23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
31 OCAK2000PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA JvUl_jJ[ U J \ kultur(a cumhuriyet.com.tr 15 Dormen Tiyatrosu,'Nerede Kalmıştık' (Amphitryon 2000) müzikalini sahneliyor 'Lnsanlarhiç değişmiyor'• "MÖ de olsa, beş bin yıl geçse de kıskançlık aynı kıskançlık, aşk aynı aşk, tutku aynı tutku. Kılık kıyafet değişik olsa da duygular hep aynı. Yüzyıllar öncesindeki iktidar kavgasıyla bugün Ankara'da yaşananlar faepaynı!" BARIŞ BEHRAMOĞLU Haldun Dormen, yazdığı ve yönetti- ği 'Nerede Kalmıştık' (Amphitryon 2000) adlı yeni müzikaliyle, MÖ yaşanmış karmakanşık bir aşk hikâyesini günü- müze taşıyor. MÖ 254'te doğan, MÖ 184'te Roma'da ölen, Latin komedya yazan Plautus'un yüzyıllar öncesinde İcaleme aldığı, ancak sadece ilk bölümü bilinen 'Amphitryon' adlı oyun, Hal- dun Dormen'in yaru sıra Shakespeare, Mofi&re gibi elliye yakın oyun yazan- na ılham kaynağı oldu. Amphifrvon, Yunan mitolojisinde Tiryns krâlı ve Al- kafos'un oğludur. Kendısı savaştayken, Zeus kralın kansı ADanene'ye âşıîc olur ve onu baştan çıkarmak için Amphitr- yon'un kılığına girer, bu birliktelikten de Herakles dünyaya gelir. Plautus'un bu mitolojik hikâyeyi nasıl işlediği bi- linmez ama adının az duyulmasına kar- şın 16. ve 17. yüzyılın başlannda geli- şen ttalyan tiyatrosunu etkıledığı bili- nir. Haldun Dormen, 'Amphitryon' ko- medyasından yola çıkarak hem Zeus ile Alkmene arasmdaki karmaşık aşkı iş- liyor, hem de günümüz ınsanırun yüz yü- ze kalmak zorunda kaldığı soytanlıkla- ra taşlama yoluyla parmak basıyor. Te- bai'de geçen müzikalin mûziklenni Ser- pil Günseü'nın yaptığı, şarkı sözlerini Çettn Akcan'ın yazdığı, düzenlemele- rini EserTaşkıran'ınüstlendiği oyunun müziğinin CD'si satışa sunulacak. Gû- fenKaraman, HalitErgenç, MuratOva- h, Yod Miznüd'nin rol aldıklan miizi- kalde, Plautus'u Haldun Dormen can- landınyor. Sponsorluğunu Halk Sigor- ta'nm yaptığı 'Nerede Kahntşak' (Amp- hitryon 2000), Dormen'in yönettiği otuz ikinci müzikal. - Bu müzikali yazma fikri nasıl oluş- tu? HALDUN DORMEN -Bu oyunu ilk 1955-57 arasında, Cep Tiyat- rosu için yazmıştım. Amatör olmasma rağmen çok başa- nlı olan bu tiyatro ısmimi du- yurmaıru sağladı. Küçük Sah- ne'de profesyonel oynuyor- dum. AJtan Erbulak, Erol Keskm, Yıhnaz Gnıda, Nisa Serezii gibi isimler hep ora- dan çıkmadır. Cep Tiyatro- su'nda düzenlenen dersleri Yıhnaz Güney de izlerdi. İlk başta altı kişilik bir oyundu. Yazmamın sebebi, herkes gi- bi ikinci bölümü kayıp olan bu eserin çok cezbedici olu- şuydu. Belki benim gibi dü- şündükJennden, elliye yakın yazar bu oyundan yola çıka- rak dünyaya eserler kazan- dırdılar. Yazdığım küçük oyunu, adını anımsayamadığım Mersinli birressam, okulda talebeleriyle gerçekleştirmek üzere benden istedi. O dönemlerde fo*-- tokopi olmadığından ve oyunu gönder- dikten on beş gün sonra ressamın ölme- ne Şehir Tîyatrolanna git- tım, sponsorun ve oyunun hazır olduğunu belirttim; buna rağmen pek ilgi gös- termediler. Aslinda tam ora- ya göre bir oyundu, onlann kadrosuyla oynanabilirdi. Asistanım bana neden oyu- nu kendimiz için gerçek- leştirmediğimi sordu. Halk Sigorta 'yı kendi üstüme al- mak istemiyordum sanki her şeyi üstüme alıyormu- şum gibi. Biraz düşündük- ten sonra oyunu kendi tiyat- romda sahneye koyma fik- rini benimsedim ve 'Nere- de Kalmıştık' böyle ger- çekleşti. - Türkiye'de ilk kez bu si, oyunun dayokolması, müzikali ken- tarzbir müzikal gerçekleştiğini söyiflyor- diöğrencilerimiçintekraryazmamıge- sunuz. rektirdi. DORMEN-Biraz değişik bir şeyyaz- Oyun, kanserv8tuvardaöğreııcileoBW. -nımuMn zamanı gelnuşti. Aynı türde fars- le ilk oynandığmda, Halk Sigorta spon- lar oynamamak gerektiğiru düşündüm. sorluğunu yapmak istedi. Bunun üzeri- Fakat bu oyun biraz tehlikeli. Entelek- YönetmenHaldun Dormen, 1957\Jeyazdığı uyariama kaybohınca, 'Nerede Kalrruşük (Amphitryon 2Ö00)'i yeniden yaznuş. tüel çevrenin keyif alabileceği, eğlene- bileceği bir müzikal ama Shakespeare, Moliere bilmeyen birinin hiçbir şey an- lamamış olarak oyundan çıkması müm- kün olabilir. -GünceJ 'soytanhklara' da değinmiş- smiz. Oyun asıl konusu içinde sürerken, koro bugüne ait bazı öğekre değiniyor. DORMEN - Güncel bir şeyleri oyu- na katmazsanız bu tür oyunlann oynan- ması çok zorlaşır. Amaç alay etmek, bi- raz ti'ye almak. Reklamlara değiniyo- ruz, gerçekleştirdiğimiz danslar, müzik bunlann hepsı bugüne ait. Plautus'tan yola çıkarak gerçekleştirilen oyunlann hiçbirinde koro yok, bir tek bende var. Bu yöntemi kullanarak anlatmak iste- dığim her şeyi anlatabildim. Yüzyıllar öncesiyle aynı - Seyirci. tarihkr arasında bir gezin- tiye çıkıyor gibi. Oyunun bir yerindeza- man kavramı iyke kanşıyor. DORMEN - Yıllar önce Shakespe- are'in 'Bir Kış Masah'nı Şehir Tiyatro- lan'nda sahneye koyduğumda birdüşün- cem vardı, bugün de aynı düşünceye sa- hibim: tnsanlar hiç değişmiyor. MÖ de olsa, beş bin yıl geçse de kıskançlık ay- nı kıskançlık, aşk aynı aşk, tutku aynı tutku. Kılık kıyafet değişik olsa da duy- gular hep aynı. Yüzyıllar öncesindeki iktidar kavga- sıyla bugün Ankara'da yaşananlar hep aynı! Dolayısıyla oyunda seyircilerin boyle hissetmesi doğal. - SahnedesürekB bir hareket,bir can- hlık görülüyor. Oyuncularda ve sizde inanıîma/ bir enerji gözleniyor» DORMEN - Aslinda asıl istediğımiz oyunculann aşağıya inip seyircileri o canlıhğa. o dinamizme çekmesiydi. Dansa kaldırabilirdik onlan. Ama bizün sahnemiz buna müsait olmadığı için bu isteğimizi geçekleştiremedik. -Oyunun CD veklip hazırhğıiçerisin- desiniz. Bundan söz eder misiniz? DORMEN - Klip, bildiğimiz türden değil. Müzikâlin tüm şarkılannı içeren bir CD olacak. Az sayıda yapacağız, meraklısı vardrr elbette. Müzikler ve şarkılar çok güzel, dolayısıyla bunun değerlendirilmesi gerekiyor. - Müzikâlin Türidve'deki getisimini nasıl görüyorsunuz? DORMEN- Doğru şeyler yapılma- h bence. Bu da gerçekleşiyor gıbı. Biz- ler sahneden dolayı burada büyiik çap- ta müzikaller yapamadık ama 'Nerede Kalmışük" buraya tam oturdu. Iki sanatçının işineson verildi Devlet Tiyatrolan'nda 20 yıl aradan sonra sözleşme feshine gidildi ANKARA (Cumhuriyet Bûrosu) - 50. yılını geride bırakan Devlet Tiyatrolan'nda tartışma bitmiyor. Kurumda yaklaşık 20 yıl aradan sonra ilk kez sözleşme feshine gidilerek sanatçılarSer- hat Nalbantoğlu ve Aclan BüyüktürkoğhTnun görevlerine son verildi. Serhat Nalbantoğlu, uy- gulamanın "gözdağı" anlamını taşıdığını belirte- rek "Şu andaki yasanm bizün sonınlanmıza ya- nıt vermedigıni iddia ederken, Sayın Bakan'm ve kurumdaki yöneticüerin kraatlanyla biz eJüniz- deki yasanın da gerisine düstük" dedi. 20 yıldır DevletTiyatrosu'nda olan Serhat Nal- bantoğlu, tiyatro sanatçılannın eski Genel Mü- dür Lemi Biigin'in görevden ahnış biçimi ve ba- zıatamalarakarşı çıkarakbirbasın açıklaması yap- malannın ardından Cumhuriyet tarihinde ilk kez 1S0 sanatçı hakkın- da soruşturma açüdığı- nı anımsattı. Kurumu düzeltme iddiasıyla işba- şuıa gelen yönetimin, sanatçılann muhalefe- ö'yle karşılaştığı andan itibarenkorkutmave sin- dinne yoluyla seslerini kesmek istediğini savu- nan Nalbantoğlu, böl- gelerdeki sanatçılarakar- şı büyük ülere tayin ko- nusunun bir tehdit un- suru olarak kullamldı- ğını iddia etti. Nalban- toğlu, basma demeç ver- diği gerekçesiyle Coş- km Innak'a da 3 aylık maaş kesme cezası ve- nldıgını anımsattı. Tiyatro yönetiminin "başvunılan hakem ha»- tanenin, aldığı raporun geçersiz olduğunu bil- dirmesi üzerine görevi- ntsonveriküği'' yönün- deki açıklamalannın ammsatılması üzerine Nalbantoğlu, ağustos ayffida bir oyun sahne- leaıeküzere gittiği Eızu- rum'da ciğerlerinden rahatsızlandığını belirtti. Smatçı, Ankara'da uzun süre tetkik yapıhnası gsrektigi yönündeki doktor karan üzerine Erzu- ran'daki görevini tamamlayamayacağmı bir di- laçe ile kuruma bildirdiğini söyledi. Erzunım'a brbaşka yönetmen gönderilirken, tetkıklerin ya- pip tam konulmasının arduıdan hastanenin ver- d*ı "Göreve başlamasmda mahzur yok" yazısı- nknruma ılettiğku anlatan Nalbantoğlu. "109 gün anra Devlet Tiyatrolan benim bu raporumun npor savılıp sayüamayacağını bir başka hakem kstaneye sorarak sözfeşmemi feshetti. Benimza- ta kuruma sunduğum bir rapor değUdL Tedavi sürecmin nasıl geçtiğmin ve o sırada doktor kont- rohuıde olduğumun belgesrydi Hangi kuruma sorarsanız 'Bu rapor degıldır' diyecektir. Ben de zaten rapordurdiye vermedim. Burada tamamen kılıfina uydurma var, ait niyet var" diye konuş- tu. 1980'den bu yana sözleşme feshine gidilmedi- ğini vurgulayan Nalbantoğlu, bunun, kunım ça- lışanlanna "gözdağr" anlamını taşıdığını söyle- di. 'Azizname' yok edfldi Nalbantoğlu, sözleşme feshinden önce teşvik ikramıyesinin ödenmediğini, aldığı bir rapor ne- deniyle 5 yıldn-kapalı gişe oynayan "Aazname" oyunundaki rolünden alı- narak, oyunda bir başka sanatçının görevlendiril- diğini belirtti. Ancak "Azjzname" ekibinin bu uygulamaya karşı çıktı- ğını bildiren Nalbantoğ- lu, arkasından kendisine maaş kesme cezası da ve- nldığıni kaydetü. Nalban- toğlu şöyle konuştu: "Bu arada Azjzname örevine son verilen Serhat Nalbantoğlu, bunun bir 'gözdağı' olduğunu belirtirken "Sayın Bakan'ın ve kurumdaki yöneticüerin icraatlanyla biz elimizdeki yasanın da gerisine düştük" dedi. ovunumıdakaknnnısol- dular. Biz başka iktidar- lann kaJdırma hamleJe- rine rağmen bu oyunu 5 yıktaroynuyonız.Kakhr- maya kimsenin gücü yet- medl Seyirdsi de sahip çıkü. Ama şu anda, DSPTi,Ecevit'm kabine- sindeki bir bakanın göre- vindeAzizname bu şekfl- de yok ediktLBenden do- layı Azizname kalkryor- muş gibi bir iztenim ya- ranyorlar. 10 günrak has- talamnam neden olarak gösterilemez. Azizname oyunculan 5 yıl içinde traiîk kazalan, bel kay- malan geçirmişkr. Ben böbrektaşfan düşûrdûm, doktorum yanımda ola- rak bu oyunu oynadım," Nalbantoğlu, "Bu yönetimin yanhşlanna kar- şı eleştirüerini sûrdürenler arka arkaya eezalan- dınhrken, yönetimin akrabalarv eşleri, dostlan- na şu anda buna ses çıkarmavacak bazı rejisörter bulunarak rol verihnektedir" diye konuştu. Nalbantoğlu, dekoratörlük kadrosu için yapı- lan sınavda 'torpiHikrin' kuruma ahndığını iddia etti. Serhat Nalbantoğlu, Devlet Tiyatrolan Ge- nel Müdür Yardımcısı Tamer Levent'in başmda bulunduğu Devlet Tiyatrolan, Opera ve Bale Sa- natçılan Yardımlaşma Vakfi'nı da (TOBAV) olay- lara sessiz kalmakla eleştirdi. Dilligil'den savunma 'Uygulamalar doğrudur' ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Devlet Tiyatrolan Genel Müdürü Rahmi Dflligü, kuruma yöneük iddialan reddederken uygulamalannın doğru olduğunu savundu. Rahmi Dilligil, kurumla ilişkisi kesilen sanatçı Serhat Naibantoğhı'nun aldığı raporun hakem hastane tarafından kabul edilmediğini, bunun üzerine görev yapmama süresi yasal süreyi aştığı için işlem yapıldığmı öne sürdü. Adan Bnyüktürkoğla'nun sözleşmesınin feshine de gerekçe olarak "izinsiz oiarak görevine geknemesini" gösteren Dilligil, sanatçının Amerika'da doktora yapmak üzere izin istediği dilekçesini kuruma gönderdiği yönündeki iddianın ammsatılması üzerine, u Kişinin dilekçesi kurumda yoktur. Eski yönetimin beftrti bir sûreverdiği izin vardır. Kendisi aynca bir müracaat yapmanuştu; sonradan ve yurtahşmdan vapuan müracaat geçerfi değ9dir" dedi. "Aziznamel "nin sahnelenmesine karşı çıkılmadığını ve oyunun kaldınlmadığını belirten Dilligil, "Serhat Nalbantoğlu'nun akfağı rapor sonrasuıda, oyuo provaya annmak istenmiş, bu sırada da oyunun rejhörü dah a önce provaya almak için beğendigi oynncuyu istenienûş ve tekrar kurumla ilişkisi kesilen Serhat Nalbantoğlu'nu talep etmiştir. Sonucunda o>ıın rejisörü tarafından beyan edilerek sanatçı Rüştü Asyah'mn ameüyat olacağı gerekçesiyle provaya ahnmamıştır" diye konustu.Uygulamaların doğru olduğunu sa\ n onan Dilligil, dekoratörlük sınavına yönelik iddialan da reddederek sınavlann sağlıkh yapıldığını ileri sürdü. Deniz Orkuş'un Kare Sanat Galerisi'ndekj yeni sergisi 'Son IOu^r',bitenyüzyıhnpopûlerkültürûDe ekştirel açıdanbakıyor. ^Işlerim bîr tiyatro gösterisigibi...' AHSENERDOGAN DennOrkus un Kare Sanat Ga- lerisi'nde açtıgı 'Son Karefer' baş- lıklı sergisi, yüzyılın ikinci yansı- nm sosyolojik anlamda genel ka- rakteristiğini belirleyen pop kül- türe odaklanıyor. Öncekı sergisi 'GeriDönüşüm'de "yaşamdakiol- gulann>ineienirüğM, her şeyinge- ri dönûşerek yeniden kurgnlandı- gnu" toplumsal ve siyasal olaylar- la anlatan Orkuş, bu kez perspek- tifıni daha da genişletiyor. Tüke- tün toplumunu. teknolojinin soluk aldırmayan ama kaçmılmaz ege- menliğini, politik duruşlan (ya da duruşsuzluklan)ve daha pek çok olguyu. pop kültürle bağlanülan- nı kurarak eleştiriyor. Işlerindegeniş birmalzemeyel- pazesinden faydalanıyor.Gazete kupürleri genelükle yabancı bası- naait; sanatçuun, seçtiği haberle- ri, düşünceleri içeriyor. Ancak ba- zen sıradan yemek tarifi de bir sa- nat nesnesine dönüşüyor. Bir de Andy VVarhol konuoluyorişlerine. Orkuş, "Türkiye'nin pop-art'a malzemeolabiiecekçokaburcubur biryaşannsı'' olduğunu düşünüyor. - Sizce teknoloji pop kümlrün ka>naklanndanbirinıi,yoksauzan- nsımı? DENtZ ORKUŞ - Teknolojinin eleştirisi, popun eleştirisinin deva- mında yer alıyor. Pop ve teknolo- ji birbirini üretiyor, zenginleştiri- yor. Pop, teknolojiyi yaşanıunıza gereğinden fazla egemen kılaıken. teknoloji de popun söylemi için bir araç görevini görüyor. Bu ser- gide bilgisayar dünyasına ve bu dünyanın devi IBM'e yönehkatıf- lar var. Bence teknolojinin insan üzerindeki hegemonyasının kanı- ö olan haberler bunlar. Herneka- dar teknolojiyle uyumlu yaşama- ya çalışsam da bu dünyanın içine bütün varhğımla giremiyorum, adım adım takip etmeyi sevmiyo- rum. Teknolojide gereksiz bir açık- lık var ve bu benı çok rahatsız edi- yor. Sanat, teknolojiyle çok yahn- laşıyor. Belki de bu dıle ben henüz hazır değiltm. Taşıyamayacağım, sahiplenemeyeceğim bir üslupta üretim yapmak da istemiyorum. Ama zaman ne gösterir, bilinmez. Çünkü her sergimde yeni bir fıkir, yeni bir araşnrma var. - Öykülemeden çok plastik dfi- süncenin ön plana çıkmasuu yeğüyorsunuz™ ORKUŞ-Çok doğru. Yapnğım işe öyküyü katmak istemiyorum. Plastik düşüncenin öne geçmesini istiyorum. trdelediğim konulan, plastik düşüncenin düiyle sunuyo- rum. Beni rahatsız eden, dürten, protesto ettiğim, kızdığım şeyleri plastik kurgu içerisine yerleştiri- yorum. Bir sahne dekorunu kurgu- largibi kurguluyorum işlerimi. Her işim bir tiyatro gösterisi gibi. Hem yüzeyde hem de yüzeyin derinli- ğinde çalışıyonım. Yüzeyiperde gi- bi düşünün. Perdede işaret ettiğim olaylar, olgular var. Arkada ise on- lann işaret etnkleri duruyor. BUAŞA31ADA ŞÜKKAN KUBDAKUL Bir Mahalle Kahvesinin Geflpdiği Çağrışımlar Dört masalı, kentin merkezinden uzak o mahal- le kahvesinin getirdiği çağrışımlar eskilere götür- dü beni. Yaktnımdaki üç kişinin güncel sorunlann dert yüklediği konuşmalan gölgede sanki. Duyuyorum ama.. ses olarak dağılıp giden söz- cüklerle aramda düşünsel bir ilişki yok. "Sattığımız bir kilo buğdayın parasıyla sandviç büyüklüğündeki bir ekmeği alamıyoruz yahu!" Benim ilk anımsadıgım Topkapı'dan Yenibahçe'ye inen Arpaemini yokuşunun başındaki kahveydi.. dokuz on yaşlarında Olimpos gazozlannın kapak- lannı topladığım.. Bu kahvenin, mütareke karanlığında Anado- lu'ya silah kaçıran örgütlerden "Mim Mim Kulü- bü" üyelerinin buluşma yeri olduğunu hangi yaş- lanmda öğrendiğimi anımsamıyorum. Ama büyüdüm gittim, unutamadım Topkapı'lı, Şehremini'li vatanseverlerin, Doktor Hakkı Be/le- rin, Bican Bağcıoğlu'lann, Kayyım Ahmet Be/le- rin, San Mehmet Bey'lerin işgal altındaki akıllı yü- rekliliğini. Bu, kelleyi koltuğa alan destan kahramanlan- nın benzerleri 1941 'den sonraki Karşıyaka yaşa- mımda Halkevi kahvesinde nargilelerini fokurda- tırken canlı resimler gibi çıktılar on beş, on altı yaş- lanmın karşısına. O koşullarda nasıl örgütlemişler semtlerindeki "Redd-i llhak Cemiyetleh"nin dallannı? Tabandan zirvenin son noktalarına kadar giden o büyük koşuda. Bombacı Ali Çavuş'lar, Tahir Bor'lar, Izmir Yol- lan'nın bestecisi Yekta Bey'ler.. Ya Izmir'in Kemeraltı Caddesi'ndeki Rasim Pa- şa Kahvesi ile Ikiçeşmelik'in Çeşmeli Hasan Kah- vesi'ndeki Kurtuluş Savaşı yıllannın fotoğrafları.. Yazılı tarihte göremediklerimiz.. kimilerimizin ya- şamlarını derinden etkileyen. II. Dünya Savaşı sonrasının, henüz altmışı bul- madığı halde baston kullanmaya meraklı Yahya Kemal'i yazları avukat (güftegâr) Nahit Hilmi Bey'e konuk geldiğinde -şimdi bir bankanın şu- besi olan- Zeki Bey'in kahvesinde nargile içme- yi seviyordu. Sonbahar, Uçuş, Erenköyü'nde Baharşiirlerinin ilk kez yayımlandığı "Istanbul" (1943-46) dergisi- nin genç şairleri arasında göründüğümüz yıllar.. Arabacılar sokağındaki meyhanede değilsek, Karşıyaka'da Istasyon kahvesini mekân tutmuşuz. Vapura atlayıp Izmir'e geçince 1940 kuşağının Kemal Bilbasar, Samim Kocagöz, Nahit Ulvi Ak- gün, Besim Akımsar, Cihat Gökçek gibi sabır adamlannı ya Rasim Paşa Kahvesi'nde ya da -za- manın, pınl pınl körfezinin kıyısındaki- Halkevi kah- vesinde buluyoruz. Savaşın ve savaş sonrasının toplumsal yaşama dipten gelen dalgalar gibi vurduğu, karaborsa kö- kenli yeni burjuvazisinin mantar gibi bitmesine karşı, düşünsel direnme yollan aradığımız yıllar. Yaşar Aksoy'u saymazsak bilemiyonjm kaç ' femir kökenli edebiyat adamı var,bu kahvelerin ta- rihine meraklı olan? Pek çok yazar, şairtanıyoruz edebiyatımızda özei- likle Istanbul kahvelerinden esinlenerek kitaplar ya- zan. "Fikret Mualla" (1980) başyapıtında 193O'lu yılların Istanbulu'nu anlatan Abidin Dino gibi ya- zarlann da anılarında yer alıyor kahveler. Salâh Birsel'in "Kahveler Kitabı" (1976), Nu- rer Uğurlu'nun "Orhan Kemal'in Ikbal Kahvesi" (1973), A. Nevzad Odyakmaz'ın "Küllük Anıla- n".. Yan ömrü kahvelerde geçen Sait Faik insanla- rımızın geleneksel sığınağına ilişkin az öykü arma- ğan etmedi edebiyatımıza. "Mahalle Kahvesi" (1950), "Az Şekerli" (1954) öyküleri anımsadıkla- nmızın başında geliyor. Benim Istanbul kahveleri arasında anılanmızı biriktiren, yakın tarihimizin ünlü Meserret'idir. Fethi Naci ve Arif Damar'la biriikte Yeryüzü der- gisini hazırladığımız 1951 Eylülü'nde Lütfi Erişçi bu kahvede Sait Faik'i tanıma onurunu kazandır- mıştı bana. Tan gazetesinin "Düzeltme Servisi"ne esir düştüğümüz yıllar (1955-60) Rıfat llgaz'la biriikte soluğumuzu yenilemeye çalışırdık. Yalnız biz mi? Nice kalem erbabının anıları kal- dı şimdi bir bankanın şubesi olan Meserret'te. Eskişehir'li küçük mahaile kahvesinde ikinci ça- yımı bitirirken az önce bir uzak mahzenden gelir gibi duyduğum sözcükler somutlanmaya başla- dı. Üç can yoldaşının söyleşileri tepkiye, hesap sor- ma düzeyine çıktığı için üzüntülerine ben neden olmuşum gibi utancımdan göz göze gelmekten çe- kiniyordum. Ama haykırıları belleğimin kuytula- nndan gidecek gibi değil: "Uçuruma sürüklüyorlar memleketi!.." Ara Güler, ödülünü 2 ŞubaTta alaCan • Kültfir Servisi - Fotoğraf dergisi ve Photo Digital okurlan tarafından Türkiye'de ' Yüzyüın Fotoğrafçısı' seçilen Ara Güler, ödülünü 2-6 Şubat günleri arasında düzenlenecek olan 5. Compex Multimedıa&lnternet Fuan'nda alacak. Güler ödülünü, Tepebaşı Istanbul Sergi Sarayı'nda yapılacak olan fuann ilk gününde saat 12.30'da alacak. Törenin arduıdan Güler'in dialanndan bir derleme sunulacak. Yeni liyatra, 7 Şubafta I Kültür Servisi - Yeni Tiyatro, Dinçer Sümer'in yazdığı 'Marion üe Muhammed' adlı oyunu 7 Şubat'tan itibaren her pazartesi Aziz Nesin Sahnesi'nde 18.30 ve 20.30 saatlennde sahneleyecek. Kültürel yapılan farklı iki gencin aşklanm irdeleyen oyunun yönetmenliğini Nuri Gökaşan, dekor tasanmını Hüseyin Ingin, ışık tasanmını Yüksel Aymaz ve özgün müziklerini Nurettin Özşuca yapıyor. Çm'de piyano müzesi açıldı H PEKİN (AA) - Çin'in ilk Piyano Müzesi, ülkenin doğusundaki 'Piyano Adası' olarak adlandınlan Gulangyu adasmda açıldı. 17 bin 800 nüfuslu, 620 piyanonun bulunduğu adadaki 450 metrekarelik müzede Ingiltere. Fransa, ABD, Avusturya ve Avustralya'dan, en yenisi 100 yıllık olan ve ünlü markalar taşıyan 30 piyano sergileniyor. Hu Youyi adlı bir Çinli tarafından toplanan piyanolar, 10 yıl sonra yerel hükümete bağışlanacak.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear