta Sa- muelson da, VVashington Post'ta bu konuya değindi). Buna karşılık, ABD, Iran'ın ta- rafsızlığını seçtiğini, Körfezül- kelerinin askeri yardım verme- diğini, Suudi Arabistan'ın ABD tarafından yapılan hava kont- rol merkezini bile kullandırma- dığını, dolayısıyla enerji kay- nakları üzerindeki ülkelerin, zayıf liderlerine güvenemeye- ceğini görüyor. Batı ülkelerinde yukandaki resmi tamamlayan başka il- ginç gelişmeler de var. AB- D'nin; terorizmle mücadele amacıyla Filipinler, Endo- nezya, Malezya ve Bin La- din bağlantısı saptanan tüm ülkelere, açık ya da gizli ope- rasyonlarla müdahaleye ha- zırlandığını gösteren bir rapor açıklandı (Los Angeles Ti- mes, 11/10). Almanya, yeni bir dış politika konsepti be- nimsedi, "çekingen dış politi- ka geri gelmeyecek bir şekil- de tarihe kanştı". Alman Dış llişkiler Konseyi Direktörü Karl Kaizer de Almanya'nın teröre karşı ittifakın merkezin- de yer almasının muazzam önemine işaret ediyordu. (VVashington Post 12/10). Almanya da zaten Makedon- ya'daki NATO operasyonu- nun yönetimini devralmıştı... Ne oluyor, geleceğe geri mi dönüyoruz? Küreselleşiyoruz derken kendimizi 19. yüzyılda bulduk galiba... (1) Geçen hafta SBF'nin dü- zenlediği Küreselleşme sem- pozyumunda Prof. Taner Ti- mur, bu makaleye dikkat çe- kince tam da böyle tepkiler al- mıştı. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Yanlışta İnat Gelecek yılın bütçesiyle ilgili hazırlıkların bir kez daha kanıtladığı gibi hükümet, yanlış eko- nomi politikaları uygulamayı ısrarla sürdüre- cektir. Politikanın adı ekonomide devleti küçült- mektir. Devlet küçültülecek ve bu nedenle ekonomi büyüyecektir. Yapılmak istenen, Dünya Bankası destekli IMF istikrar program- larını, son bir çırpınışla en uçtaki sonıuçlarına taşımaktır. Bu taşıma, eski uygulamanın daha fazla ağırlaştırılmış biçimidir. Verildikçe ekono- miyi daha çok hasta eden eski ilacın dozu art- tınlmaktadır. İçinde bulunduğumuz 2001 yılında ekonomi- nin yüzde 8.5 oranında küçüleceği, gelecek yıl da yüzde 4 büyüyeceği tahmin edilmektedir. Bu yılın ekonomik küçülmesine ilişkin öngörü, çok kuşkulu da olsa, doğru çıksa bile, gelecek yıl için öngörülen büyümenin gerçekleşme ola- sılığı çok zayıftır. Çünkü ekonomik büyümeyi sağlayacak olan, sabit sermaye yatırımlandır. Kaynaklar-Harcamalar dengesi verileriyle, sa- bit sermaye yatırımlannın gelecek yıl, bu yıla göre yalnızca 0.6 oranında artacağı program- lanıyor. Ancak, bu gerçekten anlamsız sayıla- cak kadar az yatırim artışının kamu-özel ayın- mı da ilginçtir. Program'da gelecek yıl kamu sa- bit sermaye yatınmlannın bu yıla göre yüzde 2.5 oranında azalması öngörülüyor. Bu yıl da kamu yatınmlan 2000'e göre eksi 27.7 olmuş, yani olağanüstü gerilemişti; seneye bunun daha da azalması, buna karşılık özel yatırımların da yüz- de 2 oranında artması isteniyor; daha doğru- su bekleniyor. Toplam yatırım artışları daha çok, kamu ve özel sektörün bu yıl biriken stok- lan elden çıkarmalanyla sağlanacaktır. Program'ın sabit sermaye yatınmlanna ilişkin yaklaşımı ekonominin gerçekleriyle uyuşmuyor. Sürekli vurgulandığı ve geçmiş yıllann dene- yimlerinin kanıtladığı gibi, ülkemizde, özel yatı- nmlar, kamu yatınmlanna bağlı gidiyor; kamu yatınmlan azalırsa özel yatırımlar da azalıyor. Bu nedenle, kamu yatırımlannı yok ederek özel yatınmlann artmasını beklemenin hiçbir anla- mı kalmıyor; bu, tümüyle içi boş bir beklenti- dir. Devleti küçülterek büyüme politikası asıl bu nedenle tökezliyor ve düşüyor. Devletin küçültülmesi, konsolide bütçe gelir ve giderleriyle açıklık kazanıyor. Bütçe gelirle- rinin toplam ulusal üretim değeri içindeki payı bu yıla göre yaklaşık iki puan azaltılacak ve yüz- de 27.1 'den yüzde 25.3'e çekilecektir. Bütçe- nin faiz dışı giderleri de daha büyük oranda azaltılmakta, ulusal üretimin yüzde 21.9'undan 2.5 puan bir düşüşle yüzde 19.4'e indirilmek- tedir. Devletin bütçe süreciyle bu ölçüde etki- sizleştirilmesi, ekonominin düzlüğe çıkmasını sağlamaz, tersine, yalnız ekonominin değil, gi- derek toplumsal yapının daha da kötüye git- mesine neden olur. Çünkü, ekonomi canlandı- rılamaz, işsizlik çok daha artar ve yıllardır ol- duğu gibi, devletin üstlenmesi gereken eğitim ve sağlık gibi en temel kamu hizmetleri gö- rülemez. Ve bu alanlardaki yıkımın acı sonuç- lan gelecek yıllarda ortaya çıkar. Hükümet, gü- nü kurtarmaya çalışayım derken bunu yapa- mayacağı gibi ülkenin geleceğini de iyice ka- rartıyor. ••• Bütçe tartışmalan sırasında ortaya çıkan bir başka gerçek, hükümet ile ekonomi bürokra- sisi arasındaki ilişkilerin hiç de sağlıklı olmadı- ğıdır. Maliye ile Devlet Planlama arasındaki büt- çe büyüklüğü kavgası bir yana, Yüksek Plan- lama Kurulu toplantısında, Başbakan'ın ve ki- mi bakanların kendi bürokratlarını eleştirdikle- ri, sitemde bulundukları ve bunun da ötesinde "fırçaladıklanna" ilişkin haberler basında geniş biçimde yer alıyor. Bu eleştirilerin, "Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla" anlayışıyla Kemai Derviş'e yöneltildiği kolayca söylenebilir. Ancak burada hiç de kolayca söylenmeyecek bir nokta var: hükümetin ve ekonomi bürok- rasisinin ilişkileri, daha önce bu köşede vur- gulandığı gibi, paramparçadır. Ve bu nedenle de hükümetin, kendisini destekleyenlere bile gûven vermesi söz konusu değildir. Bütçe ve gelecek yılın temel büyüklükleri da- ha aynntılı incelemeyi gerektiriyor. Ancak bir nokta kesindir: Hükümet yanlış ekonomi poli- tikasını uygulama inadını sürdürecektir. yakup@metu.edu.tr En düşük maaş 23 milyon artacak Memura 10 puanhk zaııı ANKARA (Cumhuriyet Bûrosu) - IMF'nin "harcamalan kısın" istemleri doğrultusunda hükümetin kaldırmak için çahştığı "enflasyon farkı" uygulamasıyla, memur maaşlannda aralık ayı sonunda toplam 10 puanlık bir artışm gerçekleşmesi bekleniyor. Maliye Bakanlığı, ekim ayı enflasyonunu yüzde 6.3, kasım ayı enflasyonunu yüzde 3.9, aralık ayı enflasyonunu ise yüzde 2.5 olarak hesaplıyor. Bu tahminler doğrultusunda, bugün yüzde 5.8 oranında zamlı maaş alması gereken memurlann maaşlan, kasım ayında 2 puanlık refah payıyla birlikte yüzde 6.2, aralık ayında ise yüzde 3.9 oranmda artacak. 3 Ocak'ta açıklanması beklenen aralık ayı enflasyonunun ise maaşlara yansıtıhnayacağı kaydedildi. Kasım ve aralık aymda memur maaşlannın öngörülen oranlarda artması durumunda, toplam zam oranının da yüzde 65.2'ye çıkacağı bildirildi. Bu artışlar doğrultusunda, en düşük memur ücretinde de toplam 23 milyon liralık bir iyileştinnenin olması bekleniyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear