Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 22 HAZİRAN 1999 SAU
14 kultur@cumhuriyetcom.tr
PORTAL DİKMEN GÜRÜN
SlıizııokaMa 2. Tîyatro Olimpiyatları1995 yıhnda Atina, Delfı ve
Epidaurus"un antik tiyatrolannda
"Tragedya'' teması altında ger-
çekleştirilen 1. Tiyatro Olimpiyat-
ları'nda Heiner Müller, Robert
Wilson. Theodoros Terzopoulos,
Tadashi Suzuki, Yuri Lyumimov
Ton>Harrison,\assflisPapa>aasi-
Hou gibi yorumculann antik Yu-
nan oyunlanndan yola çıkarak or-
taya İcoyduklan yapımlar dikkat
çekiyordu.
Robert VVilson'ın "Persofone'*.
Theodoros Terzopoulos'un "Zin-
cire Vurulmıış Prometheus" ve
Heiner Müller'ın "Promeöıeus'ıın
Özgüriiiğü" hatırlanacağı gibi,
1996 da Uluslararası tstanbul Ti-
yatro Festivali programındada yer
almıştı. Tadashi Suzuki'nin ise
kendinden önce egitim sistemi gel-
di festı vale ve Eleo Laureo'ın, kı-
sa bir süre için de olsa, uyguladı-
ğı "Suzuki MetodıT genç tiyatro
sanatçılannın önüne yeni yollar
açtı. Geçen yıl festivalin konuğu
olan "Dfonysus" Tadashi Suzu-
ki'nin dünyasıru, sınır tanımayan
arayışlannı gözler önüne serdi
Aslında bu oyun onun zengin dün-
yasına doğru atılmış bir ilk adım-
dı. Festival izleyicisi Suzuki'yi,
Suzuki de festivali ve izleyicisini
sevdi. Bu karşılıklı sevgi. gele-
cekte bu ilk adımı diğerlerinin iz-
leyecegi işaretlerini veriyor.
Shizuoka Gösteri
Sanatlan Merkezi
2. Tiyatro Olimpiyatları Japon-
ya'da, Shizuoka kentinde, 16 Ni-
san-13 Mayıs 1999 tarihleri ara-
sında gerçekleştırildi. Neden Shi-
zuoka? Çünkii, bir yanı Pasifik
Okyanusu'na, bir yanı Fuji ya-
maçlanna bakan ve Tokyo'nun
130 km batısında yer alan,
3.738.000 nüfuslu bu küçük kent-
te bölge yönetimi göz alabildiği-
ne uzanan sahillere adım başı bir
otel dikmek yerine kültüre ve sa-
nata yatınm yapmayı tercih etmiş.
Sayılan pek fazla olmayan saray-
lan ve tapınaklan restore ederken
çevrelerindeki yeşil alanlan koru-
muş. Meydanlan heykellerle do-
natmış. Çevresinde çocuklannoy-
nadığı, yaşlılann dinlendiği, genç-
lerin buluştuğu "sansürsüz" hey-
keller bunlar... Modern Sanatlar
Müzesi ise zengin heykel ve resim
koleksıyonu, kütüphanesi, araş-
tırmamerkezi ile Shizuoka halkı-
nın uğrak yeri. 1995'te kurulan ve
21 hektarlık bir yeşil alan içinde
6 bin metre karelik bir bölümü
kapsayan SPAC, Shizuoka Perfor-
mıng Arts Center(Shizuoka Gös-
teri Sanatlan Merkezi) kente ayn
bir zenginlik katmış. Tadashi Su-
zuki SPAC'ın genel sanat yönet-
meni. Açık hava tiyatrosu, stüdyo
tiyatrosu, tiyatro ve dans için pro-
va salonlan, atölyeler. çalışma tne-
dın!" milletvekillerimiz Meclis
kürsüsünden operanın-balenin ne
gereği var diye vecizeler yumurt-
larken, küçücük Shizuoka'ya sö-
zünü ettiğim bu gûzellikler de yet-
memiş olacak kı bölge yönetimi
(Valı Yoshinobu lshikawa' nın adı-
nı özellıkle anıyorum) bu kez de
kentin orta yerine enfes bir tiyat-
ro binası kondurmuş. Çağdaş bir
sanatçıyla tanışmam, görüşmem ol-
du.
2. Tiyatro Olimpiyatlan'nın te-
ması "Umut Yaratmak" olarak
saptanmıştı. 21. yüzyıla girerken
tiyatronun, operanın, dansın, mü-
ziğin en azından ülkeler sanatlan
arasındaki sınırlan kaldırarak -
kendi karakterlerinden ödün ver-
meksızin- bırlıkteligi yakalama-
ere'in "Don Juan"ını (Kolombi-
ya), Antunes Füho'nun "Truvah
Kadmlan"nı (bu kez açık havada
oynandı), Yuri Lyubimov'un "Ka-
ramazof Kardeşler"ini, Tadashi
Suzuki'nin Alman./Japon ortak ya-
pımı "Lear'in Düşü" operasını,
Robert Wilson'ın "Madam But-
terfh"ını ve Luis Pasqual-Nuria
Espert ikilisinin Lorca'nın şiirle-
U
luslararası Istanbul Tiyatro Festivali'nin Attis Tiyatrosu ile bir ortak yapıma imzasını atması ve
bû ortak yapımın, 'Herakles Üçlemesi'nin Tiyatro Olimpiyatlan'nda yer alması, uluslararası
platformda sesimizi duyurmamız açısından gözardı edilmemesi gereken önemli bir girişimdir.
kânlan, lojmanlar, yönetim bina-
lan sanki yeşilliklerin arasma gız-
lenmiş gibi. Mimar Arata Isoza-
ki'nin elinden çıkan bu binalar.
içinde bulunduklan bu yemyeşıl or-
manın çiçeklerine. ağaçlanna, taş-
lanna, toprağına öylesine uyum
sağlamışlar ki insan ister istemez
Istanbul'u, Boğaz sahillerini, ağaç
katliamını ve villalar, apartmanlar,
gecekondularçergisıni, sonu gel-
meyen acımasızlığı, insafsızlıgı,
cehaletı düşünüyor... Hırslanıyor,
ağlamak ıstiyor... Evet, bizim "ay-
tapınağı andıran bu görkemli bi-
na, Shizuoka Arts Theatre (Shizu-
oka Sanat Tiyatrosu). Mükemmel
altyapılara sahip ve tam donanım-
lı üç tiyatro salonu, sergi salonla-
n, konferans salonlan. prova me-
kânlan bulunan Shizuoka Sanat
Tiyatrosu'nun genel sanat yönet-
meni, yine Tadashi Suzuki. Mi-
mar Arata Isozaki'nın bu zarif ya-
pıda da imzası var. Tiyatro Olim-
pıyatlan'nda beni etkileyen olay-
lardan biri de, lsozaki gibi büyük
ve bir o kadar da alçakgönüllü bir
lan ve bu anlamda bir diyalog kur-
malan gerektiğine inanan Tadas-
hi Suzuki ve Olımpiyat Komitesi
Başkanı Theodorus Terzopoulos bu
görüşlerini salt bildirilerinde de-
ğil. sergiledikleri eserlerle de or-
taya koyuyorlardı.
Arjantin'den Brezilya'ya, Fran-
sa'dan Rusya'ya, tspanya'ya, Ko-
lombiya'dan Çin'e, Kore'ye, ls-
viçre'ye, Kanada'ya dek çeşitli ti-
yatro ve dans topluluklannın ve iki
de operanın yer aldığı Olimpiyat-
lar'da son bir hafta içinde MoH-
ri/oyunlan üstüne kurulu "Noces
de S»ng"'ını izledim. Ve tabii
TürlcYunan ortak yapımı "He-
nüdesÜçtanea"nin "lnV ve "He-
rakles'in tnişTni.. Uluslararası
tstanbul Tiyatro Festivali'nin bir
ortak yapıma imzasını atması ve
de bu ortak yapımın Tiyatro Olim-
piyatlan'nda yer alması, ulusla-
rarası platformda sesimizi duyur-
mamız açısından göz ardı edilme-
mesi gereken bir girişimdir. IKSV
olarak gerçekleştirdiğimiz işin
önemini ekibimizi (Ayla'yı, Yet-
kin'i. DevTİm'ı. Cem'i. Mnnıt'ı,
Cetal'i) Shizuoka Sanat Tiyatro-
su'nda dolubırsalonda ızlerken (iz-
leyici kapasitesi Muhsin Ertuğrul
Sahnesi kadar) sanki daha da iyi
anladım. "lmş" izleyiciden çok
iyi tepki aldığı gibi Tadashi Suzu-
ki de benimle birlikte kulise ilk
girenler arasındaydı. Türk ve Yu-
nan sanatçılann aynı sahneyi pay-
lastığı "Heraktes'in İnişTnde ise
alkışlar daha da uzun sürdü. Ger-
çekten etkileyici birbuluşmaydıbu.
Oyunculann saçtığı elektrik salo-
na da sıçradı ve Attis Tiyatrosu ve
Uluslararası tstanbul Tiyatro Fes-
tivali ortak yapımı Tiyatro Olim-
piyatlan'nın beğenilen yapımlan
arasında yerini aldı.
Robert VVüson'ı Hamamatsu
kentindeki 2500 kışılik opera bi-
nasında sahnelediği "Madame
Butterfly", Change Performıng
Arts, La Fenice di Venezia ve Te-
atro Comunale di Bologna ortak
yapımıydı. Şilili, Amerikalı, Ital-
yan, Fransız ve Avusturyalı sanat-
çılann yer aldığı yapımda Japon
Flarmoni Orkestrası'nı, şef Isaac
Karaotehosky yönetiyorda "Ma-
dame Butterfly" Wilson'ın yoru-
munda sıradan ve acıklı bir aşk
hikâyesi olmaktan çıkrruş, bir tra-
gedyaya dönüşmüştü. Güçlû, saf,
mesafeli, ama duygu yüklü bir tra-
gedya. Zamanm ve rnekânm bir-
biri içinde eridiği bir imgeler dün-
yası. İşığın duruluğundayatan zen-
gin bir anlatım. Giysilerde, renk-
lerde dile gelen yoğun heyecanlar
ve pınl pınl sesler, güzel fizik-
ler... Robert Wilson yine çarpıcıy-
dı, yine etkileyiciydi.
Beni bir anda sanveren bir baş-
ka eser de, Tadashi Suzuki'nin
sahneye koymuş olduğu, Al-
man/Japon ortak yapımı "Lear'in
Düşü" adlı operaydı. Bu bir ope-
ra mıydı, tiyatro mu? Genç kom-
pozitör Toshio Hosokaıva'nın çağ-
daş müziğı, Alman ve Japon sa-
natçılann güçlü sesleri, Suzuki'nin
"Çin KutuiarTndan esinlenen et-
kileyici yorumu ve ışık tasanmıy-
la bütünleşiyor ve de Lear'in tra-
gedyasmı bu kez de Suzuki'nin
sert ve keskin yorumuyla unutul-
mazlar arasına yerleştiriyordu.
3. Tiyatro Olimpiyatlan'nda,
2001 'de Moskova'da buluşmak ve
bu sürede yeni umutlara gebe kal-
makdileğiyle noktalandı 2. Tiyat-
ro Olimpiyatlan...
Minsk Bolşoy Bale Tiyatrosu'nun kurucusu Valentin Yelizariev önümüzdeki günlerde Istanbul'a gelecek
'SanaUmdan hiç birzaman ödün vermedim'
ASLISELÇUK
Belarusya'nın kısa bale
tarihçesi ilginç birakışlaoluş-
muş. Polonya kökenli Bela-
rus feodal beyleri arasında-
ki en önemli konumda olan-
lar: Radzwilis,OginskisThi-
esenhausens, Sapiegas. ken-
di saraylannda tiyatro ve ba-
le gösterilerine, müzikallere,
korolara yer açmışlar, bu seç-
kin sanat etkinliğini yayrraş-
lar. Bu gösterileri de üstelik
tümüyle kendileri fınanse et-
mişler. Bu sanata değer ve-
ren feodal beylerin başlattı-
ğı gelenekle, 19. yüzyılda
sönmeye yüz tutmuş bu seç-
kin gösteriler 20. yüzyılda
yeniden canlanıyor. Sonun-
da, 1993 yılında Belarus'un
başkenti Minsk'tebirdevlet
opera binası kuruluyor. Be-
larus tarihinde ilk kez genç
bir bale grubu, bir ulusal ba-
le repertuvarı oluşturmak
üzere yola çıkıyor.
tlk Belarus balesi, beste-
cisi M.Kroshner'in Bül-
bül'ünü, A.Yermolaev sah-
nelemiştir. Ardından VZ/a-
lotarev'le ICVIuBer'in "Prin-
ce-Lake"i, ikincı Belarus ba-
lesi olarak dans sanatında
yerini alıyor.
'Ödün vermedim'
Belarus balesinde özellik-
le klasik bale, AAdan, Ts.
Pugni, L.Mincus'un ve en
önemlisi Çaykovski'nin ya-
pıtlan her repertuvarda ye-
rini alır.
Klasik balenin, özgün ko-
reografırun geliştirilmesi, ye-
nilenmesi sonucunda tüm bu
yapıtlar dansçılar için olağanüstü bir eği-
tim, yetişme ortamı sağlamaktadır. Be-
larus balesi şu anda sahip olduğu ulus-
lararası ününü ve dunımunu Valentin
Yelizariev"e borçludur. Buna. gıttiğım
gösterilerde (Kuğu Gölü, Dümanın Ya-
ratüışj, Bahar Ayini, Ateş Kuşu) hayran-
lıkla tanık oldum.
Mınsk Bolşoy Bale Tiyatrosu'nun baş-
koreografi, sanat yönetmeni Valentin Ye-
lizariev, 1947 Bakû-Azerbaycan doğum-
lu. Vaganov Koreografı Okulu'nu ve Sa-
int Petersburg'daki Rimski-Korsakov
Konservatuvan Bale Fakültesi'ni biti-
ren Yelizariev, 1973 yılında Minsk Bale
Tiyatrosu ve Belarusya Devlet Akade-
mik Bolşoy Operası'nda baş balet ola-
rak görevlendirilmiş. Yirmi beş sene-
den beri Minsk'te yaşayan sanatçı. 1992
yılında Belarus Cumhuriyeti Akademik
Bolşoy Bale Tiyatrosu'nun başkoreog-
raflığını ve sanat yönetmenliğini yapı-
yor.
Bu seçkin bale adamıyla konuşmaya
başladığımızda Yelizariev, Azerbaycan
için bir şeyler yapamadığı için üzgün
olduğunu açıklıyor: "Babam Azerbay-
can'da doğdu. büyüdii, vaşadı. O top-
raklara gömüldü. Ben oralarda bir şe\-
leryapamadığım için çoküzgünüm. Çün-
kii orası benim baba c\ im. V irmi beş \A-
dır Minsk'te yaşıyorum. Daima istedik-
lerimi v-apdm, hiçbir konuda ödün ver-
nıedim. Hep, bu çoksevdiğim sanaü yap-
tim. Butoprakiardayaşayan insanlara bir
şe>ler kattıgun için gercekten çok mut-
luyum."
Uluslararası bir çok ödûle sahip
Stravinsky'nın "AteşKuşu" gösterisi-
nin arasını bir olanak sayıp T.C. Minsk
Büyükelçisi Şule Sojsal ile birlikte onu
odasındabulup konuşurken yaptığı açık-
lamalar saygı uyandınyor.
"Ateş Kuşu'nun koreografîsini geçen
yıl yeniledinı. Biliyor musunuz, Stra-
\insky Belarus kökenli bir bestecidir. O> -
saherkesonu çoğunlulda Rus sanır. Onun
Belarus olduğunu pekbilen \oktur. Minsk
yakınlanndaki Novysdvor köyünde dog-
muş Stravbısky."
. insk Bolşoy Bale
Tiyatrosu'nun baş koreografı,
sanat yönetmeni Valentin
Yelizariev'in Minsk Bale
Tiyatrosu'nda sergilediği
etkınlikler, özellikle insani
değerleri yansıtan, insan
kişiliğinin İcendi çevresiyle
çatışmalarıru veya sorunlannı
açıklamaya yönelik
çalışmalardır. Hem klasik, aynı
zamanda modern baleyle de
yoğun bir ilişki sürdüren
Yelizariev, bu konularda derin,
seçkin bilgilere sahip.
Sanatçının ortaya koyduğu
koreografilerinde dışavurumcu
güçlü bir anlatım egemen.
Yelizariev, koreografı sanatının geliş-
mesine yaptığı özgün katkılardan ötürü
ulusal ve uluslararası birçok ödüle sahip
bir sanatçı. 1996'da Paris'te UNESCO
Sarayrnda, "Benois d€ la Danse" ödü-
lü, Mdrvany'nin "Tutkular" balesinin
koreografısi için ona verilen en son ödül-
dür.
Minsk Bale Tiyatrosu'nda sergiledi-
ği etkinlikler, özellikle insani değerleri
yansıtan. insan kişiliğinin kendi çevre-
siyle çatışmalannı veya sorunlannı açık-
lamaya yönelik çalışmalardır. Hem kla-
sik, aynı zamanda modern baleyle de
yoğun bir ilişki sürdüren Yelizariev. bu
konularda derin, seçkin bilgilere sahip.
Sanatçının ortaya koyduğu koreografi-
lerinde dışavurumcu güçlü bir anlatım
egemen.
Yelizariev, 1995'te Mdivany'nin "Tut-
kular"ını Belarus tarihine uyarlayarak
sahnelemiş. Bugün Minsk Bale Tiyatro-
su'nunrepertuvannda Kuğu Gölü, Fındık-
kıran, Uyuyan Güzel; Adan'ın Giselle'i,
Mincus'un Chopeniana, Don Kişot, Pa-
jita ve Gölgeler'i; LevenskoM'un La
Sylphide'i, Pugni'nın Pas-de-quatre'ı,
Asafıev'in Bahçesaray Çeşmesi, Haça-
dnryan'ın Spartacus'u, Petrov'un Dünya-
nın Yaratılışı, Ravel'in Bolero'su, Gle-
bov'unAlpine Ballad'ı, Prokofıev'in Ro-
meo ve Jülyet'i var. Bale grubundaysa
100 dansçı bulunuyor. Bu dansçılann tü-
mü Belarus Devlet Bale Akademisi çıkış-
lı. Aralannda 30 kadan solo dansçı.
Unutulmayan Türk kahvesi
Mınsk Bale Tiyatrosu ilk yurtdışı tur-
nesini 1974'teMacaristan'ayapmış. Ma-
caristan'dan sonra pek çok ülkeyi gezen
bale grubu 1992'nin eylülünde tstanbul
Devlet Opera ve Balesi'nde Haçadur-
yan'rn "Spartacus''unu izleyicilere sun-
muş. Istanbul'da geçirdiği günleri öz-
lem ve sevgiyle anan Yelizariev, "Çok
güzel bir turneydi tstanbul'da içtiğun
lezzetii Türk kahvelerini asla unutamı-
yorum. Kapalıçarşı'daki Şark Kahvesi de
beni mekân olarak en çok etkileyen yer-
ferden biri olmuştu" diyor. En kısa za-
manda Minsk Bolşoy Bale Tiyatrosu ile
tstanbul'a tekrar gelmek istediğini belir-
ten Yelizariev, bizlerden Türk kahvesi
içmek üzere yeniden söz alıyor. Türki-
ye'ye döndüğümde, önümüzdeki günler-
de Yelizariev'in tekrar bir bale sahnele-
mek üzere tstanbul'ageleceğini öğreni-
yorum.
YAZI ODASI
SELtM İLERİ
'Basit Tamircilep'...
Bir usta, yazınsal mesafenin, edebî uzaklığın,
hangi sözcüklerle anlatmam gerektiğini bilemedi-
ğim, ama eseriyle kendisi ve okuru arasına hep gü-
zelduyusal mesafe koyabilmiş bir usta: Sabahat-
tin Kudret Aksal.
Epey önceydi, bu ustayla konuşuyorduk. "Siz-
den sonraki hikâyeciler, romancılarilginizi çekiyor
mu? Etkilendiğiniz biri var mı?" diye sordu.
Yanrtlayamadım. Olmalıydı, etkilendiğim birileri
olmalıydı. Ben ki, hep etkilenerek, hep etkilendik-
ten sonra yazanm...
Sabahattin Bey: "Etki, yaztncaya, yazdıklannız
yayımlanıncaya kadardır", demişti.
Gercekten öyle mi? Nice zamanlar düşündüm;
yine yanrtlayamadım.
Sizden sonraki yazarlardan etkilenememek, yok-
sa yaşlanmaya koyulmak mı?
Bugünün dorukta yazarlannı belki anlayamıyo-
rum. Bunu da, Kemal Tahir'den yola çıkarak söy-
lüyonjm. Ünlü romancı, kendisinden neredeyse
yirmi yıl sonra ilgi devşirebilmiş, birden odak nok-
tası olmuş bir hikâyecimizin eserlerini hiç mi hiç
beğenmediğini belirtiyordu. Ansızın durakaldı;
"Belki de yanılıyorvm, nihayet yanılsam bile, ken-
dinden sonraki biryazan anlayamamış d&rier..."
Işte bu söz. Bence çok düşündürücü.
Edebiyatımız, özellikle roman ve öykü alanında,
yaklaşık on beş yıldan beri harala gürele bir satış
yanşı içinde. Yazınsal çaba başlı başına 'değer' de-
ğil artık.
Peki ama yazar kimdir?
Marguerrte Duras'la 1960'tan konuşan Ray-
mond Oueneau 'yazar'\ iki öbektetanımlıyor. (Du-
ras, Veş;7 Gözler, Metis Yayınlan, Çev.: Nilûfer
Güngörmüş):
"Bir profesyonelle, geleceğin profesyoneliyle,
bir amatörün oldukça çabuk ayırt edilebileceği
kanısındayım."
Raymond Oueneau amatörlereyaşama hakkı ta-
nımıyor. Amatörlerin eserlerini, "bir genç kızın,
duygulannı kendi kendine açmak için tuttuğu"
deftere benzetiyor açıkça. Defterdeki yazılar, ba-
şanlı olsa da; amatör yazar, okurla bağ kurama-
mış, silik kişi.
Yazar, okurla bağ kurmak istemez mi? Okuru
umursamadığını söyleyen yazarlar vardır. Bana
sorarsanız, onlar da 'üç beş' okurun varlığını ille
gereksinirler.
Ne var ki, bağ kurulurken hangi yollardan geçi-
lecektir, başlı başına kaygıdır...
Raymond Oueneau ekliyor
"Aslında amatör yazarlar, yazma işinin, ufak te-
fekle oyalanan basit tamircileridir."
Profesyonel yazarsa, daha ilk günden, "kendi-
sinin, başka yazarlardan oluşan bir topluluğa ait
olduğunu, kendisini yargtlayıp eleştirecek, ona
koşut biçimde yazacak çağdaşlannın bulunduğu-
nu" bilen kişiymiş.
Muhakkak öyle de; bizde öyle olabiliyor mu?
Sonra şu "basit tamirci" sözü aklıma takıldı, da-
hası, gönlümü çeldi.
Bazı yazarlar niçin geri ptanda durmayı tercih eder-
ler. Behçet Necatigil'in unutamadığım şiiri "Ede-
biyat Matinesi"ndetv.
"Sizden önce birisi bir fantezi okudu, I Kırdı ge-
çirdi. I Yayvan gülüşlerden ağızlar çok geç döner,
I Şimdi sıra sizde üzgün ağır, I Ne güzel!
"Olsa bari benzeri duygularta tedirgin, I Sizde-
kini yaşamış I Birkaç kişi. I Işıktasınız seçilmiyor,
I Karanlıkta hepsi."
Son iki dizenin hüzünlü istihzasını yıtlar sonra kav-
radım: Gercekten 'safrne'nin ışığı mı, yoksa din-
leyici, okur konumundakilerin karanlığa boğul-
muşluklan mı söz konusu.
Fantezi okuyan 'şair'in karanlığı belki...
Takvimde tz Bırakan:
"El Castillo mağarasının granit duvarianna elini
süren adam, yine duvahara, metrolara adını, ad-
resiniyazan Bronx'lu adam, haykınnasını, seslen-
mesini bilmez. Ben bunun için buradayım, bunu
bilmek için." Marguerite Duras, Yeşil Gözler.
Penguin Readers'dan
Teoman'la yaza merhaba
• Kühür Servisi - Penguin Readers, koleksiyonunun
son üç kitabını satın alanlara Teoman konseri
davetiyesini hediye ediyor. Morötesi Tanıtun ve Ark
Organizasyon tarafindan 26 Haziran Cumartesi günü
Maslak Darüşşafaka Çetin Berkmen Tesisleri
Açıkhava Tiyatrosu'nda gerçekleştirilecek olan
konser saat 20.00'de başlayacak. Davetiyeler,
Metropol Kitapçılık. Kabalcı Kitabevi, Beyaz Adam
Kitabevi, Rönesans Kitabevi, Omega Kitabevi,
Gençlik Kitabevi, Onur Akyüz Kitabevi, Deren
Kitabevi ve Güven Kitabevi'nden sağlanabilir.
Stephen King trafik kazaa
geçinfiI Kültür Servisi - ABD'li korku romanlan yazan
Stephen King, yazlık evinin bulunduğu Maine
eyaletindeki North Lowell kasabasında trafik kazası
geçirdi. Yolda yürürken bir minibüsün çarpması
sonucu ağır yaralanan King, hemen ameliyata
aluıdı. 51 yaşındaki King'e, karşıdan karşıya
geçerken, önüne çıkan bir köpeği ezmemek için
direksiyonunu aniden çeviren bir minibüsün çarpüğı
bildirildi. Doktorlar, vücudunda çok sayıda kınk
bulunmasına ve durumunun ağır olmasına karşın
yazann bilincinin açık olduğunu belirttiler. Öte
yandan polis yetkilileri, hız sınınnı aşmadığı için
minibüs sürücüsünün büyük olasıhkla ceza
almayacağını açıkladılar. Aralannda Carrie, Hayvan
Mezarlığı, Christine, Medyum, Kundakçı gibi
yapıtlann da yer aldığı toplam 36 kitap yazan,
kitaplan 33 dile çevrilerek 35 ülkede yayımlanan ve
dünyada toplam 300 milyonun üzerinde satan
King'in durumunun iyiye gittiği. ancak bir süre
daha hastanede kalacağı bildirildi.
Playtıoy'un yaratıcısınm yaşamı
sinemada
• Kültür Servisi - ABD'de 1954 yılında 8 bin dolar
sermaye ile ünlü Playboy dergisini yayımlamaya
başlayan Hugh Hefner, yaşamının filme alınması için
haklannı Hollywood'un ünlü film şirketi Universal
Pictures ve Imagine Entertainment'e sattı. Yapım
şirketlerinin, 8 bin dolariık yatınmmı tüm dünyada
tanınan ve dergileri halen yayımlanmakta olan bir
imparatorluğa dönüştürmeyi başaran Hefner'in
yaşamını yazacak bir senaryo yazan aramaya
başladıklan açıklandı. Şirket yetkilileri, filmin
çekimlerine bu yıl içinde başlanabileceğini belirttiler.