Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
2 2 ŞUBAT 2000 SALI CUMHURİYET SAYFA
DIZI
BahçeHevler'de
fidan dküni
• tsfanbul Haber Servisi -
Bahçelıevler Beledıyesi Paric
ve Bahçeler Müdürlüğü, 27
• Ocak'ta başladığı fidan
dikımi kampanyasını
genışletıyor. 3-5 yaş
arasında dışbudak, erguvan,
tesbih. akasya selvi cinsi 4-5
metreük fidan dikimlen
sürdürülüyor.
Tuna Neftri'ndeki
siyanüp
• tstanbul Haber Servisi -
Marmara Bölgesı Su
Crünleri Kooperatifi Birliği
Başkanı Ahmet Menekşe,
Türkiye-Bulgaristan
sınınnda Iğneada
yakınlannda Çe\ re ve Tanm
Bakaniığı'nın bir kontrol
istasyonu kurduğunu
beltrterek "Budapeşte
Konsolosluğu'yla
yaptığımız görüşmelerde
Tuna Nehn üzerindeki
sıyanürün azaldığını
öğrendik. Şu an içın
siyanürün Karadeniz'e
ulaşması söz konusu değil"
dedi.
PİAR, Avpupa'nm
devi He birieşti
• Haber Merkea-1975
yılında kurulan ve pazar
araştırma sektöründe önemli
bir yer tutan PlAR-
GALLUP, Avrupa'nın en
büyük. dünyanın dördüncü
büyük araştırma şirketi
Taylor Nelson Sofres grubu
ile birieşti. Taylor Nelson
Sofres Yönetim Kurulu
Başkanı Tony Cowling,
Türkiye ve Avrupa'da
yapılan çokuluslu tüketici
i^raşHnaalannın öncro
kazaiKlığjııı ve bölgedeki her
şirketın Türk tüketicı
piyasasını özenle izlemeye
başladığını söyledı.
Avukatm hâkime
hakaret davası
• İstanbul Haber Servisi -
Avukat Metın Narın, hâkim
Isnıaıl Sasanlar'a hakaret
ettiği gerekçesiyle
yargılandıği davada, 5 ay
hapis cezasına çarptınldı.
Nann'mcezası, 1 milyon
500 bin lıra ağır para
cezasına çe\Tİlerek
ertelendi
Avpupa'nm en
kirfi nehiplepi
• ROMA (AA) - Avrupa
Güvenlık ve tşbırlığı
Teşkılaü'nın (AGİT) geçen
hafta sunduğu rapora göre,
Avrupa'da sağlık için en
tehlıkeli, kirlı nehirler
Türkiye'de bulunuyor.
Krom,' bakır ve kurşun gibi
ağır metallerin en fazla
bulurtdnğu nehirler arasnıda
Porsuk ve Sakarya nehirleri
ilk sırayı aldı.
Emekfi-Sen'den
açıklama
• istanbul Haber Servisi -
DİSK Emekli-Sen Avrupa
Yakası Bölge Temsılcısı
Bekir Arda, IMF'nın
dayatmalan sonucu felç
olmuş bir sosyal güvenlik
yasasının uygulandığmı ve
' emeklilerin sosyal güvenlik
konusunun kapah kapüar
ardında oldubittıye
getirildiğinı söyledı. Arda,
bu uyguîamalara izin
vermeyeceklerini belirtti.
Atakoğkfntfan
konser
• İstanbul Haber Senisi -
TRT Çocuk ve Gençlik
Vakfi'nın girişimi ile Fahir
Atakoğlu Örkestrası, 24
Şubat'ta Lütfi Kırdar Konser
Salonu'nda bir konser
verecek. Atakoğlu'nun
konseri için biletler, İstanbul
Bilgi Ünıversitesi'nden elde
edilebilir.
TESK'in projesi
• ANKARA (AA) - Türkiye
Esnaf ve Sanatkârlar
Konfederasyonu (TESK)
Genel Başkanı Derviş
Günday, Uluslararası
Çalışma Örgütü'ne (ILO)
bağlı ülkelerin çalışan
çocuklarla ılgıli hazırladığı
projeler arasında TESK'in
hazırladığı projenin birinci
seçildiğinj bildirdi.
Polislerin yasak diye topladığı kitaplar iki koğuşu doldurdu
Kışlaya kütüphane
B
izim Yaşar Kemal kondorda,
durmadan volta vuruyordu. Her
zaman bir arkadaş bulurdu volta
için. Sık sık da beni yürütürdü. Doğan
Avooğlu da yürümeyi severdi. Yaşar'la
bir aşağı bir yukan yüz metreye yaklaşan
uzun kondorda volta vururken onun
anlattıklanndan en çok beni kitaplannın
telif ücreti ilgilendiriyordu. Filan
romanım için falan gazeteden kırk bin
aldım; falan romanım için fılan
gazeteden seksen bin lira aldım dedikçe
şaşkına dönüyordum. Dayanamadım:
"Yaşar kardeşcağızun, buraya gelmeden
bir romanımı bıtirdim. Yedi yua yakın
çalışbm üstünde. Sana vereyim; hangi
gazeteye satarsan sat, alacağunız paramn
yansı senin olsun..." dedım. Yaşar güldü:
"Şimdi olmaz, vaan roman tefrika
edilmez; edilirse kimse okumaz. Kışı
bekleyeceksin..." karşılığıru verdi. Günler
uzayıp geçtikçe herkesin cam sıkılmaya
başlamıştı. Bir türlü de bizi sorguya
çekip hakkımızda ne karar vereceklerse
vermiyorlardı. Arkadaşlarla
şakalaşıyordum: İlk geldiğimiz sıralar,
haksızlığa atıp tutarken Devrimci Işçi
Sendikalan Başkanı Kemal Türkler'e
"Bizim işçi arkadaşlanmız nasıT diye
sordum. Ne demek ıstedığımi şıp diye
anladı gülerek; "Hepsi iyidin. Her gûn
temsUcilerimizle bize setaın
gönderiyorlar. Haürunızı soruyoriar~n
karşılığını vermışti.
radan bunca gün geçince yine
aynı soruyu sordum bir gûn.
îaşkan, yine o soğukkanlılığı ile
gülmeye başladı: "Hoca, sen benim
kafamı bozmaya çalışıyorsun, ama
kendimizden önce, binJerce işçimizin
politik durumunu. ekmeğini düşüuınek
zorundayız! Her işia, her eytemiıı bir
sırası vardırJ" karşılığuu verdı. Çok
sevındim. Bir işçı liderinden başka türlü
bir karşılık da beklemiyordum o ıçinde
bulunduğumuz günlerde...
'Türklye'de ikl romancı var*
Bir gün metal işçilerinin Başkanı Şinasi
Kaya ile bahçeye çıktığımızda
akasyalann altına çökmüştük; bana bir
radyatörün kalıbımn nasıl yapıldığını,
döküm işıni anlatıyordu. Bu çok ilginç
işin aynntılannı dikkatle dinliyordum.
Yaşar Kemal, her zaman olduğu gibi
B
ir gece yemekten
sonra, koridor,
koğuşumuz ayağa
kalktı! Bu 13 Haziran
gecesiydi. Astsubaylar
"Tahliye var!" diye
sevindirici haberi bize
ulaştırdılar. Koridora
toplandık. Tahliye
edileceklerin adlannı bir
bir albay okudu. Bu
arkadaşların hepsi
Istanbul'da oturuyordu.
yürüyüşteydi. Ötemizden geçerken
seslendi: "Arkadaş, bu Türkiye'de iki
romancı varmıs; biri sen, biri de ben."
"Nereden bildin" diye takıldım.
"Şu Davutpaşa Kışlası'nda iki
romancıdan başkası jok da_"
Sonralan vurduğumuz voltalarda Yaşar,
öfkesinden olacak, durup durup
'Türkiye'de iki romancı var!' diye
söyleniyordu. Yaşar'ı kızdırmak için bir
seferinde dedim ki, "Yaşar, burada ya
sen yedeksin. ya da ben-."
"O nasıl laı?" diye parladı.
"Doğrusunu istersen'" karşıhğmı
verdırn,"rahmetli Orhan Kemal sağ
otsavdı, ya sen yedekte kaürdın ya da
ben_" "Allah Aflah!" diye isyan etti.
"Niye şaşıyorsun, Orhan, bu işlerin
gediklisiydi_" Sonra Yaşar Kemal'in
sıkıntısım, öfkesini yatıştırmak için
"Düşün ki" dedim. "biz yazarlar, Miffi
Şeflik döneminden beri her zamanld
iktidarlara ters düşmüşüzdür; bu da
doğal bir durumdur." "Orası öyie, öyle
ama, durduğu yerde de adam
tutuklanmaz- Bana suç bulsunlar!"
Y
aşar, bu isyanında haklıydı.
Bundan sonra "Ben, buradan
çıkmam; bana suç bulsunlar!
ıNeymiş suçumuz öğrenelim!" diye
gezdiği dolaştığı, yattığı yerde
söylenmeye başladı.
O günlerde tsmet Sungurbey, "Koktuk
yahu... Kiriendik.. Nasd yıkanacağız..
Kaç hafta oldu yıkanmajr
ah..." diye
söylenmeye başladı. Ona, bütün
arkadaşlar da katıldılar. Bir süre önce
gidilen hamama ben, nezle oldugumdan
korkmuş gidememiştim.
Hamama yolculuk
Koğuş kıdemlisi olarak, astsubaya,
isteğimizi söyledim; o gün öğleden sonra
mı, yoksa ertesi gün mü, izin çıktı.
Davutpaşa Kışlası'nda sadece erlerin
yıkanacağı hamam varmış; subaylar için
bir başka kışlada hamam bulunuyormuş.
Generalımiz, emir vermiş: "Ben
yıkanacaknuşun gibi hamam temiz
olacak" Bu sözler nereden, kimden çıktı
bilmem, herkes sevindi.
Saat ikiye doğru bir askeri otobüs, bizi
alıp Yeşilköy'e giden asfalta çıkardı.
Oradan kırlara dogru saptık. Nizamiye
7
arbay, "Aşağıda iki koğuş dolusu
kitap yığılı.. Arama tarama gecesi
polislerin topladığı... Tugayca bu
kitaplan ne yapacağımızı şaşırdık"
dedi. "Bu kitaplarla, tugayınıza
güzel bir kitaplık düzenleseniz"
diyecek oldum ki yarbay, yan şaka
yarı ciddi, "Bu kitaplarla kitaplık kurayım;
sonra da yasak kitaplardan kitaplık kurdu diye,
beni de içeriye alsrnlar öyle mi?" dedi.
kapısından çıkarken bir kıyamettir koptu.
Üstteğmen şoförün yanında oturuyordu.
Otobüsü yavaşlattırmak zorunda kaldı.
Durakladı bile. tki yakamızı ziyaretçiler
almıştı.
| inasi Kaya'nın babası, 'Oğlum!
. oğhun! Nereye götürüyorlar? Nere
'ye gidiyorsunuz?' diye sesleniyor;
t Sungurbey'in kardeşi,
'Ağabeyctğim! ağabeyriğim!' diye
bağınyordu. Hoca kızdı: "Ne
oluyorsunuz? Ne bağınyorsunuz yahu!
Nereye gideceğiz? Hamama gküyoruz"
diye pencereden bağırdı. Baktım,
üsteğ^nen bıyık altından gülüyor. lsmet
Sungurbey, uzatılan paketi almadan önce
üsteğmenden izin istedi:
"Mûsaade var mı komutanım şu
cıgaralan alayım?" İlk defa üsteğmenin
konuştuğunu duydum: "Buyurun hocam,
ahnız.." karşılığım verdi. Daha
konuşanlar, otobüsün pencerelerine
uzanıp el sıkanlar vardı. Üsteğmen
"Yürüyelim arkadaşlar, yeter_" diye
seslendi. Şotor, ağır ağır nizamiyeden
uzaklaştırdı bizi.
Gittiğimiz
birliğin
hamamı
gerçekten
çok
temizdi.
selamladılar
Dönerken yollarda neredeyse gezmeye
çıkan okulîann öğrencileri gibi
içimizden türkü söylemek geliyordu. Bu
denli küçük bir özgürlüğe benzer
yolculuk, günlerden beri kapah kalan
bizleri sevindirmişti.
Saat beşe doğru koridorumuza
dönmüştük. Çaylan yenileyelim dendi.
Ülserimden ötürü hiçbir zaman rahat çay
içememişimdir. Nedense Davutpaşa'da
dokunmuyordu(î).. Ama düzenli olarak
sabah, öğlen, akşam mide ilaçlan
ahyordum. Çaylar gelirken,
komutanınuz Yarbay da geldi. Buyur
ettik; gördüğümüz işlemden ötürü,
teşekkürler ettik. O da bize "SthhaÜer
obun arkadaşlar!" dedi.
Komutanın ev sorunu
Yarbayımızın canı sıkkındı. Ev sahibi ile
sabahleyin tartışmış; sorun neydi
anımsayamayacağım ama Sungurbey,
ona tutacağı hukuk yolunu gösterince
pek sevindi. "Aman hocam, ha>
gizli bulup getirdiği kitaplanrmzdan,
Doğan Avaoğlu, Türkiye'nin Düzeni;
Yaşar Kemal, Ince Memet; ben,
Kalpaklılar kıtaplanmızı bir hayli
imzalamıştık.
~Tf imlere olduğunu ben,
wC bilemiyordum ama, sadece
X \ j m z a m ı atıyordum. Astsubaym
biri, akılhsı, kitap toplama işini şöyle
anlatmıştı: "Ponster her girdikleri evden
topladıklan kitaplan yüklenip btzim
cemselerin içine doldunıyorlardL Önce
bir şey anlayamadım. Biz, sokak başiarmı
futuyorduk. Polislerden birinin annna
düştüm. Fakir görünuşhı bir eve girdik.
Adam memur olacak. Pencerenin
berisinde bir raf yapmış, oraya on on beş
kadar kitap sıralamış. Hepsi
roman. Polis, kitaplann
topunu kavTayınca baktım,
çoluk çouk, ana baba,
ağUmakh oJdular. PöBse
kapıdan çıkmca, Svr
o kitaplan bana,'
dedim.'Ne
diyesordu.
'Sahiplerine
Soyunma yerlerinde
temiz havlu,
herkese sabun bile
vardı. Isteyen
kumada yıkandı; isteyen ayn bir -'- '
bölümdeki duşlann altında. Yıkanıp
giyindikten sonra birbirimizi beklerken,
hamamın sofasında birer çay bile içtik.
Herkes, bu dolaşmadan bu
temizlenmeden, bize gösterilen efendice
ilgiden çok memnun kabnıştı. Çay
paralarmı kimse kimseye verdirmek
istemiyordu.
Hoca'ya saygı
Hamarrun kapısına yanaşan otobüse
binerken, üsteğmen bu birlikteki
arkadaşlan ile ayaküstü sohbet ediyordu.
Subaylar, bizim kimliklenmızı merak
etmiş olmalıydılar ki, her otobüse
binenin kimliğini bizim üsteğmen onlara
anlarır gibiydi. lsmet Sungurbey
geçerken, belli belirsiz toparlanır gibi
oldular. Ne de olsa bir üniversite
hocasına elbette saygılan vardı. Otobüs
yola çıkmadan yaklaştılar. Kendilerine
bu konukseverlik için pencerelerden
teşekkür ettik. Ses çıkârmadılar, yalnız
araba yürüyünce, askerce bizi
Allah razı olsun- Demek böyle böyle
dersem, verecek karşılık bulamaz?"
"Bukunaz" dedi profesör. Ve de birtakım
yasa maddelerini sıraladı
Y
arbay, kâğıt kaleme davrandı;
yazdı. Bırden aklına gelmış gibi
konuyu değiştirdi:
u
Kitaplar akhma geldi arkadaşlar.
Aşağıda iki koğuş dolusu kitap yığıh-
Arama tarama gecesi polislerin
topladığı... Tugayca bu kitaplan ne
yapacagınun şaşırdık_ Atsan atamazsın,
satsan satamazsın. Yaksan yakamazsın~"
"Benim güzel bir fikrim var Yarbayım!"
dedim. "Soyle!" buyruğunu verdi.
"Bu kitaplarla, tugayınıza güzel bir
kitaphk düzenlersiniz_"
Yarbay, yan şaka. yan ciddi, ters ters
banabaktı "Oünaz!"
"Niçin olmasuı?"
"Yahu bu yazar milleti işte insanın başma
böyle çorap örer: Bu kitaplarla tugaya
kitaplık kurayım; sonra da yasak
kitaplardan kitaphk kurdu diye, beni de
sizin yanunıza, içeriye alsuılar öyle mi?"
H
ep birlikte gülmeye başladık.
Aslında bu kitaplann toplanması
konusu, günlerden beri
konuşuluyordu. Arama tarama gecesinin
ertesinde bir süre, astsubaylann gizli
vereceğinı.'
'Bunlar yasak
kitap'
karşıhğını
verdi, sonra da
'senkanşma!'
diye
diklendi. Tepem armış,
'ulan sıkıyönetim sen
misin, ben miyim?'
diye, hcrtfuıkıçınâ bir
r
"'
tekme yapışürdım. Dümdüz (£i!U yerde.
Kitaplan toplayıp aileye geri verdim.
Köşe başma döndüğümde cemse
doimuştu kitapla; hangi birine yetişirsin.
Herifler okur yazar düşmanı. Fukara
memurlarm, halkm dişinden ürnağmdan
artbrdığı parayla edindikleri birkaç
Idtaba bik düşman. Birisiııe 'Ulan bu
kitaplann hangısi yasak kitap?' diye
sordum; kemküm etti."
B
u astsubaym bana sonsuz bir
güveni vardı; çünkü Kalpaklüar'ı
okumuştu. Sen derece de
saygılıydı. Benim herhangi bir suçum
olabileceğine inanmıyordu. Tığ gibi bir
delikanlıydı. Kendisi söylemedi ama,
arkadaşlanndan öğrendim: Bir tarihte,
Dünya Ordular Arası Şampiyonada
üçüncülük kazanmjştı. Pentatlonda.
Subaylanna saygüı olduğu denli bize de
saygıhydı. lsmet Sungurbey, cıgarasız
kalmasın diye paralanıyordu çoğu
zaman... ,,
Yasak kltaplar '
Kitap deyince, gözleri parladı. Onun
yasak kitaplar hangileri sorusuna kimse
bir karşılık veremiyordu. Daha doğrusu
yetkililere göre, kimi kitaplar yasak,
kimi kitaplar yasak sayıldığı halde yasak
değildi. Işin en ilginç yönü, kitabın
yasaklanabileceğini kimse kabul
etmiyordu içimizde. Oysa Türkiye'de
Atatürk'ün ölümünden sonra birçok
kitap yasaktı. Maks Beer'in 'Sosyaüzm
ve Sosyal Mücadetenin Tarihi' adlı kitabı,
1940'lardan önce Mahmut Esat Bozkurt
tarafından dilimize çevrilmiş, Milli
Eğitim Bakanlığı'nca basılmıştı. Şimdi
yasakü! Bu yasak kitap listesine, derii
toplu ancak 1973 yıhnın 28 Ocak günü
gazetelerde yayımlanan İstanbul
Sıkıyönerim Komutanlığı'nın bir
bildirisinde rastlayabildim. Daha
öncekiler resmi bir açıklama değildi. Bu
tarihli Milliyet'te tam liste vardı. İki gün
önceki 26 Ocak 1973 tarihli gazeteler de
12 Mart 1971 'den beri toplatdan,
vatandaşlann elinden alman kitaplanm
resmi makamlarca yeniden hamur, kâğıt
hamuru yapılmak üzere SE-KA'ya, kâğıt
fabrikalanna verildiğini yazıyorlardı.
Müjdeil haber
Bir gece yemekten sonra, koridor,
koğuşumuz ayağa kalktı! Bu 13 Haziran
gecesiydi. Astsubaylar "Tahliye Var!"
diye sevindirici haberi bize ulaştırdılar.
Koridora toplandık. Albay, Yarbay,
Üsteğmen hep oradaydı. Tahliye
edileceklerin adlannı bir bir Albay
okudu. Bu arkadaşların hepsi, Istanbul'da
oturuyordu. Ankara'dan getirilenler ve
bir tek de ben, tzmir'den getirilen
bırakılmıyordu. Albay, bırakılan
arkadaşlann evlerinin Istanbul'da oluşu
nedeniyle hemen bırakıldıklanm;
Ankara'lı ve Izmir'lilerin sabah
buakılacağmı söyledi. Biz de sevindik.
Hep sarmaş dolaş olarak aynldık.
Sürecek
DUZYAZI
ORHAN BtRGlT
BuradanBakınca: İran...
Iran'daki seçim sonuçlannın, öteki ülkeler içinde
en çok bizi ilgilendirmesi kadar doğal bir şey olamaz.
Doğu komşumuzdayürürlükteki Mollalarrejiminin
en büyük meraklan arasında, başka ülkelere ve o ara-
da en başta Türkiye'ye kendi rejimini ihraç etme is-
teği yer alıyordu. Bu isteğin doğal sonucu olarak da
Mollalann elleri, iki de bir Türk kamuoyunun sorun-
lannı karmakanşık etmek için içimize uzanıyor; ya Çe-
tin Emeç gibi bir ilerici gazetecinin öldürülmesi ola-
yında bu eller bir tabancanın tetiğini çekiyor, ya da
PKK gibi, Hizbullah gibi toplu eşkıya örgütlerine ku-
cak açan bir dizi eyiemi planlayıp besliyordu.
Ya şimdi?
Yani Pazar günü yapılan seçimlerden sonra, aca-
ba İran aynı yolun yolcusu olmayı sürdürecek mi?
Başbakan Bülent Ecevife göre Iran'da yapılan se-
çimler, "çağdaşyaşama uyum sağlamak ve daha ger-
çek birdemokrasiye kavuşmak isteyen kesimlerin ba-
şan kazanması"dır. Başbakan, komşu ülke halkının
Pazar günü seçim sandıklannda aldığı sonuçlardan
memnunluğunu saklamıyor ve özellikle bu sonuçla-
n, Iranlı kadınlarla, bu ülkenin gençlerinin başansı ola-
rak görüyor. Iran'daki Ayetullah düzeninin yine de
devlet politikasında genış yetkileri olacağını, ama
bu yetkileri daha ılımlı kullanmalarının beklenebile-
ceği umudunu taşıdığını söylerken acaba Ecevit ne
kadar haklıdır? Bunu zaman gösterecektir.
İran halkını hemen ilk kez demokrasinin erdemle-
ri ile yüz yüze getiren, Pazar günkü seçimlerdir. 20
Şubat seçimlerini, bir ölçüde bizim 1946 seçimleri-
ne benzetmek olasıdır. O seçimlerde Demokrat Par-
ti, oylann çoğunu alsaydı bile tam olarak iktidann sa-
hibi olamayacaktı. 20 Şubat oylaması ile İran Parla-
mentosu'ndaçoğunluğu alan reform yanlılannın ana-
yasayı değiştirmek, hele Ayetullahların vesayeti al-
tındaki çeşitli hükümlere el uzatma yetkileri şimdilik
yine de olmayacaktır. Ama İran halkı, kendi oyu ile
geleceğine sahip çıkabileceği gibi bir dünya erde-
mini anlamaktadır.
Yani artık, şayet İran halkı direnir ve isterse, ege-
menliğin kendi ellerinde olduğu ilkesi, yaşayan ve uy-
gulanan bir gerçek olarak bilinecektir. Oysa var olan
anayasal düzene göre komşumuzda egemenlik Al-
lah'a aittir ve Ayetullahlar bu egemenliğı Allah adına
kullanmakla görevtendirilmişlerdir. '
Ortaçağda Batı'da da geçerli olan bu manttğı, gü-
nümüzde İran ve benzeri rejimlere özlem duyan ki-
mi radikal düşünürlerin yani sıra bazı Türk siyaset
adamlan da benimsemiyoriar mıydı?
Bakınız, dünkü Milli Gazete'deki yazısında, Erba-
kan'ın dava arkadaşlanndan Süleyman Arif Emre,
Pazar günkü seçimler için neler yazıyor
"Ne olmuş? Iran'da reformcular kazanmış. Ne
olacakmış? Artık kravat takmak, başörtüsü altından
perçem çıkartmak serbest olacakmış.. Göreceksi-
niz orada da yenilikçilik, reformculuk perdesi altın-
da ülke giderek bizde olduğu gibi vahşi kapitalizmin
pençesine düşecek, kalkınma ve yatınm ekonomi-
si çökecek.. Yan totaliter, yan oligarşik ve yan maf-
yatik bir yönetim kaosu ortaya çıkacak."
Bütün FP'Iİ politikacılann Pazar günkü I r a n s e j
teri için, Süleyman Arif Emre gibi düşündügu e ^ j
te söytenemez. Mesela Abdullah Gül bu konuda yo-
ruma başlarken, Iran'da dünya gerçeklerine aykın bir
statükonun variığını anımsatıyor ve halkın önderlik
yaparak değişimi sağiadığını söylüyor.
Gül, bu kadarla da kalmıyor ve İran halkı için çok
sağlıklı bir gelişme olarak nitelendirdiği bu değişim-
den herkesin gerekli dersi almasını da ekliyor. Gül'ün
bu görüşü, Ecevit'in İran seçimleri için yaptığı yoru-
ma aykın düşmüyor.
Erbakan ve arkadaşlannın, Süleyman Arif Emre baş-
kanlığında Nizam Partisi adı altında politika arena-
sında yer aldıklan sırada, ben de aynı arenanın sol
yanında, benimsedikleri görüşleri ilgi ile izliyordum.
O günkü Nizamcılar, bugünkü Fazilet Partisi'nin, he-
le dünkü RP'nin söylemleri ile meşgul olmak yerine,
daha çok Anadolu esnafının derlenip toplanması,
Anadolu sanayiinin, o dönemin montaj sanayii adı
verilen kesim karşısında ayakta durmasının yollan-
nı aramak için uğraş veriyorlardı.
Iran, Libya ve Suudi Arabistan gibi kendi devrim-
lerini ya da politikalannı, ülkemizde nadaslanmakta
olan bu yeni tarla üzerinde tohumlatmak isteyen ül-
kelerin girişimleri, üzerimizde oynanmakta olan öte-
ki uluslararası büyük oyunlarla örtüşünce, kentleri-
miz özellikle Doğu komşumuzun kiralık katillerinin at
oynatabildiği bir cinayet platosuna dönüştü.
Ya bundan sonrası?
Bundan sonra, öyle görülüyor ki İran halkını Aye-
tullahlann ardından yürüyen sessiz bir toplum ola-
rak görmek fazla iyimsertik olacaktır. Rafsancani, 20
Şubat öncesinde, adeta başına neler geleceğini al-
gılamış olmalı ki, Hatemi ve arkadaşlannı "Kema-
listler" olarak suçluyordu.
Türkiye'ye molla devrimini ihraç edeyim derken,
Mustafa Kemal'in gölgesinin gölgesine bile yenil-
mekten kurtulamayan Pazar günkü sonuçtan, önce
bizim "Humeynici'\er ders almalılar. . .
Faks.0212 677 07 62
E-Mail:orhan.birgit(a do.net.tr.
(0212) 293 89 78 (3 HATI
Antonina 3Turizm
KURBAN BAYRAMI KÜLTÜR GEZILERI
16-19 Mart 2000
Kuzey Ege ve Marmara • • . -> .
"Sanat Tarihçisi Dr. Haluk Çetinkaya'nın yorumlarıyla
Assos, Troya, Bergama, Akhisar. Bursa, İznik şehirlerini
kapsayan keyifli bir kültür gezisi..."
16-19 Mart 2000
Kapadokya ve Hitit Cllkesi Hattuşaş
"Sanat Tarihçisi Dr. Feridun Özgûmüş ile farklı bir
Ankara, Kapadokya ve büyüleyidgönJntüsüyle HMerin
başkenti Hattuşaş'a tarih içinde birgezinti..."
16-19 Mart 2000
Kilikya
'Sanat Tarihçisi İnci Türkoğlu rehberiiğinde Tarsus,
Adana, Hatay coğrafyasında olağanüstü etitileyici bir
kültürel miras..."
Hatfa sonu gezileri
26 Şubat Cumartesl:
Süleymaniye den
Zeyrek'e, S.Ta/ibçisi
SeJcuk Seçkin
rehberliğinde
27 Şubat Pazar
Bursa, Dr. Ahmet Vefa
Çobanoğlu rehberliğinde
12 Mart Pazar
Doç.Dr. İhsan Tunay
rehberliğinde özel bir gezi
"Arkeoloji Müzesi,
Aya İrini, Ayasofya, Mozaik
Müzesi, Hipodrom"
Rez- (0212) 292 28 74-75 Istırial Cd Mıs Sk N 26 K 4 Beyoğlu-IST
Fate (0212) 245 39 68 • E-posta seyyaft@atlas net tr