25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
21 HAZİRAN 2000 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Otoriteler kiime diiştii Ulusal Fırtbol Takımımız, Avrupa Futbol Şampiyonası'ndaki son maçında Belçika'yı yenerek ilk kez çeyrek finale yükseldi. Futbol otorrtelerinin çoğu tarafından, Itatya karşısındaki ilk maçını yftirdiği için yerden yere vurulan, ikinci maçında Isveç'le berabere kaldığı için hakkında söylenmedik söz bırakılmayan Ulusal Takımlar Teknik Direktörü Mustafa Denizli ve futbolcular, Belçika yengisi üzerine aynı otoritelerce bu kez kahraman yapıldı. Bu nasıl bir iştir ki, otoriteler anında çark etmenin yolunu bulmakta hiç zorlanmadı. Kendi başansızlıklannı örtmeyi de çok iyi bilen aynı otoriteler şimdi Mustafa Denizli'yi ve oyuncularını zorlayıp şampiyonluk istiyorlar. Ki Türkrye final oynayamazsa Denizli'ye yeniden vurmanın keyfini yaşayacaklar! Şampiyon oluruz ya da olmayız; Avrupa'da söz sahibiyiz. Fakat ne yazık ki futbol otoritelerimiz Avrupa'da kûme düştü! Bektronik posta: som©posta.cumhuriyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Gûvercin kurdu yiyemezmiş... "Fakat kurt. güvercini de anvı da bir aüzel ham vapabilir!" ransa'nın Istanbul'daki başkonsolosluğu- na bağlı olarak çalışan Fransız Anadolu Araştıımaları Enstitüsü, geçenlerde bilim- sel bir toplantı düzenliyor... Tarihçi Paul Dumont'un başkanlığındaki enstitünün Istanbul'da- ki merkezinde düzenlenen ve iki gün süren toplan- tının konusu: Balkan Toplumlarının Kimlik Sorunla- n ve Osmanlı Mirası. Toplantıya yerli-yabancı araştırmacılar, akademis- yenler katılıyor. Avrupa'dan, Balkanlar'dan gelenler oluyor. Toplantıda, Fransız Sosyal Bilimler Araştır- ma Merkezi'nden Nathalie Clayer, uzmanlık alanı- na giren Arnavutluk üzerine bilgi veriyor ve herhan- gi bir yorum yapmadan varolan durumu anlatıyor. Nathalie Clayer'in anlattığına göre, Arnavutluk'ta bir dönem Devlet Başkanı Enver Hoca'yı destek- leyen, sonra muhalefete geçen ve ardından ülke dı- şına kaçan yazar Ismail Kadare'nin çevresinde top- lanan bir grup Arnavut aydın, bir süredir Arnavutla- Arnavutluk nn "dini kimlik"lerini tartışıyor. Doğum, Ölü Ordunun Generalleri gibi kitaplan Türkçeye de çevrilen yazar Ismail Kadare'nin orta- ya attığı görüşe göre, geçmişte Osmanlılar Arnavut- luk'u işgal etti ve zor kullanarak Arnavutlan Müslü- man yaptı. Osmanlılar'ın yaptığı meşru değildir ve Arnavut- larlslamiyet'ten önceki köklerine, Hıristiyanlığa dön- melidir. Amavutlar Hıristiyan olmalıdır çünkü Hristi- yanlık, Arnavutluk'un Avrupa Birliği'ne girişini hız- landıracaktır. Halen nüfusunun yüzde 6O'ı Müslüman ve yüzde 40'ı Hristiyan olan; Hıristiyanların yüzde 30'unun Ortodoks, yüzde 10'unun Katolik olduğu Arnavut- luk'ta bir grup aydın tarafından ortaya atılan ve araş- tımnacılar tarafından uluslararası toplantılara da ta- şınmaya değer görülen bu görüş, Istanbul'daki top- lantıda yabancı akademisyenlerce "düşünce özgür- lüğü" doğrultusunda çok olağan karşılanıyor. Yabancılar, Galatasaray Üniversitesi'nden Cüneyt Akalın'ın "Din değiştirme görüşü, yoksul Arnavut- luk için kan demektir" yorumuna anlam bile vere- miyortar. Cüneyt Akalın konuyu biraz daha açmaya çalışıyor Türkiye'den bir dini cemaatin tehlikeli oyun- lar oynadığını, dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Arnavutluk'ta da okullar açarak Islam misyoner- liği yaptığını, şimdi bu yanlışa Hıristiyanlık yaralan- nın kaşınmasının eklendiğini anlatıyor. Akalın'ın karşı çıkışını, düşünce özgüriüğüne say- gı geregi, yine anlamıyorlar... Akalın bu kez toplantıdaki Fransızlara soruyor: "Fransa'da da Katoliklik zorla kabul ettirildi; niye aslınıza dönmeyi düşünmüyorsunuz!" Belki anlıyorlar, ama anlamazdan geliyorlar! SESSİZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE Yüksek Yerilim Hattı Erdinç UTKU Bana bir futbol topu verin, dünyayı yerinden oynatayım! İstemihan Talay'ın kılavuzları Istanbul Röleve ve Anıtlar Müdür- lüğü'nde tek başına elektronik mü- hendisi olarak görev yapan Irfan Ku- ruüzüm, aynı zamanda Kültür-Sen Şube Başkanı olduğu için Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürü Alpay Pasin- li'nin hışmına uğrayıp geçici görevle Kayseri'ye gönderilmişti... Kültür Bakanı İstemihan Talay'a alelacele imzalatılan il dışında görev- lendirme yazısında Irfan Kuruüzüm'e yolluk ve harcırah verilmemesi öngö- rülmüş ve görev süresi de belirtilme- mişti. Talay'a yeni bir yazı imzalatıp, har- cırah ve yolluk verilmesini ve sürenin üç ay olmasını uygun görmüşler... İstemihan Talay, yanındaki "kıla- vuz"lara bir kez daha bakmalı; sürek- li yanlış yaptırıyorlar! Bu arada, Kuruüzüm mah- kemeden yürütmeyi durdurma kararı alıp Istanbul'daki görevine ge- ri döndü... Talay'ın "kılavuz"lan mahkemeye verdikleri savunmada, Kayseri'de ve Kayseri'ye bağlı Kırşehir, Nevşehir, Sıvas, Yozgat, Tokat, Niğde, Malat- ya'da bakanlığın "etektronikçi"si olma- dığı için Kuruüzüm'ün Kayseri'ye gön- derildiğini söylüyor. Şu işe bakın ki, "kılavuz"lar Istan- bul gibi dünyanın önde gelen bir kül- tür merkezinde Kültür Bakanlığı'nın bir tek "elektronikçi"sinin bulunmadı- ğının ve Istanbul'daki tek elektronik mühendisinin Irfan Kuruüzüm olduğu- nun bile farkında değil! GORUŞ KANİ EKŞtOĞLV Avukal, Editör RaifErtem Altmışlı yılların gençlik sim- gesiydi, Raif Ertem. Coşku- sunu dışa vunmayan, tıpkı ya- zılarında kullandığı kısacık tümceler gibi. Korunu dıştan belli etmeyen biryanardağ gi- bi. Hiç boşa konuşmazdı, uzun uzurv söytev yanltst da değil- di. Konuşmadan önce iyice dinlerdi. özenli ve dikkatli. Ye- mekli toplantılardaki tavn ise hiçbir zaman dostlannca unu- tulmayacak. Konuşma sırası- nı sabıria beklerdi. Sırası gel- diğinde de hiç ödün vermez, özellikle sözünün kesilmesine dayanamazdı. "Ben sizi din- ledim. Siz de beni dinleyin. Bu alışkanlık yüzünden hiçbir zaman birbirimizıanlayamıyo- ruz. Birsonuca varamıyoruz" derdi. Raif Ertem üretken, eskile- rin deyimiyle "velût" bir dost- tu. Sürekli çalışır, üretir, ya- zardı. Tümce kurmakta ade- ta bir çığır açmıştı. Tek sözcük- lü tümceleri bile doyumlu ve etkindi. Doğa dostuydu Raif Ertem. Avcılık tutkusunun kökenin- de bu dostluk yatardı. Onun için önemli olan avlanmak de- ğikji; avlanmak doğa ile bütün- leşmenin, doğaya ulaşmanın aracıydı. Teknolojinin doğayı hırpa- ladığına inanırdı. "Teneke Uy- gariığı"bu inancın esinlediği bir kavram olarak ortaya çık- tı. Yıllar önce, Cumhuriyet'te yayımlanan yazılanndan özen- le bir derleme yapıp getirdi bana. Onlan kitaplaştırmak is- tiyordu. Kitabın adı "GöçEde- cek YerKalmadı" olsun dedi. Kapağını Sait Maden'e yap- tırdı. Duraksıyordu. Sait Ma- den'in kapağında değişiklik olmazdı! Usta Sait Maden, Raif'in yazdannı okuyup ciz- di. Siyah bir zemin üzerinde beyaz bir gûvercin silueti. Her şey tamamdı artık. Hemen dizdirip yayımladım (Uygarlık Yayınları). Sanırım ikinci ya- pıtıydı Raif'in. Böylece Raif'e bunca dostluğun yanında bir de editörü oldum. Ikimiz de bu sonuçtan mutlu olmuştuk. Yine yıllar öncesinde bir dö- nem birlikte Istanbul Barosu dergisinin editörlüğünü yap- tık. O dönem Baro dergisi kla- sik çizgisinden uzaklaşıp da- ha dinamik ve dirilik kazanmış- tı. Ne yazık ki bizden sonra yine bilinen klasik kılığına gir- di. Raif Ertem çok yönlülükten hiç uzaklaşmadı. Avukatlığın yanı sıra edebiyata da yönel- di. Raif'in yazılan ve yapıtları bence yepyeni bir biçemdi. Kimseye öykünmedi. Onun "ftasge/e"si av dünyasının dı- şına taştı. Herkese benimset- ti bu güzel sözcüğü. Bu söz- cükle özdeşleşti adeta Raif Ertem. Şimdi o göçmen kuşlardan biri artık. Uzaklara uçtu gitti. Bir daha geri döner mi bil- mem! Bir daha buluşup söy- leşir miyiz, bilmem. Bildiğim tek şey: Rasgele Raif Ertem! KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turk.net ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACI HARBİ SEMİH POROY semihporoy(a yahoo.com İLAN T.C. ANKARA 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1999/309 Davacı Necmettin Eıbakan vekili tarafından davalı Mikail llçin, Aydın Doğan, Eren Güvener ve Ersan Atar aleyhine açılan tazminat davası ile davacı vekili Milliyet gazetesinin 13.2.1999 sayısında mü- vekkiline yönelik ağır isnatlarda bulunmak suretiyle, kendisinin ki- şilik haklaruıa zarar verdiği için 5.000.000.000 TL manevi tazmina- ta hükmedilerek davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline ve hükmün ilamına karar verilmesini istemiş, davalı Mikail llçın tüm aramalara rağmen adresi meçhul bulunduğundan mahkemece dava dilekçesi ve dunışma gününün ilanen tebliğine karar verildiğinden dava dilekçesi ve duruşma gûnü 29.6.2000 saat 9.25'te duruşmada bızzat bulunması veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi, duruş,- maya gelmediği takdirde HUMK'nin 213.509.510 maddesi uyannca yargılamaya yokluklannda devam edilıp karar venleceğı hususu ılan olunur. 11.05.2000 Basın: 33784 TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 21 Haziran -^~IT KARŞIYAKA3. MAHKEMESl HÂKİMLİĞİ'NDEN 2000/100 esas Davacı Mehmet Bilen vekili tarafından davalılar Meryem Bilen. Abdullah Yağhdere ve Karşıyaka Belediyesi aleyhine açılan mahke- memizin 2000/100 esas sayılı dosyasında Karşıyaka Turan mahalle- si 36820 ada, 5 parsel sayılı taşınmazın maliklerinden Abdullah Yağ- lıdere'ye tebligat yapılamadığmdan adı geçenin mahkememizde 19.7.2000 günü saat 11.00'de hazır bulunması, aksi takdirde yoklu- ğunda taşınmazın aynen taksimine veya satılarak ortaklığnıın gide- rilmesıne karar verileceği ilanen tebliğ olunur. 30.5.2000 Basın: 34085 NİJBR TEK B/R NEHİRMİ$L 173S7B 8U6ÜM,İStCOÇYALt KÂÇİF MUN6O PAtlK, APGİKA'NIN EN 8ÜYÜK MEHİBLERİNOEN NİJEg'_ İN KEŞ&NE GİKİÇMİŞTİ- ZAMAUIN SlMIRLI BiLGİL-ERlj AYA/t YEGDEKİ Bi&KAÇ 8ÜYİİK NEHİ&LE İL6İLİYOİ. UEPSİfJİN AYMl NEHİIZ- PEM SÖZ- BTTİSl Bil-İMM/YOe&a- IŞT&, MuN- &O PARK, "AFSICAN ASSOCIAnoN'ADU KCJ- RUU/ÇUN DeSTEĞİYLE GERÇEKL£e( OB.TAYA ÇJKAHMAK ÜZO2E KABA titrAYA 6SLM/ÇT/'. UZUM YOLCULUKLAB- VE r£HLiıc£Li sdzürEN- LEHDEN SONRA İMGİLTSfZE'YE DoMEM 6SNÇ KAÇlF, YAZDIĞI KJT74PT* 8AÇ/MPAAJ GEÇEMLE- IZİ AMlATTIA/Çn. itdMCİ NİJER GEZiSt' (jfBOÇ) İSE BUSSA 'M BO6ULMASIYLA ' BİGA tCRA HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1999/37 Esas Davacı Biga Belediye Başkanlığı vekili Av. M. Ali Başeğmez tarafından davalı Vehbı Çetin aleyhine açılan tahliye davasmın yapılan yargılaması su^sında verilen ara karar gereğince; Davalı-borçlu mülkıyeti Biga Belediye Başkanlığı'na ait Biga, Istiklal Mah. tnönû Cad. No: 11 'deki Biga Ticaret Merkezi ve Beledi- ye hizmet binasında bulunan 216 no'lu bağımsız bölüm işyerinde kiracı olarak bulunduğu davalının Nisan, Aralık 1998 aylan dahil ara- sı kira bedellerini ödemediği borçlu davalı hakkında Biga lcra Müdürlüğü'nün 1998/2894 esas sayılı dosya ile takip yapıldığı, borçlu- nun adresini terk etmesi nedenıyle borçluya 51 no'lu ödeme emri ilanen tebligat yolu ile 01.05.1999 tarihinde yapıldığı, herhangi bir iti- razda bulunulmadığı gibi 30 günlük ödeme süresi içinde borcunu da ödemediğinden, davalı borçlunun söz konusu gayrimenlculden ttK'nun 269, 269/a maddeleri gereğince tahliyesine karar verilmesini talep ettiğinden dava dilekçesi ve duruşmanın 27.07.2000 tarihine atılı bulunduğu davalı Vehbi Çetin'e tebliğ olunur. Basın: 33897 PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Ne Olacak Şimdi Diinya Böyle Ne oldu sizlere bu Haziran ayında allahaşkına? Aranızda sözleşmiş gibi, birbirinizin ardından, an- sızın... Var mıydı böyle ansızın bırakıp gitmek bi' zi? Var mıydı Ferruh Abi, var mıydı? Daha bir- kaç hafta önce Balıkpazan'nda "Her şey düzeti- yor... Durumiyiyegidiyor..."diyen, "Cumamasa- sına Eylül'den sonra devam...' diyen sen değil miy- din, Ferruh abi? Kimden dinleyeceğiz artık o en bilinmedik, en duyulmadık Babıâli anılannı? ••• Ya siz, Mîna Hanım?.. Kadınların en genci, en güzeli, en yüreklisi... Siz değil miydiniz, daha dün, "Gel, Mühürdar'dabirtekatalım..."diyen, "Son- ra Moda'ya, Koço 'ya da uzanıveririz belki... "diyen? Var mıydı böyle sözde durmamak, var mıydı? • • • Hele siz, Erol Bey, hele siz... Aşk olsun, aşk olsun!.. Balıklannızı gösterecektiniz bana Güver- cinlik'te... Sonra kadeh tokuşturacaktık güneş batarken... Siz ne yapıp yapıp, sözü yeniden ye- niden Cumhuriyet'in parasına puluna getirecek- tiniz... "Cumok"tar\, "Cumok"\arüan konuşacak- tık mutlaka, uzun uzun. Feneryolu'ndaki eviniz- de de hep böyle olmamış mıydı, olmuyor muy- du? Ne denli inatçı olduğunuzu biliyorum, ama kabul edin ki haksızsınız, hem de çok haksızsı- nız bu kez! Yapacak, yapılacak onca iş varken or- tada, böyle bırakıp gidivermek herşeyi yüzüstü... Yakıştı mı, yakışır mı size? ••• Pes doğrusu Raif Abi, sana bin defa, yüz bin defa pes! Gideceğini biliyordun madem, gidecek- tin, öyleyse neydi o kandırmacalar bizi? O gülüm- semeler, o çelebi bakışlar, o hiçbir şey söyleme- meler... Kırk yılın dostluğuna sığar mrydı bu? Doğ- ru değil mi abi, tam kırk yıl geçmedi mi aradan, hani, o 2 Mayıs günü Saraçhanebaşı'ndaki bü- yük itiş kakış arasında kolumdan tutup da, "Ge- ri dur, oğlum, biraz geri dur, ezileceksin!" diye bağırdığının üzerinden. öyle tanışmamış mıydık seninle? "AvukatlarYürüyüşü", sonra Harbiye'de "/?adyoew"nin önü... Ne kalabalıktık değil mi? Atlı polisleri sürmüşlerdi üzerimize... "Olur mu böyle olurmu/Kardeş kardeşi vururmu?" Ne ka- dar delişmen, ne kadar efe efe idin, o zamanlar... Ne güzel günlerdi değil mi abi? Ne güzel günler- di... Ben aynı gün yakalanmıştım polislere... En olmayacak yerde, Karaköy'de vapur iskelesinde ağzımı birtürlü tutamadığım, "Kahrolası diktatör- ler/Bu dünya size kalır mı" diye bağırdığım için! Sonrasında Davutpaşa Kışlası yirmi beş gün, bal börekti doğrusu... 27 Mayıs sabahı salıverilmiş- tik, cipler üzerinde... Sokağa çıkma yasağına inat. Daha sonra şehitlerimizi, Nedim Özpulat'ı, Ali Ihsan Kafmaz'i Ankara'ya gotürürken, tren- de bir ara Şakran'ı anlatmıştın bana sen. Uzun yıllar sonra yeniden buluştuğumuzda, "Cem/yef"te, iki rakı arasında az mı takılmıştım sana, "Yirmi beş günümün hesabını ver/"diye. Öyle ya, sizler takmamış mıydınız bizi peşinize o günler... Memduh Eren, Önder Dai, Nuri Yazı- cı, sen... Gülmüştün. Gülerken gözlerini kısardın hep, "Hadi, al biryudum daha... Yolum uzak be- nim..." ••• Çok özleyeceğim seni Raif Abi, çok özleyece- ğim... Ferruh Abi, Mîna Hanım, Erol Bey, çok öz- leyeceğim sizleri... Çok... Biryandan da öyle içer- liyorum ki sizlere... Kusuruma bakmayın, ama ne hakkınız vardı bizi böyle eksiltmeye? Ne hakkı- nız vardı, sahi, böyle zamansız bırakıp gitmele- re? Söyleyebilir misiniz bana, ne olacak dünya şim- di böyle sizsiz? (Faks:0212-723 84 97) B U L M A C A SEDAT YAŞAYA1S SOLDANSAGA: 1/ Mimarhğın, şehir düzeni ile ugraşan ko- lu. 2/ Kadın şapkalanna konulan ve yü- zü örten ince 5 tül... tlave. 3/ Âşık, vurgun, tutkun... Bir nota. 4/ Os- manlılar döne- minde Roma 1 2 3 4 5 6 7 8 kentine verilen ad... Birçok üflemeli çal- 1 gıda, gövdenin son 2 kısmındakı huniyi an- 3 dıran genişlik. 5/ Ta- 4 vır, davranış...Düzve 5 geniş arazi. 6/ Suyo- sunlan..."—kaldım susuz kaldım / Terk etmedi sevdan beni" (Ahmed Arif). II Es- 9 ki Mısır'da güneş tannsı... Koyun ve keçiye verilen ortak ad. 8/ Kanşıklık, kargaşa... Mürekkebi kurut- ^naktaicuiranılan çoYince tum. 97Romantizmâk> r mına tepki olarak 1850'de Fransa'da ortaya çıkan şiir akımı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Operada, perde açılmadan önce orkestrarun çal- dığı parça. 2/ Anadolu Selçuklulannın üsluplaştır- dıklan dolaşık süsleme... Latife. 3/ Bar tezgâhta- n... Yüz metrekare tutarında yüzey ölçüsü birimi. 4/ Bir çeşit tngiliz birası... Halkm Istanbul 'daki ya- bancılara özellikle Fransızlara eskiden verdiği ad. 5/ Bir soru sözü... Eyer kolanının tokaya geçen ka- yışı. 6/ Bir borcu azar azar ödeyerek kapatma... Ko- nut. 7/ Telefon sözü... Nazilerin politikasında Ger- men ırkından kimselere yakıştınlan ad. 8/ Kuzu se- si... Osmanhlarda önceleri halktan yalnız olağa- nüstü durumlarda, sonralan ise sürekli olarak top- lanan vergi. 9/ Tuzlanıp kurutulmuş yiyecek... Yüz metrenin kısa yazıhşı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear