23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
9 OCAK 2001 SAL» CUMHURİYET SAYFA 17 İMES'ten Istanbul Madeni Eşya Sanatkârlar Küçük Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi'nde (İMES) işyerl sahiplerinden cami Inşaatt için zorla bağış alındığı, bağış yapmayanlann işyerini satmak durumunda kaldığı ve hatta kiracı olanlann da elektrlginin kesildiği yolundaki yakınmalarla ilgili oiarak sanayi sitesi yönetim kurulu başkanı Süheyl Erboz bir açtktama yapto. Erboz, sosyal tesis gelirlerinin sitenin bakım ve onanmı dışında kullanılmadığını, genei gideriere katılım payından camiye yardım adı arbnda para toplanmadığını, sanayi sitesindeki sosyal tesisin bir parçası olan cami inşaatnın genel kurul karanyla kabul edilen bütçeden sağlandığını bildirdi. Dudullu'daki sitede gayrimüslimlerin işyerini satmak durumunda olmadığını da belirten Erboz, yakınmacı kişi için ise "Biz bu kişiden cami parası değil, ödemediği borçlan için nakde çevirdiğimiz teminatnı tamamlamasını ve yaklaşık 35 adet ödenmemiş faturanın bedeli olan 634 milyon lirayı istjyoruz" dedi. Elektronik posta: derazsom9cun4iuriyetconı.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Dinç Bilgin, tekrar Sabah'm patronu olmuş... "Ceketini temizleviciden almıs olmalı!" ünya bor rezervinin yandan fazlası, dünya- ya 1000 yıl yetecek kadar bor madeni Kü- tahya'nın Emet ve Hisarcık ilçelerinde bu- lunuyor... Bor madeni gerek topraktan çı- kanldığı haliyle gerekse rafine edilerek başta koz- metik, kimya, seramik, ilaç, gübre, boya, deterjan, uzay yakıt ve metalürjisi olmak üzere 120 sanayi da- lında ana girdi oiarak kullanılıyor. Türkiye henüz uzay teknolojisine ulaşmadıysa da elindeki cevher, uzay araçlarının atmosfere giriş çı- kışında aşın ısıdan yanmasını engelleyen koruyucu özelliği nedeniyle stratejik bir değer taşıyor... Bor, çok sert amorf bir toz... Bilinen eriticilerin hiç birinde çözünmüyor... Ancak, 2000 santigrat derecenin üzerinde eriyor... Dünya, uzay çağında ilerledikçe dünyaya 1000 yıl yetecek borun stratejik ve ekonomik değeri daha da artıyor... Bor, nükleer fizikte de kullanılıyor... Yavaşlatılmış BOP nötronlara karşı soğurma özelliği gösteriyor; nötron reaktörlerinin kontrolünde bordan yararlanılıyor... Bor, yeni bir element... 19. yüzyılın başında bulunmuş... Ametaller içinde en çok elektropozitif olanı... Türkiye'de bor madenlerinin işletilmesi Emet'te 1958yılındabaşlıyor... Başlangıçta, işletmeler özel sektörün elinde... Şirketler ulusal çıkarları değil kendi çıkarlannı gö- zetiyor; ucuz ve basit yöntemlerfe kolayca çıkartı- lan borun önemli bir kısmı toprak attına terk edili- yor; cevherin kaymağı yenip gerisi bırakılıyor... 1978 yılında dönemin başbakanı Bülent Ecevit bor madenlerini devletleştiriyor. Emet Bor Anonim Şirketi, gün geliyor Etibank'a bağlı oiarak dünya bor pazarının yarıya yakınını elin- de tutuyor; tonu 50 dolara mal olan bor 300 dolara satılıyor; Türkiye yılda 1 milyon 200 bin ton bor dış- satımı gerçekleştiriyor; bordışsatımının 1 milyar do- lara yükseltilmesi planlanıyor; bugün için bor, dev- letin sırtında külfet değil "altın yumurtlayan tavuk" oiarak Türkiye'nin elinin altında duruyor... Ve Bülent Ecevit, uzun aradan sonra tekrar baş- bakan olduğunda 23 yıl önce Kütahya'da kamulaş- tırdığı bor madeninin özelleştirilmesi için çalışıyor. Neden acaba? Bor işletmelerinin yatırımları bir yandan hızla ge- liştirilirken, pazarlama organizasyonları yaygınlaş- tınlırken, 1 milyardolardışsatımgelirihedeflenirken, devlete yük olmadan 10 bin kişiye istihdam olana- ğı sağlarken bir yandan da özelleştirmeye kalkışmak niye? Göz göre göre bu kadar da sömürülmek, çokulus- lu şirketlerin emrine girmek de olmaz ki! SESSİZSEDASIZ(I) MJRtKURTCEBE Yüksek Yerilim Hattı erdincutkun yahoo.com Gece tarifesı uyguluyorlar gündelık hayatlanmıza.. Hayat pahalıhğı ondan! Kablolu TV'nin kablo parası Vatandaş, Türk Telekom'un Kablolu TV abonesi... Izmir'de bir apartmanın dokuzuncu katında oturuyor... Geçenlerde bir gün Kablo TV yayını kesiliyor. Türk Telekom'a gittiğinde ağustos ayından kalan bir borcu olduğunu öğreniyor... Fatura gelmediğini söylüyor ama Türk Telekom, bir de "ihbamame" gönderdiğini söylüyor. Vatandaş itiraz etmiyor, "olabilir" diyor... Apartmandaki posta kutusundan faturanın da ihbarnamenin de kaybolmuş olabileceğini kabul ediyor... Ağustostan aralık ayına kadar borç ve cezalan ödüyor. Sonra... Kablolu TV yayınının yeniden başlatılmasını istiyor... Ne ki, "Sözleşmeniz iptal edildi, yeniden sözleşme yapacaksınız" deniyor... Yine itiraz etmiyor, yeni bir sözleşme yapıyor... Ve Türk Telekom, yeni sözleşmede apartmanın girişindeki kutudan kestiği Kablolu TV yayınını yeniden başlatmak için, sanki apartmanın dokuzuncu katına kablo çekiyormuş gibi malzeme ve işçilik parası alıyor... 20 milyon lira! Vatandaş, işte buna bir dilekçeyle itiraz ediyor, bakalım ne yanıt verecekler... Türkiye Kültürü 4 Insan Adalarından' Birüıi Daha Yitirdi Prof. Dr. ONUR BİLGE KULA 5 Ocak 2001 tarihli Cumhu- riyet'te Prof. Dr. Melahat öz- gü'nün öldüğü haberini oku- dum. Ne yazık ki, 1974-1978 yıllan arasında DTCF Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde öğrenim görmeme karşın, Tür- kiye'nin ilk kadın profesörie- rinden Melahat Özgü'yü tanı- ma onurunu yaşayamadim. Yıl- lar sonra, 1996 yılında Mersin Üniversitesi Fen-Edebiyat Fa- kültesi kurucu dekanlığı göre- vi yaptığım sırada Sayın Ozgü ile telefonla konuşma olanağı buldum. Prof. Dr. Melahat öz- gü'ye, kütüphanesi henüz ku- rulmakta olan Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne kitap ba- ğışlamasını önerdim. önerimi uygun gördüğü takdirde, bö- lüm kütüphanesinde Prof. Dr. Melahat ûzgü Kütüphanesi adıyla bir bölüm açmayı dü- şündüğümüzü ilettim. Oneri- mi kabul etti ve ilk aşamada ki- taplannın bir bölümünü bölüm kütüphanemize bağışladı. Ki- taplan Istanbul'dan aldırttım; 'Prof. Dr. Melal\at özgü Kü- tüphanesi'n\n çekirdeği böy- lece oluştu. Telefon görüşmelerimiz ve mektuplaşmalanmızsürdü. lliş- kilerin gelişmesi sürecinde Prof. Dr. Özgü, 1 Ocak 1997 tarihli mektupta şunları yazıyordu: "Bölümünüze bağışlamış ol- duğum bir bölüm kitaplanma yakında bir ikinci bölüm, ama bu kez, metinleriyle birlikte Al- man edebiyatı ve tarihi üzeri- ne olanlan katkı oiaraksize ver- meye karar verdim. Yeriniz var mı? Varsa hazırtamaya başla- yabilirim." Doğal oiarak yeri- miz de, gereksinmemiz de var- dı. Hemen gerekli işlemleri ta- mamlayarak kitapları Istan- bul'dan getirttim. Bölüm kü- tüphanemiz biraz daha zen- ginleşti. Prof. Dr. Melahat öz- gü'nün kitap bağışlanyla salt bölüm kütüphanemiz zengin- teşmekle kalmadı; bölümümüz, Türkiye'nin ilk aydınlanmacı kadın profesörünün adını sü- rekli yaşatma onuruna ve bu bi- rikimli adı ömek alma olanağı- na kavuştu. Dilerim, Mersin Üniversitesi Alman Dili ve Ede- biyatı gelişmesini sürdürerek, kendisini ve Prof. Dr. Melahat özgü'yü kalıcılaştırabilir. Türkiye, yetiştirdiği değerle- re sahip çıkma konusunda hâ- lâ beklenilen düzeyde bir du- yarlılık oluşturmakta ne yazık ki zorlanıyor. Buna karşın böy- le bir duyariılık geleneğinin oluş- masına ilişkin sevinç veriei kat- kılar da var. Alpay Kabacalı- nın 'Kültürümüzden Insan Ada- tan' adlı değerli kitabı bu du- ruma ilişkin güzel bir ömek oia- rak gösterilebilir. Kabacalı, anı- lan yapıtında Prof. Dr. Melahat özgü'yü de Vnsan adalanndan' biri oiarak değerlendirir ve çok yerinde oiarak, Prof. özgü'nün Tercüme Bürosu' kapsamın- da dünya klasiklerinin Türkçe- ye çevrilmesine yaptığı katkı- lan öne çıkanr. 1906'da Istanbul'da doğan Prof. Dr. Melahat özgü, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin çağ- daşlaşma ve uygarlaşma pro- jesi kapsamında 1928 yılında ilgili sınavı başarması sonucu doktora öğrenimi için Alman- ya'ya gönderilir. Almanya o dö- nemde tarihinin en devingen döneminiyaşamaktadır. Nite- kim, Prof. Özgü, Berlin'de dok- tora öğrenimi sırasında Nazi- lerin faşist uygulamalanna ta- nık olur. Prof. Özgü, A. Kaba- calı'nın anılan yapıtında Nazi uygulamalannı şöyle anlatır: "Son sınıfta doktora semineri- ne kayıt oldum. O sırada Nazi- lerüniversitelere girmeye baş- ladılar. Antik tiyatro dersi veren hoca değerli birinsandı. Yahu- di olduğu için kürsüden alındı. Acı olaylardı." Prof. Dr. Melahat özgü, dok- tora hocası Prof. Petersen'in önerisi üzerine, Doğu ve Tür- kiye ile ilgilenmiş olan Adorf Friedrich von Schack üzeri- ne doktora yapar ve 1934'te Türkiye'ye döner. 1935 yılında Dil ve Tarih Coğrafya Faküfte- si kurulunca, Prof. Ozgü, Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde öğretim üyesi olur; 1942'de profesörlüğe yükseltilir. Böy- lece Türkiye'nin ilk kadın pro- fesörlerinin başında yer alır. Prof. Dr. Özgü, Berlin'de öğ- renim gördüğü sırada, aynı kentte Türkiye'nin eğittm mü- şaviri oiarak görev yapan insan- cıl, sevecen ve uygar bir kişi olan Cevat Dursunoğlu ile ta- nışır. Prof. Özgü, Cevat Dursu- noğlu'nun 1935'ten sonra Al- man profesörlerin Türkiye'ye gelmesinde etken olduğunu belirtir. Sözü edilen Alman pro- fesörlerin Türkiye'de üniversi- te kurumunun yerieşmesine ne denli önemli katkılar yaptığı bu- gün iyi bilinen bir olgudur. Prof. Dr. M. Özgü, çok yön- lü bir bilimcidir. 0nun etkin yön- lendirimiyte 1964 te Türkiye'de, örneğin tiyatro ilk kez üniver- site düzeyinde bir öğrenim da- lı oiarak kurumlaşır. 1969'da tiyatro bölümünü de içeren Ti- yatro Araştırmalan Enstitüsü kurulur ve Prof. özgü bu ens- titünün ilk müdürü olur. 1976'da emekliye ayrılan Prof. Dr. Melahat Ozgü, üni- versite öğretim üyeleri arasın- da bugün dünya ölçeğinde önemli bir oranda yer alan ka- dın profesörlerin ilk önderie- rinden biri olma onurunu taşı- maktadır. Türkiye'nin çağdaşlaşma ve uygariaşma sürecine katkı ya- pan Prof. Dr. Melahat Özgü'yü sevgi ve saygıyla anıyorum? Kendisi beden oiarak aramızdan aynlsa da bilim ve kültür etkin- likleriyle, kitaplanyla ve çeviri- leriyle anısı hep yaşayacaktır. HAYVANLAR ISMAIL GÜLGEÇ igulgecuiyahoo.com ÇlZGlLÎK KÂMtL MASARACI H A R B İ SEMİH POROY (toRUPAToFUiLüâU'MMBiÇiA ' " ' • ' - ' • • • • & ••• • • • • • • • • • • ^ ^ cemihporoyfn yahoo.com MA4AİPL \ A6i&&iK,ViMi<y / KEDl LEVO APTÜÜKA TARtHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 9 Ocak DİLTARM. COĞG4FM 133i'M BUGÜN, PtL VB TA&H.COİIiAFyA FAtdjLTESİ ANKARA'DA ÖĞR£riM£ 8AŞLAU. AÇIUÇTA,ATA- TÛKKDC HAZ/e BULUKIKAUŞTU- SAAT 1S.3O'DAKI TT5BSNDE, KİILT-ÜR BAKAM SAFFSTAR1KAN(£OI.- OAKİ EESİHA) B/e SÖyLBV YERUİÇ, ONU AF£T İNAN 'IM KOA/UÇUASf IZLEMIÇTİ. PAICÛLTElie, 6ûN£ş OIL rectzısı -NI oe KAPSAMINA ACAAJ S/e TÛGKOLC&ı BÖLÛMÜ ILE SUMA rAGPIMCI OLACAK SÛH*E&,AKAO, Hmr SlSİ ESKJ ÖNAS- YA DİL.LBRİ Ö&Z£TİL.eCEICn.AYRrCA,Ç.i*lCE, SAN£KflTçe,GeEI£ÇE,LAr7HCE, IMGİUZCE^A MANCA V£ FGAHSISG4 M VARt». BUNLAROAN BAÇKA.TAeiUVECOĞJZAFYA &ÖLUMLBJZJ 8ULUN MAKmyPi. ANKABA f4AU£BV/'C LAN FAtCÜLTE,8lR SüZE SOHSA ŞİŞLİ 4. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: 1998/17 Tereke Muris Fahrünısa Gülrenk 17.8.1998 günü Istinye Devlet Hastanesı'nde vefat etmiş, son ıkametgâh adresi oiarak dosya mahke- memize intikal etmiş ve yaptınlan tahkıkatta yegâne mirasçısının Ali Samım Noyan olduğu anlaşılmış, tüm aramalara rağmen kendisıne ulaşılamamış ve tereke mevcudunun paraya çevrilerek ilanen tebliğine karar verilmiş ve duruşmanın devamı 31. l .2001 günü saat 9.30'a bırakılmıştır. Mezkûr gün ve saatte mirasçuun mahkememize müracaat etmesi, aksi takdirde terekeden artan bir para olursa en son mirasçı olan Hazine'ye intikal ettirileceği, durum, mirasçıya ilanen tebliğ yerine kaim olmak üzere ilan olu- nur. 20.11.2000 Basın: 70239 GORUŞ BERNA BRİDGE Egitim Uzmam Üniversitelerde Kadınlar Üniversitelerde öğretim görevlisi olan kadınlar er- .< keklere göre azınlığı teşkil etmektedirler. Örneğin, Avrupa'da günümüzde üniversite mezunlarının ya- rısı kadın olmakla birlikte profesörlerin yüzde onu kadın, yüzde doksanı erkektir. Akademik yaşamın üst düzeylerini kadınlar yönünden ulaşılabiliryap- mak için on yıllardır süren tartışmalara ve uğraş- lara rağmen, bu üst statülerde kadınların koltuğu hâlâ azınlıktadır. Nerede oluriarsa olsunlar kadın akademisyen- ler erkek meslektaşlarından daha zorlu bir yol kat etmek zorunluluğu taşımaktalar. Isveç Sahlgrens- ka Üniversitesi Hastanesi öğretim görevlilerinden Profesör Christine VVenneras ve Agnes Wold • yaptıkları araştırmayla Amerika Birleşik Devletle- • ri'nde tıp doktoru oiarak mezun olan kız öğrenci- lerin çoğunluğunun akademik kariyerlerini sürdür- melerine rağmen profesör yapılma oranlarının er- kek meslektaşlanna göre yarı yarıya daha az ol- duğunu göstermişlerdir. Italya'da kadın araştırma- cıların Milli Araştırma Konseyı'nin desteğıyle araş- tırmalara başkan olmaları, erkek araştırmacılara göre iki katı daha zordur. Kadınlann bu alanlardaki başarısızlığına göste- rilen en büyük neden evlenip çocuk sahibi olma- ları ve aile görevleridir. Ancak, yapılan araştırma- lar bu verilen nedenin doğru olmadığını göstermek- tedir. Amerika Birleşik Devletleri, Finlandiya ve Norveç'te yapılan araştırmalar, çocuk sahibi olan kadınların çocuk sahibi olmayan kadınlara göre " daha üretici olduklarını göstermiştir. VVenneras ve VVold'a göre gerçek neden akademinin içinde yat- • maktadır. Yüzyıllardır üniversiteler kadınlan dışlamak için çeşitli yollar bulmuşlardır. Tarihte, en sert uygula- malar kadınlan derse girmekten, üniversiteye ka- yıt yaptırmaktan yasal yollaria alıkoymuştur. Daha yumuşak yöntemler kadınları derse sokmuş, an- cak şiddetli kısıtlamalarla birlikte bu hakkı tanı- mıştır. Örneğin, ancak bazı alanlarda okuyabilmek veya kütüphaneden faydalanamamak gibi kısıtla- maJar uygulanmıştır. Günümüzde kadınlar böyle şid- detli muhalefetle karşılaşmamakla birlikte yine de geridedirler. Neden? Bir araştırmacının, bilim insanının kariyerini yal- nızca yetenek belirlememektedir. Zaman, yer, or- tam, para da bu başarı grafiğinde rol oynamakta- dır. Ancak, dünyada hiçbir ülkede bunlar eşitlikle. kadın ve erkekler arasında paylaştınlmamaktadır. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri'nde Tıp Araş- tırma Konseyi'nin desteklediği biomedikal proje- lerin ancak yüzde yirmisi kadın araştırmacılara ve- rilmekte, yüzde sekseni erkek araştırmacılara git- mektedir. Oysa, kadınlar biomedikal akademik öğ- retim üyelerinin yüzde kırk dördünü oluşturmak- tadıriar. Kadın araştırmacılara laboratuvar, para, yer gibi olanaklar sistematik oiarak daha az sağ- lanmakta ve bu fırsat eşitsizliği uzun vadede ka- dınların başarısına gölge düşürmektedir. Birbiriyle aynı veya çok benzer iki araştırma eğer biri bir kadın tarafından yapıldıysa çok daha ağır yargılanmaktadır. Bilim kadınlan günümüzde, tüm toplumlarda var olan çeşitli derecelerdeki önyargı ve aynmcılıktan kendilerine düşen payı almakta- dıriar. VVenneras ve VVold'un Isveç'te üç yıl önce yaptığı bir araştırma, kadınların erkekler kadar ba- şarılı sayılması için erkeklerin yaptığı yayınlardan iki kat daha fazla sayıda yayın yapmaları gerekti- ğini ortaya koymuştur. Kadınlar özellikle bilim alan- larında sistemli oiarak değerierinin altında değer- lendirilmektedirler. Küçük küçük ancak sürekli ya- pılan haksızlıklar birikerek kariyer ileriemelerinde kadınlar ile erkekler arasında gözle görülen fark- lar yaratmaktadır. Kadınların kariyerlerinde yavaş ilerlemesi onla- . nn bilimsel üretimini de olumsuz etkilemektedir. Yük- sek akademik statü, başkalarının o kişinin ismini yazariar listesinde kullanma olanağını arttınr. Ba- • tıda, meslekte yeni bir bilim insanı yılda bir iyi ya- yın yapabilir. Küçük bir araştırma grubunda yer alan bir lider üç ile beş arası yayın yapabilir. Bü- yük birtakımın lideri ise rahatlıklayirmi araştırma- ya imzasını atabilir. Bu, fasit bir daire yaratır. Dü- şük statü, düşük üretim, düşük kariyer ilerlemesi... Genç araştırmacılar mesleklerinin başında bu- na katlanabilirler, ancak birçok bilim kadını mes- lek yaşamlan boyu buna katlanmak zorunluluğun- da kalmaktadırlar. Birçoğu Marie Curie kadar şanslı olamamaktadır-kendisine ait bir laboratuvar ve bilimsel harcamalannı yapabileceği kadar para... BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5SOLDA.N SAĞA: 1/ Hassas. 2/ Halk dilinde soğuk algınlı- ğına verilen ad... Tütün dizmek, ku- rutmak ve iş- lemek için kullarulan üs- tü kapalı sergi. 3/ Kilise hiz- metini gören ve çan çalan kimse... Demirin sim- gesi. 4/ Katılmış, ulanmışparça...Ken- 2 dine mal etme. kazan- 3 ma.S/lşaret...Türki- 4 ye'ninde üyesi oldu- ğubirörgüt. 6/Bırtür eğri budama bıçağı... "Tûti-i mûcize-gû- yem ne desem — de- ğil" (Nefi). 7/ Ince ve 9 süslü el işi... ttalya'nın en uzun ırmağı. 8/ Eskı dil- de su... Uluslararası Para Fonu'nun simgesi. 9/ "Şa- di —": Heykelcimiz... Nazilerin politikasında Ger- men ırkından kimselere yakıştınlan ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Basılmakta olan bir yazı üzerindekı dizgi yanlış- lannı belli işaretlerle belirtme. 2/ Bir ilimiz... Kayı- sı, erik gibi meyvelerin çekirdeği çıkanlarak kuru- tulmuşu. 3/ Koyun tüyü... Bozma, zarar verme. 4/ Is- parta yöresinde yetıştirilen iri ve yuvarlak taneli. in- ce kabuklu bir üzüm cinsi. 5/ Ateş... Hatay ılinde bir ova. 6/ Çıkılması güç kayalıkyer... tlaç. II Şarkı, tür- kü... " — sesleri sönüyor perde perde / Atlılar kay- boluyorgüneşinbattığıyerde" (NâzımHikmet)... Bir nota. 8/ Eski dılde güneş. 9/ Rüzgâr korkusu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear