23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
4- ŞUBAT2000CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR kuKur@cumhuriyet.com.tr 15 Bosna dramına, Ingilizlere ve eski Yugoslav vatandaşlanna bakan başanlı bir kara komedi LondraMan göçmen manzaraları 1993'ün Londrası. Rutin sefe- rini yapan bir belediye otobüsün- de, gün ortasında böyJe sahnele- re alışık olmayan soğuk, burnun- dan kıl aldınnaz Ingilızlerin fal- taşı gibi açılan gözleri önünde, ansızın sille tokat birbirlenne gi- rişen üci Balkan göçmeninin, oto- büsten düşüp sokaklarda devam eden, ancak Chnrchill heykelının dibinde, kanJar ıçınde bıten kav- gasıyla başlıyor 'Beautrrul Peop- le-Güzel İnsanlar.' Tüo'nım vakbyle yapıştırdığı mozayığın kınlıpparçalanmasıy- la, eski Yugoslavya topraldannda patlak verdiğinde, bütün dünyanın uzun süre bulaşmak istemedığı, herkesin Birleşmış Milletler'in bi- le bizaya getiremediğı Sırplann azguüıklannı, tecavüzlenni çare- sizce sıneye çekip olana bıtene kayıtsız kaldığı 199O'lı yıllann başı. Milliyetçiliğın, ırkçılığrn ge- mi azıya almasryla, ne pahasına olursa olsun birbirlenni mutlaka boğazlamaya şartlandınlnuş Sırp- lar, Hırvatlar ve Bosnalılar ara- sındaki, eşit şartlarda sürmeyen ve ülkeyi kan gölûne çeviren sa- vaştan kaçıp Batı başkentlerine sığınabılmek, hayatlan kaymış, gelecekJeri sönmüş, eski Yugo va- tandaşlanrun son bekJentısi belkı de. Bu Balkan göçmenlerinden pos- tu deldırmeden Londra'ya ulaşa- bilmiş bir Sırp'la, aynı köyden komşusu bir Hırvat, tesadüfun on- lan bulusturduğu bir Ingiliz oto- büsünde göz göze geltnce yoğun birkm-nefretle, birTamanlar kom- Beautlful People / Yönetmen, senaryo: Jasmin Dizdar / Kamera: Barry Ackroyd / Müzik: Gary Bell / Oyuncular: Charlotte Coleman, Edin Dzadzanoviç, Nicholas Farrell, Danny Nussbaum, Dado Jehan, Faruk Pruti, Gilbert Martin, Roger Sloman, Heather Tobias, Charies Kay, Rosalind Ayres, LindaBassett/1999 Ingittere (özen Film) tngiliz burjuva lozı Charlotte Coiemania uyanık Hırvat genrinin (Edin Dzadzanoviç) eviilik törenL şu olduklannı unutup birbirlerinin gırtlağına sanhyorlar anında. Kal- dınldıklan hastanede bıle rahat durmayan Sırp (DadoJehan), Hır- vat komşusunu (Faruk Pruti) her firsatta gagabyor, hemşirelere sez- dirmeden. Geleneksel değerlerin, çekırdek ailenin de darbeler aldı- ğı çağdaş Ingiliz toplumuna da 'bakan' 'Güzel Insanlar'da, göç- menlenn hayatlanna kanşan, özel yaşamlan sorunlu, sıkıntıh, mut- suz, arna iyı tngiliz karakterler de boy gösteriyor. Bosna sendromu Örneğm, Hollanda-lngiltere mil- li maçının dönüşünde iyi kafayla uçağı şaşınp yardım sandığırun üstünde Bosna'daki savaşın göbe- ğıne inen, Bosna cehennemınde bir işe yaradığını karutlayıp iyi, yarar- lı birine dönüşerek gözleri tehli- kedeki küçük bir Boşnak yetımiy- le eve dönen, Tottenham tarafta- n, uyusturucu bağımlısı, issiz güç- süz dazlak genç (DannyNussbam) gibi. Ya da Bosna'daki sahra has- tanesüıde gördüklerinden ötûrü kafayı yiyip sonunda gerçeklenn farkrna vararak işinden istifa eden, Bosna sendromundan mustarip, BBC savaş muhabiri (Giuibert Martin) gibi. Ya da Sırplarca ge- be bırakılmış Bosnalı gelın Ce- mile'yi (ve kocası Ismet'i) her şe- ye karşm doğurmaya ikna eden, ka- nsının terk ettıği, iki çocuklu, ha- lim selim, 'gözel insan' doktor Mouldy (Nicholas Farrell) gibi. Ya da genç, uyanık Hırvat köylü- sü Pero'yla (Edin Dzandzanovic) evlenen, varlıklı sınıftan, polıtı- kacı kızı, stajyer doktor Portia (Chartotte Cofcman) gibi. Jasmin, Yasemin değiL. Son dönemde Bosna dramına ılişkin seyrettiklerimız arasında hatın sayılır bir yer edınen 'Gü- zelİnsanlar', Jasmin Dizdaradın- dakı başanlı bir yönetmenı tanıt- tj bize. 1993'te fngılız uynığuna geçrruş, 1961 doğumlu, Bosnalı yazar-yönetmen Jasmin Dizdar'ın yazıp yönettiği ve Londra'daki göçmen hemşerilerinin trajiko- mik hikâyelerini anlatırken uy- garhklanyla, 400 yıldır savaş ya- şamayışlanyla şişinen Ingılızlen ığnelemekten de geri durmadığı 'Güzel İnsanlar', enfes bir kara komedi tadı bıraktı üstümüzde. Kısa-belge filmden yetişmiş, Prag'daki ünlü sınema okulundan (FAMU) geçmiş, on yıldır kapa- ğı tngiltere'ye atmış Jasmin Diz- dar, Londra yaşamına ayak uy- durmayabakan göçmenlerle Ingı- lizlerin ilişkilen üstüne gelişıp ke- sişen filmini çok iyi 'çözümlemiş.' Alallıca yazılmış, sûrprizlere ge- be senaryosuyla, iyi işlenmiş ka- rakterleriyle, oyunculuğuyla, den- geli, işlek anlatımıyla akılda ka- lan, sonuna dek 'doğru bir fum' ortaya koymuş. Hayatın kendisi gibi film Balkan mızahıyla tngiliz hu- morunu harmanlayan bir yakla- şımın ürünü filmde, kahrarnanla- nnı aym nesnellikle çizen Dizdar, yer yer gerçeküstücü, absürd bir mizahın öne çıktığı, 'hayatın ken- disi gibi atan' bir anlatım tutturu- yor, yalın. yapmacıksız. Ken Lo- ach ustanın kameramanı Barry Ackroyd'un başanlı görüntüleny- le destekli film, beylik deyişle, güldürürken düşündürüyor da ay- nı zamanda. Baştan sonaartan bir ilgiyle filmın sıcak atmosferine kapılıveren seyirci fınale dek hiç kopmadan, komediyle drama ara- sında salınıp duruyor, keyiflı gü- lümsemeler eşliğinde. Narkozsuz bacak kesimine bile güldüren bir kara komedi 'Güzel insanlar.' Çok sayıdaki kahramanın para- lel giden öykülerinin, ustaca ke- sişerek neredeyse mûkemmel bir bütünlüğe kavuşturulduğu, Kus- turica tarzı bir coşkudan çok Mi- ke Leigh'vâri, nesnel bir toplum- sal gerçekçi drama meyleden, şid- det, kin ve intıkam gibi vahşi gü- dülenn kara komedisini de yapan •GüzeJ İnsanlar', geleceği karar- tan onca olumsuzluğa karşın so- nunda Kaos bebeğın dünyaya mer- haba dedığı. umudu arkalayan bir mesaja bağlanıyor. Doğrusu görmekte brraz geç kaldığımız. merakjısının keyifle seyrettiği, halen sadece bir sine- mada gösterimi süren 'Gûzd tn- sanlar, kanımızca son haftalann en iyı filmı özetle. Âmerikan sinemasında yeniden rağbet gören korku filmlerinin en son ve ürkütücü örneği Huyaletlerigören birçocuğun öyküsiiSon yıllarda 'Çığhk'lapatlayıp 'Bla- jı Câdısı'yla doruğa çıkan korku sine- ması, özellikle ABD'de yeniden rağbet görüyor. Günümüzde artık iyice geçer- lik kazanarak çoğu kez filmın nitelikJe- rinin önüne geçen, gişe-seyirci ölçütü ba- kımından yeni bir korku başyapıtı mu- amelesı gören 'The Sixth Sense- Ahın- a His', bugün sınemalarda göstenme giriyor. Geçen yaz ABD'de çeyrek mıryar do- lara vuran, beklenmedik hasüanyla sürp- riz yapan ve Oscar adaylan arasında adı geçen 'AHma His', 'Rosemary "nin Be- beği','Şeytan', 'Kehanet', vb. gıbı sıne- ma tanhınde çoktan yerüıı almış, pa- rapsikolojık korku klasiklerinin izini sü- ren, yeni bir psikolojik-gerilim dene- mesi. Bnıce WiBis gibi ününün donı- gundaki bir Hollyvvood stanyla şimdi- ye kadar beyazperdeden gelip geçen ço- cuk oyunculann içmde şundiden sivri- len, kırk yıllık deneyimli bir aktör per- formansı sergileyen, 'büyfimüş de kü- çûhnûş' Hakfy Joel Osment'ın, 'esra- rengjz' bir iküi oluşturduğu 'Altmcı His', The Slxth sense / Yönetmen, senaryo: M. Night Shyamalan / Kamera: Tak Fujimoto / Müzik: James Nevvton Hovvard / Oyuncular: Bruce VVillis, Haley Joel Osment, Toni Collette, Olivia Williams, Donnie VVahlberg, Trevor Morgan /1999ABD(UIP) 1970, Madras-Hindistan doğumlu, Phi- ladelphıa'da büyümüş. Hınt asıllı senar- yo yazan-yönetmen Manoj Night Shya- maian'ın üçüncü filmi. Küçük yaştan rtı- baren 8 mm'lik kamerayı eline alarak kı- sa filmler çekmış ve 16mm-35 mm'ye geçmiş, sınema tutkunu-korku filmi hay- Goscinny'nin aıusına "yânyıl tatili nedeniyle sinemalan- rruzı şenlendiren 'AsteriksveObarfts Sezar'aKarşı' imparator Sezardöne- minde, Roma'nın ışgal etüği Galya'da, Romalılann ağzından emdigıni bur- nundan getıren küçük bir Galya kö- yündegeçiyor, Köybüyücüsününyap- üğı sîhirli şurubu içince bütün Roma- lılan havalarauçuranGaryahlann Se- zar'a ve onun altaı oyan generalleri- ne karşı mücadelesi, karikatür düze- yinde aktanlmıs, şenliklı, gırgır bir çizgıroman uyarlanıasına dönüşmüş. Rene Goscüuıy-Afcert Uderzo ya- zar-çizerflcilisinJn, 40yüdır dünyanın tüm dillerine çevrihniş, Fransız kül- tûrünûn popüler simgesi halıne gelmiş, tanmmış çizgi romanlanndan Aste- riks'le Oburiks'in serüvenleri, dene- yimli komedi yönetmeni Oaude 7i- di ve bu projedeki kar kokusunu yıl- lardıralanyapımcıaaudeB«tiişbJr- liğiyle sinemaya uyarianmış. Çizgiroman karelerinden almıp ca- na kana büründürülerek perdeye ak- lanlan fîlm, son dönemdeki en paha- b, göz afacı Fransız üstünyapımı. Gör- sel bakımdan çiıgıromanın özgun at- mosferini yansıtan, dekora, kostüme de dünyanmparasınmharcandığı fîlm- de Lauzier'nin diyaloglan, çokluk Goscinny'nin esprilı balonlannuı ye- rini tutmasa da, çoluk çocuk şamata- sryla iyi giden bu ticari bir Fransız eğlenceliğini Oburiks rolûndeki De- pardieu ve Laettia Casta çıtın uğru- na giöık gördûk. Bir Fransız eleştir- menin yakışörmasıyla, bufilmibegen- mek içinsihırh şuruptan epeyce içmek gerekirsanınz... Asterlx et obellx contre Cesar / Yönetmen, senaryo: Ctaude Zidi / Kamera; Tony Pierce- Roberts / Oyuncuian Gerard Depardieu, Christian Clavier, Roberto Benigni, Micftei Gatabru / 1998Frarföa ranı, yönetmen M. Night Shyamalan'a genç yasında köşeyı döodürtea bir ba- şanya enşen 'Altıncı His', özel efektle- re, şiddete, kana başvurmadan, sade, dengeli bir sınema diliyle de seyircinin korkutulup gerilebüeceğini ömekliyor. Anasrmn (ToniCollette) kuzusu, 8 ya- şındaki küçük Cole (HaJeyJodOsment), her an bir şeylerden korktuğu, ürktüğü besbelli, sessizliğe gömülmüş, şirin bir oğlan ama çevresınce kaçık olarak eti- ketlenmis bir kez, gördüğu kavranılamaz hayaller ve davranışlan yüzünden. Sadece tanınmış çocuk psikoloğu, doktor Malcolm Crowe (Bruce Willis) yardım edebılır ona, kendını bütünüyle dünyaya kapamış çocuğu, karanlık âle- minden çıkarabilir, uyamkken gördüğü dehşetengiz sannlann, karabasanlann nedenını bulabılir. Derdinı neden sonra psikoloğa açan küçük Cole'un srrn, çev- resinde gezen ölüleri görme yeteneğine sahip oluşudur. Filmin basında, kansı- nın başanlanyla iftihar ettiği psikoloğu- muz, küçük Cole'den önce. iyileştire- mediği için hınç besleyen, artık büyü- müş eski bir hastası tarafından vurulu- yorve... Görmek, duymak, dokunmak, tarmak, koklamak gibi, beş duyu olarak tanıyıp bildiklerimizin dışında bir çeşit altmcı duyıryla algüamayetenefine sahipbuçok hassas çocuğun, ortalıkta gezintiye çık- mış tüm hayaletleri görebilmek(!) ya da olacak felaketlen önceden sezmek (bi- licilik) benzeri doğaüstü özelliklen, beş duyumuzla algılayıp kavrayabildiğimiz bir âlemin ötesine, yani parapsikoloji- nin alamna giriyor. Küçük Cole'ün, ra- hatsız edici, tuhaf öyküsünü anlatan fil- min, herkesçe sözü edilen büyük sürp- rizini, ancak gözünden bir şey kaçma- yan, çokdıkkatli, cin gibi seyirci fark ede- biliyor finale doğru. Çocuk oyuncunun performansı Yönetmen Shyamalan'uı imzasmı ta- şıyan, ipuçlan verilen bir oyun gibi ve hrnzrrca yazümış bir senaryoya daya- nan 'Altmcı His', başroldekı ikılinin de- ğil de melankolik bakışlı, solgun çocu- ğun 'gizti vizyonian'ndan oluşuyor aslın- da. (Fümdeki srrnn sırnna vakıf olmak için bu tümceye dikkat!) Kendindeki olağandışılığm farkmda olan küçük Co- le rolünde, meraklısınm 'Forrest Gump'dan anımsayabileceği çocuk oyuncu Haley Joel Osment'in, eşi ben- zeri görülmemiş bir performans çıkar- dığı, senaryosundan görüntülerine (ka- meraman Tak Fujimoto, tak işi bitir- miş!), anlaümmdan oyunculuğuna ka- dar belli bir düzeyi tutturan 'Altrncı His', iki saatlik, ürkünç bir gerilim atmosfe- ri kuruyor perdede. Özet olarak, sorunlu aileyle korku fıl- mini harmanlayan bir formülle halletmiş, çocukluğunda çok korkan, Hint asıllı yönetmenin özel yaşammdan esinlenen konusuyla. Bu formülü biraz doğaüstü gerilim, biraz psikolojik drama, biraz da romantizm şekünde genişleterek uy- gulayan Shyamalan'm, sonuçta türiin meraklısına, aradığuu fazlasıyla verdi- ği rahatlıkla söylenebilir 'Altmcı His'te. Haley Joel Osment 'Altmcı His'te Bruce VVîIıisten resmen sahne çafayor. YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR... Cüle Cüle Nicedir fdm yapmayan, önemli yö- netmenlerimizdenZekiÖkten'in 11 yıl aradan sonra sinemaya dönüşünün ürü- nü olan "Gük Güle", son dönemde si- nemamızdaki canhhğm ve çeşitlilığın yeni bir örneği. Bugün gösterime gıren "Gûte GiUe", doğup büyüdükleri, ço- cukluklannm geçtiği adada yeniden bir araya gelen Zeki Alasya, Metin Akpı- nar, EşrefKoiçak,Şükran Güngör'den oluşan dört erkekle Yüdrz Kenter'in canlandırdığı bir kadı- nın, sıkı dostiuğunu hi- kâye ediyor. Film, baş kahramanlanndan Ga- lip'in (Metin Akpmar), bir görüşte âşık olduğu, Küba'daİci sevgihsi Ro- sa'mn yanına gıtmeye karar vermesiyle başh- yor. Arkadaşlan onu Ro- sa'sına kavusturmak için ellerinden geleni yapar, banka soygununu dahi göze alırlarsa da Galip'i biryığm engel beklemek- tedir. Aşkı, dostlugu, yasam sevincini konu edinen, hüzünlu, komık, heyecanh ve duygulu bir film olan "Gü- leGüJe"de, yeniden bır araya gelen yıl- lann ikilısı Zeki Alasya-Metin Akpınar çıftinin yanı sıra Yıldız Kenter, Şükran Güngör, ve Eşref Kolçak da var. Ayn- ca Haluk Bilginer, Sevda Ferdağ, Ayşe- gül,Gfller Öktenve SerraYılmazda oy- nuyor. Fatih Alünöz'ün senaryosundan ses- li olarak Bozcaada'da çekilen ve aşkla dostluk gibi iki evrensel temayı eksen Zeki Alasya ve Metin Akpınar 'Güle Güle'de. alan, Zeki Ökten'in yönettiği "Gûle Güte", 17 Ağustos'la 12Kasımdeprem- lerinde ölen insanlanmıza adanriuş. Yara ^ 1998'de Antalya'da 'En tyi Fflın' se- çilmesinin anhndan Venedik, Berlın, Londra gibi uluslararası fetivallerde gösterilen, aynca başroldeki YeMaKay- makçı'ya Antalya'da en iyi kadın oyun- cu Altm Portakah'nı da kazandıran, ödül rekort- meni 'Yara' bugün gös- terime giriyor. YıimazArsbn'nın yö- nettiği, Yelda Kaymak- çı,.NurSürer, FüsunDe- mirel ve Mustafa Sup- hi'nin rol aldığı Yara, 'se\gisizligeve duyarsz- nğa kar$ı pes etmeyen birisyan' olarak nıtelen- dınlıyor. Ait olduğu top- raJdara girmek isteyen birgenç kızın yolculuğu- nu hikâye eden fihn, Al- manya'da yetişen yeni kuşak sinemacılanmız- dan Yılmaz Arslan'ın 1992 yapımı'Geçit- ler'den sonraki ilk fıhni. Başrol oyun- cusu Avusturya doğumlu Yelda Kayrnak- çı daha önce, François Methe'nin 'Ap- res la pluie'f Yağmurdan Sonra) ve Jac- qucsReynaud'nun 'Vo>-ageHorsDeMa Chambre'(Odamın Dışrnda Yolculuk) adlıfılmleTderolaldı PascalDietrkh'ın 'Toi et tes nuages'(Sen ve Bulutlann), Françoise Roche'un 'Andromaque', 'Tartuffe' gibi tiyatro oyunlannda rol aldı. Yelda Kaymakçı, Venedık'te 'Öv- gü Ödülü'nün de sahibi oldu. KEDİGOZU VECDt SAYAR Yakışır Bizim mahallenin kedileri toplanmış, dertleşiyor- duk geçen akşam. Her zamanki gibi, önce havala- nn soğukluğundan. aslanın ağzındaki ekmeği kap- manın zortuklanndan söz açıldı. Sonra, sıra politik mevzulara geldi. Cumhurbaşkanlığı konusundaki tav- nmızı beliriemeyi daha sonraya bırakmaya karar verdik. Çünkü, gündemde sıcak konularvardı. Hem de kaç tane. "Duydunuz mu?" diye sordu bir kara kedi -val- lahi adını bilmiyorum- "Ulusal Bilgi Güvenliği Yasa Tasansı hazırtanıyormuş. Buyasayla kunılacak Ulu- sal Bilgi Güvenliği Konseyi, 'sakıncalı' bulduğu bil- gilerin Intemet yoluyla aktanmını engelleyebilecek- miş". "Yakışır" diye iç geçirdi bizim sarman. "Ana- yasanın nıhuna uygundur." "Peki, Tartabaşı'ndaki Istanbul Sanat Merkezi'nin kapatılmasına ne diyeceksiniz? Ermeni Katolik Ki- lisesi Vakfı kira gel'm e/de ediyor diye, bina boşal- tılmış." "Yakışır " "Siz, esas şu habere bakın: Tele- vizyoncularda DevletSanatçısı olacak." "DevletSa- natçısı Olacak ve Bu Haktan Yararlanacaklar ile Bunlann Nitelikleri ve Seçimleh Hakkında Yönet- melik Taslağı" Başbakanlığa gönderilmiş. Bu yönet- melikle, Danıştay'ın yürütmeyi durdurma karan ver- diği 89 sanatçının 'Devlet Sanatçısı' unvanı da kur- tuluyormuş. "Kim beliıieyecekmiş Devlet Sanatçılannı?" "Aşkolsun, bu işı kedilere ve kedibilimcilere bi- rakacak değillerya, tabii ki Kültür Bakanlığı Müs- teşan, Yardımcısı, Güzel Sanatlar Genel Müdürû, sanat dalı ile ilgili genel müdür ya da heıfıangi bir genel müdürlük kapsamında olmayan sanat dalla- n için bakanlıkça seçilecek bir temsilci ve Kûttür Ba- kanı tarafından seçilecek bir sanatçı temsilci." Tabii ki haber ortalığı müthiş şenlendirdi. "Biz de isteriz, biz de devlet kedisi olmak istiyoruz" çığlık- lan birbirine kanştı. "Düşünebiliyor musunuz, se- çiciler de aday olabilecekmiş, ne müthiş bir imkân. Kendiaday olan seçıci, oturuma katılmayacak, öte- kiler onu seçebilecekmiş." "Ama, gerekirböyte bir madde. Dünyanın En Uzun Süreli Genel Müdürû unvanını elinde tutan Mehmet Özel, birkerecikbl- le Devlet Sanatçısı olamayacak mıyani?" "Yakışır" dedi biri, sonra Devtet Sanatçısı olmayı en çok hak edenler sıralanmaya başlandı. Gerekçeleri ihmal edilmeksizin. "Engin Ardıç ve Serdar Turgut, bu haftakiper- formanslan ile Devlet Sanatçılığını hak ettilerdoğ- nısu" dedi Siyami Bey. "Mesela, 'Hiçbir komünis- tin asla adam olmayacağını bir kez daha anladım' sözüyle birkalemde Rutkay teiz'ijumallemek ba- şansını gösteren Engin Ardıç 'ın bu çabast karşılık- sız kalmamalı. Ya da Yılmaz GüneyV 'Sadece bir lumpendi' gibi son derece özlü bir ifadeyle anlat- ma başansını gösteren Serdar Turgut, nasıl unu- tulur?" "Yakışıriar valla. Ama Fatih Altaylıy; da unutma- yaJım. Ona da teşekkürborçluyuz bu tartşmayı aç- tığı için. O olmasa, Yılmaz Güney'i dünyanın en bü- yükyönetmenlenile birtikte anan kedilerin gözü na- sıl açılırdı... Hem bu vesile ile Devlet Sanatçısı ola- mayacak kedilerin listesi de ortaya çıkmş oldu. Her geçen gün de yeni isimler ekleniyor lısteye: AH Sirmen'den Nihat Behram'a, AtUlâ Dorsay'dan Inci Aral'a, Arda Uskan dan Aydın Engin e, Oral Çalışlar'dan Vıvet Kanett'ye, Gani Mûjde'den Dogan Hızlan a, \şılÖzg*ntürk'epekçokyazar... Yılmaz Güney'e sahip çıkarak, Devlet Sanatçılığı şanslannı (çoğunun zaten yoktu ya) iyice ortadan kaldırdılar." "Bana kalırsa, Turgut'a veyandaşlan- na teşekkür borçluyuz. Nicedir yan yana gelemi- yorduk, dayanışma duygulanmızı yitirmiş gibiydik, iyi ki de Serdar Turgut, 'llericiler Çetesi'n/ ifşa etti de çete üyelen birer ikişer ortaya çıkmaya başla- dı." "Bu polemik, bir tumusol kâğıdına dönûştü de- sene..." "Vallahi, bu hafta tumusoldan geçilmiyor. Bana kalırsa, Güney'e yöneltilen saldınlar kadar önemli bir başka konu da Milliyetgazetesinde 'Kah- pe Bizans'/a ilgili dûşüncelerini -son derece ılımlı, saygılı bir üslupla- dile getıren Ayça Atikoğlu 'na yönelen saldın. Size öyte gelmiyor mu?" diye sor- du eski kulağı kesıklerden bir arkadaşımız. "Çok haklısın. Zaten, benim Devlet Sanatçılığı için favorim Mehmet Ali Erbil" dedi Mihriban Sultan. "Bu ülkede eleştih özgühüğû olduğunu sananlara öyle kahramanca saldınyorki 'Çarkıfelek 1 ekranla- nndan, kedinin dudağı uçuklar.." "O zaten Devlet Sanatçısı olmamış mıydı?" "Canım, olmuş bile olsa, bir kere daha yapmak- tan ne zarar gelir?" "Üstelik yakışır da vallahi." ' "Bir defa, Mehmet M yerden göğe haklı; Ayça krzımrzhangiülkedeyaşadığınızannediyor. Hem ay- nı medya grubunda çalışacaksın, hem de o gru- bun en çok reyting yapan programcısını eleştire- bileceğini sanacaksın. Var mı öyle bolluk..." "Yoksa o da llericiler Çetesi'nin bir mensubu mu?" "Onu bunu bilmem arkadaş, bu ülkenin en bü- yük çetesi, Sinema Yazarlan Çetesi'ymiş. Ben Se- lahattin Duman'/n yalancısıyım..." Manlon Brando tekrar sinemada • LOS ANGELES (AFP) - Daily Variety gazetesmin haberine göre, sinemamn unutulmaz oyunculanndan, 76 yaşındaki Marlon Brando, Robert De Niro ile aynı filmde oynayacak. Brando'nun, Frank Oz'un yöneteceğı 'The Score' adlı fihnde rol alma görüşmelerini sürdürdüğü bildiriliyor. Fihnde, efsanevi bir hrrsızla tamşan genç adamın, onu en büyük hırsızlığmı yaprnak için ikna etmesi konu ediliyor. Çekimlerine, nisan aymda Montreal'de başlanacak olan filmde Edward Norton da rol alıyor. BUGÜN • FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ'nde, 19.00'da Adrknne'nin konseri yer alacak. (244 44 95) • ISTANBUL KÜLTÜR üNTVERslTESl'nde, 20.30'da Istanbul Quartet'in oda müziği konseri izlenebihr. (639 30 24) • BtLGİ ÜNTVERStTESt'nde, 19.00da, Joel Cohen'mn 'Fargo'adh filmi gösterilecek. (2162315) ,^_- • DULCINEA'da, 20.00'de Mustafa Kaplan'nrh; 'Uyumlanıa' adlı dinletisi yer alacak. (249 55 70) M CRR'de, 19.30'da, Leyla Pınar'ın, klavsen resitali yer alacak. (231 54 98) • BORUSAN'da 18.30'da, 'LâbDan'dan Çağdaş Sanat' başhklı belgesel görülebüir. (292 06 55) ,
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear