23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 -TEMMUZ 2000 CUMARTESİ • • • • CUMHURİYET SAYFA HABERLERÎN DEVAM 19 V * GUNCELcÜNEYT ARCAYÜREK • Baştarafı 1. Sayfada "Yargıtay, mahkeme kararını onadığından beri 31 2. maddenin düşünce özgüriüğü ile ilişkisi ke- sikdi. Çabalar Erbakan'ın yeniden siyasete dönme- sini sağlayacak af hareketine dönüştü. Erbakan 'ın hapse girmesini engelleyecek gerek- çe iki öğe içeriyor. (1)- Eski bir başbakan ilk kez hapse giriyor, gir- memeli. Ç2.)- 76 yaşındaki bir ınsanın hapishaneye gön- derilmesi insanlığa, evrensel siyasal geleneklere ters düşüyor. t • " Her iki öğe de palavra! 27 Mayıs'tan sonra Menderes Yassıada'da hap- sedildi ve asıldı. Altı yıl önce söyledikleriyte "halkı din, ırk ve böl- ge farklılığı gözeterek açıkça kin ve düşmanlığa tahrik eden" Erbakan, geçen altı yılda, hatta ona- ma karanndan sonra bugünlerde "yanlış anlaşıldı- ğını" söyleyerek affını sağlayacak kapıyı aralama- dı bile. Peki, ne yaptı Erbakan? Onamadan sonra da mahkeme karanna dayanak olan sözlerini belge- leyen TV kasetinin "montaj" olduğunu söyledi. Böylece, hâlâ ve hâlâ "malum konuşmanın" ar- kasında durduğunu, bir santim geri adım atmadı- ğını kanıtlıyor. Bu tutumdan olası birsonuç çıkmaz mı? Çıkmaz derler ama, çıkar! Erbakan'ın ve onu yaşlı eski başbakan zırhına so- karak savunanlann düşünce özgüıiüğünü engelle- yen kurallan ortadan kaldırmak gibi niyetleri olma- dığı, değişmez asıl amacın Bingöl konuşmasında- ki öğeleri sürdürmek olduğu bal gibi ortada. Bu adama bugün yann siyaset yapma olanağı tanınacak olursa: Hiç kuşkunuz olmasın, partinin başına geçtikten sonra yeni biralan bulacak ve her gittiği yerde her konuşmada ülkeyi laikler ve anti- laikler olarak bölmeye yönelen hareketler yapa- cak, inciler sıralayacak. Gelecekteki Erbakan'ın ne mene bir tehlike ol- duğunu anlayabilmek için bakınız geçmişine, 1970'ten bu yana siyasal çizgisine. Affedilen Erbakan'ın siyasete dönmesinden içer- de ve dışarda kımlerin yararlar umduğu, laik cum- huriyetin daha neler yaşayacağı kolaylıkla anlaşı- labilir. Ne kadar övünsek.. Partiler arasında henüz 312. maddeyle ilgili uz- laşma işaretleri görülmüyor. Siyasetçiler daha çok Erbakan'ı hapisten kurtar- ma çabasındalar. Örneğin, ANAP'lı Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen, "Ülkede başbakanlık yapmış bihsinin ceza alması, yasaklı olması, hazmedilecek bir şey değil" diyor. 312. maddenin yeniden düzenlenme- sine değil, kendisiyle aynı düşüncede olanlara so- mut bir örnek veriyor. Hukuk devletini sürekli savunan kimileri ise, ör- neğın Başbakan Ecevit ve ortağı Bahçeii; neden- se yorumcuların, medyanın üzerine gitmediği ga- rip bir tutum sergiliyoriar. Ecevit, seçmen gözünden düşürmek için gide- rekyükselen CHP'yi; Anayasa Mahkemesi'ndeda- vası görülen HADEP'le işbirliği yapmakla suçlar- ken; ası) amacı söylechği gibi reftm değil, parti ya- rarlan! Rejime aykın suçlamalarla kapatılacağını üstü örtülü ustaca ifadelerle duyurduğu HADEP'le CHP arasında organik biriiktelik kurmaya çalışıyor. Devlet Bahçelı ise, Anayasa Mahkemesi'nin he- nüz tartışmadığı bir dava sürerken; FP'nin kapatı- lacağını gösteren hesaplar yapıyor. 53 ilde ara se- çimler yapılacağına genel seçime gidilmesini öne- riyor. Her iki siyaset adamı; üçtü koalisyonun bel ke- miği. Hâlâ legal olan iki partinin kapatılacağını du- yumsatıyorlar. Partisel yararlannı gözeterek.. oysa doğmamış çocuğa don biçiyoriar. Fakat her ikisinin amacı birbirine koşut. Ecevit, halkın büyük çoğunluğunun Kürtçülüğe olumsuz baktığını bildiği için, ilk hamlede 18 Nisan seçim- lerinde DSP'ye giden oylannı geri alacak olan CHP'yi halk indinde karaJamak amacıyla "Kürtçü- lüğe kolkanatgeren"bir parti gibigöstermeyeça- balıyor. Bahçeii ise; yeni bir oluşumda kendini toparia- yamadan genel seçimde kapatılmasını beklediği FP'nin oylanna sahip çıkmayı ve böylece semirme- yi hedefliyor. Hukukun üstünlüğüne, hukuk devletine bağlılı- ğa ant içen, demokratlığı kimseye kaptırmayan siyasetçilerimizle... Ne kadar övünsek azdır! , Cenevre'de mektup krizi KKTC önerileri basına sızdınldı CENEVRE (Cumhuri- yet) - Cenevre'de devam eden Kıbns dolaylı görüş- meleri, gizli kalması ge- reken KKTC önerilerinin basına sızdınlması ile ye- ni bir boyut kazandı. KK- TC nin perşembe günü Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan'ın Kıbns Özel Temsilcisi Alvaro De Soto'ya verdi- ği yazılı önenler, Rum te- levızyonu Mega TV tara- findan dün gece yayım- landı. KKTC önerilerinin basına nasıl ve neden ve- rildıği öğrenilemedi. Ce- nevre'de bulunan Türk heyetınden yetkililer İse durum değerlendirmesi- ne başladıklannı belirtti- ler. 12 Temmuz'a kadar devam etmesı planlanan gönişmelerin, bu geliş- meierden nasıl etkilene- ceğı bıluımiyor. Kıbns'ta kalıcı bir barış için. KKTC Cumhurbaş- kan Rauf Denktaş ile Kıbns Rum Kesimi lide- ri GlafkosKleridesınbır araya gelmesine zemin oluşturmayı amaçlayan görüşmelerde, Birleşmiş Milletler tamamıyla ta- rafsız bir rol üstlendiğini açıklamıştı. Görüşmeler öncesinde KKTC tarafi- nın görüşlerini Rum Ke- simi'ne, Rum Kesimi'nin görüşlerinin de KKTC ta- rafına iletilmeyeceğinı belirten Birleşmiş Millet- ler, bu unsura her iki tara- fin da uyması için uyan- da bulunmuştu. Öte yandan Alvaro De Soto, dün Klerides ile yaptığı görüşme öncesin- de görüşmelere 12 Tem- muz'da ara verilecek ol- masından ûzüntü duydu- ğunu belirterek "Bazı po- Btiksebepler, görüşmelere ara vermemize neden ola- cak. Bugüne kadar prose- dûre ilişkin çahşmalan sürdürmüştük. Aynnola- n daha yeni görüşmeye başladık. Üeriki görüşme- lerde Birleşmiş Mflkderin de bazı öneri ve katkılan oiacakbr" dedi. . •_- AB^ııiıı Kemalizm ranoru • Baştarafı 1. Sayfada söylemın savunmacı-reaksiyoner ve otoriter bir tarzda öne sürülme- si oldu. # Aslında bu anlayış CHP'de temsil ediliyordu. Fakat hem CHP'nin zaafıyeti ve yetersizlıği ve hem "Atatürk ve Atatürkçülük karşra" tehditlenn gücü ve boyut- lanna dair Kemalist algı böyle bir sivil inisiyatifin harekete geçiril- mesine katkıda bulundu. # Kemalist STK'lerin ortaya çı- ktşı ve yayılması, cumhuriyetin kurucu ideolojisi olarak Kemaliz- min hem devlet aygıtlannın birleş- tiricı ilkesini sağlamaktan uzaklaş- ması hem de devlet aygıtlannın et- nik ve dinsel hareketler karşısuıda Kemalist siyasal projeyi yeniden öne sürmekte ve dayatmakta zayıf kalması karşısında gelişen sivil inisiyatifin ürünüdür. # Kemalist STK'ler, cumhuri- yetin kurucu ıdeolojisını savunma- lan nedeniyle devletle ve resmi ideoloji ile özdeşleşirken bizzat devlet iktidannın kendisi değüse de bazı devlet görevlileri tarafın- dan örselenebihnektedir. Bu duru- mun anlaşılması, Kemalist STK'lerin toplumsal-siyasal alan- daki konumunun çözümlenmesi açısından son derece önemlidir. # Yeni Atatürkçülüğün ve Ke- malist STK'lerin telaffuz ettiği mağduriyet söylemi, laik ve de- mokratik cumhuriyetin ve ülke bü- tünlüğünün "yeni bir Sevr zoria- ması" ile karşı karşıya olduğu ta- savvuruna dayamr. Türkiye, 1950'lerden ıtibaren bir karşı dev- rim sürecıne sokulmuştur. Bu sü- reç, Kemalist güçlerin tırpanladı- ğı, alın teri, göz nuru ile oluştur- duklan kurumlann kapatıldığı "ihanet dohı" bir süreçtir. 9 Yeni Atatürkçülüğün, tehdit algısının odağında şu manzaranın yattığı söylenebilir: "Atatürk'ün adım ağzından dü- şürmeyip ülkeyi Osmanh'nm son günlerinegötürenişbirBkçisryaset- çfler, maaşabağlanmış ajanlar, em- peryalizmin ayak işlerini gören 'yerli' holdingler, bol parah 'şeri- atçılar', kaçakçı ırkçılar, eğhümiş bölücüler, devleti yıkmak isteyen devlet görevlileri, medreseleşen üniversitekr, yüzde 6O'ı borca gi- den bütçeler, artan yoksulhık, top- lumsal çılgınlığa dönüşen sosyal yozlaşma, tarikatlaşan partiler, gfimrük birtiğinisavunan Atatürk- çüler, Kberal sokular, halktan ve gerçeklerden uzak, karanhk kafa- lı aydınlar', devlet kadrolanndan uzak rutulan örgütsüz Kemalist- let" 9 Söylem, cumhuriyetin ve ide- olojısının bir "ihanet çemberi üe kuşaolmıs" olduğunu vaaz eder. # Mağduriyet söyleminin baş teması, MuammerAksoy,Bahriye Üçok, Uğur Mumcu ve Ahmet Ta- ner Kışlah gibi kalpaksız kuvvacı aydınlann suikasta kurban gitme- si ve devletin bu cinayetlerin ay- dmlatıhnası için çaba gösterme- mesi ya da buna yanaşmamasıdır. # Yeni Atatürkçülük, kamu sektörunün ve özel sektörün "be- yaz irtka, kara irtka ve PKK ne- ferieri" ile doldurulurken Atatürk- çü düşünceden ve cumhuriyetin varoluş değerlerinden ödün ver- meyen yurtsever yurttaşlara kapa- tılmasından şikâyetçidir. # Sivil toplum ve yurttaşlık vurgulanna rağmen, yeni Atatürk- çülük resmiyet ve sivillik arasında salınıp duruyor. Yeni Atatürkçülü- ğün devletle kurduğu çelişkili iliş- ki, Kemalizmi bir sivil toplum ha- reketi olarak düşünme veya sivil bir Kemalist inisiyatıf gehştirme kaygısı, başta 28 Şubat sürecinde olduğu üzere orduyu Kemalist devrimlerin güvencesi olarak gör- me anlayışının iç içe geçmesinde en somut ifadesini bulur. # Bir yandan demokrasiye ve Kemalist devrime karşı eylemle- rintt tophımıınsivflinisiyatifiyleöıı- lenmesigerektiği'', zıra Atatürk'ün "Cumtauriyeti askere degfi, devri- minveçağmgereklerinegöreyeti- şen gençliğe emanet ettiği'' söyle- nırken hemen ardından, gençliğin cumhuriyeti koruma bilinciyle ye- tiştirilmediği ve bu nedenle "Cumhumetin askerierce korun- masmınasıleleştirebfliriz'' diye so- rulması gerektiği belırtilmektediı. # Dahası siyasal partiler birya- na, tslamcılar'ın iktidara yürüdük- lerinin ayırdmda olan TSK'nin, si- yasilerin oyununa gelmemesi için, Kemalist aydmlanma devrimini yaşatacak sivil toplumun zaman yitirmeksizin örgütlenmesi gerek- tiği söylenerek hem Kemalist bir sivil toplum yaratma ihtiyacı ve hem de ordunun rejimin bekçisi olma işlevini sağlama alma kaygı- sı telaffuz edılmiş olur. 9 Kemalist gelenegin otoriter refleksleri yeni Atatürkçülük'te de kendini göstenr. 28 Şubat süreci- nin ve başörtüsü yasağının savu- nulması gibi örnekleri bir kenara koyarsak, ADD'ye göre, ezanın Türkçe okunması uygulamasmın 1950'de kaldınlması "geridliğeve yobazhğa kurban edilen ilk ör- nek"tir ve yeniden uygulanmaya başlamalıdır. 9 Kemalizme yöneltilen, Ata- türk'ü mitleştirme, putlaştırma eleştinsi yeni Atatürkçülük tara- fından da yapılmakta, ancak bu kez eleşnrinin yönü sahte, yoz Ata- türkçülüğe yöneltihnektedir. Tam da bu putlaşörma ednninin kendi- sinin Atatürk'ün düşüncesini onun anısıyla gölgeledıği ve fosilleştir- diği, Atatürkçülüğün özünde yat- tığı varsayılan eleştirel, akılcı dü- şünceyi katlettiği, "devlet yöneti- mine getirdigi çizgileri izlemek" ve çizdiği "rejim kaüplannı koru- mak" yerine vaz ettiği kanunlan aynen uygulayarak doktnnleştırdı- ğı savunulmaktadır. Bu açıdan {2 Eylül rejimi, Atatürkçülüğün eleş- tirisi, yeni Atatürkçülüğün, Kema- lizmi yeni bir vurguyla yeniden ek- lemlemesmin uğraklanndan biri- dir ve devletle özdeşleşme ile dev- letin "büyüsünün kav^olması" ve mağdunyet arasmdakı muğlak ko- numu dillendirir. 9 12 Eylül, "Kemanzme yöne- ük saldınlann" bir uzantısı olarak görülür. Zira, 12 Eylül rejimi, Ata- türk'ün kurduğu kurumlan kapat- tığı gibi lslamcı hareketı de kış- kırtmışnr. 'AB sözünü tutmadı J Küreselleşmeyle çelişiyör İZMİR (Cıunhuriyet Ege Büro- su) - Türkiye'nin Gümrük Birli- ği'ne (GB) girmesiyle uğradığı ekonomik kayıplann, söz verilme- sine karşın Avrupa Birliği (AB) ta- rafından bugüne kadar karşılan- madığı belirtildi. AB'nin Türki- ye'ye yönelik politikalannın, sö- mürüyü arttıran IMF ve Dünya Bankası politikalanndan farklı ol- madığma da dikkat çekildi. AB Türkiye Ekonomik ve Sos- yal Karma Istişare Komitesi'nin 10. Toplantısı dün Izmir Hilton Oteli'nde yapıldı. Toplantıda, l\e\- sinki Zirvesı sonrası dönemde, "AB-T-üfkiye Ekonomik ve Sosyal Karma Istişare Komitesi'nin oy- nayacağı roller ve stratejiler ele alındı. Toplantıda konuşan Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürd, Türki- ye'nin Helsinki Zirvesi'yle AB'ye adaylıgmı, 1963'ten bu yana ya- şanan ilişkilerden ayn tutmak ge- rektiğinı belırterek "Türkiye için AB'ye adayuk, ulaşmayı hedefledi- ği uygartık düzeyinde bir kiktmet- re taşıdır. AB, Türkhe'yi genişle- mesinin, geüşmesinin bir parçaa olarak görmetidir. Çok kültürhı ve kaohmcı bir Avrupa nu. smırlı bir Avrupa mı isteniyor" dedi. Türkiye'nin AB'ye adaylığıyla yolun başında olduğunu vurgula- yan Dışişleri Bakanlığı AB Genel Müdür Yardımcılığı Daire Başka- nı Haluklhcak, AB'nin GB Anlaş- ması'nm Öncesinde ve sonrasmda ortaya koyduğu yükümlülükleri yerine getirmediğini söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Büro- su)-AB'nin desteğiyle hazırlanan çalışmada, Kemalist, sivil toplum örgütlennin yeni ekonomik düze- ne bakışlarma ilişkin şu değerlen- dirmeler yer aldı: 9 Yeni AtatürkçülükJCemaliz- mi, Kadro ve Yön hareketlerinden Ecevit CHP'sine uzanan bir çizgi- de, savunulan bir tez olarak kapi- talızm ile sosyalizm arasında "üçûncü yol" olarak tanımlıyor. Yeni Atatürkçülüğün milliyetçi öğesı "sol Kemalist gdeneğm" iz- lerini taşıyan antiemperyalist vur- guya sahiptir. Yeni dünya düzeni- mn sömürgeci siyaseti, globalleş- me, gümrük bıriığı, MAI ve ulusal piyasamn korunmayarak ekono- mik bağunsızlığın yağmalanması, ülkenin zengin ülkelenn teknoloji çöplüğüne dönüşmesine yönelti- len eleştiriler buna işaret eder. 9 Globalleşme, özelleştırme ve devletı küçültme gıbı sloganlar, "emperyalizmin yeni dünya koşul- faumda getişmekteolan ülkelereda- yatması"ndan ibarettir. Globalleş- me, emperyalizmin yeni dönem- deki adıdu- ve Kemalizmın bağun- sızlıkçı ve antiemperyalist özü ile çelışkı içmdedu-. USlAD'm yeni- den ulusal ekonomi önerisi de ay- nı çerçevede yer ahr. 9 USlAD'ın en önemli görev- lerinden biri, emperyalizmin ulu- sal ekonomiyi teslim alması karşı- sında "ulusal uyanış ve direnişin - örgütlenmesi'', "ulusal direnişhat- tının knnıtmag*. BBB •• • •• • • •• • •• uyuk muzık solenı! , BlltNA •• t" t U B Buoun 21.00 de Bugün 00.30 da H e n i f ı • r \> i n (0212) 355 55 55 G Ü N D E M MUSTAFA BALBAY I Baştarafı 1. Sayfada Tam tersine, 14 Mayıs 2000 tarihinde yapılan FP'nin birinci olağan kongresinde satılan "Erba- kan Devrimi" adlı kitabın arka kapağında yer alı- yordu. Erbakan'ın bir yıl hapis cezasına çarpt}nlması, bu kesimin aklına hemen demokrasiyi, insan haklan- nı getirdi. Şablon basit: - Erbakan 312. maddeden hüküm giyerse Tür- kiye'de demokrasi yok, giymezse var! i öyle anlaşılıyor ki demokraside 21. yüzyılın de- - ğerlerini yaratıyoruz: > Kişiye özel demokrasi! '* Konunun üç boyutunu ele alalım: : FP'nin içi, siyasi partilerin bakışı ve demokrasit tartışması... -t Erbakan hakkında Diyarbakır DGM'nin verdiği"' karann Yargıtay'ca onanmasının ardından FP ge- ' nel merkez yönetiminde bir kıpırdanma dikkati • çekti. Genel Başkan Recai Kutan hemen Başba-. kan'ı, siyasi partileri ziyaret etti. Gerekirse Meclis'in olağanüstü toplanmasını ve 312. maddenin Erba- kan'ın durumuna göre yeniden düzenlenmesini is- •: tedi. z Aynı gün akşam da Erbakan'ın evinde toplantı; vardı. Ancak ne milletvekilleri ne de partinin ileri-; geri gelenleri olağanüstü bırtelaşla Erbakan'a koş- .• tu. FP hareketi açısından Erbakan'ın "tek belirle- yici" olduğu süreç geride kalmış görünüyor. Bu * partide hesaplar, Erbakan'ın yeniden siyasete dönmesi ya da yasaklı kalmasına göre değil, Ana-.. yasa Mahkemesi'ndeki FP davasına göre yapılı- . yor. özellikle yenilikçi kanadın, Erbakan'ın yasaklı, kalmasından ve FP'nin kapatılmasından büyük bir üzüntü duymayacağı, hatta hesaplannı buna gö- re yaptığı söylenebilir. Önümüzdeki sonbahar, FP cephesinde yeni gelişmelere gebe... Bu gelişmeleri Demirel de izliyor. Yeri gelmişken küçük bir aynntının altını çizelim; Demirel, 7 yıllık Köşk yaşamında her sabah Muhafız Alayı Cami- si'nden gelen ezan sesini duyduğu halde, Güniz Sokak'a taşınınca ilk şu demeci vermişti: - Ezan sesiyle uyandım! Sonbahar hesapları Ötekı partiler FP'dekı gelişmeleri "dikkatli ve he- saplı" izliyor. Tüm siyasiler Erbakan'ın hapis ceza- sına çarptınlmasına üzüldüklerini söylediler. Ancak onlann kafasında da tıpkı FP'liler gibi, Erbakan'ın yasaklanndan çok FP davası var. 53 ilde milletvekili çıkaran FP kapatılırsa ne olur? İki seçenek var: Ya ara seçim yapılır ya da erken genel seçime gidilir... Meclis'in yaklaşık beşte birinin yeniden belirle- neceği bir seçime "ara" demek güç. Kaldı ki bu seçimin sonuçlan Meclis'teki sıralamayı da değiş- tirebilir. Meclis'in içindeki ve dışındaki iddialı par- tiler, isteselerde istemeseler de bu olasılığı dikka- te almak durumunda. Üçüncü şıkka, demokrasi arayışına gelince... Böylesi durumlarda ilk akla gelenler arasında Vol- taire'in şu sözü vardır "Düşüncelerine katılmıyorum. Ancak düşünce- lerini söyleyebilmen için her şeyiyapanm!" _ Şu evrensel söze biz de katılıyoruZj. ,^A s .• Ancak sürmekte olan tartışma, düşünce özgür- lüğünün önündeki engellerin kaldınlması yönünde değil. Her ne kadar Kutan, "Bu değişıklik salt bi- ze değil, tüm Türkiye'ye lazım" diyorsa da buna kendisinin de inandığını sanmıyoruz. Kaldı ki tar- tışma, 312'nin kaldınlması değil, tadilat yapılması yönünde. Düşünülen tadilat da Erbakan'ın hüküm giymemesini sağlayacak sihirli birtümceyi içeriyor. Orneğin, "tahrik edici konuşma sonunda yasadı- şı eylemler olmuşsa.." gibi bir tümce eklenecek. Erbakan'ın konuşması sonrasmda olay çıkmadı-' ğına göre, ceza da almayacak. önümüzdeki günlerde Erbakan birtrafik suçu iş- lerse yandık! FP'liler hemen trafik cezalannın demokratik ol- madığı yönünde çalışma yapariar, taraftar da bu- lurlar! balbay@cumhuriyetcom.tr Kirayı ödeyemediler İstanbulHavayoüarı 'nın uçağına el konuldu sadece Ekonomi Servisi - Uzun zamandır maddi sıkıntı ıçınde bulunan Istanbul Havayollan'nm (ÎHY) bir yolcu uçağına, aylık kıra bedelini ödemediğı gerek- çesıyle önceki gün Lond- ra'da el konulduğu bildı- rildi. tHY Genel Müdürü Safı Ergin ise kiralık uçak- lardan ikisinin geri verildi- ğini, el konulmanm söz konusu olmadığını söyle- di. Istanbul-Londra seferi için tngiltere'ye giden İHY'nin uçağına, Türki- ye'ye dönüş hazırlığı ya- parken tngiliz yetkililer ta- rafindan uçağın kiralandı- ğı firmaya borcun öden- mediği gerekçesiyle kal- kış izni verilmediği kay- dedüdi.lHY Genel Müdü- rü Ergin, 1997 yılından bu yana özel havayollannın uçak sayısuun 72'den 41 'e indiğini belirterek "Tür- khe'de bütün uçaklar ki- ralıkbr. Biz iki uçağı iade ettik. tkiyıkhr ciddi sorun- larumz var. Bunlan hükü- mete ilettik. Ancakbugüne kadar destek verilmedi" dıye konuştu. Özel hava- yollanndaki sıkıntılann turizm sektörüne de yansı- dığına işaret eden Ergin, şöyle konuştu: "Şirket geçen yü 70 trü- yon, son üç ayda 32 trilyon zarar ettiğini açıkladL An- lamadığunız taraf, devlet şirketine destek veriyor, özel sektöre neden vermi- yor. Ozel hava\r oUan turiz- min geüşmesinin lokomoti-; fî olmuştur. Bu olumsuz tablodan Avrupa'daki • Türk operatörleri de etid- leniyor. Bu da Türk turiz- mine zarar veriyor." IHY, içinde bulundugu zor durum nedeniyle uçak sayısını 4'e kadar çeker- ken sektörde 6 özel hava-. yolu şirketinin aynı du-. rumda olduğu ileri sürülü- yor. Geçen yıl 80 milyon dolann üzerinde zarar e- den özel havayollan şir- ketlerinin uçaklanm kal- dıracak yakıt parasım da- hi çok zor temin ettikleri belirtilirken TURSAB'ı da yanlanna alan Türkiye Özel Sektör Havacılık Iş- letmeleri Derneği'nin Başbakan Ecevit'ten, acil yardım istegine ise henüz yanıt gelmedi. Euro'nun dolar karşı- sında hızla değer kaybet- mesi ve maliyetlerdeki ar- tış nedeniyle artık taşıdık- lan her turistin cebine 100 dolar üste koyduklanm belirten sektör temsilcile- ri, böyle giderse şirketle- rin birer birer iflas bayra- ğım çekeceğini belirtiyor- lar. 1997'de72uçakvel4 bin koltuk kapasitesine sa- hip olan özel havayollan şirketlerinin bu sayıyı 41 uçağa indermesınin ar- kasında ise bu nedenler yarıyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear