23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 14 HAZİRAN 2000 ÇARŞAMBA O L A Y L A R VE G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyetcom.tr Zimbabwelde Siyah Irkçılığı 4 Doç. Dr. Hüner TUNCER Atıhm Üniversıtesi Uluslararası îhşkıler BölümBafkam # ngiltere'nin Güney Afrika'da- I ki Yüksek Komiseri ve eski Boer sömürgelerinin Valisi LordMBner, 1903 yüındayap- tığı bir konuşmada şöyle de- mişti: "Beyaz ve siyah arasında si- yasaJ eşhlik söz konusu olamaz. Be- yaz insan yönetmelidir, çünkü o, si- yah insandan birçok basamak yu- kandadır. Siyahlann bu basamak- lan çıkabilmeieri yüzydlan alacak ve belki desiyah nüfusun büyükço- ğunluğu bunlan hiçbirzaman çıka- mayacaktar." Zimbabvve, Güneydoğu Afrika'da yer alan ve Mozambik, Zambiya, Botsvvana ve Güney Afrika tara- fından çevrelenmiş bir cumhuri- yettir. Zimbabwe'ye ilk ayak ba- san beyazlar, 1890 yılında Cecil John Rhodes'ın öncüîüğündekı In- giliz Güney Afrika Şirketi'nin bay- rağı altında gelenlerdi. 1922 yılında yapılan referandum- da, beyazlar, Güney Afrika'nın bir parçası olmak yerine, Ingiltere'nin özerk bir kolonisi olmayı yeğle- mişrî. 1930 yıluıda çıkan Toprak Tahsisi Yasası'yla, ülkenin toprak- lan, nüfus oranlanna bakılmaksı- zın, beyazlar ve siyahlar arasında bölüştürülmüştü. Ancak Afrikalı- lara, topraklann en fakir ve verim- sız olanlan verilmişti. Aynca Af- rikalılann, tütün gibi ürünlerin üre- timinde beyazlarla rekabeti yasak- lanmıştı. 1964'te başbakanlığa getirilen IanSmith, 11 Kasım 1965 tarihin- de tek yanlı olarak ülkenin îngilte- re'den bağımsızlığmı ilan etmiş ve yenı kurulan devlet Rodezya ismi- ni alnuştı. Ian Smith'in 14 yıllık yönetimi boyunca, siyahlann dire- niş hareketi özellikle yurtdışında örgütlenmişti. Siyah örgütlerin ara- sında Zımbabvve Afrika Ulusal Bir- liği (ZANU) çok etkiliydi. Bugün Zimbabvve'nin Devlet Başkanı olan Robert Mugabe de ZANU partisi- nin lideriydi. Bir yandan Afnkalı- lann Rodezya'nın beyaz hüküme- tine karşı yürüttüğü gerilla savaşı, öte yandan da uluslararası kamu- oyunun baskısı sonucunda, Ian Smith, ülkede seçimlerin yapılma- suıı kabul etmiş ve Nisan 198O'de, bağımsız Zimbabvve Cumhuriyeti kurulmuştu. Siyah yönetimin kurulmasından sonra, siyahlar ve beyazlar arasın- da uzlaşma kısa bir sürede gerçek- leştirilmişti. 1980 yılında 200.000 kadar beyaz Zimbabwe'de kalmış- tı. Büyük çiftliklerin sahibi olan beyazlar, aynı zamanda ülkenin ekonomik yaşamını da ellerinde tutmaktaydı. öncelikle bir tanm ülkesı olan Zimbabvve'de, aynca zengin ma- den yatakları da bulunmaktadır. Robert Mugabe'nin hükümetinin amacı, sosyalist bir devlet yarat- mak ve zenginliğin yeniden dagı- lunıru yapmak olmuştu. Ancak Mugabe, toprak reformu- nun yapılmasında ve Afhkalılara topraklannın iadesinde başanh ola- mamıştı. Zimbabwe'nin gerçek sahibi olan siyahlar, halen büyük ölçüde be- yazlannmülkiyetinde olan toprak- lann kendilerine devredilmesini is- temekte ve banşçı yöntemlerle bu amaçlannı gerçekleştiremeyecek- lerini anlamalan üzerine, silahlı mücadele yöntemine başvurmayı yeğlemektedir. Zimbabwe'deki bu durum, bana, Güney Afrika Cumhuriyeti'nde 27 Nisan 1994 tarihinde yapılan ilk genel seçimlere katılan Pan Afrika- nist Kongre isımli siyahpartinin, se- çimlere "bir goçmen, bir kurşun" sloganıyla katümasını anımsatmak- tadır. PanAfrikanist Kongre'nin silah- lı kolu olan Azanya Halkının Kur- tuluş Ordusu, saldınlannda özellik- le beyaz çiftçilen hedef almış ve amaçlannın, beyaz göçmenlerden topraklannrn geri alınması oldu- ğunu belirtmişti. Ben, Zimbabvve topraklannın bü- yük bir bölümünün, sayılan ancak 200.000'i bulan bir beyaz azınlıgın elınde bulunmasının, doğaldır ki karşısındayım. Ancak, beyazlarta- rafindan yüzyıllar boyunca siyah- lara karşı uygulanan ırkçılık poli- tikasının, bu kez de siyahlar tara- fından beyazlara karşı uygulanma- sının da karşısındayım. Halen Zim- babwe'de topraklann dağılımı açı- sından siyahlann aleyhine olan bu durumun, en kısa zamanda siyah- larla beyazlar arasında vanlacak olan bir uzlaşmayla, hakça bir çö- züme kavuşturulmasından yana- yım. Güney Afrika'da beyaz yönetim- den siyah yönetime geçişte, devlet yönetimi büyük ölçüde siyahlara devredilirken, ekonomide yönetim, siyahlann bu alanda yeterince de- neyimlerinin olmaması nedeniyle beyazlara bırakılmıştı. Zimbabvve'de ise bağımsızlıktan bu yana geçen süre içensinde siyah- lar, ekonomilerini yönetmede ge- rekli deneyime sahip olmuştur. Ancak bu durumun, ülkedeki be- yazlann tümüyle toplum dışına itil- melerini gerektirmediğı görüşünde- yim. Zimbabvve de Güney Afrika Cumhuriyeti gibi, üzerinde hertür- lü ırkın ve her çeşit rengin bir ara- da ve banş içınde yaşayabileceği bir yer ohnalıdır, diye düşünüyorum. Son yıllarda basında, iletişim araçlarında, gündelik konuş- malanmızda, dahası dil bilinci olduğunu düşündüğümüz ya- zaıiarda, ozanlarda bile rastladığımız yabancı sözcük kullan- ma alışkanlığı son derece tehlikeli bir gidiş içinde. Freni kop- muş birtaşrt gibi önüne geçilemezse geri dönüşü olmayan bir sonuçla yüz yüze gelmek kaçınılmaz olacak. Küreselleşme çığlıklarıyla ulus olmanın teme) koşulunun dil olduğunu unutan okumuş kesım, büyük bir ihanet içindeTürk- çe-lngilizce karması bir dil konuşup yazıyor. Ulus olmak için dil, topraktan önemlidir. Topraklanmızı eli- mizden alırlarsa savaşarak geri alabilir, yurdumuzu kurtarabi- liriz.. Kurtuluş Savaşı'nda olduğu gibi. Ama dilimiz elden gitti- ği zaman onu yeniden kazanma olasılığı yok. Dillerini yitiren uluslar, dilleriyle birlikte kültürierini de yitirdik- leri için tarihten siliniyorlar. Isa'nın doğumundan sonra onun- cu yüzyılda Hazar Denizi ile Kınm yanmadası arasında yaşa- dığı bilinen Hazarlann bugün yalnızca adı kalmıştır tarihte. Çün- kü komşu kavimlerden yurtlannı korumak kaygısıyla onlann din- lerini seçip ve dillerini kullanmak yolunu tutan Hazar kağanla- n kavimlerini bir yok oluşa sürüklediklerini görememişler; ka- vimlerinin başka dillerin içinde eriyip gitmesine engel oiama- mışlardır. Küreselleşme sonucu dünyada pek çok dilin konuşulmaz ola- cağını söyleyen bilim adamlannın öngörüleri yabana atılır ön- görüler değildir. Bugün eğitim dizgemiz de sanki ulus devleti bitirmeye, dün- yayı tek pazara dönüştürmeye karariı, kendilerini dünyanın sa- hibi gören ABD ve AB ülkelerinin amaçlanna uygun biçirnde düzenlenmiştir. Bu dizgenin 1947'den beri bilinçle, oynana oy- ARADABİR HtDAYET KARAKUŞ Türkçeyi Yitipmeden nana bu hale getirildiğini biliyoruz. Bu yozlaşmada o günden bu güne sorumluluk almış herkesin payı vardır. Mustafa Kemal'in ilke ve önerilerini yorumlamadan, kanıt- sız karşı çıkmayı "resmi tarihe" karşı çıkmak olarak algılayan- lar ulus devleti yıkmak için yeni sömürgeci anlayışla ışbirliği için- de olduklannın ayırdında mıdıriar acaba? Derslerimden birinde, dilimizdeki kirlenmeyi konuşurken öğ- rencilerimden biri, "öğretmenim ne uğraşıyorsunuz, yakında nasıl olsa bütûn dünya Ingilizce konuşacak. Biz de şimdiden alışıyoruz işte" demişti de donup kalmıştım. Onun yabancı sözcüklerie Türkçe konuşmasından daha korkunç bir gerçek- liğe yuvarlandığımızı anlayarak ürpermıştim. Her gün çocuk- lara papağan gibi okuttuğumuz "vaıiığımızı Türk vartığına ar- mağan etme" yemininin yerinde yeller esiyordu. Bütün ulusal bayramlarda okunan şiirterin, marşlann, konuşmalann da pek bir işe yaramadığı anlaşılıyordu. Bugün herhalde daha ürkütücü boyutlara varmış olmalı. Iki yıl önce Prof. Ömer Demircan'ın öğrencilerine yaptırdığı sor- maca sonuçlanna göre yaztU basının dili yüzde 52 Türkçe, yüz- de 48 Ingilizce ve yabancı sözcüklerden oluşuyormuş. Yalnız- ca iki gazetenin, Cumhuriyet'le Yeni Yüzyıl'ın kullandtğı dil yüz- de 75 Türkçe, yüzde 25 yabancı sözcüklerden oluşuyormuş. Bugün kartopunun yuvarianması gibi gittikçe hızlanarak kirlen- meyi sürdürüyor. Bu konuda bir şeyler yapmalıyız. Geçenlerde Yavuz Bütent Bakiler'in, yanılmıyorsam Samanyolu Televizyonu'nda verdi- ği bir ömek hepımize örnek olmalı. Belçıka'da bir Türk "Sul- tan Kebap" adıyla bir dükkân açmış. Bunun üzerine Belçikalı kadınlar "Yabancı biradla nasıl dükkân açılabilir?" diye yürü- yüş yapmış, dükkânın adının değiştirilmesini, Belçika dilinde yazılmasını istemişler. Yalnız onlar mı? AB'nin iki güçlü ülkesi Almanya ve Fransa'nın Ingilizcenin yoğun etkisinden dillerini korumak için harekete geçtiklerini bundan iki ay kadar önce Cumhuriyet'in arka sayfasında okumuştum. Bilinen örnekleri sıralamayacağım. Ancak dilimizin elden gitmekte olduğunu; bu- nun önüne de her kesimin ve görevlinin "Beiçikaiı kadınlar" ka- dar duyariı olmasıyla geçilebileceğini düşünüyorum. Bu anlamda belediyelere de, Meclis'e de, TC'nin bütün ku- rumlanna da büyük sorumluluklar düşüyor. Aynca yabancı söz- cüklere karşı çıkmayanlar, yabancı sözcüklerie düzenlenmiş bü- tün bildirileri, tabelalan, yazılan onaylayıp imzalayanlar anaya- sal suç işiemektedirler. Çünkü anayasanın 3. maddesi TC Dev- leti'nin "Resmi dili Türkçedir" yazıyor. Yabancı dil öğrenmekle yabancı dille eğitimi kanştırdığımız günden berı geldiğimiz nokta burasıdır. Türkçeyi yitirmeden, sömürge toplumu olmadığımızı göstermek zorundayız. Bu anlamda ilk fırsatta bu ülkenin yazarlan, ozanlan, dilse- verleri Türkçeye dönüşü sağlamak için yOrüyöşter, toplantıîar yaparak sorunu gündemde tutmalı, anadilimiz "Yabancı dille- rin boyundunığundan kurtanlmalıdır". PENCERE Hafiz!.. Suriye Devfet Başkanı Hafız ölünce, medya dünyamızda yayımlanan yaklaşık 30 gazetede yer alan ortalama 10'ardan toplam 300 köşe yazan olayı yorumlapıaya başladı; bendeniz geri kalır mıyım?.. Bir şeyler dcWürmek zorundayım. Benim en sevdiğim hafız kimdir?.. Hafız-ı Şirazl'dir. Timurienk Şraz'ı ele geçirince herkese vergi sal- mış, Hafız'ın payma da bir mangır düşmüş; ama, şairyoksul muyoksul; ödeyecek güçte değil; za- vallıyı yaka paçâ Timur'un huzuruna çıkarmışlar. Tımur eski pıiskü giysiler içindekı şaire bakarak demiş ki: - Sen birgazelinde yanağındaki beni için sev- diğine Semerkant ile Buhara'yı bağışlıyorsun da şimdi bir mangin mı ödeyemiyonsun ?.. Hafız boynurtu bükmüş: - Elim bu kadar açık olduğundan bu hale dûş- tûm sultanım.. • Kuran'ı tümüyle ezberfeyip okuyabilen kişiye hafız derler; ancak Kuran'ın bir satınnı ezberieme- den hafız olaniar vardır; doğan bebeğe babası "Hafız" adını koydu mu çocuk olur Hafız... Hafız aşağı, Hafız yukan... Eskiden okuma yazmayı çok az kişi bilirken Ku- ran'ı ezberleyenlerin önemi büyüktü; hafızlarsay- gı görürierdi; sonralan hafızlık alay konusuna dö- nüşmeye başladı; sözcük, okuduğunu anlamadan ezberteyen ktşiler için de kullanılır oldu. Hafız aynı zamanda güzel sesli çağnşımını da yapar; Türk musikisinde ünlenmış çok hafız var, bunlardan sevdiğim bıri Hafız Posttur. Asıl adı Mehmet Çetebi iken, bestecimiz ne- den Hafe Post diye anılryor?.. Derler ki: - Bedeni çok kılltymtş ya da üzerine oturmak için her zaman yanında bir post taşırmış... Ünlü şarktsını herkes bilir "Gelse o şuh meclise, naz û tegafül eylese.." • Islam dünyasında hafızlardan geçilmiyon ko- mutanlar, şairter, besteciler, bilgeler, devlet adam- lan, hattatlar, sanatçılar... Ya Hafız Esad?.. Geniş ufukiu yaklaşımda iz bırakmayan dikta- törün marifeti ne?.. Otuz yıl koltuğunu korumuş... Nasıl bir otuz yıl?.. Suriye'nin yoksul halkı otuz yıl önce neyse, bu- gün tartrya vurduğun zaman da oL Daha geçerli bir ölçü var mı?.. Uygarlık tarihini anlamadan ezberiemek, kişiye saygınlık kazandınr mı?.. Ot. En ucuzı en kolay İnternet erişimi e-c Dze'rîndaki e-card nu*arasını v« e-guide'ı kullanarak Intarnat'e tek tuşla ve zah«*tsizc« bağlan«anızı sağlayacak «anyetik karttır. Ayrıca Suoerortline 8-card ile çok yakında açılacak peronline e-point'lerden de înternet tısı kurabilirsini2- Özel olarak tasarlanaış bir prograa olan e-guide ile-ı e-card nuaaranızı kullanarak-. PC'nizden înternet'e bağlanabiüpsiniz. tek pakette çözdük e-card'ınıza-ı e-pass sayesinde kontbr ekleyebilirsiniz- 10 veya 30 saatlik kontörlü e-pass'lerden istediğinLzi .»V* eğ •ritinda.o pe en 10 saatlik kontörûrıu2 bitınce dert etmeytn, Hem nııcnıcı c UP€RC JNLIN€ super<
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear