23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 25 EKİM 2000 ÇARŞAMBA JL41 J V I J L J J . U J \ kuttur@cumhuriyet.com.tr Vüs 'at O. Bener'in 'IhlamurAğacı' adlı oyunu IstanbulDevlet Tiyatrosu'nda Kısırdöngüdenkurtulma umuduAYŞE KÖKSAL Istanbul Devlet Tiyatrosu Vüs'atO. Bener'in 'IhlamurAğacı' adlı oyunu- nu kitap olarak yayımlanışından 38 yıl sonra sahneliyor. Nur SubaşTnrn yö- nettiğj oyunda Gıfanan Peremeci, Ce- mal UnM, Gülen ÇehreK ve Levent Günerrol alıyor. Dekortasanmııu Et- hem Özbora'nın, kostümlerini ise Mihriban Oran' ın yaptığı oyunun bir diğer özelhğiyse geçen yıl yitirdiği- miz Mengü Ertel'in afiş içın yıllar önce tasanm yapmış olması. Vüs'at O. Bener'in o yıllarda rad- yoda sık sık dinlediğı Schubert'ın 'Der LJndenbaum' adlı beslesınden adını alan 'Ihlamur Ağacı', üvey ba- ba-ogul-gelin ve anne dörtlüsü çevre- sinde, bir evin içinde yaşanan gûnlük olaylan anlatıyor. Aİna yaşanan bu gûnlük olaylar sırasında aile fertleri- nin kendi iç çatışmalannın yanı sıra karşılıkJı çatışmalan da su yûzüne çı- kar. Belli bir hedeften yoksun bu gı- diş içinde btreyler yaşadıklan kısırdön- gû ve sıkıntının işaretlenni seyirciye yansıtır. Baba ve gelin arasında geli- şen 'oyun'vari iletişım, babanın ken- dinden sıynlıp bu kısırdöngûyü kır- masına ve evi terk etmesıne neden olur ve oyun sonlanır. Oyunun yönetmeni Nur Subaşı'yla konuştuk: -Bugüne kadar sadece üniversiteJe- ria tfyatro bölümlerinde inceienen bu oyunu 38 yıl sonra sahnelemenjzde si- a etfcileyen ne oldu? NUR SUBAŞI - Bu oyunda beni, yaşlı adamın çekıp gidebilmesı etkı- ledj. Yıllardır aynı evde kahp aynı muhabbetler içinde yaşayıp hiçbir za- man karşı çıkamayan bir adamın, ge- lininin tetiklemesiyle kendı hayatını gözden geçirip eşyalannı toplayıp çe- kipgirmesi oldu. Ama bu rürkararlar almak bazı toplumlarda kolay, bizim toplumumuzda ise çok zor. Çünkü in- sanlar kendi küçük oyun daireleri ıçın- de hareket ediyorlar. Birbırimızin içi- ne girmeye, anlamaya, rahat ve huzur içinde bir beraberliİc yaşamaya inan- dıramıyoruzkendimizi. Herkesi hasım olarak görüyoruz. Bunun en büyük nedeni de Türkiye'deki kişilerin oku- ma-yazmasını gerçek anlamda bilme-' r-r-m- (Fotoğraflar: KADER TUGLA) J.J. erkes sadece kendi derdini kendine anlatıyor. Böyle bir girdabın içinden hangimiz çıkabiliriz? Bizim piyesimizdeki insanlar, iletişim olsa da olmasa da aynı evde bir mahkûmiyeti paylaşıyorlar. O mahkûmiyetlerini de kaldırmaya pek niyetli değiller.' melerinden kaynaklanıyor. Sonuçta aıleler bu kısırdöngünün içine kapı- hp ne istedıklennı. ne yapacaklannı bilmeden yaşayıp gıdıyor. Çoğu bizim piyesimizdeki kadar sıkıntılanrun far- kına bile varamıyorlar. 'Kimse birbirini dinJemiyor' - Aile içindeki fertler konuşuyor ama_ kimse birbirini dinlemrvor. Siz- ce iletişim kuramamalannuı ardında neyanyor? SUBAŞI - İletişim kurmalan için bir neden yok. Herkes sadece kendi derdini kendine anlatıyor. Böyle bir gir- dabın içinden hangimiz çıkabiliriz? Bizim piyesimizdeki insanlar iletişim olsa da olmasa da aynı evde bir mah- kûmiyeti paylaşıyorlar. O mahkûmi- yetlerirli de kaldırmaya pek niyetli de- ğiller. Bu alelade bir Tûrk aılesi. Çev- renize bakm, kendi anneniz ve baba- mz bir gün içinde birbirleriyle kaç ke- hme konuşuyorlar? Gençlerin arala- nndakonuştuklanna bakın. Arabalar, sevgililer... Moda oldu diye sinema- lara gidiyorlar, sabahlara kadar dans ediyorlar. Hiçbir şey üretmiyorlar. O zaman sanat, sanayi, ekonomı nasıl ola- cak? iletişim ancak belli bir sevıyede- ki insanlann becerebileceği bir olay. Okuma-yazma gibi bir merakı olma- yan insan topluluğu niçin birbirini an- lamaya gayret etsin ki? -Babayla gelin belli bir seviyedeile- nşim kurabiliyor. Fakatbu ihşkide dn- sel göndermekredeyer veriyorsunuz-. SUBAŞI- Her kadın yanında bıny- le dolaşır.. ama ona el vermez. Onu, başkasına el vermek ıçin kullanır. Bi- zim oyunda da gelin aileyi tetikleyıp hâlâ annesine bağımlı yaşayan koca- sının ilgisinı çekip aile içinde özgür- lüğünü sağlamaya çalışıyor. Bunu da babayla kıskandırarak yapıyor. Dık- kat ederseniz, baba kaçıp kurtuluyor.. ama gelin evde kahyor. Çûhkû onun derdi kocasıyla oyunlar yoluyla iliş- ki kurmak. Bunu başardığmı düşü- nünce de gıtmiyor. Baba da baştan beri bunu biliyorama.. onun da hoşu- na gidiyor. Babayla kadın evlenmiş, kadının ılk kocasından olan oğlu bun- lann ilişkj kurmasına mâni olmuş., Çocuk bir kızla evlenınce de anne bu sefer onlan engelliyor. Belki bunlarpek çok ailede yaşanan ikili ılişkilen. ama oyunun dramatık tarafı bu sorunlann onlan aruk içinden çıkılamayacak noktaya getirmesi. ÇünküTtimSe biı° LoncfraSaatchiGaleridekl AntNoises2'serglslgençingllizsanatçılarındanbirseçklsunuyor Karıncalardur duraktanımıyov ESRA ALJÇAVUŞOĞLU LONDRA -Londra'nın belki de en çok rekla- mı yapılan ve en çok ses getiren galerisi Saatc- hi Galeri, bu yıl düzeniediği Ant Noises (Kann- ca Gürültüleri) adlı iki sergi ıle genç Ingıliz sa- natçılanna verdiği desteği sürdürüyor. Tıpkı Ant Noises 1 'de olduğu gibi Saatchi Galeri bu kez de hamiliğini üstlendiğı TraceyEmin, Damien Hirst, Sarah Lucas, Jenny Savüle gibi genç ve cüretkâr sanatçılan bir araya toplamış. Eleştırmenlerin ve bizim de hemfikır olduğumuz nokta, ıkincı- sinin birinciye nazaran daha nitelikli olması. Ser- gide Daınien Hirst. Sarah Lucas ve Jenny Savil- le'in yenı çalışmalan, Jake ve OinosChapman'ın içlerinde Goya'nın 'Disaster Of Ww' adlı ünlü yapıtından esinlenerek yaptığı ve 1997'deki ün- lü Sensation sergisinde yer alan çalışmasının es- kizlerinin de içinde bulunduğu 83 adet çizim ve kardeşlerin arok klasikleşmiş Siyam ikizlerini ko- nu alan gerçek boyutlarda 12 başh genç kız hey- keli bulunuyor. Sergide aynca GaryHume'un ve Rkhard Patterson'ın 'Kültûr Istasyonu' başlık- lı büyük boyutlu tuvalleri de sergileniyor. Elbette Ant Noises 2'run en çok reklamını ya- pan ve çok sayıda izleyicinin akınına uğraması- na neden, Tracey Emin'in ünlü yatağı... Ancak Emin'in 7 işi daha sergileniyor bu sergide. Sa- natçırun keçe üzerine aplike ettiği aforizmalan- nın yer aldığı 'Zatim Dûnya' adlı işi, yine Tra- cey'nin iç dünyası ve yaşam üzerine düşüncele- rinin bir göstergesi. Emin'in geçen yıl Charles Saatchi tarafından 150 binpound'a satın ahnan 'MyBed'(Yatağım) adlı işi, sanki yıllar geçtikçe daha gerçek birha- le dönüşüyor. Neredeyse Tracey'nin yattığı sü- re içinde vücut hatJannın ölçülerini çıkarabile- cek kadar sararmış bölümleriyle yatak, izleyici- de biraz uzanmak hissi de uyandırmıyor degıl, özellikle de Tracey hayranlan için. Boş votka şi- şeleri, Marllboro Light paketleri, kullamhnış prezervatifler, kanlı külotlar, hamilelik testleri, Tracey'nin tüylerinı aldığı birjilet. haplar... Kı- saca Tracey'yi Tracey yapanlann hepsi... Damien Hirsfün görkemii kfii taMası Tracey Emin'in anlatacak çok şeyi olduğu ke- sin. Sanatçının 1992 de Sarah Lucas 1a birlikte aldıJdan onjinal VVhıtstable sahillenne aıt kulü- benin de yine Emin'in özel yaşamına gönderme- si var. 'Sana Söylediğim Son ŞeyBeniBuradaBı- rakma' adlı çalışmasına kaynaklık eden kulübe, sanatçı ile erkek arkadaşının bir dönem inziva- ya çekildikleri mekân olma özelliği de taşıyor. Sarah Lucas'ın sandalye üzerine giydirdiği er- kek külodundan firlayan devasa boyutlu salam penis yerleştirmesi; küçük bir erkek çocuğunun cinsel organının önüne koyduğu pişirilmeye ha- zır yolunmuş tavuğu gösteren fotoğrafi 'HazİJ- Tracey Emin'in "Arbk bu Charles Saatchi'nin yatağı'' dediği 'Yatağun' başhklı çanşması. keleri'mizı ortaya koyuyor. Sanatçının daha ön- ce Freud Müzesi için özel olarak haarladığı ser- gide deyeralan çalışmalan, bilinçalumızdaki sek- se üişkinherşeyi tüm çıplakhğı ile ortaya koyuyor. Sarah Lucas özellikle cinsel hayatlanmızla ügi- ü gerçeklere, günlük objeleri kuUanarak dikkat çekiyor. Ve açıkçası sanatçı, hepsinde de izleyi- ciyi irkitmeyi başanyor. Lucas, 'Sahanda \û- murtah Oto-Portre' adlı fotoğraf çalışmasında, iki göğsünün üzerine yerleştirdiği yumurtalar ve yüzündeki anlamsız ifade ile aslında bir bakuna herhangi bir müdahale karşısında kendini koru- maya hazırmış izlenimi veriyor. Lucas'ın iki göğ- süne simetrik olarakyerleştirdiği yumurtalar iro- nik bir biçimde 'gel ve beni ye' de diyor. AntNoises'ın vazgeçilmez isimlerinden bin yi- ne Damien Hirst. Geçen sergide dev boyutlu Hymn (Ilahi) adlı iskeletini sergileyen sanatçı yi- ne devasa bir çalışmasıyla katıhyor sergiye. Ko- kusu, sergiye girer girmez burnunuza çarpan gör- kemii kültablasınuı içi binlerce bmarit, kül ve çe- şitli sigara paketlerinden oluşuyor. 'Horror at Home' (Evdeki Dehşet), içine bakmadan önce be- yaz, temiz ve yuvarlak minimal bir obje izleni- mi uyandırsa da yanına yaklaştığında içinin kor- kunçluğu dehşet uyandınyor özellikle de sigara tiryakileri için. Hirst'in bir anlamda oyun oyna- dığı ve izleyiciyle yaşamın görünen ile görünmeyen gerçekliğini gösterdiğı söylenebilir. Ant Noises 26 Kasım tarihıne dek sürecek. Sarah Lucas'ın 'Sahanda Yumurtalı Oto-portre'sL Dinni dinlemiyor. Dikkat ederseniz dekorda ne bir kitap ne telefon ne re- sim var. Sadece duvarda asılı içi boş çerçeveler var. Fark etmez çünkü. Ben oraya Pkasso, Dufy assam, ne fark eder ki? Çünkü aralannda bunlan hıs- sedecek bir iletişim yok. Bu kadar boşlukta her şey. Evın üstü de açık. Çünkü ailenın çatısı yok. Daha da te- zat yaratmak ıçin babanın kendine ait şeyleri sakladığı, gizlice resim yaptı- ğı odayı çatıya yerleştirdik. Dûğme ve aü£ içindeki lanlma - Peki babanın farklı tarafi neydi ki bu kısırdöngûyü kınp çıkabüdi? SUBAŞI - Intıhar eden kızuıı düşü- nüp duruyor ve geçmişe takılmış gi- bi gözüküyordu. Ama oyun boyunca -karşjçıkış noktası anyordu kendi için- de. Bu noktayı da gelin buldu. Baba, sevgisizlığı ve bu duruma daha fazla katlanmanuı gereksızliğinı anladı. Za- ten o yaştan sonra kaybedecek bu- şe- yi yok adamın. Çünkü gidiyor rüya- lanyla beraber. Nereye gittiği belli de- ğıl, belki yann döner, belki onu ara- maya çıkarlar. Bütün bunlan merak et- meye ya da çözmeye gerek yok. 62 ya- şında bir adam gidiyor. Kimse aldır- mıyor bile. -Birdegeünle babanın arasında ya- şanan vazonun içine düğme atma oyu- nu sahnest var. Burada düğmeye yük- lenen semboUk bir anlam var mı? SUBAŞI - Düğme aile içindeki kı- nlmayı simgeliyor. Ama sembolik olarak da hayatta hiçbir şeyin anlamı olmadığını iletiyor. Adam bir düğme buluyor, ama gerçekte yok. Vazonun içine atıyor.. ama o sesi dışandan ve- riyoruz. Oyunun sonunda, adam git- meye karar verince vazonun içinden bu sefer gerçek bir düğme ve gerçek bir ses çıkıyor. Ama bunu geline uza- tınca kız almıyor, çünkü o gerçekle yüzleşmek yerine yine aynı kısırdön- güde kahnayı yeğlıyor. 'Bireysel bir bencillik yok' - Yapıû sahneierken neieri ön plan- datuttunuz? SUBAŞI- Sanatta doğruyu, iyiyi, kö- tüyü değil.. akla yatkınını bulmak önemli. Gyunda bireysel bir bencillik yok. Ortada bir bencillik varsa bu her- kesin ortak bencilliği. Ama benim özelükJe üzerinde durduğum nokta, oyunun temposunun ve iç devinimi- nin hiç düşmemesini sağlamaktı. Ti- yatroda anJan yakalamak gereklidir. Çünkü sahnede yapılan geçmişe da- yah değildir. Bir kelime evveli yok- tur ashnda. Ama birbirinin üstünde, bir- birini takip eder. Bunu akluruzdan çı- kardığımız an, ağır tempolu bir oyun ortaya çıkar. Oyunda yabancılaşma, sevgisizlik, nefret, nefretlerin başka yerlere gidişi. dönüşü de var. Ama hepsi bir hızın ve temponun içinde gelişiyor. - Tophımda yaşanan bu fletişimsiz- ük sorununu ve kKirdÖngüvü tiyatro- nun ve sanatm kırabiieceğine inanı- yor musunuz? SUBAŞI - Hiçbir ülkede sanat ön- derlik yapamaz ve militanlar yetişti- remez. Biz, bizim insanlanmızla be- raberiz. Onlara bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Tıpkı bir bakkal, kasap gi- bi. Ama burada doğru yaptığunıza ve iİCTİediğimize uıanırsak karşılıklı alış- veriş mümkün olur. Ama sanat ne yol açıcıdır ne devrim yapıcıdır. Ister re- sim, tıyatro, ister müzik, hiç fark et- mez. sanatm görevi insana insanı an- latmaktır. Bu yüzden bir toplumun se- viyesi neyse onu yansıtır Dolayısıy- la sanata bu kadar yüce görevler at- fetmek bence doğru değil. DEFNE GOLGESİ TURGAY FİŞEKÇt Mimarlar ve Edebiyatçılar Geçen hafta katıldığım "Barış Kültürû Kongre- s/"nde, mimarlann ülkemiz sorunlanna kendi mes- lek pencerelerinden yaklaşımlan, tasanlan, yaptıkla- n bana heyecan verdi. ÇEKÜL Vakfı Başkanı Prof. Dr. Metin Sözen, kısa süre önce Van'da olduğunu, Van Havzası'nı bütünüy- le kapsayan birtarihsel, doğal ve kültürel koruma pla- nı çalışması içinde olduklannı anlattı. Benzer proje- (eri yurdun değişik yörelerinde sürdürüyoriarmış. Mimarlar Odası Genel Başkanı Oktay Ekinci ta- sarladıklan dört banş projesini anlattı. Fethıye'deki Ka- ya Köyü'nün, Banş, Dostluk ve Mimarlık Köyü ola- rak düzenlenmesi; Gelibolu Yarımadası'nın Dünya Banş Parkı yapılması; Türkiye-Errnenistan-Gürcis- tan sınınndaki tarihsel Ani kentinin, bu üç ülkenin dostluk kenti olarak düzenlenmesi ve 19151e dok- san bin askerin soğuktan donarak öldüğü Sankamrş Allahüekber Dağlan'nın Banş Parkı yapılması. Bu proje ve çalışmalara bakınca mimarlann, biz ede- biyatçılara göre toplum ve ülke sorunlanyla çok da- ha yakından ilgilendiklerini gördüm. Oyle ya, sözgelimi Metın Sözen, ben üniversite hocasıyım, dersimı venrim, kalan zamanımda da Dol- mabahçe Sarayı'nın restorasyonuyla ilgilenirim, da- ha ne yapayım, diyebilirdı. Ama öyie yapmıyor, yur- dunun her kanşından sorumlu bir aydın olarak dur- madan kentten kente, yöreden yöreye gidiyor, nere- yi korurum, nereyi onannm, nereye ağaç dikerim di- ye çabalıyor. Oktay Ekinci de öyle. • • • Edebiyatımızda, otuzlu yıllardan başlayıp seksen- li yıllara dek, toplumla bir arada yürüyen bir ürün çe- şitlilıği gördük. Sart Faik okuyarak Istanbul insanlannı, Yaşar Ke- mal, Orhan Kemal okuyarak Çukurova insanını, Ke- mal Tahir okuyarak İç Anadolu köylûsünü tanryabi- lirdiniz. Füruzan, Leyia Erbil, Pınar Kür, türlü ınsanlara, dünyalarataşımtşlardır her binmızi Setim lleri'nin ro- manlannda anlattığı aydın çevrelerin hayatta karşı- lıklannı bulurdunuz. Böylesı örnekleri sonsuz çoğal- tabiliriz. 1980'den günürnüze ise bu eğilimlerin büyûk öl- çüde değıştığını görüyoruz. Günümüz yazarları nedense bugünün sorunlany- la ilgilenme geregi duymuyoriar. Başka dünyanın pe- şindeler. Günümüz toplumunun insanlan nasıl yaşıyoriar, dünyalarında ne gibi zenginlikler ya da sıradanlıklar var, özlemleri, sorunlan neler, bunlan anlatan edebi- yat ürünlerine neredeyse hiç rastlamıyoruz. Ya geçmiş zamanın olaylan ya ilginç yaşam öykü- leri ya da fanteziler anlatılıyor. Bugünün insanının, toplumununanlaftlmayadeğer yanlan yok mu? Herhalde vardır. öyleyse değişen ne? önceki kuşaklardan yazarlann, edebiyata bir ya- şam birikimiyle girdıklenni, bu birikimlerini de ürün- lerine yansrtabildiklerini görüyoruz. Zengin yaşam deneyimi, röportaj yazarlığı, gazetecilik gibi uğraş- laıia; kahve, lokanta, sokak kültürieriyle çoğalıyordu. Oıtıan Kemal kadar farklı kişilikleri yazabilmiş bir ro- mancımız bundan sonra olmayacak mı? Günümüz yazarlan ise böyle değil. Onlar odalann- da, masalannida kendilenne bir dünya kurup bu "uzak" dünyayı anlatmayı yeğliyorlar. Türkıye'de yaşamala- n ürünlerini etkilemiyor. Burada değil de başka bir ül- kede yaşasalar yazdıklan değışmeyecek. Bu yüzden bugünün toplumuyla bugünün edebi- yatçısı birbirinin karşılığı değil. 1930'lardan 1980'le- re topluma en yakın duran sanat olan edebiyat, bu- gün toplumun uzağında. Yazarianmızın böyle bir uzaklıktan rahatsız olma- malannı ise anlamak zor. Yazılan onca ürün, "bizi bize gösteren ayna" ola- mıyorsa "gerçeği söyleyen yalan"\ar değilse neye yarar? Efes Blues Festivati Eskişehir'de • ESKtŞEHlR (AA) - 'Efes Pilsen Blues Festival 11' kapsamında gerçekleştirilen blues maratonu 31 Ekim tarihinde Eskışehir'de yapüacak. Hayal Kahvesi'nde düzenlenecek konserlerde, Long John Hunter & The Bad Nevvs Blues Band, the Hohnes Brothers ve Lil'Brian & The Zydeco Travelers blues severlerle buluşacak. Festivalin konser biletleri, Raksotek, Kibele Kitabevi ve Hayal Kahvesi'nden 4 milyon lira karşılığmda temin edılebilecek. 'Efes Pilsen Blues Festival 11', Eskişehir'den sonra Bursa, Antalya, Samsun, Trabzon, Diyarbakır ve Gaziantep'te sürecek. K Ü L T Ü R + Ç t Z İ K K  M t L M A S A R A C I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear