16 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA + CUMHURİYET 14 EKİM 2001 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI Radio Soleil TürkçeYayınlan 10 yaşında "Sata ve perşembe günleri saat 3 oldu mu, 'Geldi Bizim Radyo saati' deyip oturuyor radyonun başına hanım, yakıyor bir sigara. Ne yapsan iki saat yerinden kıpırdatmak mümkün değil kadını. Kim ne demiş; kim kime hangi şarkıyı ithaf etmiş?.." Paris ve çevTesinde yerleşmiş yüzlerce konfeksiyon atölyesinden birinin sahibi Hasan Bey, kansının radyo tutkusunu böyle dile getiriyor. Birçoğu gibi o da ailesi ve yakınlanyla büyük tekstil şirketleri ve toptancılara taşeron, yan-işletme olarak çalışıyor... Nihal Hanımla emeklı eşi Celal Bey Türkiye'ye gitmedikleri zamanlar, sah ve perşembe günleri geldi mi, evlerinde devamlı açık tutulan Tûrk televizyonunun sesini kısıp nadiren dinledikleri radyonun zaten FM 88.6'da duran düğmesini saat 3'ten önce açıyorlar. "Bizim Radyo başlamazdan önce birkaç dakika Arapça ve Fransızca rekJam oluyor ama olsun. Böylelikle programın başını kaçırmıyoruz. Baştaki sohbetlerle sonraki haberleri teybe kaydedip torunlarımıza dinletiyoruz. Kulaklarına azıcık düzgün Türkçe gitsin" diye açıklıyorlar radyo sevdalannı. Bir de sevdiİderine istekte bulunuyorlar... Hayri, çalıştığı lokantanın öğle servisini 14.30 civannda bitirdikten sonra elini yüzünü yıkayıp geçiyor radyonun önüne. "Gurbette" kaçaik geçirdiği gün ve yıllarda dünya, Fransa, hattaTürkiye'de olup bitenlerle ilgili tek haber kaynağı radyoymuş. "Kaçak göçmenlerin işgal, açlık grevi gibi eylemleri; başvurulması gereken merciler, dernekler... Ne yapmamız gerektiği gibi yasalar, vs... Neredeyse her şeyi Bizim Radyo'dan öğrenmiştik. Dinlemek aüşkanlık haline geldi. Bir de biraz daha fazla yayın saatleri olabilse..." 15'le 20 bin arası Türk ve Türkiyelinin düzenli dinlediği söylenen (iki medyametri, bir de telekomünikasyon -PTT'nin telefon reklamlan için- araştuTnasının resmi sonuçlanna göre) "Radio PARİS UĞUR HÜKÜM Soleil / Güneş Radyosu Türkçe Yayınlan (RS)" Paris'in ne ilk, ne de en eski Türkçe radyosudur. Bugün Paris ve çevresinde biri 9 yıldır haftada 3 saat Fransızca- Türkçe yayın yapan "Gençlerin Sesi Gökkuşağı", diğeri 7 yıldır Türkçe-Kürtçe- Fransızca "Kürdistan'ın Sesi" isimli dernek radyolan dışında, kamuya ait haftada bir saatlik bir yayını olan RFI Türkçe olmak üzere üç radyo daha mevcuttur. Dolayısıyla "buralarda" Türkçe yayınlar RS'den önce de var olmuş, muhtemelen (bir "sonrası" olursa) sonra da olacaktır. 15 Ekim 1991 'de Parisli Türkiyesever ve/veya Türkçe bilirlere "Merhaba" diyen RS Türkçe yayınlannın, tam 10 yıldır haftada iki gün (sah ve perşembe 15-17 arası) ikişer saat hemen hemen aralıksız program sunmasının üç temel amacı var: 1) Fransızca özürlü ve büyük oranda Fransa toplumundan soyutlanmış biçimde var olan Türk ve Türkiyeli göçmen topluluğuna çevrelerinde olup biteni "Türkçe" anlatmak, içinde yaşadıklan toplumu anadillerinde tanıtmak. Bu toplumun da bir bireyi olduklannı hatırlatıp "babavatana yaban" kalmamalanna yani "sosyal entegrasyonlarına" katkıda bulunmak. 2) Bu insanlara -bir kısmı çanak antenleri aracılığıyla Türkiye TV'lerini izleyebilseler dahi- olabildiğince doğru ve güzel bir "Türkçe" sunmak. Her vesileyle -ancak usturuplu bir tarzda- onlan ve çocuklannı her an "öğütlemeye" hazırlanan "sosyal entegrasyonun" dişlerini törpülemek ve de "anavatan kültürlerinin" de -her türlü olumsuzluklara karşm- kendileri ve gelecek nesilleri açısından bir ayncalık (hatta doğru kullanılırsa Fransa nezdinde) ve zenginlik içerdiğini kanıtlamak. Kök kültürlerini Umut, virüs bulaşmayan kurtancılarda NEW YORK ZÜLAL KALKANDELEN Dünya Tıcaret Merkezi'ne yapılan terörist saldın sonrasında New Yorklulann yaşadığı korku, bana Jose Saramago'nun Nobel ödüllü romanı "Körlük"ü hatırlattı. Saramago'nun eşsiz anlatım gücüyle yazdığı romanda, arabasıyla yol almakta olan bir adamın aniden kör oluşu, roman boyunca anlatılan kâbusun baslangıcıdır. Bilinenden farklı olarak yazann "beyaz körlük" olarak tanımladığı hastalık, bir virüs aracılığıyla insandan insana geçmektedir. Görme yeteneğini kaybeden insanlann yaşadığı kent, kısa bir süre sonra vahşetin hüküm sürdüğü bir cehenneme dönüşür. Fakat bilinmeyen bir nedenle virus yalnızca bir kaduıa bulaşmamaktadır. Körlerin ülkesinde görebılen tek kişi olan bu kadın, en büyük zalim mi olacaktır, yoksa en büyük kurtancı mı? Romanda insanlann yaşadığı dehşet, bir bakıma New Yorklulann son günlerde yaşadığı korkuyu anımsatıyor. Time/CNN'in telefonla 1055 yetişkin Amerikalı üzerinde 27 Eylül'de yaptığı ankete göre, "Amerika Afganistan'a saldırırsa 12 ay içinde Amerika'nın bir başka terörist saldırıya maruz kalabileceğini düşünüyor musunuz" sorusunun sonuçlan yüzde 63 'Evet', yüzde 33 'Hayır' çıktı. Bu 12 ay içinde yaşadıklan kente biyolojik veya kimyasal silahla terörist saldında bulunulabileceğini düşünen Amerikalılann oranı yüzde 53, nükleer silah kullanılabileceğini düşünenlerin oranı ise yüzde 23. Bu sonuçlar da gösteriyor ki Amerikalılar, kimyasal, nükleer ya da biyolojik silahla gerçekleştirilebilecek bir terörist saldın konusunda gerçekten endişeliler. Bu tarz silahlara karşı kişisel olarak alınabilecek fazla bir önlem yok. Fakat New Yorklular en azmdan gaz maskesi ahnayı tercih ediyor. Fiyatlan 20 ile 160 dolar arasuıda değişen gaz maskeleri şu anda piyasada tamamen tükenmiş durumda. Maskelerin yalnızca zehirli gaz ya da kimyasal madde yayılmadan önce takılması durumunda işe yanyor ohnası da, New Yorklulan maske almaktan alıkoymuyor. Son günlerde New York'ta nereye giderseniz gidin, restoran, sinema, bar, metro istasyonlan ya da alışveriş merkezlerinde, bu konunun tartışıldığı konuşmalara kulak misafiri oluyorsunuz. Florida'da yaşayan 3 kişinin Amerika'da 25 yıldır görühneyen şarbon hastalığına yakalanması ise endişeleri iyice arttırdı. Ünlü Newsweek dergisi bu konuda özel bir dosya yayımladı, Time dergisi ise konuyu kapak yaptı. Televizyonlardaki en son gündem maddesi de biyoterorizm. Aslında nükleer, biyolojik ya da kimyasal silahlann kullanılması durumunda olacaklan, kimse aklına bile getirmek istemiyor. Artık savaşlan televizyonlann karşısında ailece naklen izlediğimiz 21. yüzyılda, teknolojinin vahşetle koalisyonunun olası sonuçlannı düşünmek insanlan dehşete düşürmeye yetiyor. Birçok insan ise Jose Saramago'nun romanında olduğu gibi, "virüslerin bulaşamadığı kurtancüarın olduğuna" inanmak istiyor. Afganistan 9 dan kaçış ABD'nin Afganistan operasyonu 1. haftasını doldururken Afganlann Pakistan'a kaçışlan sürüyor. Afganlar motosiklet dahil bulabildikleri her araçla ülkeyi terk etmeye çahşıyor. Yardım kamyonları Pakistan'dan Afganistan'a geçerken motosikletli Afganlar da Pakistan'a giriyor. (Fotoğraf: REUTERS) yaşatabilmek için alçakgönüllüce bir kürsü oluşturmak. 3) Bu topluluğun kendi kendine de konuşsa, sesini duyurabilmesi, kendini ifade edebihnesi için, kalıcı ve güçlü bir iletişim aracınm yaratılmasının asgari zeminini hazırlayabilmek için ayakta kalmak. "Baba" ve "Anavatanın" yetkilileri çaresizlik ve imkânsızlık imalanyla "üç maymunları" oynamaya devam etseler bile. "Buralarda", sağduyu sahibi çoğu insanımızın "Bizim Radyo" deyimini iç rahatlığıyla kullanabilmesinin "baş" nedeni ise "RS"in BAĞIMSIZLIĞI. Fransa'da mevcut üç tipte radyoculuktan dernekler yasasına (diğerleri ticari ve resmi radyolar) göre kurulmuş olan RS aslında Kuzey Arrikah Araplann; Tunus, Cezayir ve Fas kökenli göçmenlik haklanm genişletmek için mücadele eden militanlann radyosu. Marsilya merkezli RS, Paris'te günde 15 saat ağırlıklı (Fransa'nın diğer 4 kentinde 24 saat) olarak Arapça, ancak Türkçe, Berberi ve Sırp- Hırvat gibi farklı dillerde de yayın yaparak "anadilde yayın" savaşmm da bayraktarlığını sürdürüyor. 1981'de başlayan önce "korsan" sonra "Özgür FM Radyolar" sürecinde meslek etiğine uygun, cumhuriyetçi, demokratik ve laik olduğu için çok sınırh medya yelpazesinde kendine frekans kopartabilmiş bir radyo. Göçmen işçilerin sosyal kesintüerinden oluşturuhnuş bir vakıftan aldığı dar bir ödeneğe ek, yasalarla sıkı bir biçimde denetlenen dinleyicilerinden edindiği reklam gelirlenyle "gönüllü katıbm" temelinde yaşayan bir radyo. Yoksa oturduklan yerden "Tekel" ve "Tarikat" TV ve gazetelerinde, patrona, şeyhe veya "Derin Devlet"e sırtını yaslayıp "Fildişi Köşeleri"nden destursuz ve desteksiz argümanlarla iftira ve çamur atanlann "kategorize" ettiği gibi ne kökü dışarda gâvurlann, ne de ne idüğü belirsiz üç-beş goşistin radyosu değildir RS Türkçe yayınlan...Yanm saatlik haberler ve basm bültenine ilaveten her yayuıında güncellik doğrultusunda Türk ve tam çevirisiyle Fransız konuklann yer aldığı programda, düzenli bir biçimde ve canlı olarak dinleyenlere konuşma ve söz hakkı tamnır. Programın geri kalan kısrmnda ise Adnan Saygun, Aydın Esen'den Âşık VeyseLArif Sağ'a; Grup Yorum'dan Ozan AriTe; tbrahim Tatbses, Münir Nurettin Selçuk'tan Şecaattin Tanyerü'ye, Tarkan'a olabilecek en geniş yelpazede müzik sunulur. iki kişinin tutkusu, özel emek ve çabalanyla 10. yılım dolduran Radio Soleil Türkçe yayınlan haftada 4 saatlik programına gösterilen ilgiyle ciddi bir ihtiyacın varlığıru kanıtlamaktadır, ugur.hukum(« paris.com 'ABA' altmdan 'AB' gösteriliyor! "AB üyeliğine ezici destek" başlıklı haberde, İnsan Kaynaklan Yönerim Derneği'nin anketine göre Türkiye'nin, Avrupa Birliği'ne (AB) üyeliğinin halkın yüzde 93'ü taranndan desteklendiğini öğrenince "Yapılan en son istatistiğe göre tüm istatistikler yalan söylüyor" esprimi anımsadım. Avrupa Komisyonu'nun Eurobarometer verilerine göre, Afî genelinde yurttaşlann sadece yüzde 48'i AB'den yanayken halkımızın yüzde 93'ünün AB'den fazla AB'ci ohnası başka nasıl açıklanabilir ki? Eminim tam üye olduktan sonra, gerçekleri görecek olan halkımızm AB desteği açıklanabilir boyutlara inecek. Halkunız AB'yi yeterince tanımıyor ve üyeliği ülkemize akacak Euro'lar olarak algılıyor. Ama kazın ayağı öyle değil. Elin oğlu daha adaylık sürecinde gözünü üzerimizden ayırmıyor. 10 Ekim'de Avrupa Parlamentosu Dışişleri Komisyonu, BRÜKSEL Türkiye raporunu onayladı ve görüşühnek üzere Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu'na gönderdi. Karar tasansmda, adayhğı resmen tanınan Türkiye'nin dinamizm ^ ^ _ ^ ^ _ kazandığı, reform süreci ve siyasi diyaloğun canlandığı, ekonomik krize ve koalisyondaki gerginliklere karşın hükümetin reform programınm destek gördüğü ve reformlann gerçekleştirihnesi yönünde siyasi irade bulunduğu ifade edilerek Türkiye memnun edildi. ABA altından AB gösterilen firçalama kısrmnda ise "Ulusal Program'ı uyguia, daha hızlı demokratikleş, insan haklarına saygı göster, Kıbrıs sorununu çöz, yolsuzlukla mücadeleyi arttır, MGK'yi kontrol alrın'a al, NATO- AB yakınlaşmasında pürüz yaratma, partiler reformu yap" gibi mesaj lar verildi. Bunlar yapılmazsa tam üyeliği ancak rüyamızda görebileceğimiz doğrudan ERDİNÇ dile getirilmese de Arif UTKU olan anlıyor. Tam üyelik öncesi dönemde, Türkiye ı _ _ _ _ _ ile AB ülkelerinin kamuoyu ve sivil toplum örgütlerinin yakınlaştınlması ve birbirlerini daha iyi tanımalannın da önemli olduğunu düşünen AB Daimi Temsilcimiz Büyükelçi Nihat Akyol, her iki tarafın ekonomik, sosyal, akademik, kültürel çevrelerinden kişiler tarafından yönetilecek bir "Avrupa-Türkiye Vakfı" kurulması konusundaki çalışmalanm tamamladı. Vakfın kuruluşu 17 Ekim'de Brüksel'deki bir toplantıyla duyurulacak. Toplantıya, AB ve Türkiye'den tanınmış kişiler katılacaklar. Tam üyeliğe gerek Türkiye'de gerek AB ülkelerinde ancak sivil toplumlann desteğiyle ulaşılacağını düşünen Akyol, siyasilerin de bu süreçte kamuoylannın desteğine gereksinim olduğunu vurguluyor. Vakfin amacı, AB ve Türk yurttaşlan arasmda köprü olmak, taraflann sivil toplumlannı tamtım ve karşılıklı anlayış yoluyla yakmlaştırmak olacak. Vakıfta, Türk ve AB vatandaşlanndan oluşan bir yönetim kurulu olacak. Vakfin 4 faaliyet alanı ise siyasi, ekonomik, medya ve kültürel alan olarak belirlendi. Tanıtım toplantısında bu alanlar, "Türk ve AB parlamenterleri ile siyasi kurumlannın rolü", "türkiye'de ve AB ülkelerindeki sanayi kuruluşları ile meslek kuruiuşları arasındaki işbirliğini geliştirecek yeni mekanizma oluşturulması", "Kamuoyunun Türkiye-AB ilişkilerine olan ilgisinin canlandırılmasına yönelik basın faaliyetleri" ve "Vakıf, Avrupa ve Türk kültürel miraslarının daha iyi anlaşılmasını sağlayacak sanatsal ve kültürel faaliverin düzenlenmesini teşvik edecektir" başlıklan altında sunulacak. Avrupa'nın 4. önemli ticaret kenti ve AB'nin siyasi başkenti Brüksel'de Avrupa-Türkiye Vakfi kunıhnası olumlu. Yine de bir sorun var; devlet girişimiyle, "resmi gözetim" altında kunılan bir "sivil" vakfin etkili olamayacağı! Avrupa'da Türk devleti hangi örgütü desteklediyse iflah olmadı. Taşıma suyla değirmen dönmedi. Devlet, parayı bastınp uzman şirketler aracılığıyla lobicilik yaptırsın, örgütlenmeyi ise sivillere bıraksm. Cami derneklerinden hemşeri derneklerine kadar mantar gibi biten her derneğin kuruluş amaçlan arasında "lobicilik yapacaklannı" açıklamasından gına geldi artık. Bunun ayırdına varabihnemiz için illa AP karan mı gerekiyor? [email protected] Gizli Hitler gerçeği ve anılardaki Afganistan Münih, yine geçen iki hafta boyunca o geleneksel "dev sarhoşluğu"nu doya doya yaşadı ve şamata bitti. Binlerce turistin sökün ettiği kent, biranın büyüsüyle adeta sarhoş oldu. 4.5 milyon litre biranın gövdelere indirildiği, hesapsız tavuk ve sosisin tüketildiği ve artık dünyanın bu en büyük sarhoşluğunun, kısacası "Oktober Fesf'in sona ermesiyle biz de bir oh çektik. Ne Amerika'daki terörün şaşkınlığı ne de Afganistan savaşı kimsenin umurunda bile değildi. Insanlar sözüm ona bütün dertlerini unutmuş gözüküp yine dev çadırlara üşüşüp içtiler, dans ettiler... Bu 14 günlük toplu sarhoşluk maratonundan en kârlı çıkanlar, biracılarla sosisçiler oldu. Münih'te ekimle birlikte yaşanacak en önemli etkinlik ise ilk kez düzenlenen "Türklerin Ekimi" isimli 1 aylık kültür ve sanat şöleni... Sergiler, konserler, okuma günlerinin yanı sıra Ahnanya'da yaşayan Zafer Şenocak ve Gültekin Emre gibi yazarlar da kente gelecekler. Münih Başkonsolosumuz Haldun Otman'ın desteği ve şehirde yaşayan bir avuç aydının çabasıyla ortaya konulan bu etkinlikleri izlerken bira bayramının sarhoşluğundan da yeni yeni sıynlıyoruz! Ama kent biranın etkisini üzerinden atamamış turistlerin, işgalinden henüz kurtuhnuş değil. Hele cumartesileri alışveriş merkezleri insan kaynıyor... Işte bu curcuna içinde Madonna taklidi kızlar, saçlan renkli punklar ve asker postalh, dazlak "taslak"lan cirit atıyor... Ancak birkaç gündür Neo-Nazi'lerin keyfi kaçmış olmalı. Neden mi? 6 Ekitn tarihli Bild gazetesindeki manşette yer alan bomba gibi bir haber yüzünden. Başlık çok ilginç! "Hitler Eşcinsel miydi?" Gizli Hitler sevdahlannın ve Nazi fanatiklerinin kafalaruıı kanştınp Alman entelektüellerini şaşkma çeviren bu haberin kaynağı, yeni piyasaya çıkan dehşet bir kitap. Frankfurt Kitap Fuan'nın açıldığı şu günlerde, dikkatı çeken ve şimdiden "Best Seller" listesinde en tepeye orurmaya aday kitabın yazan, Bremen Universitesi'nde MUNIH Tarih Profesörü Dr. Lothar Machtan. 52 yaşındaki yazar, "Hitler'in Sırlan" adlı bu kitapta, eşcinsellere savaş açan Hitler'in de homoseksüel olduğunu kanıtlayıp anlatmış. Hitler'in sır olarak kalmış bu özelliğini belgelerle açıklayan yazar kitabında, diktatörün gençliğindeki sapık ilişkilerini ve özellikle Fransa cephesinde postacı görevi verilen Hitler'in, Ernst Schmidt isimli bir asker ile 5 yıl yaşadığmı ve bunu büen Gestapo şeflerinden Röhm'ü öldürttüğünü anlatıyor...Almanya bu kitabı ^ ^ _ ^ ^ _ merak ediyor şu günlerde...Evet, bütün dünyada kafalar kanşık! Dünya medyasında tansiyon yükseliyor ve Afganistan'da Taleban'a karşı beklenen savaş başlıyor. Ve ekranlarda ilk görüntüler... Gece yansına dek radyo istasyonlannı kanştınp ve çay demleyip o eski Afganistan'ı ammsıyorum. 1977 yılı yaz aylannda Sultanahmet'ten kalkan külüstür bir otobüsle yaşadığım yolculuğun amlannı... Sırt çantasıyla, toz toprak içinde bu EROL ÖZKAN yoksul ülkede dolaştığım kentlerden Herat'taki minareleri, Gazne'deki Sultan Mesut'un kulelerini sanat tarihçisi gözüyle görüp fotoğraflamış ve hantal bir kamera ile anıtlann belki de en son görüntülerini -ülkenin iç kanşıklüdanndan az önce- saptamıştım. 24 yıl önce çekilmiş, sararmış fotoğraflar ve iki makara titrek görüntülerden oluşan "anılar"a bakarken Kâbil'deki yoksulluğu unutamıyorum. Ve bir gece Kandahar'da mola verdiğimiz izbe handa, peykelere tünemiş tevekkül içinde yeşil çaylannı yudumlayan, mücrim bakışlı ihtiyarlann yüzlerini...Ortaçağm karanlığında bir ülke Afganistan. Yoksul ve çaresiz halklar mozaiği... Ve savaş yorgunu bu ülkede -uzun süreceği belli- tekrar başlayan savaş!..Yağmur çiseleyen kasvetli bir havada Münih'te "düşler" ve "anılar" iç içe... Amlardaki Afganistan'ı düşünürken aklıma Istanbul'un doyumsuz sonbahar akşamlan geliyor... Ve Kadıköy vapur iskelesinde îstanbul siluetine karşı kaldınlan rakı kadehleri bir de... [email protected]
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear