22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 3EKİM2000SAU O L A Y L A R V E G O R L J Ş L E R olay.gogjs@cumhuriyet.com.tr Cumhuriyet, Uygarlık, Sanat HÜSeyİn AKBULUT Kültür Bakanhğı Müsteşar Yardımcısı C umhuriyetin kuruluşu mamız açısından da yararlı olacaktır. ıle bırlikte kültür sa- nat alanında yaşanan yoğun kurumlaşma düşüncesi dikkat çeki- cidır. Özellikle savaş- tan yeni çıkmış yorgun-yoksul ülke- de müzik sanatı alanında atılan ilk • adımlar şaşırtıcı görünebilir. Bu adım- lardan ılki, 1924 yılında kurulan Mu- sikı Muallim Mektebi'nin açılışıdır. Ankara'da çağdaş anlamda müzik eği- timinin yapılması amacıyla kurulan okul, cumhuriyet ile kurulan ilk yük- jsekokuldur ve konservatuvann ilk adı- 'mıdır. Yine aynı yıl bir saray toplulu- -ğu olan Mızıkaı Hümayun'un Anka- -ja'ya nakledildiğmi ve orkestranın -Cumhurbaşkanlığı'na bağlandığını -görüyoruz. 1925 yılındaise müzik ve "plastik sanatlar alanında yetiştinlmek '"fızere Avrupa'ya ilk öğrenciler gönde- ' H'yor. Kuşkusuz yıne bunda dıkkati '^fceken; ogûnün yoksul Ankarası ve son ; 'derece cdız bir devlet bütçesi ile bu ka- J.tarlann alınmasıdır. Yaşanan tarihsel süreci uzunca ya- 'zarak okuyucuyu sıkmak ıstemiyo- rum. Özetlemekgerekirse 1926 yılın- da Darül Elhan'ın konservatuvara dö- ''hüştürülmesi, yine aynı yıl genç Tür- Jdye Cumhuriyeti'ni tanıtmak için ge- n pü ile CumhurbaşkanJiğı Senfoni Or- Jcestrası'yla Karadenız, Akdeniz'deki Jiman kentlennde gerçekleştirilen ve _,üç ay süren bir konserturnesi, 1932'de ..Halkevleri'ninaçılması, 1934 yılında Jvlilli Musıki ve Temsil Akademisi'nin kurulması, 1935 yılında ünlü Alman bestecı Paul Hintemith'ın Ankara'ya ,davet edilmesi ve 1936 yılında kuru- ,lan Ankara Devlet Konservatuvan, .atılan adımlann en önemlileridır. s Burada, 1934 yılında yaşanan bir •"•.olayı anlatmak, gerek ilginç öyküsü ge- -Tekse cumhuriyetin kuruluşunu gerçek- leştirenlerin düşünce dünyasmı anla- Yıl 1934. Iran Şahı Türkiye'yi ziya- ret edecektir. Atatürk. Şah'uı ziyare- ti sırasında Ankara'da temsil edilmek üzere bir opera hazırlanmasını ister. Eseri hazırlamak ûzere Avrupa'daki öğreniminden dönen genç bestecimiz Ahmet Adnan Saygun'u görevlendi- nr. Operanu. librettosu ile kendisi de ilgilenir. Konu, Firdevsi'nin Şehna- mesı'ndeki Feridun efsanesidir. Feri- dun'un ikiz çocuklan doğar. Tur ve Iraç. Kötülük tannsı bunlan yaşam boyu birbirinden ayınr ve düşmanlaş- tınr. Yıllar sonra bir araya gelir kar- deşler. Uzun savaşlardan sonra banş dönemi gelmiştir. Tur'dan Türkler. fraç'tan îranlılar doğmuştur. Iran Şahı'na Türkiye'yi ziyaretinde, Türkiye ıle tran'ın dost olduklannı müzilde anlatma düşüncesi, kuşku- suz Atatürk'ün müzik sanatımn anla- tım gücünün üstünlüğune inanmasın- dan kaynaklanıyordu. Ancak ondan daha da önemlisi, Doğu'dan gelen bir konuğunu "opera" gibi çağdaş bir sa- nat gösterisı ile ağırlaması düşünce- sidir. Bununla Atatürk, cumhunyetin yaşam tarzmı, bunun çağdaş boyutu- nu da ortaya koyuyor. Opera gibi tüm sanat dallannın birleşiminden oluşan zor bir sanat olaymı, o günkü Türki- ye koşullannda gerçekleştirebilme fîk- ri ıse bugün bir mucize olarak düşü- nülüyor. Bu öykü 1934 yılında gerçek- leştirilen ilk fürk operası, "Ozsoy"un öyküsüdür. Cumhuriyetin kuruluşundan hemen sonra yokluklara karşın sanat alanın- da atılan bu adımlan, her alandaki bü- yük gereksinimlere karşın bu alanda- ki öncelikleri neye bağlamahyız. Bu- nu yüce Atatürk'ün yalnızca müzik ve sanata olan sevgisine bağlayama- yız. Kuşkusuz, o müziği çok sevıyor, hatta müziksiz yaşamın olamayaca- ğını düşünüyordu. Atatürk'ün 1925 yılında Izmir'de söyledikJeri bunu olanca açıklığıyla ortaya koyuyor. "Hayatmusilddir.Musiki ile alakas ol- mayan mahlukat insan değildir. Mu- sikisiz hayat zaten mevcut değüdir." Müziğe olan sevginin ötesinde Ata- türk, müzik sanatına çok önem veri- yor. Bu alandaki atılımlan "bır dev- rim hareketi" olarak görüyor. Müzik alamnda gerçekleştirilen değişikliği her alandaki yenileşmede ölçü olarak ahyor. 1934'te Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açış konuşmasında "Bir uhısun yeni değişikhğinde ölçü, musi- Idde değişikliği akbilmesi, kavrayabü- mesidir" özdeyişiyle bunu açıkça or- taya koyuyor. Kuşkusuz bu alandaki atılımlann esas anlamı, cumhuriyetin kuruluşun- daki çağdaş ve evrensel ilkelere daya- lı rasyonel düşünce sistemidir. Diğer biranlatımla, cumhunyetin gerçek an- lamı, düşüncede devrimdir. Bu neden- le de "insan" temel unsur olarak alın- mıştır. Müzik ve sanat alanındaki atılımlar ve bu alandaki yoğun kurumlaşma ise düşünce sistenüni değiştiren ve gelış- tiren, onu aklın ve bilimin ışığında çağdaşlığa, evrenselliğe taşıyan un- sur olarak düşünülmüştür. Sanat ku- rumlanmız Türkiye Cumhuriyeti 'nin kuruluşunda, bu anlayış ile birer yapı taşı olarak yer aldılar. Uygarlık tarihindeki gelişme ile sa- nat alanındaki gelişmeyi aynı paralel- de göriiyoruz. Çoksesli müzik, Röne- sans'la başlamıştır. Müzikteki çok- seslilik, yasaklar dayatan tek seslili- ğe ve kilise müziğine başkaldındır. Çoksesli müzik ve sanat, aydınlanma felsefesi ile aristokrasinin egemenli- ğinden çıkmış, geniş halk kesimleri- ne yansımıştır. Müzik ve sahne sanat- lan alanında cumhunyetin kuruluşu ile yaşanan "çağdaşlaşma-halkla bütün- İeşme-uluslararası açıhm" evreleri, uygarlık tarihindeki gelişimin Türki- ye'de yaşanan sonuçlandır. Türkiye bugün opera ve balesi, sen- foni orkestralan, tiyatrolan, konserva- tuvan ve müzik eğitimi veren fakül- teleri ile sanat alanında uygar dünya- nın bir parçasıdır. Bu alanda Avru- pa'nın doğusunda son duraktır. Bizim doğumuzda Kore ve Japonya'ya ka- dar (Türk cumhuriyetlerini saymazsak) senfonik orkestralar, opera ve bale ku- rumlaşmış değildir. Yine Türkiye, ope- ra vebalesini, senfoni orkestralannı ku- rumlaştıran tek Islam ülkesidir. Sanat alanındaki bu varlık ve günümüzde bu etkinliklere gösterilen kitlesel ilgi, kuşkusuz cumhunyetin başansıdır. Yaşadığımız dönemde Kültür Bakan- Uğımızın girişimi ve yoğun çabalan ile açüma karan alınan beş yeni opera- bale müdürlüğu (Samsun, Antalya, Gaziantep, Van, Sıvas), Bursa Devlet Senfoni Orkestrası, Antalya Devlet Opera ve Balesi, Antalya Devlet Sen- foni Orkestrası ve yeni tiyatrolar; sa- nat alanındaki kurumlaşmada yeni- den atılan çok önemli adımlardır. Kültür yaşamımızı zenginJeşOrecek yeni sanat kurumlanmızın hizmete girmesi için bir yandan hazırlık yapı- hrken bir yandan da mevcut kurum- lanmızın çağdaş bir işleyişe kavuştu- rulması gerekmektedir. Sanat kurum- lanmız ile ilgıli yasalann yürürlüğe gi- riş tarihleri üzerinden yaklaşık yanm yüzyıl geçmiştir. Geçen buzaman diliminde dünya de- ğişmiştir. Türkiyemiz sosyal-kültürel değişimler, gelişmeler yaşamış, ülke- mizin sanat ve sanatçı potansiyeli bü- yümüştür. Sanata olan talep artmıştır. Sanat kurumlanmıznı mevcut yapı- lanma biçimi ise ihtiyaca cevap ver- mekten uzak kalmışür. Kaldı ki dev- let senfoni orkestralanmızın, korola- nmızın yasalan bile bulunmamakta- dır. Gelişkin ülkelerde sanat kurumla- nnın başansı üretkenlikle ölçülür. Ku- rumlanmızın mevcut yapılanmasın- da ise üretkenlik ve başan özendiril- memektedir. Bir sanatçıyabaşlangıç- ta verilen konum; üretken, başanlı ol- sun veya olmasın değışmemektedır. Bu yapı, başanda ve üretkenlikfe eşit ol- mayanlan eşit duruma getirmekte önemli tıkanıklık yaşatmaktadır. Kurumlanmızın mevcut yapılan- masında, sanatçının fiziksel olanakla- n da göz ardı ediknektedir. tnsan se- si yaşlanır. însan bedeni yaşlanır. Fi- ziksel ve artistik olanaklann önemli ol- duğu bu dallarda, mevcut yapılanma- da sorunlar yaşanmaktadır. Bu yapılanma sanata aykındır, sa- natsal gelişime aykındır. Sanatın bir "yanş" olduğu gerçeğini örtmekte- dir. Kuşkusuz Türk sanat yaşamına yıllarca emek vermiş sanatçılanmı- zın bu tıkanmadan sorumlu tutulma- sı yanlış olacaktır. Tıkanmanın nede- ni mevcut yapılanmadır. Müzik ve sahne sanatlan kurumla- nmızda süregelen mevcut yapılanma- nın değiştirilerek kurumlann çağdaş bir işlerliğe kavuşturulması zorunlu- luk haline gekniştir. Yeni yapılanma- da vazgeçilmez üç temel öğe sanat yaşamımıza önemli soluk getirecek- tir. • Kurumlann daha verimli olmala- nnı sağlayacak, daha çok sanat üret- melerini özendirecek bir sistem oluş- turmak. • Kurumlann işleyişinde sanatsal ya- nş ortamını hazırlayarak kurumlann ve sanatçılann sanatsal yükselişine yeni olanaklar getirmek. • Kurumlann, siyasal iktidarlann değişiminden etkilenmeyen, kendı özel işleyiş ve yaratıcılığına dayanan bir yapılanma içerisinde bulunmala- nnı sağlamak. Bu üç temel özellik üzerinde yük- selecek yeni kültür ve sanat hareketi ile müzik ve sahne sanatlan kurum- lanmız, cumhuriyetin kuruluş maya- sı olan çağdaşlaşma, halka ulaşma ve evrenselleşme düşüncesine de büyük güç katacaktır. ;Yargıtay Başkanı'nın Yargı Yılı Açış Konuşması İsmaİl DOĞANAY£i/b Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Başkam Y argıtay Başka- nı'nın buyılki açış konuşması, yargı- nın bir sürü sorunlan bir yana itilerek, tamamen si- ^^asal ağırlıklı ve hatta 1.5 yıl sonra emekli olunca saflanna kaülacağını şim- diden kuvvetle tahmin et- tiğimiz bir siyasal parti- nin "güncelleştirdiğr ko- nulann ağırlıkta olduğu bir konuşmadan öteye ge- çememiştir. Geçen yılki konuşmasında "gayrüneş- ru" olduğunu ilan ve id- dia ettiği 1982 Anayasa- sı'nı her nasılsa bu defa, sadece "özürlü doğmuş bir anayasa" olarak değer- lendirmiş ve bu arada Fa- iiilet Partisi'nih -hele şu son günlerde- ısrarla değiş- tirilmesini istediği Türk Ceza Kanunu'nun 312/f.2 hükmünün. "çağdışı ve adalete aykm" bir hüküm olduğunu (açış konuşma- sı s. 42) ileri sürmüş bu- lunmaktadır. Bızce, bu ile- ri sünnenin altında, başta Anayasa Mahkemesi kara- n ile kapatılmış olan Re- fah Partisı Genel Başkanı NecmettinErbakan olmak üzere, aynı parti ileri ge- lenlennden başka bir kısım kişilerle, bu parti dışından olup aynı madde hükmü ile mahkûm olan basın men- suplannın bu mahkûmi- yetlerinı "adakte açkın'' birer mahkûmiyet sayarak 312 / f.2 hükmünün he- men ve hiç zaman kaybet- meden değiştirihnesi ge- rektiği isteği, bizde "özel bir amaca yöneiik" bir is- tek kanısını uyandırmış bulunmaktadır. Oysa biz- ce,TCK'nin312.madde- si hükmü, anayasamızın 3. maddesinde yer alan, "Tûrkiye Devteti, ûlkesi ve mfllethİebölünmezbirbu- tûndûr" hükmünün bır te- minatı olup milh sırurlan- mız içerisındeki ülkemi- zin bütünlüğünü ve onun bölünmezliğini koruyan bir hükümdür. "Misâk-ı miffi" suıırlan içerisinde- ki ülkemizin bütünlüğü- nü koruyan böyle bir hük- mün değiştirilmesini iste- yen Yargıtay Başkanı'nuı bu ısteğine, Türkiye Baro- lar Bırliği Başkanı Prof. Dr. Eralp Ozgen, ülkemiz- de "irtica tehükesinin de- vam ettiğinive şeriatdüze- ni kurmak isteyenlerin var- hğını ve TCK'nin 312. maddesi hükmünün, bu düzeninözfcmini çekenkr için bir propaganda araa olarakkuDanıknğını" -ay- nı salonda ve aynı anda- beürtip cevaplandırmış ol- ması, bizim için bir tesel- li kaynağı olmuştur. "Yargıtay Kanonu"na göre birinci başkanın "Ad- MYi Apş Koauşmaa" met- ni, tören yapılmadan ön- ce "Yargıtay Başkanlar Kurulu" bilgisine sunul- ması ve onlann görüşleri- nin ahnması, söz konusu yasa (m. 59) gereği oidu- ğu halde -geçen yıl oldu- ğu gibi- bu yıl da bu yasa hükmüne uyulmadığı ve hatta yıllardan beri konuş- ma metinleri '^Yargrtay Ya- ym Müdûriüğû" tarafm- dan bastınldığı halde, bu yıl, bu müdürlüğün dahi "devre dışı" bu^kıhnası suretiyle herkesten "giz- B" tutulan konuşma met- ninin, 6 Eylül2000tarihin- den önce sağ basma sızdı- nldığı, o basında yer alan "Selçuk ders verecek!.." başlıklı yazı ile 26 Ağus- tos 2000 tarihli Milliyet gazetesınin "tzmirBüyük EfesOteü"nde yapılan bir toplantı ile ılgili ve Enver Çağlar adlı bir muhabirin Yargıtay Başkanı 'na atfen, "Çalar saati beklemeye- Km!-" başlıklı haberinden anlaşıunaktadn-. Bu baş- lık, Selçuk'un açılış ko- nuşmasının 28. sayfasın- da aynen yer ahnış bulun- maktadır. Yargıtay Başkanı'nın bu senekı konuşması, sağ ba- sında geniş bir şekilde yer ahnış ve hatta Zaman ga- zetesinin 7 Eylül 2000 sa- yısında Yargıtay Başkanı Sami Selçuk ile Türk Ce- za Kanunu'nun 312. mad- desi hükmünün değiştiril- mesi kanısını sık sık tek- rarlayan Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk'ü de kapsayan "tki Sami hepsine bedeü_" baş- lıklan altmda, konuşma metni göklere çıkanhnış bulunmaktadır. Bu arada, Fazilet Partisi lideri Recai Kutan ise Yargıtay Baş- kanı'nın konuşmasmı, "._tek kelime ile muhte- şetndi coşku ile alktşladık, bir hukukânminin (?) ko- nuşması ancak bu kadar güzd olur, biz onunkonuş- masmmtiryakisöiz!-" söz- leri ile değerlendirmekten kendisini alamamıştır. Bu konuşmamn üstün- den epeyce zaman geçti ve benim burada yapmak istediğim eleştirilerin ço- ğu basm ve yayın aracılı- ğıyla kamuoyuna ulaştı- nldı. Son söz olarakşunu söy- leyelim: Gelmiş geçmiş çok değerli Yargıtay baş- kanlan. Atatürk'ün de- mokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti'nin aydınlı- ğında yerlerini almışlar; adaletm işleyişindeki ak- sakhklan belirtmışler, hu- kukun üstünlüğü ve hu- kuk devleti anlayışını iç- tenlikle vurgulamışlardır. Sami Selçuk'un ise kim- lerin yanında yer aldığı açıkça ortaya çıkmakta- dır. Susurluk iktidanna, çetelere, infazlara, işkence karşı olan Halkın Hukuk Bürosu Avukatı Zeki Rüz- gar 15 yıl ceza aldı. Tüm meslektaşlanmızı meslek onura için 4 Ekim günü görülecek Yargıtay duruşmasma bekliyoruz. (Bilgı için: 631 36 94 - 532 63 99) HALKIN HUKUK BÜROSU PENCERE CHP'nin Kararı?.. Herkesin bildiği gibi bizde siyasal partileryu- kandan aşağıya yapılanıyoriar. En çarpıcı örnek: DSP!.. Bülent Ecevrt bu tür particiliğin en başanlı örneğini verdi. Örgüt havar.. Ha yok!.. Eşi Rahşan Hanım'la birlikte DSP'nin mut- lakegemeni Bülent Ecevit partisini iktidarata- şıdı; milletvekillerini atadı; kendisi BaşbakanL Öteki partiler bu modeli benimsediler. DYP'deTansu Hanım'a karşı bir babayiğit çı- kabilir mi!.. Çıller Oemirerin kurduğu partinin başına bir oturdu, bir daha kimse yerinden kı- mıldatamaz. DYP Çiller'den bu yana sürekli oy yitiriyor; ama, genel başkan değişmiyor. Bizde particilik yaşamı böyle!.. Mahkeme karanyla siyasal yaşamın dışına düşmeseydi Necmettin Erbakan ömrü billah partisinin tepesinde bağdaş kurup oturacaktı. • CHP'nin durumu değişik!.. Neden?.. Çünkü dedigi dedik öttürdüğü düdük bir li- der olarak CHP'nin başında oturan Deniz Bay- kal durumu idare edemedi, geçen seçimde partisini Meclis dışına düşürdü. Baykal'ı genel başkanlıktan "CHP'ye bağlı olan seçmenler" düşürmüştü. Halk CHP'yi uyarmıştı. Ama nafile.. CHP'nin delege yapısındaki çoğunluk, halka rağmen, yine Baykal'a döndü. İlginç birsonuç!.. Siyasal bilimin laboratuvannda irdelenmesi ge- reken birolay!.. CHP, Meclis dışına düşmesinin baş sorum- lusu olan Genel Başkan'ı yeğleyerek öteki par- tilerin modelini benımsediğini apaçık vurgula- dı. Ancak öteki partilerden biri Meclis dışına düş- seydi, başansız lideri tekrar seçer miydi?.. Bu birsoru!.. • lleride olacaklan nasıl kestirebiliriz?.. Türkiye'de solun bölünmesinde büyük harcı bulunan Ece- vit-Baykal ikilemi gündemden düşmeyecek; belki daha da kızışacak; CHP içinde tartışma- lı bir olguya dönüşen "Baykal olayı" solun bir- leşmesine değil, daha da bölünmesine yöneiik senaryolann şimdiden piyasaya sürülmesine yol açtı. Yalnız liderlere bağlı, demokrasiden yoksun partiler, geleceğe doğru ne kadar sürebilirler?.. Küreselleşmenin şimdiden dünyada tohum- ladığı muhalefet, Türkiye'de toplam yüzde 30'u aşan solun kanatlarına yeterli rüzgârı ilende sağladığı zaman, bölünme süreci daha da de- rinleşirse, Türkiye'ye yazık olur. ParJarnento içinde muhalefçt yok gibidir. Cum- huriyet, medyadan farklı olarak, pariamento dı- şı muhalefetin sesıni sayfalanna yansrtmayı sür- dürecek; kişilerle bağıntısı olmayan birgazete- cilik görevidir bu; Meclis'te ne yazık ki halkın soluğu duyulmuyor. ANKARA EKİN TİYATROSU Ya/:rı dcricvut: larukCU VT.V ; 2 EKİM BATMAN JPAO SALONU) 3 EKİM VAN (DEVLET TiYATROSU) 4 EKİM . AĞRI (KULTüR MERKEZfi 5 EKİM . KARS ÎKULTUR MERK€Zt) 6 EKİM ARTV1N flL 02EL IOARE) 7 EKİM AROAHAN (KULTUR VERKEZfi 8 EKİM EF52URUM (DEVLET TIYATROSU) 9 EKİM SIVAS'DEVlETTIYATROSUı 11/25 EKİM ANKARA GOSTERİLERI 27 EKİM ADANA {DEVLET T|YATR0SW [ 28 EKİM ADANA^DEVlETTIYATROStlı | 29 EKİM ADANA {DEVLET T İYATROSU) 30 EKİM TARSUS (KULÎUR MERKE2; 31 EKİM TARSUS (KULTUR MERKEZİ) 1 KASIM MERStN (KULTUR MERKEZİ; 2 KASIM ISKENDERUN (BELEDİYE KULTUR MRK I 3 KASIM HATAY (KULTÜR MERKE2!) [ 4 KASIM GAZiANTEP fBELEDIYE KULTUR MRK. i 5 KASIM KMARAŞ (KULTUR MERKE2İJ i 6KAS/M -MAWTYA/KJl.Tl;RMERKEZt) 7 KASIM KAYSERİ (BELEDİYE ŞEHîR TiYATROSU) 8 KASIM - ÛRGUP ıKONGRE SALONU) ! 9 KASIM K!RŞ£H,R (KULTUR MERKEZI! ] ARAUK AYi BOLU • DUZCE - KOCAELI • GEBZE - CORLU LULESURGA2 - KIRKLARELt • 6DRNE - KEŞA.N UZUNKOPRU - GELİBOLU • TEKIRDAG 2000 200İ TIYATROSEZOMGOSTERILERI YAZAN HASANÜYSAL OüZE»«fytNve Zi Rcl ISVALKfEROZVEN
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear