22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 24 MAYIS 1999 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER 50 Trilyonluk Yanlışlık... Kemal KILIÇDAROĞLL VAVEK<*> Başkam A nayasamızın 73. mad- desine göre. •'vergi, re- sim, harç ve benzeri mali \ükümlülükler kanunla konulur, de- ğiştirilir veya katdın- hr*. O kadar lu vergi konusunda yasa gü- cünde kararname çıkanlamayacağı da- hı anayasamızda hükiim altına alınmış- tır. Çünkü vergi koymak. değiştirmek ya da kaldırmak. doğrudan de\ letin hü- kümranlık alanına giren bir konudur. Böylesinecıddı \e önemlı bırkonunun kısmen de olsa yasama organının ılgı ala- nı dışında bırakılmasını anayasa uygun görmemiştir. Bu konuda anayasamızın yürütme or- ganına tanıdığı tek kolaylık. alt ve üst sımrları yasada belirtılmek koşuluyla. vergi oranlannda değişiklik yapma yet- kisinin Bakanlar Kurulu'na verilmesı- dir Dikkat edılirse. Bakanlar Kuru- lu'na tanınan \etki. yeni bir vergi koy- mak ya da var olan bir verginin matra- huıı yenidcn belirlemek değildir. Sade- ce ve sadece alt ve üst sınırlan yasada açıkça belirtılen vergi oranlannı eko- nominin sağlıklı yönetimi açısından ge- rektiğınde değiştirebilmektir. Vergi yiikünü değiştirmek... Ancak Malıve Bakanlığı aynı konu- da yayımladığı iki ayn gelır vergisı ge- nel teblığı ile bu anayasal kuralı altüst etmıştir 1998 yılında yayımladığı 209 dizı (seri) numaralı tebligle. 1999 yılın- da yayımladığı 220 dizı numaralı teb- liğlerdeki yorumlarçelişkilidir. Kuşku- suz yBnetim görüş değiştirebilir. Ama bu görüş değişikliğinin nedeni. kamu- oyuna inandırcı genekçelerle anlatılmak zorundadır. Orneğin. idarenın uygula- malannın tersıne verilen yargı kararla- nnın süreklilik kazanması halinde, ida- re eski görûşünde direnmez ve görüşü- nü degiştirir. Bunun pek çok örneği var- dır. Çünkü yönetim, bir hukuk devletin- de yargı kararlan ışığında görüşünü ve doğal olarak uygulamalannı değiştir- rruş olmaktadır. Olayımızda ise böyle bir durum söz konusu değildir. Maliye Ba- kanlığı önemli bir hata yaparak, 1998 >> lında alınnıası gereken vergi ve fonlann öoemJi bir kîsnıından tek yanlı olarak vaz- geçmiş, yıl içinde aldığı verginin bir bö- lümünü dönem sonunda geri vermiştir. Bakanlık bu hatasının 1999 yılında ayır- dına vararak görüş değiştirmiş ve 220 numaralı Gelır Vergisı Genel Tebliği ile menkul sermaye iradı gelin elde eden- lerden, bir öncekı yıla göre daha fazla vergi almak istemiştır. Daha doğnısu yıl içinde tevkif yoluyla alınan vergile- rin daha sonra geri verilmesinin önünü kesmıştir. Yukanda da belirtildiği üzere. yasa- lann öngörmediği uygulamalarla ek ma- li yükümlülükler getirüemez. Bu Anaya- sal bir kuraldır. Bakanlar Kurulu'na dahi tanınmayan bir yetkinin Maliye Ba- kanlığı'nca kullanılınası açıkça hukuka aykındır. Çünkü Maliye Bakanhğı'nın görev ı yasalan uygulamaktır. Yasalan uy- gularken de yansız olması. dolayısıyla yasalar değışmediği ya da tersine bir yargı karan olmadığı sürece vergi mat- rahını kendi yorumuyla değiştirememe- si gerekir. Kaldı ki idare. kişilenn ver- gı yasalannın uygulanmasmdan doğan yükümlülüklerinden (bazı yükümlüle- nn lehine) tek yanlı olarak vazgeçemez. Buna. değil Maliye Bakanhğı'nın hiç kimsenin hakkı ve yetkisi yoktur. Çün- kü anavasamıza göre. "vergi yüküniin adaleüi ve dengeli dağüınu, maliye poli- tikasuun sosyal amacıdır". Maliye Ba- kanlığı ise, yaptığı uygulama ile "ran- tiye" kesiminden alması gereken tnl- yonlarca liralık vergiden tek yanlı ola- rak vazgeçmiş ve yıl içinde tevkif yo- luyla alınan vergilerin önemli bir mik- tannı dönem sonunda geri vermiştir. Onaylanan hata~ Maliye Bakanlığı'nın yaptığı hata. Danıştay Dördüncü Dairesi'nin 3 Mart 1999 giin ve 1999/334 esas sayıh kara- nyla bir anlamda kesinleşmiştir. Çünkü faiz gelin (menkul sermaye iradı) elde edenlerden bir önceki yıla göre daha fazla vergi alınmasım öngören 220 sa- yılı tebliğin iptaliyle ilgili olarak açılan davada, adı geçen Daire. "_düzenleme- nin yürütülmesinin durdurulması iste- minL_" reddetmıştır. Dava kesinleşme- mekle bidıkte. Maliye Bakanlığı'nın 1997 yılında faiz geiiri elde edenlerden (rantiyelerden) trUyonlarca liralık vergi- yi almadjğı artık kesinleşmiştir. Neden? Maliye Bakanlığı ilk uygulamasın- da (209 sayılı tebliğ), yıl içinde faizler- den yapılan vergi kesintilerini enflas- yondan anndırmadan. tümünün yıl so- nunda. enflasyondan anndırdan faiz gelirleri üzennden hesaplanan vergi- den düşülmesini öngörmüştür. Daha sonraki uygulamasında ise (220 No'lu tebliğ) hatasını fark ederek, yıl içinde faizlerden yapılan vergi kesintilerinin de enflasyonun etkflerinden anndınlma- sını öngörmüstür. Böyle olunca bir ön- ceki yıl, rantiyelerden alınması gereken trilyonlarca liralık vergi ve fon alınma- mış olmaktadır îade edilen trihonlar^. Maliye Bakanlığı'nın trilyonlarca li- ralık vergi ve fondan tek taraflı olarak vazgeçmesi için yasal bir değişikliğin olması gerekir. Çünkü, yukanda da be- lirtildiği üzere vergi ancak yasayla ko- nulur, degiştirilir veya kaldınlır. Mali- ye Bakanhğı'nın yayımladığı bir genel tebtiğle vergi matrahını degiştirmesi ya- salara aykındır. Çünkü ortada gerçekleşen hiçbir ya- sal değişiklik ya da kesinleşen ve ida- renin görüşünü degiştirmesi gereken bir yargı karan yoktur. Dolayısıyla bir yasal değişiklik veya bir yargı karan ol- madığına göre yapılan hatanın ivedilik- le düzeltilmesi gerekir. Kaldı ki, Da- nıştay da 220 No'lu Gelir Vergisi Ge- nel Teblıği'nin doğruluğunu -yürütme- nm durdunılması istemini reddederek- bır anlamda kabul etmiştir. 209 sayılı tebliğe dayanılarak rantı- yelere yanlışlıkla aktanlan vergilerin tutannın, en az 50trüyonfiraolduğu söy- lenmektedir. 1997 yılında sadece Ha- zine'nin yaptığı iç borç faiz ödemele- rinin yıllık tutannın yaklaşık 2 katril- yon lira olduğu düşünülürse, gereksiz yere yapılan vergi iadelerinin çok da- ha önemli rakamlara ulaştığı görüle- cektir. Bu konuda Maliye Bakanbğı'nın resmi bir açıklama yaparak, gerçek ra- kaıru kamuoyuna duyurması gerekir. As- lında bu konuyu en iyi tahlil edecek Id- şi Sayın Maliye Bakanı'dır. Çünkü Sa- yın Çağan, aynı zamanda çok iyi bir vergi hukukçusudur. Vergimize sahip çıkalım. Maliye Bakanlığı'nın gereksiz yere gen verdiği trilyonlarca liralık vergi ve fonlan geri alması için derhal hareke- te geçmesi gerekmektedir. Çünkü ba- kanlığın gereksizce geri verdiği bu ver- gi ve fonlardan vazgeçmesi yasal ola- rak olanaksızdır. Ancak hata Maliye Bakanlığı ndan kaynaklandığı için vergi ve fonlar geri alınırken ceza uygulanmayacaktır. Bu- na karşın. alacakla bırlikte vergi yü- kümlüsünden gecikme faizi isteminde bulunacaktır. Bakanlığın böyle bir is- temde bulunmaması halinde, yönetici- lerin "Idşisei sorumluluğu" gündeme gelecektir. Dileğimiz işin bu noktaya ta- şınmadan sorunun çözümlenmesidir. Çünkü yapılan, Cumhurryet tarihinin en büyük haksız gelir transferierinden biridir. Benzeri konuda yapılan daha büyük bir gelir rransferine ise bir bas- ka yazıda değinecegiz. (*) Vatandaşın Vergısini Koruma Der- neği Osmanlı'yla Banşmak!.. Aydlll OLGUN Araşnrmacı G azetelerde okuyoruz: Osmanlı de\ - letinın 700. kuruluş yıldönümü tö- renlerle kutlanacakmış. Bu konuda, Başbakanlık'ta bir komite kurul- muş. gereklı hazırlıklar yapılıyor- muş. Bu arada bazı gazetelerde de bir kampanya başlatıldı K.ampanyanın konusu •'Os- manlı'yla Banşmak" Her ne kadar ulusumuzun, geçmışımiz olan Os- manlı ile birka\ gasını hatırlayamıyorsak da yine de konuyla ilgilenmek gereğini duyduk. Çünkü yazı- lan ve söylenenlerde bazı gerçeklerin çarpıtıldığını gordük. Konunun kendılenne "ikind cumhuriyetçi'' adı- nı takan bir avuç entelın düşüncelerinden kaynak- landığını. aslında ışın içinde Atatürk'e karşı olan şe- riatçı çevrelerin parmağının oldugunu ve aydın ge- çinen entellerimizin de bilerek ya da bılmeyerek bu çevrelere alet olduklannı gözlemledik. Aslında konunun Osmanlı ile pek ılgısı yok! Amaç daha çok Osmanlf yasonveren büyük önderM. Ke- mal Atatürk'le hesaplaşmak, Osmanlı'nın sözde "fazilet ve niteüklerini" gündeme getırmek! Günümüzde bazı yazar ve kuruluşlar. hatta siva- siler düşüncelenni kamuoyunun olası tepkisinden korumak için yuvarlak deyimlerle ifade etmeye ça- Iışıyorlar. Örneğın, "gtobaUeşme'*, "•küreselleşme'", "Osmanlı'yla banşma" ve "etnik temizük" gibı.. Tabii insanlar ılk ağızda bunlan bılımsel venler ola- rak değerlendiriyorlar ve "etniktemizliğin'' buz gi- bı, bildiğimız u kadiam" oldugunu anımsamıyor- lar. Dolayısıyla önem vermıyorlar. Esasen ıstenen debu. "Osmanlı'yla banşma" da işte bunlardan biri. Türk ulusunun. hatta bireylenmizin Osmanlı ile kavgası oldugunu bilmiyorduk! Öyleyse bu nereden çıkıyor? Geçen yıllarda devletin de kaüldıgı böyle bir törenin yapıldığını kesinlikle anımsamıyoruz. Kanımızca; Osmanh'yla banşma çağnlannın ve Osmanlı devletinin 700. kuruluş yıldönümü tören- lerinin altında maksatlı olarak teokratik düzene ve otonter devlete özlem (hasret), laık cumhuriyete ve Atarürk de\Tİm ve ilkelerine tepki yatıyor! 700 yıllık imparatorluk yasamı içinde "Türkkim- BgTni bir türlü kabullenemeyen, yabancı kökenli te- basını Türklere yeğ tutan, binlerce yıllık "Türkkiın- liği''ni yok sayarak düzmece bir "Osmanlı kimliğl'' yaratmaya çalışan, gücünü şeriat düzeninden ve otokrasiden alan ve sonunda tanhe kanşan Osman- lı devletinin kuruluş yıldönümünün laik cumhuri- yet Türkiyesi'nde törenlerle kutlanması Atatürk il- ke ve devrimlerine gönülden bağlı aydın Türk ulu- sunca kabul edilemeyecek, endışe verici bir davra- nış. tehlikeli bir gelişmedir. Bu satırlan yazmaktan amacımızın sımsıkı bağ- lı bulunduğumuz geçmişimizi mkâr olmadığı açık- tır. Bilindiği gibi, Osmanlı de\ leti dinsel kurallann egemen olduğu bir şenat devieti idi. Devletin temel unsurunun da Türkler olduğu, tartışma kabul etmez bir gerçektir. Osmanlı devleti kuruluşundan itiba- ren Fatih dönemine kadar, özün özü Türk yönetici- lerin etkinliğinde yaşamını sürdürmüştür. Ancak Fatih'ten itibaren özellikle "devşir'nıe'' sisteminin dev- re\e girmesi ile Türk ve devşirme yöneticiler ara- sında ölümüne bir savaş başlamış, bu savaş kendi- lenni sadece Türklerin değil imparatorluğun öteki uluslannın da başı olarak gören padişahlann Türk- ler aleyhindeki tutum. davranışlan ve desteği ile devşirmelerin galebesi ile sonuçlanmıştır. Fatih Sultan Mehmet'in tstanbul'u fethinden son- ra Bızanslı Rumlan Müslüman yapamayışı ile bu dönemin başanlı Türk kökenli Vezınazamı Çandar- h Hahl Pasa'nın idamı bu devşirme grubun ilk bü- yük zaferidir. Devşirme yönericileri destekleyen önemli bir güç de "Valide Sultan n lardır. Padişah eşi ve padişah anası olan bu sultanlann deviet üzerindeki etkileri oldukça fazla idi. Bu sultanlardan özellikle Türk asıl- lı olmayan, 4. Murat'm eşi, 3. Mehmet'in annesi Ve- nedıkli Safive "Bafo", Kanuni Sükvman'ın eşi, 2. Sebn'in annesi Slav asıllı Hürrem,4. Mehmet'in eşi, GençOsman'ın annesi Rus asıllı "Turhan" ve Sul- tan Deli İbrahim'in eşi, 4. Mehmet'in annesi Slav asıllı Kösem sultanlar, dönemlerinde devletin tek ege- meni olup hazıneyi talan etmeleri ile ün yapmışlar- dır. Çandarh Halil Pasa'nın katli ile birlikte deviet yö- netimi tümüyle devşirmelerin eline geçmış, böyle- ce ülkesini düşünen Türk kökenli vezir ve sadtazam- lar dönemi kapanmışnr. Yine bu şeı odaklannın etkisi ile deviet yüzyıllar boyu sayısız insanını kaybermiş. yüzden fazla ve- zir, sadrazam ve vali canından olmuştur. Bunlann arasında çeşitli dönemlerde devlete üstün hizmet- ler veren Otranto fatihi Gedik ,\hmet Paşa ile ünlü sadrazamlardan Kara Mustafa, Sokullu Mehmet, Tarhoncu Ahmet Nevşehirli tbrahim, Bahacı Meh- met ve Alemdar Mustafa paşalann da bulunduğu- nu özellikle belirtmeliyiz. Devşirmelerin şerrinden zaman zaman padişahlar bile yakalannı kurtarama- mışlar, bu şer odaklannı tasfiye ederek devlette ye- nılıkler yapmak ısteyen padişahlardan Genç Osman ile 2. Selim canlanndan olmuşlar, 2. Mahmutise ca- nını hamam külhanlannda saklanarak binbir zorluk içinde kurtarabilmiştir. Öte yandan, ilerlemenin ve kalkınmanın en önem- li araçlanndan olan matbaanın ülkeye 200 yıl geç girmesınin ve Türk toplumunun eğitimden ve kitap- lardan uzak kalmasının sorumlulan da yine bu çı- karcı Türklük karşıtı devşirme yöneticilerdır. Bu devşirme vezir ve sadrazamlar, tüm gayretlerini Türklerin işbaşına gelmemesine vermişler, bunu sağlamak için de Türk toplumunun eğitimini ve ge- lişmesini önlemeye çalışmışlar. özellikle Anado- lu'da okullann açılmasmı önlemişler. ülkenin gelir- lerini gene Anadolu dışına akıtmışlar. özellikle Arap ülkelerinin gelişmesi için harcamışlardır. Imparator- luk döneminde tüm dünya ordulan modern ateşli si- lahlara yönelirken, gericilerin desteğindeki devşir- me yöneticiler uzun yıllar amaçlı olarak "keçe>'e kı- bççalanz.tesöye kurşun atanz" felsefesinı korumuş- lar ve devletin penşan ohnasını sağlamışlardır. Bu arada, Harbiye, Mühendishane-yi Berri-yi Hümayun ve Askeri Mızıka okullannın ancak 19. yüzyıhn başlanndaaçıldığını, Mülkiye ile Tıbbiye'nin ise bu okullardan çok sonra faaliyete geçirildiğini, tlköğretimin dini ağırlıklı mahalle okullannda Arap- ça olarak din adamlannın eliyle yürütüldüğünü ve özellikle sanat ve edebiyatımızın yüzyıllar boyu Acem ve Arap etkisinde bırakıldığını da özellikle vurgulamak isteriz. Sonuç olarak, Osmanlı yönetimi her şeyden ön- ce Türk'ün milli kimliğini yok etmeye çalışmış. Türklere gecmişlerini unutturmak için "Osmanh- hk" safsatasmı gündeme getirmiş ve bunu kabul et- tirmeye çalışmıştır. Türk ulusu, tüm gayretlere kar- şın bu safsatayı kabul etmemiş ve zamanı gelınce de Atatürk'ün önderliğinde bu safsatanın sahıple- rine gerekli yanıtı vermiş, tacmı tahtını ihanet için- deki padişahlık müessesesinin başına yıkmıştır. Bü- yük önder Atatürk'ün "Ne mudu Türküm diyene" sözü, aslında "Osmanhhk" kavramına karşt veril- miş en özlü yanıttır. CUMHURİYET'TEN OKURLARA ORHAN ERtNÇ İletişim Özgürlüğü Sözde Kalmasın... Terörle Mücadele Yasası'nın iletişim özgüriüğü- nün önünü tıkayan maddeleri, Muzaffer I. Er- dost'un onanan, arkadaşımız Oral Çalışlar ile ya- zar Gülsüm Cengiz'in de temyiz aşamasındaki mahkûmiyet kararlan ile bir kez daha gündeme gel- di. Yasanın 6, 7 ve 8'inci maddeleri, yürüıiüğe gir- diği 12.4.1991'den bu yana hukuk adamlan, ba- sın meslek örgütleri ile yazar ve gazeteciler tara- fından eleştiriliyor. Ancak bir sonuç çıkmıyor. Tek değişiklik "Devletin Bölünmezliği Aleyhine Propaganda" başlığını taşıyan 8. maddede yapıl- dı. Maddenin başında yer alan "Hangi yöntem, maksat ve düşünceyte olursa olsun" ibaresi 27 Ekim 1995 günü kabul edilen yasayla maddeden çıka- rıldı. Bu gelişmeyi olumlu bıradım saymıştık. Ibareçı- kanldığına göre, gazetecilerin meslek ilkelerine gö- re oluşturduklan haber ya da söyleşilerin salt ka- muoyunun bilgilendirilme amacına dayalı olması halinde propaganda kapsamında sayılmayacağı- nı ve terör suçlusu olarak damgalanmayacağını san- mıştık. Anlaşılıyor ki yanılmışız. Hapisteki gazetecilerin sayısı yönünden dünya- nın önde gelen ülkeierinden biri olmaktan kurtul- mamız gerektiğine Sayın Ecevrfin de inandığını bi- liyoruz. Gazetecileri hapse atmamayı sağlayacak fırsat sorumlu yazıişleri müdürlerinin cezalannın ve da- valannın ertelenmesini öngören yasa önerisinin göruşüldüğü 13 Ağustos 1997 gecesı 134'üncü bir- leşimde yakalanmıştı. CHP'lı Altan Öymen ile Ahmet Güryüz Keten- ci, Yılmaz Ateş, Celal Topkan ve Mustafa Yıl- dız'ın verdiği değişiklik önergesinde, yasadan "mu- habir, yazar ve karikatürist gazetecilerin de yarar- lanması" isteği bulunuyordu. Yasa önerisini de Türkiye Gazeteciler Cemiye- ti'nin hazırladığı taslağı benimseyen DSP'li gaze- teci milletvekilleri vermişlerdi. Ancak DSP'liler, Hik- met Sami Türk dışında, değişiklik önergesine oy vermediler. 18 Ağustos 1997 günlü "Cumhuriyet'ten Okur- lara" köşesinde konuyu irdelerken şunlan da yaz- mışız: "DSP'liler de katılsaydı, fikir suçu ayıbı yine te- mizlenmeyecek, ama biraz olsun azalacaktı. DSP'li- ler bu tutumlarının sonuçlannı yakın bir gelecek- te izlerken, vicdan azabının ne oldugunu bir kez daha öğrenecekler." TGC'nin, yazıişleri müdürleri dışındaki gazete- cilerin de yasadan yararlanması için hazırladığı taslak, 1998'in 23 Eylül günü Başbakan Yardım- cısı Sayın Ecevit'e sunulmuş ve olumlu yanıt alın- mıştı. Sonraki günlerde yaşanan politik çekişmeler ve seçim tartışmaları, girişimi sonuçsuz bıraktı. Kıdemli bir gazeteci olan Sayın Ecevit'in bu kez soruna daha sıcak yaklaşacağını umuyoruz. Ancak bu gelişme gerçekleşse bile "kanserin omletle tedavisi"ne benzer bir sonuç olacak. Ken- disinin de belirttiği gibi, anayasayı bile değiştire- bilecek oy sayısından oluşacak koalisyon gerçek- leşirse demokratikleşmenin ve iletişim özgürlüğü- nün de önü açılacak mı, göreceğiz. Bu yasama dö- neminde CHP'liler Meclis'te yer almadığı için bü- tün atılımlan DSP'lilerin üstlenmeleri gerekiyor. B Arkası 6. Sayfada oerincfff cumhuriyet.com.tr tınıze Kottuk Taktmı Dnen- Spice En çekici Bellona'd Şimdi Bellona'da dilediğiniz her şey peşin fiyatına oW taksitle, • * ava varan vadelerle. Östelik peşin ödeme indirimi ve adrese teslim kolaylığıyla. Bu kampanya sizi de Bellona'ya çekecek. Pıko Kifc Takımı, Descn. Samanyolu POJUU TVKelmğu, Dnen: Dvğan «a* V * * * M Î ' B U k o m P o n y a . T C Sonayı Batanlığı'nın 25 05 1994 lar^ ve 21940 sayılı tehtığ hûkumlerı™ uygun 000 361 09fv olarok yapıimoktodır 20 05 1999 torıhı »hfaanyle boilayon kompanvo, ufetım ve itok ımicânlonyla sınıriıdır ı BcytosAj OSB 8 Cc No 14 38070 Kayserı BELLONA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear