25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA 8 CUMHURİYET HABERLER 27 TEMMUZ 1999 SA1 FP Başkanlık Divam'nda istüalaı- • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - FP Genel Başkan yardımcılanndan Cemil Çiçek, Ali Coşkun, Abdullah Gül ile Abdiükadir Aksu'nun partilerindeki görevlerinden istifa ettiideri öğrenildi. Parti içi demokrasinin yeterince işlemedığini ıddıa eden genel başkan yardımcılan, dün başkanlık divanına yeni isimlerin atanmasına tepkı göstererek görevlerinden istifa ettiler. Demiryolu çilesi bîtiyor • KOCAELİ(AA)- Izmit'te kent içinden geçen ve trafiği olumsuz yönde etkilemesinin yanı sıra can güvenliğini tehdit edip gûrültü kirliliği yaratan demiryolunun sahile aktanlması amacıyla sürdürülen çalışmalar sona erdi. Izmit-Köseköy arasında yeni yapılan 5.5 kilometrelik çift hatlı demıryoJuna, gece saat 24.00'ten itibaren 25 bin volt enerji verilerek. bu sabahtan itibaren de deneme seferlerine başlanacağı bildinldi. Yapımına 1982 yılında başlanılan ve çeşitli nedenlerle zaman zaman ihşaatı duran demiryolunun resmi açıhşınm ise 30 Ağustos Pazartesi günü dü2enlenecek törenle yapılacağı bildinldi. Öpgüt kuryesi tutuklandı • TOKAT (AA) - Tokat'ta sürdurülen operasyonda yakalanan yasadışı TK.P- ML-TfKKO örgütünün kuryesi "Erdinç" kod adlı Jgşin Eroğlu'nun sorgusu fHftıamlandı. Geniş güvenlik önlemlen altında adliyeye getirilen Eroğlu. Tokat Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesi tarafmdan, yasadışı örgüte üye olmak, örgüt üyelerine yardım ve yataklık yaptığı gerekçesiyle tutuklandı. Grev kararı • GEMLİK (Cumhuriyet) - Tûrkiye Gübre Sanayii AŞ'nin (TÜGSAŞ) GemJik. Ankara, Kütahya, Samsun ve Elazığ'da bulunan fabrikalanna grev karan asıldı. Petrol-lş Sendikası Bursa Şube Başkanı îsmet Yiğit, yaptığı açıklamada, TUGSAŞ ile 2 bin 300 işçiyi kapsayan ve 1 Mayıs'ta başlayan toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin tıkanması sonucu grev karan aldıklannı belirterek, taleplerinin kabul edilmemesı halinde greve gidebileceklerini söyledi. Fabrikanın aynı biriminde çalışan işçilerin ücretleri arasındakı farklılıklann giderilerek denge sağlanmasını ıstedikJerini anlatan Yiğit, "tşverenle yaptığımız görüşmelerde bu sıkıntıyı sürekli dile getirdik. Eğer dengesizlik giderilmezse, silahımız grev olacak" dedi. Doktop sıkmtısı • BİNGÖL(AA)-Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) Bingöl Hastanesi'nde doktor açıgınm had safhaya ulaştıği bildinldi. Yaklaşık 20 bin sigortalının bulunduğu BingöFde, SSK Hastanesi'nde başhekim dışında 2 doktor görev yapıyor. Başhekim Kenan Korkmaz ile 2 doktorun yıllık izne aynlmalan da hastalar açısından sıkıntı yaratıyor. Sigortalılann muayenelerinin yapılamadığı hastanede, acilen 8 doktora ihtiyaç duyulduğu belirtildi. Yol-Iş Sendikası Bingöl Şube Başkanı Selahattin Alban, Tanm-lş Sendikası Şube Başkanı Mehmet Keten, Tes- lş Temsilcisi Kâzım Bağatekin ile bazı resmi kuruluşlann sendika temsilcılen, SSK Hastanesi Müdürü Seyfullah Tunç'u ziyaret ederek. hastanedeki doktor sıkmtısı nedeniyle hastalann çevTe iilere gitmek zorunda kaldıklannı belirttiler ve bir an önce care bulunmasını ıstediler. Sanal üniversitelerin sayısı 19 'u buldu. Bunlara bol keseden devletyardımıyapılıyor Vakıflara DcDEx¥ttRTAŞ CEYHÜN Anımsanacağı gibi, bu kez de gerçekten şeytanın bile akJına zorgelecek birkurnaz- lıkla, bir devlet üniversitesine, bir özel *va- lofvükseköğretim kurumu1 ' kurdurtulmuş- tur, özel kesime örnek olarak göstermek amacıyla, 1986 yılında. Doğrusu, özel yük- sekokullann, 12 Eylül döneminde, üstelik anayasal bir güvenceye kavuşturularak "va- laf" kisvesi altında yeniden diri ltilmesi ola- yında da Prof. Ihsan Doğnunacı'nın par- mağının bulunduğundan kesinlikle kuşku duyulmasa gerektir galiba. Çünkü, gene anımsanacağı gibi, ne ılginç rastlantıdırki 1976 yılında Türkiye'den aynlan Prof. Doğramacı. 12 Eylül'den sonra, tam da bu yasalann hazırlandığı günlerde yeniden ül- keye dönmüştür. Bilindiği gibı, Bilkent for- mülü de Prof. Doğramacı'nın eseridir. Ya- salarla getirilen onca ödüne karşın serma- ye çevrelerinin "vakrf" çözümüne hâlâ sı- cak bakmadığı görülünce. aynı zamanda da YÖK Başkanı olan Prof. Doğramacı, bu kez kurucusu olduğu Hacettepe Üniversitesi'nin vakıflanna, yani birdevlet üniversitesine, ül- kemizdeki ilk özel "vakıf yükseköğretim kunımıuıu", Bilkent i lcurdurtmuştur, özel kesimin kafasmdaki ikircimleri giderebilmek amacıyla hiç kuşku yok ki... Fakat ilginçtir, devlet desteğiyle kısa sü- Teûe ülkenin en ünJü yükseköğretim kuru- mu haline getirilmiş olmasına karşın doğ- rusu Bilkent örneği de gördüğümüz kada- nyla özel sektörün iştahlandınlması konu- sunda beklendiğince etkiJi olmamıştır. Pevlet yardımı Çünkü, bu kurumlan özel sektörün gö- zündedahadaçekicikılabilmekiçin 1991 yılında 2547 sayılı Yükseköğretim Yasa- s'na yeni bir madde eklenerek, vakıflann kuracağı yükseköğretim kunımlanna ay- nca devlet yardımı yapılmasına da kararve- rilmiştir. 3.4.1991 gün ve 3708 sayılı ya- sayla getirilen bu "Ek Madde 18"e göre, "en az iki jıkJır egjtim yapan" bir vakıf yükseköğretim kurumuna. başvurması ha- linde, "Devlet vükseköğretim kurumian- na o yıl tahsis ediien toplam bütçe ödenek- lerinin örgfin öğrenci sayısuıa bölünmesiyle ekle ediien miktann. ilgili vakıf yükseköğre- tim kummunda okuyan öğrenci sayısıyla çarpAnasryla buhınacak miktannyartgnıgeç- memek" koşuluyla devlet yardımı yapılabil- mektedir. Sermaye kesimlerini birden iştahlandı- ran da galiba bu madde olmuştur gerçekten. Maddenin yürürlüğe gir- mesinin daha yılı dol- madan, 5.3.1992 tarih- li 3785 sayılı yasayla iki vakıf üniversitesi birden kurulmuştur. KadirHas ve Koç Ünmratesi'ni, 23.8.1993 tarihinde Başkent Üniversitesi izlemiştir. Prof Dr. GüngörEvren ın "İTÜ YakfiDer- gjsi"nin Kasım 1997 tarihli sayısında çıkan "VakrfÜnh«rsiteleriNeredenNerej«?''baş- lıklı yazısında belirttiğine göre. bu sanal üniversitelerin sayısında hemen bir patlama olmuş ve ii l9%Hannuu'nda5,1997 Hazi- ranı'nda da 8 ofanak üzere bir yüda tam 13 üniversite kurulmuştur. YÖK Başkanlı- ğı'nın 1999 yılı başında cumhurbaşkanına sunduğu raporda belirtiJdiğine göre de sa- nal üniversite sayısı 1998 sonunda 19'a ulaş- „,,..., rw._.-.~ı-ı-• - " görüşülmesi sırasında. değişikliğin Milli Eğitim Komisyonu'nun görüşü de ahnma- dan Meclis'e getirilmiş olduğunu açıklaya- rak "Eğeröğrendnin parasmı devlet verecek- se, vakıf üniversiteterinin özeiliği ne olacak? O zaman adının özelotmasmın anlaım ne?" diye sert bir tepki göstermiştir. Gerçekten de gene Prof. Dr. Güngör Ev- ren'in yazısında verdiği bilgilere göre, dev- let bu sanal universitelere "kamu arazfleri- ni ve orman alanlannT bol keseden tahsis etmekle de kalmamış,, 19% bütçesinden , . . . ^ « . ,v,u^..uııı« 17 auıaş- j ^ i e t üniversitelerine öğrenci başma 100 mıştır. Onümüzdekı yıllarda bu sayının da- nıivi)nliratahsisata>ıito*«ı,vasanmöngör- ha da hızlı artacağından ise kımsemn kuş- jygj sgu^ar da ıHİkafa» «h-m~»—*• •«• ha da hızlı artacağından ise kimsenin kuş- kusu yoktur. Mllctar arttırıldı Çünkü, 1996 yılında, bu üniversitelere yapılacak devlet yardımı ile ilgili madde de, 14 Yapdacak yardım: Jstanbul»Ankara ve tz- mir dçuıda kurulacakyükseköğretim kurum- lanna bu iuerdekilere nazaran iki katı; fen, mühendisHk, mimarhk ve tıp dallan için de diğer dattara nazaran iki katı olacak şekü- de böKiştürühu". Vakrfüniversitelerinin mer- tim yapıyor olması zorunludur. Oysa, gene yukarda belirtildiğı gibi, o tarihe kadar to- putopudort olan vakıfüniversitesi sayısı 19% yılından itibaren birden hızla çoğalmaya başlamıştırve 1996'dan sonra kurulanbu sa- nal üniversiteler de "en az bir yükseköğre- tim kurumunun iki yıldır eğitim yapıyor ol- ması" koşulunu ancak şımdılerdeyerine ge- tirmiş olsalar gerektir. Bu nedenle, önümüz- deki yıllarda devlet tarafındau bu eğitim . tûccarlanna yapılacak bağışlann, şimdiki- nin üç-dört katı trilyon lirayı bulacağı kuş- kusuzdur. Soru önergesl N'olur... Birgenç milletvekili, Meclis'te bir soru önergesi vererek, bu sanal üniver- sitelere devlet bütçesinden şimdiye dek kaç trilyon lira yardım yapıldığının resmen açık- lanmasını sağlasa... Vakrf üniversitelerine devletyanimuyaprimasanayasaya aykırı de- ğü mi acaba?12 Eylül döneminde 1982 Ana- yasası ile 27 Mayıs Anayasası'ndaki "Yük- seköğrenmin ancak devlet eüyie yapılabue- ceğj" hükmü kaldınlarak, eğitim tüccarla- nna, üstelik üniversite kurma zorunluJuğu da getirilmeden, sanal üniversite tabelalan altında yeniden özel yüksekokullar açma hakkı verilmiş olduğu halde, devletin özel sektörü yüreklendirmek amacıyla 1986 yı- lında açtığı devlet (özel) vakıf yükseköğre- tim kurumu Bikenfi saymazsak, ilk vakıf yükseköğretim kurumu ancak 10 yıl sonra, ta 1992 yılında kurulabilmiştir, görüldüğü gibi. Yani, özel kesim, salt bu anayasal izni yeterli görmemiştir kesinlik- le. Devlet üniversiteleri- nin neredeyse bütün yö- netimi, güya ülkedeki yükseköğretim kurumlan arasında bir eşgüdüm sağ- lanması amaayla avnı gün- lerde kurulmuş YOK'e bı- rakıhrken, ilginçtir, 1983 yılında Yükseköğretim Ya- sası 'na eklenen maddelerle, vakıfyükseköğretim kurum- lannda öğretim üyelerinin atanması, işine son verilmesi,rektörve dekanlann seçilmesi, gö- revden ahnması, akademik kurullann oluş- turulması, değiştirilmesi gibi bütün yetkile- rin vakıf sahiplerine bırakılması da bir işe yaramamıştır, bu anlamda. Hatta, gene aynı yıl, 1983 'te yasaya ek- lenen maddelerle verilmiş < *vakrflarca ku- rulacak yükseköğretim kurumlanmn da devietünh^erateierinetanmanmalikolayhk- lardan, bağışıkhklarden ve ayncahklardan yararbnacagLembkver- gisinden muaf olacağı", aynca "öğrencilerden ah- nacak ücretlerin de vaJaf mütevefli hevetierincesap- bırmışlardır''denilmektedir. M . . öuıacagı''şeklindeki maddi Ama sağlanan bunca devlet olanağı da bu odunlerde eğitim tuccarlannın heyecanlan- eğitim tüccarlannm gözünü doyunnam.ş m a s ı '« ı n V**^ o I m a m ı 5 t ı r - olacak ki. 18 Haziran 1999 günlü MİByet YaSaya yeni m a d d e gazetesinin bir köşesıne sıkışmış küçücük — — — ^ — ^ — ^ ~ "Vakmara YÖK Kıyağı" başlıkh haberde; 'hsan Doğramacı aracılığıyla 1986yılın- "YÖK, 4 ile 13 bin doiaruk ücretieri nede- da devlete kurdurtulan Bilkent örneğinden niyle kontenjanlan boş kalan ve her yıl dev- d e beklenen sonuç sağlanamayınca, bu kez, lettenbütceterinin yüzde 5iilc lO'uârasm- '991 yılında yasaya yeni birmadde eklene- dadeğişenoranlardayardım alan vakrfüni- rek, kurulacak vakıfyükseköğretim kurum- \ersitelerine, devlet desteğinin kapsamuun l a r u l a da devlet bütçesinden bol kepçe yar- genişletflmesMÜ istedL Yükseköğretim Ku- dım yapılmasına kararverilmiştir, çaresiz ka- rulu(YÖI().vakrfüniv«rsiteierineverginın- lınıp.Bukarardan sonra, olakibirazda özel afiyeti sağlamasını ve Hazine arazflerinin zorlamalar ve kanah kan.ı^r orA,~A~ .™ı 1 y y y yılında 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası'na yeni bir madde eklenerek, vakıflann kuracağı yükseköğretim kurumlarına aynca devlet yardımı yapılmasına da karar verilmiştir. zorİamalar ve kapalı kapılar ardında veril- miş sözler üzerine, gerçekten de 1992 yılın- da Kadir Has ve Koç, 1993 yılında da Baş- kent üniversiteleri kurulmuştur ya. gördü- smı da istedi'' denilerek, vakıf sahiplerinin şimdi de devreye YÖK'ü soktuklan belir- tilmektedir. Gerçekten, 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası'na 1991 yılında eklenen bu madde- ye göre devlet, bu eğitim tûccarlanna vakıf üniversiteleri aracılığıyla şimdiye dek kaç u ^ ı ı » ! . <INI uıuversııeıennın mer- kent'e öğrenci başma 83 milyon Kra, Koç tezleridışmdaldlenfckurdııklanviikseköğ- Üniversftesi'ne öğrenci başma 90 miryon B- retim kurumlan için yapılacak vardımuıhe- ra, Başkent Üniversitesi'ne ise -artık her ne sabuıamerkezchşındakiUgiliUesasaluur" hikmetieyse- öğrenci başma tam 574 nuT^)n şeklinde bir değişiklik yapılarak, devlet yar- üra yardnn verihniş''tir. dunlannın miktan da bol keseden armnlmış- 6 Haziran 1999 günlü Cumhuriyetgaze- nr - tesinin "Vaziyet" köşesinde çıkan bir yaa- üniversiteleri aracılığıyla şimdiye dek kaç Oyle ki, gene Prof. Dr. Güngör Evren'in da da "Eskklen çok zenginter manm, mûl- trilyon lira bağışta bulunmuştur acaba? Üs- yazısmdan öğrendığimıze göre, eslri Mıllı kflnü, parasmı bağışlayıp vakıf kurar ve ge- telik, bu haberlerden anlaşıldığı kadanyla, Eğitim bakanlanndan. daha önce YOK baş- reksiıûmiolaniarayardım ederdL Şimdi tam bugüne dek devlet yardımı almış vakıf üni- kanlığında da buJunmuş. üstelik o sıra Mec- tersi oiuyor; vaktf kurup devletten para ab- versitesi de üç veya dörttür. Çünkü, bilindi- lis Milli Eğitim Komisyonu Başkanı da olan yorlar.Güyavakıfobn Koç, Bükcnt Başkent ği gibi, bir vakıf üniversitesinin devlet yar- Prof. Dr. Mehmet Sağlam bile bu değişik- ve Işık üniversiteleri, YÖK'e başvurup top- dıını alabilmesi için, bu maddeye göre en az likkarşısındaşaşırmışveyasanınTBMM'de lam 5 trilyon 121 milyarlü-ayıkasalannaak- bir yükseköğretim kurumunun iki yıldır eği- İSIFIR NOKTASIIORAL ÇALIŞLAR İetyardımmı birkaç kat arttıracak nitelikte- ki, 1996 yılında yapılan yasa değişikliğin- den sonra olmuştur ancak... Kısacası, açık açık görüldüğü gibi, dev- let, bu sanal üniversitelere. verdikleri eğiti- min üstün niteliğinden veya eğitim sorunu- muzun çözümüne getirdiİcleri büyük katkı- lardan dolayı, ödül olarak herhangi bir yar- dım yapmamaktadır. Tam karşıtı, amaç. va- kıflann kuracağı yükseköğretim kurumla- nnın kâriıuk oranını daha da yükselterek. özel kesimi bu alanda yatmm yapmaya özendir- mek, iştahlandırmaktır hiç kuşku yok ki. Zaten, daha ortada kurulmuş bir vakıf yük- seköğretim kurumu filan yokken, böyle bir yasa değişikliğinin yapılmış olması da bu gerçeği bütün çıplaklığıyla gözler önüne serse gerektir doğrusu. SÜRECEK Bizim sJyasetçiler. işlerine geldiği zaman evrensel ölçütleri dıle getirmeyi pek sever- ler. İşlerine gelmedıği zaman ise aniden milliyetçı damarlan kabanr. "Biz bağımsız birülkeyiz, kimse bizim içişlehmize kanşa- maz" diye efeleniverirler. Onlann bu çifte standart içeren tutumlanna alıştık. Örne- ğin, demokrasi ve insan haklan alanında, işlerine gelmedıği için pek "milliyetçi"ö\r- ler. Sıra emekçilerateyhine ekonomik uygu- lamalara gelince birden "enternasyona- tist" kesiliverdiler. Gelişmiş ülketerin eko- nomik önlemlen birden keşfedildi ve "ulus- lararası ölçüîlere" uymamız gerektiği, de- ğerli hükümet yetkiliterince ifade edilme- ye başlandı. Örneğin, en genç emekliliğin Türkiye'cte olduğu söylendi. Hükümet yetkiliterinin bu açıklamalannı görünce bizler de derin bir düşünceye daldık. Değerli siyaset adam- lanmız bizi dünya çapında yeni bir yere ta- şımak istiyorlar, bizler de bu önlemlere di- nşniyoruz gibi bir duyguya kapıldık. Gerçekten bizHn siyaset adarnlan, evren- sel ölçütleri mi getirmek istiyorlardı? Pet- rol-lş Sendikası, sosyal güvenlik alanında Türkiye'deki uygulamalarla, örnek göste- rilen OECD ülkeleri arasında bir karş/laş- tırma yapmış. Bu kapsamlı karşılaştırma bi- zimkilerin bütün foyalannı ortaya çıkaracak Evrensel Ölçütler kadar net ve çarpıcı. Türkiye'nin sosyal güvenlik harcamala- n nedeniyle çok büyük paralar kaybettiği iddiasının doğru olmadıgı, tablolardan or- taya çıkıyor. Türkiye, gayri safi milli harca- masının yüzde 5 civannda bir parayı sos- yal güvenlik harcamalanna ayınyor. Çalış- ma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı dergisin- de yer alan sosyal güvenlik harcamaları- nın gayri safı milli hasıla içindeki oranı yıl- lara göre şöyle: 1990 yüzde 4.9; 1991 yüz- de 5.6; 1992 yüzde 6; 1993 yüzde 5.4; 1994 yüzde 4.2 ; 1995 yüzde 4.1 ; 1996 yüzde 5.6. Hükümetin sürekli ömek verdiği AB ül- kelerinde ise durum hiç Türkiye'ye benze- miyor. Ömeğin Isveç, gayri safi milli har- camaanın yüzde 32.9'unu sosyal güven- ligeayınyor. Avrupa Birliği'ndeen düşükoran Portekiz'de. Portekiz 1990'da gayri safi milli harcamasının yüzde 15.5'ini sosyal güvenlige harcarken, 6 sene içinde, 1996'da bu oranı yüzde 21.6'ya çıkarmış. Yani Tür- kiye'nin yaklaşık dört katı. AB ortalaması ise yüzde 28.7. Âdam başına sosyal güvenlik harcama- sında kullanılan para ise dengesizliği da- ha açık bir şekılde ortaya koyuyor. Türki- ye'de sosyal güvenlige yılda adam başına 222 dolar harcanryor. Aynı dönemde Yu- nanistan adam başına 3420 dolar, yani Türkiye'nin on katından fazla para harcı- yor. Avrupa ortalaması ise 6500, yani Tür- kjye'nin 20 katına yakın. Sosyal güvenlik alanında durum bu iken, çokça sözü ediien emeklilik yaşı da kjdia edılenden farklı. Türkiye'de sigortalı s a ^ sı çok az. 46 milyon 880 bin faal nüfusun yalnızca11 milyon 251'i sigortalı, yani yüz- de 24'ü. 1997 yılında 21 milyon 8 bin olan sivil istirıdamın ancak yüzde 56.2'si sigor- talı, geri kalan 9 milyon 757 bini sigortasız durumda. Başka deyişle iki kişiden biri si- gortalı, diğeri sigorta kaçağı. Oysa Avru- pa ülkelerinin yanı sıra dünyanın pek çok ülkesinde nüfusun tamamı sosyal güven- lik kapsamında. Yine resmi rakamlara göre Türkiye'de 40 yaşından küçük emekli olanlann oranı yüzde 3-5 civannda. 51 yaş ve üzeri emek- fi olanlann oranı ise yüzde 70'euJaşıyor. 1995 yılı yapılan hesaplara göre Türkiye'de 60- 65 yaş, nüfusun yüzde 7.9'u. Bu oran OECD ülkelerinde yüzde 18.4. Türkiye'de 65 yaş ve yukansı yüzde 5 iken OECD ül- kelerinde bu oran yüzde 13.7'ye çıkıyor. Ya- oralcalislar@turk.net ni, Türkiye'de emekli olanlann yaratuğı eko- nomik yük OECD'ye göre çok az. Çünkü orada emekliler uzun yaşamalan nedeniy- le çok uzun yıllar emekli maaşı alabiliyor ve sosyal güvenlikten yararlanabiliyoriar. Er- keklerin Türkiye'deki yaş ortalaması 66. Yunanistan'da erkekterin yaşama süresi 75. Yani Avrupalı erkekterfürkrye'dekiler- den 10 yıl daha fazla yaşryoriar ve bütün sosyal güvenlik olanaklanndan 10 yıl da- ha fazla yararlanıyorlar. Kadınlarda da ben- zer bir farklılık söz konusu. Türkiye'de devlet, sosyal güvenlik ala- nında, AB ülkelerinden farklı olarak hemen hiç para harcamıyor. Harcadığı paralar, iş- çilerden ve tşverenlerden kesilen primler- den oluşuyor. Bu primlerin de devlet tara- fından çok kötü degerlendirildiği gün gibi ortada. En azından bu alanda uluslararası öl- çütler getirilmek isteniyorsa, Batılı ülkele- rin bu alanda attığı adımlar izlense yeter. Çalışma süresini arttırarak ve emekliliği daha geç yaşlara taşıyarak bu sorunun çözülemeyeceğini görmek için uzağa git- meye gerek. Komşumuz Yunanistan'daki rakamlar incelensin yeter. Her alanda evrensel ölçütlere yönele- lim. İhtiyaç olan bu, yoksa işine gelince bunlardan söz etmek ve orada da çuval- lamak bir şeyi halletmez. Mumcu ailesi Tantan'la görüstü ımıyetin mdnrûsın ANKARA (Cumhuriyet işlemlerinyaptlarakgörev- Bürosu) - Uğur Mumcu de kalmalannın somştur- ' ' " malan aksatacağı ve yan- lış yöne sevk edeceği anla- şıktığından; görevden ahn- malan için konunun Baş- bakanlık Tefüş Kurulu'na tevdiisinin_." Danıştay'ın da cinayet- te devletin doiayısıyla ba- kanlığın hizmet kusurunun bulundugu sonucuna var- dığına işaret eden Güldal Mumcu, "Hizmet kusuru- nun vaıiığL y üksek mab- keme karanvla saptandığı- na göre, hukuk devleti ku- rallan Jcerisinde bakanhğı- nızuı kusuriu görülmesine neden olan personeiuıceza- landınlması \e hakanlıgı- nız bünyesinden anndınl- ması doğal bir sonuç ol- Araştırmacı Gazetecilik Vakfı Başkanı Güldal Mumcu. eşinin uğradığı suikastın aydınlahlmasm- da gereken özen ve dikka- ti göstermeyen yetkililer hakkında yaptınm uygu- lanması için yeni Içişleri Bakanı Sadettin Tantan'a da başvurdu. Güldal Mumcu ile aynı zamanda Uğur Mum- cu'nun kardeşleri olan avu- katlan Cey han Mumcu ile Beyhan Gürson. dün tçiş- leri Bakanı Tantan ile gö- rüştü. Güldal Mumcu gö- riişmede, TBMM 19. Dö- nem Faili Meçhul Cinayet- ler Meclis Araştırma Ko- misyonu'nun, Mumcu ci- nayeti hakkında "adetaola- ym açıklığa ka- vuşmaması için bertürlüortam haznianmakta- dır" görüşüne vardığını anım- satö. Komisyon raporunda, Içiş- leri Bakanlı- ğı'nın ağır bi- çünde^esuçla- ma niteliğinde eleştirildiğine işaret eden Mumcu. rapor- Güldal Mumcu. da "idarenin yanlış yapan kamu görev- İisini savunması gerektiği düşüncesinden vazgecilme- si vekusurlann kapantana- sı uğruna sistemin yıpra- ülmaması gerektiği" öne- risinitı getirildiğini belirt- ti. TBMM'nin "Devfetken- di içindeki görev suçu işle- yenİeri ne pahasına olursa otsun yargrya teslim etme- Bdir" yargısını anımsatan Mumcu, raporun 27. mad- desindeki şu istemi vurgu- ladı: "Aksakhktan yapanve kusuriu davramşbuıyla ci- nayeti çüanaza sokan. ha- talannda ısrarederekçesit- B kez TB\f Nf komisyonun- da yazılan yazuara ilgisiz yanıt veren bakaniık gö- revlileri hakkında, gerekli maktadır" dedı. Mumcu, TBMM'nin 20. dönerrunde Uğur Mumcu cinayetinin açıklığa kavuş- turulması ama- cıyla kurulan Meclis Araşnr- ma Komisyo- nu'nun rapo- runda da ba- kanhğın ağır biçimde eleşti- rildiğine de dikkat çekti. Mumcu cinayetinin so- ruşturmasınj yürüten gü- venlik güçlerindeki görev- li ve yetkilılerden olayın açıklığa kavuşturulmasın- da gereken özen ve dikka- ti göstermeyenler hakkın- da idari ve cezai yaptınm uyguianmasını isteyen Gül- dal Mumcu. "TBMM Araşarma Komisyonu'nun idareye ve bakanlığınıza yaptıklan duyurulan ve uyântanönemsemeyipsav- saklayarak görevlerini ve- rine getirmeyenlerin de or- taya çıkanlmasını ve ceza- landınlmalannın sağlan- masını ve sonuctan bu ko- nuda duyarlıuğını sürdii- ren kamuoyuna ve taran- mıza bilgi verilmesini arz ediyoruz" dedı. DCM'de ifade verdi BonkerBako y nun kaııncışık bcmkıı üişküeri ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- "BankerBako" olarak bilınen Baki Aygün. ilişkide olduğu üst düzev kişiler arasında bir vali ile savcı Ertaç Giray'ın bu- lunduğunu belirrirken si- yasilerin ismini vermedi. Aygün, emniyette bankalar- dan komisyon karşılığı te- minat mektuplan alma tra- fiğini aynntılanyla anlat- b. lstanbul polisı tarafuıdan önceki gün Ankara'ya tes- lim ediien Baki Aygün ve soruşturma kapsamında gözaltma alınan Ünai Ca- nikfioğkı ile MuratKande- mir dün DGM Savcısı Ta- lat Şalk'a ifade verdiler. Caniklioğlu ile Kandemır serbestbırakılır- ken Aygün, ban- kadolandıncılı- ğı suçundan 18 yıl, dolandıncı- lık suçundan da 1 yıl kesinleşjniş cezasının infazı için Kartal Ce- zaevi'ne gönde- rildi. Aygün, emniyctteki an- labmlan sırasrn- da savcı Giray'la aracılık ettiği bir kredi olayı sırasında tanış- uğını söyledi. Firarda oldu- ğu sırada bir valiyle görüş- tüğünü, bankerlik yaptığı BankerBako. Bank'ın ortağıydL Banka- da neler yapabileceğimizi kofluştuk ve banka araa- hğıyla firmalara komisyon karşılığı kredi mektubu te- min eüneisiniyapmaya ka- rar verdik. tstanbuİ'daJd şirkete, Türkiye'de kredi bubnakta güçlükçeken işa- damlan başvumyordıı. Kıbns'taki bankalardan tsted@rakama kadartemi- nat mektubu ahp komtsyo- numuzu alıyorduk. Temi- nat mektubu akfağanız ban- kalarada yüzde3 komisyon vcrivordum.'' Aygün, iş yaptıklan dö- nemde 30 dosyadan 3 'üne mektup aldığını savunur- ken Euro Bank'ın kapan- masının ardın- dan Kıbns'ın zengin avukat- larından Aziz Menteş ile gö- rüşüp sahip ol- duğu Mert Bank'ı 800 bin dolara satın al- dığını, ancak 250 bin dolan- nı ödediğini an- lattı. Yakalan- masına neden olan Dr. Serdar Çorapçıoğ- hı'nunda kredi mektubu için başvurduğu- nu belirten Aygün, "Fakat doktor bunu krediye çevir- -_o , »^mvıiK ^a^ugı UUKIOI"Dunu kredıyeçevir- dönemdedebazıpolisşef- medL Ikinci bir mektup da- leriyle dostluk kurduğunu ha istedi. Kıbns'a gittik. kaydeden Aygün, ilişki • • -- - içinde olduğu siyasetçile- rin isimlerini vermedi. Ce- zaevinden tahliye olduk- tan sonra ticari faaliyetler- de bulunduğunu anlatan Aygün, bir arsa satışı nede- niyle Söylemezler çetesi tarafindan kaçınldığını söy- ledi. Sorgusunda Kıbns'ta bir bankamn ortağı olduğunu«-& . uıuugUllU açıklayan Aygün şöyle de- vam etti: "1998 yılında ts- tanbul'da Duran Karahan ve Yusuf Beştaş'la tanış- nm. Beştaş, Kıbns'ta Euro Aziz Menteş'le görüştfik, Çorapçıoğlu'ndan bu iş karşüığı 27 miNar lira ve 260 mûyar Brank çek al- dık. Bu çelderin bir kısnn- nı borçlanma verdim, di- ğerleri ise Duran Kara- ban'da. Karahan ve Beş- taş bu çekleri tahsfl etmek için heryola başvurabilir" diye konuştu. Aygün, "maf- ya yöntemleriyle tahsilat- lar" konusunda ortağı Du- ran Karahan'ısuçladı. So- ruşturma Karahan ve Beş- taş'ı da kapsayacak şekıl- de genişletildi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear