Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
9 AĞUSTOS 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
ekonomi(« cumhuriyet.com.tr 13
Hazırlıklar bitti, ama Habur petrolünün kontrollu dağıtımına 'bir türlü' başlanamadı
Kayıtlı \ akıta köstek• Sistemin uygulamaya
konulamamasıyla belirli
sayıdaki kişilerin cebine
kayıtsız olarak bir ayda 7-7.5
trilyon lira girdiği
hesaplanıyor. Dağıtım ve
satışının Tüpraş'ın akaryakıt
dağıtımı yöntemiyle
gerçekleştirilmesini öngören
protokol ile bu işi yıllardan
beri yürüten ve büyük rantlar
sağlayan kişi ve kuruluşlann
devre dışı bırakılması
amaçlamyor.
ANKARA(AA) - Habur petrolünü ka-
yıtlı olarak dağıtacak tesislerin ve per-
sonelin temmuz ayı başmdan beri hazır
olmasına karşın uygulama bir türlü baş-
layamıyor. Bu gecikmenin devlete ma-
liyeti. sadece KDV geliri olarak ayda
4.8 trilyon lira. Sistemin uygulamaya
konulamaması ile belirli sayıdaki kişi-
lerin bir ayda cebine giren ve kayıtlara
girmeyen paranın ise 7-7.5 trilyon lira
olduğu tespit edildi.
Habur kapısından kaçak ve sınırtica-
reti yoluyla yurda giren Irak mazotunun,
depolama ve kontrollu dağıtımla birlik-
te 202 bin liradan tüketiciye ulaşması bek-
leniyor.
Habur Akaryakıt Depolama Tesisi'nin
Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'nın
Irak'tan getirilen ve Habur'da dolumu yapılan mazot Güneydoğu halkuıın önemb' bir geçim kaynağL
(TPAO) bağh kuruluşu Turkish Petrole-
um Internatıonal Company LTD (TPIC)
tarafından işletilmesi karanndan sonra
başlatılan çalışmalartamamlandı. TPIC.
hisselerinın yüzde 98.9'u Şırnak Vak-
fi'na ait olan Şırgintaş ile işbirliği pro-
tokolü imzaladı. Tesisin çalıştınlması
için gerekli teknik iyileştirme ve tadi-
latlarda sonuçlandınldı. Habur'daki mo-
tonnin dağıtım ve satışının Tüpraş'ın
akaryakıt dağıtımı yöntemiyle gerçek-
leştirilmesini öngören protokol ile bu
işi yıllardan beri yürüten ve büyük rant-
lar sağlayan kişi ve kuruluşlann devre
dışı bırakılması da amaçlandı.
MGK'nin tavsiyesi
Milli Güvenlık Kurulu'nun (MGK)
yöre insanmın sosyal ve ekonomik du-
rumunu iyileştirme tavsiye karanna uy-
gun olarak insan gücü temin edilecek hiz-
metler, Silopı Kaymakamı'nın başkanı
olduğu Silopi Köylerine Hizmet Götür-
me Birliği kanalıyla sağlandı. Böylece
kamyon tahliye, tanker dolum, temizlik
hizmetleri, yemek, personel taşıma, ofıs
ve güvenlik gibi hizmetlerin yöreden
temin edilen elemanlarla yürütülmesi
yoluna gidildi.
TPIC, MGK'nin tavsiyeleri ve Baş-
bakanlığın talimatlan çerçevesinde ha-
zırlanan Habur tesislerinin çalıştınlıp
akaryakıtın satılmasına dair protokolü
Türkiye'deki bütün akaryakıt dağıtım
şirketlerine gönderdi. Petrol Ofisi ve
Tabaş, protokol yazısına herhangi bir
yanıt vermezken BP, Shell, Turcas, ELF
ve Total bir yazıyla bu işe ilgi göster-
mediklerini bildirdi. Opet, Petline, Bö-
lünmez, Aytemiz ve Tuta ise mutad de-
po ile Habur'dan gelen motorinin dağı-
tımına protokol şartlan doğrultusunda
talip olduklannı belirtti. Yapılan görüş-
melerde, Opet'e ayda 128.5 milyon, Pet-
line'ye 32.1 milyon, Bölünmez'e 12.8
milyon, Aytemiz'e 3.8 milyon, Tuta'ya
da 2.5 milyon litre tahsisat yapılması
öngörüldü. Bu kunıluşlar, tahsis oran-
lanna bağh olarak 650.9 milyar liralık
ön ödemelerini TPIC'in banka hesapla-
nna yatırdı.
Tuta haricindeki kunıluşlar, tesis içi
ve dışındaki ofislerine yerleşerek alt-
yapılannı hazırladı ve tesis giriş kartla-
nnı dahi aldı. Aynı şekJlde kendilerine
ait bilgisayar sistemini kuran dağıtım
şirketleri, bankalarla da gerekli anlaşma-
lannı tamamladı.
Sanş fiyatlan
Öte yandan günde 5 milyon 917 bin
335 litre akaryakıt çıkışı planlanan Ha-
bur'da gelen motorine litre başına 110
bin lira ön ödeme yapılması düşünülü-
yor. Kamyonlarla gelen motorinin satış
fiyaö 157 bin 635 lira olarak hesapla-
nırken KDV'li satış fıyaü 160 bin üra-
ya geliyor. TPIC'in satış fiyatı 165 bin
494 lira, KDV'li satış fiyatı 190 bin 318
lira olarak öngörülürken dağıtım şirket-
lerinın satış fiyatı da KDV'siz 175 bin
670 lira, KDV'siyle 202 bin 20 lira ola-
rak belirleniyor. Söz konusu akaryakı-
tın devlete litre başına 26 bin 350 lira
KDV geliri sağlayacağı vurgulanıyor.
İhracat engelleri
Brezilya,
Arjantin'i
şikâyet ediyor
RjO DE JANEtRO (AA) - Brezilya, tekstil
ihracatını engelleyen Arjantin'i Dünya Ticaret
Örgütü'ne (WTO) şikâyet edecek.
Brezilya Dışişleri Bakanı Luis Feiipe Lamp-
reia yaptığı açıklamada, Arjantin'in, tekstil
ürünlerine uyguladığı kısıtlayıcı önlemlerden
kurtulmaya çalışacaklannı belirtti.
Sürtüşme büyüyor
Latin Amerika'nın bu iki büyük ekonomisi,
ekonomik sıkıntılardan kurtulmak için içte ve
dışta bazı önlemler alıyor. Arjantin, Brezil-
ya'dan gelen ucuz işlenmiş gıda, ev malzeme-
leri. çelik ve tekstil ürünlerine bazı sınırlama-
largetirmişti. Brezilya, Latin Amerika Serbest
Ticaret Bölgesi (MERCOSUR) ile ilgili an-
laşmaya karşın Arjantin'in getirdiği sınırlama-
lara sert tepki göstermiş ve bu ülke ile ticare-
ti askıyaalabileceğini açıklamıştı. Arjantin ise
aldığı önlemlenn MERCOSUR kapsamı dışın-
da olmadığını savunmuşru. Aralanndaki so-
runlan aşmak amacıyla geçen hafta bir araya
gelen iki ülke yetkılileri, tekstil konusundaki
sorunu çözmeyi başaramamışlardı.
Brezilya ve Arjantin arasmdaki ticaret hac-
mi yıllık 15 milyar dolar düzeyinde bulunur-
ken Arjantin, bu dış ticarette, Brezilya'ya 1.3
milyar dolarlık fazla veriyor.
Kriz bitti, sıra büyümedeEkonomiServisi-1997ve 1998 yıllannda dün-
ya ekonomisini özellikle de gelişmekte olan ül-
ke ekonomilerini allak bullak eden küresel kri-
zin artık sona ermek üzere olduğu bildirildi. In-
giltere'de yayımlanan The Economist dergisinin
Araştırma Birimi (EIU) tarafından hazırlanan
rapor, krizden en çok etkilenen Güneydoğu As-
ya ülkelerinde tahmin edilenin çok ötesinde ger-
çekleşen iyileşme hızının da etkisiyle dünya eko-
nomisinin yeniden büyüme sürecine girdiğini
ortaya koyuyor. ElU'nun başkanı PaulBewtara-
findan yapılan açıklamada, 1999
yılında ortalama büyüme hızı-
nın 2.9'a, 2000'de 3.3'e ve
2002'de de 3.8'e ulaşacagı kay-
dedildi.
ElU'nun dünyanın çeşitli böl-
gelerine ilişkin ekonomik değer-
lendirmeleri ise şöyle:
Güneydoğu Asya: sorp-
nz bir gelişme gösterdi. Kriz-
den en çok etkilenen bölge ol-
masına karşın derhal uygula-
maya aldığı düzenleyici para
politikalan ekonomisini düze çıkarmaya başla-
dı. 1999 sonuna kadar en kötü etkilenen ülkeler
bile bellı bir büyüme hızını yakalayacaklar.
ASya-PaSİfİk bölgesi: 1999 yıh için tah-
min edilen büyüme oranı yüzde 2.3.2002 yılına
kadar yüzde 3.7'i rutturması bekleniyor. Dünya-
nın ikinci büyük ekonomisi konumundaki Ja-
ponya'da 1998 yılında başgösteren ekonomik
durgunluk sona erdi.
ABD ekonomisi: Hâlâ «en güçlü". Ülke-
• EIU tarafından
hazırianan rapor,
Güneydoğu Asya
ülkelerindeki sürpriz
iyileşmenin de etkisiyle
küresel krizin artık sona
erdiğini ve dünya
ekonomilerinin artık
yeniden büyüme sürecine
girdiğini belirtiyor.
de iç talep, üretimi de patlama noktasma getir-
di. Uzun vadede, faiz oranlannın yükseleceği
tahmin ediliyor.
Avrupa Birliği: Euro uygulamasma geçen
11 ülkede büyüme hızı geçen sene büyük bir dü-
şüş yaşadı. Özellikle Almanya ve Italya'nın eko-
nomik performanslan gözle görülür şekilde kö-
tüleşti. Ancak ortak para birimi Euro'nun diğer
para birimleri karşısında hâlâ zayıf olması, As-
ya ekonomilerindeki düzelmeler ve işsizlik ora-
nmın düşürülmesınde kaydedilen olumlu geliş-
meler sonucu 1999'un ikinci
yansı ve 2000'de AB ülkelerin-
de büyüme hızının artması bek-
leniyor.
DoğU Avnipa: 1999 yı-
lında kaydedilen yüzde 2 lik
büyümeye karşın hâlâ küresel
bir "kara leke" olarak tanımla-
nabilir. Bölgenin 4 büyük eko-
nomisi Rusya, Ukrayna, Kaza-
kistan ve Romanya henüz iyi-
leşme belirtileri göstennekten
uzak.
Latin Amerika: Bölgenin en büyük eko-
nomilerinden Brezilya'nın Ocak 1999'da yaşa-
dığı devalüasyon krizi diğer ülkelere sıçramadan
kıl payı atlatılabildi. Bölgede büyümenin 2000
yılında yüzde 3.4 artacağı, 2002 yılında da 4. l'e
ulaşacagı varsayılıyor.
Afrika: Küresel iyileşmeden Afrika da pa-
yını alacak. ElU'nun tahminlerine göre bu yıl yüz-
de 0.7 olanbüyüme hızı 2000 yılında birden yüz-
de 3 'eulaşacak.
Clinton kendini
yoksulluğa adıyor
Ekonomt Servisi - ABD Başkanı Bill CBnton.
görev dönemınin geri kalan kısmında, kendi ül-
kesinde yoksulluğu ortadan kaldırma sözü verdi.
Başkan Cîinton, doğduğu eyalet olan Arkansas'ta.
yoksulluk üzerine yapüği konuşmada. yoksullu-
ğu ortadan kaldırmak için her şeyi yapacağını ve
ABD'nin tüm bölgeleri için daha çok ekonomik
firsat yaratacağını kaydetti.
ABD'deki ekonomik iyileşmeden tam olarak
payını alamayan bölgelenn kalkındınlması konu-
sunda, Kongre'deki her iki partinin, ortak düşün-
cede olduğunu belirten Clinton, bu konuda ger-
çek bir gayret sarf etmeleri gerektiğini ifade etti.
• • #
0
D U N Y A E K O N O M I S I N E B A K I Ş /ERGİNYILDIZOĞLlUCWZ)ft4 ergin@ergin.demon.co.uk
"Soğuk Savaş "ın brtmesiyle uluslara-
rası jeopolitik ilişkilerde yaşanan mu-
tasyon bir seri yeni tartışmaya yol aç-
mıştı. Bu tartışmalar Asya krizinin ve
NATO'nun Kosova müdahalesinin etki-
leri altında giderek yoğunlaşmaya baş-
ladı. The Economist ctefgisinın "2050Ve
giden yol: Yeni jeopolitik ilişkilerin bir
gözden geçirilmesi" başlıklı eki
(31/07/99) bu tartışmalann son örnek-
lerinden bın. The Economist'in eki, bir
taraftan son yıllarda kapitalist devletin
doğasında yaşandığı varsayılan özellik-
leri, diğer taraftan dagelecek50yıl için-
de ABD ve Batı egemenliğinın devam et-
mesinin koşullannı tartışıyor.
Günümüzde devlet
1 Jeopolitik, devletler arası (egemen-
lik, bağımlılık ve savaş) ilişkiler alanına
ait bir konu. Bu bağlamda eğer Soğuk
Savaş'ın bitmesinden sonra Fukuya-
ma'nın ileri sürdüğü gibi devletler biri-
ne benzeme (liberal demokratik olma-
ya) başladıysa ya da iddia edildiği gibi
küreselleşme, teknolojik devrim, dev-
letin bir siyasi birim olarak önemini or-
tadan kaldırıyorsa, tabii ki önümüzdeki
dönemde jeopolitiğin kurallan değişe-
cektir. Örneğin savaş olasılığı giderek or-
tadan kalkacak, devletlerin altında ya-
şayan halklarbirbiriyle kaynaşacak, ulus-
lararası ilişkilerin düzenlenmesinde bir-
takım yeni özneler devreye girecektir.
Küreselleşmeci ve serbest piyasacı bir
yayın olan The Economist, devletlerin,
birbirine benzeme ve siyasi birim olarak
ortadan kalkma eğilimlerine ilışkın tes-
pitlerin gerçekçi olmadığını, büyük insan
gruplannın hâlâ kendilerıni biz ve on-
lar diye ayırmaya devam ederek kimlik-
lerini korumaya devam ettiğini, iki de-
mokratik kapitalist ülkenin savaşmaya-
cağı tezinın, en azından Kosova'da göz-
lemlendiği gibi yanlış olduğunu, devle-
tin şıddet araçlan tekelıni elinde bulun-
durduğunu, kitlesel katliam düzenleme
yetkısi olan tek kurum olduğunu ve ol-
maya da devam edeceğinı vurguladı.
Bu bağlamda, ulus devlet önümüzdeki
dönemde uluslararası
jeopolitiğin en önemli,
hatta tek birimi olma-
ya devam edecek. Küreselleşme ve dev-
let ilişkileri üzerine benzer birtespit, Wil-
liam Pfaff'ın geçen hafta ABD-Avrupa
sılah şirketleri arasmdaki olası birleş-
meleri tartışan bir yazısında da vardı:
"Ulusal egemenlik ve ulusal güven-
lik söz konusu olduğunda, ne Ame-
rika'da ne de Avrupa'da bir
serbest piyasadan söz etmek
mümkün değil." (International
Herald Trıbune 06/08/99)
The Economist'in bu konuda
esas olarak kendisinden önce-
ki. daha çok da ABD savunma
çevrelerinde üretilen çalışma-
lara dayandığı anlaşılıyor. Bu
çevrelerde, Soğuk Savaş son-
rası dönemin jeopolitik ilişkile-
rine yaklaşımın genel çerçeve-
sini de sanınm büyük ölçüde
Zbignievv Brzesinski tarafın-
dan Foreign Affaires'in Eylül-
Ekim 1997 sayısında (Avrasya
için jeostrateji) makalesinde
Büyük Satranç Tahtası kitabın-
da ilerı sürülen perspektif belir-
liyor. Nitekim daha önce NATO
bağlamında tartıştığımız, Sa-
vunma stratejisi üzerine dört
yıllık gözden geçirme-1997
ile 1998 Ekim ve Kasım aylann-
da yayımlanan Yeni Yüzyılın
Ulusal Güvenlik Stratejisi ve
Doğu Asya ve Pasifik Güven-
lik Stratejisi başlıklı raporlann
Brezınski'nın çalışmasında di-
le getirilen görüşlere dayandı-
ğını görmek mümkün. The Ecc-
nomist'te Brzesinzki'nın çizdiği çerçe-
veyi ve Samuel Huntington'un Fore-
ign Affaires'in aynı sayısında önümüz-
deki dönemde ABD hegemonyasının
dinamiklerini tartışan yorumunu esas
alıyor.
Diğer taraftan, madalyonunöbûryü-
zünde, 22 Mayıs 1999'da Jiefang Ri-
bao gazetesinde yayımlanan bir maka-
"Yeni Jeopolitik"
lenin ortaya koyduğu gibi Çin Halk
Cumhuriyeti de, ABD'de egemen olan
jeopolitik perspektiften etkileniyor, ken-
di yaklaşımını, buna tepkı olarak geliş-
tiriyor. Japon savunma bakanlığında ge-
çen bir yıl içinde hızlanan. Japonya'nın
askeri kapasitesinin artmasına ilişkin
tartışmalann da bu yeni jeopolitik or-
tam "paradigmasından "etkilendiğı an-
laşılıyor. (Far Easter Economic Revi-
ew 12/06/99)
Bu yeni jeopolitik ortam çözümleme-
lerinin temelinde, Brzesinski tarafından
ileri sürülen daha önce değindiğımiz gi-
bi Rusya'da Primakov ve Zuganov'u
da üzerine kitap yazacak kadar meşgul
eden Avrasya Para-
digması var: Avras-
yaVi siyasi, askeri ve
ekonomik olarak kontrol eden dün-
yanın geri kaianına egemen olur. Çün-
kü Avrasya, dünyanın en dinamik üç
ekonomik merkezinden (ABD, Avru-
pa ve Güneydoğu Asya), ikisini, he-
nüz hacmi tam olarak belli olmayan
büyük enerji kaynaklannı, yeni açıl-
maya başlayan potansiyel
pazarian da kapsıyor. Halen
ekonomik, siyasi, askeri ve tek-
nolojik olarak rakipsiz olan ABD
açısından ise en önemli jeopo-
litik sorun, önümüzdeki 50 yıl
içinde, herhangi bir devletin ve-
ya devletler grubunun, ABD'nin
üstünlüğünü tehdit eder hale
gelmesıni önlemek. Bu amacı
Avrasya paradigmasıyla bir-
leştirince, ABD ve Batı açısın-
dan "yenijeopolitiğin" konusu
olarak, Çin, önem kazanmaya
başlıyor.
Gerek Brzesinski gerekse de
değindiğim raporiar, ABD hege-
monyasının sürmeye devam
etmesi için stratejik bir ilişkiler
üçgeninin denetlenmesi gerek-
tiği görüşündeler ABD-Avnı-
pa-Çin. llginç bir şekilde. Rus-
ya veJaponya bu üçgenin için-
de doğaıdan yer almıyor. ABD
dış politika çevrelerinde yapı-
lan jeopolitik hesaplara göre,
Çin'in bölgesel birgüç olmaya
ve Orta Asya petrol ve gaz kay-
naklanna, boru hattı yollanna
stratejik ilgisini daha fazla ifa-
de etmeye başlamasına para-
lel olarak Rusya'nın Batı'ya yaklaşma-
sı bekleniyor. Burada ek bir hesapdaza-
man içinde. Rusya'nın daha esnek, dış
ve iç ekonomik ilişkilerinde daha özgür,
daha gevşek bir konfederasyona dö-
nüşmesiyle ilgili. Böylece Rusya'nın Ba-
tı'ya daha kolay asimile edileceği, im-
paratoriuk eğilimlerinden vazgeçeceği
umuluyor. Japonya'ya gelince, Japon-
ya'nın bölgede bir güç olmak yerine, si-
yasi etkisini uluslararası bir alan, ama
ABD'nin ortağı olarak yansıtmasının (as-
keri olarak güçlendirilerek yedeğe alın-
masının), ABD'nin uzun dönemli çıkar-
lanna daha uygun olduğu düşünülüyor.
ABD'nin Avrasya'yı denetlemesi, Çin'e
karşı istediği gibi konuşlanabilmesi, kü-
resel hegemonyasını korumaya devam
edebılmesı için ise Avrupa ile ilişkileri-
ni, özellikle NATO bağlamında sürdür-
mesi büyük önem kazanıyor.
Diğertaraftan, ABD raporian Çin'i bir
tehlike, hedef olarak saptamamaya özen
göstermesine, Çin'in yerel bir hegemo-
nik güç olarak (böyle kaldığı sünece) ka-
bul etme eğiliminde olmasına karşın The
Economist raporunda farklı biryaklaşım
var. The Economist, yeni jeopolitiğin ha-
ritasını, doğrudan Çin'e karşı konuşlan-
mış (denetlenmeyi, tecriti amaçlayan)
bir ABD-Japonya ekseni, askeri olarak
çok daha yakın bir ABD-Avrupa ilişkisi
olarak düşünüyor. Bu yorum farkının
ABD-Avrupa ilişkisi içinde kendine özel
bir yer arayan Ingiltere'nin özel çıkaria-
nndan kaynaklandığı da söylenebilir.
Ancak Çin tarafı da yeni jeopolitiği
The Economist'e benzer bir şekilde
okuma eğiliminde. Çin, ABD'nin "insan
haklan" bahanesiyle devletlerin iç işle-
rine müdahale koşullannı yarattığını, Ja-
ponya ve Tayvan'la hızla geliştirdiği ye-
ni askeri ilişkilerie Çin'ı kuşatmaya ha-
zırlandığını, böylece NATO'nun Batı'da-
ki işlevine uygun bir ortamın Asya'da
da yeniden üretildiğinı düşünüyor. (Ji-
efang Ribao). Japonya'nın eski bayra-
ğını, ulusal marşını, uluslararası anlaş-
mazlıklan çözmek için savaşa başvur-
ma hakkını yeniden canlandırmaya baş-
lamasına bakarak, ABD tarafından ye-
değe alınmasının da o kadar kolay ger-
çekleşmeyeceğini söylemek mümkün.
Tüm bunlar önümüzde, neo-liberal
hülyalardan çok farklı, karmaşık ve teh-
likeli bir devletler arası ilişkiler dönemi-
nin yattığını gösteriyor. Büyük çaplı, çok
taraflı savaşlar ise hâlâ azımsanmaya-
cak bir olasılık.
ANKARAPAZARI
YAKUP KEPENEK
'Faiz AŞ'yi Üretim AŞ'ye
Döniiştürmek-2
Geçen haftanın yazısında değinildiği gibi, ekono-
minin en büyük sorunu, üretken yatınmlan arttırmak;
sermayeyi üretime çekmektir. Bu kapsamlı konu-
nun, burada yalnızca, ana noktalannın attı çizilebi-
lir.
Bireysel açıdan sermayenin üretimde kullanımı,
getirisi ya da sağlayacağı kâr ile belirlenir. Bu nok-
tayı veri almak gerekir. Tartışılması gereken bunun
ötesidir; sorunun ekonomi politikası boyutudur.
Ekonomi politikasını, toplum adına, ülkeyi yöne-
tenleryapar veyürütür. Bu durumda sermayenin üre-
time yönelmesi, devletin niteliğine bağlıdır; serma-
ye birikimi sürecinde devletin işleyişi ve ekonomik
gelişme anlayışı ana belirleyici etkendir.
• • •
Üretim, etkinlik ve verimlilik işidir. Etkinlik ve ve-
rimlilikdeWefyap/s/ için de geçerti olmalıdır. Bu açı-
dan bakılınca ülkemizde, devletin baştan sona ye-
niden yapılanması gerektiği çok açıktır. Birimleri,
uyumlu ve eşgüdüm içinde, açık, dürüst, demok-
ratik, hızlı ve verimli çalışan bir devlet çarkı, diğer
getirilen yanında, sağlıklı bir ekonomi politikası ya-
pılmasının da ilk adımı; giriş kapısıdır.
Devlet, ekonominin değişik kesimleri içinde, üre-
time ve üreticiye öncelik vermelidir. Üretim, sayısı
ve niteliğiyle ne kadar güçlü olursa, öbür sorunla-
nn çözümünün anahtandır. Devlet, üretim dışı ser-
maye kesimlerinin günlük çıkarlannın tutsağı olma-
rnalr, toplumsal üretkenliği arttıracak önlemleri al-
malıdır. Gelişmeci devletin tanımı budur.
• • •
Son yıllann araştırmalan, üretimde sağlanan ürün
fazlasının ya da artık değerin ana kaynağının, üre-
tim yönteminin yenilenmesi olduğunu kanıtlıyor.
Üretim yönteminin yenilenmesi, yeni teknolojilerin
alınmasını, özümsenmesini ve giderek üretilmesi-
ni içeriyor. Türkiye, devleti, işveren örgütü ve işçi
sendikasıyla önce bu gerçeği kavramalıdır. Atılan
her ekonomi adımı, alınan her önlem, bu bilinçle do-
nanmış olmalıdır. Bu gerçeğe dayalı ekonomi po-
litikası, iki ekseni içerir. Bunlardan birincisi, ekono-
mik gelişmenin, yalnızca, beton ve makine anlamı-
na gelmediğidir. Bunlara ek olarak, doğrusu önce-
likle, işgücünün niteliğinin yani beyin gücünün ge-
liştirilmesi, toplumsal yaratıcılığın güçlendirilmesi ve
bunlann bir kültürel bütünlük ortamında sağlanma-
sı büyük önem taşıyor. Günümüzde, üreticilik ya-
ratıcılıktır. Bu iş için el emeği ile beyin emeği bir-
leşmelidir. Bu evlilik, üretkenliği, verimi ve niteliği yük-
settir; işgücü üretimden daha büyük pay alır. Türki-
ye ekonomisi yalnız ve ancak bu yolla dünya paza-
nnda yer edinebilir.
İkinci olarak, ekonominin, tanm, sanayi ve hizmet
kesimleriyle birbütünlük içinde yeniden yapılanma
sürecine girmesi gerekiyor. Buradaki anlamıyla ye-
niden yapdanma, işyerinin ve işin örgütlenmesi;
üretim ve hizmet birimlerinin, kendi kişisel çıkaria-
n ile uzun dönemli toplumsal çıkan uyumlu kılacak
biranlayışlaçalışmalannınsağlanması, piyasanın iç
denetimini toplum adına işleyen açık ve yasal ka-
mu denetiminin tamamlanması. giderilmesi gereken
eksiklerdir.
• • •
Yazıyı bağlamadan önce, günlük uygulama dü-
zeyinde birkaç ömek yeterii olacaktır.
Türkiye'nin son yinmi yıl boyunca, bilinçli uzun
dönemli bir gelişme politikası yoktur. Bunun en so-
mut örneği, dışandan teknoloji satın alınması ko-
nusudur. Türkiye'nin, önceleri makine ve araç ge-
reçler, son yıllarda da bilgisayar ve teleiletişim gibi
ileri teknoloji konulannda nasıl bir politika izlediği be-
lirsizdir. Ve ülke ekonomisi, bu nedenle, çok büyük
ölçüde kaynak yitirmektedir.
Tüm serbest piyasacı söylem ve dayatmalara
karşın, hemen her ülke yerii üretimini yabancı ürün-
lerin rekabetine karşı, şu ya da bu biçimde koru-
maktadır. Aynı anlayışla, tanm ürünleh desteklen-
mektedir. Son ömeklerden bin Birieşik Amerika'dır.
ABD, geçtiğimiz günlerde, Avustralya ve Yeni Ze-
landa'dan kuzu dışalımına sınırlamagetirdi; benzer
bir uygulama çelik dışalımında yaşandı. Dünyada
bir kuzu savaşt yaşanıyor; Türkiye ise, Dünya Ban-
kası ve IMF'nin "Tanm üretimini desteklemeyin"
dayatmalan karşısında kuzulaşıyor.
Bu ikiliye, devletin mal ve hizmet satın almadaki
politikasızlığı eklenebilir. Türkiye, yerli üretilen pek
çok ürün ve hizmeti, tam bir tutarsızlık ve bilinçsiz-
likle, dışandan satın almanın, dayanılmaz çekicili-
ğine teslim olmuş bulunuyor.
• • •
Ulusal ekonomik gelişme bir bütündür. Üretim
güçlerinin geliştirilmesinin, üretim olanaklannın art-
tınlmasının bilincidır. Burada aptalca bir devletçilik
ve millicilik yoktur; çağdaşlaşmaya yönelik, karar-
lılık içinde kendine güven vardır. Cumhuriyetin ku-
ruluşundan sonra olduğu gibi, böyle bir ulusal eko-
nomik bilinç ve tutarlı kişilik varsa, tahkim de MAI
de, değil dayatılmalan, önerilemezdi. Bu nedenle,
bu tür dayatmalara kesinlikle karşı çıkılmalıdır. Asıl
yapılması gereken ise, ülkenin üretim gücünü geliş-
tirmenin yol ve yöntemlerini tartışmaktır.
e-posta: yakup@metu.edu.tr
Yılda 10 bin ton kaçak çay
İthal çayda
KKTC düğümü
RİZE (AA) - Üretimin
fazla, tüketimin ise az ol-
ması nedeniyle arz-talep
dengesinın bozulduğu çay
sektöründe, yurtdışından
çeşitli yollarla Türkiye'ye
soİculan ithal çaylann so-
runu büyüttüğü bildirildi.
Rize Ticaret Borsası ta-
rafindan hazırlanan rapo-
ra göre, sınır ve normal ri-
caretin yanı sıra Kuzey
Kıbns Türk Cumhuriye-
ti'nden (KKTC) yolcu be-
raberinde özel eşya muafi-
yeti kapsamında sokulan
çaylann yanı sıra kaçakçı-
lık yöntemi ile Türkiye'ye
yılda ortalama 40-50 bin
ton yabancı menşeli çay
giriyor.
Raporda, KKTC'den
yolcu beraberinde özel eş-
ya muafiyeti kapsamında-
ki limitin yıllık kişi başına
l500AlmanMarkı oldu-
ğu hatırlatılarak şöyle de-
nildi:
"Bul500markhkmuafl-
yet Kıbns-Mersin hattın-
da çay için organize bir şe-
Idlde kullanümaktadır. Bu
yolla ülkemize gümrüksüz
olarak giren çayın yılda 10
bin tondan dahafazla oldu-
ğu tahmin edilmektedir."
Çayda üretim fazlası
bulunmasına rağmen ithal
edilmesine bir anlam
verilemedigi kaydedilen
raporda, yolcu beraberin-
de özel eşya muafiyeti kap-
samından çayın çıkanlması
gerektiği bildirildi.