23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
19 TEMMUZ 2000 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Zengfeı yargıçlar Amerika Birieşik Devtetteri Yüksek Mahkemesi'ni otuşturan dokuz yargıçtan attısının 1 milyon dolann (yaklaşık 600 milyar lira) üzerinde servete sahip olduğunu, dolar milyoneri yargıçlar arasında ilk sırayı 33.1 milyon dolaıia (yaklaşık 20 trilyon lira) bayan Rırth Bader Ginsburg'un aldığını bittyor musunuz? Yıllık maaşı 173 bin dolan (yaklaşik 103 milyar lira) bulan yargıçlar, ' servetlerini, yaptıklannı yatınmlarla saglıyor ve her yıl mal vartıklannı, kendilerine sunulan özel armağanlann da listesiyle birlikte kamuoyuna açıklıyor. Arkadaşımız Engin Aşkın'ın bildirdiğine göre bu yıl, yüksek mahkeme yargıçlanndan Antonin Scalia yatırımlannın değerinin düşmesi nedeniyle dolar milyoneri olma özelliğini yitirirken yıllık maaşı 181 bin dolar (yaklaşik 108 milyar lira) olan başyargıç William Rehnguist ilk kez "miryoner yargıçlar kulûbü"ne girdi. Bektronik posta: som9posta.cumhuriyetcom.ir Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Boşanma davalan için özel mahkeme kurulacakmış... "Aile salonumuz üst kattadıri" em eğitimci hem de öğrencileri üniversite sı- navına hazırjayan bır kurumun yöneticisı olan Selahattin Özakın, yabancı dil sınavı ile üni- versitelerin dil bölümlerine öğrencı yerleşti- rilmesınde çarpıklık olduğunu söylüyor. özakın önce saptama yapıyor: "Dil sınavında öğrencinin önüne üç tür test konulu- yor: Ingilizce, Fransızca, Almanca. Oğrenci bu diller- den birini başvuoı sırasında seçmiş oluyor. Sınav In- gilizce bölümlerine çok iyi Ingilizce bilenleri, Almanca bölümlerine çok iyi Almanca bilenleri, Fransızca bö- lümlerine de çok iyi Fransızca bilenleri seçiyor." özakın soruyor: "Peki, bu durumda, üniversite çok iyi dil bilen öğ- rencilere dört yıl boyunca ne öğretecek?" Sistemi kuranlar, bu soruya akla yatkın bir yanıt ve- rebilir. Ya şu soruya ne yanrt verebilirier "Tıp fakültelerinin çok iyi tıp bilenleri seçme ya da hukuk fakültelerine girişte öğrencilerin hukuk bflgisi- Yabancı ni ölçme olanağı neden yok?" Gelelim, Özakın'ın yabancı dil sınavındaki çarpıklı- ğı sergileyen saptamasına: "Sınavda Ingilizce, Almanca ya da Fransızca bilgi- si ölçülen öğrenciler bu dillerdeki başanlanna bakıla- rak hiç bilmedikleri öteki dillere yerieştiriliyoriar. Yani, "Sen çok iyi Ingilizce biliyorsun Rusça'yı veya Ispan- yolca'yı da becerirsin' deniyor." Italyanca, Yunanca, Çince, Arapça ya da Farsça öğrenecek oğrenciyı Ingilizce'den, Almanca'dan, Fran- sızca'dan sınamak akıl işi mi? Selahattin Özakın, "Dilim varmıyor ama" diyor: "Böylesi bir seçme yöntemi, yabancı dille eğitim ve- ren okullara tanınmış bir ayncalık gibı görünüyor. Çün- kü klasik lise öğrencisinin dil aianında okuyor bile ol- sa dil sınavında belli bir başanyı yakalayabilmesi çok zor. Ingilizce eğitim veren yabancı özel okul veya Ana- dolu lisesı öğrencısi, hiç bilmediği Ispanyolca'yı öğren- me olanağına sahıp olabilıyor. Çünkü çok iyi Ingilizce biliyor. Ama klasik lise öğrencisi Ispanyolca öğrenmek isterse önce çok iyi Ingilizce ya da Fransızca bilmesi gerekiyor. Çarpıklığın adaletsizliğe varan bir başka bo- yutu daha var: Dil tercihi yapanlar, sınava iki avantajla giriyoriar. Birincisi, yalnız dil tercihi yapacaklarsa üç sa- at boyunca rahat rahat sözel sorulanyla uğraşabiliyor- lar. Ikincisi, dil tercihinin yanı sıra sayısal da yanıtlaya- rak tercihlerine başka bölümleri de katabılıyorlar." Ingilizce öğretmeni Özakın, 35 yıl önce eğitim ens- titülerinin, üniversite sınavında belli bir başarıya ula- şan öğrencileri, Türkçe kompozisyon sınavından ge- çirip daha sonra mülakatta anadilini kullanma yetene- ğine bakarak yabancı dil eğitimi için seçme yaptığını anımsatıyor... 35 yılda epey gerilemişiz... Dilimize ya- bancılaşacak kadar! SESSİZ SEDASIZ (!) NURÎKURTCEBE Yüksek Yerilim Hatto Erdinç UTKU Alman usulü herkes kendı hesabını öder; Türk usulü herkes kendı hesabını sorar. Havalandırmaya giderken soyulmak! Ankara'daki dostumuz Vefl Yıl- dınm, arşivini karıştınrken buldu- ğu 1989 yılındaki Ikibine Doğru dergisinden bir alıntı göndermiş... Düsseldorf'ta PKK davasında yar- gılanan bir tutuklu konuşuyor ve Tür- kiye'de de cezaevlerinde yattığını anlatıp, "Fiziki şiddet var" diyor. PKK'li daha sonra, Almanya'daki cezaevlerinde yaşadıklanndan söz ediyor: "Almanya'da yoğun tecrit ve psi- kolojik terör uygulanıyor. Insanı dü- şünemez hale getiriyorlar. Havalan- dırmaya götürülürken çırılçıplak so- yarak arıyoıiar, aynı uygulama dö- nüşte de oluyor. Bize bir politika dayatılıyor ve Al- man ajanlığını kabul etmeye zoriuyor- lar. Biz de bunu kabul etmeyince baskı ağırlaşıyor." Veli Yıldırım'ın yorumu: "özgürlük ve demokrasi hatta bağımsız ayrı bir devlet kurma giri- şimlerini Alman delegelerine yaltak- lanarak elde etmeye çalışırken Avru- pa Biriiği iyi ama cezaevi kötü ola- maz! Emperyalistlerin ülkesine sığınıp Türkiye'ye devrim adına saldıracak- sın amaTürkiye'deki cezaevlerini ay- nı emperyalistlerin cehennemi olarak göreceksın... Etnik aynmcılıkta ayrı, cezaevinde ayn Avrupa standardı olabilir mi? Kaldı ki cezaevinin güzeli de olsa öz- gürlük elden gittikten sonra neye ya- rar!" GENİŞ AÇI HİKMET BtLA KftnBunfcr? Merkez sağda bir telaştır, gidiyor. DYP, yenileşme gös- terileri yapıyor. "Yeniyolmani- festosu"nöan falan söz edi- yor. DYP Genel Başkanı, bir yandan ANAP'ı sıkıştırmaya çalışjyotJbır yandan.MHE'ye taarruz ediyor, bir yandan da Süİeyman Demirel'le "dost" görünmeye çaba gösteriyor. "Çatıda Anayol" formülü- nün ciddiye alınması olanak- sızdı, zaten alınmadı. Temeli çökmüş biryapının çatısı na- sıl olursa?.. Belli ki DYP'de morallercid- di şekilde bozuktur ve umut- suzluk parti örgütünü giderek kaplamaktadır. İlk seçimde barajın altına düşme kaygısı, DYP yöneticilerinin bilinçaltı- na çoktan yerieşmiştir. ANAP'ın durumu daha mı pariak? Baraj kâbusunu yaşayan bu partimiz de sıkıntıda görünü- yor. Ikisi arasındaki tek fark, bi- ri iktidarda bin muhalefette. Ama ikisinin farkında olmadı- ğı gerçek şu: Ikisi de yıllardır birbirlerini yiyerek küçüldüler. Çalışanları unuttular, emeği yoksadılar, üretemediler, sade- ce ve sadece tükettiler. Fiotasyon usulü iktidara ge- lip, ekonomik güç odaklannın siyasal sözcülüğünü yaptılar. Şimdi ANAP için yeni bir umut doğdu: Mesut Yılmaz'ın Avrupa Birliği'nden sorumlu Başbakan Yardımcısı sıfatıy- la hükümete girmesi. Yorum- lara bakılırsa Yılmaz, Türki- ye'nin Avrupa yolundaki engel- terini temizleyebilir, Türkiye'yi tam üyeliğe yaklaştırır ve bu yolda bir kahraman olur... Acaba öyle mi olur? Sayın Yılmaz'ın hükümete girmeden önce, ANAP Genel Başkanı sıfatıyla yaptığı açık- lamaJargerçekten "kahraman- lık menkıbeleri" gibiydi. Işte bazılan... Ve sorular: "Avrupa Biriiği üyeliğine gi- den yolda verilecekasılmüca- dele, hiç kimse unutmasın, kendi içimizde bu üyeliği iste- meyenlere karşı verilecek olan mücadeledir." Bunlar kimlerdir? "Bizzat Türkiye'de, ülkemi- zinAvrupa'yla bütünleşmesin- den rahatsız olan çok geniş biryelpaze vardır." Bunlar kimlerdir? "Varlıklannı Türkiye'nin her anlamda içe kapanmasına bağlayanlar, buyaptlariçerisin- de en tehlikeli grubu oluştur- maktadır." Bunlar kimlerdir? Türkiye'de herkes bilmek- ' teofrîd, bfnTerinin Kopenhag ve Maastricht kriterferinın adını bile duyduklan zaman uykula- n kaçıyor. Bu mihrakiar, söz konusu kıiterlerin hayata geç- memesi için her türiüyola baş- vuracaklardır." Bunlar kimlerdir? Yılmaz, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne gidişini engellemek ısteyenJeri gözler önüne ser- melidir ki Avrupa'yla birleş- mek isteyenler, önlerini göre- bilsinler, "mihrak"\ar\a müca- delede Yılmaz'a destek olabil- sinler. Yoksa "Avrupa kahramanı" olmak zoriaşabilir. Yoksa Diyarbakır aktarmalı Avrupa'ya giderken, insan yol- larda kaybolabilir. 50'nci yılında Milliyet Basınımızın büyük gazete- lerinden Milliyet, önceki gün 50'nci kuruluş yıldönümünü kutladı. Dünya basını ölçeğin- de henüz genç bir gazete ol- sa da elli yılı geride bırakmak kolay değil. Milliyet'in Türk basınında her zaman özel bir yeri oldu. Yıllarca ağırtığı ve güvenilirii- ği ile okurun beğenisini ka- zandı. Zaman zaman yalpalasa da temelindeki çizgi devam etti. Çünkü Milliyet'in tutariı okur- lan, o çizginin dışına çıkılma- sına izin vermezlerdi. Çünkü Milliyet'in kaliteli ya- zarian, Milliyet'in saygınlığına gölge düşmesine izin vermez- lerdi. Abdi Ipekçi'nin gölgesi, Mil- liyet'in içinde hep dolaştı. Şim- di de orada olduğuna inanıyo- ruz. Milliyet'i Milliyet yapan değerierden uzaklaştıran her adımda, o adımları atanlann Ipekçi korkusuyla içten içe ür- pereceklerini, titreyeceklerini biliyoruz. Milliyet, "herşeye rağmen" Milliyet'tir. Promosyon kıskacına girse de... Domateslerle, hıyarlarla birlikte verilse de... Mkmetb@ntv.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicak@turk.net ' ^ \ r " SV. .Jı. i TARÎHTE BUGÜN MÎJMTAZARIKAN 19 Temmuz DO&JNUN BOtflSÛL OIS'M 8U6ÜN, ITAL KN SteSSAMI FAUSTtl ZONARO, 7S rAŞtNOA, SAM ÜBMO'M ÖLPÛ. 1B9O'LA8CH, PO6UNUN &UYÜSUNÇ KAP/L f /emneuL'A GSUJİÇ, MDİÇAHIT.A&DÜLHA- uir'iN OEkjsisiYiM 2N ytuAe &UA HAK. ÇALIŞMŞn. KISA £UB£DEAiATURKA MŞAUTIYI 8£NtMSEMİŞ,FeS GjvtP TÇSBIH ÇSKMEYE BAÇLAMfŞTt. RESlML/EKMDE fST»N8UL'u VE ÎN&ANIABINIB/R KV?T- POSTM. ANLAYTŞIYIA AMLATHMYA ÇAltŞ- BAeDA R ii' MULARI TUVALEAKTAfiPI. f311'DE,/7)tL- YAULA&tN mABLUSGARP'A SlRMELB fti Ü2£RIM£ ıSTXM8UUPAN AYRILMJ 2ONAHO, İTALYA'YA DÖMUÛÇTİİ.. ZOHM0 VE S ISTRNBUI 7.ULUSLARARASI K U l T U R İSTAniRlll UNKFI CAZ FESTIUALI Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı günlük Bizim Gazete Ülke sorunlarına ilişkin raporlarıyla, araştırmalarıyla, köşe yazılarıyla, tarafsız haberleriyle sivil toplumların gazetesi. Düzenli okumak için abone olun. Tel: 0.212. 511 08 75 5 -15 TEMMUZ 2000 {{Garanti - İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı 7. Uluslararası İstanbul Caz Festivali'nin gerçekleştirilmesindeki değerli katkıları için Festival Sponsoru Garanti Bankası'na teşekkür eder. fe- FESTİVAL SPONSORU $ Garanti KURUMSAL SPON KOÇBAHK SORLAR V MARMARA V RENAULT Bu ılan Cumhunyet Gazetesı'ntn katlcısryfa yayınfanmtştrr Cumhuriyef PANO DENÎZ KAVUKÇUOGLU BirHaber Gazetelerde, Galatasaray'da (F) tipi cezaev-' lerini protesto ederlerken gözaltına alınan tutuk-( lu yakınlarının fotoğraflannın yayımlandığı gün gözüme çarpmıştı o haber. "Gece hayatının hız- lı çapkınlanndan lolita manken Selin Toktay si- • likon taktırmaya karar vermış"ti. "Yirmibiryaşın- daki manken, seksen beden olan göğüslerini doksanbedeneçıkaracak"t\. Haberde ameliya-' tın nerede, ne zaman, kim tarafından gerçek-, leştirileceği de duyuruluyordu okurlara. Gaze-, te bu haberi "önemli" bulmuştu ki, birinci say- fadan vermiş, haberin üzerine "lolita manken"\n l büyük renkli bir fotoğrafını koymuştu. Kız, gö- renlerin çeşitli anlamlar yükleyebileceği bir yüz ı ifadesiyle bakmıştı fotoğrafçının objektifine. Ha- bere konu olan göğüslerini, fotoğrafçının "Aç!" dediği kadar açmış, öyle poz vermişti. Güzelce' bir kızdı. Göbek deliğine, son zamanlarda hert yanlannı göstere göstere sıranın artık göbekle- rini göstermeye geldiğine inanan "çapkın kızlar" arasında moda olan "hızma"lardan taktırmıştı iki âdet. Haberi okuyup, kızın fotoğrafını görünce gö- • ğüslerini niçin büyütmek istediğini merak edi- yordu insan, ister istemez. Ama bu merakı gi-' derecek yanıt haberin içinde verilmişti aslında.,' öyleya, kız "manken"di. Bırdülgerinçekici, bir, duvarcının malası, bir terzinin makası ya da bir^ boyacının fırçası gibi onun da göğüsleri mesle-;^ ğinde kullandığı, olmazsa olmaz "a/eWer"inden biriydi. Bir zenaatkâr, işini yaparken kullandığı. "alet"ini, "aletler"inı nasıl zaman zaman değiş-, tirme, yenileme, büyütüp küçültme gereksinımi duyuyorsa, "/o//fa manken Selin" de göğüsleri-; ni değiştirmeye, büyütmeye karar vermişti. İn- san, özellikle bu sıcak yaz günlerinde kafasın-^ da ister istemez beliriveren bu tür meraklann böy- le kolay giderilivermesinden mutluluk duyuyor,' rahatlıyordu. Eğer bu tür meraklanmız giderilemese, kafa- mız hep bunlarla dolu olsa, zamanımızı hep bunlara, merakımızı giderecek bu sorulann ya- nıtlannı bulmaya harcayacak olsak ne yapardık o zaman? Belki "gece hayatının çapkın lolitası" • Selin'in göğüsleri kadar önemli olmadıklann- • dan gazetelerin ilk sayfalarında yer verilmeyen, ama yine de merakımızı uyandıran başka şey- ler de vardı hayatımtzda her gün karşılaştığımız... Cezaevinde yatan bir hükümlünün dizine nasıl, neden çivi çakılır; bir hükümlünün kolu nasıl ko- partılırdı buldozerle sözgelimi?.. Gazetemizin diğeryazarian da soruyorlardı bu sorulan sık sık... Onlar da merak edıyorlardı. Adalet Bakanlığı'nın cezaevi inşaatlanna düzenledığı otobüs turları- na katılan arkadaşlarımız bile giderememişler-, di meraklarını... İster koğuş, isterse tek kişilik,' üç kişilik odalar olsun, bunlara ne ad verecek- sek verelim, duvarlan nasıl direnecekti üzerle- rine gelen, dayanan buldozerlere? Buldozer,, ağjr birişniakipesiydi sonuçta; koğuşmuş, oday-" mış, hücreymiş ayırt edemezdi ki... Çivi, eğer ça-' kılacaksa mutlaka, çakılmasına karar verilmiş- se, çakılacağı diz kapağını, koğuşta da, odada da, hücrede de bulurdu... Bulamaz mıydı?.. , Bu meraklarımızı da, "çapkın lolita"ntn gö-' ğüslerine duyduğumuz merakı giderdiğimiz ka-' dar kolay, çabuk giderebilseydık keşke... Hül- 1 ya Avşar'ı, Deniz Akkaya'yı, Hande Ataizi ni merak ediyor muyduk son zamanlarda? Her 1 şey yerli yerine oturunca, kafalarımızdaki soru- lar birer birer çözülünce, merak ettiğimiz, me- rak edeceğimiz hiçbir şey kalmamıştı artık on-' ların hayatları hakkında... Gazetelerin magazin, sayfaları, verdikleri pazar ekleri bu soruların ya- nıtlarıyla doluydu çünku... Gelecek hafta Se-. lin'in meme ameliyatı da yer alacaktı basında mu- hakkak. Poz poz fotoğratlan yayımlanacaktı ye- ni memeleriyle gazetelerde. Onu da merak et- meyecektik artık. Ama çivi çakılan o diz kapa-» ğı... Kopan, koparılan, sonra da sokak köpek- lerinin ağzına düşen o kol... Kimden, kimlerden alacaktık bunların kafamızda oluşturduğu soru-' lann yanıtlarını? Nasıl giderecektik merakımızı? Kim giderecekti? Hayatı magazinleştirmek de' kuşkusuz bir yoldu, rahatlamak için. Ama ken-, disi magazin değildi ki yaşanan her hayatın... Faks:0212-723 84 97 (e-posta: dkavukcuoglu@tuyap.com) > BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ lçı pamuk ya da yün vat- ka ile dolduru- 2 larak dikilmiş, döşemehk ya dagıyımeşya- 4 sı yapımında kullanılan ku- maş. 2/ Açı ölçmeye yara- yan dönme ha- reketlı bır çeşıt cetvel... "Başı- 9 nı taştan taşa vurup gezer avare — — " (Fuzıüi). 3/ Rad- yumunsımgesı... Yoz- gat yakınlannda orta- 3 ya çıkanlmış ünlü bır 4 höyük.4/ "Kuzgun— —"Heykelcımız...Bir sanat yapıtında işlenen konu. 5/ Bir görevde „ geçirilen süre.. Bir so- ru sözü. 6/ Büyük kar- ' deş, ağabey... Uluslararası Basın Enstitüsü'nün simge- si. 7/ Geniş Şarkı, türkü 8/ Tanntanımaz.. Bakla- vaya benzer bır tath 9/ Dereyı geçerken üzenne ba- sıp atlamak ıçın konulan büyük taş YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Fıratlrmağıüzerındebırbaraj 2/ Çalı çırpıdan ya- pılmış kulübe... Uzaklık ışaretı. 3/ Çembenn çevresi- run çapına oranını gösteren sayı.. Düşmanlık. 4/ Yö- netım. 5/ Kök, sap ve yaprak şeklmde farklılaşmamış bir bitkinin^yaşama ve büyüme organı.. Hz. Isa'nın vücudunu ekmek ve kanını şarap olarak sımgeleyen Hı- nstıyan ayını. 6/ Kulakıltıhabı.. Frengıye benzer bır hastalık. II Alçakça . Magnezyum elementının sım- gesı. 8/ Yenıçenlenn kayıtlı oldukJan kutük deften... Hararet 9/ lçerınSılıfkeılçesındeantıkbırkent... Kastamonu'nun bır ılçesı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear