22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 21 OCAK 2000 CUMA 14 i l \JM\. kultur@cumhuriyet.com.tr Nikolaj Frobenius, 'Marquis de Sade'ın Uşağı'nda 'acısını arayan adam'ı anlatıyor Acıııııı gölgesmde acısızhk ESR A ALİÇAVUŞOĞLU "Gûzdmanzaraseyretınektença- buk bıkdıyor. Bir süre sonra. aynı ağaçlan ve çayır çimenleri, bir za- manlar seni duygulandırmıs oidak- lanmanımsayarakhûzünksevTeder- sin. Veaynımanzarayıçokbefirgm bir ze\fcdu}arakseyretmekteoianbirya- bancryla karşılaşnğında, o kışiye şa- şarak bakar, omuz süker, haval kı- nkhğı iztenimiyiedönersin evine.Ama birkaçağaa yddmmçarpmtşve man- zaranın yerinde kapkara bir iz kal- mış obuiL, işte o zaman, eskiden duy- muü olduğun zevki anımsar ve öflö- den ateş püskürürsün: Böyie bir gü- zefliğe, çirkinlik oe hakla girer, der- sân kendi keDdine. Oysa gerçek; çir- kinfiğeveydama,gjzliden gizByeprim vermektesindir, çünkü kanıksamış buhınduğuno gnzeiliğm değerini, oo- buin sayesinde yeniden keşfetmiş bu- hmuyorsnn." • Nikolaj Frobenius, konusu 18. yüzyılda geçen 'Marqııis de Sade'ın Uşağı' başlıklı kitabında sadece, bir türlü acıyı hissedemeyen Latour Martin Quiros'un sadizmin babası Marquis de Sade ile buluşmasını anlatmıyor, 'insan ruhunun ve bedeninin de keşfine' çıkıyor. cisi olabılmek için kurbanlanndan birinin kımliğıne bürünür... Ve Sade, sık sık gittığı bir genelevde Latour'u keşfeder... Onümüzdeki günlerde Ro- man Polanskj tarafından beyazper- deye aktanlacak olan "Marquisde Sa- de'm Uşağı", Güncel Yayıncıhk tara- findan okurlara sunuluyor. - Manjuis deSade'ın Uşağı acıhis- setmeyen, ancak bunu buhnayı sap- lantı hafine getirmiş bir adam özeri- ne kurulıı. Kitapta aynca a\rman bir bicimde insan bedeni üzerine betim- lemeier de söz konusu. tnsan yaptsı- nın bu iki önemli özdKğini nasd bir araya getirdiniz? NİKOLAJ FROBENIUS - Bu ol- Bu satırlar henüz 34 yaşındaki Ni- kolaj Frobenius un '\larquis de Sa- de'ın Uşağı' adlt kitabından alıntı- landı... Kitabın konusu 18. yüzyılda geçi- yor; Honfleur'da yaşayan çok çirkin bir kadın tecavüz sonucu hamıle ka- lır ve bakışlan ürkütücü, gizemli bir çocuk doğurur. Adı Martin Latour Quiros olan bu çocuğun çok garip bir özelliği vardır: Hiç acı duyma- mak! Çirkinliğinınsaplantısıylave acının gizeminden büyülenmiş bir halde, Latour bir katlıam döngüsüne girer, öldürür ve teşhır eder, her or- ganı inceler ve son olarak ünlü ana- tomist LaRouchefoucanit'un öğren- Cörsel- İşitsel Eureka Türkiye AVE'nin dönem başkanı olacak ANKARA (Cumhuriyet Bûrosu) - Avru- pa görsel-işitsel endüstnsuıın ABD ve Ja- pon yapımJan nedenıyle karşılaştığı tehdıt- İere yanıt vermek ve eksikliklerini gidermek amacıyla kurulan Görsel-tşitsel Eureka'nın (AVE) 2000 yılı dönem başkanlığını Tür- kıye yürütecek. Türkiye'yegelenAVEDi- rektörü Sylvie Forbin, medya programına Türkiye'nin katılmasının sektörün geliş- mesi açısından önemli olduğıtnu söyledi. AB 'ye üye ülkeler de içinde olmak üze- re toplam 34 üyesi olan AVE 1989'da ku- ruldu. Türkiye'nın 1992'den ben üyesi. Üye ülkelerin ve görsel-işitsçl alanda çalışan profesyonellerin istemJerini uluslararası ze- mine taşımaya çalışan AVE'nin geçen yıl yapılan son koordinatörler komitesı top- lantısında 2000 yılı dönem başkanlığinı Türkiye'nin üstlenmesi önerildi. Hüküme- tın önenyi uygun bulması ile görevin Kül- tür Bakanlığı'nca yüriitülmesi kararlaştı- nldı. AVE Direktörü Sylvie Forbin, konuş- masında yeni bir döneme girildiğine işaret etti. Türkiye'nin bu yılki başkanlığının önemli olduğunu belırten Forbin, "Çünkü Balkanlar, Doğu ve Güney Avnıpa ve Avru- pa Akdeniz çevresinde Türkiye'yi hep bir merkez olarak görüyoruz" dedi. Türkiye'nin bu sektörde güçlü olduğuna dikkat çeken Forbin, "Türkiye için bu bir sorumluluk olduğuna göre daha fazla ön planda. kendini gösterecek bir pozisyonda olacak. Saygınhğı açtsından da etküi olacak- UE Dikkatçekkihategdecekbr" diye konuşta Amerikan ve Japon yapımlanna karşı mücadelenin bir yolunun da dagıtım ve pro- mosyon'konusunda sektörün bılinçlendi- rilmesi olduğunu anlatan Forbin, bu yıl ço- cuklarla ilgilı yapımlann göstenminin ger- çekleştirileceğini söyledi. Forbin, eylülde AVE üyesi 27 ülkenin karılımıyla düzenle- necek toplantıda, mevzuat çalışmalan, fi- nansman, dijıtal yayıncılık ve etkileri ko- nulannın görüşüleceğini bildirdi. AVE'nin bu yılki olağan toplantılanndan ikisi Türkiye'de, ikisi Belçıka'da, biri de Fransa'da gerçekleştırilecek. AVE Dönem Başkanlığı'nın, AB ile büieşme sürecinde bulunan Türkiye'nin daha iyi tanıtılabil- mesi ve sektör kuruluşlarmın, Avrupa'daki etkinliklere daha kolay katdabilmeleri açısın- dan önem taşıyacağı vurguiandı. Macar fot()ğıxıfinmyi'tyih 'Macaristan- Fotoğraf Ülkesi' sergisinden 'Atetier', AtoJye, 1958, Jozsef Nemeth. Kültfir Servisi - Pamukbank Fotoğraf Galerisi, 'Macaristan- FotoğrafÜlkea' başlıklı sergisıy- le Macar fotoğrafinın yüzyıünı kutluyor. Yenı sergi, olağanüstü zengın bır kültürel birikime sa- hip olan ve fotoğraf sanatına dünya çapında pek çok yetenek kazandıran bir ülke olan Maca- ristan 'dan. 26 Ocak'ta açılacak "Macaris- tan - Fotoğraf Ülkesi"başlıkJı ser- gi, Andre Kertesz, Brassai, Mar- tin Munkacsi, RobertCapa, Ma- hory-Nagh> Lasdo ve Mari Mahr gibi bırbinnden önemli 54 Ma- car fotoğraf sanatçısının 126ese- rinden oluşuyor. 20. yüzyıJ fotoğraf sanaüna ışık tutan çok geniş bir seçkiyi Türk sanatseverlerle buluştura- bilmek amacıyla iki farklı me- kâna yayılacak olan sergi, Pa- mukbank Fotoğraf Galerisi'nin yanı sıra yine Nişantaşı'ndaki BM Çağdaş Sanat Merkezi'nde gerçek] eştirilecek. tnanılmaz sayıda olağanüstü yetenekli şahsiyetlenn yetiştiği bir üDce olan Macaristan, tarih bo- yunca sıkça yaşanan rejim deği- şiklikleri nedeniyle sanatçılan- nı çok fazla banndıramayan bir coğrafya olarak da dikkat çeki- yor. "Macaristan - Fotoğraf Ülke- si" sergisınde, ülkelermı terk ederek sanat hayatlannı başka ülkelerde sürdüren ve dünya ça- pında üne kavuşan saygın fotoğ- raf sanatçılannın yapıtlannın, Macaristan'da kalan sanatçıla- nn en önde gelen yapıtlanyla birlikte sergilenmesi, izleyicile- rin Macar fotoğraf sanatının iki akımı arasında bir kıyaslama yapmasına olanak taşıyacak. Avrupa'nın ortasında yer alan ve 20. yüzyüın başjannda (1920- 1956 arası) olağanüstü yetenek- li kişiler yetiştirip ardından on- lan yitiren bu ülkeyi taruma ola- nağı veren"Macaristan - Fotoğ- rafÜlkes" sergisi 26 Şubat'a ka- dar pazar hanç her gün saat 10.00- 19.00 arası Pamukbank Fotoğraf Galerisi ve BM Çağdaş Sanat MeTkezi'nde izlenebilir. Dünya sinemasından örnekler sunacak, ustalara saygı haftalan düzenleyecek Sinema TÜRSAK, Sinematek'in iziııde AYŞEKOKSAL Beşiktaş Belediyesi tarafından yapımı tamamlanan Levent Kûltür Merkezi Çok Amaçfa Salomı, fark- lı bır program anlayışı ile hizmet ve- rebilmesi için beş yıl süre> le, Tür- kiye Sinema ve Audiovisuel Vak- fi'na kısa adıyla TÜRSAK'a dev- redildi. Beşiktaş Belediyesi Başkanı \a- suf Namoğlu, Levent çevresmde kültürel hizmetveren biryapının ol- mamasını dikkate alarak Levent Kültür Merkezi'nin TÜRSAK ve Beşiktaş Belediyesi'nın işbirliği ile tam donanımlı bir sinema salonu olarak hazırlanmasında yardımcı oldu. Şu anda dönüşümlü olarak 'Mayıs Sdanüsı' ve 'tnce Kmnızı Hat' fiünlerinin gösterildiği Sine- ma TÜRSAK'ın bina ve iç deko- rasyonu ise Metin Deniz'e ait. TÜRSAK Yönetım Kurulu Baş- kan Yardtmcısı ve Genel Müdürü Engin VTğitgU bu projenin TÜR- SAK'ın kuruluş amaçlanndan en öoemlisini kapsadığmı vurguluyor. 105 koltukkapasiteh Sinema TUR- SAK'ı oluşturma projesı üzerinde 7-8 yıldır çahşüklannı ifade eden Yığitgil, daha önce AKM sinema salonunu ışletmek için bazı giri- şimlerde bulunduklannı, ancak tam anlamıyla gerçekleştiremedikleri- ni söylüyor. Son teknik koşullarla donanmış olan salonda dolby digital ses sıs- temi, 35 mm. ve 16 mm. projeksi- yon makinelerin yanı sıra barko- vizyon ve sabit bır alt yazı cihazı bulunuyor "Bu salonda gösterme- yi planladığnnız fîlm programı ik, Türkiye'de bugüne kadar eksikfiği hissedilen bir repertuvar ile izleyi- ctterin karşısına çıkmayı planhyo- ruz" dıyen Yiğitgıl, özellıkle Av- rupa filmlerine ağırlık verecekle- rini açıkladı. Uzun ydlar önce Onat Kntiar'ın önderlığinde kuruhnuş olan Sınematek"ın varlığına dikkat çeken Yiğitgü, bunun ortadan kalk- masının büyük bır boşluk doğurdu- ğunu ve dünyanın her bûyük met- ropolünde böyle bir olanak olduğu halde, 15 milyon nüfusu olan ve birçok kültürün iç içe yaşadığı Is- tanbul gibi bir şebirde böyle bir ku- rumun var obnamasuun büyük bir eksiklik olduğunu belirtiyor. Yiğit- gıl TÜRSAK'ın bu bayrağı devral- mayı amaçladığını belirtiyor. Sinema TÜRSAK'ta sinema sa- lonu bulamayan kalitelı Türk film- lerinin göstenlmesine özen göste- riliyor. Yeni yetiş;n genç yönet- menlerede yardımcı olmak amaç- • Sinema TÜRSAK'ta, Avrupa filmlerine ağırlık verilecek, kaliteli Türk filmleri, Çevre filmleri ve Sinema- Tarih Buluşması'nda ödül kazanan filmler yeniden gösterilecek. Pasolini, Rossellini gibi yönetmenlere, ustalara saygı haftalan, Polonya ve Yunanistan haftalan ile sürecek. lanıyor. "TÜRSAK yapnğı festivaller- den biriÇe\Te filmlerı, diğeri ise Sı- nema-Tanh Buluşması admı taşıyor. Bu festivallerde ödül kazananya da se\irci tarafindan çok ügi gören filmleri yeniden gösterime tabii tu- tacağtz" diyen Yiğitgıl, aynca Tür- kiye'ye gelme şansı çok az olan ül- kelerm fıünlerini kapsayan hafta- lar düzenleyeceklerini de belirti- yor. 4-10 Şubat tarihleri arasında Fo- lonya Başkonsotoslnğu ve Fihn Pob- ki Je gerçekieştınlen ortak bır ça- hşma ile Sinema TÜRSAK'ta Po- lonya Fflmkri Haftası yapılacak. Bu haftayı, Yunan FUmleri Hafta- sı izleyecek. Yiğitgıl, ilke olarak 'Amerikan anemasuım hegemonyası T 'na karşı bir tavır sergilediklerini ifade edi- yor. "Paris'te bir haftada gösterflen füm çeşitliliği 450-500 iken lstan- bul'da 5O'\i aşamıyor. Avrupa'da bir ustanın mesela Ettore Scola'nm nmimigörmekistediğiniz zaman, bir yer mutlaka bulabilirsiniz. lstan- bul'da bunuyapabilmekimkânaz" dıyen Yığitgil, PasolinL Rosseflim gibi yönetmenlerin fıhnlerinin gös- terileceği ustalara saygı haftalan ile klasik sinema yapıtlannı me- • rakhlanna ulaştıracaklaruu belirt- ti. TÜRSAK'ın bu projeyi gerçek- leştirmekteki bir diğer amacı ise bu sanatı mümkün olduğu kadar halk kitlelerine yayabibııek. Bu yüzden Sinema TÜRSAK'ta film- leri neredeyse diğer sinema salon- lannın yan fiyatma izlemek müm- kün. Aynca' Yeşfl Matine' adı verilen 12.00 matınesuıde. cumartesi-pazar hariç her gün gösterimde olan fil- mı herkes bir milyon liraya izleye- biliyor. TÜRSAK ilerde birçok sa- lona yayüarak aynı programlan da- ha geniş olanaklar içinde sunmayı hedefliyor. dukça zor bir soru... Acı soyut bir kavram, insan bedeninin aksine... Ro- manda gerçekten var olmayan bir şey, roman karakteriyle bulunmaya çalı- şüıyor. Latour'un gerçekten, somut biryeteneği yok. Örneğin piyano çal- mıyor, fiıtbol oynamıyor, resim yap- mıyor. Ama bir şekılde iyi' olmaya saplanmış bir karakter... İşte tam bu noktada Latour, hissetmediği duygu- lan aramaya başlıyor. Bunun nasıl bir durum olduğu, acıyı buhnak için ne yapacağı üzerine düşünmekbana ger- çekten çok ilginç geldi. Latour'un nasıl bir insan olduğunu ve neler dü- şündüğunü anlamaya ve aniatmaya ça- lıştım. Burada bazı karanlık noktalar var elbette. Latour, acının neye ben- zediğını çok merak ediyor ve gide- rek başka bir şeye dönüşüyor. Acuım yokluğuyla beden arasmda önemli bir bağlantı kurulabilir. Latour acıyı hissetmediği için insan bedem üze- rinde istediğı kadar acunasız olabi- liyor, oldu da. - Latour'un aa hissetme- mesi onun yaşamdan kop- masnıa da neden ohıyor_ FRDBENIUS-Utour, an- nesını. öğretmenlennı anla- mıyor ve bu onu gıttıkçe yal- mzlaştınyor ve yaşamdan kopanyor. Ve Latour hiçbir zaman toplumun bir parça- sı olamıyor. Evet, her ne ka- dar masum görünse de bir o kadar acunasız. -Santnzromanıyazarken anatomi ve Sade'ın vaşamı üzeriDe inceleme > < apünız_ FROBEMUS-Anatomi- yi, kitabıma başlamadan ön- ce de çok merak ediyordum. Ama kitabı yazarken ciddi bir biçımde anatominin tarihçesı ile ilgili kitaplar okudum. Ama kitap 18. yüz- yılda geçtıği için özellikle bu dönem üzerine yoğunlaş- tım. Orneğm kitapta yer ver- dığım anatomist La Rooc- hftmranlt gerçekten çok ün- lü bir isün ve beyinle ilgili ciddi araştırmalan var. Bu bölüm Latour'un saplantı- sını anlatabılmek için büyük birönem taşıyor. Ve tabii Sa- de'la ilgili de yoğun araştir- malar yaptım. - Ljıtour'u özellikle mi 'amatör' oiarak bmtknmz? FROBENİUS - Latour saplannlanyla önemli bir bı- lim adamı olabılırdı... Fakat bu sadece büyük bir yanılgı olurdu, çünkü o hep amatör olarak kaldı. Belki yeteneği vardı, ancak bunu gelıştır- medi. tnsanlık için kendin- ce iyi şeyler yapacağına ına- myordu. Aslmda Latour'un gerçekten 'inançjı' olduğu- nu söyleyebüiriz. Bilime ina- nıyordu... Latour'un büim- ci bır sadıst olduğunu söy- leyebiliriz. Bilimi, saplann- laruu doyurucu biraraç ola- rak görüyor. Sade ise Lato- ur'un aksine seksüel bir sa- dist... Acı vermeyi bir din haline getinnişti. Acı ver- meyi ve acı çekmeyi sevi- yordu. Onun için acı yaşamm çok önemli bir parçasıydı. Ve bu onun en büyük saplan- tısı olarak kaldı. Bu saplan- tı onun ailesinden, yazarlık kariyerinden ayrümasına bi- le neden oldu. Bu saplantı- sı nedeniyle yaşammın bü- yük bir bölümünü hapisha- nede geçirdi. -Duşsdbirdüny-avetarih- sd gerçelder bir arada kur- gulanyor Idtapta. Bunuözel- likle miseçtiniz? FROBENİUS - Sade'nin yaşamıyla ilgili araştırma yaparken ilginç durumlarla karşılaştım. Sade'm yaşa- möyküsünü anlatanbir kitap çok ügmıı çekn. Bu kitap, Sa- de'm uzun yıllar yaşammı geçirdiği hapishanede, yar- dımcılanyla mektuplanna yer veriyordu. Kitap, yar- duncılann hepsinin aynı ki- şi olduğunu iddia ediyordu. Latour karakteri böyle çıktı ortaya bir bakıma. Yani bir tarafıyla düşsehniş gibi gö- rünse de gerçeklerle de son derece bağlantüı. - KHabuuz birçok eleştir- men taranndanPatrick Süs- kınd'in 'Koku' romanına benzenüyor... FROBENİUS-Bunun bir dezavantaj olduğunu düşün- müyorum. Bazı benzerlik- ler kurulabilir evet. Ancak açıkçası komik geliyor bana. Çünkü yaşamlar birbirine benzer... Örneğin Latour ile Vktor Hugo'nun 'Sefifcr'ın- deki karakterle de benzerlik kurmak mümkün. Fakat her kitabın, heT öykünün kendi- ne ait bir ruhu olduğunu dü- şünüyorum. Tüm bunlann yanı sıra Patrick Süskind'in 'Koku'su çokgüzel birkitap. YAZI ODASI SEIİM ÎLERİ liyatrosuz Yaşayamam Tiyatroya büyük emeği geçmiş, çok değer ver- diğim bir sanatçımızla konuşuyordum. Artık tiyat- rodan, sahneden, her şeyden uzak kalmak istedi- ğini söyledi. Üzüldüm ama şaşırmadım. Yakınmalanmız ortak: Çehresi değişen kültür-sa- nat ortamında olup bitenlere ayak uydurmak öy- le kolay değil. Tiyatro için de böyle bu, edebiyat için de. Sanatm kendisi ikinci, hatta üçüncü, dördüncü, beşinci planda. Ortalıkta dolaşan 'sanafç/'lar var ama, basının, televizyonun karar verdikteri. önce onlann saltanatı. Oralarda yanşmıyorsanız size yüz verilmeyecek. Oralarda yanşmanın koşullan İse bütünüyle sanat dışı. Geçmiş günlerin tiyatrosu bütünüyle bu sana- tın ta içindeydi. Doğup büyüdüğüm Istanbul birtiyatro şehriydi; az sonra anlatacağım. Ama Istanbul'un tiyatrola- nyla yetinilmez, Ankara'ya gidilmişse, ille DevletTı- yatrosu'nun oyunlan izlenirdi. Geri dönüşte bu oyunlar anlatılır, bu oyunlan göremeyenlerin yüre- ği hoplatılırdı. Küçük kıskançlık nöbetlerine tutul- duğumu hatriıyorum. Hepi topu on bir on iki yaş- lanmdaydım. Peki, tiyatro sevgim nerden geliyordu? Ömrünü çocuk tiyatrosuna adamış gerçek bir sa- natçının adını anmalıyım: Ferfh Egemen. Ferih Egemen'eyetiştim. ŞehirTiyatrosu'nda birçok ço- cuk oyunu izledim. Gözümün önürtde Oyuncakçı Dede... Sonra bir cumartesi günüydü, biletier önceden alınmış, Istanbul Şehir Tıyatrosu'nun Yeni Kome- di bölümüne gidiyoruz. 'Büyüklere mahsus' ilk oyun. Yaşım on ikiyi tam tutmuyor. Içeriye alınmam diyeödüm kopmuştu. Perde açılırken heyecandan boğuluyordum. Istanbul tiyatrolannın tarz ve beğeni açısından hayli geniş bir yelpazesi vardı. Bu yelpazede Şe- hir Tiyatrosu muhakkak ki bir odak noktasıydı. Ne var ki, Şehir Tiyatrosu oyunlanyla birlikte, daha farklı anlayıştaki tiyatrolann eserlerini de izleme fırsatınız söz konusuydu. Mesela Muammer Karaca'nın Karaca Tiyatro- su. Muammer Karaca büyük bir güldürü ustasıy- dı. Hafif görünen komedilerde komedi sanatnın ge- reksindiği ciddiyetle oynardı. Gülriz Sururi'li, Adl- le Nasit'li Cibali Karakolu bende bir rüya btrakmış- tır. Karaca Tiyatrosu'nun yanı başında Istanbul Ti- yatrosu. O da, vodvilli, uyariamalı, bazen burtesk'e varan çizgisiyle eşsiz bir komedi tiyatrosuydu. Oyunculan büyük oyunculardı. Seyircinin güldürüye yatkınlığı elbette o zaman da vardı. Yalnız güldürüler sululuk haline getirilmez, sanatın gereksındiği tarzda oynanırdı. Şehir Tiyatrosu'ndan aynlışlan başlı başına bir oiay yaratmış Gönül Ülkü-Gazanfer özcan çif- ti, komedi sanatına, kendi tiyatrolannda çok baş- ka bir hava estirmişlerdi: Bir atle tiyatrosundaydı- nız, dost meclisinde hep birlikte gülüşüyordunuz, öylesine, sahneden taşan bir sıcaklık. Şimdi rağbet yine komedilereymiş. Kaptş kapış giden aktörier varmış. Bazılannı televizyondan ta- nıyorum, gül gülebilırsen. Ben gülemiyorum, ama gençler gülüyormuş; belki yaşlılık başlangtcı. Oysa yaşlanmış hissetmiyonjm kendimi. Günü- müzün gözde kitaplannı okuyamıyorum, arada, göze batınlmamış bir kitap beni yine eski okuma coşkulanma alıp götürüyor. Böytesi coşkunluklar yaratan, mutluluk verici oyunlar da arada bir kar- şıma çıkıyor, hemen genceliyorum. Eskiden 'dram' denirdi. O dram dediğimiz oyun- lar da bugün soguk, donuk oynanırsa 'sanat' sa- yılıyor. Bir yön iyice cıvıkJaştıracak, öteki yöndeki- ter iyice buz kestirecek. Sanatın 'içtenliğine' gali- ba kimse gönül vermiyor. Yetiştiğim ve tiyatroya 'yakalandığım' dönemler- de, bu sanat, Istanbul-Ankara-Izmir-Bursa gibi bü- yük kentlerimizle sınırlıydı. Cumhuriyet'in kuruluş yıllannda öyle mi? Cumhuriyet'imiz tiyatro sana- tından bütün bir kültür aydınlanmasını bektemiş- tir. Cumhuriyet'in bu beklentisine sadakatimiz, Cumhuriyet'e ne kadar bağlı kaldığımızı da ifade etmiyor mu? Perde açan tiyatrolara saygım sonsuz. Takvimde tz Bırakan: "Bir Gelincik I Tek Bir Gelincik I Sabah Sabah " Inci Asena, Tutamadığım Sözler, Adam Yayınevi, 2000. K Ü L T Ü R İ Ç Î Z Î K K Â M t L M A S A R A C I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear