23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 10 EYLÜL 2000 PAZAR 14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr îki roman, bir öykü, bir de orta oyunu yazan Ferhan Şensoy'un yeni oyunu gelecek yıl 'Eskiumudum yok artık y Seyircigeliyor, 'bu akşama bir bilet' diyor. O zaman niçinyeni bır oyun çıkarayım? Beyoğlu 'nda Türklere tiyatro yapacaksan, o ğeleneğe uymak zorundasın. Kültür Servisi-Oyuncu, yÖnetmen, yazar, şair, tiyatro patronu. Bugünûn keskin zekâlı meddahı. Zaman zaman 'yaptıklarına du- dak bükiilse de' yıllardır her sezon yeni ve başka olanın peşinde koşan bir tiyatro savaş- çısı Ferhan Şensoy. Galatasaray Lisesi'nde başlıyor tiyatro ma- cerası. Ama öncesınde edebiyat öğretmeni Tahir Alangu 'nun da dürtüsüyle yazar olma- ya kararvermiş.Sonra 'hocam, ustam, babam' dediği Haldun Taner'le tanışıyor. 1968 'de' 100. yıl şenlikleri'nde fark ediyor Taner, Şensoy'u. O ise şiirler, öyküleryazıyor, tiyatrocu olmak gibi düşüncesı yok. Okul için- de yaptığı değişik öğretmen taklitleri birbiri- ne eklenip, geceleri yatakhane yatakhane do- laştığı bir turneye dönüşüyor. Böylece aklın- da olmayan tiyatro çoktan yaşamına giriyor. Kabarenin ne olduğunu bile bilmediği bir za- manda, Haldun Taner'den kabareci olduğunu öğrenerek kafasına göre söylediklerini, otu- rup yazıyor ve hocasının öğüdû üzerine, skeç- leri 'Devekuşu Kabare Tiyatrosu'na gönde- nyor. Böylelikle 'kafasındaki tiyatroyla' ta- nışıyor, sonra 'Haneler' oyunu geliyor. Otobiyografik romanmı yazarken bugün yaptığı tiyatronun kurgusunun, ortaokulday- ken anneannesinin çamaşırlığında oluştuğu- nu fark ediyor. Ortaokul yıllannda, annean- nesinin Ünye'deki Rum evinin çamaşırlığın- da bir tiyatro kurmuş.'Yüdız Tiyatro'da o za- manın şarkılannı, mahallenin deği- şik insanlanna uygulayarak yapüğı pa- rodilen, Nasrettin Hoca fıkralann- dan hazırladığı küçük hikâyeleri skeç- leştirip oynamış. Tıpkı 15 yıldır oy- nadığı 'Ferhangişeyler'deki gibi, her gün aynı müşteri olduğu için, güncelleştirerek hazırlanıyor oyunlar. Galatasaray Lisesi bittikten sonra Akademi yıllan başlıyor. Akademı- de ögrenciyken yazdığı 'Ortak Pa- zara Hayır' adlı bir kompozisyon sonrasında Fransa'da bir seminere davet ediliyor. Önünden geçerken ila- nını görüp, arkadaşıyla bir şişe şara- bına gırdiğı iddia sonunda geliyor Strasbourg Konservatuvan yıllan. Aslında 1970-71 sezonunda 'Grup Oyunculan'nda, daha sonra 'Ayfer Feray Tiyatrosu'nda profesyonel oyunculuğa başlıyor ama Taner'le ta- nışmasının ardından gelen Strasbo- urg Konservatuvan, yepyeni bir pen- cere açıyor ona. 7*30 tane dell lazınV —-.T«" O dönemde konservatuvann başı- na gelen yönetmen Andrea Luitor- netto da 'şanslanndan biri'. Luıtor- netto'nun dünya tıyatrosundan çok önemli örnekleri Strasbourg'a davet etmesi, her oyunu defalarca izlemesi, ona başka ufuklar açıyor. Ardından Ge- rome Savary'nın Strasbourg'a geli- şi ve onun asistan olması da bir baş- ka şansı. Tüm bu önemli rastlantılar bir araya gelerek yolunu çiziyor. Döndüğünde Fransa'da öğrendik- leriyle kafasındaki tiyatroyu kurmak istiyor artık. Ancak Haldun Taner bi- raz beklemesini öğütlüyor. 1975'ten sonra beş-altı yıl çeşitli tiyatrolarda çalışıyor. Son- ra kendi tiyatrosunu kurana dek, 1 -1.5 yıl eve kapanıp -ev kirasını ödemek için hazırladığı televizyon skeçlerinin dışında- yalnızca 'Ka- zancı Yokuşu'nu yazıyor. 'Şahları da Vururlar'ın birinci perdesini yazdıktan sonra, hocasının da onayıyla. 1980'de 'Ortaoyuncu- lar' kuruluyor. Piyasada o yıl başka tiyatrolarda oynamayan oyuncular ve amatörlükten arkadaşlan Tank Pa- puççuoğlu, Fuat Güner'i buluyor. Ardından 'Küçük Sahne'ye taşın- senin anlattığın için 20 tane deli lazım, Türk tiyatrosunda 20 tane deli yok ki!" diyor. _ Ama 'Nöbetçi Tiyatro'dan başta Rasim Öztekin olmak üzere bir 'takım' yetişiyor. Bu 'yirmi deli adam'. yıllar sonra Erol Günay- dın ve Münir Özkul'la 'tstanbul'u Satıyo- rum' oyununda buluşuyor. Ortaoyuncular için çıkış noktası; hem gele- neksel Tûrk tıyatrosu, hem Brecht tıyatrosu, hem de geniş anlamda Batı tiyatrosu ve uyum- suz tiyatro. Bunlann sentezinden oluşan tiyat- ro, kuruluşundan bu yana da "Bugünün or- taoyunu nasıl olmaüdır'ı araştınyor. "Türk tiyatrosunda tragedya yok, dram yok. Oy- sa bu toplumun yüzyıllardır süregelen. Ka- ragöz-Hacivat'tan, ortaoyunundan gelen temaşa sanahnın verileri var. Eğer bugün Türk tiyatrosu yapılacaksa, ondan beslene- rek gelmek zorundadır.'" Türk seylrclslnln yön gdsterlclllfll Dünyanın hiçbir yerinde öğrenilemeyecek şeyler var eskilerde. Münir Özkul'dan, Düm- büllü mirası 'sahnenin cömert köşesi ile sa- ğır köşesi'ni öğrenip 'espri satılmayan' ye- rini keşfediyor! Izleyicinin de 'Güle Gûle Godot','Yorgun Matador'da olduğu gibi, keskin bır 'yön gös- tericiliği' var(!). Türk izleyicisinin elinin ter- siyle ittiği 'Gûle Gûle Godot', Rusya'ya davet Şensoy'a göre tiyatro adamı farklı şeylerden beslenmeli. ediliyor, Fransızcaya çevriliyor ve oynanıyor. 'Yorgun Matador' ise dünya prömiyeri ya- pıyor ama kimse umursamıyor. "Sonuçta Tfirkiye'de tiyatro yapıyorsanız karar ver- meniz gerekiyor; Batılı tiyatroyla aşık mı ata- caksın, sokaktan geçen adamlara mı tiyat- • Tüm gününü internet önünde geçiren bir kuşak var. İleriye bakarken internet yalnızlığındaki yeni kuşak karşısında tiyatrocu olarak eski heyecanım ve umudum yok artık. Yazdığı oyunlann hemen hepsinde metüı ön planda. Bu, Karagöz-Hacivat'tan beri sü- regelen bir gelenek olarak Türk tiyatrosunun söze dayalı statik yanının yaşayan bır örneği. 'tyi oyuncu'mın tanımı zor. Ama bir asal kural var; o da disiplin. "Askeri bir disiplin- dir tiyatro." Zekâ ise öteki önemli unsur, çün- kü 'Aptal komik yoktur!' Aynca iyi bir oyun- cu, 'ne verilirse onu yapabüendir'.'lyi oyun'un ölçütü ise öncelikle 'hangi üslup, han- gi biçim olursa olsun sıkılmamak. Yıllardır oynadığı 'Ferhangişeyler'in de- ğişik kayıtlan yan yana koyulduğunda, Tur- gut Özal'dan Ahmet N. Sezer'e dek bir 'Tür- kiye tarihi' çıkıyor ortaya. 15 yıl aynı oyun- la hâlâ kapalı gişe oynarken neler değişiyor bir tiyatrocuda? "Ferhangişeyler'le birlikte ti- yatroculuk hayatımda Ortaoyuncular'ın 20. ydını doldurdum. Belki de yaşlanıyorum biraz, ama ben tiyatrocu olarak eski umu- dumu ve heyecanımı yitirdim diyebilirim. Bu geçecektir elbet, ama müthiş bir kriz ben- ce. Tüm gününü internet önünde geçiren bir kuşak var. Kitap da okumuyorlar. Çok ge- rekirse Ferhangişeyler'i internetten girip dinleyebilir zaten! ileriye bakarken inter- net yalnızlığındaki yeni kuşak karşısında ti- yatrocu olarak eski heyecanım ve umudum yok artık." Oyuncu, tiyatrodaki 'objelerden biri'. iyi bir tiyatro oyuncusu olmak için sıkı bir kon- servatuvar eğitimi, yetenek ve bunun üstüne çahşmak yeterli olabilir. Fa- kat tiyatro adamı olmak çok farklı bir şey. Daha başka şeylerden bes- lenmesi gerekiyor. Akademi yülannda, mimarlık ders- lennden çok, gırdiği Bedri Rahmi v e Kuzgun Acar atölyelerinde, her şey tartışılıp konuşulurken, kovuldu- ğu ve bir daha da girmediği yüksek matematik dersinden çok daha önem- li şeyler kazanmış. Mimari okuma- nın da bir oyunun dekorunu yap- maktan yazmaya kadar yararlannı görmüş. Beckett, Aristophanes, Brecht, Karl Valentin, Çehov'un oyunlan uyarlama denemeyecek kadar öz- günlük kazanarak başka oyunlara dönüşüyor onun kalemınde. "Hep- sini yeniden yazdım" derken, yap- tığını 'temize çekmek' olarak adlan- dınyor. Tıpkı 'Vişoe Bahçesi'nde- ki üç kız kardeşin, bugünün Türki- yesi'nde Karadeniz'e Nataşa olarak gelmesi gibi metnin içindeki küçük buluşlar, işin can alıcı noktasını oluş- turuyor. llle de Çehov yapmak şart değil. Anlanlan şey, bugün Türkiye'de çok fazla şeye 'tekabüT ettiği için Vişne Bahçesi, 'Fişne Pahçesu' olu- yor. "Çehov'un Çariık Rusyası'nda aristokrasinin çöküşü, insanların kendini kiliseye adaması ve arka- sından Rus Devrimi'nin gelişi, bu- gün Fethullah Hoca'lı Türkiye'ye cuk oturuyor!"Öyle öyle ' kula- ğından çekerek' ileride belki bir Shakespeare bile yapabilir. "Ustasızlık ne acı!" derken 'ba- bası', ilk hocası Haldun Taner'den Ferhangişeyler'le birlikte Ortaoyuncular'ın 20.ydını doldurdum. Belkibirazyaşlanıyorunu ma ve 'Nöbetçi Tiyatro' için açılan sınav so- nunda tiyatro oluşmaya başlıyor. Erol Gü- naydın'la tanışınca, Gerome Savary'den, Ma- gic Circus'tan söz ediyor. Böyle bir çadır ti- yatrosu yapmak istediğini söylediğinde Gü- naydın önce çok heyecanlanıyor, sonra "Bu ro yapacaksın? Batılı tiyatroyla aşık atacak- san zaten bunlan İstanbuTda oynamanın ge- reği yok. Mehmet Ulusoy gibi Paris'te yapa- bilirsin veya Montreal'de yapabilirim. Be- yoğlu'nda Türklere tiyatro yapacaksan da o ğeleneğe dayanmak zorundasın." emanetini aldığı Münir Özkul'a dek tüm us- talanna saygısmı dile getiriyor. Hiç görmedi- ği Turgut Uyar da en önemli ustalanndan. Şu sıralar biri otobiyografik, öteki babası- nın anlattığı 1930'lar Çarşamba'sında geçen, yaşanmış bir hikâye üzerine bir roman dene- mesi yazıyor. Bodrum'da yaşadığı dağ köyünün 10 yıldır yazdığı bir hi- kâyesi de çahştığı bir başka kitap. Yazmakta olduğu modern bir orta- oyunu olarak tanımladığı bir oyunu var. Haftada 6 oyunun oynandığı ti- yatrosunda yeni oyun ancak 2001 'de gelecek. "Seyirci geliyor, bu ak- şam ne oynuyor demiyor. bu akşama bilet alıyor. Siz o akşam yepyeni bir oyun da oy- nasanız, 15 yıllık bir oyun da oynasanız o bileti alıyor. Böyle bir seyirciyle karşı kar- şıyayken niçin yeni oyun çıkaracağım duy- gusuna kapılıyorum." Ruhunuzu fado ile coşturun ARZUHAKSUN Geleneksel fado ezgileri 15 Eylül Cuma akşamı, Cemil Topuzlu (Har- biye) Açıkhava Tiyatrosu'ndan yük- seliyor. Önce Portekiz ve daha son- ra tüm Avrupa'da adını duyuran Dul- ce Pontes, çocukluğundan beri fa- do şarkılanyla kulağını doldurdu. Pontes'in etkileyici sesinde gele- neksel melodi ve temalarla Portekiz kültürünü bulacaksmız. Bu Porte- kiz ezgileri içinizi ısıtacak, duygu- lannızı harekete geçirecek. Yapı Kredi Sanat Festivali 2000 etkinîikleri kapsamında gerçekleş- tirilecek olan konser programında Pontes, son albümü "O primeiro Canto"dan şarkılar seslendiriyor. Müzisyen yapımcısıyla birlikte son albümünün hazırlık aşamasmda ge- rekli çahşmalan yapmak üzere. eli- ne teybini de alarak Portekiz'i basi, tan başa dolaştı; amacı kulağtada^ kalan ilk şarkılannı hayTanlâîîna- kendi yorumuyla aktarmaktı. Bunu başarmış olacak ki kendi ülkesiyle birlikte birçok ülkede "O primeiro Canto" albümü ve Dulce Pontes adı daha da ses getirdi. Fado, Portekiz'de genellikle ka- duı şarkıcılann yorumladığı bir sa- nat formu. Ruhun kendisıni ifade etmesinın şekli. Nostaljikmelodile- ri olan fadolar portekiz soulu olarak atmış olur. Ardından 1988 yılında, bir müzikal komedi için açılan şar- kı yanşmasını kazanır. Tiyatro, te- levizyon programlan ve reklam spot- lannda çeşitli roller üstlenir. Televiz- yon programlannda daha çok 6O'lı • Portekiz ezgilerinin duygulan harekete geçiren etkisini, geleneksel fado müziğinin hisli melodilerini, Dulce Pontes'in 15 Eylül'de Açıkhava Tiyatrosu'ndaki "O primeiro Canto" konserini izlerken hissedebileceksiniz. da biliniyor ve çoğunlukla aşk tema- lı. Fado müziği ve Portekiz ezgileri akla ilk isim olarak Amalia Rodri- gues'ı getirir. Dulce Pontes'i de ço- cukluğundan bugüne kadar etkile- yen fado yorumculanndana biri ol- muştur Rodrigues. Dolayısıyla yo- rumlannda ve müziğinde ondan et- kilenmesi kaçınümaz olmuştur. 1969 yılında küçük bir kasaba, Montijo'da dünyaya gelen Dulce Pontes, daha dört yaşındayken Por- tekiz marşlarını söylemeye başlar. Profesyonel müzik yaşamına da Liz- bon Konservatuvan 'na gırerek adun 70'li yıllara ait şarkılar seslendiren Dulce Pontes, 1991 yılında Lusita- na Paixao adlı eser ile Portekiz Şar- kı Yanşması'nda ülkesini temsil eder ve 22 yanşmacı arasında sekizinci olur. Şarkısınm Ingılizce versiyo- nunun (Tell Me) kısa bir süre sonra Belçika'da yayımlanması ile yanş- ma öncesinde Portekiz'de çokpopü- ler olan Pontes'in ünü, yanşmadan sonra ülke sınırlannı aşar. Dulce Pon- tes, Andrea Bocelli, Caetano Velo- so gibi şarkıcılara da eşlik etmiştir. Pontes'in ilk albümü Lusitana 1992 yılında yayımlandı, bir yıl son- ra da ıkinci albümü Lagrimas'ı pi- yasaya çıkardı. Bu albüm Portekiz'de tüm zamanlann en çok satan plağı oldu. Albümde yer alan parçalardan ve özgün yorumu Amalia Rodrigu- es'e ait olan "A cancao do mar", başrolünü Richard Gere'in oynadı- ğı Primel Fear filmiyle Hollywo- od'aulaştı. 1995'tekaydedıleniki- li albüm A Brisa do Coracao. 1996'daki Caminhos ve bunlan son olarak da O primeiro Canto izledi. Dulce Pontes'in Cemil Topuzlu (Harbiye) Açıkhava Tiyatrosu'nda gerçekleşecek konserinde müzisye- ne Manuel Mendes (Portekiz gi- tar), Luis Pontes (akustik gıtar), Ri- cardo Cruz (kontrbas ve elektro kontrbas), Domingos Silva (piyano ve akordion), Joao Ferreira ve Da- lu Roge'e (vurmalı çalgılar) eşlik edecekler. Portekiz ezgilerinin duygulan ha- rekete geçiren etkisini, geleneksel fa- do müziğinin hisli melodilerini, Dul- ce Pontes'in "O primeiro Canto" konserini izlerken hissedebilecek- siniz, tıpkı ateşi ya da suyu hisset- tiğiniz gibi.., Emma Bunton solo albüm çıkaracak • Jewel, şarkıcı ve yazar, talk show sunucusu Rosie O'Donnellilebiıdüet çahşması yaptı. Jewel ve O'Donnell g&;en yılbaşı için hazırlanan 'Joy: A Holiday Celebration' adlı derleme albümde de yer alan Jewel'in 'Face of Love' adlı şarkısınm kayıtlannı tamamladı. Yeni kitabı 'Chasıng Down the Dawn'ı yayımlamaya hazırlanan Jevvel, bu çalışmasımn da ilk şiır kitabı 'A Nıght Without Armor' gibi ses kayıtlanndan oluşacak. I Marilyn Manson yeni albümü 'Holy Wood In the Shadow of the ValleyofDeath' ile müzik dünyasına gen dönüyor. 24 Kasım'da çıkacak olan albümdekı şarkı sırası, Marilyn'in Incil'deki ilk insan olan Adem'e hayranlıgını yansıtacak şekılde ayarlanmış. Manson, kendıne sembol olarak simyada prima materia'yı (ilk madde) simgeleyen Merkür gezegeninin işaretini seçtı. Bu ışaretin Adem'le ilışkıli olduğunu savunan Manson'ın son albümünün ana temalan da bunlardan oluşacak. • George Clooney, Mike Ledwıdge"ın 'Bad Connection' isimlı romamndan uyarlanacak bır suıema filmınde rol alacak. Fihnde tesadüfen büyük bır şu-ketin hatlanna gınp o şırket hakkında önemli bilgıler edınen bir telefon tamırcisinin yaşadığı ıkılemler ve ardından gelen maceralar anlahhyor. • Britney Spears, tngiltere'dekı BBC network'ünde aşk acısı çekenlere on-lıne öğüt verecek. 18 Eylül'de Amerika turnesını bitirerek kapalı gışe konser için tngiltere'ye gidecek olan şarkıcının 'Oops! I Did It Again' albümünün son satış rakamlannın 5 mılyonu bulduğu bıldinhyor Aynca albümden çıkacak olan ikinci video 'Stronger' adlı şarkıya çekılecek. • Richard Ashcroft. Verve grubunun solistı, ilk solo albümü 'Alone With Everybody' ile radyo listelerinde tınnanmaya devam ederken bır yandan da Avrupa ve Japonya'yı kapsayacak turnesınm planlannı yapıyor. Albümden çıkan ıkinci single 'Money to Burn'ın videosunun çekimlen tamamlandı. Ashcorfl'un New York'u ziyaret ettığı günlerde yağmurlu bir havada Wall Street'te çekilen klipte, bu dünyanın enginliklerini fazla cıddiye almamak gerektiğı anlatılırken bır yandan da para kazanmaktan büyük zevk alan insanlann görüntülen sergileniyor. • Christian Bale 'Lıbrium' adını taşıyan, konusu gelecekte geçen bir genlim filminde oynuyor. Fılmde duygulann yasaklandığı faşist bir dünyada, düzene karşı koyan bir ajanı canlandınyor. Kurt Wımmer tarafindan yazılıp yönetilen filmde aynca, Emıly Watson ve Taye Dıggs rol ahyor. • Emma Bunton Spıce Gırls grubunda 'bebek Spıce' olarak anılan şarkıcı, solo albüm çıkarmaya hazırlanıyor. Şarkıcı, albümde gıtar temelli şarkılann yanı sıra dans parçalan, baladlar ve rythme blues türü parçalan banndıran pop şarkılan olacağını da belirtti. Bu albümde şarkıcının kendi yazdığı bazı şarkılar da yeT alacak. • Mia Sorvino, Oscar ödüllü oyuncu, Demıan Lıchtensteın"m yöneteceği ve Richard Weapon'ın yapımcıhğının üstlendiği 'Wısegirls' filmınde oynayacak. Filmde, Mafya üyesi insanlann sahip olduğu bir restoranda çahşan üç garson kızın öyküsü anlatılıyor. • Joan Osborne, uzun zamandır bekleoeo ikinci albümü ~* Kry " ' ih 'Righteous Lo\e*tü'î2 Eylül'de piyasaya çıkışıru bır Kuzey Amenka tumesıyle destekleyecek. 1995'te 'Relish' albümüyle müzik pıyasasını altüst eden Osborne, bu albüm sayesınde yedı Grammy ödülü almıştı. Osbome beş yıldır üzennde çahştığı 11 şarkılık yeni albümünü, Sheryl Crow ve Suzanne Vega ile de çalışan Mıtchell Froom'la birlikte oluşturmuş. • Ben Afneck, Tom Clancy'nın 'The Sum OfAllFearsadlı romanırun yeni uyarlamasında, Harnson Ford'un geçmış filmlerde oynadığı ajan Jack Ryan rolünü canlandıracak. • Brigitte Bardot'nun yirmi yedi yıl aradan sonra 'Once Upon A Tıme in Europe' adlı bu- film çekeceği söyleruyor. İkinci Dünya Savaşı'nı konu alan filmde, Nazi toplama kamplannda kötü durumda olan çocuklann hıkâyesi anlatüacak. • Meryl Streep, Columbıa Pıctures için çekilen yeni filminde Nıcholas Cage ile oynayacak. 'Adaptatıon' adını taşıyacak fılm New York'lu yazar Susan Orlean'ın 'The Orchid Thief' adını taşıyan kitabından uyarlanacak. Filmın konusu cınsel ve kişısel ıstismarlara karşı gelmeye çalışan ba kadunn üzerine kurulu. Fılm şirketi, iki büyük oyuncuyu ücret konusunda ıkna etmeye çahşıyor>
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear