23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16 MART 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Bayrakla •uşkırtma Türkiye Gumhuriyeti'nin zirveterinde "iyi tarikatçı" olarak anılan şeriatçı gruplardan birinin Isparta'da işlettiği özel fen ^lisesini denetleyen Milli —I L. Eğrtirn Bakanlığı mûfettişi, kız öğrencilerin türbanla derslere girdiğini saptıyor. Müfettiş, teftişi sırasında, okulda Türk bayrağının 9«lişi güzel yeriere avsıldığını da saptıyor v e Bayrak Yasası'na aykın uygulamalann kaldınlmasım istiyor. B u arada türbanlı öğrenciler konusunda okul yönetimine ödün vermeyen müfettiş, öğrenci velisi olduğunu söyleyen bazı kişilerden tehdit almaya başlıyor. Birkaç gün sonra da Isparta'da yayımlanan bir yerel gazeteye manşet haber oluyor "Türk bayrağına tahammülü olmayan müfettiş. Her okulda terör estiren müfettiş odalardaki bayraklan lüzumsuz olduğu gerekçesiyle indirmeye çalışıyor." Yıllardır, "din elden gidiyor"ia milleti kışkırtan şeriatçılar şimdi de "bayrak elden gidiyor"u oynuyor! Etektronik posta: somteosta.cumhuriyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Bugün Kurban Bayram'ymış.. "Kurban kim!" ayram öncesiydi. Kadıköy'de vapurdan in- di. Iskelede insanlar yürüyemiyordu. Çün- kü iskelenin çıkış kapısının önü geçit ver- miyordu. Iskele meydanındaki seyyar sa- tıcılar, kapı önüne kadar gelmiş, yaygılannı yere ser- miş ya da boş mukavva kutulannı ters çevirip bay- ram alışverişi için tezgâh açmıştı... Bayram alışverişi için vapur iskelesinin kapısını ka- patacak şekilde satılan mallar arasında ilk göze çar- panlar, kâğıt mendil, kalem pil, tıraş bıçağıydı. Vapurdan çıkan insanlar, iskeleden çıkamıyordu. Sonunda seyyar satıcıları aşarak Kadıköy'ün is- kele meydanına ulaştı. Meydan, uygar bir kentin parçası olmaktan çık- mış, bir köyün pazar yerine dönmüştü. Olası bir yagmura karşı naylonla örtülmüş ve deprem bara- kalarını andıran bir alışveriş merkezi kurulmuştu... Kent meydanının köy pazanndan tek eksiği canlı hay- van satışı olmamasıydı. En azından horoz veya ta- Kadıköylüvuk sesleri duyulmuyordu. Yoksa vardı da satıcıla- nn sesleri mi bastırıyordu. İskelenin kapısından zor- lukla geçip meydana çıktığı anda ilginç bir "resirrTle karşılaştı. İskelenin çıkış kapısını tıkayan seyyar satıcılann birkaç metre ötesinde ve aynca naylon örtülü ba- rakalanyla sabitleşmiş satıcılann hemen karşısında mavi renkte bir kamyonet duruyordu. Kamyonetin yan tarafında iri harflerie "Kadıköy Be- lediyesi Zabıta Ekip Otosu" yazıyordu. Kamyonetin içinde kimse yoktu ve toplanmış bir tezgâh yoktu. Seyyar satıcılann gördükleri anda tezgâhlarını top- layıp kaçması gereken "zabıta"nın kamyoneti artık yapacak iş olmadığı için Kadıköy'ün iskele meyda- nını park yeri olarak kullanıyordu. Çevreye dikkatle bakınca mavi kamyonetin, üze- rinde "Zabıta" yazan beyaz renkli bir kuiübenin önünde durduğu görülüyordu. Bir kentin yokedili- şine ilişkin en dramatik görüntüydü bu... Kulübede oturan "zabıtalar", halkın bayram alış- verişi için seyyar satıcılann tezgâh kurmalanna be- lediye tarafından izin verildiğini söylüyordu. Zabıtaya göre belediye halka hizmet ediyordu. Kaldı ki, vapur iskeiesinin çıkış kapısını kapata- cak şekilde tezgâh açılması ise asia söz konusu de- ğildi. Böyte bir durum varsa, söylensin hemen dü- zettilirdi. Meydanda düzeni sağlayan zabıtalar, çıkış kapısını görmemiş olabilirdi. Bu konuda daha fazla konuşmanın bir anlamı yoktu ve "Kadıköy'ü mah- vettiniz" iddiası bir Kadıköylüye yapılacak en büyük haksızlıktı. Çünkü zabıta, doğma büyüme Kadıköy- lü olduğunu söyfüyordu. Bu Kadıköy artık onun Kadıköy'üydü! SESSİZSEDASIZ(I) \ NURİKURTCEBE /.UOCAM/. Yüksek Yerilim Hattı ErdinçUTKU Bayramda büyüklerinin elini öpeceksin, güçlünün elini-eteğini degil! İstatistiklepdeki kamyon kazaları Uzun bayram tatillerinde trafiğin yoğun olduğu şehirlerarası yollarda kazaları biraz olsun azaltabilmek için kamyonlara getirilen trafiğe çıkma yasağı bu yıl kaldınldı. Kamyonlann yola çıkmaması tatile giren ekonomide bir olumsuzluk yaratmıyor, örneğin Antalya'dan kamyon gelmediği için Istanbul'da domates sıkıntısı çekilmiyor ya da tatildeki fabrikalar ham madde gelemediğı için tatile girmiyordu. Demek ki bu yıl ülke ekonomisinde, kamyonlann yolda olması gibi bir gereksinim doğdu. Istanbul'da evde kalanlar daha çok domates yemek istedi, fabrikalar tatile girmedi! Aynca kamyonlar yola çıkmadığı için geçen yıllardaki tatillerde kazalann azalmadığı açıklandı. Çünkü, istatistikler böyle diyordu. Kamyonlar olsa da olmasa da trafik can almaya devam ediyordu. Zaten, şehirlerarası yollardaki kazalann tümüne kamyonlar neden olmuyordu. Dolayısıyla bu bayram, yollar kamyonlara açıldı ve dokuz günlük uzun tatil ölümlü kazalaıia başladı ve devam ediyor; yollardaki kamyonlar da ister istemez kazalara karışıyor. İstatistikler ne diyecek bilinmez ama geçen yıllarda tatil boyunca trafiğe çıkmadıklan için kazalara kanşma olasılığı sıfır olan kamyonlar daha tatilin başında ölümlü kaza istatistiklerine epey katkıda bulundu... N'apalım... İstatistikler sağ olsun... Modern Osmanlılar ye Umut Veren Geıtçlerimiz DENİZ BANOĞLU Bol sözlü, bol yazılı, bol yo- rumlu, çok eylemli ve hareket- li bir 8 Mart Dünya Kadınlar Gü- nü'nü daha geride bıraktık. Her yıl olduğu gibi, 2000 yılının üçün- cü ayında da "kadınlar üzre" söylemedik söz kalmadığından, bffdfgJmlz bir özdeyişte "yine havanda su dövdük" diyerek ne yapsak ne etsek "değiştire- mediğimiz kadın sorununa' şim- dilik bir nokta koyduktan; ka- dınlanmız için, dünya kadınla- n için, kadınca umutlanmızı "bir başka bahara bıraktıktan son- ra " Türkiye'nin çok konulu, çok siyasetli gündemine dönelim. Ne yazık ki, sosyal demokrat görüşlü pek çoğumuzun geçen seçimlerde oy vermek gibi bir yanılgıya düştüğü DSP'nin Sa- yın Başbakanı Bülent Ecevif in, "Biliyorum bana kzacaklarama, yine Fethullah Güten 7 cVece- ğim" demesı gıbı, ben de na- çizane: "Biliyorum, Atatürk fcar- şıtlan bana kızacaklar ama..." diye bir giriş yapıyor (gerçi bu- nun benzetmesi bile yapılamaz ya...) ve diyorum ki, (aslında Atatürk'ü dünyada hiçbir dün- ya siyasetçısi ile kıyaslamak doğru değildir) "Türkiye'de gel- miş geçmiş hiçbir devlet ada- mı, siyasetçiAtatürk kadarhalk adamı olamamış, halkını tanıma- mış, halkı ve ulusunu onun sev- diğikadarsevmemiştir. * Öyle ol- duğu için değil midir ki, kısa süren yaşamında gerçekleştir- diği her devrimi, halkı için, hal- kının yararına, ulusunun, ülke- sinin geleceği için yapmıştır. Günümüz siyasetçileri gibi, "hal- kına karşı", "halkına karşın", "ulusununzaranna" ve "ulusu- nun istencine karşı" değil.. Bu yüzdendir ki, Osmanlı dö- nemınin askeri, kumandanı, si- yasetçisi ve paşası olduğu hal- de Atatürk, ne "denli halk ada- mı ve halkına yakın oldu ise" Cumhuriyet döneminde yetiş- tikleri halde, günümüz siyaset- çileri "o kadar Osmanlıdıhar.." Ve geçmişteki Osmanlılardan farkları "modern Osmanlılar" olmalarıdır. Daha doğru birde- yimle, "modem görünümlü Os- manlıdırlar"... Nedeni ise günümüz siyaset- çilerinin, Osmanlılar gibi ve en az onlar kadar "halkından ko- puk", halkına sırtını çevirmiş ol- malandır. Tıpkı, saltanat devirlerinde padışahlann, çepeçevre kalın duvarlan içinde kurulu sarayla- nnda, dış dünyada olup biten- lere kulak asmaksızın, saray duvarian dışındaki yoksulluğu, eğitmsizliği, bilgisizliği görmek- sizin, "bir eli yağda bir eli bal- da" saltanatlarını sürdürmesi gibi: günümüz Türkiye'sinde de Anadolu'ya Ankara'dan kuşba- kışı bakan bir avuç siyasetçimiz, kendilerinin dışındaki dünya- dan gelen seslere, halkın, bili- rmin. gerçeğin, yargının, doğ- runun sesine kulak vermeksizin bizleri yönetmektedirter. Onlara kalırsa ve onların de- meçlerine kulak verilirse, Tür- kiye güllük gülistanlıktır. Enf- lasyon düşüş kaydetmektedir, Türkiye geleceğin 10 sanayi ül- kesi arasında yer almaya aday- dır. Yaşam pahalı değildir, ge- lir dağılımı adildir, üretimimiz, sanayimiz tıkınndadır. Gençle- rimiz, çocuklanmızın eğitimi dört dörtlüktür. Ülkede irtica tertllkesi olmadığı gibi, Fethul- lah Gûlen'in okullan ulusumu- zun yüzakı ve dış dünyaya kar- şı itibandır. Dışandan gelen seslere, tep- kilere o kadar duyarsızdıriar ki, işçilerin, sendikalann, ekono- mistlerin savlanna, ortaya koy- duklan gerekçelere karşın PO- TAŞ elden çıkarılmış; çevreci- lerin, yöre halkının, sivil top- lum kuruluşlannın, mühendis- lerin, bilim adamlannın uyan- lanna kulak vermeksizin Ak- kuyu nükleersantralının ihale- si için çalışmalara başlanmış; hukukçulann, yargı kurumlan- nın, uzmanlann, bazı sağduyu sahibi medya mensubunun gö- rüşleri hiçe sayılarak MAI ve tahkim gibi, Türkiye'nin bağım- sızlığını tehlikeye sokacak uy- gulamalara yeşil ışık yakılmış- tır. Bunlann da ötesinde, "halk istiyor mu, istemiyor mu; yaş- lısı, genci, oy vereni, seçme- ni ne düşünüyor" gibi en ufak birendişeyekapılmaksızın, ül- kenin "sözde istikran" tek ada- ma bağlanarak, Türkiye'nin tüm siyasal gündemi Cumhur- başkanlığı seçimine odaklan- mış; 28 Şubat'ın yaşamsal öne- mi bir kalemde silinerek ana- yasanın 69'uncu maddesi üze- rinde tehlikeli pazariıklara giril- miştir. Hani demokrasiler halkın yö- netimiydi?.. Hangi demokrasi- lerde bir avuç seçilmiş insan, "halka rağmen" halkın yazgısı- na tekelci bir zihniyetle ege- men olmuştur? Gençlerie yapı- lan forumda ilk kez Cumhur- başkanlığı makamına açıkça, cesaretle sorularyöneltildi.. Hiç kuşkunuz olmasın, sıradan va- tandaşı da böyle bir foruma al- sanız, aynı cesur sorularla kar- şılaşacaktır siyasetçilerimiz... Türkiye sadece birkaç siyaset- çinin çevresinde el etek öpen işbirlikçi, çıkarcı, fırsatçı insan- lardan oluşmuyor. Siyasetçile- rimiz gerçi "modern Osmanlı" olmaktan kendilerini sıyırama- dılar ama, Türk halkı bugün, genciyle, yaşlısıyla, erkeği ve kadını ile, kendisine sırt çevir- diği ve görmezden geldiği hal- de "Padişahımızefendimiz" di- yen Osmanlı döneminin halkı değildir artık. Haklıyı haksız- dan, adili adil olmayandan, doğ- ruyu eğriden ve yalandan, öv- güyü takıyyeden ayırt edebile- cek bilinçte, aydınlanmacı Tür- kiye'nin Cumhuriyetçi yurttaşı- dır. Bir avuç gencimiz Cumhur- başkanı Sayın Demirel'in önün- de bu sınavı yüzakıyla vermiş- Hr. Bu küçük ama anlamlı örnek, kapalı kapılar ardında,fildişiku- lelerde, "halka rağmen ulusu yönetme siyaseti" yapanlara anlamlı bir uyarı olsa gerektir... KÎM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicak@turk.net ÇİZGlLİK KÂMtL MASARACI H A R B t SEMÎH POROY semihporoy@yahoo.com KEDİ LEVO APTÜÜKA KAPITAL~AOU ESEKfNOS OU KONuyu .1878. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN NESfAA ABİ.DUN SECE J zr-= 16 Mart GULLU AGOP'UN İMT/YAZL. isro're BUSÜAJ, GÛUUSAGOP OÎYE AutLAAi AGOP , OSMANU OEVLET/'NPE fuc *ez TÜK*:- İ İ Ç A g J ) ÇE TİYATKO OYKJAMA İMTİYAZJNÇ ALDI. 186O 'LAR&A, e/eMeUİLŞK '/A/ AMAT&KCE BAŞLATTHCLARI TİYATRO GÖSTERILERİ ERMENİCS GERÇEKLEŞTİIÜLİYOK&Ü. POKUZ YtL Bu BiÇıMOE SAHNEYE ÇIKANLA&M BAÇIfJOA GEL.EM SÜLLJJ AGOP EF£NDİ, HÜ/OÜA*£rE &4f*ztRU0A BUt-UMAKAK OAS YIL fÇ-İIU, TÜHtZÇE OYUMLAie OYAIAMA 7WKGCtNİ AIMIŞ- rr. SU AKADA f>BOt=££YONEL BHZ EKİP DE AU//e*A/ SAUATÇl, İUC <£Z AİÜSÜJMAN OYUNCULAHIAI SAHNEYE ÇJKA4ASINI SAĞUIM/ÇT7. GÛLLÛ AGOP, 1882 'P£,&. ASPÛLMAMrıK/ İSTEĞİYLE SAKAY rt- YATKOSU'MA AUMACAtC, MÜSLÜAAAN OLABAK AOI- M DEĞiŞTrHECEICTİte : GÜUJJ YAKUP.. DÜZ ÇİZGİ UMİT ZtLELt Albüm 2000!.. O albüm.. Bu güzelim ülkenin son yanm yüzyılını prangaya vuran o kirli albüm!.. Geçtiğımiz hafta "utancımaın fotoğrafı"nm 2000 versiyonunu yazdıktan sonra, o karanlık fotoğrafla- rın yer aldığı albümün yeni binyılda zenginleşen , içeriğini de anlatmak gerekir diye düşündüm.. Şunun şurasında 2000'e adım atalı üç ay bile ol- madı. Ama albüm inanılmaz bir hızla kalınlaştı, al- tından kalkılamayacak bir ağıriığa ulaştı.. ve geçen her saat, her gün bu toplumu iğdiş eden, yozlaştı- ran, geleceğine ipotek koyan fotoğraflaria zengin- leşiyori. Tam yanm yüzyılın ihanetlerine, vurgunlarına, hır- şızlıklarına, namussuzluklarına yenileri ekleniyor.. Üstelik, bu utanç fotoğrafları artık hiç saklanma- dan, açık açık, gözümüzün içine baka baka al- bümdeki yenni alıyor. Toplumun tepkisi, kamuoyunun baskısı, kitle ör- gütlerinin isyanı, bu ülkenin aydınlık insanlannın öf- kesi ise albümün sahiplerini hiç etkilemiyor. - Umursamıyoriar bile!.. • • • Işte yeni binyılın utanç fotoğraflanndan bazılan.. - Aralannda iktidar partilerinden temsilcilerin de bulundugu mılletvekillerimiz Istanbul'da sıradan bir semt karakoLuna düzenledıklerı baskında iş- kence aletleri buldular. Ele geçirdikleri işkence araçlarından biri efsanevi 'Filistin askısı' idü. Millet- yekilleri zoriu bir macera sonrasında TBMM'ye ge- tirebildikleri bu aletleri düzenledikleri basın toplan- tısında kamuoyuna gösteremediler!.. Işe yine "iyi saatte olsunlar" kanşmıştı. Bu arada Istanbul Valisi açıklama yaparak vekilleri 'şov yapmakla' suçladı ve bulunan Filistin askısının alelade bir 'sopa' ol- duğunu söyledi!.. Bu mantığa göre Vali Bey için so- pa, işkence aleti değildi!.. - Birçok insanın göz göre göre yaşamını yitirdiği Gazi Mahallesı davası nihayet sonuçlandı. Yargıla- nan polislerden yalnızca ikisı cezaya çarptınldı. On- lar da yattıkları süre göz önüne alınarak tahliye edildi. Bu sonuçla Gazi Mahallesi ve hukuk karalar bağladı. - Dünya Kadınlar Günü nedeniyle Prof. Kezban Hatemi'nin Urfa'da vereceği konferans valilik tara- fından engellendi. Yasaklama gerekçesi müthişti; "terörle mücadele yasasının ilgîli maddesi!!!" Her- halde sayın Hatemi bu gerekçeyi ömrü boyunca unutmayacaktır. Bence hiç gerek yok; çünkü öğ- rendiğim kadanyla Şanlıurfa'da hiçbir etkinlik (meş- rebi malum olanlar hariç!) valilik engelini asamıyor. - Yine Dünya Kadınlar Günü'nde Şanlıurfa'da 22 yaşındakı Hanım Kırkır, erkeklerle konuştuğu için öz kardeşi tarafından av tüfeğiyle katledildi. Büyük bir olasılıkla 'aile meclısi' karanyla!.. - Abdullah Gûl'ün Fazılet Partisi Genel Başkanlı- ğı'na adaylığı çok satan basında 'devrim', dinci bültenlerde ise 'ihanet' olarak ilan edildi. Bu arada Gül'ün bağlı bulundugu grubun niçin, hangi kriter- lere göre 'yenilikçi' olduğu ise bir tüıiü anlaşılama- dı!.. Devrim kelimesıne de çok ama çok yazık ol- du!. - Başbakanımız Bülent Ecevit, Fethullah Gü- len'in okullannı bir kez daha övdü. Hem de ınadı- na!. Aynı sıralarda CHP kadın kollannın hazırladığı özel okullar raporunda ise 250'yi aşkın tarikat oku- lunun dörtte üçünün Fethullahçılara ait olduğu be- liriendü. - Kartal Cezaevi Savcısı Abdurrahman Canpo- lat, ünlü 'Baba' Alaattin Çakıcı'yı öve öve brtire- medi. Çakıcı'nın çok saygılı, çok efendi olduğunu söyleyen Cumhuriyet Savcısı, "otur demeden otur- maz, ceketini ilikler. Yalnız şekeri olduğu için biraz sinir yapıyor. En büyük arzusunun buradan çıkınca hacca gitmek olduğunu söyledi. Inançlı biri. Ama seccade tespih istemedi" dedi!.. - Petrol Ofisi ( POAŞ) bir kez daha satıldı!. Üste- lik borsada hisse değeri 130 bin lira civarlarında gezinirken 72 bin liraya satıldı!. Üstüne üstlük 'özelleştirmenin tekel yaratamayacağını' öngören maddelere rağmen yüzde 51 'i blok olarak satıldı!. Sırada Tüpraş yar. Çarşaf çarşaf ilanlan bile çıktı. Bakalım bu milli servet hangi talihliye satılacak!. ••• Fotoğraf çok!. Susuriuk ve rüşvet fotoğraflannı zaten geçen ya- zımda anlatmıştım. Tümünü bu sütunlara sığdıra- bilmem olanaksız. Ama yukandaki örneklere bakın- ca akltma ister istemez Mustafa Kemal'in 'Gençli- ğe Seslenış' indeki şu bölüm gelıyor: "..Bütün bu şeraitten daha elim ve daha va- him olmak üzere, memleketin dahilinde, iktida- ra sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıya- net içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahip- leri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin (istilacıla- nn) siyasi erneUeriyle tevhrt edebilirier (birteşti- rebilirier). Millet fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.." Bir gün mutlaka o 'kirli albüm' , içindeki utanç fotoğraflan ve failleri ile birlikte teşhir edilecek. Işte o gün bu güzelim ülkede baştan başa ve de el ele sevda türküleri söylenecek. - O günü yakın kılmak yine bizlerin elinde!.. Eposta: Zileli@garanti.net.tr Faks ve mesaj: (0212) 287 42 41 B U L M A C A SEDAT YAŞAYA1V SOLDANSAĞA: 1/Üçyadadört kişiyle oynanan bir iskambil oyunu... ' Sat- rançtabirtaş. 2/ 3 "— çıkınca or- taya tnazi silin- meh" (Tevfik 5 Fikret)... Pasifık Okyanusu'nda küçük bir ada- devlet. 3/ Yap- raklan salata gi- bi yenen kokulu bir bitkı... Al- 1 2 3 4 5 6 7 8 kolsüz içecek. 4/ "Çok uzaklardan — kuşları geçiyor / Tüyleri diken diken" (B.R. Eyuboğ- lu)...Bırnota. 5/Kırgız- 3 lannünlüdestanı... Gü- neydoğuAnadolu'da da- ha çok kadınlann çeşit- li yerlerine yaptırdıkla- " nbirtürdövme. 6/Hay- vanlara vunılan damga... Yırtıcı bir kuş. 7/ nal- ya'da bir ova... Yunan mitolojisinde savaş tannsı. 8/ "— seslen sönüyor perde perde / Atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde" (N. Hikmet)... Kabadayı. 9/ Bilekleri dar, beli bol büzgülü bir tür kadın şalvan. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Müslümanlarca kutsal sayılan Mekke ve Medine kent- len. 2/ Hızlı bir trafik akımı sağlamak amacıyla yapılan çift yönlü genış yol... "Doğar — midelerden nur topu ıh- tilaller" (F.N. Çamlıbel). 3/ Briçte, oyunculardan birinin elinde bır renkten hiç kâğıt ohnaması... Süs için yapılmış giysi kıvnmı. 4/ "Alt, aşağı" anlamındakullanılan deniz- cilik terimi. 5/ Küçük mağara... Bir peygamber... Bir gı- da maddesi. 6/ Erişmiş, ulaşnuş... Gizli. 7/ Sınır boyu... Belli bir bölgede yaşayan hayvanların tümü. 8/ Yiyeceğı ortaklaşasağlanantoplantı. 9/Ağn'mnbırilçesı... Ûn\an.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear