14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet İmtiyaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetmeni: Orhan Erinç • GenelYayınKoordınatörü: Hikmet Çetinkaya 0 Yazıişlen Müdürü. tbra- him Yıldız # Sorumlu Müdür: Fik- ret tlkiz # Haber Merkezı Müdürü: Hakan Kara tstıhbarat Cengiz Yüdınnı • Ekonomı Özlem Yüzak • Kültür Handan Şenköken • Spor Abdülkadir Yücelman • Makaleler Sami Karaören • Düzeltme Abdullah Vazıcı • Fotoğraf Erdoğan Köseoğlu • Bılgı-Belge. EdibeBuğra# YurtHaberlen Mehmct Faraç Yayın Kurulu llhan Selçuk (Başkan). Orhan Erinç. Hikmet Çetinkaya. Şükran Soner, tbrahim Yıldız. Orhan Bursalı, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Ankara Temsılcısı Mustafa Balbay Atatüık Bulvan No 125.Kat4,Bakanlıklar-AnkaraTel 4195020(7hat), Faks 4195027 • tzmır Temsılcısı Serdar Kızık, H. Zıya BIv 1352S 23Tel 4411220, Faks 4419117 • Adana Temalcıs. Çetin Yiğenoğlu, lnönü Cd 119 S. No:l Kat:l, Tel: 363 12 11, Faks 363 12 15 MüesseseMüdur* Akmen • Kooimator Ahmet Koruh»" • Muhasebe Böleıi Yener • Idare: Hüseyiıı Gurer • Satış F U t K n " MEDYA C: • Yönetım Kunılu Başkanı - Genel Müdür GSIbin Erduran 0 Koordınatör Rehı Işıtaun • Genel MudûrYarduncısı SevdıÇoban Tel 514 07 53 - 51395 80-5l3846(Wil,Faks-513«463 Yıvımla>ın \e Baun: Ycnı Gün Haber Ajansı. Basın \e \ a>ıncllık A Ş TüAocağı Cad 39 4! Cagaloğlu 14334 Istanbul PK 246 - Sırkecı 34435 Isuuıbul Tel (0212) 512 05 05 (20 hatl Faks (0 212)513 85 95 www.cumhuriyet.com.tr 2 EYLÜL 2000 tmsak:4.53 Güneş: 6.25 Öğle: 13.11 Ikindi: 16.4^ Akşam: 19.43 Yatsı: 21.09 Tropicana şov • KÜBA(AA)-Küba insanı müzik ıle yatıp müzik ıle kalkıyor. Havana'da gûnûn her saatinde her yerde oynayan insanlarla karşılaşmak mümkün. Kübalılar tnüziğe olan tutkulannı profesyonelce sahneliyorlar. Tropicana şov bunun en güzel örneğı. 200 kişinin sahne aldığı şovda sahne kostûmleri de rengârenk. Her müziğe başka kostümler giyen sanatçılar oyunlan kadar kıyafetleriyle de ilgi görüyorlar. Piracetam geliştiriyor • CHICAGO(AA)- înme hastalannda genel tedavi edici maksatla 30 yıldır kullarulan Piracetam ilacını, konuşma terapisi sırasında kullanan araştırmacılar, inmeden sonra damar tıkanması sorunu olan hastalarda konuşma yeteneğini geliştirdi. Bir grup hastaya günde bir saat konuşma egzersizi yaptıran araştırmacılar, iküıci gruba konuşma egzersizi ile birlikte her gün 4800 milıgram Piracetam verdı. Sekiz hafta sonra Piracetam verilen grup, anlamsal yorum yapma ve cömle kurma İconusunda. diğer gruba göre daha fazla gelişme gösterdi. Lego'dan yeni oyuncak • BOSTON(AA)- Dünyaca ünlü Lego oyuncak şirketinin, okul öncesi çocuklann eğlenirken öğrenmesine yönelik Lego demo model oyuncağı piyasaya çıktı. Oyuncak 50 ABD Dolan'ndan satüacak. Boston'daki Çocuk Mûzesi'nde tarutılan 'MyBot' adlı yeni oyuncağın içindeki mikro bilgisayar ile ışık ve hareket algılayıcılan, çocuğun hareketlerine göte yönlendirme sağlıyor. Çocuğa oyuncağın hareketini kontrol etme imkânı veren Lego'nun bu yeni ürünü, yaratıcı öğrenme kapsamına giriyor. ABD'deki bir araştırmaya göre, 2 yaşındaki çocuklann yansı, 3 yaşındaki çocuklann da üçte ikisi zamanını bilgisayar kullanarak geçiriyor. Ne üniversiteye girebilen mutlu ne de açıkta kalan. Eğitimcilere göre yeni bir model anlayışı başlatılmalı Eğitiııı sLsteıııi sorgıılaıııyorFtGENATALAY îdealler çoktan bir tarafa atıldı. Büyük bölümü için amaç yalnızca "bir üniver- siteye kapağı atmak". Bir yaşam boyunca sevilen, zevkle yapılan bir mesleğe sahip olmak, ço- ğunluk için yalnızca bir hayal. Gerçek olansa bir iş bulmak, para kazanmak zorunda olmalan. Bu yüzden de mutlu değiller. Ne kazanıp da bır programa yerleşen mutlu, ne de açıkta kalan. Zaten kaza- nanlann önemli bir bölûmünûn bir son- raki yıl yeniden sınava girmesi de bunu gösteriyor. Ama kısa vadede köklü bir çözüm de mümkün görünmüyor. Eğitim sistemi- nin kökünden değiştınlmesi, ölçme ve değeriendirmenin tüm ortaöğrenime ya- yılması, ünıversıtelerin kendi öğrenci- lerini kendilerinin seçmesi gibi öneriler yapılıyor. Çağdaş Dershane yöneticisi, eğitim- ci Selahattin Özakm, öğretmenlerin, yö- neticilenn ve dershanecilerin bir araya gelerek yeni bır model üretmelerinı öner- di. "Var olan modetinorasınıburasınjçe- kiştirmekle ounuyor" dıyen özakm, sis- temdeki kanşıklığın en önemli nedeni- nin 128 çeşit lise bulunması oldugunu söyledi. Öğrencl cezalandırılıyor Orta Öğretim Başan Puanı'nnı süb- jektiflığe çok açık bir değer ölçüsü ol- dugunu, öğrencıyi ödüllendirmeye de- ğil, cezaya dönüştüğünü belirten Selahattin özakın, bu uygulamanın kal- dınlmasını önerdi. öğrencilerde ne olursa olsun bir üni- versitede okuma istegının bulunduğuna, büyük çoğunluğun ideallerini bir tara- fa atıp 'geçün kapısı saglama' derdinde olduğuna dikkat çeken Özakın, şunlan söyledi: "Adaylar üniversiteye girişleri garan- ti olsun diye ilan edilen taban puanlann alünda bir yer seçiyoriar. Liselerde abnan eğitim yeterli değfl. Ststem lise sonu devre dışı bıraktı. Oku- duğunu anlama ve anlatma gücünii. bil- gfleri yoklayan bir sistem. ama öğrenci okulda böyk bir bflgi birikimi almıyoff Sistem nasıl olmalı? Selahattin özakın'a göre ölçme ve değerlendirme lise düzeyinde başlama- lı. Lise 1,2 ve 3'te sınav yapılmalı. Li- se l'in sonundaki sınav sonucuna göre öğrenci başanlı olduğu alanlara doğru yönlendınlmeli, öğrenciye Lise 2 so- nunda kendi alanıyla ılgili bir sınav ya- pılmalı. Lise sondaki sınavdan sonra ise öğrenci, aldığı sonuclara göre istediği üni- versitenin istediği bölümüne başvurma- lı ve üniversiteler kendi öğrencilerini kendileri seçmeli. Selahattin özakın, bu sistemle, kali- teli olmayan üniversitelerin de seçilme- dikleri için ya kendilerine çeki düzen ve- receklerini ya da kapılanna kilit vuru- lacağını söyledi. cerginllk yaratılmamalı' MEF Rehberlik ve Araştırma Birimi Müdürü Erdem Kaya, sistemle ılgili eleştirilerine; puanlardaki yığılmalar, meslek liselerinden mezun olanlara uy- gulanan katsayı kısıtlaması, sınavın tek aşamada ve öğrencilere gerginlik yük- leyerek yapılması, seçim aşamasında alan sistemi uygulamasıyla öğrencilerin tercıhlerinin kısıtlanması, AOBP uygu- lamasıyla öğrencilere objektif olmayan birbaşan puanı katkısının getinlmesi ola- rak sıraladı. • ÖSS 2000'e 1 milyon 366 bin 659 aday girdi. Bunlardan yalnızca 166 bin 838'i dört yıllık lisans programlanna yerleştirildi. 105 ve üstü puan alan 953 bin 966 adaydan 660 bin 613'ü açıkta kaldı. Öğrenim gördükleri liseleri birincilikle bitiren 1581 öğrenci üniversiteye giremedi. Öğrencilerin çoğu ideallerini bir kenara bırakıp üniversiteyi garantüemek için taban puanlann alnnda bir yer seçiyor. Yükseköğrenimgörmekisteyen 1 mil- yon 366 bin 659 kişiden Açıköğretim Fa- kültesi de dahil edildiğınde eğitim-öğ- retim talebi karşüanacak aday oranının yüzde 25 ile 30 arasında değiştigine dik- kat çeken Kaya, sınavdaki sorulann çö- züm ortalamalannın yer aldığı tablonun da Türk eğitim sisteminin gelişimiyle ü- gili bilgi verdiğini vurguladı. MEF Rehberlik ve Araştırma Birimi Müdürü Erdem Kaya aynca, 120 puan barajını aşıp dört yıllık lisans program- lannı tercih eden öğrencilerin puanlann- da büyük bir yığılma meydana geldiği- ne dikkat çekerek şunlan söyledi: "Y-ÖSS'de, maksjmum puanlarDe mi- nimum puanlar arasmdaki öğrenci sa- yısuun çokluğu ve puan arahklanndaki yığılmaİar göze çarpıyor. Tabkrtara bak- oğımızda sözel puan türünde bir puan aralığuıda yüksek puanlarda 500 kişi, dahadüşük puanlardaise 10 binkişiyer alabüiyor. Bu durumda bir soru daha fazla ya- pan aday. binlercekişininönüne geçiyor. Sınavın ayırt edkOiği bu noktada işkmi- yor." Erdem Kaya, bu sisteme altematifola- bilecek bir sistemin özelliklerini şöyle sıraladı: h. ı Ölçme sayısı daha çok olmalı. • Puan aralığı geniş olmaü. »AOBP puanının etkisi sınırlı olma- • Sistem öğrenci ve velilere iyi açık- lanmalı, anlaşılır olmalı. • Sistem öğrencilerde gerginlik yarat- mamah. • Öğrencilerin akademik özellikleri doğru ölçülmeli. • Alan aynmı yapılmadan öğrenciler istedikleri bölümleri tercih edebilmeli ve sınavla o bölümlere girebilmeli. • Sistem hukuksal açıdan da adil ol- malı. A B D v e J a p o n y a ' d a k i y ü k s e k ö ğ r e t i m s i s t e m l e r î Japonya'daki yükseköğretim, 2,4 ve 6 olmak üzere üç ayn kategoride yapılıyor. Yükseköğretim paralı ama Yüksek Öğretim Burs Konseyi, başvuran herkese burs veriyor. Fakülteler, merkezi sistemle yapılan sınavları kazananlar arasından kontenjanı kadar öğrenciyi özel bir sınavla seçerek alıyor. ABD'de ise öğrencinin bir kolej ya da üniversiteye kabulü için öncelikle ACT ve SAT sınavlarından aldığı notlar önem taşıyor. Öğrencinin not ortalaması, etkinliklerde gösterdiği başan, yapılan görüşme, kendi yazdıgı otobiyografısi de üniversiteye alınmada etkili olabiliyor. Üniversiteler sınavdan yana Yerleştirmede sorunyaşanıyor Anadolu Üniversitesı RektörüProf.Dr.Engin Ataç da aday sayısınuı çokluğu karşısında mer- kezi sınav sistemi yapıl- masının gerekli oldugu- nu, ancak yerleştirmede bazı sorunlar yaşandığı- nı söyledi. Prof. Ataç, öğrencilerin, özelükle ailelerinin etkisiyle iste- medikleri bölümleri yaz- dıklannı, bazı öğrencile- rin de "Bir yere gireyim de neresi olursa olsun" düşüncesıyle hareket et- tiklerinı, bunun da ba- şansızlık ve bölüm de- ğiştirme ısteği doğurdu- ğunu vurguladı. Prof. Dr. Engin Ataç, bu konuda şu önerilerde bulundu: "Daha vüksek puan ahnış öğrencâerm tercib- lerinin kapsamh ve ob- jektif bügUere dayalı ya- pümasıgerçeğikarsısın- da. medyanın özeflüde üç büyük kent dışındaki üniversitelerin yapısını daha fazla ortaya koy- ması gerekmektedir. Bu yapıldığı takdirde, daha kaliteü öğrencinin ger- çekten iyi eğitim verilen, sosyalvekühürdolanak- lan geniş üniversiteleri ve içinde bulunduklan kentözeffiklerinitaruma- lan mümkün olabilecek- tir. Bu kapsamda yüze>- sel tanıtunlar yerine da- ha avnnülı ve )il boyun- ca yapüacak vayınlann, öğrencileri yönlendirme- de ve doğru secim vap- malannda önemli etkisi olacaknr." Boğazıçi Üniversite- si Rektörü Prof. Dr. Sa- bih TansaL tek aşamalı smav sistemine geçilme- sinı "olumlu bir adım" olarak nitelendirerek OÖBP'nin de lise son sınıfta okul değiştirme- yi engellediğini belirtti. Prof. Sabih Tansal, "Ancak, meslek liselerin- den mezun olan öğrenci- lerin puanlanmn hesap- lanmasmda uygulanan katsayılaria ilgüi şikâyet- ler var. Bu katsa\ ılann öğrenci aynı dalda de- vam ettiği takdirde yük- sek olması yerinde ol- makla birlikte, dal de- ğtştirmedurumundaöğ- rencinin çok düşük kat- sayılaria önemli ölçüde cezaJandınlması birek- siklikolarak görülebttir*' dedi. Merkezi sınav ye- rine üniversitelerin ken- di öğrencilerini seçme- sinın cazıp görünmestne karşın başvuru sayılan göz önüne alındığında olanaksız oldugunu be- lirten Prof. Tansal şöyle de\am ettı: "Tek aşamalı ve bilgi- den zKade genel yetenek ağatkh merkezibirsına- vın yapılması yine gerek- li olacaknr. Bu durumda her üniversitenin tüm bö- lümleri için asgari puan sınuianm ilan etroesi ve buna göreyapılan başvu- rulan belki ortaöğretim başansı ve diğer bazı öl- çüüeri gözönüne alarak kendisi değeıiendirmesi de etkin bir yöntem ola- rak düşünülebüiıf e-posta : tan @ prizma. net. tr MESELA DEDIK ERDALATABEK 7"nsanlann bir olayda, bir davra- -L nışta birbirinden çok farklı yo- rumlara ulaşması dikkatimizi çek- miştir. Kimi zaman kendimizde bile, aynı olaya bakışınuz değişik nedenlerle farklı olmuştur. Bu haf- ta, bu 'ikilikler' konusunda küçük bir test yapmaya ne dersiniz? 'Konuşkan' klm, 'geveze' kim?.. /kisi de aynı kişi. Ama o kişiyi 1 seviyorsak 'konuşkan'dır. Aman efendim, çok sıcakkanhdır, girdi- ği topluluğu canlandınr, herkese göre bır söz bulup söyler, canını- zın sıkılacağı bir an bile olmaz. Hem bilıyorsunuz ki insanm 'sos- yal' olması çok iyidir, çevresini genışletır, yeni arkadaşlar kazanır, yaptığı işte başan oranını arttınr. Sonra, konuşmak bir ınsanın zekâ derecesıni de gösterir, öyle ya ko- nuşmak ıçın.çok şey bilmek gere- kir, bu da kültür genişliğine daya- nır, bıldiklerini yerinde kullanrnak için de zekâ gerekmez mi? Onun için de 'konuşkan ohnak', insamn meziyetidir, işte dostumuz daböy- le bir konuşkan. Kim, o mu? Bırak şunuyahu,'ge- veze'nin teki. Kardeşim, sen nasıl olumlu görüyorsun anlamıyonım da, adam düpedüz geveze. Saygı- sız olduğu için herkesin kendisini dinlemeye can attığuu düşünüyor olmalı. Neymiş, kültürlüymüş? Ordan burdan kaptığı bılgi bnn- tılanru satmaya pekmeraklı ohna- h, insanlar sıkıldıklannı belli etme- den dinledikleri için dekendini bir Seviyorum - Sevmiyorum... şey sanıyor. Ama kabahat onun değil, kabahat dinleyenlerin. Ne- den dinliyorsunuz kardeşim, geve- zenin destekçileri sizlersiniz. Zev- zekliğin adını konuşkanlık koy- muşsunuz, hem kendinizi kandı- nyorsunuz hem de gevezeleri yü- reklendiriyorsunuz, git işine. 'Tutumlu' kim, 'cimri' kim?.. TTcisi de aym kişi. Ama seviyo- 1 ruz ve o tutumhı'dur. Örnek almacak insan kardeşim. Yani on kuruşu düşünür, şimdi sen dersin ki u İyidecanım,onkuruşart2kpi- yasada yok, bu da neyi düşünür- müş?" Hah, işte orda dur, bak pi- yasada olmayan on kuruşu düşü- nür. O der ki, "Şimdiburda on ku- ruşu görmezsin, yüz kere görmez- sen olur sana bin kunış, bin kuru- şu bin keregörmezsen ohırsanamil- yon kunış, bunu bir yüla çarpar- san, on yıhnı hesap edersen, orta- ya çıkar küçük bir serveL Bflivor musun?" der, her gün boşa giden, çöpe atılan, boş ver denen nice ge- rekli ürün var. insanlar çahşıyor, çabalıyor, sonra da elde ettikleri- ni çöpe aüyor. Kullanılmayan ek- mekleri sayamazsm, milyonlarca insan amaçsızca dolaşacak diye harcanan benzin, aşuıan yol, boşa giden kalori. Bunlan düşünmek gerekmiyor mu? Yani kardeşim, adarru planlamamn başına geçire- ceksin, okul okul dolaşrıracaksm ki memleket kalkınabilsın. Ben çok beğeniyorum. Allah onu sana mübarek kılsın akıllı arkadaşım. Senin anlattığın kişi kitaplara geçmeye değer bir 'dmri'. Neymiş, on parayı hesap edecekmiş de tasarruf yapacak- mış, sonra ne yapacakmış biriktir- diklerini. Hayat bu mu yani? Ka- zandığımı yiyemeyeceksem ne- den çahşayun, neden didineyim? Bunlar geride kaldı geride. Senin çok beğendiğin o 'tutumlu'ya sor bakalım, peklik çekıyormuymuş? Bunlar tabiaten de kabız olurlar- mış, bir yerde okumuştum. Yedik- lerini sindiremezler, akıllan fikir- leri nasıl etsem de bir yere on pa- ra daha koysam. Israfı ben de be- ğenmem ama 'cimri'liği hiç sev- mem. Şimdi senınkının aklı olmuş hesap makinesi, bir şeye eli gitse on yılhk hesabım yapıyor. Baka- üm yarma çıkmaya garantisi var rm? Hiç bana göre değil arkadaş, kusurabakma. 'Şlşman' klm, 'balık etlnde' kim?.. * Oişman' işte, artık bu da kim i J dıyesorulurmu?Boyunaba- karsın, kilosuna bakarsın, şişman dersin. Bunun da balık eti mi olur- muş? Yani her şeyi istediğin gibi çevirmene diyecekyok. Görüyor- sun, düpedüz şişman. Şöyle yu- kardan bakınca ayaklannı göre- miyorsa şişman demektir. Eteğin önü adımın önünde gidiyor, arka- sı da ayaktan epeyce açılmışsa şiş- man diyeceksin. Sen demesen de belli ki şişman. Neymiş o balık eti? Sen orda dur bakalım, işte tam da'neymiş obahk eti?'dedığinko- nu çok önemli. Bır kere bu iş bir kültür meselesidır. Senin o çizgi gi- bi ince tiplere bizim burada 'sıska' derler ki hiçbir beğenı ölçüsüne girmez. Bizim kültürümüzde ka- dın 'dolgun' olacak, buna da 'ba- hketi' denir. Kabul ederim, balık- tan balığa fark olur, ama gene de bahktır. Uskumru da olur, kefal da, lüfer de, sonuçta balıktır. Er- keğe gelince, biz ona da şişman de- meyiz, 'iri kemikli' deriz, 'yapıh' deriz. Öyle derisi kemiğine geçmiş erkeklerin makbul oldugunu da sanma. Şişman dedin de, laf ordan açılmıştı değil mi?
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear