Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA
+
CUMHURİYET 14 EKİM 2001 PAZAR
10 PAZAR YAZILARI
Radio Soleil TürkçeYayınlan 10 yaşında
"Sata ve perşembe günleri saat 3 oldu mu,
'Geldi Bizim Radyo saati' deyip oturuyor
radyonun başına hanım, yakıyor bir sigara.
Ne yapsan iki saat yerinden kıpırdatmak
mümkün değil kadını. Kim ne demiş; kim
kime hangi şarkıyı ithaf etmiş?.."
Paris ve çevTesinde yerleşmiş yüzlerce
konfeksiyon atölyesinden birinin sahibi Hasan
Bey, kansının radyo tutkusunu böyle dile
getiriyor. Birçoğu gibi o da ailesi ve
yakınlanyla büyük tekstil şirketleri ve
toptancılara taşeron, yan-işletme olarak
çalışıyor... Nihal Hanımla emeklı eşi Celal
Bey Türkiye'ye gitmedikleri zamanlar, sah ve
perşembe günleri geldi mi, evlerinde devamlı
açık tutulan Tûrk televizyonunun sesini kısıp
nadiren dinledikleri radyonun zaten FM
88.6'da duran düğmesini saat 3'ten önce
açıyorlar. "Bizim Radyo başlamazdan önce
birkaç dakika Arapça ve Fransızca rekJam
oluyor ama olsun. Böylelikle programın
başını kaçırmıyoruz. Baştaki sohbetlerle
sonraki haberleri teybe kaydedip
torunlarımıza dinletiyoruz. Kulaklarına
azıcık düzgün Türkçe gitsin" diye
açıklıyorlar radyo sevdalannı. Bir de
sevdiİderine istekte bulunuyorlar...
Hayri, çalıştığı lokantanın öğle servisini 14.30
civannda bitirdikten sonra elini yüzünü
yıkayıp geçiyor radyonun önüne. "Gurbette"
kaçaik geçirdiği gün ve yıllarda dünya, Fransa,
hattaTürkiye'de olup bitenlerle ilgili tek haber
kaynağı radyoymuş. "Kaçak göçmenlerin
işgal, açlık grevi gibi eylemleri;
başvurulması gereken merciler, dernekler...
Ne yapmamız gerektiği gibi yasalar, vs...
Neredeyse her şeyi Bizim Radyo'dan
öğrenmiştik. Dinlemek aüşkanlık haline
geldi. Bir de biraz daha fazla yayın saatleri
olabilse..." 15'le 20 bin arası Türk ve
Türkiyelinin düzenli dinlediği söylenen (iki
medyametri, bir de telekomünikasyon
-PTT'nin telefon reklamlan için-
araştuTnasının resmi sonuçlanna göre) "Radio
PARİS
UĞUR
HÜKÜM
Soleil / Güneş
Radyosu Türkçe
Yayınlan (RS)"
Paris'in ne ilk, ne de
en eski Türkçe
radyosudur. Bugün
Paris ve çevresinde
biri 9 yıldır haftada 3
saat Fransızca-
Türkçe yayın yapan "Gençlerin Sesi
Gökkuşağı", diğeri 7 yıldır Türkçe-Kürtçe-
Fransızca "Kürdistan'ın Sesi" isimli dernek
radyolan dışında, kamuya ait haftada bir
saatlik bir yayını olan RFI Türkçe olmak üzere
üç radyo daha mevcuttur. Dolayısıyla
"buralarda" Türkçe yayınlar RS'den önce de
var olmuş, muhtemelen (bir "sonrası" olursa)
sonra da olacaktır. 15 Ekim 1991 'de Parisli
Türkiyesever ve/veya Türkçe bilirlere
"Merhaba" diyen RS Türkçe yayınlannın,
tam 10 yıldır haftada iki gün (sah ve perşembe
15-17 arası) ikişer saat hemen hemen aralıksız
program sunmasının üç temel amacı var:
1) Fransızca özürlü ve büyük oranda Fransa
toplumundan soyutlanmış biçimde var olan
Türk ve Türkiyeli göçmen topluluğuna
çevrelerinde olup biteni "Türkçe" anlatmak,
içinde yaşadıklan toplumu anadillerinde
tanıtmak. Bu toplumun da bir bireyi
olduklannı hatırlatıp "babavatana yaban"
kalmamalanna yani "sosyal
entegrasyonlarına" katkıda bulunmak.
2) Bu insanlara -bir kısmı çanak antenleri
aracılığıyla Türkiye TV'lerini izleyebilseler
dahi- olabildiğince doğru ve güzel bir
"Türkçe" sunmak. Her vesileyle -ancak
usturuplu bir tarzda- onlan ve çocuklannı her
an "öğütlemeye" hazırlanan "sosyal
entegrasyonun" dişlerini törpülemek ve de
"anavatan kültürlerinin" de -her türlü
olumsuzluklara karşm- kendileri ve gelecek
nesilleri açısından bir ayncalık (hatta doğru
kullanılırsa Fransa nezdinde) ve zenginlik
içerdiğini kanıtlamak. Kök kültürlerini
Umut, virüs
bulaşmayan
kurtancılarda
NEW YORK
ZÜLAL
KALKANDELEN
Dünya Tıcaret Merkezi'ne yapılan
terörist saldın sonrasında New
Yorklulann yaşadığı korku, bana Jose
Saramago'nun Nobel ödüllü romanı
"Körlük"ü hatırlattı. Saramago'nun
eşsiz anlatım gücüyle yazdığı
romanda, arabasıyla yol almakta olan
bir adamın aniden kör oluşu, roman
boyunca anlatılan kâbusun
baslangıcıdır. Bilinenden farklı olarak
yazann "beyaz körlük" olarak
tanımladığı hastalık, bir virüs
aracılığıyla insandan insana
geçmektedir. Görme yeteneğini
kaybeden insanlann yaşadığı kent, kısa
bir süre sonra vahşetin hüküm sürdüğü
bir cehenneme dönüşür. Fakat
bilinmeyen bir nedenle virus yalnızca
bir kaduıa bulaşmamaktadır. Körlerin
ülkesinde görebılen tek kişi olan bu
kadın, en büyük zalim mi olacaktır,
yoksa en büyük kurtancı mı?
Romanda insanlann yaşadığı dehşet,
bir bakıma New Yorklulann son
günlerde yaşadığı korkuyu
anımsatıyor. Time/CNN'in telefonla
1055 yetişkin Amerikalı üzerinde 27
Eylül'de yaptığı ankete göre,
"Amerika Afganistan'a saldırırsa 12
ay içinde Amerika'nın bir başka
terörist saldırıya maruz
kalabileceğini düşünüyor musunuz"
sorusunun sonuçlan yüzde 63 'Evet',
yüzde 33 'Hayır' çıktı. Bu 12 ay içinde
yaşadıklan kente biyolojik veya
kimyasal silahla terörist saldında
bulunulabileceğini düşünen
Amerikalılann oranı yüzde 53, nükleer
silah kullanılabileceğini düşünenlerin
oranı ise yüzde 23. Bu sonuçlar da
gösteriyor ki Amerikalılar, kimyasal,
nükleer ya da biyolojik silahla
gerçekleştirilebilecek bir terörist
saldın konusunda gerçekten
endişeliler. Bu tarz silahlara karşı
kişisel olarak alınabilecek fazla bir
önlem yok. Fakat New Yorklular en
azmdan gaz maskesi ahnayı tercih
ediyor. Fiyatlan 20 ile 160 dolar
arasuıda değişen gaz maskeleri şu anda
piyasada tamamen tükenmiş durumda.
Maskelerin yalnızca zehirli gaz ya da
kimyasal madde yayılmadan önce
takılması durumunda işe yanyor
ohnası da, New Yorklulan maske
almaktan alıkoymuyor. Son günlerde
New York'ta nereye giderseniz gidin,
restoran, sinema, bar, metro
istasyonlan ya da alışveriş
merkezlerinde, bu konunun tartışıldığı
konuşmalara kulak misafiri
oluyorsunuz. Florida'da yaşayan 3
kişinin Amerika'da 25 yıldır
görühneyen şarbon hastalığına
yakalanması ise endişeleri iyice
arttırdı. Ünlü Newsweek dergisi bu
konuda özel bir dosya yayımladı, Time
dergisi ise konuyu kapak yaptı.
Televizyonlardaki en son gündem
maddesi de biyoterorizm. Aslında
nükleer, biyolojik ya da kimyasal
silahlann kullanılması durumunda
olacaklan, kimse aklına bile getirmek
istemiyor. Artık savaşlan
televizyonlann karşısında ailece
naklen izlediğimiz 21. yüzyılda,
teknolojinin vahşetle koalisyonunun
olası sonuçlannı düşünmek insanlan
dehşete düşürmeye yetiyor. Birçok
insan ise Jose Saramago'nun
romanında olduğu gibi, "virüslerin
bulaşamadığı kurtancüarın
olduğuna" inanmak istiyor.
Afganistan 9
dan kaçış
ABD'nin Afganistan operasyonu 1. haftasını
doldururken Afganlann Pakistan'a kaçışlan
sürüyor. Afganlar motosiklet dahil
bulabildikleri her araçla ülkeyi terk etmeye
çahşıyor. Yardım kamyonları Pakistan'dan
Afganistan'a geçerken motosikletli
Afganlar da Pakistan'a
giriyor. (Fotoğraf: REUTERS)
yaşatabilmek için alçakgönüllüce bir kürsü
oluşturmak.
3) Bu topluluğun kendi kendine de konuşsa,
sesini duyurabilmesi, kendini ifade edebihnesi
için, kalıcı ve güçlü bir iletişim aracınm
yaratılmasının asgari zeminini
hazırlayabilmek için ayakta kalmak. "Baba"
ve "Anavatanın" yetkilileri çaresizlik ve
imkânsızlık imalanyla "üç maymunları"
oynamaya devam etseler bile.
"Buralarda", sağduyu sahibi çoğu
insanımızın "Bizim Radyo" deyimini iç
rahatlığıyla kullanabilmesinin "baş" nedeni
ise "RS"in BAĞIMSIZLIĞI. Fransa'da
mevcut üç tipte radyoculuktan dernekler
yasasına (diğerleri ticari ve resmi radyolar)
göre kurulmuş olan RS aslında Kuzey Arrikah
Araplann; Tunus, Cezayir ve Fas kökenli
göçmenlik haklanm genişletmek için
mücadele eden militanlann radyosu. Marsilya
merkezli RS, Paris'te günde 15 saat ağırlıklı
(Fransa'nın diğer 4 kentinde 24 saat) olarak
Arapça, ancak Türkçe, Berberi ve Sırp-
Hırvat gibi farklı dillerde de yayın yaparak
"anadilde yayın" savaşmm da
bayraktarlığını sürdürüyor. 1981'de
başlayan önce "korsan" sonra "Özgür
FM Radyolar" sürecinde meslek etiğine
uygun, cumhuriyetçi, demokratik ve laik
olduğu için çok sınırh medya yelpazesinde
kendine frekans kopartabilmiş bir radyo.
Göçmen işçilerin sosyal kesintüerinden
oluşturuhnuş bir vakıftan aldığı dar bir
ödeneğe ek, yasalarla sıkı bir biçimde
denetlenen dinleyicilerinden edindiği
reklam gelirlenyle "gönüllü katıbm"
temelinde yaşayan bir radyo. Yoksa
oturduklan yerden "Tekel" ve "Tarikat"
TV ve gazetelerinde, patrona, şeyhe veya
"Derin Devlet"e sırtını yaslayıp "Fildişi
Köşeleri"nden destursuz ve desteksiz
argümanlarla iftira ve çamur atanlann
"kategorize" ettiği gibi ne kökü dışarda
gâvurlann, ne de ne idüğü belirsiz üç-beş
goşistin radyosu değildir RS Türkçe
yayınlan...Yanm saatlik haberler ve basm
bültenine ilaveten her yayuıında güncellik
doğrultusunda Türk ve tam çevirisiyle
Fransız konuklann yer aldığı programda,
düzenli bir biçimde ve canlı olarak
dinleyenlere konuşma ve söz hakkı tamnır.
Programın geri kalan kısrmnda ise Adnan
Saygun, Aydın Esen'den Âşık VeyseLArif
Sağ'a; Grup Yorum'dan Ozan AriTe;
tbrahim Tatbses, Münir Nurettin
Selçuk'tan Şecaattin Tanyerü'ye,
Tarkan'a olabilecek en geniş yelpazede
müzik sunulur. iki kişinin tutkusu, özel
emek ve çabalanyla 10. yılım dolduran
Radio Soleil Türkçe yayınlan haftada 4
saatlik programına gösterilen ilgiyle ciddi
bir ihtiyacın varlığıru kanıtlamaktadır,
ugur.hukum(« paris.com
'ABA' altmdan 'AB' gösteriliyor!
"AB üyeliğine ezici destek" başlıklı
haberde, İnsan Kaynaklan Yönerim
Derneği'nin anketine göre
Türkiye'nin, Avrupa Birliği'ne (AB)
üyeliğinin halkın yüzde 93'ü
taranndan desteklendiğini öğrenince
"Yapılan en son istatistiğe göre
tüm istatistikler yalan söylüyor"
esprimi anımsadım. Avrupa
Komisyonu'nun Eurobarometer
verilerine göre, Afî genelinde
yurttaşlann sadece yüzde 48'i
AB'den yanayken halkımızın yüzde
93'ünün AB'den fazla AB'ci ohnası
başka nasıl açıklanabilir ki? Eminim
tam üye olduktan sonra, gerçekleri
görecek olan halkımızm AB desteği
açıklanabilir boyutlara inecek.
Halkunız AB'yi yeterince tanımıyor
ve üyeliği ülkemize akacak Euro'lar
olarak algılıyor. Ama kazın ayağı
öyle değil. Elin oğlu daha adaylık
sürecinde gözünü üzerimizden
ayırmıyor. 10 Ekim'de Avrupa
Parlamentosu Dışişleri Komisyonu,
BRÜKSEL
Türkiye raporunu
onayladı ve görüşühnek
üzere Avrupa
Parlamentosu Genel
Kurulu'na gönderdi.
Karar tasansmda,
adayhğı resmen tanınan
Türkiye'nin dinamizm ^ ^ _ ^ ^ _
kazandığı, reform
süreci ve siyasi diyaloğun canlandığı,
ekonomik krize ve koalisyondaki
gerginliklere karşın hükümetin
reform programınm destek gördüğü
ve reformlann gerçekleştirihnesi
yönünde siyasi irade bulunduğu ifade
edilerek Türkiye memnun edildi.
ABA altından AB gösterilen
firçalama kısrmnda ise "Ulusal
Program'ı uyguia, daha hızlı
demokratikleş, insan haklarına
saygı göster, Kıbrıs sorununu çöz,
yolsuzlukla mücadeleyi arttır,
MGK'yi kontrol alrın'a al, NATO-
AB yakınlaşmasında pürüz
yaratma, partiler reformu yap"
gibi mesaj lar verildi.
Bunlar yapılmazsa tam
üyeliği ancak rüyamızda
görebileceğimiz doğrudan
ERDİNÇ dile getirilmese de Arif
UTKU olan anlıyor. Tam üyelik
öncesi dönemde, Türkiye
ı _ _ _ _ _ ile AB ülkelerinin
kamuoyu ve sivil toplum
örgütlerinin yakınlaştınlması ve
birbirlerini daha iyi tanımalannın da
önemli olduğunu düşünen AB Daimi
Temsilcimiz Büyükelçi Nihat Akyol,
her iki tarafın ekonomik, sosyal,
akademik, kültürel çevrelerinden
kişiler tarafından yönetilecek bir
"Avrupa-Türkiye Vakfı" kurulması
konusundaki çalışmalanm
tamamladı. Vakfın kuruluşu 17
Ekim'de Brüksel'deki bir toplantıyla
duyurulacak. Toplantıya, AB ve
Türkiye'den tanınmış kişiler
katılacaklar. Tam üyeliğe gerek
Türkiye'de gerek AB ülkelerinde
ancak sivil toplumlann desteğiyle
ulaşılacağını düşünen Akyol,
siyasilerin de bu süreçte
kamuoylannın desteğine gereksinim
olduğunu vurguluyor. Vakfin amacı,
AB ve Türk yurttaşlan arasmda
köprü olmak, taraflann sivil
toplumlannı tamtım ve karşılıklı
anlayış yoluyla yakmlaştırmak
olacak. Vakıfta, Türk ve AB
vatandaşlanndan oluşan bir yönetim
kurulu olacak. Vakfin 4 faaliyet alanı
ise siyasi, ekonomik, medya ve
kültürel alan olarak belirlendi.
Tanıtım toplantısında bu alanlar,
"Türk ve AB parlamenterleri ile
siyasi kurumlannın rolü",
"türkiye'de ve AB ülkelerindeki
sanayi kuruluşları ile meslek
kuruiuşları arasındaki işbirliğini
geliştirecek yeni mekanizma
oluşturulması", "Kamuoyunun
Türkiye-AB ilişkilerine olan
ilgisinin canlandırılmasına yönelik
basın faaliyetleri" ve "Vakıf,
Avrupa ve Türk kültürel
miraslarının daha iyi anlaşılmasını
sağlayacak sanatsal ve kültürel
faaliverin düzenlenmesini teşvik
edecektir" başlıklan altında
sunulacak. Avrupa'nın 4. önemli
ticaret kenti ve AB'nin siyasi
başkenti Brüksel'de Avrupa-Türkiye
Vakfi kunıhnası olumlu. Yine de bir
sorun var; devlet girişimiyle, "resmi
gözetim" altında kunılan bir "sivil"
vakfin etkili olamayacağı! Avrupa'da
Türk devleti hangi örgütü
desteklediyse iflah olmadı. Taşıma
suyla değirmen dönmedi. Devlet,
parayı bastınp uzman şirketler
aracılığıyla lobicilik yaptırsın,
örgütlenmeyi ise sivillere bıraksm.
Cami derneklerinden hemşeri
derneklerine kadar mantar gibi biten
her derneğin kuruluş amaçlan
arasında "lobicilik yapacaklannı"
açıklamasından gına geldi artık.
Bunun ayırdına varabihnemiz için
illa AP karan mı gerekiyor?
[email protected]
Gizli Hitler gerçeği ve anılardaki Afganistan
Münih, yine geçen iki hafta boyunca o
geleneksel "dev sarhoşluğu"nu doya doya
yaşadı ve şamata bitti. Binlerce turistin sökün
ettiği kent, biranın büyüsüyle adeta sarhoş oldu.
4.5 milyon litre biranın gövdelere indirildiği,
hesapsız tavuk ve sosisin tüketildiği ve artık
dünyanın bu en büyük sarhoşluğunun, kısacası
"Oktober Fesf'in sona ermesiyle biz de bir oh
çektik. Ne Amerika'daki terörün şaşkınlığı ne
de Afganistan savaşı kimsenin umurunda bile
değildi. Insanlar sözüm ona bütün dertlerini
unutmuş gözüküp yine dev çadırlara üşüşüp
içtiler, dans ettiler... Bu 14 günlük toplu
sarhoşluk maratonundan en kârlı çıkanlar,
biracılarla sosisçiler oldu. Münih'te ekimle
birlikte yaşanacak en önemli etkinlik ise ilk kez
düzenlenen "Türklerin Ekimi" isimli 1 aylık
kültür ve sanat şöleni... Sergiler, konserler,
okuma günlerinin yanı sıra Ahnanya'da yaşayan
Zafer Şenocak ve Gültekin Emre gibi
yazarlar da kente gelecekler. Münih
Başkonsolosumuz Haldun Otman'ın desteği
ve şehirde yaşayan bir avuç aydının çabasıyla
ortaya konulan bu etkinlikleri izlerken bira
bayramının sarhoşluğundan da yeni yeni
sıynlıyoruz! Ama kent biranın etkisini
üzerinden atamamış turistlerin, işgalinden
henüz kurtuhnuş değil. Hele cumartesileri
alışveriş merkezleri insan kaynıyor... Işte bu
curcuna içinde Madonna taklidi
kızlar, saçlan renkli punklar ve
asker postalh, dazlak "taslak"lan
cirit atıyor... Ancak birkaç gündür
Neo-Nazi'lerin keyfi kaçmış
olmalı. Neden mi? 6 Ekitn tarihli
Bild gazetesindeki manşette yer
alan bomba gibi bir haber
yüzünden. Başlık çok ilginç!
"Hitler Eşcinsel miydi?" Gizli Hitler
sevdahlannın ve Nazi fanatiklerinin kafalaruıı
kanştınp Alman entelektüellerini şaşkma
çeviren bu haberin kaynağı, yeni piyasaya çıkan
dehşet bir kitap. Frankfurt Kitap Fuan'nın
açıldığı şu günlerde, dikkatı çeken ve şimdiden
"Best Seller" listesinde en tepeye orurmaya
aday kitabın yazan, Bremen Universitesi'nde
MUNIH
Tarih Profesörü Dr. Lothar Machtan. 52
yaşındaki yazar, "Hitler'in Sırlan" adlı bu
kitapta, eşcinsellere savaş açan Hitler'in de
homoseksüel olduğunu kanıtlayıp anlatmış.
Hitler'in sır olarak kalmış bu özelliğini
belgelerle açıklayan yazar kitabında, diktatörün
gençliğindeki sapık ilişkilerini ve
özellikle Fransa cephesinde postacı
görevi verilen Hitler'in, Ernst
Schmidt isimli bir asker ile 5 yıl
yaşadığmı ve bunu büen Gestapo
şeflerinden Röhm'ü öldürttüğünü
anlatıyor...Almanya bu kitabı
^ ^ _ ^ ^ _ merak ediyor şu günlerde...Evet,
bütün dünyada kafalar kanşık!
Dünya medyasında tansiyon yükseliyor ve
Afganistan'da Taleban'a karşı beklenen savaş
başlıyor. Ve ekranlarda ilk görüntüler... Gece
yansına dek radyo istasyonlannı kanştınp ve
çay demleyip o eski Afganistan'ı ammsıyorum.
1977 yılı yaz aylannda Sultanahmet'ten kalkan
külüstür bir otobüsle yaşadığım yolculuğun
amlannı... Sırt çantasıyla, toz toprak içinde bu
EROL
ÖZKAN
yoksul ülkede dolaştığım kentlerden Herat'taki
minareleri, Gazne'deki Sultan Mesut'un
kulelerini sanat tarihçisi gözüyle görüp
fotoğraflamış ve hantal bir kamera ile anıtlann
belki de en son görüntülerini -ülkenin iç
kanşıklüdanndan az önce- saptamıştım. 24 yıl
önce çekilmiş, sararmış fotoğraflar ve iki
makara titrek görüntülerden oluşan "anılar"a
bakarken Kâbil'deki yoksulluğu unutamıyorum.
Ve bir gece Kandahar'da mola verdiğimiz izbe
handa, peykelere tünemiş tevekkül içinde yeşil
çaylannı yudumlayan, mücrim bakışlı
ihtiyarlann yüzlerini...Ortaçağm karanlığında
bir ülke Afganistan. Yoksul ve çaresiz halklar
mozaiği... Ve savaş yorgunu bu ülkede -uzun
süreceği belli- tekrar başlayan savaş!..Yağmur
çiseleyen kasvetli bir havada Münih'te
"düşler" ve "anılar" iç içe... Amlardaki
Afganistan'ı düşünürken aklıma Istanbul'un
doyumsuz sonbahar akşamlan geliyor... Ve
Kadıköy vapur iskelesinde îstanbul siluetine
karşı kaldınlan rakı kadehleri bir de...
[email protected]