02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 5 HAZİRAN 1999 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER însanoğlu Kendi Sonunu mu Hazırlıyor?..(i) Prof. Dr. İlhami KİZİROĞLU > ^ L °' Hacetîepe Üniversitesi öğretim üyesi, BeytepeJAnkara % ki binli yıllara az bir süre kala, I bilgisayar sistemlerinde yaşa- nacak olan kargaşadan (İcaos- tan) daha da beteri, şu anda çev- re sistemlerinde yaşanıyor. Bil- gisayar sistemleri silbaştan ola- cak diye karalar bağlayan ınsanoglu, acaba 2000'li yıllara girerken çevresel sistemlerde yol açılan bozulmalara na- sıl bir yaklaşım sergıleyecek? Bu so- ruya yanıt aramak için, günümüz dün- yasının içinde bulunduğu durumu ir- deleyen; yapılan ve yapılması gere- ken ekolojik çalışmalar hakkında bıl- gi veren; çevreyi gözeten. çevrebilım- sel (teknolojik) uygulamalan yaygın- lastıran ve bu amaçla çeşıtli projeler üreten ve çevre bilincini arttıncı sis- temleri uygulayan ülkelerin sayısı ol- dukça sınırhdır. Oysa çevre ve insan- lık için yaşamsal önemdeki çevrebilim- sel konulan irdelemek, hepimiz için ol- mazsa olmazın temel koşuludur. Insan türü bu koşulu yerine getirebiliyor mu? însanoğlu kendi kurdu tarafından, kendini ortadan kaldırma eylemıni bin- lerce yıldan beri sürdürüyor. Hele bit- mesine çok az bir süre kalan 20. yy'da, çevrenın başına gelenler, hiçbır yöne- timin görmezden gelemeyeceği düze- ye ulaşmıştır. Bu bağlamda yenı yüz- yılın hemen öncesinde insanoğlunun hem kendısi hem de içinde yaşadıği çevresi için en güçlü tehdit ve tehlike- nin kendisi olduğu. boşuna söylenme- miştir. O halde, öyle çevrebilimsel sis- tem ve uygulamalar yapıhp geliştiril- melidir ki, önce gelecek kuşağın insa- nını, sonra da çevresini, bizzat insanın şerrinden koruyabilelım. Bu görev ise şu anda yaşayan ınsana düşer. Geliştirilecek çevTesel stratejilerin te- mel amacı, çevre ve msanlık için ya- şamsal önemdeki konulann, yönetim- lere gelenler ve onlan getirenler tara- fından gelecek kuşaklann da, doğal gûzellik ve değerlerden yararlanması- nın sağlanmasını olanaklı kılmasıdır. Torunlanmızın çevre güzelliklerini ya- şamalannı, onlara çok görmeye kimin hakkı olabilir? Anadolu bozkıriaşö- Orta Anado- lu'da yapılan yolculuk sırasında. ağaç- tan v azgeçtik. bozkır özelliği dahi kal- mamış anayurt topraklan kime hüzün vermiyor ki? Erozyon, uğruna canımı- zı vermekten çekinmediğimız anayurt toprağımızı almış götûrüyor. Oysa Anadolu'da yok edilen bitki örtüsü, buralarda yaşayan v e yaşaya- cak insanımızın derisidir (cildidir). Derisı olmuyan bir canlı yaşayabilir mi? Ömeğin ormanlan olmayan bir ülke- nin, kalbı tekleyen bir insandan ne far- kı olabilir? lşte gûnümüz Anadolu'su- nun derisi 3. derece yanıkla acı çeker- ken, yüreği (kalbi) sağlıksız atmakta ve giderek durma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Torunlanmızın, çeşitli hay- van ve bitki türlerinin soylan tükendi- ği için, onlan tanıyamama ve göreme- mesi, onlann yazgısı değildir ve onlar bunun hesabını bizlerden mutlaka so- racaklardır. Kirletilmiş çevrelerde yaşamak zo- runda bırakılmış olmalannı bağışla- yacaklannı (affedeceklerini) hiç san- mıyorum. Çevresini koruyup kollaya- rak, çevre yıkımlarına (felaketlerine) yol açmadan yaşamayı sağlamak. şu anda dünyada yaşayan her bireyin en önemli görevidir. Tüketim çügııüığı ve politikacılann rolü: Bu yüzyılm başında gırilen sana- yileşme süreci ıle birlikte, doğaya ege- men olma tutkusu da arttı. Bu tutku. tûketim ekonomisini körûkledi. Tü- ketim diye diye, insanoğlu doğayı ve öz kendini tûketme noktasına getirdi. Bu bağlamda gerek Avrupa, Asya ve gerekse öbür kıtalarda yaşayanlar, Amerika'yı kendılerine örnek alma çabası içine girdiler. Öyle ki dünya nüfusunun 1/16'sını banndıran Amerika Bırleşik Devletle- ri'nin, insanoğlu için ûretilen toplam enerjinin yansından biraz fazlasını tü- ketme olgusu, öbür ülkeleri güdüledi ve "Neden onlar da, biz değiliz" yak- laşımma girmelerine yol açtı. Bu yaklaşım onlan sürekli olarak meşgul etmekte; ancak bu örneği bi- linçli bir davTanış biçimine döndürme çabası kimi Avrupa ülkeleri ile sınırlı kalmaktadır. Bu bağlamda özellikle Hindistan, Bangladeş, Pakistan, Çin, öbür Yakındoğu ve Afrika ülkeleri kö- tü ömek oluştunnak için yanşmakta- dır. Bu ülkeler nüfus artışmı umursa- maz gibi görünüyor. Oysa sımrsız nü- fus artışı bir yazgı olmadığı gibi, çev- rede onanmı zor sorunlara yol açan en önemli nedenlerden biridir. Sımrsız nüfus artışının olduğu bu bölgeler. dünya nüfusunun yüzde seksenini ba- nndınr. Oysa bu nüfus ekonomik gir- dilerin sadece yüzde yirmisine, nüfu- sun yüzde yirmisi de yüzde sekseni- ne sahipor. Burada önemli olan, endüst- ri toplumunun çevrebilimsel değişim için gerek psikolojik. gerekse ekono- mik özelliklerini piyasa ekonomisi ko- şullanna endeksleyip endekslememe- sidir. Eğer piyasa ekonomisi gereği, çevresel değerler yok edilecek ise ge- lişmiş toplum nitelendirilmesini, ka- bul etmeİc mümkün müdür? Gelişmiş- lik GSMH'nin yıllık dağılımınm kişi başına 20 bin dolar düzeyi üstüne çık- ması demekse, bu durum önemli bir sorumluluğu da beraberinde getirmek- tedir. Bu da ekonomikbüyüme için gerek- li yatınmlann, kendi ülkesinde ya da dığer ülkelerde, başına buymk bir bi- çimde yapılmamasını zorunlu kılar. Toplumsal sorunlann çevresel sorun- lara yol açacak bir yaklaşımla çözül- mek istenmesi, politikacılann artık ge- çerliliğini yitirdiği bir uygulama biçi- mi olmaktan öteye bir olgu değildir. Bu davranış biçimi gerçekçi olmadığı gi- bi, kalıcı da değildir. Bu bağlamda, günümüz için geçerli savsöz (slogan), ekonomik büyümenin çevresel sorun- lara neden olucu ve onlan arttıncı ol- madan gerçekleştirilmesidir. Olkelerin yönetimine talip olan siyasal parti ve hükümetler, siyasal güçlerini duyum- satmak için. ekonomik büyüme eğili- mini, çevreyi bozarak gerçekleştir- mekten vazgeçmek zorundadır. Builer- ce yıldır uygulanan ve süregelen "ge- reksinimi karşılama" kuramına koşut olarak, ekonomik kalkınmanm tüm toplumsal sorunlann çözüm istemle- rini azaltması ve "suursızgereksiniın'' kuramını ortaya çıkarması artık çok zor- dur. Çünkü burada, hükümetlenn çev- reye zarar verici uygulamalara göz yumması, toplumun çok geniş kat- manlannca onaylanmamaktadır. Bu nedenle günümüzde doğabilim- ci, biyolog, ekolog, meteorolog atmos- fer kimyacılan, jeofızikçiler, gelecek bilimciler ve doğaseverler çevreden ödün veren politikacılan, yöneticileri (menajerleri) ve ekonomicilen dinle- memelidir. Zira bir sistemin siyasal gücünü, ekonomik büyümeye koşutlandırma istemi. artık çok gerilerde kalması ge- reken bir davranış biçimi olmahdır. Yer darlığı nedenıyle nüfus sorununu, çe\Tesel ve ekonomik ikilinin çatış- masını ve yurdumuz için "sonuç"u gelecek yazıma bırakıyorum. On yılda on iki hükümet, on iki başbakan! Bu, dünyada bir rekordur! Başka ülkelerde bir örne- ği var mıdır dersiniz? Kimi hükümetler bir iki ay yaşamış, kimi bir yıl... En çok işbaşında kalan Çiller, iki buçukyıl... Bu arada, Dışişleri bakanlan başta olmak üzere he- men bütün bakanlıklarda yeni bakanlar gelip geçmiş... Işler yolunda gitmiyorsa, ekonomik durum bir türiü düzelmıyorsa, dolar yetmişten dört yüze fırlamışsa, işsizlik katlanmışsa, içte ve dışta saygınlığımız azalmışsa. nedenleri apaçık görülmüyor mu?.. Dengesız, bozuk bir siyasal düzen!.. Sağdan sola. oradan ortaya gidıp gel- meler, suçlamalar, suçlandınlmalar... Sonuç sı- fır!.. • • • "Gazeteci reklama çıkar mı çıkmaz mı?" Şu tartışmaya bakın. Gülmez misiniz? Gazeteci ne- relere gıtmiyor, nerelere çıkmıyor, hangı işJer pe- şınde koşmuyor ki? Iş izleyiciliği yapan ünlü ga- zetecilerin bakanlarla senli benli, "uianlı mulan- lı" konuştuklan bir ortamda, falan gazeteci de- mirçelik reklamına çıkmış, başka biri "bankamız iyidir" demiş, bilmem kim daha başka bir malı övmüşTV'lerde!.. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Günün İçinden. Demek gazetecilik kazancı yetmiyor, reklam- cılık daha üstün gelir sağlıyor!.. Varsın çıksınlar, kazansınlar! Patronlann hesabna iş izleyiciliği yap- maktan daha dürüst birtutum bu hiç değilse!. Sürekli TV'lerde reklama çıkan bir arkadaş ne demiş: "Ülkemizde ahlaka saygılı kım kaldı? Ül- keyi çeteler idare ediyor, ne ahlakından bahse- diyorsun?" Kim bu sözlere yanlış diyebilir? Gerçi Türkiye gazetecılerinin kabul ettıği 'Hak ve Sorumluluk Bildirgesi' istediği kadar, "Ga- zeteci, mesleğinireklamlaria, halkla ilişkilerie ve propagandacılıkla kanştıramaz. llan, reklam kaynaklanndan herhangi telkin, tavsiye alamaz, maddi çıkar sağlayamaz" desin. Tatlı para ka- zanmak varken böyle bildirgeler vız geçir vız!.. • • • Demirtaş Ceyhun, Türkiye Yazariar Sendi- kası'ndan aynlmış... Nedeni de, birkaç yıl önce kitabını yaymlayan ve kendisine gereken telif hak- kını ödemeyen kişinin TYS'ye genel sekreter seçilmesi!.. Yazartann yayıncılaria ilişkisi, ne yapsanız bel- li bir düzene giremez. Yayıncılann çoğu yazar- lıktan gelmedir. Yayıncı yazan memnun ede- mez, yazar yayıncıdan memnun kalmaz. Böyle gelmiş böyle gider mi? Zaman zaman yazarlar, kitaplannı kendileri yayımlamaya kalkarlar, ama sonra vazgeçerier... Türkiye'de yayın, satış, pa- zarlama konulan sağlam bir niteliğe kavuşma- dıkça tartışmalar sürer gider. Demirtaş Ceyhun'un TYS'den aynlması, bir ba- banın çocuğundan aynlması gibidir! Bunca yıl genel sekreter, ikinci başkan olarak az mı çile- sini çekti sendikanın?.. lşte sonu bu; kırgınlık, kopuş... ••• Bütün tetevizyonlarda resimler, portreler, bay- raklar, gözyaşları, çığlıklar, acı görüntüler... Otuz bin şehit vermişiz, kolay mı? Bir ananın, babanın, kardeşin, esin, evladın acısını bir 'özür dilemek' karşılayabiHr mi? Bu işi baştan düşün- meliydi Abdullah Öcalan... Üstelik okumuş yazmış bir kişi. Siyasai Bilgiler'e öğrenci olacak kadar yetenekli! O kadar ki, devtet rahatlıklaöğ- renim görmesi için burs bile vermiş... Sen kalk, Kürtlerin lideri olmak hevesine ka- pıl, dağlara çık, on binlerce genci yanına al, on- lara umut ver, ileride kurulacak bir Kürt devleti için kandır. Sayısız cinayet, bombalama... öğ- retmeninden askerine, siviline... Şimdi 'banş' istiyor. "Ben bu kıyımı önle- rim" diyor. Inanılır mı? Bir de şu var, adaletin işine kimse kanşamaz. Dava süresince basın- da, radyoda, TV'lerde bu konuda kesin yar- gılara vanlamaz. Ama bu yasa hükmüne al- dıran yok. Türkiye yasalann işlemediği bir top- lum mu? En iyisini Ecevityaptı, "Dava sürer- ken yorum yapamam" dedi. Ama kim dinler, kim aldınr? PENCERE amının Hakları Uzerine BildiriL Bononun vadesi gelmiş, ödemeye takati yok, kal- bi sıkışıyor, nabız yükseliyor, tansiyon fırlamış, se- netler protesto edilirse yandı gülüm keten helva!.. Ekonomik kriz, işadamının benliğinde ruhsal bu- nalıma dönüşüyor. Fabrika durdu duracak!.. Işçi ayakta!.. Işadamı devlet kapısında dönüp dolaşı- yor, bürokrasi takıntısından kurtulamıyor. Alacak- lılartepesinde, borçlular borçlannı vadesinde öde- miyor. Bankalar kapı duvar!.. Aybaşı yaklaştıkça idam saatini bekleyen mahkûm gibi kara kara dü- şünüyor. Dost bildiği kişilerin suratları sanki birer maske!.. Hükümet değişmiş, yeni bakanlarla ta- ze ilişkiler nasıl kurulacak?.. Nakit sıkıntısı doruk- ta!.. Kanda kolesterol yükseldikçe yükseliyor. Per- hiz hak getire!.. Sinirlendikçe yiyor. Kilolar bede- ne yüklendikçe vücut hamallaşıyor. Gece yatakta sağa dönüyor, olmuyor, sola dönüyor, olmuyor. Ne yapsın?.. Namussuzluk mu etsin?.. Bu piya- sada başka türiü nasıl yaşanır?.. Nasıl ayakta ka- lınır?.. Ayağı bir sürçtü mü, bütün kurtlann tepe- sine bineceğine kuşku yok!.. Yakın görünen çoğu kişi de sevinecek!.. Içse bir türiü, içmese bir tür- lü!.. Kalbi sıkışryor. Başına bir şey gelmesin sakın?.. Yaşam zehir zıkkım olup çıktı... • İşadamının biri köşeyi dönse de, beşi, onu, kır- KI, yüzü komada! Oysa işadamının da hakları var, ama, kimsenin taktığı yok!.. Hem serbest piyasa- dan söz açılıyor, hem de serbest piyasayı ara ki bulasın!.. "İşadamının Haklan Üzerine Bildiri" düzenlen- mesi gerekmiyor mu?.. 1) Enflasyonsuz bir ortam. 2) Düşük faizli yatı- nm kredisi. 3) Devlet katında eşitlik. 4) Medya te- rörûnden korunma. 5) Haksız rekabetten uzak pi- yasa. 6) Çeteden annmış devlet. 7) Mafyadan arınmış özel kesim. 8) Siyasal partilehn gazabın- dan uzak iş dünyası. 9) Herkese eşit koşullarda bankacılık. 10) Tıcarette hızlı adalet. 11) Rüşvet- siz iş görme olanağı. 12) Kirlenmeden yaşama öz- güriüğü... Bildirinin maddeleri çoğaltılabilir. • Küreselleşme güzel.. Internet harika!.. Ama yerel dünyamızda filanca partiyi seçimde desteklemek, feşmekân politikacı bakanlık koltu- ğuna oturduğu zaman herife ab-ı ru döküp yala- kalık etmek, mafyalaşan iş dünyasında bankacı- lığın en etkili vurgun yöntemine dönüşmesi karşı- sında apışmak, "paradan para kazanma "nın işa- damlığı sayıldığı bir piyasada yaşamak, kara pa- ra gelgitinde ne yapacağını şaşırmak, politikacı- lıkla işadamlığının birbirine karıştığı yerde beyna- maz kalmak, namussuzluğun öne çıktığı borsaya takılmak, zamaneye ayak uyduramadığı için kü- çümsenip azımsanmak; daha da kötüsü başan- sız sayılmak küreselleşmeden mi sayılıyor?.. B* \JLARI BİTMIDİ Şimdi İstikbal Koltuk Takımları, Mart ayı fiyatlarıyla; peşin ffiyatına 5 taksiHe, 11 aya varan Üstolİk öz«l indİrim v© adreso tosllm avaıtfaİtanykk Bu kamponya boyunca, 1 2 Mart 1999 tanhınde dritlafe edi-c br D-cei- Kamponyo fryal hstwı gaçef 1 ! oiocoktif Uhkbol Yaz Katnpanyosı naa tunubn avontaikıra tl.jkın oynnhiı btlgıyı, sıze en yolun Istrkbo 1 Cenlroom, Showroom ve dtğer Istikbai Soh* hİoktakınndon abUırsma Kamoanyo. TC Sanayi Bakanl«ğt'nm 25 Mayis 199A tariK v« 21940 sayilı Rasmî Gazato'de yayifUanan tefalığme uygunduT IsJikbal, önceden bo(îrtrf*tıız>n \jrunlan Û7Wind« dvğifiUîİt yapmo hdduna sahıphr 01 06 1999 tanhinde bojİayon kampanyo, üretim ve stok ın^önlarryİa MmrWır istıkbat A Ş O S B 14 Cd No 13, 38070 KAYSERİ 10*00 361 S55I www.isHkbal.com.tr 1 1 J istiKbaı 1 1
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear