23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SUUİ SAYFA CUMHURİYET 11 MAY1S 2000 PERŞEMBE OLAYLAR V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr 'Cumhurfyetçi împaratorluk'a Doğru mu... M. İskender ÖZTURANLI//*^M Y ıl 1973... CevdetSu- nay'ın cumhurbaşkan- lık süresi dolmuştur. Koalisyon liderlerinin tercihi sonucunda Fa- rukGörter, Genelkur- may Başkanlığı'ndan aynlmış, konten- jan senatörlüğune seçılerek aday gös- terilmiştir. Yüzde yüz cumhurbaşkanı seçileceğı inancındadır. Zamarun ana- yasasına göre sonuç alınana değin se- çim sürdürülmektedir. Ne var ki ne Gür- lerne de ikincı aday Tekm Anburun ye- terü oyu alamadıklan için seçim çıkma- za girmiştır. Işte o zaman Sayın Ecevit'ın aklına, Anayasa Mahkemesi Başkanı Muhit- tin Taylan gelmiştir. Askerlenn yerine birhukuk adamını seçme eğilimi belır- mişnr. AP, CHP ve CGP, Taylan'ın aday- lığında birleşmışlerdır Ama bırkaç gün sonra, önce Feyzioğlu, arkasından da Demirel, Muhittin Taylan'a verdikleri destegı geri çekmişlerdir. Söylentilere göre Taylan, "aşmsoku", daha doğru- su "komünist"rir ve "borç içinde yüz- mektedir." Ne var ki bunlann hepsı ya- lan sözler, asılsız ye haksız suçlamalar- dır. Gerçekte Taylan, "temel hakveöz- gürtüklerin çiğnenmesine göz yumma- yan, sosjaldevletkuraüannın u\ gulan- masuuisteyen,ezflenkrm ve sömürükn- lerin ancak bu suretle kurtulacağuıa inanan" bu ınancını da yüksek sesle dıle getiren bir hukuk adanudır. Ama poütikanın çirkın yanı, doğrulan de- ğil, yalanlangeçerli saymaktadır. Bu ne- denle bir hukuk savaşımcısını bile çark- lan arasında öğütmüştür 1975 yılında üğur Mumcu ile yap- tığı bir söyleşide o günkü durumu şöy- le değerlendirecektir Muhittin Taylan: "Anayasayı açaüm (1961). 35. madde- denbaşlayarak53.maddeyekadaroku- yalını. Hemen heraen hepsi, sosyaJ dev- let kavTammın anayasaya yanHyan ku- raUarunr. Ama butüanyadırgayan, teb- likeli bulan çevreler vardır. Çûnkü sos- yal devlet, tûm gerekleriyle uygulanır- sa, herkes hak ettiği ölçûde pay alacak ve sömürü düzeni bozulacakbr. Bunun neresinde aşın sol eğilimi sezerier, an- layamıyorum." Politıkanın çirkin yüzünü bilmeyen büyük yargıcın bu gibi incelikleri an- laması olanaksızdır. Anlayabümesi için büyük değil, küçük olması gereklidir. Muhittin Taylan'ın kûçüklügünü ise hiç kimse görmemiş, duymamıştır. Emekliliğinden sonra da, tüm üsteleme- lere karşın birpartıye ginp poütıkaala- nında boy göstermeye kalkışmamış, köşesine çekilmiş ve düşüncelerini söy- leyerek, yazarak sürdürmüştüryaşamı- nı. Bilindigi gibi 1980 rejimi, yanlış bır davranışla ülkemizdeki tüm parti- len dışlamış ve kapatmışnr. Ancak 1983 yılından sonra yeni partilerin kurulma- sına ızin verilmiştir. Bu suretle sol ka- natta Halkçı Parti ve SODEP gibi par- tiler belirmiştir. Bülent Ecevıt bunlar- dan hiçbirine katılmamış, sosyal de- mokrat oldugu halde, tüm çağrüara kar- şm Halkçı Parti'ye de, SODEP'e de güleryüz göstermemiştir. Daha sonra DSP'yi kurma çaüşma- lanna girmiş, siyasetten yasaklı oldu- ğu için bazı kişilere başvurmak zorun- da kalmıştır. tLk aklına gelenlerden bı- ri Uğur Mumcu'dur. Ne var ki Mumcu, "Ben gazetecikalmakistiyorunr dcrruş ve Ecevit'in önerisini geri çevirmiştir. Ecevit, «PeJd siz kabul etmediniz. Kze başka biradverebflir misüıiz" dıye sor- duğundan Mumcu, Mûnci Kapani'nın adını getirmiştir gündeme. Ve şunları eklemiştir sözlerine: "Kapaıü benim hocamdırveçokdürûstbirkişidir." Bu- nun üzerine Ecevit, Kapani'ye götür- müştürönerisini. Bir kamu huİcuku pro- fesörü ve bilim adamı olan Kapani'nm yanıtı şöyle olmuştur "Efendmıben yıl- Jarca bu konularda dersverdim,öğren- dler yetiştirdim. Ama hiçbir deneyi- mim yok. Parti nasıl yönetilir, bilnıem. Bu işi nasıl yapanm, bflmryorum." Ecevit, Kapani'nin anlayamayacağı bir yakJaşunîa şu karşılığı vermiştir: "Münci Bey, siz hiçbir şey yapmaya- caksmız kL." Görüldüğü gıbı Ecevit, o günlerde Kapani'yi bir basamak, bir emır kulu olarak kullanmak istemiş, bu nedenJe de Kapani öneriyi kabuJ etme- miştir. Uğur Mumcu gazeteci, Kapani de bilim adamı olarak kalmayı yeğle- mişler, o günkü konumlarmın ülke için daha yararlı olacağını belirtmişlerdir kendi biçemlerince (üsluplannca). Aradan yıllar geçmiştir. Ecevit baş- bakanlık katındadır. 5 artı 5 formülü- nü atmıştır ortaya. Belki bir sevgi bağ- ühğıyla Saym Demirel'i, anayasayı zor- layarak yeniden cumhurbaşkam yap- mak istemiştir. Bu girişimde başanlı olamamış, hem kendisini hem de De- mirel'i yıpratmıştır. Meclis, yeni bir cumhurbaşkanı se- çecektir. Anayasamıza göre bu, Mec- lis'in işidir. Bu konuda grup karan alı- namaz. Milletvekilleri özgür biçimde oy kullanırlar. Oy verme işlemi de giz- lidir. Milletvekillennden herhangi bir kişi adaylığını koyabilir. Aynca 110 milletvekili Meclis dışıadan biraday da gösterebilır. Anayasaya göre hüküme- tin ya da partilerin aday göstermesi ola- naksızdır, Ne var ki bu kurallardan kimisine uyulmamıştır. Kamuoyuna değer ve- rihnemiş, çeşıtli kitle örgütlerinin öne- rileri dikkate ahnmamıştır. Demokra- tik kurallar bır yana bırakılnuş, cum- hurbaşkanı adayını kendi beğenisine göre tek başına Saym Ecevit belirle- mıştir. Sonra da seçime iki gün kala, ortak- lannın ve öteki iki muhalefet partisi li- derinin olurunu almıştır. Bu arada de- mokrasiye aykın yöntemleruygulanmış, curnhurbaşkanlığına adayhğmı koyan milletvekilleri hırpalanmış, örselenmiş, kimileri de dövülmüştür. Ve bu uygu- lamamn ne biçim bir demokrasi oldu- ğunu anlamak güçleşmişür. Açıkça söylemek gerekirse, Saym Ecevit, 1983 yılmda nasıl partisıne gö- re bir genel başkan aramış, ama bula- mamışsa, bu kez kendisine göre bir cumhurbaşkanı aramıştır Bulup bul- madığı henüz belli değildir, onu zaman gösterecektir. Ne var ki en az yırmi yıl- dan beri önce Evren, sonra teal ve da- ha sonra da Demird'in uyguladığı "baş- kanhkmonarşisi"nı "başbakanlıkmo- narşisin sine dönüştürmek ısteyeceğı gün gibi ortadadır. Parti içinde bir im- paratorluk kurdugu gibi, önümüzdeki günlerde Türkiye genelinde "cumhu- riyetçi bir imparator" olmaya heveslen- meyeceginı söylemek olanaksızdır. Çün- kü, "baştakiler bizim yerünize düşün- sün" diyen ve ımparatorluk yöntemle- rinin egemen olmasını isteyen politika- cılar ne yazık ki ülkemizde çoğunluk- tadır. Liderler sultası bunun göstergelerin- den bıridır. Ama bu sultanın yavaş ya- vaş gerilemekte oldugu da gözlenmek- tedir. "Anayasal çerçeve içinde görev yapacağmı" muştulayan Cumhurbaş- kanımız, bu sözünü kımseye boyun eğ- medengerçekleştirebildiği takdırde, li- derlenn sultası da, ımparatorluk öz- lemcileri de tarihe kanşacak, gerçek bir demokrasiye ve hukuk devletine ulaşmanın yollan açılmış olacaktır. Plastik Cerrahi ve Medyatik 'Değişme' Prof. Dr. Kemal ÖZMEN Hacettepe Üniversitesi öğretim Üyesi "însan kendi gerçeğinden başka bir şey ola- B ir süredir, basmımızın "renldi'' kesiminde, "Yılmaz Guney'in lümpenüği*' tartışmasımn ardın- dan "Yalan Rüzgân" dizisinde- ki "flişldler''i anımsatan yeni bır "dizi'' tartışmabaşlatıldı. Konu: "Cumhuriyet Gazetesi" ve adı o gazeteyle öz- deşleşmiş köşe yazan Ühan Selçuk "Dizi''de "roT alanJar. "Değişinı''i, "oryantal kıvrak- hk"la "Zaman"a uyma biçiminde algılayarak "değişnıe''ye uğramış bir grup "köşe"ci gaze- teci-yazar. Suçlamanedeni: "CumhuriyetGa- zetes" ve onun yazarlannın "kırk yüdır hep ay- nı şeyi" yazdıkian iddiası... Bilindigi gibi, tlkçağ Yunan düşünürlerinm "ber şeyin sonsuz bir aJaş, değişim ve dönüşâm içinde olduğu" düşüncesiyle somutlaşan *de- ğişimin değişmezliği" ilkesi. "DoğasaLtoplum- sal ve bilinçsel nesne ve olgular karşılıkh etkile- şimk sürekli olarak değişirler'' görüşüne daya- lı tanhsel ve dıyalektık materyalizmle bilimsel bir temele oturmuştur. Bugün, aklı başmda hiç kimse, "Ben değiş- mem" ya da "Ben değişmeden kalabflryorum" demiyor; "Cumhuriyet Gazetesi" ve onun ya- zarlan da bu evrensel kurala bağımlı... Ancak, "değişinıci" hemcınslerinden bir temel nokta- da aynhyorlar, onlar, "değtşroek" için "yer de- ğiştinııe''nin, kılık, ruh, vicdan ve cüzdan de- ğiştirmenin bir "ÖDkoşul", bir mutlak "zorun- luluk" olmadığı düşüncesindeler... "Kırkyıl''dır değıl, yetmiş alo yıkfar da bu düşünceyi savu- nuyorlar... Skolastik düşüncenin dayandığı bir sav var- dır: "Yer değişenin kendisi değişmez." Bu savı, bizim "değişimci grup" bağlamında düşünür- sek iki olasılık karşımıza çıkıyor: Birincisi, bu V n i kâşifler'' zaten eskiden de B böyte"ydiler, dolayısıyla "yer değjşönnek"le "değjşmiş" ol- madılar... Öcincisi, "yer" değiştirdikleri için "değişnıe''ye uğradılar! Çok şaşıracaksımz, ama her ikisi de dogruf Okurlanmız anımsar- lar, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce hü- kümet "aııtidemokratik (bir) düzen"in sürdü- rülmesini "istikrar" olarak duyuruyordu ka- muoyuna; "bizünküer" de, "dünya(hk) w için "MekâıTa, " a h r e t ^ ) " için "Zaman"a mü- kemmel bir "uyum" göstererek "yer değiştir- me"yi "değişiın'' sanıyorlar. "Değişiıırin "değişmez (bir) gerçek" oldugu doğrudur; ancak, "değjşme" "mutiak" değil, "görecdi (bir) gerçek"tir; nitekim, kıme, neye göre "değjşme''? Herhangi bir şey, birolgu, bir durum, bir kişi "değişnıe''ye uğrayan bır baş- ka şeye, olguya, duruma, kişiye göre "değişmez- Kk" gösterebilir. Işte, "bizimküer''in çıkmazı da burada; on- lar, kendi öznel, kişisel "değişıne''lerini mut- laklaştınyor, evrenselleştiriyorlar ve kendileri- ne göre "değjşmemiş" olanlan, kendileri gibi a değişimeuğrâma''mış olanlan "çağdışılık n la, "enteiektüeldariık''la, "dmozorhık"la suçluyor- lar... Oysa, "kırkyıl''dır değişmediklerini var say- dıkJan bu kişilerin a onlar''dan bir temel farkı var ki, o da "geçmiş"lerine sövmeden, onu "in- kâr" yoluna sapmadan, kendilerini tt zorunhı" bir "ya-degiştirnıe'*ye tabı tutmadan "değçme^yi H söreklilik'' içinde "tHtarhhk"a dönüştürmek... "Itoariüık'', ne oldugu gibi kaldığını söyle- mek ne de önceki yaşamını, düşüncelerini, inançlannı yok sayarak *Zaman''ın sundugu ")e- ni olanaklar"a, Darnin'ın kimi canlı türlerin- deki olağanüstü "çevre uyumu r> nu kıskandıra- cak bir biçimde kendini "uyariamak"tır.. "Ito- tartalık", tüm çelişki ve çatışmalanyla yaşamı, "inkâr"a başvurmadan, "öaeleştiri'' yaparak, bü- tünlüğü içinde kavramaktır. "RenkB", medyamızın "değişmez kendilik- ler"i otuz yıl önce, birer sempatizanı ya da "mi- titan"ı olduklan sosyalist düşünceyi nasıl "mut- lak"laştırdıysalar, bugün de onu tümüyle yok sayıp adı ister "Yeni Osmanbcüık'', ister "Fet- hullahçıhk'", ister "Yenidünya düzencüiği" ol- sun, bir başka "düşünce"yi "mutiak"laştınp kutsuyorlar ve buna da "değişiın" diyorlar.. Oy- sa, görüldügii gibi, "onlar" sadece "akhıklan şey"dirler... "Değişınez''ler, "değişme''ye uğ- rarlar... Şort ve tişörtle askeri birlik denetleyen "president ÖzaFın arabesk "rransformas- yon"udur onlann "defişim T 'den anladıklan.. Şimdi adını anımsayamadığım bır Fransız entelektüel, kendisine, "Üstat, biliyorsun plas- tik cerrahi çok getişti; neden şu yüzündeki kın- -şıldıklan\t)kettirnıiyorsun'*diyesoranbirdos- tuna şöyle demiş: "îyi de, ben onlan yapmak için tam effi vılımı verdim.L" "Geçmiş"lerini "gelecek"leri, "ikbal"len için bir çupıda yok saymakta hiç bir "sakmca" görmeyen tüm "de- ğişimci'" ve "değişnıeci"lere saygıyla duyuru- lur... TV Hem cD çalar Hem DVD i 56/ «e ofürüjrorıüz, ne sıkılıjro«üz? mm FETHİYE 2.ASÜYEHUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No- 1998/470- 1999/586 Davacı Orman Genel Müdürlüfü tarafindan davalılar Afet Özbudak ve Hazıne aJeyhıne açılan tapu ıptalı, mudahalenın önienmesı ve tescıl dava- sımn 07.12.1999 tarihve yukanda numarası yazılı ılamı ile; Davanın hsmen kabu- lü ile, dava konusu Fethı- ye Karagözler maballesı 311 ada 13 parselin tapu- sunun ıptali ile bu taşın- tnazm 116.16 m2'suun vasfı orman olarak Malı- ye hazınesi adına tapuya tescılıne, bu bölüme da- valı Afet Özbudak'ın müdahalesının önlenme- sıne, kalan 211 34 m2'lık bsmın Aü Rıza bzı Afet Özbudak adına yeniden tapuya tescilıne karar ve- riiniş, Davacı Orman Genel Müdürlüğü vekılı karan temyız etnuş, davalı Afet Özbudak'a karar suretı ve temyız dılekçesi teblığ edılememiş, zabıta araş- tınnastnda da adresi sap- tanamamış olmakla, ila- nın yayın tarihinden itı- baren 15 gün içinde adı geçen davahnın karan temyız edebileceğı, karar suretınin ve temyız dilek- çesinin tebbğı yerine geçmek üzere ılanen teb- lığ olunur Basın'24923 PENCERE Dönmeyenler Kahpolsunlar! Değişim evrenin yasası.. Ne demiş eski zaman bilgesi: Insan aynı suda iki kez yıkanamaz'.. Evren değişir.. Dünya döner. • Ama döneklik başka!.. DöneklikJe değişmenin birolmadığını yalnız söz- lükler dile getirmez; sokaktaki en saf adamı yol- dan çevirip sorsan, aradaki farkı söyler. Dönek, sen değişmedin.. Başkalaştın!.. Bal gibi biliyorsun bunu, ruhun düğüm düğüm, dönekliğin yükünü taşımak sana ağır geliyor; en büyük düşmanın da hakça düzeni hâlâ savunan- lar... Tepiniyorsun olduğun yerde: - Neden dönmediler?.. - Ah, birdönseleri.. - Yadayokolsalari.. Gerçek bu: Sen döndün, onlar dönmediler, her brini gördükçe, okudukça, iztedikçedayanamıyor- sun; neden bunlarteslim olmuyoriar?.. Deli mi bu kişiler?.. Neye güveniyorlar?.. Sovyetler yıkıldı, brtti bu işL Dönmeyip de ne yapacaksın?.. Seni çıldırtmak için mi dönmüyorlar?.. Bir dönseler, eşitleneceksiniz.. Onlar da senin gibi olacaklar.. Bir oh çekeceksin!.. • Dönmüyorlar.. Onlann adı geçtikçe yüreğine bir agırlık basıyor, içinde bir sıkıntı başlıyor, onlarla ilgilenmemek is- tiyorsun, tümünü yok saymaya çalışıyorsun; ama, nafıle... Ulan ne lanet kişiler bunlarL Hakça düzenmiş.. Sosyalizmmiş.. Insanlann eşitfiğiymiş.. Alınteriymiş.. Emekmiş.. Geçti bunlar, dünya değişti, farkında degil bu ap- tallar, lanet olasılar. Cehennemin esfel-i safiline gidesiceler, görmüyortar mı ki Amerika artık tek sü- per güçtür, en büyük tann paradır, dünyanın yeni düzeni piyasadır, süper kapitalizm toplumsal ada- leti yerle yeksan etmiştir, küreselleşme kimseye sak- lanacak delik bırakmamıştır, ulus devleti yerin di- bine geçirmiştir, doruktaki egemenlerin karşısın- da herkes secdeye gelmiştir... Para babasının koltuğu altına sığınıp gününü gün etmek varken bu adamlar ortalıkta başlan dik nasıl da dolanıyortar?.. Nispet mi yapıyoriar?.. Adam mı çatlatıyoriar?.. Döneklere dönekliklerinin aşağılayıcı bilincini aşılamak için mi dönmüyorlar?.. Yetti be!.. • Durum gün geçtikçe daha vahim bir hal alma- ya, "psiko patolojik" bir vakaya dönüşmeye. dö- nekliğin dayanılamaz ağırlığı altında ezilen dönek ruhlar saldırganlaşmaya başladılar. Ne demek dönmemek ulan?.. Kimin haddine düşmüş?.. Dönmeyenlere ölüm!.. Ne cürettir bu?.. Dönmeyenler kahrolsunlar!.. Yok olsunlar!.. euRO M u l t The Europe-wide Contest in Best Practice Products and Applications Htgh guality muttimedia contents wh>ch add value for users are the key to the Information Soaety - for producers as we)l as consumers. Get ready to partfcipate ın thıs competıtıon and check out the EuroPrut categorıes. the specıal students' competıtion. and further details at — www.europrix.org The EuroPrix MultiMediaArt mvıtes entnes from the EU Member States, the countnes of the Euro- pean Economıc Area, the Applıcant States of Central and Eastern Europe, as well as from Cyprus, Malta and Turkey. The deadline for submıssıons ıs «June 30,2000. EuroPrix Secretariat c/o Techno-Z F&E Jakob-Haringer-Str.5/111, A-5020 Salzburg T +43.662.2288-500, F +43.662.2288-505 <secretariat@europrix.org> Biryürek de sizin katkınızla çarpsın! TÜRKKALPVAKFI 19 Mayıs Cd. No: 8 Şişli/İSTANBUL Tel:(0212)2l20707(pbx) Faks:(0212)2126835 xx Dana «e isfıyonvz ki ? tLAN T.C. FETHİYE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 1998/472-1999/588 Davacı Orman Genel Müdürlüğü tarafindan davalılar Ismail Agah Deniz ve Ha- zıne aleyhıne açılan tapu iptah, müdahalenin önlenmesi ve tescıl davasuun 07.12.1999tanh ve yukanda numarası yazıh ilamı ile; Davamn losmenfcabuluile, dava konusu FethiyeiCarâgözler manalIesTJ12 a3aT 21 parselin tapusunun iptali4leHw1aşnmıazOT549r28ın2^innrvasrrörman o r k Malıye hazınesı adına tapuya tesciline, bu bölüme davalı İsmail Agah Deniz'in müdahalesının önlenmesıne, kalan 2H.72 m2'lık kısnun Mehmet Nuri oğlu, İs- mail Agah Denız adına yeniden tapuya tescilıne karar venlmiş, Davacı Orman Genel Müdürlüğü vekili karan temyiz etmiş, davalı tsmail Agah Denız'e karar sureti ve temyiz dilekçesı teblığ edılememiş, zabıta araştırmasında da adresi saptanamamış olmakla, ilanın yayın tarihinden itıbaren 15 gün içinde adı geçen davahnın karan temyiz edebileceği, karar suretınin ve temyiz dilekçesinin teblıf ı yenne geçmek üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 24925
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear