23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
19MAYIS2000CUMA CUMHURİYET SAYFA iJ. LJ.K. kultur@cumhuriyetcom.tr 15 Dıanet,ayrılık ve acı Liv Ullmannhnyenifilmi 'îhanet', IngmarBergman'ın 'itiraflan' üzerine kurulu Kültür Servisi - îhanet, af, aynlık, acı: Liv LUmann ın 'Trolosa' (tha- net) adını taşıyan yeni fılmi, bü- tün bu duygulan beyaz perdeye yansıtıyor. Unlü yönetmen Ing- mar Bergman'ın yaşamından esinlenerek oluşan fılmde es- ki oyuncu ve yeni yönetmen Ullmann, Betgman'ın bir za- manlar yaşadığı trajik ilişkide yaptığı bir hata yûzünden ken- dini suçlaması ve duyduğu de- rin pişmanlık üzerine kuruyor. Bergman, belki de kendine bile itiraf edemediği duygulannı senar- yo haline gerirerek bir nevi terapi uy- gulamış. îhanet, aşk, pişmanlık ve sonucu intiharateşebbüse kadar varan bu ac dolu öykünün üzerine Liv Ull- mann şunlan söylüyor: "Berg- man bu kadın karşısuıda yapö- ğı hatalar \ üzünden asla kendi- ni affedemedL Benimle tanış- masuıdan önce. 1950'lerde ya- şadığı bu olay onu derinden et- kflemişti. Bana milyonlarca kez anlatti. Onun için arük bir ta- kamohnuştu.Onaberzaman bu- nun fOmini çekeceğimi söylüyor- dum. Bana bunun kişisel bir olay ol- duğunu ve gizti kalması gerektiğini söy- lüyordu. Bense böyie bir hikâyenin kadm gözûyle aktantanası taraftanydım." Sonunda Bergman öyküsünü kendi kaleme aldı ve Ullmann'ın yönetmenliğiyle LenaEnd- re'nin canlandırdığı Marianna ve Krister Hen- riksson'un canlandırdığı Davıd'ın hikâ- yesi ortaya çıktı. Ullmann hiçbir ay- nlığın bu kadar büyük acı verme- mesi gerektiğini ve bu kadar bü- yük pişmanlığın yaşanmaması gerektiğini savunuyor ve kendi boşanması hakkında şunlan söy- lüyor:" Ben deeşimden boşamr- kençoküzüldüm. Özdfikfeonun arkasma bakmaktan bileçekin- diği büyük acryı gözlerinde gö- rünce bir daha hiçbirerkeğe böy- le bir duygu hissetmemeye karar verdim. Ama Ingmar'a öyle detice- sine âşıktnn ki,gözüm hiçbir şey gör- müyordu." Bergman'dan aynldıktan sonra ise ara- lanndaki yakınlık, dostluk seviyesin- de devam etmiş ve bugün 'thanet'in projesinin oluşumuna ve gerçek- leşmesine etkisı olmuş. Zaten uzun bir süre önce sinetnadan çekilen ve kendini halen yaşa- dığı Fora adasına hapserükten sonra sadece eski sadık oyun- culan Ullmann ve Erland Jo- sephson'un aracılığı ile dış dün- ya ile bağlanü kuruyor ünlü yö- netmen. Bu yüzden fılmde 'BoTg- man' adını taşıyan karakteri yani yönetmenin 'gölğe kişiliği'nı de Er- land Josephson canlandınyor. Berg- man'ın birçok fılminde başrol oynayan Jo- sephson daha önce de yönetmenin düşlerini sır- tında taşıdığı için bu rolde hiç zorlanmadığını belirtiyor ve ekliyor:"Ingmar ve ben iki kardeş gibrydik. Tamşdgumzda ben 16, o tiyatro askry- Fflmde Bergman adını taşıyan yönetmenin 'göige IdşOiği'ni dostu Erland Josephson canlandınyor. la yanan 20 yaşmda bir detikanh kti. Bu yÜ2den onun maskesmi takmak, evinde yaşamak, onun kişiagine bürünmek benim için hiç zor oJmadı." Liv Ullmann ise 'thanet' fılminden çok mem- nun. Bu- fılmde her şeyi kontrol etmenin, oyun- culardan en iyiyi çekip çıkarmamnı ve fılmi bir bütün olarak ortaya çıkarmanın çok büyük bir zevk olduğunu belirtiyor: "Bundan sonra yaşb- lan konu alan bir fflm çekmeyi tasarhyorum. Böylece değişiktarz bir aşkı anlatacağuiL Bir sü- rü yaşlandığı için arbk çahşamayan oyuncu ta- nryorum. Benim fibnim belîd onîar için de yeni- den bir hareket ve ben de yaşam hakkında çok şey bilen insanlarla çahşma olanagı bulabiürim." Bergman'ın filmi görüp görmediği sorusuna ise şöyle yanıt veriyor: "Evet Çok etkilendi. Özeİükle herkes tarafindan ıtiMp kaküan, kırü- gan kız çocuğu onu çok etküedL" James Ivory, 'Altın Kupa'da iç içe geçmiş iki evlilikte yaşanan tutku dolu ilişkileri anlatıyor 'Visconû'den esinlendim' M.vory, Henry James'in romanından uyariayarak yaptığıyenifümindeki ttalyan prensi, Visconti'nin 'Leopar'ındaki karakterden esinlenerek oluşturduğunu belirtiyor. Kültür Servisi-Ünlü Amerikah yö- netmen James Ivory, Amerikan sine- masından farklı bir çizgi izleyerek yi- ne alternatıf bır fîlm ile izleyici kar- şısına çıkıyor. 53. Cannes Füm Festi- vaü'nde geçen günlerde gerçekleşti- rilen 'The Golden Bowl' adlı son fıl- minin göstenmine başrol oyunculan Lma Thurman. Jeremy Northam ve Nick Nohe ile katılan Ivory, Kalifor- niya doğumlu olmasına karşın Avru- pa sinemasına ilgi duyan ve Hollyvro- od klişelerinden uzak yapımlar gerçek- leştiren 'az buhınur' yönetmenlerden biri. 'Sinema, çekici ve hareketii' 'Hovvard Malikânesi" ve 'Günden Kalanlar' fılmlerinde olduğu gıbi es- ki Ingıliz yapılan içinde günahlann iş- lendığı, Pans ve Londra salonlannda centiknen beyefendilerin hanımefen- dilere kur yaptıklan ve eski Ingiliz aristokratlannın dünyasını yansıttığı duygusal ve aşk dolu yapıtlan ile si- nema izleyicisinin tanıdığı Ivory, yi- ne mermerle kaph, zeytın ve çam ağaç- lan içindeki büyük beyaz bir villada geçen son filminı HenryJames'in ro- manından esinlenerek yapmış. 'The Golden BowP yazann roman- lan arasında en karmaşık ve en güzel olanı. 'Avrupahlar'la başlayan, 'Bos- tonlular'la devam eden üçlemenin so- nuncusu olan romanda, birbiri içine girmiş iki evliliğin karmaşık ve zaman zaman ensest noktasına varan ilişki- leri anlatılıyor. Göç etmiş Italyan pren- si (Jeremy Northam), sanat için yanıp tutuşan Amerikah bir koleksiyoner (Nick Nolte), bir maceraperest (Uma Thurman), babası tarafindan taciz edi- len bir genç kızın (Kate Becldnsale) oluşturduğu ana karakterler çerçeve- sinde kalplerin birinden diğenne kap- tınldığı bir tutku dünyasında yaşanan ilişkiler anlatılıyor. "Sanat koleksivoncusu, 1900'lerin başındaki sadece kendi soyadını bı- raknğı bir çocuğu ohnası ile ügflenen zengin Amerikah tipini süngeflyor'" dıye belirtiyor yönetmen Ivory ve ek- lıyor: "Henry James'in Boston'daya- şayan koleksiyoner IsabeHe Sturtgar- den'danetkilenerekyaratağıbutipi ol- duğu gibi fUmime aktardun. İtalyan prense geünce biraz khaptan, biraz da VTsconti'BHi 'Leopar'filnündekika- rakterden esinlenerek oluşturdum. Zaten fihnin başında da 'Leopar'da söylenen bir sözün aymsmı tekrarbyo- rum. Aynca Roma'da yaşayan asiDer, Marcantonıo Borghese ve Fabrizio Massımo da bana ilham kaynağı ol- du." Cannes Film Festivali'ni en sık zi- yaret eden isimlerden biri olan Ivory, sinemanın çok ferah bir döneme doğ- ru gittiğini düşünüyor: "Sinema, ar- ük hiçbirzaman otmadığı kadar çeki- ci ve harekeÜL Yeni teknoktjilerin or- taya çıkması, insamn düş gücünü ge- nişletiyor ve kafanızda yaratnğınız dü- şüncelerin gerçeğe dönüşmesine ola- nak tanıyor." YENİ BASLAYANLAR Lake Placld / Kara Cöl Steve Miner'ın yönettiği; Bill Puhnan, Bridget Fondave OBver Platt'ın oynadığı 'Kara Göl'de do- ğa korkusu olan bir bilim adamı, bir şerif ve bir mi- toloji profesörü, Maine yakınlannda bir gölde bu- lunan tarih öncesi çağlara ait bir hayvan dişinin es- rannı araştınr. Besleged / Tesllmlyet Thandk Newton ve Da- vidThewHs'inrol aldıkla- n, Bertohıcd'nin bu son fılmi 'Tesfimhet' James Lasdun'un bir hıkâyesın- den uyarlandı. Filmde Kinsky (David Thew«s), piyanosunun ardına sak- lanan içine kapalı bir adamdır. Tek dostu beste- ciler olan Kinsky'nin evi- ne Shandurai (Thandie Newton) adında bir genç kız geür. Evde biroda kar- şılığında ev işlerini yap- ması için anlaşırlar, ancak aralannda bir ilişki başlar. PKch Black / Derln Karanlık I^via*Twohy'nin yönettiği RadhaMitcheO,Vin Diesd, Cole Hauser'in başrollerini paylaştığı 'De- rin Karanhk'ta gelecek zamanda yaşayan Fry adın- da bir pilot (Radha Mitchell) dünyadan uzak bir ge- zegene çakılu-. Fry'ın tüm mürettebatı ölür, sadece birkaç yolcu hayatta kalır. Birlikte gezegeni araş- ürmaya başlarlar ve hayatta kalmak için bir düzen kurarlar... Oladlator/Cladyatör Kkfley Scott'ın yönettiği fiknde RusseO Crowe 5 y y g çiyor. Yaşh Imparator Marcus Aurelius hastadır ve yenne geçmesi için aklında General Maximus var- dır. Konuyu kıskanç oğluna açan Aurelius öldürü- hlr. tmparator olarak başa geçen oğlu, sırasıyla ge- neral Maximus'un kansını ve oğlunu öldürtür. Bu olayın üzerine Maximus intikam almaya başlar. 12. ANKARA ULUSLARARASI FİLM FESTİVALİ Ddnei perde bu gece açdıyor CUMHUR CANBAZOĞLU ANKARA - Kısa fılm progra- mına 15 Mayıs'ta başlayan 12. Ankara Uhıslararası Fflm Fes- tivati, resmi açıhşı bu gece saat 20.00'de Metropol Sineması'nda yapıyor. Törende festivalin onur ödülü AKm Şerif Onaran'a, Aziz Nesin emek ödülleri Süha Ann ile tlhan Arakon'a ve kitle ileti- şimi ödülü TÜRSAK Sinema Ydhgı'na verilirken afiş yanş- ması kısa metrajlı ve ulusal bel- gesel yanşmalarmın ödülleri de verilecek. Aynca bu gece, Ispanyol yö- netmen Benfto Zambrano'nun 1998 tarihli 'Yahuz' (Alone) ad- lı yapıtı da açılış fihni olarak gösterilecek. Daha önce kısa ve uzun met- rajlan aynı günlerde gösteren festival, seyirciye her iki progra- mı da izleme olanağı sağlamak amacıyla süreyi uzatarak bölüm- leri ikiye ayınnasınm olumlu so- nuçlarmı alıyor. Dört gün süren kısa filmler programlanndan özellikle yanşma bölümleri, ge- nelde bol seyircih seanslarla geç- ti. Ankara, bir kez daha, diğer ulusal festivallerde üvey evlat muamelesi gören kısa fıhne hak __ettiği önemi Yererek bu -Türkiye'deki merkezı olduğunu kanıtladı... türlü bulamaz. Bu arada da Jo- seph'le karşılaşır. Kendini çok farklı tanıtan adam, aslında teh- likeli bir psikopattır... Avrupa'da büyük ilgi görmüş VVffliam Trevor'un romanmı Ego- yan, aynıbaşanyla sinemayaak-_ tarmış. Gerilim sinemasının hiç- bir klasik öğesini kullanmadan 4 Felicia'ıun Yolcuhığu' Gelehm uzun metraj programı- na; Metropol2 salonu güne Atom Egoyan'ın Feücia'nın Yolcuhığu adlı son filmıyle başlıyor. Öykü kısaca şöyle: Hamile Feücia, sev- gilisi Johnny'nin ardından Bir- mingham'a gelir, ama onu bir gerilim yaratabilen bu film gö- rüntüsüyle, müziğiyle, ışıgıyla, anlatımıyla son dönemin en gör- kemli yapıtlanndan biri. Aynı salonun ikinci yapıtı ise GaniMüjde'nin "rekortroen f3- mi" Kahpe Bizans. Ikıncı salon Megapol Kınm- zı'daki ilk fıhn Can Togay'm yö- nettiği Tann'nm Gözünden Uzak Bir Kış: iki sinema düşkünü La- du ve Radi, kuş uçmaz kervan geçmez bir köyde yaşarlar. Her hafta, köyün tek sinema salo- nunda yeni fihnin gösterime gir- mesini sabırsKİıkla beklerler. Ancak filmleri merkezden dağ- ^ k h l dagıtan motoreu4ea- zada ölmüştür. Köyü filmden mahrum bırakmama görevi iki kafadara düşmüştür... Soiondz'un t Mırthıluk < u~ Ürinci film Üç Mevsim'de yö- netmen TonyBui,beş insamn ki- şiliğinde, Amenkan stilinden et- kilenen ve aynı zamanda geçmi- ortgün süren kısa filmler programından sonra yanşma bölümleri ve uzun metrajlı filmlerin gösterimi başlıyor. Bu gece Ispanyol yönetmen Benito Zambrano'nun 'Yalnız' adlı yapıtı açılış filmi olarak gösterilecek. şini özleyen Vietnamlılan geti- riyor beyazperdeye: Beyaz çi- çekler toplayan kız, bir çekçek sü- rücüsü, genç fahişe, satıcı çocuk ve çocuğunu arayan eski asker... Savaştan bu yana Vietnam'da çe- kilmiş ilk Amerikan fıhBİ. — Tody Sokmdz un Muüuluk'ır ise son yıllarda ABD'de en faz- la konuşulmuş, ses getirmiş fıhn- lerden biri. ilk bakışta sırada bir ailenin öyküsü; sorumlu ço- cuk Joy, üç kız kardeş ve yaşh an- ne baba. Hepsinin psikolojik so- runlanvarveyabıızlar.Joy'aasıl darbeyi babası vuruyor ve geç- mişte onun arkadaşlanndan bı- rinin ırzına geçtiğini itiraf ediyor. KEDt GÖZÜ VECDİ SAYAR Bursa'nın B'si Cannes'ın C'si Bir şenlikten diğerine uzanan, bitmek bilmeyen bir yotculuktan söz etmek istiyorum bugün. Istanbul Film Festivali'nin son günü kendimizi Bursa'da bulduk. Kır- ka yakın kedi, deniz otobüsünde sabah çavlannı yu- dumlarken Istanbul Festivali'nin yorgunluğunu henüz üstlerinden atamadıklan her hallerinden belli oluyordu. Yol boyunca denız otobüsünun kaptanının misafiri ol- duk. Birsaatlıköğretıcı bıryolculuktan sonra, Yalova'da otobüsler bizi beklıyordu. Bursa'da Kıra Oteli'ne yer- leştiğımizde, nerkesın keyfi iyıce yenne gelmiş, yoıgun- luk yerini heyecanlı bir bekleyişe bırakmıştı. Bakalım, Bursalılar bu yeni festıvali nasıl karşılayacaktı? Tabii, önce Iskender Kebapçısı'na konuk dundu. Hem de gerçek Iskender'in mekânında. Ardından gü- nün ilk sürprizi geldi. Bursa'nın tarihi Tayyare sinema- sırestoreedilmiş, görkemli bir kültür merkezine (TKM) dönüştürülmüştü. Sinemanın eski görkemi korunarak yapılan bu restorasyon, ilk morali verdi konuklara. Kent, bu film festıvaline ev sahipliği yapacak bir mekâna sa-^ hipti. Daha sonralan, TKM'nin olağanüstu nazık ve yar-^ dımsever personelini ve müdürleri Hikmet Bey'i tam-f yınca bu inancımız daha da pekişti. ^ "Ekırsa Sinema Şenliğı 2000"in açıhşı, cıddı bır şen-,« lige yakışır olgunlukta ve sadelıkteydı. Bursa Buyük-1 şehir Beledıye Başkanı Erdoğan Bilenser ve ÇASOD^ Başkanı Rırtkay Aziz'ın kısa ama özlü konuşmalan-^ rnn ardından sahneye konuk sanatçılar davet edıkjı. Nev-^ zat Şenol ve Mettem Savcı'nın sunduğu açılışa katı-*< lan tüm sanatçılan saymaya kalksam başka bir şey yazJ * maya yerim kalmaz. Sonra, ya birkaç ismi unutuverir-1 sem? ("krnir Sanat"ın açılışından söz ederken Güter,' ve Su Yücel, Hüseyjn Bas, Engin Cezzar, Demif; Karahan, Hüsamertin Koçan gıbi dostlan unuttiK* ğum gibi.) En tyisi, açılışı fılm muzıklerinden oluşan bir« konserle noktalayan Cahit Berkay ve arkadaşlanndan1 söz etmek. Sinemamıza sayısız beste kazandıran us-* ta müzisyeni, uzun süredır bu kadar heyecanlı görme- 1 miştım. Belli kı bestelenni çalarken, yıllannı verdiği Ye- şilçam'dan nıce anı geçiyordu gözlerinın önünden. Sa- londaki sinemacılar da aynı coşkuyu paylaşıyordu.' Berkay'ın müziğini yaptığı filmlerden birinde oynama-* yan pek az oyuncu vardı herhalde aralannda Günün ikinci güzel sürprizi, açılış filmi "Eylül Fırtına- s/'nın gösterisine katılan coşkulu Kalabalık oldu. Bir bö- lüm seyirci ayakta izledifilmi.Atf Yılmaz, Tank Akan, Deniz Türkali ve filmin küçük oyuncusu Kutay Öz- can'a yapılan tezahürat görülmeye değerdi. O gece, herkes rahat bir nefes aldı. ÇASOD'lular Bursa Büyük- şehir Belediyesı Danışmanı Ekrem Demiröz'den ge- len öneriyi kabul etmekle ne kadar iyi bir iş yaptıklan- nı düşünüyoriardı. Seyircinın, bır şenliği daha ilk yılın-, da boylesine kucaklaması, Bursa'da çok ciddi bir po-j tansiyel olduğunu kanıtlıyordu. ' Dünden bugüne sinemamızın serüvenini seyirciye su-' : nan "Bursa Sinema Şenliği'nn programındaki yirmi bir filmin yansı, sinemamızın klasikleri diye tanımlayabile-' ceğimiz yapımlardı. Diğer yansı ise son bir iki yılın ya~ pımlan. Böylece, kuşaklar arası kavuşuyordu sinema-. cılanmız. "Vesikalı Yarim"\n gösterisinde Izzet Günay ve yapımcı Şeref Gür'ün mutluluğu gozlerinden oku-, nuyordu. "Bursa Sinema Şenliği"ne seyırcinin ilgisi dokuz gün boyunca eksilmeden devam etti. Günde iki, hafta so- nu dört gösteri ile sekiz bin seyirciye ulaşmak, azım- sanacak bir başan değildi. Kapanış töreninde, sahne- de kırka yakın sanatçı vardı. Kendilerine verilen kırmı- zı karanfilleri Bursa seyircisine atarken sahrte ve salon ortak bir coşku yaşıyordu. Doğrusu, dünyanın her kö- şesinde festival izledim, böylesi bircoşkuya çok az rast- ladım. Genç kuşak sinemacılanmızın, Bursa'ya bun-, dan böyle daha büyük yakınlık duyacaklanndan kuş- kum yok. Zaten şenlik, Bursa'da çekilen birfilmle, "Fa- sulye" ile kapandı. Önümüzdeki günlerde de Yeni Si- nemacılar ("Gem/de"yi sunmak için tam kadro Bur- sa'daydılar) yeni filmlennin çekimine başlıyor. Bursa Be- lediyesi'nın sinema ile kurduğu bu yakın ilişki devam ederse kim bilir daha kaç filmimize mekân olacak bu güzel kent. Kuşkusuz bir şenliğın var olması için sponsor des- teği çok önemli. Bu yüzden şenliğe sahip çıkan Bur- salılara ne kadar teşekkür etsek az. Ama, içlerinden bir tanesi var ki çok özel bir teşekkürü hak ediyor. Avru- pa'da bile zor bulunacak bir mekânı, "Kitap Ew"ni ya- ratan Dilek Çetebi'yi, yalnızca şenliğe verdiği destek için değil, Bursa'yı bir kültür kenti yapmak için verdiği emekten, ince zevkinden ötürü kutlamak gerek. Bur- sa'ya yolunuz düşerse "Kitap Ew"ne uğramadan git- meyin derim. "Bursa Sinema Şenliği"nin önümüzdeki yıllarda da- ha da gelışeceğinden hiç kuşkum yok. Her filmden son- ra filmin oyunculan, kimi zaman yönetmenı ile yapılan söyteşiler, Bursa seyircisinin bu şenliği fazlası ile hak< ettiğini gösteriyor. ÇASOD, kortejsız, gösterişsiz bir film şenliğinın de yapılabıleceğinı ve böyle bır şenliğin de kıtleler tarafindan benımsenebıleceğını kanıtlayarak çok önemli bir işlevi yerine getirdi. Kim bilir, belkı Ana- dolu'nun dört bir yanındaki panayır türü şenliklere bir ömek oluşturabilir Bursa Şenliği. Bir şenlik (istersenız "festival" diye okuyun, çünkü sanıldığının aksine birfark yok festivalle şenlik arasın- da; birinin Türkçe olması dışında) yalnızca film tüketi- minden ibaret olmamalı. Ülkemızde sayılan giderek artan şenliklerin kulağına küpe olsun dıye soylüyorum: Her şenlik bır uretımdir. Sinemanın çeşitli boyutlan ile tartışıldığı bir ortamdır. Bir coşkunun, sinema sevgisi- nin paylaşımıdır aynı zamanda. Türkiye'de bir süredir güzel şeyler oluyor. Sivil top- lum kuruluşlan, özel sektör, yerel yönetimlerve üniver-, siteler, farklı özellikler içeren şenlikler düzenliyorlar,' Bursa ile aynı günlerde Anadolu Üniversitesi lletişim Fa- kültesi'nin düzenlediği "Eskişehir Film Fesf;Va//"nden sonra şu günlerde başkenttefestival var Sevgili MahV mut Tali Ongören'in kurduğu Dünya Kitle lletişim Araş-' tırma Vakfı'nın düzenlediği "Uluslararası Ankara Filnf Festivali". Sonra, sırada Bodrum Festivali var. 5 Hazi-- ran "Dünya Çevre Günü "nde başlayacak "Uluslarara-' sı Çevre Filmleri Festivali". Garanti Bankası'nın des- 1 ' teği ile TÜRSAK tarafindan düzenlenen ve bu yıf < yaşına basan bu festival, ülkemizde "uzmanlaşmış"'fes-* tival geleneğının öncüsü olarak önem taşıyor. Evet» sevgili Onat Kutiar'ın dediği gibi, "Sinema bir şenlik-' tir". Sinemayı geniş kitlelerin en fazla benimsediği sa> nat dalı yapan şey de bu coşku olsa gerek. Şu satırla% n yazdığım Cannes'da, Şenlik Sarayı'nın basın odasırh' dan dışan bakınca ilk göze çarpan da bu coşku olu- yor. Bursa'dan Cannes'a izini sürdüğümüz coşku... iBİLGİÜNtVERStTESİnde saat 19.00'da yönetmen Frank Oz'un 'Küçük Korkular Dükkânı' adlı filmi izlenebilir. (216 23 15) • BABYLON'da saat 22 3O'da Cold House'un konseri yer alacak. 292 73 68) ; • a\RBtYEAÇIKR\V\TtYATROSU'nda saat 21.00 'de Teoman ın konseri izlenebilir. (244 28 39)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear