23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
7 ŞUBAT 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA J İ / J V U l ı U1VJJL / ekonomi(n cumhuriyet.com.tr 13 Herhangi bir tespit yapma gereği duymaksızın yasalara aykın biçimde ceza yağdınyor Aktaş'tan hukuk dışı uygulamalar • Aktaş, abonelere keyfi cezalar yağdınyor. TEAŞ'a trilyonlarca liralık borçlannı ödemeyen ve yıllardır aboneleri hukuk dışı uygulamalarla mağdur eden Aktaş, son olarak Sultanbeyli'de Mehmet Akif Ersoy Mahallesi'ni neredeyse "haraca bağladı". EMO, mağdurlann hukuki mücadelesini, Danıştay'da süren dağıtım sözleşmesinin iptaliyle ilgili davada kanıt olarak kullanacak. FATMAKOŞAR Yaklaşık 10 yıldır hukuki dayanak ol- madan lstanbul'un Anadolu yakasında elektrik dağıtımını yapan Aktaş, abone- lere keyfi cezalar yağdırıyor. TEAŞ'a trilyonlan bulan borçlannı ödemeyen ve yıllardır elektrik abonelerini çeşitli hak- sız uygulamalarla magdur eden Aktaş, şinv di de "ayıplı hizmet" verdiği Sultanbey- li'nin Mehmet Akif Ersoy Mahallesi sa- kinlerine, dayanagı olmayan cezalar ke- serek bir anlamda haraca bağladı. Aktaş, Istanbul Sultanbeyli"nin çok sa- yıda mahallesinde elekmği. ev aletleri- İstanbuTun Anadolu yakasında elektrik dağıtım işierinin devredildigi Aktaş hakkında yurttaşlann şikâvetleri bitmivor. ni çalıştıramayacak oranda düşük vol- tajlı verirken Mehmet Akif Ersoy Ma- hallesi sakinlerinden kimisine "yüksel- ticikullandığr. kimisine de "güneşener- jisinden yararlandtğT gerekçesiyle ce- za kesti. Aktaş'ın mahallede en yaygın kullandığı ceza kesme gerekçesi ise "ka- çak elektrik kullanunı" oldu. Ancak. şirketin bu cezalan keserken kaçak elekt- rik kullanıldığını tespit etme gereği bı- le duymadığı kaydedildı. Üstelik kesi- len cezalann miktannı da gelişigüzel belirleyerek Elektrik Tarifeleri Yönet- meliği'ni dikkate almadı. Bugüne kadar Aktaş'ayaklaşık 1 mil- yar lira tutannda cezalar ödediğini ve faturalarla bunu belgeleyebileceğini be- lirten mahalle sakinlerinden Enver Bav- CHP, hükümetin sosyal devletigeriletmeyi bir hedefhaline dönüştürdüğünü belirtti 'Ekonomidekaratablo yamtıldı'Ekonomi Servisi - Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), ekonomide son durumu değerlendirdi. Neoliberalizm güdümündeki hükümetin sosyal devleti geriletmeyi bir hedefhaline dönüştürdükleri belirtilen çahşmada, Türkiye'de ekonomideki çarpıkhklar şöyle özetlendi: Enflasyon azdı • Cumhuriyet Halk Partisi, ekonomideki son durumu değerlendirdiği açıklamasında,' neoliberalizm güdümündeki hükümetin' sağhk hizmetleri girdi fiyatlanna yaptığı zamlara ve çiftçilerin enflasyona yenik düşürüldüğüne dikkat çekti. Hükümet ytllık y Toptan Eşya Fiyatlap Endeksi'ne göre(TEFh> yüzde 25 öngördü. Ocak aymda yüzde 5.8 oldu. Hedefın tutması için geri kalan 11 ay süresince Toptan Eşya Fiyatlan Endeksi'ne göre toplam enflasyonun yüzde 18.1 olması gerekiyor. Tüketici Fiyatlan Endeksi'ne göre (TÜFE) yüzde 20 öngördü. Ocak ayında yüzde 4.9 oldu. Hedefin tutması için geri kalan 11 ay süresince Tüfe'ye göre, toplam enflasyonun yüzde 14.4 olması gerekiyor. TEFE'ye yüzde 5.8 olarak yansıtılan enflasyonun, yüzde ü.9'u majlaöp" yüzde 4.9'u. ... ^zel sektör mallan toptan fiyat artışlanndan kaynaklanıyor. TEFE'nin yüksek çıkması önümüzdeki aylarda TÜFE'yi artttncı etki gösterecek. Sağhk hizmeti pahalı 2000 yılının ilk ayında sağhk hizmetleri ve girdiierinde yüksek fiyat artışları yaşandı. Doğum muayene ücreti yüzde 19.5, doğum ücreti yüzde 13.0, ilaç fiyatlan yüzde 17.0 arttı. Uaçta KDV ise yüzde 2 arttmlarak yüzde 17'ye çıkanldı. Tanmda yoksullaşma Avrupa Birlıği ülkelerinde ilaç üzerinden alman K.DV yüzde 1 ile yüzde 3 arasında oldugu halde, hükümet yüzde 17'ye çıkararak sağhk hakkına duyarh olmadığım ortaya koydu. 1999 yıîmda tanm kesimi üreticileri enflasyona yenik düşerek yüzde 32.9 oranında yoksuflaştı. Hükümetin, ürün bedellerini ödemekte gecikmesi, tanm kesimine yönelik kredilere yüksek faiz uygulaması, çiftçinin, tanm üreticilerinin yaşamlannı kararttı. Kalorifer yakıtı yüzde 2.2, elektrik yüzde 2.1, alüminyum ürünleri yüzde 3.3. tjip gaz (mutfak tipi) yüzde 2 arttı. tlaç fiyatlan yüzde 17, simit yüzde 50. pamuk yüzde 22.1 oramnda artış gösterdi. Netna hesabına çözflm Çahşanlan Tasarrufa Teşvik Fonu nema hesabının yeniden yapılması gerekiyor. Konuya ilişkin olarak çalışanlann da görüşünün alnunası gerekiyor. Bu kaynak için uzun vadeli mevduat faizi düzeyinde nema oranı uygulamasma geçilmeli. Cep telefonu vurgunu Cep telefonu kullanmayan aboneler bile ocak ayında 10 milyon lira vergi ve sabit ücret ödedi. Telsim ve Turkcell çok kârlı bir alanda tekel rantlanndan yararlandıklan halde, hükümet bu firmalardan ek para tahsi! etmedi. Hatta, sözleşmelerin KDV'sini dahi kendi ödedi. Bu şirketierin sabit ücret almaya devam etmesi, en basit tanımiyla yargı kararlanna saygısızhk anlamına geliyor. Sabit ücret bedelinin kaldınlması için gerekli adımlann atılması zorunludur. raktar. son olarak "yükseitici kuliandı- ğı gerekçesiyle 100 milyon lira" ceza kestiklerini anlatıyor. Mağdurlardan Abdulbaki Akarsu da çok sayıda yurt- taş gibi düşük voltaj nedeniyle televiz- yondan buzdolabına çok sayıda eşyası- nın bozulduğunu belirtirken Aktaş'a dava açma hazırlığındaki Bedirhan Şen'in maruz kaldığı uygulamalar ma- hallede yaşananlan özetliyor. Aktaş tarafından elektrik verilmeye- rek de mağdur edilen Şen, yüzlerce abo- ne gibi kaçak elektrik kullanımı gerek- çesiyle cezalandınlanlardan. 24 Şubat 1999 tarihli tutanakla Şen'e 100 milyon liralık "kaçak kullanım cezası" kesildi ve bu miktar. kurulu gücün 5 bin vatlık oldugu iddiasıyla ve 3 aylık kullanım be- deli oranında belirlendi. Oysa Şen 'in avu- katı Gokhan Candoğan m yaptırdığı bi- lirkişi tespitine göre kurulu güç 3 bin vat. Aktaş'ın, söz konusu cezayı, kurulu gü- cü ölçmeden, üstelik "kaçak kullanım ohıp olmadıgr yönünde tespit yaptırmak için eve bile girmeden belirlediğini an- latan avukat Candoğan, mahalle sakinle- rinden gelen diğer şikâyetlerin de bu du- rumun yalnızca müvekkiline özel olma- dığını ortaya koyduğunu söyledi. Elektrik Tarifeleri Yönetmeliğf nin ka- çak elektrik kullanımıyla ilgili maddele- rine göre; tespit yapılmasının zorunlu ol- duğunu ve son fatura kesım tarihiyle tes- pitin yapıldığı tarih arasında kalan kul- lanım bedelinin ceza olarak kesilmesi ge- rektiğini dile getiren Gökhan Candoğan, şunlan söyledi: "Kaçak kullanıma ilişkin kanıt \ok. Olduğunu varsa\sak bile ceza kesilirken tüketimin ka> dedildiği sa\ aç değeıieri ve fatura miktan dikkate alınmaü. Aktaş ise cezalan gelişigüzel ve çok yüksek tutar- Iarda ktsmiş. Ayıplı hizmetveren Aktaş'ın bu u\gulamalan çok sayıda insanı her açıdan mağdur ediyor." Tespitlerin tamamlanmasıyla birlikte açı- lacak davada, bozulan eşyalardan dolayı da uğranılan zaran isteyeceklerini kayde- den Candoğan. "Avnca herkes kullan- makzorunda bırakıklığı yükseltieinin be- delini talep edebilir. Davanın kazamlma- sıyla bütün mahkeme masraflan da Ak- taş'tan talep edilebüir" diye konuştu. Bu arada mağdurlardan Bedirhan Şen'in daha önce savcılığa suç duyurusunda bu- lunmak üzere verdiği dileİcçenin de işle- me konmadığı anlaşıldı. Şen. aynca Sul- tanbeyli Kaymakamlığı'na ilettiği şikâ- yetlerden de bir sonuç elde edemedi. Dava kanıt olacak Aynı zamanda TMMOB Elektrik Mü- hendisleri Odası'nın (EMO) avukatı olan Candoğan, Şen'in hukuki mücadelesinin başta olmak üzere mahalle sakinlerinin mağduriyetlerinin, Danıştay'da süren ve "Aktaş'ın dağram sözleşmesinin iptaliy- le" ilgili davada kanıt olarak kullanılaca- ğını kaydetti. Candoğan, davanın, Ak- taş'ın hizmet verdiği bölgede hukuk dı- şı uygulamalannındelili olarak sayılabi- leceğini dile getirdi. D Ü N \ A E K O N O M İ S t N E BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLUZOAm4 ergin<«ergin.demon.co.uk Şu soru ilk anda gereksiz görünebilir: "Jög Ha- iderAvrupa politikası açısından neyi temsil edi- yor da bu kadar tepkiye neden oluyor?" Ne de olsa, Avusturya'da Özgürlükçü Parti'nin iktida- ra ortak olması ve aşın sağcı, "göçmen düşma- nı", "Nazi sempatizanı" Haider üzerine çok ya- zıldı. Ama, dün, Avrupa Birliği'nin geleceği ve je- opolitiğı açısından çok daha önemli sayılabile- cek Italya'da, kendini post-faşist olarak nite- leyen, Mussolini'nin mirasına sahip çıkan Ku- zey Üga'sının, hükümete ortak olmasına sesi- ni çıkaramayan Avrupa lidertertopluluğunun bu- gün birdenbire ayaklanmasının arkasında ya- tanlar üzerinde biraz daha düşünmek faydalı olabilir. Bence, Haider'in yükselişi aslında Av- rupa ülkelerindeki liderlerin ve demok- rasilerin bir süredir içine düştükleri bir çık- mazın ürünü. Haidef bu çıkmazı dışa vu- ran bir semptom oldugu için bir taraf- tan bu liderlerden bu kadar tepki çeki- yor. Diğer taraftan da, Haider bu tepki- leri göstermelerine olanak sağlayarak, Av- rupa Birliği liderlerinin bir "yarasına" {top- lum içinde saygınlıklannın erimesine) an- lık da olsa merhem oluyor. Boşalan merkez Bir süredir, Avrupa Birliği ülkelerinde, iktidarda hangi parti olursa olsun (ki ço- ğunluğu sosyal demokrat), Haider'in yükselmesiyle de yakından ilgili, has- talıklı birsiyasi-ideolojik ortam oluşmuş durumda. Demokrasinin sağlıklı işleye- bilmesi, siyasi iktidarların haikın gözün- deki meşruiyetlerini korumaya devam edebilmesi için temsil ilişkilerini taşıyan, hükümetleri oluşturan siyasi partilerin ve muhalefetlerinin sürekli olarak seçe- nek üretmesi, geleceğe ilişkin umut- lu hedefler sunması gerekir. Ne ki, geçen 10- 15 yıl içinde, Avrupa ülkelerinde iktidar ve mu- halefet partileri arasındaki siyasi ideolojik aynm, halklanna sunduklan projeler açısından, gide- rek ortadan kalktı. Muhalefet ve hükümet bu kadar birbirine ben- zemeye başlayınca, "muhalefet" yok oldu, bu- na bağlı olarak da "vatandaş" kendinin. tek bir türpolitikaya mahkûm edilmiş, seçenekleri elin- den alınmış, dolayısıyla demokratik haklarını kullanamaz bir durumda olduğunu düşünme- ye/görmeye başladı. Ek olarak, yakın zamana ka- dar, geleceğe yönelik bir proje, ütopya sunan sos- yalist/sosyal demokrat partilerin (devrimci ya da reformist olması burada hiç önemli değil) bu kimliklerini terk ederek muhafazakâr partilere benzemesi, en belirgin şekilde "sağ"ve "so/"un "sınıflara dayalı politikanın" aşıldığını ileri sürme- ye başlaması, toplumda ileriye yönelik gelişme beklentisinin vektörünü kırdı. İleri doğru değiş- Haiden'in 'Hakikati'me olasılığının ortadan kalktığına ilişkin bir inan- cın yayıldığı bir noktada, toplum, içinde belirgin bir değişme olmadan sürekli dönüp durulan, adeta kanserii hücreler gibi büyümeye ve çürü- meye devam eden bir organizma olarak algıla- nır. ileriye değil geriye doğru, nostaljik eğilimler su yüzüneçıkmaya, toplumsal hoşnutsuzluklar- la ilgili olarak, toplum dışından kaynaklanan açık- lamalar ilgi çekmeye başlar. Bu koşullan temsil eden partilerin sunduklan seçenekler toplumun ilgi alanı içine girmeye başlar. Nitekim bu yeni "sı- nrflar üstü" politika iddiası, toplumda, hem emekçi kesimlere hem de büyük sermayeye tep- kili, son derecede muhafazakâr bir orta sınifın ide- olojik reflekslerinin, tüm Avrupa ülkelerinde si- yasi reçetelerin başına geçmesine neden olmuş- tur. Tam bu noktada, Avaıpa'nın en zengin ikinci ülkesiAvusturya'yadönersek, buradaki istikrar- lı bir büyüme, düşük bir işsizlik altında yaşayan 9 milyonluk bir toplumun, bugünkü Avrupalı li- derierin adeta "idealini" oluşturduğunu görebi- liriz. Avusturya, bu ülkelerin ekonomik sorunlar- la boğuşan liderlerinin, seçmenlerine vaat ede- bildiklerinin adeta bir üst sınınnı (belki biraz da- ha zengin ve "high tech"olabilir) oluşturuyor. Ama, Avusturya halkı sistemden mutlu olmayan, mu- hafazakâr ve sosyal demokrat yönetıci tabaka- dan hızla bıkmaya ve yeni seçenekler aramaya başlayan ve ararken de, geriye dönük, yaban- cı düşmanı, demagojik, var olan kurallara uy- mamakla övünen Haider'i bulan bir ülke. Üste- lik, tüm Avrupa ülkeleri "pusuda" bekleyen Ha- ider'lerle dolu! Ve yeni 'radikal merkez' Sanınm Haider'in, Avrupa liderlerinin "ortak bilinçaltında" kendini hissettiren ilgınç birözel- liği daha var; Haider'in, bu kadar tepki çeken po- litik önerileri, aslında Avrupa ülkelerinin liderle- rinin, Blair ve Jospin de dahil, bir süredir siste- matik olarak uyguladıklan, savunduklan politika- Avusturya'da Özgürlükçü Parti'nin iktidara ortak olması gerek Avrupa Biriiği'nde gerekse Avusturya'da ırkçı sağa yönelik tepkileri arttırdı. AB'de demokrasinin işleyişine yönelik kaygılar şiddetlenirken, Haider'in partisinin yükselişi Nazi iktidannı yaşamış halk kitleleri arasında da muhalefete yol açıyor. lann adeta "yüksek oktanlı" bir bileşkesi. Haider'in kitabında dile getirdiği, "sağ ve so- lun ötesinde yeni ve özgür bir politika" yarat- ma iddiası, demokratik haklar yerine, onur, ça- lışma, sorumluluk üzerine yaptığı vurgu, "yeni bir sınrfsız cemaat" yaratma merakı, Blair ve Schrö- der'in ortak manifestolarından alınmış gibi. Bu- na karşılık, bürokrasiye, "devleüen beslenme- ye" karşı nefreti (bizdeki eski solcu, yeni liberal- lerin kulakları çınlasın), girişimci ruhuna, bu yol- la elde edilen servete saygısı, refah devletine karşı, özelleştirmeci eğilimi, Avrupa Birliği'ne tepkisi, belirgin bir şekilde Thatcher'cı. Haider ile diğerAvrupalı liderlerin politikalan arasında da- ha doğrudan benzeriikler de var, özellikle "an- ti-göçmen" tutumlar söz konusu olduğunda. Avrupa Birliği'nin tüm hükümetleri yıllardır, göç- men girişini sınırlayan, "sıfır göçmenlik" he- defleyen, siyasi sığınmacılığı adeta olanaksız ha- le getiren, sığınanlann haklannı ortadan kaldırıp, onlan adeta "dilenci" konumuna iten politikala- n birbiri ardına uygulamaya sokuyortar. Daha so- mut olarak, Haider'in "mevsimlik/geçici statülü yabancı işçi" önerisi halen Isviçre'de uygulanı- yor. Suç işleyip tutuklanan yabancılann tutuke- vinden çıkar çıkmaz sınır dışı edilmesi önerisi- nin kaynağı ise Almanya'daki uygulama; genç- lerin yaşamlannın denetlenmesine yönelik, özel- likle yoksul azınlıklardan gençleri etkileyen poli- siye önlemler önerisinin kaynağı ise Ingiltere. Haider'in önerdiği politikalarla, ABD'de gide- rek gelişen siyasi atmosfer arasında da belirgin benzeriikler var. Haider'in yabancılara, küresel- leşmeye ilişkin tepkilerinin "Soykınma" ilişkin şüphelerinin hemen hepsini ABD Cumhuriyetçi Parti'nin toplumsal omurgasını oluştu- ran, Hıristiyan Ittifakı, silah lobileri gibi çevrelerde, üstelik de çok daha aşın doz- da bulmak mümkün. Bu bağlamda, ge- çen birkaç yıl içinde Clinton hükümeti- nin uygulamaya soktuğu, gümrük kapı- lanndaki görevlilerin yetkilerini olağanüs- tü arttıran yasalan da hatıriayabiliriz. Özetle Haider, bugün Avrupa'da, orta- dan kalktığı ileri sürülen sağ ve sol ayrı- mına karşı, liderlerin aradıklan yeni bir merkezin, Tony Blair'in renkli deyişiyle "radikal bir merkez"in, "yeni politika- nın" tam merkezinde yatan (G)erçegi ortaya koyan bir semptom. Diğertaraf- tan, Avrupa liderleri, Haider'in önerileri- nin, bir süredir izledikleri ekonomik ve toplumsal politikalann mantıki sonuçla- nna doğru, çok değil, biraz daha ftilmiş bir bileşkesi olduğunu da görüyorlar. Böy- lece Haider'e sert tepki göstererek, ken- di ülkelerinde hem bu gerçeğin üzerini ört- meye hem de "demokrat liderler ola- rak" meşruiyetlerini pekiştirmeye çalışı- yoriar. Ne ki bu, birgeleceğe dönük olmayan, savun- maya dayalı bir demokratlık iddiası ve meşruiyet talebi. Diğer birdeyişle umut değil umutsuzluk, bezginlik kaynağı. Tam bu noktada faşizmin doğasını ve yükse- liş dinamiklerini herkesten daha iyi çözümlemiş bir düşünür olarak Troçki'nin geleceğe ilişkin toplumsal umutsuzJuk, faşizm için çok verim- li bir toprak oluşturur uyansını hatııiamakta büyük fayda olabilir. Bu bağlamda, Haider'e kar- şı tepkiler söz konusu olduğunda, bunlarda ge- leceğe ilişkin bir umut ve güven arıyorsak, Av- rupa liderlerinin içeriksiz tepkilerine değil, esas olarak sokaklara dökülen enerjiye bakmak gerekir sanınm. Çünkü, Avrupalı liderlerin ba- sıncı ile Haider'in alelacele imzaladığı belgenin, Chamberlain'in Münih dönüşü uçaktan inerken elinde salladığı, Hitler'in Çektopraklannı almak- la tatmin olacağını söyleyen anlaşma metni ka- dar bile değeri olmadığım düşünüyorum. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Tekel Melekleri Ekonomi ders krtaplan. piyasalarda tam rekabet olmasını ister; onu över, göklere çıkarır. Buna karşı- lık tekeller çok olumsuz bulunur. Çünkü tekel demek aşın kâr demektir. Tam rekabette ise aynı türde ürü- nün çok sayıda alıcı ve satıcısı vardır. Bu iki uç ara- sında da birkaç satıcının yer aldığı yan tekelci piya- salar yer alır. Piyasalarda genellikle tekelci ve yan te- kelcı yapılar egemendir. Tam rekabet, ünlü bir iktisat- çının dediği gibi, kitaplarda kalan bir masaldır. Tekelci piyasanın sömürü süreci sayılması boşu- na değildir. Tekel, fiyatlan maliyetin çok üstünde tu- tabilir; daha doğrusu tutar Alıcının ise seçeneği yok- tur; almak zorundadır. Bu nedenle de halk adına ve devlet tarafından tekellerin denetlenmesi, pıya- sadüzeninin en temel kuralıdır. Başta ABD olmak üzere, kapitalist yoldan gelişen ülkelerin tamamın- da tekellerin denetimi konuşundayasal ve kurum- sal düzenlemeler vardır. Örneğin, tekellerin alım- satım hesaplarının saydam olması istenir ki mali- yet-fiyat makasını aşın açmalan önlenebilsin, vb. Tekellere karşı savaşım, özellikle, ulaştırma, ha- berleşme ve enerji gibi, toplumun tamamını doğ- rudan ılgılendiren konularda, daha da önem kaza- nır. Çünkü bu alanlarda doğal ya da teknolojik te- kel söz konusu olur. İki kent arasında ekonomik ola- rak birden çok demiryolu ya da karayolu yapılamaz; kent içi ulaşım, telli haberleşme de böyledir. Doğal ve teknolojik tekel alanları, çoğu ülkede oldugu gi- bi kamu (devlet ve belediyeler) eliyie işletilir. Kimi du- rumlarda da maliyet ve fiyat saptama yöntemlerin- den kullanılacak tekniğe ve malzemeye uzanan her konuyu içeren yetki sözleşmelerine bağlanarak özel kesime verilir. Yetki sözleşmelerine tam olarak uyulmasını sağlamak devletin temel görevidir. Dü- zenin temel kuralı budur. ••• Türkiye ekonomisi, geçmişte, doğal tekel alanla- nnı esas olarak kamu eliyle yürüttü. Ancak beyaz ev eşyası da denilen dayanıklı tüketim sanayii ve kimi hizmet ürünlerinde, yapsın da kim yaparsa yap- sın ya da yapılsın da nasıl yapılırsa yapılsın anlayı- şıyla davranıldı. Bu oluşum kendi çapında tekeller ve yan tekeller yarattı. Bunlann üzerinde fiyat ve ka- lite denetimi kurulmadı. 1980 sonrasında ise hızlı piyasa savunuculan her tarafı sardı; bunlara karşı çıkmak, hele hele piyasa yapılarını sorgulamak büyük suç, 1990'lara değin komünistlik, bu tanhten sonra da dinozorluk sa- yıldı. Hızlı piyasacılar o kadar ileri gittiler ki kapita- lizmi açıklayan ders kitaplanndaki rekabetçi, tekel- ci, yan tekelci aynmını bile yapmadılar; varsa yok- sa piyasa diye yeri göğü inlettiler. Işte bu ortamda, aynmsız piyasacılığın egemen ol- dugu, hertarafın piyasacı kesildiği bir ortamda, Tür- kiye ekonomisi uluslararası tekellere tam boy açılı- yor. Başbakan'ın Davos'a götürdüğü yatınm arayı- şı listesi bunun küçük bir kanıtıdır. îtetişim ve enerji başta olmak üzere, uluslararası ortaklıklann ülkede yatınm yapması isteniyor; ülke, uluslararası ortak- lıklann oyun alanına dönüştürülüyor. Türkiye yepye- ni bir sürece giriyor. Bu tekeller bildiğiniz, içki ve si- gara üreten ve satan ve hükümetlerin oyuncağı gi- bi kullanılan Tekel değil. Bunların, iş yöntemleri, yö- netim biçimleri, kullandıkları teknikler değişik. Tür- kiye'nin kamu yönetimi birimleri için de tümüyle ye- ni bir döneme giriliyor. Tekelci uygulamalar karşısında neler yapılacağı bilinmiyor. Pek çok konuda üst kurullar daha yeni oluşturuluyor. Amacımız bu kurullarda görev ala- caklan suçlamak değil; ancak deneyimsiz ve biri- kimsiz kurullann denetim ve düzenleme yapması da olanaklı görünmüyor. Aslında tahkim ömeğinde ol- duğu gibi, yapılan yasal düzenlemeler de uyuşmaz- lığı, Türkiye'nin elinden büyük ölçüde alıyor; ulusla- rarası hakemlere veriyor. Kuşkusuz, ülkeye yatınm yapılmasını, üretimin ve iş bulmanın artmasını ve ekonominin gelişmesini aklı başında her yurttaş ister. Ancak yatınm bek- lentisi ile tekelci piyasalan düzenleyecek önlemle- rin alınmaması; denetleme kurullannın oluşurulma- ması, kısaca bu alanlara da hazırlıksız çok büyük bir aymazlık ve de sorumsuzluktur. Kapitalist düzenin en aşın savunuculan tarafından bile kaynak kullanımı süreçlerini bozduğu, öbür üretici ve özellikle de tüketicilerin zaranna işledi- ği vurgulanan tekelci piyasa yapılan Türkiye'de ege- men kılınıyor. Devlet, tekelci piyasa yapılannın de- netimi konusunda hemen hiçbir ön hazırlık yapmı- yor. Böyle bir ortamda, ülkenin gelişmesini ger- çekten isteyenlere düşen bir büyük görev var. O da ülkemizde iş yapacak uluslararası tekellerin, en az öbürülkelerdeki, örneğin Avrupa Birliği ülkelerinde- ki kadar, denetimlerinin sağlanmasıdır. Tekellerin de- netimi, uzun dönemde, gerçekten üretici özel ser- mayenin de çıkannadır. Sendikalara, tüketici dernek- lerine, öbür örgütlere ve özellikle de CHP başta ol- mak üzere emekçilerin çıkannı savunan partilere dü- şen ana işlevlerden biri de budur. Tekellerle düşüp kalkmak hiç de kolay değildir; Tür- kiye bunu bilmiyor ve öğrenmek de istemiyor. Ulke- yi yönetenler, uluslararası tekelleri melek sanıyor ve kendilerinı teslim ediyor. Bu gidişin zarariannın en aza indirilmesi için toplumsal duyariılığı olan tüm kesimlere büyük görev düşüyor. e-posta: yakupto metu.edu.tr 3 kişiden 2si düşeceğine inanmıyor 'Enflasyon hâlâ sorun' ANKARA (ANKA) - Hükümetin 1MF ve Dünya Bankası gibi uluslararası finans kuruluşlannın des- teğiyle uygulamaya koy- duğu ekonomik program çerçevesinde enflasyonu bu yıl yüzde 20'li rakam- lara indireceğini açıklama- sına karşm her üç yurttaş- tan ikisinin enflasyonun düşeceğine inanmadığı be- lirlendi. Polar Araştırma AŞ tara- fından 19 ilde 1200 denek- le gerçekleştirilen kamu- oyu gündem araştırmasın- da, "Enflasyonun düşece- ğine inanıyormusunuz" so- rusuna yüzde 63.6'lık bö- lüm "hayır" yanıtı verdi. En büyük sorun Ankette. >-üzde 48.1 ora- nıyla Türkiye'nin en bü- yük sorununun ekonomi olduğuna işaret edildi. Hükümetin uygulama- ya koyduğu son ekonomik kararlan destekleyenlerin oranı yüzde 52.2, aksi yön- de görüş bildirenler yüzde 45.2 olarak saptandı. Kira yasası Ankete katılanlann yüz- de 67.9'luk bölümünün ki- ra yasasını onayladığı belir- lendi. Yasayı destekleyen- lerin oranı ev sahiplerinde yüzde 62.8'e, kiracılarda ise yüzde 81.5"e ulaştı. Tasarruflar gayrimenkule Ankete katılanlann yüz- de 26.9'utasarruflannı gay- rimenkule, yüzde 19.1'i dövıze, yüzde 16.6'sı bor- saya, yüzde 8.7'si yatınm fonlanna, yüzde 8'ı ban- kaya yatırarak değerlendir- meyi düşünürken yüzde 20.8 'lik bölümü diğer tasar- rufaraçlannı bildirenler ile herhangi bir yatınm planı olmayanlar oluşturdu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear