14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1HAZİRAN1999SALI CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Samih Rifat, yeni yapıtmda Osmanlı öncesi Istanbulu'ndan şiirler sunuyor Âynı giiııl>atıııııııuı ozanlanFECtRALPTEKtS Dikitler, yontular, yazıtlar sevindirir gerçi, bunların lavıkgörüldüğü kişi- leri, amayalnızcayaşamda kaldıkları sii- re: buyararsız onurlar, ölümden sonra peşinden gitmez ruhlann. Oysa erdem ve yetenekler, çağlar ötesine geçer diri tutar amlan... Agathias'ın dizelerini doğrularcası- na çağlar ötesine geçen şiirler, şairler var- dır. Agathias. Kristodoros,Damokharis, Kometas ve digerleri... Osmanlı önce- sinde Byzantion'da. Konstantinopolis'te yaşamış ozanlar ve yine bu topraklarda yazılmış şiirler... Samih Rifat, 'Çok Eski Bir Günbaö- mı' adlı yapıtında, Yunan Ajıtologya- sı'nın tstanbullu ya da yaşamının bir süresini lstanbul'da geçirmiş 16 oza- nından birşiirseçkisi sunuyor okura. Ri- fat'rrt, Yunan Antologyası'ndan yaptı- gı çevirilerden oluşan kitap, erken Bi- zans ve Bizans ortaçağı şiiri üstüne ha- zırlanrruş bir bilimsel belge niteliği de taşıyor. Rifat'la 'Çok Eski Bir Giinba- tunı' üzenne konuştuk. - Sizi, Osmanlı öncesi İstanbul şiirine yönelten sebep neydi? Antik çağ yazarlanyla epeydir uğra- şıyorum aslında. 1978-79'daSappho'dan çevirileryapmıştım. Daha sonra Home- ros'tan yaptığım, ancak yayımlamadığım kısa çeviriler oldu. Geçen yıl ise Mabe- yind Pavios'un tüm epigramma'lannı bir araya getiren Altın Yağmur'u ya- yımladım. tşte bu noktada, Istanbullu bir şairle bütün kısa şiirlerini çevirerek bir ilişki kurduktan sonra. "Neden tüm ls- tanbuHu şairleri taramıyorum" diye dü- şünmeye başladım. Babam Oktay Rifat 1960larda Yunan Antologyası 'ndan Çe- vinler diye bir kitap çıkarmıştı. Ben sa- dece Istanbullu şairler üzerine bir kitap yapmaya karar verdim, çünkü bu konu- dabireksiklikolduğuaçıktı. İstanbul şi- irleri hep Osmanlı dönemi ile başlıyor, Osmanlı öncesinde bu topraklarda olan- lar kimseyi ilgilendirmiyordu. Aynca mimarlık eğitimi aldığım ve daha çok restorasyon işlerinde çalıştığım içın es- kiden beri Bizans'a ilgim vardı. Şu an- da da Mabeyinci Pavios'un Ayasof- ya'nın Betimi adlı uzun şiirinin çeviri- siyle uğraşıyorum. - Sizce bugüne dek neden ilglsiz kalın- dı Osmanlı öncesi İstanbul şiirine? Ülkemiz ve topluMİfflÜmrıBİzart§ f a' karşı bir kapalılığı var; bu. nedense bir tabu. Yıllardır bu ülkede Bizans müze- R (Fotoğraf: KUBtLAY TÜNTÜL) dfat'ın, Yunan Antologyası'ndan yaptığı çevirilerden oluşan 'Çok Eski Bir Günbatımı', erken Bizans ve Bizans ortaçağı şiiri üstüne hazırlanmış bir bilimsel belge niteliği de taşıyor. Kitapta, Yunan Antologyası'nın, Istanbullu ya da yaşamının bir süresini lstanbul'da geçirmiş 16 ozanından seçme şiirler yer alıyor. si açılamaz mesela. Bizans'la ilgili ya- yın da çok azdır. Bizans Araştırmalan Enstitüsü'nü yabancılar kurmuşlar, 1950'lerde işlemez olmuş. Devlet poli- tikalannca Bizans düşman gibi görülü- yor; bugünkü Yunanlılar, Bizans devle- tinin devamı olarak algılanıyor. Oysa ben tam tersini düşünüyorum. Onlarbi- zim atalanmız bence, çünkü Osmanlı son derece kanşık bir toplum. Sistem dog- rudan doğruya Bizans'm üstüne oturmuş. mimarisine kadar Bizans'ınvârisi... Sü- leymaniye"ye ya da Ayasofya'ya bakın- ca bu açıkça görülüyor. Müthiş bir mi- rasın üzerinde yaşıyoruz; bu yüzden de , Bizansuygariığıylatoraş daha, yakyıcjan, İT|jîlenrnemiz gerektıgıni düşünüyorum. Bizans uygarlığı bu topraklann malı- dır; başka kimsenin değil. - Kitaba verdiğmiz 'Çok Eski Bir Gön- babnu' isminin bir öyküsü var mı? Küçük bir Bizans belgeseli çalışma- sına girişmiştim. Ancak gördüm ki bel- geselin alrından kalkmak çok zor. O za- man bu küçük filmi 'görsel notlar' gibi bir yapıda oluşturmaya karar verdim. 29 Ekim civarlannda günbatımınm Sala- cak'tan çok güzel göründüğünü biliyor- dum. Bunlar lodos günleridır ve güneş Sultanahmet'le Ayasofya'nın arkasın- dan yaklaşık 1.5-2 dakikada batar. Fil- mi böyle bitirdim; sonra düşündüm ki bu, Osmanlı öncesinde yaşayan Istanbullu şairlerin de gördüğü günbatımıydı... - Kitapta yer alacak şürieri seçerken oTcütünüz ne oMu? Doğrusunu isterseniz ilk önce meka- nik bir biçimde tarama yaptım ve Bizans adıyla ilgili her şairi dikkate aldıra Bi- zans dönemi içine yerleştirilebilecek 30'a yakın şair buldum. Bunlann arasın- dan tstanbullulan ayırdım; sonraki adım- da da her şiir çevirmeninin yaptığı gibi çevirip çeviremeyeceğim şiirlere bak- tım. Türkçeye güzel bir şiir sunabilecek olanlar ve olmayanlar vardı... Çağdaş şiir okuruna şiir tadı verebilecek şeyle- riyakalamayaçalıştım Işin belge yanı- nı arttırmak için biraz daha az anlamlı olanlan da kattım tabii. - Kitaptaki şürieri Fransızcadan dili- mize kazandırdınız. Şiirin ikinci dilden çevribnesini nasıi değerlendirtyorsunuz? Ikınci dilden çeviri tehlikelidir; ama iri çıkıp da benim çevirimden yeni bir çeviri yapmaya kalkarsa şiirden iyice uzaklaşır. Benim çevirilerim edebi de- ğil, bilimsel çeviriler. Söz oyunlannın kar- şüığını bulmaya çalışmayan, bu söz oyun- lanna kısa notlarla işaret eden, "Çeviri ,bir şiiri başka bir dflde sö>1emektir"i yapmayan çalışmalar bunlar. Bu yüz- den de anlama ulaşma şansım ve kayna- ğa yakınlığım. Borges'in Ingilizceden yapılmış çevirisine göre daha fazlaydı. İkinci şansım ise elimde şiirlerin Yu- nancalannın, yani biçimlerinin de bulun- masıydı. Tabii ki birinci dilden çevirinin verdiği müziği yakalamak zor, ama ben yapmasam başkasının yapacağı da yok- tu. - Fekişair dilmin mi, yoksa yaşadıgı top- rağm mı şairidir sizce? Tartışılması gereken bir konu bu... Çocukluğumdan hatırlıyorum: Şah IsmaD Türkçe yazdığı için Türk şairidir, Mev- bna ise Farsça yazdığı için lran şairidir derlerdi. Bu doğru; ama şair, şairliğinin ötesinde başka şeylerle de bir yerin in- sanıdır. Mevlana'yı Türkiye'den, Kon- ya'dan. türbesinden, etkilediği insanlar- dan koparmak kolay değil. Ya da bizim Mevlana ile ilgilenmememiz söz konu- su olamaz. O halde buralarda yaşamış, buralarda ürün vermiş ve bence Osman- lı'ya etkisi olmuş bir edebiyatı da iyi bilmemiz gerekir. Kitabı hazırlarken Ne- dim veya Yahya Kemal'de olduğu gibi tstanbul'dan söz eden şiirlere rastlama- dım. Belki de zaten bir kente öyle birbü- tünlük içinde bakmıyorlar: ama kente değinen. konaklara. evlere, anıtlara ba- kan. bugünkü görüntüleri gören gözle- rin gördüğü çok şey var şiirlerinde. Türk şairi olmasalar da bu topraklann ürünü olarak tüm antik dünyayla birlikte önem- liler. - Bu şairlerin yaşama bakışlan konu- sunda bir ipucu yakalayabildiniz mi? Divan şiinnde olduğu gibi bir tür maz- munlan var. Belli agırlığı olan şairler, kla- sisizm ve lskenderiye ozanlannın etki- sinde kalanlar. Dolayısıyla mitologyayı çok fazla kullanıyorlar. Ancak dikkatle okunduğunda, buralara özgü insanlann bakjşlanna benzer noktalar yakalamak da mümkün. Kuzeyli bif şairde rastlama- yacağinız. buralara daha yakın, daha Akdenizli bir yanlan var. - Aralaruıda özeUikle kendinize yaknı hissettiginiz şairler oMu mu? Bir kere Pavlos var. Mabeyinci adını babam buldu ona. Pavios bir yüksek sa- ray görevlisi; beni Osmanlı sarayına yak- lastırdığı için çok seviyorum. Agathias da yakın geliyor. Antipnflos'u ise şaka- lı ve cilveli buluyorum. Ama hepsi\i- raz eşit ve uzakta duruyorlar sonuçta; çok da yakın ınsanlar değiller. Aliye AN yaşammı yitipdi • Kühür Servisi - Sabahattin Ali'nin eşi, Filiz Ali'nin annesi, Atilla ve Idil Laslo'nun anneannesi Aliye Ali, yaşamını yitirdi. Aliye Ali'nin cenazesi bugün Teşvikiye Camii'nde kıhnacak öğle namazinın ardından Aşiyan'da toprağa verilecek. hsan HaMan Hm Festivafi • NEW YORK (AA) - Insan Haklan Izleme Kuruluşu (Human Rights Watch), New York'ta insan haklanyla ilgili uluslararası bir film festivali düzenledi. New York'taki Lincoln Center Sanat Merkezi'nde düzenlenen festival, 11-24 Haziran tarihleri arasmda gerçekleşecek. Fihn eleştirmenlerine göre, festivalin en ilginç yapıtlanndan birini Yugoslav yönetmen Goran Paskaljevic'in Balkanlar'dakı dramın perde arkasını anlatan 'Barut Fıçısı' adlı filmi oluşturuyor. Festivalde gösterime sunulacak filmler arasmda, Oscar'a aday gösterilen, Amerikalı ve Vietnamlı savaş dullannı konu alan 'fhbar Üzüntüsü' adlı filmi ile 'Tiananmen Meydanı'na Güneş Doğarken' adlı fılm de bulunuyor. Aynca, kara mayınlannın korkunçluğunu vurgulayan ve 10 kısa metrajlı fılmden oluşan 'Bir Katliamdan Görüntüler' adlı filmin de ilgi çekmesi bekleniyor. BM ve insan haklan dernekleri halen dünyada patlamaya hazır 100 miryonun üzerinde kara maymı bulunduğuna işaret ederek olayın korkunçluğunu vurguluyorlar. Ertetenen pock konserleri haziranda gerçekleşecek • Küitûr Servisi - Sokak Çocuklan Rehabilltasyon Derneği yaranna mart ayında yapılması planlanan, ancak Mavi Çarşı olayının meydana gelmesinden sonra güvenlik nedeniyle ertelenen Athena, Bulutsuzluk Özlemi ve Teoman'ın konserleri, sırasıyla 4, 5,6 Haziran günlerinde Bostancı Gösteri Merkezi'nde gerçekleşecek. Numarasız yerlerin 2 milyon, numaralı koltuklann ise 3 milyondan satıldığı konserin biletleri Vakkorama mağazalan, Erenköy D&R, Kadıköy Zihni Müzik, Tiffany mağazalan ve Bostancı Gösteri Merkezi'nden elde edilebilir. 11.ULUSLARARASI İSTANBUL TIYATRO FES1İVALİ BUGUN • V. Frank Adana Devlet Tiyatrosu'nun sahnelediği oyun saat 21.00'de Taksim Sahnesi'nde izlenebilir. • Dans Sergisi Tasanmını Aydın Teker'in gerçekJeştirdiği, müzıklerini Jim Pyweü"in yaptığı performans, saat 19.00'de Dulcinea'da izlenebilir. YARIN • Truvata Kadınlar Brezilyalı Macunaima Tiyatro Topluluğu'nun oyunu saat 21.00'de Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde izlenebilecek. • V Frank Adana Devlet Tiyatrosu'nun oyunu saat ,21 00'de Taksim Sahnesi'nde izlenebilir. M Dans Sergisi Tasanmını Aydın Teker'in yaptığı, müziklerini Jim Pywett"in bestelediği performans saat 19.00'da Dulcinea'da izlenebilecek. Alev Ebüzziya'nın sofra aksesuvarları, sadeliği ve işlevselliği öneriyor Üreticiylesanatçının işbirliği AHSENERDOĞAN Sanatı gündelik yaşamın içine taşı- mak, Avrupa ve Amerika'da çok ilgi gö- ren bir akım. Sanatın günlük yaşamda esintilerini en çok hissettirdiği alan- lardan biri de sofra dekorasyonu. Pab- k> Pkasso'nun. SaKador Dali'nin ya da Keith Harring'in tablolanndan esin- lenerek, seramik çalışmalanndan uyar- lanarak hazırlanan yemek takımlan, bardaklar, kâseler pek çok ülkedeki seçkin sofralan süslüyor uzunca bir süredir. Bu akımın Türkiye'deki ilk yansımalan ise ünlü seramik sanatçı- sı Alev Ebüzziya'nın Beymen içinha- zırladığı sofra aksesuvarlan serisi. "Alev at Beymen Home" adı alünda toplanan koleksiyon, sa- de ve ışlevsel oluşuyla. kullanıcısımn yaratıcılı- ğını ve kombinasyon yap- ma yeteneğini kullanma- sınaolanak veriyor. Ürün- ler tekstilden porselene, kristalden gümüşe çeşit- lilik gösteriyor. Paşabah- çe üretimi bardak, karaf ve kâseler, Beymen için özel dokunan masa örtü- leri. peçeteler, yine Bey- men için hazırlanan kris- tal ve gümüş kupalar, va- zolar. kâseler ve Royal Copenhangen Fabrika- sı'nda üretilen 'Mkmighf çanak serisi ile 'Sirius' porselen yemek takımı yer alıyor seride. Sofra aksesuvarlan ta- sanmı serüveni 1960'ta Danimarka'daki Royal Copenhangen Porselen Fabrikasf nda başlayan Ebüzziya'nın tasanmını belirleyen temel unsur, hayat tarzlanndaki ve ye- mek alışkanlıklanndaki değişim. Sa- natçı, yeni yemek türlerine ve yeni ser- \is yöntemlerine uygun üretim yap- maya çalıştığım, bunu yaparken de "değişikaksesuvariar birbiıiyle uyum- hı kullanılabilmeö"' düşüncesiyle hare- ket ettiğıni söylüyor. Uzun yıllardır Danimarka'da yaşayan sanatçı, tıpkı sanatsal işlerinde olduğu gibi, sofra aksesuvarlan tasanmlannda da bu ül- kede öğrendiği teknik bilgileri kulla- nıyor. Birkaç yıl önce Beymen Acade- mia'yı izlemek için Türkiye'ye gelen Ebüzziya. Beymen'in yetkilileriyle sohbet ederken söz, "Devrilmeyen cez- ve, eü yakmayan ça> danlık yapılabilir mi, çay bardaklan nasıl daha güzei bir şekle donüştürülebilir" gibi konulara uzanmış. Be>men'ın yetkilileri de "Ma- dem öneriniz var, buyrun yapuı" deyin- ce, sanatçı hem çok keyifli hem de çok riskli bir sürece girmiş. "Ençokdabi- zimgelenekselça> bardağmı yaparken zoriandım" diyor Ebüzziya. "Bizdeki ça> bardaklanna bakokça. estetik açı- dan ne kadar körü olduğunu düşünü- yordum. Orantılan yanlıştı, çizgfleri kabaydı, formlan körüydü. Ama Türk insamnın neredeyse doğaıun bir parça- sı olarak gördüğü ince belli çay barda- ğma fazla müdahalede bulunamıyor- sunuz. Bu nedenle bu bardaklarla, di- ğer ürünlerle uğraştığımdan çok daha fazla uğraştun." Bu sen, Ebüzziya'nın daha önce hiç M. aşamı kolaylaştıracak ürünlere yönelmemiz kaliteden ödün vermeyi ya da estetikten vazgeçmeyi gerektirmezki... 'Dayanıklı mal estetik açıdan üstün olamaz' diye bir kural da yok. Benim bu seriyle anlatmaya çalıştığım, dayanıklıhkla estetiğin biraraya gelebileceğiydi. (Fotoğraf: KADER TUĞLA) ürün vermediği tekstil alanında da ya- rancıhğının ortaya çıkmasını sağlamış. Türkiye'deki tekstil üretiminin çok ile- ri düzeyde olduğunu düşünen sanatçı, ortaya çıkan ürünlerin ise aynı oranda özgün ve yaratıcı olmadığı görüşünde. Türk insanınm. kendi ülkesinde üreti- len kumaşlardan yararlanmayı bilme- diğini, yabancı ülkelerdeki üretimleri taklit ettiğini düşünen Ebüzziya, Bey- men için hazırladığı tasanmlann tü- müyle Türkiye'de üretilen saf keten ve ipek kumaşlara uyarlanmasının bu an- lamda çok önemli olduğunu söylüyor. Ebüzziya, endüstriyel ürünlere yö- nelik tasanmlannı sanatsal üretim ola- rak değerlendirmiyor. Ona göre, sanat yapıtının tek ve yeniden üretilemez ol- ması ilkesi, bu tasanmlan sanat yapıt- lanndan ayınyor: "Elbette sanatsal iş- lerimden renkleri taşıyorum bu ürün- lere ister istemez. Çünkü, en sonunda, benim elimden çıkryor bunlar, kendi imzamı atı\ onım. Sanatsal ü retimkri- mi bilenkr. sofra aksesuvarianna yö- nelik tasanmlanmı gördüklerinde, bu tasanmlann bennı efimden çıknğmı an- layabiliyorlarsa, sanatsal yarancibgımı gündelik yaşama aktarabilmişim de- mektir." Ebüzziya'nın tasanmlannda ilk gö- ze çarpan özellik, gösterişten uzak. alabildiğine sade ve yalın olmalan. Onun istegi, yaptığı işin sessiz, az ve öz olması. Türk insamnın gösterişi, abartılı süslemeleri çok sevdiğini dü- şünüyor. Oysa. sadeliğin çok daha özgür bir kul- lanım alanı yarattığına inanıyor. Sofra aksesuvarlann- da kalitenin \ e estetik dü- zeyin tüm dünyada gide- rek düştüğünü belirten Ebüzziya, anneanneleri- mizin kullandığı incecik porselenlerden yapılmış tabaklan, fıncanlan bul- manın artık neredeyse ha- yal olduğunu söylüyor: "Yaşamı kolay laştıra- cak ürünlereyönelmemiz kaliteden ödün vermeyi ya da estetikten vazgeçme- yi gerektirmez ki_' Daya- nıklı mal estetik açıdan üstün olamaz' diye bir kural da yok. Benim bu seriy le anlahnaya çabşa- ğım, dayanıkhhkia este- tiğin bir arava gelebilece- ğrydi." Bu konuda en büyük hatanın endüstriyel üre- tim yapan kuruluşlarda olduğuna ınanıyor Ebüzziya. Fabnka yöneticilerinin. ortalama insanın ne ol- duğunu tarif ettiklerini ve üretimleri- ni elde ettikleri sonuca göre gerçekleş- tirdiklerini söylüyor: "Ortalama insa- nın tarifi. ogüne kadar gözfemlenen be- ğenilerinin ortalamasının ahnmasıyla yapıtayor. Ama bir sanatçının işlevi, or- talama insana, o güne kadar hiç yapd- mamış olaru vermektir. Üretki, ortala- ma insanı bir ölçü olarak alır. oysa bi- zim için o, aşmak istediğimiz noktada- dır. Sanatçı,endüstriyel tasanmlara y«- niük. canhlık \e özgünlük katar. Eğer üretici. sanatçıyla işbirliği yapmazsa kendisini yeniley emez. Üreticinin ve sa- natçmm ortalanıay ı aşmak için işbirli- ğine girmesi şarf Anibal Pannunzio Dans Topluluğu BUENOS AIRES TANGO 8 Haziran 1999 Sah 9 Haziran 1999 Çarşamba Saat: 21.15 Cemil Topuzlu (Harbiye) Açıkhava Tiyatrosu Bilet Fiyatlan: 10.000.000 TL. 8.000.000 TL, 6.000.000 TL. BROOKLYN FUNK ESSENTIALS & LAÇO TAYFA 10 Haziran 1999 Perşembe Saat: 21.15 Cemil Topuzlu (Harbiye) Açıkhava Tiyatrosu BJIet Fiyatlan: 8.000.000 TL. 6.000.000 TL, 4.000.000 TL. PEPPINO di CAPRI 11 Haziran 1999 Cuma Saat: 21.15 Cemil Topuzlu (Harbiye) ' • Açıkhava Tiyatrosu Bilet Flyatlan: 10.000.000 TL, 8.000.000 TL, 6.000.000 TL ALVWN GOETHE SS*-ı INSTITUT HANNOVER BACH KOROSU 19 Haziran 1999 Cumartesi Saat: 19.30 Aya irıni Müzesi Bilet Fiyatlan: 5.000.000 TL, 4.000.000 TL, 3.000.000 TL. MSTANBUl İstanbul AlmanKultûrMerkezi/GoetbeEn Yapı Kredi Sanat Festivali artık "bütün yıl" sürüyor! Türkiye'de festival anlayışını değiştiren, belirli bir zaman aralığıyla kısıtlı kalmayıp bütün yıla yayılan Yapı Kredi Sanat Festivali, 1999 yılında da nitelikli ve zengin programıyla sanatseverleri bir araya getirmeye devam ediyor. Yapı Kredi Sanat Festivali 1999 a tüm sanatseverleri bekliyoruz. YAPI^C KREDİ BiM Sabş Moktatarr s 15 Mayıs 1999 tanhınden ıtibaren bıletiennızi | aşağkjakı satış noktalanndan alabılırsiniz. ş • Yapı Kredi Yayınlan Galatasaray Kıtabevi S (0212) 252 67 45 * • Atatûrk Kûltûr Merkezı Gişesı (Her gün 10.30 -19.30 saatleri arasmda açıktır.) (0212) 252 79 37 • 252 79 36 • Akmerkez Vakkorama (0212) 282 09 65 • Suadıye Vakkorama (0216) 350 87 42 - Gösten mekânlanndakı gişeler, gösteri günlennde saat 17.00'den başlama saatıne kadar açık olacaktır. - Cemil Topuzlu (Hart>ıye) Açıkhava Tiyatrosu'ndakı göstenlerde % 20 ındinmlı öğrencı bıletı satışı F, G, N, ve P Bloklan ile sınırlıdır. - Aya Inni Mûzesındekı konserlerde ögrencılere son kademe bilet fiyatı ûzennden % 20 ındırım yapılır. - Cemil Topuziıı (Harbiye) Açıkhava Tiyatrosu'nda, hava yağışlı olsa dahı. sahnenın ûzen kapalı oldugu içın, gösteriler gerçekleştınlecektir. • Kurumumuz, ılan edılen bilet satış noktalanndan satın alınmamış bıletlerden sonjmlu değıldir. RuervKyon: • Teiefonia rezervasyon yaptırmak için (0212) 249 18 29'u arayabılırsıniz. • Rezervasyonunu yaptırdığınız bıletlen, 48 saat ıçınde, Istıklal Caddesı No: 285 Beyoğlu adresındekı Yapı Kredi Yayınlan Galatasaray Kıtabevı'nden almanız gerekmektedır. • Rezervasyonlannızda kredi kartı kullanabılirsıniz. • Aynlan biletlenn tümûnün alınması zonjnludur.' • Satılan bilet gen alınmaz. •tonMC AiMLinpyts HİM Sflbfc http://wvAK.superonline.com/ykytttiltur
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear