23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 24 OCAK 2000 PAZARTESİ 8 Istanbul HABERLERIN DEVAMI TURKİ Edirne _Y 7 Sinop 5 Adana 7 Samsun 9 Mersin Kocaeli _Y 6 Trabzon ÇB 11 Diyarbakır ÇB Çanakkale Y 8 Giresun ÇB 11 Şanlıurfa Izmir Y 10 Ankara K 2 Mardin Manisa Aydın Y 7 Eskişehir K 2 Siirt ÇB Denizli _ Y 1 0 Konya ÇB 4 Hakkâri 6 Sıvas K 2 Van ÇB -2 Zonguldak K 3 Antalya Y 13 Kars ÇB -3 ÇB -6 Parçalı bulutlu Maımara, Ege, Akde- nız, Iç Anadolu, Batı KaradenızıleOrtaKa- radeniz'ın ıç kesımleri, Doğu ve Guneydoğu Anadolu'nun batısı ya- ğışlı geçecek. Yağışlar genellıkle yağmur, Trakya ile yurdun ıç kestrrterinde karta ka- nşık yağmur ve kar şeklınde olacak. Hava sıcakiığı artacak. DIS MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amstefdam Brüksel Paris Bonn PB PB PB PB PB PB PB PB -5 -8 -8 8 6 6 5 5 Berlin PB 3 Moskova PB-14 Budapeşte K -1 Aşkabat PB 6 Madrid PB 9 Astana PB -2 Vıyana Belgrad PB -1 Taşkent Y 10 K 1 Bakû PB -2 Sofya Roma _K -3 Bişkek K PB 11 Tiflis PB -3 Atina Y 11 Kahire PB 17 Münih PB 4 Zürih PB 2 Şam PB 10 k Çok bulutlu Yağmuriu Kariı > Gök gürülttfü GOZLEM UĞUR MUMCU • Baştarafi 1. Sayfatda örgütün bu amaçla kullanıldığını da ileri sürüp, bu örgüte "Hizbulkontra" adını takıyoriar. "Hizbullah" Şii kökenli bir terör örgütüdür. Söz- cükanlamıyla "Allah'ın Partisi" demektir. "Hizbullah", 1973 yılında Iran'ın Kum kentinde Muhatnmed Gaffari tarafından kuruldu. Gaffari, Şah rejimi tarafından tutuklandı ve cezaevinde öi- dürüldü. örgüt, Humeyni'nin iktidara gelmesin- den sonra Muhammed Gaffari'nin oğlu Hadi Gaf- fari tarafından yaşatıldı. "Hizbullah", Iran'da Islam Cumhuriyeti kurulduk- tan sonra kısa sürede 75 silahlı militana sahip bir örgüt haline geldi. Aynı amaçlı bir başka örgüt "Amal" örgütüdür. Şii liderlerinden Imam Musa Sadr'ın 1975 yılında Gü- ney Lübnan'da kurduğu "Amal" örgütü, 1978 yı- lında Musa Sadr'ın Libya'da öldürülmesinden son- ra ikiye aynlmış, "Amal" örgütü Nebih Beni tara- fından temsil edilirken, Hüseyin Musavi liderliğin- deki "IslamiAmal" Bekaa Vadisi'nde örgütlenme- ye başlamıştı. İktidara geldikten sonra komşu Islam ülkeJerine "devrim ihraç" etmek isteyen Tahran rejimi, biryan- dan büyük çaplı bir propaganda çaiışmasına giri- şirken bir yandan da Iran Islam Cumhuriyeti'nin emrindeki "Hizbullah" eliyle Ortadoğu ülkeleri ile Avrupa ve Türkiye'de Şah yanlılanna karşı eylem- ler düzenlemeye başlamıştı. Iran rejimi, ilk aşamada Irak'a ve daha sonraTür- kiye'ye de devrim ihraç etmek istiyordu. Asıl ama- cı da Irak ve Iran'daki Kürtleri denetimi altında tut- maktı. Hizbullah, Türkiye'deki Kürtleri etkilemeye çalı- şıyordu. Tahran'da "Vezaret-i Irşadi Islami" tarafından ha- zırlanan "Kürdistan, Emperyalizm ve Bağımlı Grup- lar" başlıklı kitap Türkçe olarak yayımlandı. Hizbullah ve öteki Şii örgütleri, Türkiye'de de ör- gütlendiler. Guneydoğu'daki "Hizbullah" adlı örgüt, bu Şii örgütlerinin Türkiye'deki uzantısıdır. Guneydoğu'daki Hizbullah, Islamcı Kürtlerden oluşur. "Hizbullah" ve "Amal" örgütleri ile aynı yo- lu izter, aynı yöntemleri kullanır. PKK ise Marksist-Leninist ideolojiye dayandığı- nı ileri sürer. Islamcılıkla Marksist-Leninistlik nasıl bagdaşır? Tabii ki bağdaşmaz. -.,_ PKK 15-26 Temmuz 1981 tarihleri arasında top- ladtğı 1. Kongre'ye sunduğu raporda Marksist-Le- ninist ideolojiyi benimsediğini ve bu bağlamda şu stratejiyi uyguladığını açıklamıştı: - Orta-Kuzey-Batı Kürdistan Devrimi proletarya önderiiğindeki bir Milli Demokratik Devrim 'dir. (Po- Htik Rapor VVeşanen Serxwebun, 1982, Köln, s: 92 ve147) 1988 yılından sonra Tahran rejiminin PKK'ya Ku- zey Iran'da kamp yerieri vermesi üzerine PKK lide- ri AbduHah Öcalan, Iran Islam Devrimi'ni öven de- meçler vermeye başladı: - Çünkü Iran devrimi Islami ilerici temelde kul- tonmış veya değeriendinmiş, devrimci ve antiem- peryalist özünü ortaya çıkarabilmiş ve büyük etkin- lik sağlamıştır. (Serxwebun, Kasım 1990, s: 19) öcalan, Almanya'da yayımlanan "Din Sorununa Devrimci Yaklaşım" adlı kitapta da şu görüşleri sa- vundu: - Bir Iran deneyiminde olduğu gibi anti-emper- yalist, radikal çıkış örneklerinden yarahanarak, bunlann olumlu yönlerini kendi koşullanmıza göre değeriendirerek ve daha olumlu bir karşılık vere- rek sonuç alabiliriz. {Din Sorununa Devrimci Yak- laştm, VVeşanen Serxwebun, 1991, Köln, 11.9) Marksist-Leninist olduğunu ileri süren PKK'nın din silahına el atması ters tepki yaratmış ve PKK'nın bu yeni stratejisi herhalde "Hizbullah " örgütünü vd Jslamcı Kürtleri harekete geçirmiştir. "Kürt Hizbullahı" özellikle son bir yıldır PKK'ya karşı saldtnlar düzenliyor. Bu saldırılar, devlet içindeki örgütler, örneğin 'Kontrgerilla" olarak bilinen eskr adı "özel Harp Dairesi" tarafından destekleniyor mu? Bunu, bugün için bilmeye ve yazılı belgeye da- yanarak kanrtlamaya olanak yoktur. Bazı devlet görevlileri ile bu tür örgütler arasın- da hiyerarşik düzen içinde ve eriıir- komuta ile de- ğil, 12 Eylül öncesinde kanıtlandığı gibi bireysel itişkiler de kurulabilir. 12 Eylül öncesinde kurulan bu ilişkilerin bir kıs- mı yazıfı belgelere dayanılarak kanıtlanmış ve iliş- kiler bu köşede yayımlanmıştı. Ancak bu ilişkilerin devtetin hangi tepe noktasına kadar ulaştığı ise bir türlü anlaşılamamıştı. Bugün, hükümetin başta Musa Anter cinayeti olmak üzere bölgede işlenen bütün cinayetleri tek tek aydınlatması gerekir. Bu cinayetler aydınlanmaz ve bu saldınlar da böyie sürüp giderse devlet, haklı ya da haksız, yan- hş ya da doğru bu tür suçlamalardan kurtulamaz. CHP karanffl • Baştarafi 1. Sayfada Oc*k_"dedi. Katillerin bulunacağı- na ilişkin hep bir umutla- n olduğunu, ancak Mumcu'nun da "Bahri- ye Üçok'lar, Muammer AksoyTar gibi faili meç- haBcr arşrvine kakfankb- ğmı"aıılatan Yalçınkaya, şunlan söyledi: "Doku- nuhnazhk zırfaının arka- nna ağınanlar vatanse- verük nutukları attüar. Eğer onlar vatanseverse evctbiz dcvatan hainiyiz. Kimfcr khnleri konı- mairtartır** Bu durumda, bucfaaçetier faili meçhul değiL faili meşhur dna- yetkrdir fikri ağırfak ka- zanmaktadır. Dün Uğur Mumcu, bugün Ahmet Taner Kışlah, yann biz- lerden birL. Bu cinayet- ler durmabdır." Daha sonra caddeden geçenlere karanfüler ve Mumcu'nun fotoğrafı dağıtıldı. CHP MYK üyesi, Eğit-Der Genel Başkanı Mustafa Gazal- cı da yaptığı açıklamada, Mumcu'nun ısrarla ileri sürdüğü savlann, yaşa- nan son olaylarla gerçek- leştiğini, ne kadar haklı olduğunun ortaya çıktı- ğnıı kaydetti. Sözler tutulmadı• Baştarafi 1. Sayfada madığının belirlenmesı amarçıyla adli npla mahkeme arasında yoğun bir yazışma trafiği yaşandı. Adli Tıp Kurumu BaşkanlığVnın mah- kemeye geçen hafta gönderdiği ra- porda, "sanığınsuçsırasındaveha- len ceza ehtiyetini etküeyecek her- hangi bir alalhastahğı veya akılza- yrflığı balunmadiğı, ceza ehliyeti- nin tam oMnğa" belirtüdi. Çetin, ilk duruşmasında Pişman- bk Yasası'nın yürûrlüğe girmesi du- rumunda önemli açıklamalarda bu- lunacağını söyledi. Ancak geçen hafta yapılan oturumda Çetin, yasa- dan yararlanmak istemedığinı belir- terek ifadesını değiştirdi. DGM Savcısı HamzaKtkş, sanı- ğın bomba eğitimi alıp almadjğı ko- nusunda üri ayn raporhazırlayan bi- lirkişinin dışında, Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Mü- dürlüğü'nde bomba uzmanı iki ki- şiden oluşan bilirkişilere, "crvah fûnyenin oiayda kullanılıp kuDaml- mayacağı, böyfcbir olaydabtı fiiııye- lerin ateşleyici ohıp olmadjgı'' konu- sunda rapor hazırlatılmasını istedi. Mahkeme başkanı da biürkisi sayı- sının en az 3 kışı olmasına karar ve- rerek duruşmayı erteledi. FaiDer 84 aydır meçhul Mumcu'nun katledihnesinin ar- dından geçen 7 yılda 8 hükümet, 5 başbakan, 10 içişleri, 9 adalet baka- nı, 5 savcı değişti. TBMM'de 3 ko- misyon suikast üzerinde çahşü, an- cak komisyon raporlanndaki öneri- ler göz ardı edildı. Mumcu'nun kat- ledilmesinin ardından hükûmet yet- kilileri, "faiüerin bulunmasının onur sorunu, cinayeti aydndatmanm namus borcu" olduğunu söyledıler, ancak suikastm 7. yıluıda da devlet "namus borcunu" ödemedi. Dönemin Içişlen Bakanı Ismet Sezgjn, suikasttan 2 ay sonra yapü- ğı açıklamada, Irfan Çağma, Şefik Polat, Ekrem Baytap, Zfibeyir Gü- müş, AbdaDah Yiğit ve AbduOah Çiftçj'ıun yakalanması durumunda cinayetin aydınlaülabileceğini açık- ladı. Ekrem Baytap cinayetten 10 ay sonra gözaltına alınmasına karşın ifade vermedi. Baytap ile aynı ope- rasyonda yakalanan şeriatçı terör ör- gütü tHÖ elemanlan Ayhan Usta ile Mehmet Zeki Yddınmın suikast- tan 6 gün önce Istanbul'dan Anka- ra'ya getirildikleri otomobiü tesüm alan Zdd Deniz'e emniyet tarafin- dan otomobillerle ilgili soru sorul- madığı saptandı. İHO militanlanndan Kudbettin Gök, Istanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından "tahrif edikn tutanaldar esas alınarak" hazırlanan fezlekeye göre cinayetten bir gün önce 23 O- cak 1993'te gözalüna ahndı. Tanık anlannılan ise emniyet fezlekesinin tersine Gök'ün 23 Ocak'ta Anka- ra'da olduğu yönünde gelişti. Emniyet fezlekesine göre, İHÖ elemanlan Mehmet Ali Şeker, Ab- dülaziz Ocakhanoglu. Mehmet Şah Çınar,MehmetCandirek, Yusuf Al- tun, aynı gün 23 Ocak 1993'te öğle saatlerinde Ayhan Usta, Serdar Al- tun, Fahrettin Baytapve Adnan Gü- naydın akşam saatlerinde gözaltına ahndı. 19. yasama döneminde kurulan TBMM Faüi Meçhul Siyasi Cina- yetler Araştırma Komisyonu'nca hazırlanan raporda, ÎHÖ militanla- nnuı emniyette yapılan tutanak tah- rifatı nedeniyle Mumcu suıkastı ile ilgili olarak sorgulanınaktan kurta- nldıklan kaydedildi. Raporda, 23 Ocak 1993'te yapı- lan bir operasyon sırasında tutulan tutanakta «23 Ocak 1993" olarak kaydedilen tarihin asunda cinayet- ten 3 gün sonraya rastlayan "27 O- cak 1993" olduğu saptamasına y- er verildi. Suıkasün diğer bir kilit ismi ola- rak açıklanan İHÖ'nün "geoel emi- ri" Mustafa Kayacan takma adlı Ir- fan Çağıncı'nın yakalanması da so- ruşturmadaki kilitlenmeyi çözme- di. Çağıncı, hakkmdaki iddialan reddetti. Sorusturmayı ilk aşamada savcı olarak yürüten Ülkû Coşkun, "Bu oiayı devlet yapmıştır, siyasi iktidar isterse iş çözülâr" yolundaki sözle- ri üzerine uğradığı sonıştunna sonu- cunda Adalet Bakanlığı'nın istemı- ne karşın cezalandınlmadı. Ankara 4. Idare Mahkemesi, Mumcu ailesinin, İçişleri Bakanlı- ğı'na suikastta "ağır hizmet kusu- ra" bulunduğu gerekçesiyle açüğı maddi ve manevi tazminat davasın- da bakanlığı 5 milyar 55 milyon li- ra manevi tazminat ödemeye mah- kûmettı. TBMM'de kurulan Uğur Mumcu Cinayetüıi Araştuma Komisyonu, suikastuı soruşturuhnası konusun- da önemh bulgulara ulaşu. Sorus- turmayı savsaklayanlar hakkında komisyonun yapOğı suç duyurusu sonuçsuz bırakıldı. Komisyon üye- lerinden, eski CHP Ankara Millet- vekili EşrefErdem, suikastuı aydın- laülmasıru devlet içindeki kimi güç- lerin engellediğını, bu engellerin or- tadan kaldınlması durumunda ka- tillerin yakalanabileceğini ve su- ikastın aydınlaulabileceğini söyledi. Cinayetin işlendiğı tarihin öncesi ve sonrasmda birçok ihmal ve sav- saklamaya dikkat çeken Erdem şun- lan söyledi: "Yazdığı yaalar nedeniyle hedef- te ounasına ve tehdit almasına kar- şm korunmadL Soruşturmaya ışık tutabilecek bulgulara ulaşılmasuu sağtayabilecekçahşmaodası,bantve bilgisavar disketleri inceJenmedi E- vi ve gazetedeki telefonlannın ölû- mûnden 2-3 ay önceki söreyi kapsa- yacak şekilde künler tarafından arandığıbelhieniDedL Suikastönce- si ve sonrasmda istihbanıt zafiyeti yaşandL" Erdem, komisyon üyesi olduğu dönemde, dönemin Başbakanı Me- sut Yıhnaz'ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde, Mum- cu'yu koruma konusunda gerekli Mumcu: Demiralkonuştımılmalı Atatürkçfi Düşünce Derneği (ADD) Bayrampaşa Şubesi, döa "Uğor Mmncu'yTi Aoma ToptanOs! T< dözeniedi Topiaatıda ko- naşanUğnrMumcu'nun ağabejiavTikatCeyhan Mumcu, "tpek- çi'nlıı, Momcu'nun fafflerini bulaMlmek için eski DGM Başsav- ası Nosret Demiral konustunıhnah; DGM savoa Ülkü Coşkun, dönemin Ankara VaKsi Erdoğan Şahinoğlu ve Emniyet Müdürö MeametCansever sorguya çekümeh" dedL Anma toplantısında tiyatro gösterisivemüzikdmktisi dcyapddL CHPAnkaraîl Geoç- EkKoĞn'nca dûn akşam düzenknen etkinnkte Mumcu anıkh. Törende bir konuşma yapan gazetenuz yazan Prof. Dr. Yakup Kepenek, Uğur Mumcu'nun dnşöncesmin Atarürkçühlğün ve sosyal demokrasinin Wr birleşimi olduğunu söyledi önlemleri ahnayan Ankara Valisi Erdoğan Şahinoğlu, sorusturmayı savsaklayan ve görev kusuru olan Ankara DGM Başsavcısı NusretDe- miral, savcı Ulkü Coşkun ile Edir- ne Valisi MehmetCansevenhakkın- da soruşturma yürütülüp yürütül- mediğini sorduğunu, ancak yahuz- ca "yûrütûlüyor" diye geçiştinne yanıt aldığını anunsatu. 'KatiDeri komyanlar deviette' Erdem, cinayetin üzerinden 7 yıl gecmesıne karşın faillerin buluna- mamasının tek nedenini "devlet kJndeçörekknmişkimigörevtaere'' bağladı. Devlet içindeki bu güç odaklannca katillerin korunup kol- lanmaması durumunda yakalanabi- leceğini ve suikastm aydınlaülabile- ceğini beürten Erdem, sorunun dev- let içindeki güçlerden kaynaklandı- ğmı vurguladı. Uzun yıllar yok de- nihnesine karşın Batman'daki Hiz- bullah kampının ortaya çıkanldığı- nı anımsatan Erdem, Mumcu su- ikastında da aynı şeyin söz konusu olabileceğini, himaye ediknemiş ol- salar yakalanabileceklerini kaydet- ti. 8 hükûmet çözemedi Süleyman Demirel'in başbakan- lığı döneminde 24 Ocak 1993'te meydana gelen suikastm ardından kurulan hükümetlerde Başbakan ve içişleri ve Adalet Bakanı olarak gö- rev yapan siyasetçiler şöyle: 49. hükümet: Başbakan Sûley- man Demirel. (30 Kasım 1991-5 Temmuz 1993) İçişleri Bakanı ismetSezgin. Ada- let Bakanı Seyfı Oktay 50. hükümet: Başbakan Tansu Çfller. (5 Temmuz 1993-2 Ekim 1995) İçişleri Bakanı Mehmet Gaziog- m, Nahit Menteşe. Adalet Bakanı Seyfi OkMö*. Meamet Moğultay. 51. Hükümet: Başbakan Tansu Çüler. (2 Ekun 1995-30 Ekım 1995) içişleri Bakam Nahit Menteşe. Adalet Bakanı Bekir Sami Daçe. 52. hükümet: Başbakan Tansu Çüler. (30 Ekim 1995-6 Mart 1996) İçişleri Bakanı Teoman Ünüsan. Adalet Bakanı Firuz Çüingiroglu 53. hükümet: Başbakan Mesut Ydmaz. (6 Mart 1996-28 Haziran 1996) İçişleri Bakanı ÜlküGüney Ada- let Bakanı Mehmet Agar. 54. hükümet. Başbakan Necmet- tin Erbakan. (28 Haziran 1996-30 Haziran 1997). İçişleri Bakam Me- ral Akşener. Adalet Bakanı Şevket Kazan. 55. hükümet: Başbakan Mesut Ydmaz. (30 Haziran 1997-11 Ocak 1999) İçişleri Bakanı Murat Başesgioğ- lu, Kutiu Aktaş. Adalet Bakam Ol- tan Sungurhı, Hasan Denizkurdu. 56. hükümet: Başbakan Bülent Ecevtt. (11 Ocak 1999-28 Mayıs 1999) İçişleri Bakanı Kutlu Aktaş. Ada- let Bakan Bakanı Hasan Denizkur- du. 57. hükümet: Başbakan Bülent Ecevit. (28 Mayıs 1999-). İçişleri Bakam Sadettin Tantan. Adalet Ba- kanı ffikmet Sami Tûrk. Mumcu'nıın yazdarmda ^Hizbullah 9 ve tslamcı terör (21 Şubat 1992 tarihli yazıdan) "Diyarbaku-'da 2000'e Doğru dergjsinin temsildsi Halit Gün- gen'in dergi bürosunda kimltği bi- Knmeyen ktşikrce öldürülmesi, ar- dmdan da khapçı M. Sabri Kızıl- kan'm Tatvan'da kurşunlanmış ce- sedinin bulunması, Cizre'de Sait Türk ve Mesut Doruk adh yurttas- laruı öklüriumeleri, Güneydoğu'da terörün daha da artacağmı gösteri- yor. 2000'e Doğru'nun son sayısmda Hizbullah örgütünün Diyarba- lar'daki çevik kuvvet merkezinde eğjtikngıni ilerisüren bir yazıyavın- lannuşn. Cizre'deki cinayeüerin PKK- Hizbuuah çausması okluğu ileri sü- rülüyor. Hizbullah büindiği gibi 1982 yı- hnda Bekaa Vadisi'nde kurulan 'Şii' kökenli ve Iran yanhsı bir te- rör örgütüdür. PKK de yine biKn- digi gibi 'Marksist-Leninist' ide- olojik görüşleri benimsediğini ileri süren ve aynı 'Bekaa Vadisi'nde karargâh kuran aynma bir Kürt terör örgütüdür. Bu iki örgütün birbirieriyle bağ- daşması olanaksız gibi görûlnyor- sa da 1990 yıhnın başmda PKK ile Hizbullah arasında yakınlaşmalar da olduğu büiniyor." (10 Haziran 1992 tarihli yazıdan) "Bu ay vayma başlayan 'Özgür Gündem' gazetesinin Diyarbalar mnhabiri Hafız Akdemir, önceki sabah Diyarbakır'da evinin önün- deuğradığı sflahh saldın sonucu öl- dü. Hafiz Akdemir"in cesedide dün pohs tarafindan giziice gömüldü. Hafiz Akdemir, dört ay içinde bölgedekimliği büînmey en katflkr- ceöldürülen dördûncü gazeted olu- yor. Güpegündüz sokak ortasında bir katil geüp bir gazeteciyi öldürü- yor ve eüni kohmu saHayarak olay yerinden uzaklaşıyor. Bu konuda iki kuşku söz konusu olabüir. Ozgür Gündem gazetesi dünkü yaymmda dört olasıhktan söz ediyor: Kontrgerilla. Hizbullah Hizbi-Kontra ve Islami Cihad... 'Kontrgerilla' devlet görevlileri demek- 'Hizbi-Kontra'Iran yan- hsı 'Hizbullah' örgütü ile işbiıüği yapbklan ileri sürülen güvenhkgö- revlileri anlanunda kullanıhyor... 'Hizbullah' bilindiği gibi tran yan- hsı tslama terör örgütiL. İsİamı Cihad' da bir başka İslamcı terör örgütü." (6 Eylül 1990 tarihli yazıdan) "tslamcı terör bir can daha aldı. Önce Prof. Muammer Aksoy, son- ra gazeted Çetin Emeç ve sürücü- sü Sinan Ercan ve şimdi de eski müftfi ve yazar Turan Dursun. Bu üç dnayette de katiDer susturucu kullandılar. Namlulanna susturu- cu takıtamş silahlarla adam öldür- me yöntemine son zamanlarda Türkiye'de sık sık rastianıyor. 14 Mart 1990 günü istanbuTda Ata- türk Havaalanı \akınlannda tran- högretim üyesi M. Rıza Akhvanjan da namlu ucuna susturucu talal- mış bir silahla yaralanmışü. Iran gizü haberalma örgütü'Sa- vamak' ve 'Hizbullah', 1990 yıhn- dan bu yana bütün dünyada terör estiriyor. _furan Dursun'u künler öldür- dü? Kimlerin öldürdüğü ad ad bi- Knmiyor. Belki katillerin kimnkle- ri hiç bihnmeyecek de. Ama İslam dinini eleştiren bir eski din adamı- nı kimlerin, niçin öldürebilecekleri herhalde biliniyor. Katiller. büyük olasıhkla tslamcı terör örgütlerinin mintanlandjr. Bu örgüt Hizbullah' örgütü müdür, 'İslami Cihad' mı; 'Türkiye Islam Kurtuluş Cephesi' mi, voksa adı du\ uknamış bir baş- ka örgüt mü?.. De\letin duyarh ke- simlerinde mttitanlan olan, sırunı güçlü yeriere dayadığuu sanan bir yerli örgüt mü? Yoksa, son zaman- larda eylemlerini artüran Kürtçfi tslamcdar nu~ Hangisi?" (12 Ekim 1990 tarihli yazıdan) "~ tslamcı kesimlerin, bu cina- yederi açıkça kınamalan gerekir. Katile, sahip olduğu dinsel görüşe ve ideolojiye göre riitbe verilmez. Cinayet, cinayettir; katil katildir. Kan dökücülüğün özrü olmaz! Kürtkökenli miUetvekiheğerPKK terörünü kınamaz; İslamcı siyaset- çi dnayetiere karşı çıkmaz, Mark- sistaydın, sol terörü açık veseçik bi- dmdesuçlamazsaa>nı kısır döngü- lere yine gjreriz." (13 Ekim 1990 tarihli "Başhyor" başlıklı yazıdan) "_. Mösmman Kardeşler, bütün İslam ülkelerinde adamlan buhı- nan bir güçlü örgüttür. Bu örgütün Türkiye'de ve Birieşik Ahnanya'da- ki tslamcı Türkler arasmda da adamlan var. Belki duyarn devlet dairelerinde de! Bu örgüt, tran tslam devrimmi savunan Hizbullah örgütünü des- tekhyor. Örgütün, 1986 yıh mayıs aymda Cenevre'de ölen son liderle- rinden Şeyh Ömer'in kendisini 'Mısu-lı Humeynici' olarak tanun- laması da örgütün kimlerie bhük- te eylem yapacağuu ortaya koyu- yor." (23 Ekim 1990 tarihli yazıdan) "Müslüman kesimin büyük bir çoğnnhığu teröre karşıdn-. Bu ger- çekçi bir gözlem ve doğru bir yar- gnür.Ancak bu gerçek,'Müslüman Kardeşler' ve 'Hizbullah' gibiterör örgütfcrinin görmeznkten gelinme- sine yol açmaz. Terör örgütleri çe- şitçeşittir. Kendisini 'Marksist-Le- ninist' ilan eden terör örgütleri de vardır; tslama ideolojiyi bayTak yapanlar da." G Ü N D E M MUSTAFA BALBAY • Baştarafi 1. Sayfada Bu haber alanlan için çok önemli olan konulan işleyiş biçimi de klasiktir. Hükümetin kurulduğu gün, Bakanlar Kurulu tam liste yayımlanır, bakan- lann özgeçmişi verilir, ana hedeflersıralanır... Şam- piyon belli olduğu gün, o takımın posteri verilir, yı- lın özeti sunulur... Ahmet Taner Kışlalı'nın öldürüldüğü gündü... Olayın sıcaklığıyla biriikte yapmamız gerekeni, ya- ni gazeteciliği ihmal edemezdik... Kısa bir değertendirmeden sonra, donakaldım! Yapılacak her şey belliydi. özel bir hazırlığa ge- rek yoktu... Böyle durumlan biliyorduk. Manşete kararlılığı en ryi anlatan sözcük konacak. "Sustu- ramazlar" olabilir, "Yaşatacağız" da uygun... Ya da "Hedefdemokrasi" başlığı seçilebilir... Olayın aynntılanyla anlatıldığı haberin altına, yö- neticilerin değeriendirmeleri: "Karanlıkta kalmayacak." "Katilleri bulacağız." "Türkiye büyük bir devlettir." •. "Kimse devletle baş edemez." Bu haberin yanına, toplumun, aydın önderlerin, kitle örgütlerinin tepkileri: "Busonolsun." •-.»•• •< • "Katiller mutlaka bulunmalı." "Kanı yerde kalmayacak." Hemen atta İçişleri Bakanı'ndan cumhuriyet baş- savcısına, olayı aydınlatmakla sorumlu birimlerin demeçlerini içeren haber "Çok yönlü soruşturma." . • "Dış bağlantı şüphesi." "Poliste alarm!" Bu haberierin yanına, daha önce işlenen cina- yetlerin anımsatılması. Hiçbirinin failinin bulunma- dığının vurgulanması... Evet, belliydi yapılacak her şey... Kışlalı cinayetinin üzerinden üç ay geçti. Bugün de Uğur Mumcu'nun öldürülüşünün yedinci yılı... Tam yedi yıl önce de sıraladığım gazeteciliği yap- mıştık! Haklı olmanın karşılığı Yukandaki bilinenlere yıldönümleri de eklenebi- lir. 1970'li yıllardan bugüne öldürülen onlarca ay- dınımızı anma günlerinin de "bilinen" programı var. Böylesi günlerin çok olması, bir ülkenin dünü, bu- günü, geleceği için ne büyük acı. Yazının başlığı ne büyük acı: Katledilen, aydın gazeteciliği... Katliamlann arttığı ya da soru işaretlerinin büyü- düğü dönemlerdeki saptamalar da birbirine ben- 2 B T . .. ._.• . ., "Türkiye uçurumun eşiğinde... Darboğazdan geçiyoruz..." Ne bitip tükenmez eşikmiş... Ne sonu gelmez boğazmış! Bugün Uğur Mumcu'yu bir kez daha anacağız. Cenazelerde, ölüm yıldönümlerinde buluşmak acı. Ama daha acı olanı, bu yıldönümlerinde kendimi- zi yalnız hissetmek. Yalnızlık hissini azattan da bu- luşmalar... Mumcu'nun son iki ölüm yıldönümü Susuriuk tartışmalannın yoğunlaştığı döneme rastladı. Bu konudaki yorumlar ortaktı: "Mumcu haklı çıktı." 7. yıldönümü de Hizbullah'ın, dinin siyasete alet edilme sürecinin geldiği noktanın tartışıldığı bir dö- neme rastladı. Yorum yine ortak: "Mumcu haklı çıktı." Mumcu'nun "Tarikat-Siyaset-TıcarBt'üçiemesh ne kanlı bir son halka eklendi: Cinayet... Tarikat-siyaset-ticaret-cinayet... Artık yeter. Haklı çıkmanın bedelinin ölüm olma- dığı bir Türkiye'de yaşamak istiyoruz. Mumcu cinayetinin aydınlatılması, böyle bir Tür- kiye yolunda atılabilecek en büyük adım olacak... İlk mini uydu hazırlığı TÜBlTAK uzaya açdıyorANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Türkiye Bi- ümsel ve Teknik Araşur- ma Kurumu (TÜBlTAK), Türkiye'nin ilk mini uy- dusunu uzaya göndermek üzere çalışmalara başladı. 14 milyon dolara mal ola- cak uydunun, 2001 'de uzaya fırlatılması planla- myor. 600-800 kilometre irtifadaki bir yörüngeye yerleştirilecek uydu; kısa süreli haberleşmeyi sağla- yacak, tanm-kentleşme alanlannda araştirma ya- pacak. TÜBlTAK Başkanı Prof. Dr. Namık Kemal Pak, Cumhuriyet 'e yaptı- ğı açıklamada, "Proje kapsamında TÜBÎTAK Bttgi Teknolojileri ve Elektronik Araşarma Enstitüsü (BtLTEN) OD- TÜ kampusundaki bina- smm yanında uydu üreti- mi ve testleri için gerekli laboratuvan kuracak" de- di. Birinci uydunun başa- n ile tasaıianıp firlatılma- sından sonra yeni nesil uy- dulann üretileceğini vur- gulayan Pak, "Böylece Türk mühendisler tara- fından tasarianacak uydu- larla projenin devamhhğı sağtanacak" dedi. TÜBlTAK BlLTEN ta- rafindan yürütülen çalış- ma, Türkiye'nintasarlama ve yapım sürecini gerçek- leştirdiği uydulan uzaya gönderme amacına daya- nıyor. Oretilecek "600- 800 kilometre arasmdaki alçak irtifa uydusu", 100 kg olacak. Uydu, 2001 'de belirle- nen bir Avrupa ülkesinden uzayafiriaülacak.Türkiye ve Orta Asya cumhuriyet- leri algüama bölgesi ola- rak seçilen uydu; çok amaçlı bilgi toplayacak ve veri iletişimini sağlaya- cak. UydUj topladığı veri- leri ODTU'de kurulacak düşük maliyetli bir yer is- tasyonuna iletecek. Dev- let Planlama Teşkilatı'nın proje desteğini alan uydu, Türiciye'nin uzaktan algı- lama amaçlı mikro uydu yapım ve işletmeasaması- na geçilmesini sağlaya- cak. ülkedeki çeşith bilim dallannda teknolojik dü- zeyin yükseltihnesine kaynakhk yapacak. TÜBLTAKBihmKuru- lu, 25 Mart 1999'da ulus- lararası kredili ihalesi ya- pılan "alçak irtifa müat>- nuni uydu yapım projesi- nin" Ingiltere'deki Surrey Üniversitesi'nin ticari ku- ruluşu olan Surrey Satel- lite Technology Ltd.'ye (SSTL) verihnesîne karar verdi. Uydu, iki ydda ta- mamlanacak.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear