23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
11 ARALIK 2000 PA2ARTESİ CUMHURtYET EKONOMt / SAYFA ekonomi@cumhuriyet.com.tr 13 ŞÎRKETLERDEN • ORIFLAME, yeni serisi "Colour Performance'*ı piyasaya sundu. İçinde £ vitanıini bulunan üçlü far, kremsi formüllü ruj ve tirnak cilasının toplam fîyatı 13 mihon 800 bin lira. • AIRBUS A340- 600'ün üretim aşaması tamamlanıyor. 3 sınıflı düzenlemede 380 yolcu taşıma kapasıtesine sahıp olan uçağın, maksimum menzıli 13 bin 900 kilometre. Airbus'un en büyük 4 motorlu geniş gövdeli uçağı olan A340- 600'ün teslimatı 2002 yılında yapılacak. • DANONESA'mn yeni hazır sütlü tathsı Danette'nin reklam filminde fütfooku Taffarel ve aflesi rol akİL Fransa'dan ithal edilen ûrüniin reklamında, tüm aile bireyleri için sağlıklı ve lezzetli bir tattı olduğu mesajı verihyor. • Ml TEPE, ramazan ayı boyunca haftanın 3 -- gûnü canlı fasıJ ve ° ] Karagöz-Hacivat gösterikriyle ramazan şenKği sunuyor. Aynca, şenliktc \apdan yanşmaiarda sürpriz hediyeler dağrahyor. • BEKO, Rusya'run en büyük dağıtımcısı V- Lazer'le yaptığı anlaşma çerçevesinde ürünlenni Pasifik byısmdakı şehirler, Vladivostok, Habarovsk ve Ussurisk'tekı yerleşimlerde satacak. • BOSCH, Tûrkiye'nin her köşesinden tariflerin yer akhğı yemek kitabınrn ikindsini tüketiciye sundu. Kitapta çorbadan tatbya, hamur işinden etii yemeklere kadar 40 yemek tarifi yer alıyor. • HP'nin ana sponsoru olduğu "Keşfin Kıyısında" adh belgesel dızi tamamlandı. Ocak ayında gösterime gırecek olan belgesel, Karkamış ve Ilısu barajlannın sular altında bırakacağı arkeolojik ve kültürel varhklan belgelıyor. • POLAROID tara&ndan geiiştirilen I- Zone fotoğraf maJdneleri ile kendiKğinden yapışkanlı çıkan fotoğraflar, cep telefonundan bUgisayara kadar her yere yapışürabUiyor. Türkiye, tanm müzakerelerine hazırlık çerçevesinde ulusal görüşü DTÖ'ye sunacak 'Olmayan' görüş tarbşdacak Ekonomj Servisi - Dünya Ticaret Örgütünün (DTÖ) tanm müzakerelerine sunulacak "ulusal görüş''ünün bu ayın sonuna kadar iletilmesi planlanırken Türk tanmınuı GSMH içindeki payının yüzde 17'ye, ihracatta ıse yüzde 10'a gerilediği bildirildi. Tannun GSMH içindeki payı 1980 yılına kadar yüzde 26 civannda gerçekleşırken bu oranın 1998'de yüzde 17'ye gerilediği kaydedildi. Konya Ticaret Odası'nın (KTO) "Türk Tanmı Nereye Gidiyor?" başhklı raporunda tanmın ekonomideki yerinin giderek azaldığına dıkkat çekildi. Raporda, "Tarımın ihracattaki payı da yıllar itibarnla düştü. 1980 yıhnda ihracat geürlerinin yüzde 80'ini tanm oluştururken bu oran 1998'de yüzde 10'ageriledi''denıldı. 1980-1999 yıllan arasında tanm sektöründe çalışanlann toplam istihdama oranlannın yüzde 56'dan • Yakın geçmişe kadar dünya piyasalannda pek çok ürünle söz sahibi olan Türkiye bu konumundan giderek uzaklaşıyor. 1980 yılına kadar yüzde 26 civannda gerçekleşen tanmın GSMH içindeki payının 1998'de yüzde 17'ye, ihracatta ise yüzde 10'a gerilediği kaydediliyor. yüzde 57'ye gerilediği belirtildi. Raporda, tanm sektörünün katma değerinın 1990-1998 döneminde GSMH'nin yüzde 15.9'unu, toplam istihdamın da yüzde 44.9'unu oluşturduğu düe getirildi. 'Tanm işletmeteri kûçük' Türkiye'dekı 4 milyon tanm işletmesınin yüzde 35'inin 0.1-1.9 hektar büyüklüğünde olduğu ve bunlann sayısında 1980-1990 döneminde yüzde 11.5 anaş gözlendiği bildirildi. Raporda, ülkedekı tanm işletmelerinın büyük bölümünün u kûçük aile işletmesi" şeklinde olduğuna dikkat çekildi. Kırsal kesımde "ücretsiz aile işçisi" konumunda olsa da üretimde aktif rol alan kadırun, kentlerde işgücü piyasasından çekilerek "ev kadmı" konumuna düştüğü belirtildi. 1998'de tanm dışı sektörde kadınlann oranının yüzde 15.1'e gerilediği hatırlatılan raporda, "Oysa bu oran, kursal kesimde yüzde 46J'tür. Kırsal kesimden kentlere gelen kadın, içgücü piyasasındaki yerini de yitirdi ve ev kadını konumuna geçti" görüşüne yer verildi. Martta Cenevre'de resmen başlatılan DTÖ'nün ileri tanm görüşmelerine Türkiye'den de ulusal görüş bildirilecek. Dış Ticaret Müsteşarlığı'ndan yapılan açıklamada, "uhısal çahşma gnıbtı" oluşturultuğu anımsatılarak grubun yeni pazara giriş olanaklannm elde edilmesi ve rekabet gücünün arttınlması hedefı doğrultusunda Tûrkiye'nin müzakere pozisyonunun ana hatlannın belirlendiği dile getirildi. Ekktronik postayla görûş Tanm müzakereleri konusunda görüş ve önerilerin 31 Aralık 2000 tarihine kadar, "tarimJoreigntrade.gov.tr" adresine elektronik posta yoluyla veya 312 212 8741 numaralı faks yoluyla müsteşarlığa ulaştınlması istendi. 1986 yılmda başlayan Ûruguay Roundu ticaret müzakereleri de tanmdakı anlaşmazlıklar nedeniyle güçlükle tamamlanabilmiş ve nihai senet ancak 1994 yılında imzalanabilmişti. Et oranı yüksek içyağı ithal etmek isteyen 3 firmanın mallan yurda sokulmadı Tanm Bakanhğı bu kezişisıla tutuyor Tüketicilere uyarı ( Hazır hyma almayın' ANKARA (AA) - Tüketici Haklan Derneği Genel Başkanı Turhan Çakar, Tanm Bakanı'ndan kaçak et ithal eden fırmalann isimlerini istediklerini, ancak bugüne kadar herhangi bir açıklama yapılmadığını söyledi. Kaçak etle ilgili basın toplantısında konuşan Çakar, ülkedeki mezbaha ve kombinalann yüzde 96-97'sinin ruhsatsız olduğunu vurgulayarak tüketiciyi hazır kıyma almaması yönünde uyardı. Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı tbrahim Yetkin ise Türkiye'de gıda ve ete ilişkin cıddi bir denetim • mekanızmastndan söz edıkmeyeceğtni belirterek ülkenın " kaçak et cenneti" konumunda bulunduğunu savundu. Türkiye'de yenilen etlenn yüzde 60'ınm kaçak olduğunu ileri süren Yetkin, kaçak eti önlemenin yolunun çöken hayvancılığı ayağa kaldırmak olduğunu söyledi. 'DeB dana' hastahğı, içyağmm da fîyannı artürdL ANKARA (AA) - Tanm ve Kö- yişleri Bakanhğı, et oranı yüksek içyağı ithalatı yapmak isteyen 3 firmanın mallannın yurda girme- sine ızin vermedi. Türkiye'ye yıllardır içyağı ya da balık adı altında et ithalatı yapılır- ken, bakanlık bunun önlenmesi için ıçyağındakı yağ oranını yüz- de 5 ile sınırlandırdı. Aynca, ithal mahn muayenesinde de bir yenne 5 yerden ör- nek alma uygulama- sı başlattı. Yapılan denetimler sonucunda Entaş Gı- da, Planet Gıda Tu- rizm, Kartaran Dış Ticaret firmalanmn Almanya'dan ithal etmek istediği içyağı partilerinden alman ötneklerde, et oranının yüzde 5' in üzerinde oldu- ğu ortaya çıktı. Örneklerdekı et oranı, en düşük yüzde 6.5 olarak belirlenirken, ba- zı firmaların içyağlanndakı oran, yüzde 25- 30'a kadar çıktı. Bunun üzerine bakanlık, Entaş Gıda'nın • Türkiye'ye yülanhr içyağı ve bahkadı altında et ithalatı yapılırken bakanlık bunun önlenmesi için içyağındaki yağ oranını yüzde 5 ile sınırlandırdı. 18.2 ton, Planet Gıda'nın 35.7 ton, Kartaran Dış Ticaret'in de 37.1 ton içyağı ithalatına izin vermedi. Firmalardan birinin, ömeği analiz eden laboratuvar çalışanlan ile Koruma ve Kontrol Genel Müdür- lüğü yetkililerini sözle tehdit etti- ği belirtildi. Alınan bilgiye göre tngiltere'de başlayarak diğer Avru- pa ülkelerine yayılan ve deli dana adıyla ta- nınan BSE hastahğı, içyağının da fiyatını arttırdı. Son dönemle- re kadar hastalık gö- rülmediği için daha önce 0.80 mark olan içyağının kilo fiyatını, Almanya'nın 2.5 mar- ka kadar yükselttiği belirtiliyor. Bakanlık aynca, BSE hastalığının yaygın- laşması nedeniyle, Avrupa'dan iç- yağı idıalatını da yasakladı. Sucuk üretimınde kullanılan içyağı, ar- tık Avrupa dışından, ABD, Avust- ralya, Yeni Zelanda ve BSE görül- meyen diğer ülkelerden ithal edilebilecek. DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGtN YILDIZOĞLU LONDRA ergin.y«dİ2oglu@btinternetcom El Pais'in yorumuna göre (8/12), Ni- ce'te toplanan Avrupa Birliği (AB) lider- lerzirvesinin başarılı sayılabilmesi için en azından ıki soruna çözüm bulacak yapı- sal reformlann gerçekleştirilmesi gereki- yordu: Birincisi, AB yeni üyeler alarak genişlemeli, ikincisi yeni gelenler sürecin uyumunu bozmamalı. El Pais yazannın saptamasına iki ek yapılabilir AB'nin uluslararası kimliği belirginleşmeli ve bir- liği oluşturan üikelerin emekçilerinin, ay- dınlannın demokratik, ekonomik konu- lardakı eleştirilerine tatmin edici cevap- lar bulunmalı. Bu yazı hazırianırken NiceZirvesi çok yoğun ve gergin geçiyordu. Spiegel cu- martesi sabahı web sitesinde şansölye Schroeder'in "Bu anlaşmazlıklardan henüz bir çıkış görmüyorvm" dediğini aktarmıştı. Reuters'in öğleden sonra geçtiği bir habere göre, Fransa'nın öner- diği uzlaşma metni çok tartışma yarat- mış, bunun üzerine Fransız Maliye Baka- nı Vedrine'in "taslak önerisini düzelterek yeniden getireceklerıni" açıklamıştı. BBC muhabiri ise Nice'ten "AB toplan- tısının çokyoğun pazariıklar içinde kilit- lendiğini" bildiriyordu. Gözlemciler, zirvede gündeme gelen konular üzerinde bir anlaşma sağlana- mazsa, AB'nin genişleme sürecinin teh- likeye gireceğini vurguluyoriar. Genişle- menin gecikmesi halinde gerek birtik içinde, gerekse de birliğe katılmak üze- re bekleyen ülkelerde hem serbest piya- sa karşıtı hem de ulusalcı reflekslerin gi- derek güçlenerek sürecin tümünü tehdit eder bir düzeye gelmesinden de korku- luyor. Bir çelişkiler yumağı Nice Zirvesi'ni zoriayan gerginlikler, kı- saca, iki grup çelişkiden kaynaklanıyor. Birinci grupta AB içi devletler arası çe- lişkiler var. ikinci grup ise, bir ekonomik blok olarak Avrupa'nın uluslararası je- opolitikte kendine açmaya çalıştığı yer- le ilgili. Daha az karmaşık olduğu için ikincisinden başlayalım. Rand Corporation'un kasımda ya- yımladığı bir rapora göre, savunma har- camalarına bakılacak olursa Avrupa'nın savunma gücünün ABD'nin yüzde 60'ına yaklaştığını söylemek mümkün. Ama Kosova Savaşı, aradaki farkın bu oranla ölçülmeyecek kadar büyük olduğunu gösterdi. Hatta "Avrupa'nın bir savunma sisteminin olmadığı dahi söylenebilir" (Kısım II. US Policy Tovvards European Defense, Sf: 20). Bu noktadan hareket- le Avrupa'da, bir Nixon Centre raporu- nun (Peter Rodman, 2000, UneasyGe- ant) "Murry Polarity Brigade" (çok ku- Nice ZJrvesi'nde Kargaşatupluluktayfası) dediği, başını Fransa'nın çektiği grup, Chirac'ın ifadesiyle (Was- hington Post, 9/12) u Avrupa'nın dün- ya sahnesine çıkarak bir rol oynama- sına olanak sağlayacak bir savunma yapısına kavuşmasını istiyor". NATO, tümüyle ABD hegemonyası ve denetimi altında olduğu için aynca bir savunma inisiyatifi geliştirilmesi gerekiyor. Soğuk Bakanı Cohen aracılığıyla kaygılannı, In- giltere de Blair'in ağzından itirazını sert bir biçimde dile getirdiler. Sonuçta Fransa geri adım attı ve ka- bul edilen metinde NATO'nun Avru- pa'nın ortak savunma gücü olduğu, ASI'nin ayn bir ordu olmayacağı vurgu- landı. Ancak, bir New York Times yo- rumcusunun işaretettiği gibi, "Yenigüç- Nice kenti sokaklan geçen hafta çeşrtli protestolara da sahne oldu. Savaş sonrası dönemde bu olasılık ABD tarafında da çeşitli ulusal savunma ra- porlannda sık sık dile getirildi, ABD li- derliğine yönelik potansiyel birtehdit ola- rak saptandı. Kosova Savaşı'ndan sonra AB'de bu yönde talepler dile getirilmiş ama yakın zamana kadar kesin bir adım atılmamış- tı. Bu talepler güçlenmeye başlayınca ABD'nin en yakın ittifakı Ingiltere, süreci denetim altına almak amacıyla bir adım attı ve Avrupa Savunma Inisiyatifi'ni (ASI) gündeme getirdi. Nice Zirvesi'nde ASI'nin yapısının açıklığa kavuşturulması bekleniyordu. Fransız Devlet Başkanı Chirac, zirveden önce, iç politikanın da basıncıyla ve bi- raz da prematüre bir biçimde ASI'nin NATO'dan bağımsız olması gerektiğini söyleyince ortalık kanştı. ABD, Savunma le NATO arasındaki ilişkilerin niteliği, NATO vartıklannın hangi koşullarda kul- lanılabileceği gibi birçok konu bir be- lirsizlik içinde kalmıştı" (9/12). The Ti- mes'a göre belgenin son halinde "ku- rulacak askeri gücün NATO'-dan uzak- laşmasını engelleyecek garanti- ler"(9/12) getirilmemişti. Belli ki, şimdi, kurulacak askeri gücün geleceği Avru- pa içindeki politik dengelerin geleceği- ne bağlı kalıyor. Ama ok bir kez yaydan çıktı. Herkesin derdi başka Nice Zirvesi'ndeki tarbşmalara bakın- ca, herkesin farklı ve de uzlaştınlması zor sorunlan olduğu görülüyor. Örne- ğin, Almanya, 83 milyonluk nüfusuna uygun bir oy ağırlığı istiyor. Bu Ingiltere, Fransa, Italya'nın yaklaşık 60 milyonluk nüfuslanna denk gelen 30'ar oyuna kar- Şilık 33 oy demek. Fransa ise Almanya ile pariteyi korumak, Almanya'nın oyu- nu 30'da tutmak istiyor; "Benim de nük- leer silahlanm var" diyor. Diğer taraf- tan, Avrupa'nın genişlemesi halinde ka- tılacak olanlann hernen hepsi Alman- ya'nın etki atanındaki ülkeler. Böylece Almanya, Avrupa'nın merkezine kayar- ken Fransa kenara itilmiş olacak ki bu da Fransa açıstndan önemli bir sorun. Hollanda (15 milyon nüfusuyla, 10 milyonluk Belçika'yla aynı oy hakkına sahip olmak istemiyor. Ispanya ise, AB bir, ama bunun birden fazla temeli var deyip p Pais, 09/12) dört büyükleıie aynı oranda oy hakkı istiyor. Belçika Başbakanı ise ben küçük devletlerin çı- karlannı kanımın son damlasına kadar savunurum diyor. Bir de birliği oluşturan üikelerin "Ve- to Haklan" sorunu var. Herkes, nere- deyse, kendi veto hakkı dışında veto haklannın kaldınlmasını ve Nitelikli Ço- ğunluk Oyuyla (NÇO) karar verilmesi- ni istiyor. Ingiltere, Irianda ve Danimar- ka NÇO'nun, vergi, sosyal güvenlik, sı- nır denetimi konularını kapsamasına karşılar. Ispanya, bölgesel yardım fon- lannın NÇO kapsamı dışında kalmasın- dan yana. Almanya ve Fransa ise göç- menlik konulannda, Fransa da özellikle dış ticaret alanında veto hakkını koru- mak istiyor (CNN, 9/12). Nice'te Avrupa Birliği toplantısı sıra- sında gerçekleştirilen protesto gösteri- lerinde atılan, "Avrupa satlık değil", "Önce halk, sonra kâr", "Dünya bir meta degildir", "Federal Avrupa'ya hayır! Toplumsal Avrupa'ya evet"; "Toplumsal Avrupa, patronlann ma- lı değil" sloganlanna bakınca, çeşitli Avrupa ülkelerinden Nice'e geterek pro- testo gösterileri düzenleyenlerin kaygı- lannın, "Kasap mal derdinde, koyun can derdinde" misali, işsizlik, işçi hak- lan, özelleştirme, sosyal adalet, küre- selleşme, Temel Haklar Beratı gibi ko- nularda yoğunlaştığı görülüyordu. Hafta sonunda Nice'te yaşananlar, aslında küreselleşme sürecinin en te- mel çelişkilerinin bir kez daha su yüzü- ne çıkması olarak yorumlanabilir. Bir ta- rafta, insanca yaşamak istedikleri için serbet piyasa kurallanna, büyük şirket- lerin taleplerine itiraz eden halk sınıfla- n; öbürtarafta, protestoculara coplu ve gazlı saldınlar düzenlenken aynı anda, kıran kırana bir hegemonya, nüfuz ala- nı, iktidar savaşımı içinde birbirinin gırt- lağına yapışmış devletler... özetle, iki yüzyıllık Avrupa tarihi açısından güne- şin altında pek yeni bir şey yok. ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Piyasa Aşkı ve Gelişme Ekonomi, yeniden bir kurtanlma sürecine soku- luyor. Kurtancılar, her zaman olduğu gibi IMF ve Dünya Bankası'dır. Ekonominin para sermayeye ye- niden güven vermesi için döviz girişleri gerekli, bu amaçla da IMF ve Dünya Bankası'ndan 10 milyar dolar kısa süreli borç isteniyor. Borç verilecektir; an- cak bunun önkoşulu olarak, özelleştirme hızlandı- nlıyor; en başta Türk Telekom ve THY satışı sağla- nryor. Her özelleştirme girişiminin, ekonomik gelişme açısından artısı ve eksisiyle ve önemle değeriendi- rilmesi gerekir. Ancak Türk Telekom'un bu bağlam- da çok ayrı bir yeri var. Gerçekte Telekom'un satılacak bölümü toplam sermaye değerinin yansını geçmiyor; yüzde 49 do- layında tutuluyor. önemli olan, ortaklığın yüzde 33.5'inin özelleştirilme biçimidir. Stratejik olarak ni- telenen bu pay, zorunlu olarak, yabancı bir ortağa verilecektir. Çünkü Dünya Bankası öyle istiyor. Ya- bancı ortak, stratejik sayıldığı için azınlık payıyla da olsa, Telekom'un yönetimini üstlenecektir. Türkiye, Türk Telekom'un yönetimini biryabancıya verecek- tir. Yüzde 51 'i devlete ait, yani kamu mülkiyetinde dan bir ortaklığı, yüzde 33.5 pay ile bir yabancı yö- netecektir. Burada çok büyük yasal terslik var; bu ayn; ancak işin ekonomik boyutu, kesinlikle daha az önemli degildir. Telekom'un özelleştirilmesinin, önce bir yönetim yönü var; sonra çok daha önemli olan ekonomik gelişme ayağı var. Türk Telekom'un yabancı ortağı/ortaklan, toplam içindeki payı yüzde 33.5'te kalsa da, bir Türk yöne- tici istemiyor; istemeyebiliyor; genel müdür ya- bancı olacaktır. Ortaklık yönetimi kuşkusuz uzman- lık ve birikim ister. Tûrkiye'nin günümüzdeki geliş- mişlik koşullannda böyle bir ortaklığı yönetecek be- ceri ve yeteriilikte bir/birden çok kişisi yoksa, bu, gerçekten tüm eğitim düzeniyle birlikte üzerinde durulması gereken çok önemli bir eksikliktir. Eğer bu türyöneticiler varsa ve yabancılar bunlan istemiyor- sa, bu nokta da aynca tüm nedenleriyle irdetenme- lidir. Bu konuda bağnazlığa gerek yok deniiebilir. Dün- yada kimi büyük özel ortaklıklann üst yönetimleri- ne zaman zaman bir yabancıyı getirdikleri ömek ve- rilebilir. Bunlar doğrudur. Ancak Telekom'un nite- liği değişiktir. Telekom sıradan bir özel ortaklık de- gildir. Telekom, ekonomik ve buradan toplumsal ge- lişmenin motorudur; çekici gücüdür. Günümüzde ekonomik ve toplumsal gelişmenin teknolojık gelişmeye ve yenileşmeye bağlı olduğu bilinmektedir. Teknolojik gelişmenin temelinde de bilişim ve iletişim teknolojileri yatıyor. Bilişim ve iletişim, Türk Telekom'un çalışma alanıdır. önemli bir nokta daha var; tüm ülkeler, özellikle de gelişmiş olanlar, teknolojik yetertiliklerini da- ha da geliştirmeyi öyle sanıldığı gibi piyasa koşul- lanna bırakmıyoriar; ulusai bir programa bağlıyor, yani ulusal yenilenme sistemi içinde yürütüyoriar. Teknolojik yenilenme, özünde bilimsel araştırma- ya dayanır. Bu nedenle de, araştrma ve geliştir- me çalışmalanna yeterince parasal kaynak aynl- ması gerekir. Kaynak aynlması da yetmez, bilimsel üretim ve araştırma kurumlannın oluşturulması ve bunlann eşgüdüm içinde çalıştınlması ve öncelik- lerin seçimi de önemlidir. Telekom'un konusu olan iletişim, teknolojik gelişmenin ulusal ağıdır, can damandır. Tüm bu ve benzer nedenlerle, gelişmiş ülkeler, teknolojik gelişmenin piyasa koşullanna bı- rakılamayacağının bilinciyle davranmaktadır. Çün- kü tarihsel deneyimler, hiçbir ülkenin, evet hiçbir ül- kenin, yalnızca piyasa koşullanyla gelişmediğini ka- nıtlıyor. Türk Telekom'un yönetimini yabancılara vermek- le Türkiye, ulusal teknolojik yeteriiliğinin geliştiril- mesini de yabancılara bırakıyor. Bir önceki hafta sonu Antalya'da BlTED'in (Bilim ve Teknoloji Polıtikalan Derneği) iki günlük toplan- tısında Tûrkiye'nin araştırma geliştirme yeterliligi tartışıldı. Geçen hafta da Pariste, OECD'de, geliş- miş- gelişmekte olan ülkeleri birbirinden ayıran sa- yısal (dijital) kopuş ya da uzaklaşma uluslararası düzlemde ele alındı. Göstergeler bir noktaya yöne- liyor. Türkiye gibi gelişmekte olan üikelerin daha ge- ri düşmemesi, en azından gelismişlik farkını ya da aralığını koruması için özel önlemler, bilinçli ulu- sal politikalar uygulaması gerekiyor. Sorun, piyasa yanlısı ya da karşıtı olmak gibi biı aptallığa indırgenmemelidir. Piyasa, Sümerler'de ve Etiler'de de vardı; bir çrft yumurtasını pazara götü- ren ve tuz satın alan köylü de piyasanın variığını bi- lir. Sorun, ekonomik gelişmede piyasanın sınıriannı doğru ve bilinçli değeriendirebilmektir. Oysa, Türkiye'ye bilinçsiz bir piyasa tutkusu ya- şablıyor; 1980'de başlayan piyasa aşkıntn körlü- ğü, tüm toplumda egemen kılınmak isteniyor. Hiç- bir ulusal gelişme ufku olmayan, tersine, çıkarcı ve ilkel davranarak ülkeyi enflasyon ve borç batağına sürükleyen siyasetçiler, şimdi de Telekom'un yö- netimiyle birlikte gelişmenin direksiyonunu da ya- bancılara veriyor. Ülkeye yazık oluyor. e-posta: yakupıy metu.edu.tr TOFAŞ, işçileri geri tSTANBÜL(AA)-TO- FAŞ Türk Otomobil Fab- rikası AŞ'nin 2001 yılın- da üretim planını ihracat ağırlıklı kurduğu, bu ne- denle yanm maaşla zo- runlu izne aynlan çalışan- lannın en kısa sürede ge- ri döneceği bildirildi. TOFAŞ Murahhas Azası ve CEO'su Jan Nahum, yazılı açıklama yaparak 2001 yılında üretim planını ihracat ağırhklı kurduklannı ve üretimin yüzde 60'ını ih- raç etmeyi planladıklan- nı belirtti. Nahum'un açıklamasında "Bu ne- denle geçka birsürede ol- sa yanm maaşla izne ay- nlan elemanlarumz en kısa sürede yeniden TO- FAŞtaki görevferinin ba- şuıda yerkrini alacakür. 2001 yıhnda ihracata da- ha fazla eğileceğiıniz için elemanlanmıza her za- mankinden daha fazla ihtiyaçduyacağız'' ıfade- si yer aldı. Üretimin iç pazara yö- nelik bazı hatlarda dur- durulduğunu ve vardiya- nnı azaltıldığını anımsa- tan Nahum, Aralık 2000 tarihine kadar TOFAŞ'ın Fiat Doblo modelinde 11 bin 500 adet ve Palio VVeekend modelinde de 10 bin adet ihracat yapılacağını bildirdi. Nahum, aralannda Fas, Polonya, Mısır, Hindis- tan, Güney Afrika ve Vietnam'ın bulunduğu ülkelere 2000 yılı boyun- ca 75 milyon dolarhk parça ihracatı gerçekleş- tirildiğini kaydetti.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear