Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet
İmtiyaz Sahibi: Berin Nadi
Genel Yayın Yönetmeni: Orhan Erinç
• GenelYayınKoordınatörü: Hikmet
Çetinkaya 0 Yazıişlen Müdürü. tbra-
him Yıldız # Sorumlu Müdür: Fik-
ret tlkiz # Haber Merkezı Müdürü:
Hakan Kara
tstıhbarat Cengiz Yüdınnı • Ekonomı Özlem
Yüzak • Kültür Handan Şenköken • Spor
Abdülkadir Yücelman • Makaleler Sami
Karaören • Düzeltme Abdullah Vazıcı •
Fotoğraf Erdoğan Köseoğlu • Bılgı-Belge.
EdibeBuğra# YurtHaberlen Mehmct Faraç
Yayın Kurulu llhan Selçuk
(Başkan). Orhan Erinç.
Hikmet Çetinkaya. Şükran
Soner, tbrahim Yıldız. Orhan
Bursalı, Mustafa Balbay,
Hakan Kara.
Ankara Temsılcısı Mustafa Balbay Atatüık Bulvan No
125.Kat4,Bakanlıklar-AnkaraTel 4195020(7hat), Faks
4195027 • tzmır Temsılcısı Serdar Kızık, H. Zıya BIv
1352S 23Tel 4411220, Faks 4419117 • Adana Temalcıs.
Çetin Yiğenoğlu, lnönü Cd 119 S. No:l Kat:l, Tel: 363
12 11, Faks 363 12 15
MüesseseMüdur*
Akmen • Kooimator
Ahmet Koruh»" •
Muhasebe Böleıi Yener
• Idare: Hüseyiıı Gurer
• Satış F U t K n "
MEDYA C: • Yönetım Kunılu
Başkanı - Genel Müdür GSIbin
Erduran 0 Koordınatör Rehı
Işıtaun • Genel MudûrYarduncısı
SevdıÇoban Tel 514 07 53 -
51395 80-5l3846(Wil,Faks-513«463
Yıvımla>ın \e Baun: Ycnı Gün Haber Ajansı. Basın \e \ a>ıncllık A Ş
TüAocağı Cad 39 4! Cagaloğlu 14334 Istanbul PK 246 - Sırkecı 34435 Isuuıbul
Tel (0212) 512 05 05 (20 hatl
Faks (0 212)513 85 95 www.cumhuriyet.com.tr 2 EYLÜL 2000 tmsak:4.53 Güneş: 6.25 Öğle: 13.11 Ikindi: 16.4^ Akşam: 19.43 Yatsı: 21.09
Tropicana şov
• KÜBA(AA)-Küba
insanı müzik ıle yatıp
müzik ıle kalkıyor.
Havana'da gûnûn her
saatinde her yerde
oynayan insanlarla
karşılaşmak mümkün.
Kübalılar tnüziğe olan
tutkulannı
profesyonelce
sahneliyorlar. Tropicana
şov bunun en güzel
örneğı. 200 kişinin
sahne aldığı şovda sahne
kostûmleri de
rengârenk. Her müziğe
başka kostümler giyen
sanatçılar oyunlan kadar
kıyafetleriyle de ilgi
görüyorlar.
Piracetam
geliştiriyor
• CHICAGO(AA)-
înme hastalannda genel
tedavi edici maksatla 30
yıldır kullarulan
Piracetam ilacını,
konuşma terapisi
sırasında kullanan
araştırmacılar, inmeden
sonra damar tıkanması
sorunu olan hastalarda
konuşma yeteneğini
geliştirdi. Bir grup
hastaya günde bir saat
konuşma egzersizi
yaptıran araştırmacılar,
iküıci gruba konuşma
egzersizi ile birlikte her
gün 4800 milıgram
Piracetam verdı. Sekiz
hafta sonra Piracetam
verilen grup, anlamsal
yorum yapma ve cömle
kurma İconusunda. diğer
gruba göre daha fazla
gelişme gösterdi.
Lego'dan yeni
oyuncak
• BOSTON(AA)-
Dünyaca ünlü Lego
oyuncak şirketinin, okul
öncesi çocuklann
eğlenirken öğrenmesine
yönelik Lego demo
model oyuncağı
piyasaya çıktı. Oyuncak
50 ABD Dolan'ndan
satüacak. Boston'daki
Çocuk Mûzesi'nde
tarutılan 'MyBot' adlı
yeni oyuncağın içindeki
mikro bilgisayar ile ışık
ve hareket algılayıcılan,
çocuğun hareketlerine
göte yönlendirme
sağlıyor. Çocuğa
oyuncağın hareketini
kontrol etme imkânı
veren Lego'nun bu yeni
ürünü, yaratıcı öğrenme
kapsamına giriyor.
ABD'deki bir
araştırmaya göre, 2
yaşındaki çocuklann
yansı, 3 yaşındaki
çocuklann da üçte ikisi
zamanını bilgisayar
kullanarak geçiriyor.
Ne üniversiteye girebilen mutlu ne de açıkta kalan. Eğitimcilere göre yeni bir model anlayışı başlatılmalı
Eğitiııı sLsteıııi sorgıılaıııyorFtGENATALAY
îdealler çoktan bir tarafa atıldı. Büyük
bölümü için amaç yalnızca "bir üniver-
siteye kapağı atmak".
Bir yaşam boyunca sevilen, zevkle
yapılan bir mesleğe sahip olmak, ço-
ğunluk için yalnızca bir hayal. Gerçek
olansa bir iş bulmak, para kazanmak
zorunda olmalan. Bu yüzden de mutlu
değiller.
Ne kazanıp da bır programa yerleşen
mutlu, ne de açıkta kalan. Zaten kaza-
nanlann önemli bir bölûmünûn bir son-
raki yıl yeniden sınava girmesi de bunu
gösteriyor.
Ama kısa vadede köklü bir çözüm de
mümkün görünmüyor. Eğitim sistemi-
nin kökünden değiştınlmesi, ölçme ve
değeriendirmenin tüm ortaöğrenime ya-
yılması, ünıversıtelerin kendi öğrenci-
lerini kendilerinin seçmesi gibi öneriler
yapılıyor.
Çağdaş Dershane yöneticisi, eğitim-
ci Selahattin Özakm, öğretmenlerin, yö-
neticilenn ve dershanecilerin bir araya
gelerek yeni bır model üretmelerinı öner-
di. "Var olan modetinorasınıburasınjçe-
kiştirmekle ounuyor" dıyen özakm, sis-
temdeki kanşıklığın en önemli nedeni-
nin 128 çeşit lise bulunması oldugunu
söyledi.
Öğrencl cezalandırılıyor
Orta Öğretim Başan Puanı'nnı süb-
jektiflığe çok açık bir değer ölçüsü ol-
dugunu, öğrencıyi ödüllendirmeye de-
ğil, cezaya dönüştüğünü belirten
Selahattin özakın, bu uygulamanın kal-
dınlmasını önerdi.
öğrencilerde ne olursa olsun bir üni-
versitede okuma istegının bulunduğuna,
büyük çoğunluğun ideallerini bir tara-
fa atıp 'geçün kapısı saglama' derdinde
olduğuna dikkat çeken Özakın, şunlan
söyledi:
"Adaylar üniversiteye girişleri garan-
ti olsun diye ilan edilen taban puanlann
alünda bir yer seçiyoriar.
Liselerde abnan eğitim yeterli değfl.
Ststem lise sonu devre dışı bıraktı. Oku-
duğunu anlama ve anlatma gücünii. bil-
gfleri yoklayan bir sistem. ama öğrenci
okulda böyk bir bflgi birikimi almıyoff
Sistem nasıl olmalı?
Selahattin özakın'a göre ölçme ve
değerlendirme lise düzeyinde başlama-
lı. Lise 1,2 ve 3'te sınav yapılmalı. Li-
se l'in sonundaki sınav sonucuna göre
öğrenci başanlı olduğu alanlara doğru
yönlendınlmeli, öğrenciye Lise 2 so-
nunda kendi alanıyla ılgili bir sınav ya-
pılmalı. Lise sondaki sınavdan sonra ise
öğrenci, aldığı sonuclara göre istediği üni-
versitenin istediği bölümüne başvurma-
lı ve üniversiteler kendi öğrencilerini
kendileri seçmeli.
Selahattin özakın, bu sistemle, kali-
teli olmayan üniversitelerin de seçilme-
dikleri için ya kendilerine çeki düzen ve-
receklerini ya da kapılanna kilit vuru-
lacağını söyledi.
cerginllk yaratılmamalı'
MEF Rehberlik ve Araştırma Birimi
Müdürü Erdem Kaya, sistemle ılgili
eleştirilerine; puanlardaki yığılmalar,
meslek liselerinden mezun olanlara uy-
gulanan katsayı kısıtlaması, sınavın tek
aşamada ve öğrencilere gerginlik yük-
leyerek yapılması, seçim aşamasında
alan sistemi uygulamasıyla öğrencilerin
tercıhlerinin kısıtlanması, AOBP uygu-
lamasıyla öğrencilere objektif olmayan
birbaşan puanı katkısının getinlmesi ola-
rak sıraladı.
• ÖSS 2000'e 1 milyon 366 bin 659 aday girdi. Bunlardan yalnızca 166 bin 838'i
dört yıllık lisans programlanna yerleştirildi. 105 ve üstü puan alan 953 bin 966
adaydan 660 bin 613'ü açıkta kaldı. Öğrenim gördükleri liseleri birincilikle
bitiren 1581 öğrenci üniversiteye giremedi.
Öğrencilerin çoğu ideallerini bir kenara bırakıp üniversiteyi garantüemek için taban puanlann alnnda bir yer seçiyor.
Yükseköğrenimgörmekisteyen 1 mil-
yon 366 bin 659 kişiden Açıköğretim Fa-
kültesi de dahil edildiğınde eğitim-öğ-
retim talebi karşüanacak aday oranının
yüzde 25 ile 30 arasında değiştigine dik-
kat çeken Kaya, sınavdaki sorulann çö-
züm ortalamalannın yer aldığı tablonun
da Türk eğitim sisteminin gelişimiyle ü-
gili bilgi verdiğini vurguladı.
MEF Rehberlik ve Araştırma Birimi
Müdürü Erdem Kaya aynca, 120 puan
barajını aşıp dört yıllık lisans program-
lannı tercih eden öğrencilerin puanlann-
da büyük bir yığılma meydana geldiği-
ne dikkat çekerek şunlan söyledi:
"Y-ÖSS'de, maksjmum puanlarDe mi-
nimum puanlar arasmdaki öğrenci sa-
yısuun çokluğu ve puan arahklanndaki
yığılmaİar göze çarpıyor. Tabkrtara bak-
oğımızda sözel puan türünde bir puan
aralığuıda yüksek puanlarda 500 kişi,
dahadüşük puanlardaise 10 binkişiyer
alabüiyor.
Bu durumda bir soru daha fazla ya-
pan aday. binlercekişininönüne geçiyor.
Sınavın ayırt edkOiği bu noktada işkmi-
yor."
Erdem Kaya, bu sisteme altematifola-
bilecek bir sistemin özelliklerini şöyle
sıraladı:
h.
ı Ölçme sayısı daha çok olmalı.
• Puan aralığı geniş olmaü.
»AOBP puanının etkisi sınırlı olma-
• Sistem öğrenci ve velilere iyi açık-
lanmalı, anlaşılır olmalı.
• Sistem öğrencilerde gerginlik yarat-
mamah.
• Öğrencilerin akademik özellikleri
doğru ölçülmeli.
• Alan aynmı yapılmadan öğrenciler
istedikleri bölümleri tercih edebilmeli ve
sınavla o bölümlere girebilmeli.
• Sistem hukuksal açıdan da adil ol-
malı.
A B D v e J a p o n y a ' d a k i y ü k s e k ö ğ r e t i m s i s t e m l e r î
Japonya'daki yükseköğretim, 2,4 ve
6 olmak üzere üç ayn kategoride
yapılıyor. Yükseköğretim paralı
ama Yüksek Öğretim Burs Konseyi,
başvuran herkese burs veriyor.
Fakülteler, merkezi sistemle yapılan
sınavları kazananlar arasından
kontenjanı kadar öğrenciyi özel bir
sınavla seçerek alıyor.
ABD'de ise öğrencinin bir kolej ya
da üniversiteye kabulü için
öncelikle ACT ve SAT
sınavlarından aldığı notlar önem
taşıyor. Öğrencinin not ortalaması,
etkinliklerde gösterdiği başan,
yapılan görüşme, kendi yazdıgı
otobiyografısi de üniversiteye
alınmada etkili olabiliyor.
Üniversiteler sınavdan yana
Yerleştirmede
sorunyaşanıyor
Anadolu Üniversitesı
RektörüProf.Dr.Engin
Ataç da aday sayısınuı
çokluğu karşısında mer-
kezi sınav sistemi yapıl-
masının gerekli oldugu-
nu, ancak yerleştirmede
bazı sorunlar yaşandığı-
nı söyledi. Prof. Ataç,
öğrencilerin, özelükle
ailelerinin etkisiyle iste-
medikleri bölümleri yaz-
dıklannı, bazı öğrencile-
rin de "Bir yere gireyim
de neresi olursa olsun"
düşüncesıyle hareket et-
tiklerinı, bunun da ba-
şansızlık ve bölüm de-
ğiştirme ısteği doğurdu-
ğunu vurguladı.
Prof. Dr. Engin Ataç,
bu konuda şu önerilerde
bulundu:
"Daha vüksek puan
ahnış öğrencâerm tercib-
lerinin kapsamh ve ob-
jektif bügUere dayalı ya-
pümasıgerçeğikarsısın-
da. medyanın özeflüde üç
büyük kent dışındaki
üniversitelerin yapısını
daha fazla ortaya koy-
ması gerekmektedir. Bu
yapıldığı takdirde, daha
kaliteü öğrencinin ger-
çekten iyi eğitim verilen,
sosyalvekühürdolanak-
lan geniş üniversiteleri
ve içinde bulunduklan
kentözeffiklerinitaruma-
lan mümkün olabilecek-
tir. Bu kapsamda yüze>-
sel tanıtunlar yerine da-
ha avnnülı ve )il boyun-
ca yapüacak vayınlann,
öğrencileri yönlendirme-
de ve doğru secim vap-
malannda önemli etkisi
olacaknr."
Boğazıçi Üniversite-
si Rektörü Prof. Dr. Sa-
bih TansaL tek aşamalı
smav sistemine geçilme-
sinı "olumlu bir adım"
olarak nitelendirerek
OÖBP'nin de lise son
sınıfta okul değiştirme-
yi engellediğini belirtti.
Prof. Sabih Tansal,
"Ancak, meslek liselerin-
den mezun olan öğrenci-
lerin puanlanmn hesap-
lanmasmda uygulanan
katsayılaria ilgüi şikâyet-
ler var. Bu katsa\ ılann
öğrenci aynı dalda de-
vam ettiği takdirde yük-
sek olması yerinde ol-
makla birlikte, dal de-
ğtştirmedurumundaöğ-
rencinin çok düşük kat-
sayılaria önemli ölçüde
cezaJandınlması birek-
siklikolarak görülebttir*'
dedi. Merkezi sınav ye-
rine üniversitelerin ken-
di öğrencilerini seçme-
sinın cazıp görünmestne
karşın başvuru sayılan
göz önüne alındığında
olanaksız oldugunu be-
lirten Prof. Tansal şöyle
de\am ettı:
"Tek aşamalı ve bilgi-
den zKade genel yetenek
ağatkh merkezibirsına-
vın yapılması yine gerek-
li olacaknr. Bu durumda
her üniversitenin tüm bö-
lümleri için asgari puan
sınuianm ilan etroesi ve
buna göreyapılan başvu-
rulan belki ortaöğretim
başansı ve diğer bazı öl-
çüüeri gözönüne alarak
kendisi değeıiendirmesi
de etkin bir yöntem ola-
rak düşünülebüiıf
e-posta : tan @ prizma. net. tr
MESELA DEDIK ERDALATABEK
7"nsanlann bir olayda, bir davra-
-L nışta birbirinden çok farklı yo-
rumlara ulaşması dikkatimizi çek-
miştir. Kimi zaman kendimizde
bile, aynı olaya bakışınuz değişik
nedenlerle farklı olmuştur. Bu haf-
ta, bu 'ikilikler' konusunda küçük
bir test yapmaya ne dersiniz?
'Konuşkan' klm, 'geveze'
kim?..
/kisi de aynı kişi. Ama o kişiyi
1 seviyorsak 'konuşkan'dır. Aman
efendim, çok sıcakkanhdır, girdi-
ği topluluğu canlandınr, herkese
göre bır söz bulup söyler, canını-
zın sıkılacağı bir an bile olmaz.
Hem bilıyorsunuz ki insanm 'sos-
yal' olması çok iyidir, çevresini
genışletır, yeni arkadaşlar kazanır,
yaptığı işte başan oranını arttınr.
Sonra, konuşmak bir ınsanın zekâ
derecesıni de gösterir, öyle ya ko-
nuşmak ıçın.çok şey bilmek gere-
kir, bu da kültür genişliğine daya-
nır, bıldiklerini yerinde kullanrnak
için de zekâ gerekmez mi? Onun
için de 'konuşkan ohnak', insamn
meziyetidir, işte dostumuz daböy-
le bir konuşkan.
Kim, o mu? Bırak şunuyahu,'ge-
veze'nin teki. Kardeşim, sen nasıl
olumlu görüyorsun anlamıyonım
da, adam düpedüz geveze. Saygı-
sız olduğu için herkesin kendisini
dinlemeye can attığuu düşünüyor
olmalı. Neymiş, kültürlüymüş?
Ordan burdan kaptığı bılgi bnn-
tılanru satmaya pekmeraklı ohna-
h, insanlar sıkıldıklannı belli etme-
den dinledikleri için dekendini bir
Seviyorum - Sevmiyorum...
şey sanıyor. Ama kabahat onun
değil, kabahat dinleyenlerin. Ne-
den dinliyorsunuz kardeşim, geve-
zenin destekçileri sizlersiniz. Zev-
zekliğin adını konuşkanlık koy-
muşsunuz, hem kendinizi kandı-
nyorsunuz hem de gevezeleri yü-
reklendiriyorsunuz, git işine.
'Tutumlu' kim, 'cimri'
kim?..
TTcisi de aym kişi. Ama seviyo-
1 ruz ve o tutumhı'dur. Örnek
almacak insan kardeşim. Yani on
kuruşu düşünür, şimdi sen dersin
ki
u
İyidecanım,onkuruşart2kpi-
yasada yok, bu da neyi düşünür-
müş?" Hah, işte orda dur, bak pi-
yasada olmayan on kuruşu düşü-
nür. O der ki, "Şimdiburda on ku-
ruşu görmezsin, yüz kere görmez-
sen olur sana bin kunış, bin kuru-
şu bin keregörmezsen ohırsanamil-
yon kunış, bunu bir yüla çarpar-
san, on yıhnı hesap edersen, orta-
ya çıkar küçük bir serveL Bflivor
musun?" der, her gün boşa giden,
çöpe atılan, boş ver denen nice ge-
rekli ürün var. insanlar çahşıyor,
çabalıyor, sonra da elde ettikleri-
ni çöpe aüyor. Kullanılmayan ek-
mekleri sayamazsm, milyonlarca
insan amaçsızca dolaşacak diye
harcanan benzin, aşuıan yol, boşa
giden kalori. Bunlan düşünmek
gerekmiyor mu? Yani kardeşim,
adarru planlamamn başına geçire-
ceksin, okul okul dolaşrıracaksm
ki memleket kalkınabilsın. Ben
çok beğeniyorum.
Allah onu sana mübarek kılsın
akıllı arkadaşım. Senin anlattığın
kişi kitaplara geçmeye değer bir
'dmri'. Neymiş, on parayı hesap
edecekmiş de tasarruf yapacak-
mış, sonra ne yapacakmış biriktir-
diklerini. Hayat bu mu yani? Ka-
zandığımı yiyemeyeceksem ne-
den çahşayun, neden didineyim?
Bunlar geride kaldı geride. Senin
çok beğendiğin o 'tutumlu'ya sor
bakalım, peklik çekıyormuymuş?
Bunlar tabiaten de kabız olurlar-
mış, bir yerde okumuştum. Yedik-
lerini sindiremezler, akıllan fikir-
leri nasıl etsem de bir yere on pa-
ra daha koysam. Israfı ben de be-
ğenmem ama 'cimri'liği hiç sev-
mem. Şimdi senınkının aklı olmuş
hesap makinesi, bir şeye eli gitse
on yılhk hesabım yapıyor. Baka-
üm yarma çıkmaya garantisi var
rm? Hiç bana göre değil arkadaş,
kusurabakma.
'Şlşman' klm, 'balık
etlnde' kim?..
* Oişman' işte, artık bu da kim
i J dıyesorulurmu?Boyunaba-
karsın, kilosuna bakarsın, şişman
dersin. Bunun da balık eti mi olur-
muş? Yani her şeyi istediğin gibi
çevirmene diyecekyok. Görüyor-
sun, düpedüz şişman. Şöyle yu-
kardan bakınca ayaklannı göre-
miyorsa şişman demektir. Eteğin
önü adımın önünde gidiyor, arka-
sı da ayaktan epeyce açılmışsa şiş-
man diyeceksin. Sen demesen de
belli ki şişman. Neymiş o balık
eti?
Sen orda dur bakalım, işte tam
da'neymiş obahk eti?'dedığinko-
nu çok önemli. Bır kere bu iş bir
kültür meselesidır. Senin o çizgi gi-
bi ince tiplere bizim burada 'sıska'
derler ki hiçbir beğenı ölçüsüne
girmez. Bizim kültürümüzde ka-
dın 'dolgun' olacak, buna da 'ba-
hketi' denir. Kabul ederim, balık-
tan balığa fark olur, ama gene de
bahktır. Uskumru da olur, kefal
da, lüfer de, sonuçta balıktır. Er-
keğe gelince, biz ona da şişman de-
meyiz, 'iri kemikli' deriz, 'yapıh'
deriz. Öyle derisi kemiğine geçmiş
erkeklerin makbul oldugunu da
sanma. Şişman dedin de, laf ordan
açılmıştı değil mi?