23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1SEYLÜL2000SALJ CUMHURİYET SAYFA J v U J - j l LJ M\ kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Hans Haacke'nin Frankfürt'ta açılan son sergisi politik sorulan gündeme getiriyor Ahnahlar HD, AbnanyahLar nu? NECMİSÖNMEZ FRANKFUKT-Çalışmalannı New York'ta sürdüren Hans Haacke, 1960'lardan beri sanatla politika, yer- leşmiş önyargılarla gerçekler arasında- ki ilişküeri sorgulayan bir sanatçı. Gü- nfimüz toplumlanndak] ekonomik, sos- yal ve politik gelişmeleri anlatıcı ol- maksızın işlerinin arka planına yerleş- tirmeyi başaran Haacke'nin Frank- furt'taki Portikus sergı mekânında açı- lan son sergisi, Almanlarla, Alman- ya'da yaşayan Alman olmayanlar ara- sındaki ilişkiyi politik açıdan sorgula- yarak Alman toplumunda yıllardan beri gündemde olan "yabancdar so- nau"nu cesur bir şekilde ele alarak sa- natın hâlâ politik sonınlan tartışmaya açabilecek bir potansiyeli olduğunu duyumsatıyor. Alman Parlamentosu'nun Berlin'de tarihi Rekhstag'a taşınmasından son- ra oluşturulan bir komisyon, yeni par- lamento binasına konulacak olan çağ- daş sanat eserlerini saptadı. Komisyo- nun uluslararası sanatçılara sipariş ver- meyi önermesinin yanı sıra Hans Ha- acke'yi de bir iş yapmaya davet etme- si sanat ortamında ilgıyle karşılandı. Çûnkü Haacke'nin bu tür projelerin- de tarihsel ve güncel gerçeklüiklerle yûzleşmeyi gündeme getiren "sonın- hı" işler ürettiği bıliniyordu. Sanatçı Al- man parlamentosu için 21x7 metre bü- yûklüğunde içinde sadece "Der Be- völkerung" yazısının olduğu büyük bir kutu konstrüksiyonu önerdi. Almanca "nüfus" anlamına gelen bu kelimenin harflerinin arasındaki boşluklara ise her milletvekilinin seçildiğı bölgeden bir çuval toprak getirerek dökmesıni, böylece "Birtejik AJmama"nın dört bir taranndan gelen toprağın bir araya ge- tirilmesini önerdi. ılk bakışta oldukça basit gibi görünse de Haacke'nin pro- jesi, demokrasi dersi verme konusun- da dûnyanın en usta öğretmenleri olan Alman politikacılannın kafalannın 21. yüzyılda bile nasıl bir "makt" kavra- mıyla dolu olduğunu gösterdi. Berlin'in Tiergarten bölgesindeki Reichstag'ın girişinde büyük harfler- le "DemDeutschen Vblke" "Ahnanlr- kma" yazısı yer almaktadır. 18. yüz- yılda görülen "kan biriiğiııe" dayalı millet anlayışının ûrünü olan bu ithaf, günümüzde de parlamento olarak kul- lanılan bu binada yapılan politikayla pek uyuşmamaktadır. Çünkü SPD'nin iktidara gelmesiyle "çifte vatandaş- tak" Türkler için yürûrlüğe geçirile- mediyse de, Aknan vatandaşlığına ge- çişte "kan bağı" gerekliliği ortadan kaldınlarak sekiz yıl Almanya'da otur- ma mecbunyeti getırildi. Böylece bü- yükbabalan Orta Asya'da Alman kurt köpeği beslediğı için Alman ırkına ait olduklanru savlayan Rusyalı Alman- lann yanı sıra bu ülkeye göçmen, iş- çi, politik sığınmacı, öğrenci olarak gelmiş kişiler için de "vatandaşhk" imkânı doğdu. Haacke 1984'te Ber- lin'de bir hafta sonu Tiergarten'da Re- ichstag'ın önünde piknik yapıp et kı- zartan Türk ailelerini "Dem Deutschen \Wke'7 "Abnan Irkma" yazısının önün- de görünce, bu yazının artık gerçekle örtüşmediğini ve yeni bir "nüfiıs" ol- gusunun artık göz ardı edilemeyece- ğini görmüş ve bununla ilgili bir pro- je hazırlamaya karar vermiş. Haacke'nın projesi bu yıhn başından beri Alman sanat ortamında üzerinde konuşulan konulardan bin oldu. Mil- letvekilleri, eski bir Alman geleneği olan ve Hitkr döneminde fazlasıyla uygulandığı için artık unutulmak iste- nen "Toprak ve Kan" ideolojisinin uzantısı olan seçim bölgelerinden bir çuval toprağı Berlin'e taşıma işine sı- cak bakmadılar. Hatta Alman Parle- montosu'nda 5 Nisan'da projerün ger- çekleştirilmesi üzerine bir oylama ya- pıldı. 258 hayır oyuna karşı 260 evet oyuyla projenin uygulanılmasına ka- rar verilince, önce "Der Bevölkerung" • Sanatla politika, yerleşmiş önyargılarla gerçekler arasındaki ilişküeri sorgulayan Hans Haacke, son sergisinde 'yabancılar sorunu'nu cesur bir şekilde ele alarak sanatın hâlâ politik sonınlan tartışmaya açabilecek bir potansiyeli olduğunu duyumsatıyor. yazısının olduğu çelik kutu parlamen- toya yerleştirildı. Zorla olsa da millet- vekiÜeri Berlin'e toprak taşunaya baş- ladüar ve yavaş yavaş bu kutunun içi dolmayabaşladı. 12Eylül'deprojeres- men tamamlandı. Portikus'taki sergisinde Haacke'nin son derece yalın olan, Berlin'de ger- çekleştirdiği projesini farklı biçimde yorumladığı görülüyor. Sanatçı ü. Dûn- ya Savaşı'nın son günlerinde bomba- lanan neoklasik bir kütüphanenin ayak- ta kalıruş görkemlı girişınin arkasına yerleştınlmış olan prefabrik bloklardan oluşan küçük Pörtikus mekânın için- de ve dışında iki iş gerçekleştirdi. An- tik karakterli girişin üzerine "Der Be- völkerung'' yazısını yerleştiren Haac- ke, mekânın içinde ise Reichstag'ın "Dem Deutschen Volke"/ "Alman Ir- kma" yazısının okunduğu büyük bir siyah beyaz fotoğrafi, onun da altında ise büyük bir vantilatörün yarcbmıyla sürekli olarak dalgalanan "DerBevöl- kerung" yazısının olduğu bir bez afi- şi sergiliyor. Sergi mekânının duvar- lannda asüı duran ve izleyicilerin is- tediklerinde ellerine alıp okuyacakla- n dokümanlarda ise sanatçının proje- si hakkında basında çıkan yazılann ve sanatçının yazdığı mektuplann bir kıs- mının fotokopileri yer alıyor. Aynca millervekillenne sanatçının dağıttığı boş çuvallardan bir tomannın da ser- gide gösterilmesi, Almanlar mı, Al- manyalılar mı sorusunu gündeme ge- tiren bu projenin oluşum sürecinin ta- mamını izleyicilere aktarmakta. Gerçekte Haacke'nin sunduğu pro- jeyi bir tür sergi olarak yorumlamak bence hatalı olur. Çünkü sanatçı bura- da ne her sıradan sergide görülen, sa- nn alınabilecek bir şeyleri ne de her- hangi bir mekânı dekore edebilecek nesneleri izleyicilere sunuyor. Burada sunulan ptpje, Alman toplumunun kuy- ruk acılanna ayak basıp onlan cesur- ca tartışmaya açarken, demokratik top- lumlarda kendinı gösteren krizlı dönem- lere de dikkati çekiyor. Almanya'da gûn geçmiyor kı, bir yabancıya saldı- nlmasın ya da politik sığınmacılara ait bir yurt kundaklanmasın. Gûçle- nen sağ ve faşistler yine moda oldu- lar. Bunda sağın oyunu almak uğruna yülarca "yabanaâar" konusunu poli- tik amaçlan uğruna kullanan Kohl dö- neminin suçu var. Günûmüz Alman- yası'nda Alman olmayanlann yaşadı- ğı "fldndflmfiıısaaııiiuuneksi", de- mokrasi dersi, azmhkhaklan dersi ver- mekte dûnyanın en usta hocalan olan Alman politikacüannın artık bir şey- ler yapmak zorunda olduklanru daya- üyor. Hans Haacke'nin sergisinin, Al- man toplumunun günümüzdeki port- resini çizerken, ne duygusal ne heye- canlı ne de bir şeyler öğretmeye çah- şan bir eğilimi var. Sanatçı sanki bir perdeyi aralamakla yetinmış, arkadan görünen manzara iç açıcı olmasa da so- nuna dek "gerçek". Sergi 8 Ekim'e dek izlenebilir. Susan Faludi, erkeklerin devriminin de gerçekleşeceği inancında sesçıkamıadan inSyorkar' Fahıdi,hayatmın yedi yıhnıAmerikan erkeklerinin durumunu incelemeye aymnış. • Göteborg kentinde bu hafta başlayan uluslararası kitap fuanna katılan Susan Faludi, erkekleri incelediği 'Çıkmazda' da adlı kitabıyla dıkkatleri üzerine çekti. Kitapta vanlan sonuç, 'erkeklere yazık olduğu'. GÜRHANUÇKAN GÖTEBORG-lsveç'in Göteborg kentinde bu hafta başlayan uluslara- rası kitap fuanna katüan tanınmış ya- zarlar arasında, "Backlash" kitabıy- la ünlenen feminist yazar Susan Fa- hıdi de var. Faludi fuarda, erkekleri in- celediği "Çıkmazda" adlı kitabını ta- mtıyor. Kitapta vanlan sonuç, "er- keklere yazıkolduğu". Susan Faludi, perşembe günü yapöğı ve büyük il- gi gören basın toplantısında çalışma- sını şöyle tanıttı: - Bu kitap yayımlandıktan sonra ba- na en çok sorulan soru, bir feminist olarak nasıl olup da hayatımın 7 yıh- nı Amerikan erkeklerinin içinde bu- lunduklan durumu araştırmaya, ince- lemeye ayırdığım. Kadın hareketleri onlan sürekli birinci düşmanlan ola- rak gördüler. Ben, erkeklerin neden bağımsız ka- JfoRTRE / SÜSAN FALUDİ 41 yaşında, Los Angeles'ta oturuyor. "Bâdüash"la ünlendi. \feni kitabının adı "Çduoazda". Gazeteciliği nedeniyle Pulitzer ödülü'nü kazandı. Araştırmacı-gazeteci Ross R>iner ile evli. dın kavramından bu denli ürktükle- rini anlamaya çalıştım. Ama zaman- la beni başka bir özellik meraklandır- dı: Neden erkeklerin kendılenne bu- nalımlı bir hayat veren bu topluma karşı güçlerini birleştirerek başkal- dırmıyor olduklan. Kadınlar sesleri- ni yükseltmeye cesaret ediyorlar, ama erkekler, ses çıkarmadan inim inim in- hyorlar. Susan Faludi, söyleşi yaptığı er- keklerin sayısı arttıkça saptâdığı so- runlann sayısınm da arttığını gör- müş: - Erkekler işlerinden oluyorlar, eş- lerinden oluyorlar, sevgililerinden oluyorlar, çocuklanndan ve evlerin- den oluyorlar. Ve hatta tuttuklan fut- bol takımından bile oluyorlar! Feminist yazar, kansıru döven so- runlu erkeklerin tedavi gördüğü birba- kımevinde aylarca kahmş. îzlenimle- ri çarpıcı: 'kitap-lık'ta yazarlar Sartre'ı tartışıyor Kûltür Servisi - Yapı Kredı Yayın- lan'nın yayımladığı iki aylık edebiyat dergisi kitap-hk'ın eylül-ekim sayı- sında Jean Paul Sartre'm 1 Kasım 1946'da Sorbonne"da yaptığı 'Yaza- rm Sorumluluğu' adlı İconuşma tartı- şılıyor. Bu bölûmde Enis Batur, Ab- met Oktay, Orhan Duru, Ebubekir EroğJu, luğrul Tanyol ve Cem Akaş, Sartre'ın görüşlerini okuyucuyla pay- laşıyorlar. kitap-lık ana söyleşisinde ise "Ya- zarfcenbizi ne" gözettiyor. hukukmu, etik mi, inanç nu, öteki mi, ben mi?" konusunu ele ahnıyor. Söyleşiye ka- tılan Enis Batur, Ebubekir Eroğlu, Ferda Keskin, Samih Rifat ve Bülent TanörFransa'da Renud Camus adlı bir yazann günlüğünün toplatılması ola- yından yola çıkılarak yazann kalemi- ne kilit vuran unsurlan inceliyorlar. ^Vfesika^k'sayfalanndaıseLeybEr- bfl yer alıyor. Toplu yapıtlan da YKY tarafından yayımlanan Leyla Erbil, yapıtını kuşatan yazılar ve yaşamını gözler önüne seren kapsamlı bir foto- biyografıyle sunuluyor. Aynca, Ahmet Mumcu'nun 'Yaraücıhk, Varohış ve Leyla Erbü', Güven Turan'ın Teşhis Yok... Tedavi Yok: Karanhğın Gü- nü'nde Bir Klinik Durum", Ayfer lunç'un 'Annekrin DayanümazAğır- hğı', NecmiSönmez'in 'Leyla ErbiThı Kurgu Dünyasına Bakış' ve Nalan Barbarosoğîunun 'tstanbol Boğa- zı'ndaBir Asi' başlıkh yazılan yer alı- yor. Aynca, kitap-hk'ın bu sayısında Ö- hanBerk,SinaAkyotveSe>1ıanEröz- çelik'in 'taş' temalı şurleri ve kûçûk Iskender'in son şiirlerinin yanı sıra Amenkalı şair Kennetfa Koch'un şi- irleri Talat Halman"ın çevirisiyle yer alıyor. Ahmet HamdiTanpınar'ın kı- taplannda bulunmayan 'Sonbahar Türküsû' adlı denemesi de 'Sandık- tan' sayfalannda sunuluyor. NedhnGfirsel'in kütüphanesini an- lattığı, Ze>yat Selimoğiu'nun dergi ıçın yazdığı son yazısının bulunduğu 'Rüzgâr Giilü" bölümünde Edebiyat Ajandası, yazar masalan, mıni dene- meler, Le Clezio'nun Nathalk Sarra- nte'a mektubu gibı yazılar yer alıyor. 'Babil Kuksi' sayfalannda, John Ash, Güven Turan, Tuğrul Tanyol, Ulkn Tamer, Mehmet H. Doğan, Selçuk Al- nıngıbi yazarlar, sanat tanhçisi Sema- vi Eyke ve sahaf Arslan Kaynardağ ile yapılan söyleşiler ve kitap yazıla- n yer alıyor. Aynca, her sayısında bir 'Khabevleri Haritası' eki veren dergı- nın bu sayısında 'tzmir'in Khabevle- ri Haritası' bulunuyor. • 'kitap-lık'ın bu sayısında yazarlar, Jean Paul Sartre'ın Sorbonne'da yaptığı 'Yazann Sorumluluğu' adlı konuşmasını tartışıyor. Aynca, 'Vesika-hk' bölümünde Leyla Erbil 'in yaşamını gözler önüne seren kapsamlı bir fotobiyografi sunuluyor. - Istisnasız hepsi dünyada pusula- sız kahmş kişilerdi. Kendilerini beş para etmez hissediyorlar. Bakımevin- de haftalarca kendi ıçlennde gızli ka- lan ve onlan yönlendiren egemen gü- cün ne olduğunu anlamaya uğraşı- yorlar. Çaresiz ve yeryüzünden sih- nip aülmış olduklan açıktı. Peki bunun sorumlulanm nerede aramak gerekiyor? Kadınlarda mı? Bu soruya Faludi'nin yanıü kesin: - Asla! Sorumlular şunlar Medya, pazar ve sennaye. Erkekler pasif bi- rer obje haline gelmişler. Eskiden Amerikan endüstrisinde; meslek gu- ruru, arkadaşhk ve nesıller arası ve et- nik sınırlan aşan, bılgı ıletişimi üze- rine kurulu bir maskülinlik vardı. Şimdi artık yok. Bu gerçek, erkekle- rin kendilerini terk edilmiş, yamız bı- rakıbnış hissetmelerine yol açıyor. Birçoğu, yitirdiği gunıru geri kaza- nabilmek için gücünü kadınlar üze- rinde, kaba kuvvete başvurarak kanıt- lamaya çahşıyor. Susan Faludi, erkeklerin önemli bir kısmının babalannın yokluğundan dolayı mutsuz olduğunu da saptannş: - Çok şaşırtıcı bir durum bu. Çün- kü babalannın zamamnda yeterince ilgi ve sevgisini görmemiş olan erkek- lerin sayısı çok fazla. Dönüp dolaşıp bana, bir erkek ohnannı neye benze- diğini asla öğrenememiş olduklanm söylediler. Daha kendileri bunu bil- mezken bu konuda oğullanru nasıl bilgilendirebilecekler?! Susan Faludi yine de umutsuz de- «a- - Ama erkeklerin devrimı mutlaka gelecektir, bundan emin olabüirsiniz. Bunun benim kitabım dışında da be- lirtileri görülüyor. örneğin, en son olarak şu iki filmde: "FlgıtChıb'' ve "American Beauty". Bu filmlerde er- keklerin bunalımı açıkça gösteriliyor. Erkekler için artık halter kaldırmak ve şiddetfilmlerinebakmak yetmiyor. Biz kadınlar, kurtuluş savaşımızda çok ilerledik; erkeklerinki yeni baş- lıyor. Her iki cinsin bu konuda birlik- te çaba göstermesi gerekh'. Erkekle- rin vekadınlannkurtuluşubirUkteger- çekleştirilebilecek bir kavramdu-, ay- n ayn değil. Birbirimizle çatışacağı- mıza, güçleri birleştirip saflan sık- laşnrarak tüketim ve büyük sennaye dünyasına, onun bizi çaresiz bireyler ve başıboş uzay uydulan yerine ko- yan dayatmalanna karşı mücadele et- meliyiz. btanbufda H Kûltûr Senvisi - Mydonose Showland, 5-8 Ekim tarihieri arasında Imperial Russian Ballet'i ağırlamaya hazırlanıyor. Imperial Russian Ballet, Istanbul'da sergileyeceği üç gösterisinde Rimski Korsakov'un Şehrazat'ı; Ravel'in Bolero su ve Borondin'in 'Polovtsian Danslan' ile sahne alacak. Bolşoy Opera ve Balesi'nin sanat yönetmeni Gregoroviç, 20. yüzyılın efsanevi balerini Maija Plisestskaja ve dans dünyasına farklı bir boyut kazandıran Gediminas Taranda'nın Bolşoy'dan aynldıktan sonra oluşturduklan Imperial Russian Ballet, dansm büyüsünü bale tutkunlan ile bir kez daha tanıştırarak altı yılda dünyanını bir çok ülkesini dolaştı. Grubun gerçek adı 'Maıja Plisestskaja'nın Rus Imparatorluk Balesi'. Ünlü topluluk, yaşayan en önemli klasik dansçılardan olan grubun kurucusu ve başkanı Maria Plisestskaja'nın ismiyle de amlıyor. Ünlü dansçı, şu anda 75 yaşında olmasına rağmen zaman zaman da olsa bu grup içinde dans etmeye devam ediyor. letişim'den 4. Dostoyevski • Kûltür Servisi - lletışım Yayınevı tarafından yayımlanan, editörlüğünü Orhan Pamuk'un yaptığı 'Dostoyevski Toplu Eserleri Dızisi' 4. kitabı ile okuyucu karşısında. Dizinin bu kıtabı. Dostoyevski'nin duygusal bir melodram ile kışisel hıkâyesini bırleştırdiği ilk büyük romanı olan 'Ezihniş ve Aşağılanmışlar' adlı eseri. Çevirisini Ergin Altay'ın yaptığı kitabın önsözûnde Orhan Pamuk, anlatıcı kahramam Vanya'nın aynı zamanda Dostoyevski'ye çok benzeyen bir romancı olmasının, 'Ezilmiş ve Aşağılanmışlar'ı diğer melodramatık-duygusal- tefrika romanlardan bambaşka bir yere yerleştiren neden olduğunu belirtiyor. % Dazlağın İstanbul Gümüğü1 • Kûltür Servisi - Oyunlannı Almanca oynayan ilk Türk kabare grubu 'Knobibonbon'un kuruculan arasında yer alan Muhsin Omurca, 28 Eylül günü saat 20.00'de Goethe Enstitüsü'nde bir gösteri yapacak. 'Bir Dazlağm İstanbul Günlüğü' adlı gösteride biri dazlak Hansi, diğeri Simulti Ali lakaplı çevirmen Alı olarak iki tipi canlandıracak Omurca, oyunda Hansi'nin istanbul'da dört hafta sürecek olan ve çay içmek ve önyargılan yıkmaktan oluşan 'değışim terapisi'ni onlann bakış açısından anlatıyor. Metın ve karikatürleri de kendisine ait olan oyunla Omurca,' 1998 Alman Kabare Özel ödülü'nü aldı. IMerhaba Atina, Here İstanbul' • Kûltür Servisi - Pamukbank Fotoğraf Galerisi, yeni sezonu Türkiye ve Yunanistan'm önde gelen fotoğraf sanatçılannın objektiflerine yakalanan renklı ve çarpıcı görüntülerle 26 Eylül'de açıyor. 28 Ekim'e değin sürecek 'Merhaba Atina, Here istanbul' adlı sergi Pamukbank tarafından başlatılan kapsamlı serginin bir parçası olarak düzenlendi. Türkiye'den Ara Güler, tzzet Keribar, Arif Aşçı, Cem Turgay, ve Sinan Koçaslan'ın; Yunanistan'dan ise Nicos Ecomopoulos, Niki Typaldou. Alkıs X. Xanthakis, Nikos Desyilas ve Stathis Efstathiadis'in yapıtlan yer alacak. Örümcek Adam beyazperdede • Kûltür Servisi - Onlü çızgı roman kahramam 'Örümcek Adam'ın beyazperdedeki yeni filmi 2002 'ye ertelendi. Uzun süredir hazırlıklan süren, yapımcılığını Columbia Pictures'ın üstlendiğı filmin 2 Kasım 2001 'de başlaması öngörûlüyordu. Sam Raimi'nin yöneteceği, Tobey Maguire'ın örümcek adamı canlandıracağı projede, ünlü aktör John Malkovich'in de örümcek adamın düşmam 'Green Goblin-Yeşil Cin' rolünde izleyiciyle buluşması planlanıyordu. Yapuncı Ziskin, bu ertelemenin oyuncu ve yazar birliklerinin önümüzdeki yaz yapmayı planladığı grevle bir ilgisinin bulunmadığını belirtti. Filmin efekt ve teknolojinin son harikası görüntülerle donanmasını planladıklannı ıfade eden Ziskin, bu hazırlıklar için uzun bir zaman dihmine ihtiyaçlarırun bulunduğunu kaydetti. Akbank Oda Orkestrası yeni sezona hazıp • Kültür Servisi - Akbank Oda Orkestrası yeni sezonu Aya Irini ve Aspendos Antik Tiyatrosu'nda açacak. Bu yıl çok sayıda konuğu olan orkestra, 80 kişilik Madrid Politekruk Üniversitesi Korosu'nun katılımıyla bir konser verecek Orkestra 30 Eylül tarihinde Aya Irini'de, 2 Ekım tarihinde Aspendos Antik Tiyatrosu'nda sahne alacak. Madrid Politeknik Üniversitesi Korosu 3 Ekim tarihinde aynca bir konser daha verecek. CUMOK Tiyatro Kulübü'ne başvurular başladı • Kûltûr Servisi - CUMOK Tiyatro Kulübü, bir süre ara verdığı çalışmalanna yenıden başhyor. 14 yaşüstü tüm Cumhunyet okurlannın katılabileceği kurs, "daha iyı bir ortam arayışında, sanatın öncülüğünü tatmak, tıyatroyu tanımak, günlük yaşamımıza büyük kolaylıklar sağlayan teknolojinin getırdiği tekdüzeliği, otomatlaşmayı, sıkıcılığı. kısırhğı değiştirmek isteyenlere" açık.Katılmak isteyenler 5 Ekım tarihıne dek 0216 334 98 64 veya 0532 583 37 97 numarah telefonlara başvurabilirler.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear