Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
1~7 HAZİRAN CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Cepten cebe fark
ANAP hderi Mesut Yılmaz'ın,
1998 de satılan iki cep telefonu li-
sans hakkı nedeniyle Yüce Di-
van'a gitmesi içın kapı aralandı.
Yine "sıyasi istikrar, iktidarortak-
lan arasındakj uyum" filan derken,
olayın özü gözden kaçıveriyor.
Haber-Şen Merkez YÖnetim Ku-
rvılu üyesi Abdullah Kahraman,
küçük bir hesap yaptı köşemiz
için: "0 dönemde lisans hakkının
tekini500 milyon dolara devretmiş-
lerdi. Aynı dönemde Almanya 'da
satışa çıkanlan lisans hakkı için
Mannesman fırması, Türkiye'de
devredilen hakkın 60 katını öner-
mişti. Demekki, Tûritiye'deki cep
telefonu lisans hakkı, Almanya'da-
kinin 60'ta birine verilmiş... Ayn-
ca, herbıri 500 milyon dolara dev-
redilen lisans haklannın abone ve
altyapısı hazırdı. Oysa bugün dev-
redilecek bir GSM hakkına 3 mil-
yar dolar isteniyor. Hakkı alan şir-
ketin abone ve altyapı için de en
az3 milyardolarharcaması gerek-
tiği belirtenmiş. Böylece maliyet 6
milyar dolan buluyor. Dikkatinizi
çekerim: 500 milyon dolar ile 6
milyar dolar arasında 5.5 milyar
dolariık bir fark var."
KANSl"
Gazeteci Abdi Ipekçi'nin ka-
tili Mehmet Ali Ağca mahkûm ol-
duktan yıllar sonraTürkiye'ye ge-
ri getirildi.
Davanın yeniden açılması tar-
tışılıyor, Ağca'yı kullanan çevre-
lerin kimler olduğu kurcalanıyor,
Ipekçi'ye yönelik saldırıda yer
alıp bugün ellerini kollannı salla-
yarak dolaşanlar anımsanıyor...
Uğur Mumcu'nun ilk basktsı
1984 yılında yapılan "Papa- Maf-
ya-Ağca" kitabında ise yüzlerce
ad geçiyor. Kaçakçılar, ajanlar,
mafya başlan, işadamlan, siya-
setçiler, Susuriuk kazası sonrası
adını sık sık duyduğumuz karan-
lık isimler... Mumcu, karmakan-
şık gibi gözüken ilişkiler ağının
kördüğürnünü tek tek çözmeye
çaba göstermiş yıllar öncesin-
den.
Sonra gelişen olayfar, haklılı-
Mumcu'nun tezi
ğını, doğru iz üzerinde olduğunu
kanrtlamış.
Mumcu, Papa-Mafya-Ağca ki-
tabında "destabilizasyon teori-
si', yani "ülkelerin kargaşa, anar-
şi ve teröryöntemleri ile guçsüz-
leştirilmesi" üzerinde özelllkle
duruyor
"Destabilizasyon teorisinl, hem
kapitalist blok hem de sosyalist
blok için kullanırsak, daha ger-
çekçl biryaklaşım sahibi oluruz.
Bu bir terör pazandır. Bu terör
pazahnda, silah üretilen ülkeler,
silah sabşına aracılıkyapan kişi ve
şirketler, bu silahlan teröristlere
ulaşöran kaçakçılaraynı çokulus-
lu yapı içinde çalışmaktadıriar. Iş-
te bu çokuluslu ticaret ağını ye-
ni entemasyonalizm olarak nite-
liyoruz. Ülkeleri destabilize eden
oluşum bu yeni enternasyona-
lizmdir... . , . .
6u destabilizasyon ortamı, ül-
kede sağlıklı bir demokrasinin ku-
rulmasını engellemektedir. Bun-
dan Türkiye ile çıkaıian çatışan ül-
keteryarartanmaktadır. Terör, han-
gl etnik, ideolojik ve siyasal ne-
dene dayanırsa dayansın, böyle
sonuçlar doğurmaktadır."
Uğur Mumcu, Ipekçi'nin kati-
linden yola çıkarak, kendi ölü-
münü de içeren son 25-30 yıllık
sürecin perde arkasını araştırdı,
yazdı. Ardından bir arpa boyu yol
gidilmediğini, gidilemediğini he-
pimiz biliyoruz.
Şimdi ne olur?
Mehmet Ali Ağca "gasp suçu
işlediği" gibi gerekçelerie bir sü-
re daha cezaevinde yatar beiki
ama, Mumcu'nun halen yürür-
lükte olan destabiiizasyon tezi
aydınlatılmayı bekler. Iş, o tezi
aydınlatmakta...
Ünıversite sınavlan yann. Milyon-
larca genç gergin, yorgun, sıkıntılı,
heyecanlı. Kapağı bir üniversiteye at-
salar, ah biratsalar.. tüm sorunlarçö-
zülecek!..
Eski kaymakam, yazar Asım As-
lan, "Üniversite Gençliğinin Sorun-
ları ve Çözüm önerileri" adıyla üni-
versite adaylarına ve üniversitelile-
re bir rehber hazıriamtş. Geniş ve içe-
rikli bir çalışma.
Aslan, çalışmasını yürütmek, genç-
terle söyleşmek, konferans ve imza
günleri düzenlemek için 29 üniver-
siteye bağh 108 fakülte ve 38 yük-
Girilecek olan üniversitelerde durum
sekokulda oğrencilerte, öğretim ete-
manları ile görüşmüş. Kitabında ki-
mi izlenimlerini aktanyor:
"İmza günü ve söyleşi için ûniver-
sitelere giderken soru yağmuruyfa
karşılaşacağımı ummuştum.
Oysa öğrenciler, öylesine korkak,
ürkek, çekingen davrandılar ki, şa-
şırdım kaldım. Korkudan kimse so-
ru sormuyor, kitaba dokunmuyordu
bile. Bana ve kitabıma uzaydan gel-
miş biryaratık gibi bakıyoriardı... Bir
öğrenci, imza günü, söyleşi ve kitap
satışı için rektörden, dekandan izin
alıp almadığımı sordu.
Başka bir öğrenci, 'Kitap, gaze-
te, dergi okuduk mu, konuşup tar-
tıştık mı siyasal görüşümüzü açık-
lamış oluruz. O zaman da mimlenip
fişleniyoruz. Üniversiteden, yurttan
atılıyoruz. Üniversite, yurt yönetimi,
ders kitaplan dışında kitap okuma-
mızı istemiyor. Ders kitaplan dışın-
da kitap okuduk mu cezalandınlıyo-
ruz' dedi... Ûniversiteli öğrenci, bı-
rakınız yurt ve dünya sorunlanyla //-
gilenmeyi, kendi sorunlanyla bile II-
gilenmiyor. Birfakültedeokulunka-
loriferieri birhafta süreyleyanmamış.
öğrenciler bu durumu fakülte yö-
netimine 'Başımıza iş açanz' diye
iletmemişler.
Baska bir fakûltede, öğrenciler,
pislik içinde yuzen tuvaletlehn te-
mizlenmesi için yönetime dilekçe
vermek istemişler, ama bu istek 'Si-
yasi bir talep olur" diye korkup vaz-
geçmişler."
Aslan'ın anlattıklan, kazanılmak
için binbir uğraş venlen üniversite-
lerden yalnızca bir iki küçük kesit...
ISSIZ ODA YAZILARI
VEDAT ÖZDEMİROĞLU «,*'.
Levent Kırca ve Oya Başar iizerme
Öncelıkle hemen belırtmeli-
• yim, Kırca ve Başar'ın basın
toplantılarında, kameralar kar-
• şısında yaptıkları tartışmanın
reklamla hiçbir ilgisinin olmadı-
- ğını düşünüyorum. Çünkü bu iki
sanatçının, bulundukları nokta
itibarıyla böyle bir reklama hiç
. gereksinimlen yok! Izleyici ola-
rak olumsuz bulduğum tek yön
ise bu tartışmayı çocuklarının
da izliyor olmasıydı. İki sanat-
•-^ı-bunun öntemini almalıydı.
Bunun dışında, tartışma ben-
ce değişik işaretler barındırı-
. yor. Bir kere, işin içinde insani
çekişmeler olsa bile, iki sanat-
çının arasına bozan olay, sanat-
sal bir içerık taşıyor. Olayda bir
oyun, değişik sanatçıların de-
ğişik yorumlan ve beyinsel ola-
rak uyuşamama var. "Tarab-
ya 'daki ev, mankenlene bilmem
nerede görünmek, vaat edilen
jiplerin verilmemesi, araba vs."
gibi nedenlerden dolayı çıkan
polemik ve kaygalara alışkın
bizTürkhalkı için, Kırca-Başar
çiftinin ayrılık nedenleri yeni bir
şey. Anlaşamamanın itici gücü,
sanatsal iktidar gibi estetik bir
• kavrama dayanıyor. CHay yeri ti-
yatro sahnesi! Bu, başlı başı-
na soylu bir neden.
Ikincisi, yıllardırseyrettjğimiz
bu çiftin, gerçekten birbirleri-
ne büyük uyum sağlamış oldu-
ğuna, ana haber bültenlerini
izledikten sonra iyice inandım.
Tartışma, negatif elektrik taşı-
sa da bu iki sanatçının birbir-
lerine verdikleri değer ve kan-
koca olmanın ötesinde birbir-
lerinı sanatçı olarak önemseyen
tavırlan, kolayca hissediliyordu.
O modern dram, ciddi bir ener-
ji içeriyordu. Özel hayat için
kimse kımseye bir şey diye-
m«z, fakat sanat hayatlannda
bu çiftin aynlmalan, birseyirci
olarak bana doğru bir karar gi-
bi gelmiyor.
Olacak O Kadar'ı yazan sev-
gili arkadaşlarıma bir önerim
var. İlk yazacağınız bölümde
Kırca-Başar tartışmasının pa-
rodisini işlerseniz, güzel olur.
Çünkü gündemdeki her olayın
komiğini yapan Kırca, bu ba-
kış açısını kendisi için değiştir-
memeli. Tüm ülke kilitlendiği-
ne göre bu önemli bir durum,
bir. Her olayın mizahı yapılabi-
lir, iki. Insanın kendisiyle dalga
geçmesi bir erdemdir, üç. Tar-
tışma zaten "beni teknik ak-
saklık yüzünden mi boşadın?".
gibi "pas veren"cümlelerle ör-
tülü, dört. Ve ilk kez Levent Kır-
ca, bir ünlüyü canlandınrken
makyaj yapmayacak, bu da
beş. :..-- -
Bizi Büyütenler
rVTina Urgan
Dinozorlann kraliçesi, aramızdan aynldı.
Ne mutlu ki ona, bir hayatı insan gibi tamamlamasını bitdi.
Tüm aydınlık tutkunları gibi, yaşam boyu ışığı aradı, arar-
ken de çevresine ışık saçtı.
Belki bu, tüketim çağı nesilleri için uygun bir örnek değil-
di, fakat iç dünyalannı sadelik ve bilinç temeli üzerine otur-
tanlar için dinozorlann en güzeiiydi.
Ne tanıştım, ne konuştum; aramızda da 53 yaş fark vardı,
ama... O benim arkadaşımdı!
İnsanlar âleminde kısa bir tur!
• Türkiye'de futbol uzmanı ol-
mayan yok! Denizli için her-
kes bir şey söylüyor:
- Abdullah'ı niye oyundan
almadı?!
- Suat'ı niçin oynattı?!
- Oktay'ı nasıl oynatmaz?!
Yahu duaın, bir maç daha sab-
redin. O futbolcularla tüm za-
manı paylaşan Denizli, biz gör-
düğümüz 2 saatle tüm hesap-
lan çözemeyiz! Belçika maçı-
nın sonucunu beklemeyip, "şu-
nu niye oynatmadın, bunu ni-
ye oynattın?" diye coşarsak,
Mustafa Denizli gerçekten oy-
natacak! Futbola milliyetçilik
pompalayanlara, bir oyun için
* 4 j i L i î f ^ " /*
y
lemi yapanlara da bir sorum
var: Zamanında Ingiltere'den
8 gol yerken kansız mıydık biz?
Bir spor dalı bu kadar sömü-
rülür mü? İlk golümüzü attık, İlk
puanımızı aldık, dilerim ilk ga-
libiyetimizi de alınz!
• Azman medyada patron-
lar işi büyütüp her sektöre el at-
îjkça, ihalesinden kredisine
—devtete yuktenmeleri çoğaldik-
âlemde. antimedya.net
• Askerliğimi yaparken, ace-
mi birliği Eğirdir olan bir arka-
daş anlatmıştı: Oradaki bir ağa-
ca "Birgün bütün dünya beni
tanryacak" yazısı kazınmış. Al-
tındaki imza da "Mehmet Ali
Ağca!" Gerçekten de dünya,
Mehmet Ali Ağca'yı tanıdı.
Ipekçi'nin tetikçisi, Meryem
Ana'nın katkılanyla Italya'dan
Türkiye'ye nakledildi. Tamam,
Papa Suikastı'nı anladık. Fati-
ma'daki çoban çocukJarafısıl-
danan üç sırdan biriydı. Baka-
lım, ülkücü âlemin "Memo//"si,
ipekçi Suikastı'nın emrini fısıl-
dayan faşist odakları da deşif-
reedeeek ml? Yoksa, o konu
da Allah'a mı kalacak? Aynca,
bütün dünya tarafından tanın-
mak marifetse, Adotf Hitler
daha becerikliydi!
• Fazilet Partisi'nden bir mil-
letvekili, koalisyon için "Siyam
üçüzlen" benzetmesini yapın-
ca, ortalık karışmış. Çünkü
MHP'liler "üçüz" kelimeşinL
ça, yanı ılışkıieri "karmaşıklaş-
tıkça"; sahibi oldukları televiz-
yonlarda "bitirim kahraman"
tiplerinin de artıyor olması, si-
ze de ilginç gelmiyor mu? Top-
lumun "kahramanlara ihtiyaç
duyar" hale gelmesinde büyük
sorumluluğu kimler taşıyor der-
siniz?
• Antimedya dergısi sanal
"ö/cüz"anlamışlar Akbuiut gi-
bi, Çilter gibi konuşurken gaf
yapan politikacıiarı çok gör-
dük, ama hiç konuşmayıp din-
lerken gaf yapanlarına ilk defa
rastlıyoruz. Neyse ki kavga bü-
yümeden yanlışlık düzeltilmiş.
• Yann "büyük" sınav günü.
Aylarca, yıllarca bu sınava ha-
zjrlanan tüm ûniversiteli aday-
lanna başarılar dilerim. Allah
zihin açıklığı versin...
Taşınamayan
ANAP
Soruşturma komisyonlannda MHP'liler ne-
den ANAP lıden Mesut Yılmaz'ı Yüce Divan'a
gönderme kararı venyorlar? Gelişmeleri ya-
kından izleyen milletvekillerinin değerlendir-
meleri ilginç bir tablo ortaya çıkanyor:
- Koalisyonun MHP ve DSP kanadında,
ANAP'a yönelik müthiş tepki var. MHP'liler,
bunu dışa vuruyorlar. DSP'de ise Mesut Yıl-
maz'ı koruyan Bütent Ecevit faktörü tepki-
lerin bastınlmasına neden oluyor. MHP'lile-
rin söyledikleri çok açık: "ANAP'ı taşımakis-
temiyomz."
- MHP'lilerin soruşturma komisyonlann-
da Devtet Bahçeli'den habersiz tavır koy-
malan olanaksız. Nitekim, SEKA arazisinin be-
dava verilmesi ile ilgili olarak Mesut Yılmaz
hakkında venlen karar öncesi, MHP'li ko-
misyon üyelerinin topluca Bahçeli'ye gittik-
leri ve 'Vicdanınıza göre oy kullanın' yanıtını
aldıklan biliniyor.
- Koalisyon protokolünde, olası transfer-
lerie MHP'nin Meclis'teki sandalye sayısı
DSP'yi geçse de başbakanlığın yine DSP'de
kalması öngörüldü. Ancak, ANAP devre dı-
şı kalırsa yeni bir koalisyon kurulması gün-
deme geleceğinden, böyle bir durumda
MHP'nin başbakanlığı alması da söz konu-
su olabilecek.
- MHP'liler, DSP ve MHP'nin milletvekili sa-
yısıoın 264'e ulaştığını göz önüne alarak, di-
ğer partilerden ve bağımsızlardan 15'e ya-
kın transfer yapıldığında güvenoyu için 276'ya
ulaşılabileceğını, dolayısıyla ANAP'ın dışlan-
dığı bir MHP-DSP koalisyonunun kurulabi-
leceğini hesap ediyor olabılirler.
Senaryolann yaşama geçebilmesi için Me-
sut Yılmaz'ın 276 oyla Yüce Divan'a gönde-
rilmesi gerekiyor. 276 oy bulunabilir mi?
DYP'nin Tansu Çiller'in durumunu güvence
altına aiabilmek için ANAP'a destek verme-
si ve DSP lideri Ecevit'in de Yılmaz'ı Yüce Di-
van'a göndermeme eğıliminde olması, bu
rakama ulaşılmasını zoıiaştınyor. Bu neden-
lerle TBMM Genel Kurulu'ndaki oylamalar-
da Yılmaz aleyhine karar çıkması olasılığı dü-
şük. Ancak, MHP'nin derinden derine farklı
hükümet formülleri üzerinde çalışmaya de-
vam etme olasılığı ise yüksek.
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak(a turk.net
ÇİZGtLİK KÂMtL MASARACI
HARBt SEMtH POROY [email protected]
KEDt LEVO APTİJiAKA
BAfM'DONEK'OiYORLAR
^ Kİ
TARÎHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN UHaziran
CAUFORNIA 1579
1S79'PA BU6ÛN,ÜHLU İN&LJ2 OEN'lZCJSİ
FGANCIS !>&*£, AMe&İKA'NtN 8AT7 KIY(
BA61ACM. KENDİSİNİN
SONRA
LECBKT'm. TARJHTEkü £N BÜYÜK.
VENCİLBRDEU SİKİ OLAN DfZAICE, ÎS
FMAJYOLLAe'/A/ 0EMİ2L&ŞE ŞSBMBAJ
Oİ-OUIClARI YILLAGCA, İNGİLİZLEIi'İN
SU K&NUDAK-/ 7EK
NEREPEYSE YALNI2
ISPAAIYOLLA&'A
VE &ÜYÜK. ZAÇAB
GÖRÜS
EMtN GUBSES
Esad'ın Mrası
ve Doğu Akdeniz'
Hafız Esad, bölg*de k i
AraP ülkelerinin Israil'e
karşı bir sılahşörü çıbiydi. Pek sevilmese de is-
rail'e karşı oluşturrnaya çalıştığı askeri denge ça-
basına destek vemrnşterdi- Esad'ı 1950'ler 1960'la
daki gelişmeler ortaya çıkarmıştır. 1970'te Nasır'ın
ölümünden birkaç hafta sonra Urdün'dekı F^ s-
tinlilerkrizinindumanlıhavasındaiktidarayeneş-
meyi başarmıştı. 1950'li ve 6O'lı yıllardaki as r\
müdahaleler, Mısır'la başansız biriik girişimı, ıs-
rail'le savaşta kendsinin savunma bakanı oldu-
ğu dönemde Suriyeordusunun yenilgisi gibi de-
neyimler, Esad'ı başan için heryönteme başvur-
maya itmiştir. BAAS Partisi'nin kurucuları olan
Bitar ve Aflaq'ı da^i ülkeden uzaklaştırmaktan
kaçınmamıştır. Bitar, 1980'de Paris'te öldürül-
müştür.
Suriye'nin huzuru İÇİn Israil'in yok edilmesinin
zorunlu olduğunu düşünen Esad, 1970 Şuba-
tı'nda Ürdün'deki Fıüstinliler sorununa başansız
birmüdahalede bulunan Şam'daki yönetimi tas-
fiye etmiş ve 30 yıl sürecek yönetiminin ilk adı-
mını atmıştı. Esad sürekli bir tedirginlik içerisin-
de yaşamış, bu tedirginlik 1980 Haziranı'ndaki su-
ikasttan kurtulunca 500 Müslüman Kardeşler
üyesini kurşuna dizdirmesine, 1982'de Hama'da
yaklaşık 25 bin Sünniyi katletmesine yol açmış-
tır.
1976'da Lübnan'a müdahale ederken de yine
güvenlikti düşündüğü. Esad var olma üzerine
kurmuştu stratejisim. Bunun için her yolu dene-
di. Lübnanlı Maroni fıder Mişel Aun Aralık 1993'te
yaptığı bir konuşmada Suriye'nin Lübnan'da ön-
ce yangını başlattığını, sonra da itfaiyeci olarak
görev aldığını ifade ediyordu haklı olarak.
Arafat la yıldızı pek barışık değildi. Hep kuş-
kuyla baktı Arafat'a. Enver Sedat'ın 1979'da
yaptığı gıbı, Arafat'ın da Israıl'le bir anlaşmaya va-
racağı ve kendisinin yalnız kalacağından ko--ktu
her zaman. Böyle birriski sezdiğı Kasım 1983'te,
Suriye biriikleri Arafat ve taraftarlanna karşı sal-
dında bulunmuş ve bunlan Beyrut'tan kovmuş-
tu. Arafat, Suriye liderliği için Temmuz 1988'de
"Arapça konuşan Sıyonistler" diyordu. Fakat bu
düşmanlık, Arafat'ın Esad'ın Ocak 1994'te ölen
oğlu Basil için Suriye'ye başsağlığına gitmesini
engellememişti.
PKK'ye destek vererek Türkiye'yi karşısına al-
ması Şam'ın en önemli hatası olmuş, Suriye'yi Tür-
kiye - Israil arasında sıkıştırmıştı. Bu tür hatalan-
na rağmen bölgede oynanacak çok kart olduğun-
dan Esad ayakta kalabilmişti. Tahran ve Mosko-
va ile 1980'li yıllarda yakın ilişki içerisine girme-
si, ABD destekli Israil'e karşı bir destek arayışın-
dandı. Batı ile kapılan aralık bırakmayı ihmal et-
meyen Esad, bölgede etkinliğini sürdürebilmek
için en önemli kartı Lübnan'da ayaklan üzerine
durabilen bir yönetimin oluşturulmasına ise hiç
sıcak bakmadı.
Silahşör öldü. ABD de Esad engelinden kurtul-
du. Doğu Akdeniz'de yeni bir süreç başlayabilir.
Ister "Muhabarat" ister asker-sivil bürokratlarol-
!
sun Şam'daki yöneticiler Beşir'e cephe alamaz-
lar. VaHıklan Esad aifesinin iktidarda kalmasına bağ-
lıdır. Üst düzeyde olası bir anlaşmazlığın Suri-
ye'de istikrarsızlığa ve Şii egemenliğine karşı ör-
gütlenmelerin yeniden güçlenmesine yol açaca-
ğını bilirier. •
Şam'da VVashington ve Londra'nın bölgesel
etkinliğini arttıracak bir ismin bulunması bölge-
deki gelişmelere yön verecek. ABD, BM öncülü-
ğünde Lübnan'da yeniden bir "güç bölüşümü
modeli"ne dayalı düzen kurmayı başarabilirse
Suriye'nin Lübnan'dan askerini çekmesi günde-
me gelecektir. ABD yönetimi eğer bölgede istik-
rar istiyorsa gelişmelere Israil gözlüğüyle bak-
maktan vazgeçmelidir. Beşir'le ve Arafat'la işbir-
liğini kolaylaştırmak için Israil'i bazı konulardata-
vizkâr davranmaya ikna edebilirse, bölgeye ba-
nş egemen olabilir.
Doğu Akdeniz'de barışın yolu Suriye, Lübnan,
Israil, Filistin hattından geçer. Bölgedeki güç ya-
nşında Esad'ın da uyguladığı, bölgede egemen
olan siyasi mirasın reddi ve şüphe üzerine kuru-
lu ilişkiler ağının kınlması için uygun bir döneme
giriliyor. Bu kadar acının sonunda acı çekenler için
henüz elde var sıfır. Fakat pusuda bekleyen em-
peryalizmin işini kolaylaştıranlardır bu ağır fatu-
ranın asıl sorumlulan. Doğu Akdeniz'e barışın
gelmesi, çoğunlukla masum Filistinlilerin sırtına
yüklenen bu acılann tekrarlanmasına son vere-
bilir ancak.
E-mail: emingursesfa yahoo.com "~~~
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
SOLDANSAĞA:
1/ Toprakbi-
lim. 2/ Sürdür-
me. devam et-
tirme... Eski
dildebağırsak-
lar.3/Evcilbir
geyik türii...
"Yok" anla-
mında argo 6
sözcük. 4/ 7
Kuşpalazı da
denilen bula- "
şıcı bir hasta- 9
lık.5/Gördek
balığına verilen bir
başka ad... ' — Eyü- 1
boglu":Ressamımız. 2
d/Buruniltihabı...Kö- 3
pek. II Oylumlu... "-
-v=- imiş her jıe var
âlemde/ Ilm bir kıyl ü
kal imiş ancak" (Fu-
zıüi). 8/Birsorueki...
7
Birpeygamber... Dil- 8
bilgisindeki sözcük 9 .
türlennden biri. 9/ Saph tencere
YUKARIDAJS AŞAĞIYA:
1/ Halk dilınde sem)zo
tuna verilen ad. 2/ Büyük er-
lcek kardeş.. Coşkıin; esinle dolu. 3/ DüzeJfeiz, B -
-nşık. 4/ Kemiklerin %-uvariak ncu... "Ölümdûr ya-
ş y
şanan tek başına/ A^k — kişiliktir" (Ataol Behra-
moğlu)... Dolma yapmak için hazırlanan kanşım.
5/ Kanla doku öğeleri arasında aracı görevi yapan
san renkte sıvı... Uzüntülü düşünce durumu. 6/ Tan-
ntanımaz... Kent. 7/ Bir filmin yapımıyla ilgili böl-
gileri içeren vefilminbaşında yer alanı tanıtma ya-
zısı. 8/ Yoksullara yıyecek dağıtan hayır kuAmu...
Aldatma işi, hile... 9/ Dinsel tören... Serbest mes-
lek adamlannı içinde toplayan resmi birlik.