14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
t ŞUBAT 2000 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Müsteşar Yardımcısı Enerji ve Tabii Kaynaklar BakanJığı Müsteşar Yardımcısı Talat Ertürk, TEDAŞ'a bağlı bir ortaklık olan Boğaziçi Elektrik Dağttım Anonim Şirketi BEDAŞ'ın yönetim kurulunda üye iken Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Cumhur "**&} Ersümer, bir S Ş ^ başka müsteşar J L yardımcısı HaldunAtıf Danısman'ı geçici görevle Istanbul'a BEDAŞ'a gönderiyor. Sabahtan akşama kadar BEDAŞ Genel Müdürü Mustafa Kavlu'nun makam odasmda oturan Oanışman'ın tstanbul'da ne iş yapbğını doğrusu kimse pek bilmiyor. Bilinen, Hilton Oteli'nde kalan müsteşar yardımcısının faturalannın bizim ödediğimiz elektrik faturalanndan ödendiği! Belli ki ANAP'h Bakan Ersümer, BEDAŞ Yönetim Kurulu üyesi Talat Ertürk'e bile güvenmeyip BEDAŞ koridorlannda Yusuf Bozkurt Özal'ın damadı olduğu söyienen Danışman'a, anlaşılan "çok özel" bir görev vermiş! Elektronik posta: someposta.cumhuriyetconi.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Şeriatçı hoca serbest bırakılmış... "Demek ki 7w tarikattanmıs!" ge Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana- bılım DaJı öğretım üyesı Prof. Dr. Ahmet Çe- likkol, "Bir YÖKK Rektörünün Romanrnı yazmış; 1968'den bu yana üniversite anı- larını "Üniversite Kanatlarımın Altında" kitabında toplamış: "Yalıcı, darbeyle kürsü başkanı olunca, işler hep- ten kanşmıştı. Buna 'her şey durdu' demek daha doğ- ru olur. Demokrasilerde, bir kurumun yönetiminde hiyerarşik bir düzen içinde birçok kişinin sorumlu- luğu ve o ölçüde etkisi vardır. Yalıcı gelince, tek li- der, tek sorumlu; 'el kadir'. O sıralarda klinikte beş bölüme ayrılmış, yüzün üstünde yatak vardı. Her bölümden bir öğretim üyesi sorumluydu. Kürsü başkanı olur olmaz, haftada bir iki kez, her servisi dolaşmaya başladı. Yanında, polis koruma- sı, bazen hastane müdürü, hastane başhekimi, has- tane başhemşiresiyle servisi bir baştan bir başa do- laşıyor; tüm hastaları görüyor, sorumlulardan bilgi YOKKalıyor, genellikle tartışmaya bile gerek görmeksizin müdahale ediyordu: 'Şu ilacı kesin, şu ilacı verin; ta- burcu edin, etmeyin; şu raporu verin... 1 Bu davranış tıp etiğine uygun değildir... Hatırlat- maya gerek yok ki bu viziteler, 13 Eytül'ün ilk yılla- rında oluyordu ya da olabiliyordu."" "13 Eylüldarbesiylerektöryardımcılığıgörevi ya- nında, psikiyatri anabilim dalı başkanlığını da sür- dürdü. 1982'den bu yana, YÖKK yürürlüğe girince. önce, rektör yardımcısı sıfatı ile kendi kendini ata- dı ya da atattırdı. Sonra kürsü başkanlığı için seçim koşulu getirilince seçim yapıldı. Rektör yardımcılığı veya rektöriük, anabilim dalı başkanlığı. Sonra bir görev daha. Konservatuvar müdürlüğü, hem de çok uzun süre. Yalıcı'nın müzikle ilgisi var mı? Biraz var; Işte bir anekdot: Daha yenı rektör yardımcısı olduğu yıllarda, Yalı- cı aşka geldi, anlatıyordu: 'Mehmet, hani şu şarkı- cı var ya, bayağı iyi söylüyor.' Bir ara, nasıl olduysa, tıp fakültesi dekanlığı boş kalmıştı. Yalıcı bir süre dekanlık görevini de 'tedvi- ren' üzerine aldı. Rektör beyimiz, aynı zamanda psi- kiyatri anabilim dalı başkanı oluyor, nöroloji anabi- lim dalı başkanı oluyor, vakıf başkanı oluyor fakat iş konservatuvar müdürlüğü ya da tıp fakültesi de- kanlığı olunca, tedviren oluyor; herhalde yasal zo- runluluktan. Bir de yüksek adli şûra üyeliği var. Resmi biyografide unutulmuş. Üç ay kadar, gene tedviren ziraat fakültesi dekanlığı. Analar neler doğuruyor?" Çelikkol'un YÖKK anılanna kanşmak gibi olma- sın ama Ihsan Doğramacı'nın elinde doğan YÖK de doğurmaya devam ediyor. SESSİZSEDASIZ(l) NURİKURTCEBE Çankaya fopmülü: 5 + 5x5 + 5 = 55 Hükümet ortağı partilerin genel başkanlan Bülent Ecevrt, Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz, cumhurbaşkanlığı seçiminde anayasa değişikliği için "5+5" formülünde anlaşmış. Formülü Meclis'ten geçirebilirlerse bir kez ve yedi yıllığına seçilen cumhurbaşkanı bundan sonra beş yıllığına seçilecek ve görev süresı beş yıl daha uzatılabilecek. Tabii bu arada yedi yıllığına seçilmış olan Demirel'e de bir daha seçilme ve beş yıl daha Çankaya'da oturma yolu açılacak. Türkiye'nin böyle bir "formül"e ıhtiyacı var mı? Hayır yok... Kimin ihtıyacı var? Süleyman Demirel'in... Ömür boyu devlet başkanı Türkmenbaşı ve Aliyev gibi dostlann da desteğini alan (görev süresi sonunda gıdici olduğu için Clinton'ın görüşünü soran yok) Süleyman Demirel'e "5+5" formülü yetmez... Çünkü 50 yıl devlete ve millete hizmet etmiş Demirel'in hizmet yılın 55'e çıkaran bu formül, beş yıl sonra ihtıyaçları karşılamayacak ve anayasanın bir kez daha değiştırilmesine neden olacaktır. Anayasayı zırt-pırt değıştırmek iyi değildir. Bu bakımdan, kalıcı bir formül bulunmalıdır. Örneğin "5" rakamından yola çıkılırsa: 5 artı 5 eşittir 10. 10çarpı 5 eşittir 50. 50 artı 5 eşittir 55. 2055 yılına kadar Türkiye de, Demırel de rahat eder! 2055 yılındaki formülü ise bugünlerde dünyaya gelen bebeler bulsun artık! Ahrette Melekler de Bilsin Hocam! Av. YAŞAR ALTÜRK * Tarsus müftüsü cenazeyi kaldınrken tüm dünyaya rezil olduğumuzu ifade etti. "Ah- met Hoca! Senı nasıl öldür- dükleriniahrette melekleresöy- leme" diyerek cenaze nama- zına duran herkesi ağlattı. Bu sözlen ekranlarda izleyen mil- yonlarca insan ağladı. Gözü yaşlı insanlar yüreklerindeki duyariılıkla, yakın tarihimizisor- guladı. Çünkü sorgulanacak çok şey vardı. Taassup örgüttenmesi alabil- diğine tırmandı. Kamu görevi siyasallaştı ve kamu görevlile- ri arasında irtıcaj eğılımleryay- gınlaştı. Yasaları çiğneseler de, bunlar hakkmda ciddi so- ruşturmalar açılmadı. Bu ke- simle ilgili soruşturmalar (yine irticayı onaylayan amirlerce) yürütüldü ve soruşturmaların üstü yıllardır örtüldü. Görevin- de hukuka bağlılığı ilke edin- miş, tarafsız ve objektif kamu görevlıleri bir yana itilerek et- kisizleştırildi ve kamu yaşa- mında etkili kılınan irticai ke- sim adeta devleti kuşattı. Dev- leti kuşatmış olan bu kesim, (havaya göre davranma be- ceri ve kıvraklığına sahip oldu- ğu ıçın) örgütlenme düzeyini yükselterek karşıtlannı dışla- dı. Takıyyedeki başarılan gö- reve alınma, görevde yüksel- me, yandaşlanna kamu ola- naklannı sunma ve devletteki örgütlenmelerinı kolaylaştırdı. Hizbullah böyle bir kamu- sal ortamda birden yeşerdi. Sempatiyle karşılandı ve umul- madık şekılde destek gördü. Hizbullah örgütlenmesi 13-15 yaşlarındaki silahlı militanla- nn öz becerilerine bağlı olma- yıp devletteki irticai kuşatma- nınvehukuktanımazlığınyan- sımasıdır. Büyüme, genişle- me ve toplumda etkili olma avantajlarını böylelikle elde eden Hizbullah terör örgütü, kamudaki irticai kesimin hukuk dışı desteği ile bu noktaya gel- di. Türkiye'de şeriat düzeni kur- mayı hedefleyen Hizbullah ör- gütü terör amaçlıydı. İlk orta- ya çıktığında PKK karşıtı bir görünüm sundu. Idarenın hu- kuka bağlılığı ilkesini yok sa- yan bazı kamu görevlilerinden ' destek gördü. Devletteki irti- ca ve bunlara yakın kimi çe- • teleşmeler Hizbullah'ı kullan- - dı.budoğru. Ama esas olarak • Hizbullah devleti kullandı. Ki- mi kamu görevlileriyle iç içey- diler ve her şey karşılıklıydı. İrticai kesime toz kondurt- mayan medya ve kimi siya- setçiler şimdilerde "sütten çık- mış ak kaşık" havasındalar. Kendilerini bu günahtan sıyır- ma kurnazlığını başka bir ta- kıyye ile geçiştirmeye çalışıyor- lar. "Devlet Hizbullah'ı kullan- , c//"şeklindekiyaklaşım, "dev- ; let üzerinden Hizbullah'/ akla- • ma kurnazlığının bir yansıma- '- sıdır". Kendilenne Islamcı med- ya diyen grup ve tarikat ör- <• gütlenmeleri (yakın tarihimizi saptırarak) bu temayı işleme- ye devam ediyorlar. Kendi ya- rattıkları canavan tanımazdan gelıyorlar. Torba cinayetleri, ölüm ev- leri, ölüm tarlaları ortaya çık- tıkça, (sadece laik konusunda duyarlı olanlar değil) siyasal Islamın diğer şubeleri de tep- kilerini sunmaktalar. Siyasal Islamı bayrak edinen ırticanın, Hizbullah vahşetı karşısında ürettiği mazeret yapaydır. Çün- kü siyasal Islamı hedefleyen ki- <rt»i irticaioluşumlar(bugün için masum görünmekteyse de) örgütlenmelerinin ileri aşama- lannda Hizbullah nıteliğine dö- nüşmeye adaydır. Çünkü siya- sal Islamı toplum yönetiminde etkili kılmanın yolu, benzer yö- netimlerden geçmektedir. O nedenle, timsah gözyaşı dö- ken kimilerinin tepkisi basit bir takıyyedir. Islam bir yönetim biçimi de- ğil, (çağdaşlıkla da örtüşen) bir inanç sıstemıdır. Inanç sis- temi yönetim bıçımı olarak al- gılanıp sunulduğu zaman ka- muda örgütlenmenin önemi artar ve buna bağlı olarak da Hizbullah tarzı oluşumlar orta- ya çıkar. Bu kaçınılmazdır. İş yine de bitmiyor. Sorun; laikliğin neresinde olduğumuz ve laiklik konusunda ne kadar samimi olduğumuzla ilgilidir. Anayasanın 24. maddesinde birtanım var, amatanımın hiç- bir güvence ve yaptınmı yok. O halde, irtica için kaç yazar. Laiklik konusunda ciddiyet ve duyarlık taşımayanların, Hiz- bullah benzeri oluşumlara kar- şı tavır almaları ve sağlam dur- malannı beklemek boşunadır. Demokrasinin önkoşulu sa- yılan laiklik küçümsendi. Hat- ta bu küçümseme, demokrat- lığın da gereği sayıldı. Laikliği ortadan kaldıran yaklaşımlara kol kanat gerildi. "Inançlara saygılı" olmayan laikler var- mış gibi yapay kategorilerya- ratıldı ve kimi tarikatlar açık- ça kollandı. Din siyasete per- vasızca alet edilerek, dinsel değerier arsız bir şekilde sö- mürülerek bu noktaya gelindi ve Hizbullah diye bir canavar doğdu. Bu canavar, hukuktan ödün vermenin ve Islami si- yasallaştırmanın doğal birso- nucuydu. Bu sonucu tespit için ne ya- pılıyor? Kamuoyu bunu bek- liyor. Ancak bir araştırma ko- misyonu kurulacağını duyu- yoruz. Böyle bir komisyonun kurulmasını çok önemsiyoruz. Çete oluşumlarını ortaya çı- karma amacıyla kurulmuş olan Susurluk komisyonu çete olu- şumlarını ve Hizbullah olayını çözebilirdi. Yaşanan bu vahşeti cennet- te melekler de duysun hocam! Herkes duysun... Dini siyasal- laştırmanın, siyaseti yozlaştır- manın sonucunu herkes gör- sün hocam. Devlet ve hukuk- tan ödün verılmesin ki, Ah- met Hoca'lar öldürülmesin... Demokrasi sulandırılmadan, yozlaştırılmadan, kurallarıyla işlesin ki insanlar öldürülmesin. * Dıyarbahr Barosu Yönetim Kurulu Üyesı HAYVANLAR ISMAÎL GÜLGEÇ KİM KİME DUM DÜMA BEHÎÇAK r^»*-* -r*-t*r -*-^*r*<-- -a**, t behicak(d turk.net * r ; . j * •3 t ÇİZGİLÎK KÂMtL MASARACI • y / BULUT BEBEK NURAYÇIFTÇ! Sak, En haba mafya bile., benirn <û\alem kadar TARtHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 4Şubat KUZGUN ACAR'/N ANÎ ÖLÜMİT!.. 'DA SUGUtJ, UHLÛ HEyKSUTZAŞ KUZGIM ACAK, BıfZ KA2A SONUCU MERDIVEUDEhJ OÛÇee&C 4B YAŞtUDA ÖLPÛ. 6ÜZEL SAAIATl/UZ AtcAOEMıSl HEYKEL SÖUJhiÜ'MÜ BİTİfZEnJ SAUATÇI, İ961 PAfZİS SIENNALİ'NPE VE İ96Z PEI/LETRE- SHA-HEYKGL. SERGÎSÎ'NPE BlRlNCİUtC AL- 'MIŞT7. SOYUr HEyK£LLE&yL£ 774MIMAN ACAR., BUHLARP*; TAH7A, Çıt//, TBL, METAL AR.ÇALAZI, t£EM//C GİBİ A U Z £ £ I Z CUL.LAUMIŞT7. YAP(TLAKINPAKi YOM KAVGtSt, fŞfl£-6ÖL.G£ Ş \/E OıKlAMiZM, SAUAT GUCÜUÜ O£- 7XVA KOYAN ÖZEJJJKÜEJZOİR... YanJeij /shtnkuf MamifoH/racılaf ÇarflSl'tida- ki refiBf Ç^t/lftvuiSt •' "Kuf/ar ' Ç l > i î ANKARA...ANKA... MUŞERREF HEKİMOGLU Kardelen Geçen akşam, CSO salonunda bir anne-kız gel- di yanıma. - Biz Cumhuriyet okuruyuz. Siz de kardelen bir yazar. Bugünkü yazınız nedeniyle teşekkür edi- yoruz. Kara, buza, karanlığa karşın şafaktan söz ediyorsunuz. Elbet çok duygulandım. Sarıldım öptüm on- lan. - Şafağın gizemi kuşağımdan kaynaklanıyor, dedim. Ben Cumhuriyet kızıyım, kardelen kuşak- tan. Konser başladı, söyleşi düşüncemde uzadı sonra. Kardelen güzel bir olay doğada, kara kı- şa direniyor, dibe değil yukanya boy veriyor to- hum, ışığa yol alıyor, bahan yaşıyor kış ortasın- da. Benim kuşağımın yaşam biçimi de böyle olu- şuyor. Cumhurıyetimizin ilkeleriyle yol alıyor, bir kardelen gibi ışığa ulaşıyoruz. Çiçekler açıyor kış ortasında. Devrimlerle aydınlanıyor ufkumuz, inandığımız değerlerden renk ve hız alıyoruz. Çağdaşlaşan bir toplum olmayı amaçlıyor, ama- ca gtden yolda mutluluk duyuyoruz. Şimdi yaş- lı bir kuşağız ama özlem solmuyor, çiçeğe du- ran tohumu umutla özlüyor, alacakaranlık dağı- lacak, şafak sökecek diye bekliyoruz. Yaşama sevincimiz güneşli günlerde yeşerecek diye. Çünkü her datda umutlu belirtiler var. ••• Türk - Yunan Dostluk Haftası nedeniyle dûzen- lenen konser de umutlu bir olay bence. Başta Başkan Ayia Hatırlı, ANAÇEV yöneticilerini kut- lamak gerekır. Boş yer yok salonda. Başkentli- ler büyük ilgi gösterdi. Türk - Yunan dostluğun- da yeni bir aşama, bir barış selamı diye yorum- ladı bu konseri. Kimi bakanlar da katıldı. Milli Eği- tim Bakanı Metin Bostancıoğlu, eski Bakan Hikmet Uluğbay, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk de izleyenler arasında; konser arasında başkentlilerden büyük ilgi görüp gülümsüyorlar. Çarpıcı seslenişler de var. Kimi ekranlardan sız- lanıyor anneler, belli görüntülerin çocukların ruh sağlığını etkilediğini söylüyor. Yalnız çocukların mı? Mezar evter, mezar kentlere dönüşüyor nerdey- se. Başka olaylar, dev boyutlara varan yolsuz- luklar, soygunlar, gece yarısı gündeme gelen ta- sarılar, tartışmaya, tepkiye yol açan yasalar da ruh sağlığımızı bozacak nitelikte doğrusu. Da- has4, belli sorunları da mezara gömme eğilimi. Başka bir deyişle teksesliliğin egemenliği. Çokseslilik özlemi konserlerde diniyor ancak! Elbet çoksesli günler de gelecek. Yunan ve Türk bestecılerınin, Andreas Nese- ritis ve Ferit Tüzün'ün yer aldığı bir konser de barış yolunda bir buluşma diye yorumlanıyor. Ancak başka yorumlar da var. Dahası eleştiriler. Ömeğin konseri yöneten Krimetz hayli yadırgan- dı. Elleri kollan, aşın davranışlanyla, dahası dans- larıyla CSO geleneklerine hayli ters düştü. Yu- nafl 'beöteefrrîrT-'VJç- Senfontk Dans" adfı yapitı tek senforiik dansa dönüştü nerdeyse. Yine de gü2el bir akşam, dostluk yolunda müzikten bir aşama. ••• Cumhurbaşkanı Demirel'in hızlı trafiği sürü- yor. Her gün, her saat başka bir yerde, başka bir ekranda değişik nedenlerie konuşuyor. Belki de kardelenler üretmeye özen göstenyor ama ko- lay değil! Geçen akşam da Türk Eğitim Vakfı üyelerine seslendi. Karanlığı delmek için eğiti- me katkıda bulunan üyeleri kutladı, ödüller da- ğrttı. Yüzlerce kişi katıldı bu toplantıya. 72. yıla ulaşmanın sevincini kutladı, mutluluğu paylaş- tı. Kaç kuşak bir arada, Milli Eğitim Bakanı Me- tin Bostancıoğlu TEV'in gerçekleştirdiği başarı- nın eğitim dalında ilk sivil örgütten, Maarif Ce- miyeti'nden kaynaklandtğını anlattı. Damladam- la göl oluyor. Once Ankara'da, sonra Anadolu kentlerinde binlerce çocuğa okuma olanağı sağ- lanıyor, burslar veriliyor, yurtdışına yollanıyor, yurtlar açılıyor, ışık veriliyor, kuşaktan kuşağa uzanıyor bu ışık seli. Kimi zaman yavaş, kimi za- man çok hızlı. Ancak karanlık sürüyor değil mi? Dahası öğ- retmenler arasında da karanlığa gömülenler var. Sayıları az da olsa ışığı söndürme çabasında. Elbet boşuna çaba. Doğaya ters düşemez in- san, kardelenler gibi ışığa yol alır, dibe değil yu- kanya, karanlığa değil aydınlığa yönelir, tohum da bu yolda çiçeklenir. BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA: 1/ Balıkçılıkta yemsiz kullanı- lanolta 2/ Şöh- o ret... Çiftçilikte toprağı ışleyerek 3 ütüne ottak olan . kımse. 3/ Nışas- talı tanelerin 5 suylakaynatıla- „ rak bulamaç kı- ° vamına getınl- j miş durumu .. Yolcuevı. 4/ Es- 8 ki Tûrklerde ço- g cuklan koruyan tannça.. Ar|antın'ınpla- ka ışaretı. 5/ Soyundan gelinen kimse... Kayak. 6/ Suyubınktirmekıçin önüne yapılan set... Bır 3 değış tokuşta üste ven- 4 len şey. 7/"Müjde—": Sinema oyuncumuz... Akıl... Avrupa'da bir ır- mak. 8/ Tarla ve yol ke- narlannda yetişen, çi- 3 çekleri hekünlikte kul- _ lanılanbirbitkı 9/ "Ne 9 zaman senı düşünsem/ Bir ceylan — içmeye iner" (ll- han Berk).. Çoğunlukla bir direkli ve ince gövdeli yel- kenli. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Hersözüdüşünmedenonaylayan. 2/ Tavn-, davranış... Bır yapının damında çevresi ve üstü açık yer. 3/ Kumaş- lardakı benek.. Derviş selamı. 4/ Müslümanlıkta mez- hep kuran kimse... Adıyaman'ın bir ılçesı. 5/ Eskı Mı- sır'da güneş tannsı.. Iskambilde bir kâğıt... Içıne başka bir sıvı kanştuılmamış ıçkı. 6/ Bır devletın, bır şırketuı yönetımını bırlıkte yürüten üç kışilık topluluk... Roman- ya'nın plaka işareti. 7/ Donuk renkli... "Sana — gerek ise/Gel göresin bu sınlen" (Yunus Emre). 8/ Orta Ana- dolu'da bir göl... Bır nota. 9/ Aydın ilinde antik bir kent.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear