14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
14 TEMMUZ 2000 CUMA CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr 15 zr rock yaparsa Rock dünyasının 'ters' isimlerininparçalanmnyer aldığı 'PunishingKiss' albümüylefarldı bir repertuvarsunacah Ute Lemper'ın bu akşamki konseri sûrprizlerie dolu olacak. CUMHUR CANBAZOGLU 7. Uluslararası Istanbul Caz Festivali'nde son üç gûn ve sıra Ute Lemper'de. Son on yıldır Londra, Paris, Milano, New York, Berlin gibi sanatın başkentlerinde sahne- lenen müzikallerin, kabarelerin aranan oyuncusu Ute Lemper'ı tanıyanlar, dinle- yenler, izleyenleriçin, bu geceki Lütfi Kır- dar konseri sûrprizlerie (özellikle son al- bûmü Punishing Kiss'i dinlememişler için) dolu olacak. Bu noktada festivalle ilgili bir gözlemi- mizi aktaralım; 2000 programının önemli bir bölümü yeni albûmlerinin tanıtımı için turnede olan sanatçılardan oluşuyor. Güç- lü isimler albümlerini tanıttıklanndan re- pertuvarlannda ağırlığı bu yapıtlara veri- yor. Ancak seyirci, yeni albümle ilgili hiç bir bilgi toplamadan, sadece eski parçala- nn yüzü suyu hürmetine gelince, konser- lerde şova tam anlamıyla 'biünçlT bir ka- tılım sağlanamıyor. Şimdi aynı konu Ute Lemper için de ge- çerli; kabare şarkılannın, Fransız şanson- lannm, müzikallerin en güçlü yorumcula- nndan olan genç sanatçı, son albümü Pu- nishingKiss'de kalkıp rock camiasının ters' adamlannın parçalanna yer vermiş. Dola- yısıyla bu gece şanson için gelenleri apay- n bir repertuvar bekliyor... Bir söyleşısinde belirttiği gibi, müzik şirketleriyle hep takışan bu adamlan sürek- li dinleyip beğenıyormuş ama yoğun prog- ramdan fırsat bulup bağlantı kuramamış. Klasik kulvarlan dışında yeni bir şeyler yapmayı düşünürken Flux FestivaH yönet- meni David Sefton devreye gırmiş ve ozan- larla konuşarak Lemper için beste yazma- lannı sağlamış. Lemper önce ozanlardan gelecek beste- lerin ruhunu anlayamamaktan çeldnmiş. Doğrusu da yıllarca Paris'in bohem yaşan- tısıyla Berlin'in soğuk atmosferini yansı- tan parçalarla haşır neşır olduktan sonra sokaktaki adamı anlatan yapıtlara yûzünü dönmek riskli bir seçim. Ancak sonra ka- bare havasının bu yapıtlarda da geçerli ol- duğuna karar vermiş ve zevkle yorumlamış. Ozanlara gelince; isimlerin hepsi çok önemli ve sıradışı. Bu adamlardan beste ala- bilmek her babayiğidin harcı olmadığından Lemper'in karizrnasının nerelere kadar var- dığına iyi bir belge diye de düşünülebilir repertuvar. Tom W5aHs, albûme iki parça (The Part You Throw Away ile Purple Ave- nue) vermiş. Diğer isimler ise Ehis Co*- teDo (Could't Keep That To Yourself, Pu- nishing Kiss, Passıonate Fight) Nick Cave (Little Water Song), The Divine Comedy (The Case Continues, Split, You Were Me- ant For Me), PhiBp Glass (Bent fılmi için yazdığı Streets Of Berlin), Scott VValker (Lullaby). Aynca ölûmûnûn 50. yılmda Kurt WeüTı anmak için, onun Üç Kuruş- luk Opera'da kullanılan Tango Ballad Oflm- mortai Earning'ini modern bir düzenle- meyle Tango Ballad adını vererek albüme koymuş. Işte bunlann hepsini, tekerteker yorum- layacak bu akşam Ute Lemper. Batı basınına yaptığı açıklamalara göre bu projenin devamı için çahşmalara başla- mış bile. llcinci albûm için kimlerle işbir- liği yapmak istediğıni sormuşlar; Björk, Joni MitchelL Tracy Chapman ve Sting'ın isimlerini telafruz etmiş. Konserde Lemper'la çalacak müzisyen- ler: Bruno Fontaine (müzik yönetmeni, pi- yano ve tuşlu çalgılar), Dan Cooper (bass ve flüt), Ben Sher(gitar), Rob Thomas (ke- man), Todd Turkisher. 'Meydan okuyanKfiJrûr Servisi - 'Punishing Kiss' projesiyle farklı biryönünü izleyıcılerle paylaşan Ute Lem- per, bu albümü yapmanın 'meydan okuyan eğ- lenceti bir koşu' olduğunu belirtıyor. Şarkıcılık kariyerinde hep kendi kuşağına yakın çağdaş şarkı sözü yazarlanyla çahşmak ıstediğini vur- guluyor. Lemper, albümle ilgili görüşlerini şöy- le anlatıyor: • Az sayıda, marjinal ortaklıklar gerçekleşti- ren bir şarkıcıyım, ama ço- _ _ „ „ _ _ şıdığun repertuvanm oldu. Kabare ve Weimar Cumhu- riyeti'nin tiyatro dünyası, Fransız şansonlan, diğer mü- zikal çahşmalanmda, bu par- çalan yorumlayışımda kendi- mi daima çok çağdaş, ger- çekçi hissettim. • Bu albümde Ervfc Cos- teBo, Nkk Cave, The Divine Comedy, Philip Giass, Tom Waits ve Scott VValker tara- findan yazılmış şarkılar, çağ- daş kabare şarkılan gibi teat- ral ve tutku yüklü. Hem Lond- ra South Bank'teki çağdaş kül- türbaş yönetmeni hem de Flux Festivali ve Meltdown'ın yö- netmeni David Sefton, tüm bu sanatçılann bana şarkı göndermelerini sağladı. Bu projenin gerçek- leşmesinde onun büyük payı var. The Divine Co- medy, özellikle Jony Talbot, iki Tom Waits şar- kısı ve Scott VValker dışında, yaratıcı bir bakışla şarkılann çoğunu benımle aranje etti. • The Divine Comedy'nin tüm müzisyenleri fikir ürettiler ve onlara Londra Tovvnhouse Stüd- yosu'ndaki itinalı çalışmalan için teşekkür borç- luyum. Sesi nefesleri kesen, tüylerimi diken di- ken eden Neü Hannon'la düet yapmak büyük ke- yifti. Hannon aynı zamanda üç Divine Comedy şarkısını Joby üe birlikte yazdı. • Elvis Costello'nun kendi söylediğinde özel ve teatral biçimde aktardığı şarkılanm dikkatle aranje etmek gerekti. Bir Costello hayranı ola- rak şarkılanm kendi dünyamda severek yansıt- tun. Besteleri ve şiirleri sofıstike ve karmaşık. Fransız entelektüelleri ve 60'h yıllann şairleri jfVickCave'in'Little ; gibi uzlaşmaz, tutkulu ve duygusal sözler yazı- yor. Tarzı satınst ve yanıltan betimleyici Step- hen Sondheim gibi. Umanm bu çalışma, onun- la gerçekleştireceğimiz bir ortaklığın başlangı- cı olur. • Nick Cave'in 'LhöeWater Song'u albümün en nadide parçası. Şarkıyı piyano eşliğinde söy- lediği demosunu ilk dinlediğimde kelimenin tam anlamıyla çok etkilendım. Gerçeküstü me- tın, şarkıyı tam bir sanat Yeni albümünü çağdaş kabare şarkıları gibi teatral ve tutkuyüklü olarak değerlendiriyor birkoşu'ma, Weill'ın orijinal kompozısyonunu bozma- nın aksıne vurguluyor. • Philip Glass'a, Streets of Berlin'deki katkı- sı için minnettanm, aynca da şaşkınım. Aslın- da bu şarkıyı 'Bent' fılmi için yazmıştı, Martin Sherman'ın oyunundan adapte etti. Mick Jag- ger travestimsi bir biçimde köhne bir kaba- rede söyler bu şarkıyı. Şarkıyı, kabare şar- kısından çok, korkutucu, şiddet çığlık- lanyla dolu, bugünün Berlin yeralü dünyasını yansıtan bir biçimde ele aldıkT ' - • Jon Jacobs dokuz şarkı ürettı. Andy Scade ile müzıkal parçala- nn fırtınalı sulanndan sağ salim çıkmamıza yardımcı oldu. • ScottWdker'ınparçaa epik bir iş. Varoluş tünelinin karan- lıklannı ifade etmek için çok farklı bir dil kullanıyor. Ham- let'teki Oferya gibi zihnin de- lirtici labirentlerini, Scope J'yi söylerken vermeye çalıştım. Scott, talimatlannda çok net- ti. Gözlerinin ve kulaklannın yüzde yüz karanlığa, sessiz- liğe büründüğünü ve yalnız- ca korkulannın ve zihnin se- sini hayal et! Işte orada Scott'ın müziği başlıyor. Kompozisyonları müziğin sınırlannı zorluyor. • Tom Waits hayranıyım. Öyküleri marjinal kahra- manlar, kaybedenler ama ya- şamaya devam edenler, yal- nızlar ve serseriler hakkında. Şarkılan bana Fassbinder, Wim NVenders ve François Truffaut filmlerini; Serge Ga- insborough, VVeıll ve Brecht şarkılanm anımsatıyor. Onun evrenine kendi- mi yakm hissediyo- rum. Hal WîDner'ın prodüktörlüğünü yaptığı bu iki şarkı- yı yapmakla bir düşüm gerçekleşmiş oldu. Water Song'u albümün en nadide parçası. Bir Elvis Costello hayranı olarak şarkılannı dünyamda severek yansıttım. ] Tom Waits'in evrenine | kendimi yakın f hissediyonım. i Philip Glass'a | minnettanm. I melodilerle bezeliydi. Şarkı 'su aranda' söy- lendi. Sevgihsi tara- findan boğulan kadın, onun öfkesini ve ken- di yaşamını huzur için- de seyreder. Böyle uç bir öyküyü banndırdı- ğı için bu parçayı söy- lemeyi daria da sevdim. Her nota ve her sözcük hiçliğe uzanan binlerce metre derinliği içeriyor. Onun gibi kimse yok, Nick'in 'kötü tohumla- nnı' seviyorum. • The Tango Ballad ya da Üç Kuruşluk Opera'dan ölümsüz Kazançlar Baladı, albümdeki tek Kurt WeiD şarkısı. 2000, doğumunun yü- züncü, ölümünün 50. yıldönümü. Bu neden- le Neil Hannon'la düete, gerçekten fantastik bir Macheat'e albümde yer veriyorum. Çok istememe rağmen Weill'ı hiç çağdaş bir aranje ile kay- detmedim. Niha- yet, Brecht'in sözle- rini bugünün merakh, ürkütücü sound'undan geçirerek yorumlayabilece- ğim. Şarkı yoğunluğu ve teklifi bir araya getiriyor. Cehennemsi sert davul ezgileri Jenny ve Macheath'in dünya- sını farklı bir biçimde ortaya çıkaracak. Pop ve tiyatronun aynı potada eridiği bu çalış- Hafta içinde yeni bir fiimin çekimierine başiayacatctı | Will Smith yeni filminde Muhammed Ali'yi canlandıracak Depardieu kalp ameliyatı oldu . Kültûr Servisi-Fransız aktörGerard De- pardieu, göğsündeki agnlar nedeniyle git- tiği Pans Hastanesi'nde by-pass ameliyatı geçirdi. Ameliyatı yapan doktorGilks Drey- fiıs, elli bir yaşındaki Depardieu'nün sağ- lığının iyi olduğunu belırtti. Pazartesi gü- nü gerçekleştirilen açık kalp ameliyatı altı saat sürdü. 'Kalp krizi söz konusu olmadı- ğı için, acil bir ameliyat değildL ancak daha sonra çıkabilecek konıplikasyorüarı önle- meyiamacladık' thyen Dreyfijsrsanatçınm beş gün içinde taburcu edilebileceğini söy- ledi. 'Vidocq' fılminin çekimlerini yeni bı- tiren Depardieu, hafta içinde yeni bir filmın çekimlenne başlayacaktı. Birçok filmde başrol alan oyuncu, 1990'da 'Cyrano de Bergerac'la 'Cannes Film Fev tivaüEnlyiFUmÖdülü'nü, 1991'deise'Ye- şil Kart'la 'Aran Kûre En iyi Aktör Ödû- İû'nü ahnıştı. Fransız sinemasının en yoğun çalışan isimlerinden olan Depardieu, büyük bütçeli televizyon projeleriyle de adından sıkça söz ettiriyor. 6 Bîr boksör kadar güzel değflsin' Kültür Senisi - Hem filmleri hem de albümlen ile büyük başanlara im- za atan WiD Smith, belki de haya- tındaki en zor rollerden birine ha- zırlaruyor. Çünkü genç oyuncu son filmınde boksör MuhammedAli'yi canlandıracak. Her ne kadar Columbia şirketı kendısine 20 mılyon dolar ve gişe hasüatından elde edilecek gelirin ve- rilmesi teklifini sunmuş olsa da Smith, bu rolü tam sekiz kere red- detmiş. "Her şeyden önce bu fikir- den hoşlanıp hoşlanmadığıma ka- rar verememiştim. Bir de yıllaıthr film ve albüm arasında koşuştur- maktan arük yoruhnuş ve tam bu ara biraz dinlemek istiyordum. Bu biraz da kader gibi bir şey. Hangi rolün beni en çok zorlayacağını dü- şündüğümde aklıma her zaman Muhammed Ah' geürdi." Smith'i asıl kandıran ise aslında MuhammedAli olmuş: "Birgûnte- lefonum çaldı, karşımda Muham- med Ali'yi buldum. Eşi Lonnie ile HrEkte kendi hayabnı oynamamı özel olarak benden rica etti. Arük ne diyebilirdim? Hemen ajansımı aradım." 'AB' adını taşıyacak filmin yönet- menliğini ise 'Köstebek' fihnini yapan Michael Mann üstleniyor. "Köstebek'de Russel Cnnve'u 45 kilo ahnaya ikna eden Mann ger- çek bir mükemmeliyetçi. Bu yüz- den Smith'ten de Cassius Clay'in gençlik günleri andıracak bir vücut içine girmesini ıstemiş. Smith şim- diden Ali 'nin eski antrenörü Ange- k> Dundee ile çahşmaya başlamış. Smith başta Ali olmak üzere, ai- lesi, kızı, yakın dostlan ve hatta hayranlanyla bile konuşuyor. Smith Ali'yi derinden tanıdıkça ne kadar farklı bir kişiliği olduğunu fark et- miş: "Asimda çokutangaçve kmlgan bir yapta var. Ama çok neşeü ve esprili. Bana kendisini oynamanı için yeteri kadar çekkn ohnadığımı söylü\x)r ve' Sen bir boksör olacak kadar güzel değilsin' diyor. Sonra bana kahkahalarla saı-üryor" Peki Smith bu kadar zor bir ro- lün sonucunda eleştirmenlerin 'aa oklanndan' hiç korkmuyor mu? "Beni sadece AB'ninsöyledikleriil- gilendirir. Eğer onuniçin her şey iyi girrjyse, bu beni tatmin eder. Ken- dimden eminim. Sûrekli maçbrı- m,televizyonlarda yapağı söyleşile- ri izüyorum. Herhalde film bitince VVill Smith'ten çokAli gibi hissede- ceğun.'' KEDİ GOZU VECDt SAİAR Müziğin Işıkla Buluştuğu Anlar Stcağın dayanılmaz boyutlara uiaştığı şu günlerde, Istanbullular akşamlan Lütfü Kırdar Kongre ve Sara- yı'ndaya da Cemil Topuzlu AçıkhavaTıyatrosu'nda ne- fes alma olanağı buluyor. Ne yazık ki, 7. Uluslararası Istanbul Caz Festivali de geride kalacak yann akşam- ki konserlerle. Bu yıl Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın düzenlediğı festıvaller, gerçek bırşölen nitelığınde ıdi. Tiyatro Festivali'nin hemen ardından başlayan Ulus- lararası Istanbul Müzik Festivali'ni Caz Festivali ızle- di. 3. yıtına gençyönetmen Ahmet Erenti'yle gırenMiK" zik Festivali, farklı müzik türlennı dengeli bir biçimde kapsayan programı ile son yıllann en iyi festivallerin- den biri idi. The.King's Consort'dan Kronos Dört- lûsü ve Burhai Öcala, Piano Circus'dan Kiri Te Ka- navva'ya uzanan programın benım için en heyecan verici anları Michael Nyman ve Philip Glass konser- leri idı hiç kuşkusuz. Bu başanda Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın Ge- nel Müdüru Melih Fereli'nin de büyük rolü var. Bıryan- dan Vakfın genel polıtıkasıyla ilgilenır, idarı ve mali so- runlarla boğuşurken, festivailerin yönetmenleri ile son derece uyumlu bir çalışma gerçekleştırıyor. Derin mü- zik kültürü ile, zengin yöneticilik deneyiminin bileşke- sinden gerçek bir sanat yöneticisi profilı ortaya koyan Fereli'yi ve Vakıf Başkanı Şakir Eczactbaşı nı ne ka- dar kutlasak az. özellikle, festivalleri genç yönetmen- lere emanet ettıkleri için. Caz Festivali'nin başından bu yana yönetmenliğini yapan Görgün Taner, kendisi ile yanşan bir yönetmen. Caz Festivali'nin her yıl biraz daha yükselen profilı ve Avrupa Caz Festivalleri Birliği Başkanlığı'na seçilme- si bunun en güzel kanrtı. Bu yıl, Buena Vista Social Club'un coşkulu konseri ile başlayan festıvalde kedi kulunuzu en çok mutlu eden üç konserden söz etmek istiyorum. Oncelikle, Ryuichi Sakamoto...Yaşayan en önem- li bestecılerden bırı olan- en azından benım için böy- le- Sakamoto, inanılmaz güzellikte bir dinletı sundu Lütfü Kırdar salonundaki az sayıda dınleyıcıye (bazen bizim izleyicıleri anlamakta güçlük çekiyorum) müt- hiş keyifli anlar yaşattı. Müziğin ışıkia buluştuğu anlar diyetanımlayabılirim bunu. Çünkü, Sakamoto yalnız- ca büyük bir besteci ve icracı değil, aynı zamanda bü- yük birtasanmcı. Sahnede kullandığı ışık düzeni, gör- düğüm en yaratıcı ışık çalışmalanndan biriydi. Hem de, son derece az elemanla ve hiç renk kullanmadan ya- pılan birtasanm. Sakamoto, tıpkı film müziklerinde yap- tığı gibi, sahne üzennde de inanılmaz bir dramatik - - - nlim yaratmayı başanyor. Işık, bir yardımcı oge oımaK- tan çıkıyor, baş rollerden birini üstleniyor. Sakamc- to'nun parçalannı dinlerken, müzikte evrensellik- ulu- sallık teması üzerinde düşünmek zorunda kalıyorsu- nuz. Bir keman, bir çello ve bir vokalistle (Moğol sa- natçı Sharyn Cimedtseye'nin inanılmaz sesini 'kul- lanmak' yerine, bu sesi tüm yalınlığı ile sergilemeyi se- çiyor Sakamoto) çıktığı yolculukta bizleri arkasından nefes nefese sürüklüyor. Japonya gibi son derece zengin bir ulusal kültüre sahip bir ülkeden gelen sanatçının yaptığı müziğe 'ulusal' yaftasını yapıştınp, bir çekmeceye koymak mümkün değil. Ama, Japon kültürünün bu müzik üs- tündekı etkisıni deyadsıyamazsınız. Bana kalırsa, Sa- kamoto'nun müziği, tüm ınsanlığın müzik kültürünün mirasçısı olarak kabul edılebılır ancak. Ve tüm büyük sanatçılar gibi, klışelerle tanımlanmaya gelmez... Festıval'de ilk kez izlediğımız Andreas Vollenwe- ider'ın, farklı tadları buluşturan, 'Cosmopoly Pro- y'ecrinin, kuşkusuz yaratıcılık açısından Sakamoto ile baş etmesi mümkün değildi; VoHenvveider, Djivan Gasparyan ve Burhan Oçal gibi yerel değerleri çok iyi değerlendiren bir sentez arayışı içinde. Özal'ın uluslararası boyutataşıdığı darbukası ve Gasparyan'ın Ermeni müziğinin zengin renklerini ve duyariığını ser- gileyen düdük'ünden ustaca yarartanan Vollenwe- ider'ın çalışması, etnik müzikten evrensel caza ulaş- manın pekâlâ mümkün olduğunu kanıtlayan, farklı kül- türel öğelerin yan yana gelmesi ile oluşan bir mozaik- ti. Fazıl Say - Kudsi Erguner ikilisinin bir kontrbas ye bir de perküsyon desteğı ile oluşturduklan dörtlünün verdiği konser, Festivalın bir başkatepe noktastnı oluş- turuyordu. Birbirine böylesine uzak iki enstrümanı, pi- yano ve ney'i neşeli birdialog içinde buluşturmayı ba- şarmıştı iki sanatçı. Yaptıklan müzik, ulusallıktan ev- rensele ulaşan yolu aydınlatıyor hiç kuşkusuz. Fazıl'ı, satt dahi bir yorumcu olarak selamlamanın yetersizli- ğini bir kez daha kanıtjryor bu konser. Onun giderek öneçıkan yanının besteciliği olduğunu düşünüyorum. Müziğimizi evrensel bir platforma taşıyan sanatçı- lann başansınatanık olmak kedileri nasıl mutlu ediyor anlatamam. Kendi gözlerinizle görmek istiyorsanız, bu gece Açıkhava'da buluşalım. Yıldız Ibrahimova, Okay Temiz ve Burhan öçal'la birlikte.... Richard Rogerş'a Pnemium fenperiale ödülü venMI • LONDRA (AFP) - tngiliz mimar Richard Rogers, sanatın Nobel'i olarak anılan 'Premium Impenale Ödülü'nü alan beş kişiden biri oldu. 60 yaşındaki Rogers bugüne değin, Paris'teki Pompidou, Londra'daki Millenium Dome gibi önemli modernist yapılann miman olarak bilınıyor. Doksan bin poundluk (144 bin dolar) ödül, Rogers'ın yanı sıra resimde Ellsworth Kelly, fihn ve sahne müziği alanında Stephan Sonheim'a verildi. BUGÜN • DARPHANE-f AMİRANE'de 'Yaz Etkinlikleri' çerçevesinde saat 11.00 ve 13.00'te Ekrem Akurgal'ın biyografi dizisi, saat 17.00'de ise Moe Joe'nun Blues konseri izlenebilir/5/5 50 82) İS1MIBUL CAZ FESTtVAÜ-NDE BUGÜN • CEMİL TOPUZLU AÇIKHAVA , TtYATROSU'nda saat 21 OO'de Yüdız İbrahimova, Okaj Temiz ve İvt) Papasov , Burhan ÖçaTs --^_ Medhroni/ks konseri izlenebilir.(295 31 33) • LirTFİ KIRDAR KONGRE VE SERGİ SARAYI'nda saat 19.00'da UteLemper'iın 'Punishing Kiss' adlı konsen gerçekleşecek. (293 31 33) • ROXY'de saat 23.00'te Tim Hagans'ın 'Animation/ Imagination' konseri izlenebilir. (293 31 33) • BABYLON'da saat 23.00'te LTJ Bukem ın 'Progression Sessions' konseri gerçekleşecek. (292 73 68)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear