Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
MAYIS 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
ekonomiC« cumhuriyet.com.tr 11
1960-1993 döneminde tahsil edilen gelir vergisinin yüzde 139.2'si oranında da kaçak var
Ekonommin yarısı yeraltında
V
DPT'nin
yayımladığı tez,
* Türkiye'de
ekonominin
yansının
yeraltında olduğu
savlannı doğruladı.
1975-1993 dönemine ilişkin
hesaplara göre kayıtdışının
kayıth ulusal gelire oranı yüzde
124.5.
BAM SALV1AN
ANKARA - Kavıt dışmın vergi yasa-
sıyla kapsanması umudu paranın yurtdı-
şına kaçışıyla sonuçlanırken De\ let Plan-
lamaTeşkılalı'nın (DPT) ya>ımladığı Yü-
rnazllgınıntezı. Türkıye'de ekonominin
yansının veraltında olduğu sa\ lannın doğ-
ru oldugunu ortaya koydu. Teze göre, tah-
sıl edilen gelir vergisinin yüzde 139.2'si
oranmda da kaçak bulunuyor. Kayıt dışı
ekonominin mevduatlardan 3'te 1 ora-
nında yararlandığı düşünülerek yapılan
1975-1993 dönemine ılışkın hesaplama.
kayıtdışımn kayıtlı ulusal gelıre oranının
yüzde 124.5 oldugunu ortaya koydu.
DPT'nin Nısan 1999"da'yayımladığı
'Kayıt dışı Ekonomi ve Türkiye'deki Bo-
yutian' başlıklı Yılmaz Ilgın'ın tezınde,
Türkıye'dekı kayıt dışı ekonominin boyut-
fahakkuk
•-• var,
tahsilat
yok
lan gözler önüne serildi. Tezde. kayıt dışı
ekonominin kamu açvkları. vergi yükü
dağıhmı. sosyal yapıda bozulmaya, eko-
nomıde haksız rekabete, çalışma ilişkile-
rinın bozulmasına, hatalı politikaların
yeglenmesine neden olduğu vurgulandı.
Vadesiz hesaplardan yararianıMı
Yalnızca nakit para kullanılan kayıt dışı
ekonommin 1992 yılında ulusal gelire
oranının, parasal oran yöntemine göre
yüzde 52.2, ekonometriİc parasal tahmin
yöntemıne göre ıse yüzde 47.2 olduğuna
dıkkat çekilerek "Kayrt dışı ekonomide-
ki ödemelerde belli ölçüde bankalarsiste-
minden yarartamldığı düşünüldiiğünde
ANKARA(CumhuriyrtBürosu)-Ma-
liye Bakanlığı verilerine göre. illerbazın-
da vergi tahsilatı, tahakkuk rakamınm
yüzde 58'inde kaldı. lller bazında vergi
gelirlerindeyüzde 40'lık pay a sahıp olan
Istanbul'da, tahsilatın tahakkuka oranı
yüzde 5O'ye bile ulaşamayarak yüzde
49.25'te kaldı. Tahakkuk rakamına göre
tahsilatta, yüzde 91.09'luk oranla Koca-
eli "şampjvtm" oldu.
Maliye Bakanhğı'nın nisan sonu ver-
gi istaristiklerine göre, 5 katrilyon627tril-
yon 684 milyar lira olan tahakkuka kar-
şm, ancak 3 katrilyon 285 trilyon 725
milyar liralık tahsilat gerçekleştiruebu-
di. En çok vergi gelirinintoplandığı ilolan
söz konusu oranlar daha da büyümekte-
dir" denıldi.
Kayıt dışı işlemlerinin 4'te 1 'inin çek.
banka kartı ya da hesaptan para çekerek
ödeme gibi vadesiz hesaplardan yararla-
nılarak yapılması durumunda kayıt dışı
ekonominin kayıtlı ulusal gelire oranı-
nın. 1993 yılında yüzde 94.8 olduğu.
1975-1993 ortalamasımn da yüzde 59ol-
duğu saptandı. Tezde şöyle denildi:
"Kayıt dışı işlemkrde mevduatlardan
yararlanma oranının 3te 1 olması duru-
munda ise bu oranlar sırasrylayüzde 73ü
ve yüzde 124.5 sevhesine ulaşmaktadjr.
Bu sonuçlar. ülkemizde ekonominin yan-
ayerahındaiddiasınıdogrulamaktadu-.Bu
îstanbul'da ise tahakkuk bazında 2 kat-
rilyon 688 trilyon lira olarak gerçekleşen
verginin ancak 1 katrilyon 314 trilyon
149milyar lirası tahsil edilebildi. Başkent
Ankara'da ise vergi gelirleri içindekiyüz-
de 15.45'lik payma karşılık, tahakkuk
bazındaki 769 trilyon 795 milyar Hradan
507 trilyon 711 milyar lira devletin ka-
sasına girdi.
Izmir'de ise yüzde 64.23'lük tahsilat
oranıyla, 342trilyon433 miryar liralık ta-
hakkuktan 219trilyon 942 milyarlirage-
lir sağlandı. Maliye'nin 1998 yıhna iliş-
kin yıllık bazdaki verilerine göre ise en
düşüktahakkuka göre tahsilatoranı yüz-
de 83 duzeyindeydi.
çalışmanın sonuçlarv ülkemizde mali açı-
dan ve sos>al güvenlik kuruluşlanna ka-
yıtiıhkaçtsuıdan da önemli ökçüde ksr.it dış*-
hk otduğunu. dolayısıyla iktisadi faaliyet-
lerin büyükölçüdeotoritelerden gizlendi-
ğini göstermektedir."
Kurumlar vergisinde yüzde 46.5
Türkıye'de özellikle gelir vergısı ka-
çaklannın büyük boyutta olduğuna dık-
kat çekılen araştırmada, vergi denetım
sonuçlanna göre yapılan hesaplamayla
1960-1993 döneminde kacınlan gelir ver-
gısı miktannm, tahsil edilen miktann or-
talama yüzde 139.2'si düzeyınde olduğu
saptandı. K.urumlar vergisinde bu oranın
yüzde 46.5, diğet dolaysız vergilerde de
yüzde 59.9 olduğu belirlenirken, toplam
dolaysız vergılerdeki kaçağın yüzde 121.5
oranında olduğu kaydedildi.
Dolayh vergilerdeki kaçağın göreceli
olarak daha düşük kalarak ortalama yüz-
de 21.8 düzeyınde gerçekleştıği belirtilir-
ken " Ancak yasal ve efektif KDV vergi
oranlan sektörelolarak incek'ndığindeve
500 büyük sanayi kuruluşunun ülkemiz-
de yaratılan toplam katma değerin yak-
laşik yüzde 13'ünü yaratmasına rağmen
tahsil edilen toplam KD\'nin yaklaşık
yüzde SO'sini ödediği gözönünde tutuldu-
ğunda, dolaylı vergilerdeki kaçağın da
önemli boyutlarda olduğu görülmekte-
dir" uyansmda bulunuldu.
Raporda, 1980 yılında işgücüne katı-
lım oranı yüzde 60.2, işgücünün nüfiısa
oranı da yüzde 40.3 iken 1992 yılında bu
oranlann yüzde 52.3 ve yüzde 35.9'adüş-
tüğüne dıkkat çekilerek "Bu oranlar,kayıt
dışı istihdam ve kayıt dışı ekonominin ge-
liştiğinigöstermektedir" değerlendınlme-
si yapıldı.
Sosyal güvenlik açısındankayıtdışuun
tanm ve hizmetler sektöründe yoğun ol-
duğu belırtilırken "Çahşan kadın kesi-
mindeldkayıtdışüıkerkekkesimirte oran-
ladahayükseknr" denildi. Raporda. "ts-
tihdamia ilgili kesintilerin yüksekliği. sos-
yal güvenlik sisteminin etidn olmayışı ve
denetimlerin azhğı, kayıt dışı istihdanun
yüksek boyutlarda olmasuıuı bazı sebep-
leridir" saptaması yapıldı.
Güneydogu 'yu kuraklık vurdu
Türkiye'nin tahıl amban olarak
bilinen Günejdoğu Anadolu
Bölgesi'nde yaşanan kuraklık
nedenhle buğda\ ve mercimek
ekili arazilerde 200 rrihon lira
ddayında zarar meydana geldiği
belirtildî. ÇiftçUer kurak
topraklan nadas alanı olarak
düzenlemeye başladdar. Bölgede,
kurakîıktan en büyük zaran
Mardin'deki çiftçiler gördü.
Zarartann belirienmesi amacıyla
valiliklerce oluşturuİan
komisyonlar çalışmalanna
başladı. Bölgede son 20 > ılın en
kurak mevsiminin yaşandığını
belirten yetkiüler, bölgede yer
alanUIerin "Afet Bölgesi"
kapsamına alınmasını
i'V"*-^ istediklerini sevlediJet'
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ/ ERGÎN YILDIZOĞLU LOKDRA .co.uk
Geçen hatta, biyoteknolojinin
risklen üzenne tartışmalar tekrar
alevlendi. Amerika'nın en çok se-
vilen kelebek türlerinden Mo-
narch'ın tırtıl ve larvalannın, ha-
şerata karşı direncini arttırmak
için genetik olarak değiştirilmiş
bir tür mısır bitkisinin polenlerin-
den dolayı ölümcül tehlike altın-
da olduğu, laboratuvar deneyle-
riyle kanrtlanmıştı. Kımya şirket-
leriyle çok yakın ilişkiler içinde ol-
duğu bilinen ingiliz Işçi Partisi hü-
kümetinin, biyoteknolojinin de-
netlenmesıne ilişkin çıkarmayı ta-
sarladığı yasalan açıklanmış, ama
bunlar kimseyi tatmin etmemiş-
ti.
Tüketiciler konuya ilişkin yete-
rince bilgi sahibi olmadıkları için
endişetenirken, bilim adamlan ge-
netik mühendisliğinin etkileri tam
olarak tespit edilene kadar, tica-
ri üretimine moratoryum kon-
masını istiyorlar.
Hükümetler ise bu konuda is-
teksiz. Genetik mühendisliği (bi-
yoteknoloji) dalında uzmanlaş-
mış, tohumluk ürün piyasalarını
kontrol eden büyük şirketler, ör-
neğin Monsanto, biyoteknoloji-
nin dünyadaki açlık sorununason
vermenin tek yolu oldugunu ileri
sürüyorlar.
Birçok bilim adamı ve araştır-
macıysa, genetik manipülasyo-
nun risklerinin çok az bilindiğinı,
ancak gelişmelerin özellikle ta-
nmda, azgelişmiş ülkelerde yok-
sullaşmayı ve bağımlilığı arttırıcı
yönde oldugunu belirtiyorlar.
Tüketici Polrtikaları Enstitü-
sû'nden (Consummer Policy Ins-
titute) Dr. Michael Hanson ve
Jean Halloran'ın hazırladığı bir
çalışma, genetik mühendisliği yo-
luyla değiştirilmiş besinlerin, fark-
lı türterin (brtki ve hayvan) genie-
rini birbirine aşıladığı için (trans-
genetic), diğer besinlerden fark-
lı olduğuna işaret ettikten sonra
bunlann yarattığı risklen, çeşitlı
araştırmalann sonuçlanna daya-
narak şöyle özetliyor:
Zehirleyicı etkiler yaratmak
(Tryptophan amino asit olayı -
Mayeno, A.N., G.J. Gleick -
1994); alerjik özelliklerin birtürden
diğerine geçmesi (Soya fasulye-
si-Brezilya fıstığı olayı. The New
England Journal of Medicine,
1996,334 (11); antibiyotiklere kar-
şı bağışıklığın artması; genlerin
kanşması yoluyla zararlı otlann,
böceklerin, virüslerin direncini art-
tırması (ABD Tanm Bakanlığı'nda
yapılan birtoplantı 1997); gene-
tik kirlenme (değiştirilmiş türlerin
özellıklerinin başkalanna geçme-
si (Ostermann, D 1997, Frank-
furter Rundshau, Aralık, 6).
Biyoteknoloji ve Uluslararası Tekeller
Kaliforniya Üniversitesi Çev-
re Bilimleri Bölümü'nce yayım-
lanan bir başka araştırma da, (Mi-
guel Artieri, 1998) bunlara ek ola-
rak, bitkilerde genetik mühendis-
liğinin çevrede bitki çeşitliliğini
tehdit ederek direnç kazanmış bir
zararlı otun veyaböceğin yaygın
tahribat riskini arttırdığına işaret
ettikten sonra, bu alandaki geliş-
melerin esas olarak dünyanın se-
kiz büyük şırketi (Bayer, Ciba
Geigy, ICI, Rhone Poutenc, Dow
/ Elanco, Monsanto, Hoescht
ve Dupond) tarafından ve tanm-
sal sorunlan çözmek için değil, kâr
amacıyla yü-
rütülmesinın
ciddi bir teh-
like yarattığı-
na işaret edi-
yor. GATT an-
laşmasının
patentlerüze-
rine getirdiği
korumayasa-
lannın, çiftçi-
lerin genetik
olarak değiş-
tirilmiş to-
humları yeni-
den kullan-
malannı, pay-
laşmalannı,
saklamalannı
ve yeni türler
üretmelerinı
yasakladığını, böylece dünya ta-
rımının geleceğinin birkaç şirke-
tin elinde kaldığına dikkati çeki-
yor.
Açlığı önler mi?
Dünyanın en büyük biyotekno-
loji vetohum şirketlerinden Mon-
santo'nun yayınlanna göre "Dün-
yanın hızla artan nüfusunu do-
yurmanın tek yolu genetik mü-
hendislik". Bir uluslararası yar-
dım kurumu olan Christian Aids
ise tam aksini savunuyor. Chris-
tian Aıds'in raporuna göre, "Bu-
gün dünyada, tüm nüfusu bir
buçuk kez doyuracak kadar
besin var. Sorun besin kıtlığı
değil, bunun eşitsiz olarak da-
ğıtlmış olması. Avrupa ve Ame-
rika'da birikmiş besin dağları-
na karşılık Afrika'da açlık var."
Üstelık Christian Aids'egöre "Ge-
netik olarak değiştirilmiş be-
sinlertüm dünyada küçük köy-
lü tarımını tehdit ediyor" (BBC,
21/05).
Gerçekten de genetik mühen-
disliğinin etkileri, tarımda açlığa
yol açan sosyo-ekonomik yapı-
lan, mülkiyet ilişkilerini değiştirmek
bir yana, bunları büyük kapitalist
işletmeler lehıne daha da bozu-
yor (Perry J, 1998. "Feeding the
Wohd?" Splice, Cilt 4, sayı 6).
Diğer taraftan genetik olarak
değiştirilmiş tanm ürünleri çoğun-
lukla insanların tüketimi için de-
ğil, daha kârlı olan hayvancılıkta
kullanılıyor. ABD'de bu yolla üre-
tilen soya fasulyesinin yüzde 95'ı
ve mısırın yüzde 60'ı bu şekilde
tüketiliyor (Lappe, M. Bailey, B.
1998, Genetic Transformation of
GlobalAghculture). Biyoteknolo-
jinin önemli bir kısmı hayvan ye-
mi üretmek için kullanılıyor, ancak
dünya nüfu-
sunun büyük
bir kısmı,
özellikle yok-
sullar zaten
çok az et yi-
yor.
Diğertaraf-
tan, 1980'ler-
den bu yana
IMF yapısal
uyum prog-
ramlannın ko-
rumacılığı
kaldırmasıyla
yerel üretici-
ler, uluslara-
rası şirketle-
rin ve dünya
fiyatlannın
baskılarına
dayanamayarak çökerken, dış
borç ödemeye hizmet eden ihra-
cat gelirlerini arttırdığı için, öme-
ğin, Mısır'da bugün ınsanlardan
çok hayvanlar için besin üretiliyor.
Mısır aradaki açığı (IMF, azgeliş-
miş ülkelere tanm sübvansiyon-
lannı kaldırmalan için baskı yapa-
dursun) ABD'den ithal edilen süb-
vansiyonlu tahılla kapatıyor (The
Ecologist, 1996. Cilt 26, No: 1.)
Kısaca, biyoteknoloji firmalannın
açlığı önleme iddiası yalan.
Biyoteknoloji tuzağı -
intihar eden tohumlar
Diğertaraftan Monsanto, No-
vartis, Zeneca gibi dev şirketler,
dünya tohum ticaretini elinde tu-
tan Cargill ısimli tekelci şirketle
işbirliği içinde, GATT anlaşması-
nın getirdiği avantajlan kullanarak,
yine biyoteknoloji yoluyla köylü-
ye büyük birtuzak hazıriıyorlar. Bi-
yoteknoloji firmaları, köylünün
etinden kendi tohumunu saklama
ve geliştirme hakkını almayı amaç-
lıyor.
Dev şirketler bugüne kadar. to-
hum verdikleri köylülerle yaptık-
lan anlaşmalar yoluyla, genetik
olarak değiştirilmiş tohumları bir
hasattan fazla kullanmayı yasak-
lıyorlardı. Şımdi biyoteknoloji yo-
luyla gelıştirilen "intihar eden to-
humlar", bu, denetım gerektirdi-
ği için, masraflı uygulamaya ke-
sin bir çözüm getirecek.
Genetik olarak değiştirilmiş to-
humlann içine şimdi, ek bir gen
dahaekleniyor. Patenti Monsan-
to'ya ait bu gen, genetik olarak
değiştirilmiş bitkinin tohum ver-
mesini engelüyor. Brtki bir hasa-
dın sonunda "intihar" ediyor. To-
hum olarak saklanıp ekildiğinde
ürün vermiyor. Özellikle pamuk,
buğday ve soya fasuryesi gibi
bitkilere uygulanmaya başlanan
bu teknoloji esas olarak azgeliş-
miş ülke piyasalarını hedef alıyor
(Stenibracher, RA ve Mooney,
P.R, 1998, "Terminator techno-
logy", The Ecologist, Cilt 28, Sa-
yı 4; Gen Ethics News 1998, Şu-
bat/Mart).
BBC Türkçe Servisi'nın bildir-
diğine göre (21/05/99) bu uygu-
lamanın kapsamında Türkiye de
var. Bu uygulamaya göre Car-
gill'den tohumluğu bir kere alan
çiftçi, hasat sonunda tohum el-
de edemeyeceği için, sürekli to-
hum satın almakzorunda kalacak,
böylece bir tuzağa düşürülmüş
olacak.
Dövizi değer kaybeden ülke-
lerde bu durum, kaçınılmaz ola-
rak köylünün üretim maliyetinin
sürekli artması anlamına geliyor.
Dünya tohumluk piyasasının
yüzde 40'ı Monsanto dahil 10
dev şirketin elinde olduğu (Step-
hen Moll'un ifadesi, The High
Court Judicial Revievv, Dublin,
1997. Chemica! Week 5/8/1998)
düşünülürse, tohum fiyatlannın
ve arzının belirienmesinin de te-
kelci piyasalann insafına kaldığı
görülür. Üstelik bu tekeller küçük
köylü kredileri (mikro-krediler), bu
kredilere konan koşullar aracılıgıy-
la (Monsanto, Report on Sus-
tainable Development, 1997)
hem piyasa paylannı arttınyorlar
hem de köylünün boynundaki ke-
mendi her gün biraz daha sıkıyor-
lar. (Tom Campbell, Develop-
ment Studies Centre, Dublin,
1998; The Times of India,
4/12/98; The Hindustan Times
23/12/98, The Guardian
21/05/99).
Biyoteknoloji hem ekolojik hem
de ekonomik anlamda tam bir tu-
zak. Ama sorun daha çok tek-
nolojiden değil, onun kullanıldığı
sosyo - ekonomik koşullardan,
küreselleşmeden ve onu denet-
leyen tekelci kapitalizmden kay-
naklanıyor.
GELÎRLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Vergi kaçakçılarma
yeni harekât
ANKARA (AA) - Mali-
ye Bakanlığı Gelirler Genel
Müdürlüğü. aybaşından iti-
baren katrilyonluk cirolan
bulunan 10 değişik işko-
lunda topyekûn bir vergi
denetimine başlıyor.
Dahaönceki ytllardauy-
gulanan münferiden mü-
kellefsecerek vergi incele-
mesi yapma işlemi bu yıl
terkediliyor. GelirlerGenel
Müdürlüğü, aynı konum-
dakı diğer mükelleflerin in-
celenmemesi sonucu dene-
timde eşıtsizliğe de yol aç-
tığı belirtilen eski sis- ^_
temin yerine, "sek-
tör, işkolu ve alan'"
denetimını başla-
tıyor. Bu şekilde
hem çok daha et-
kin bir vergi incele-
mesi yapılabileceği hem de
bütün mükelleflerin kontrol
edilebileceği vurgulanıyor.
Yeni denetim kampanya-
sı 1 Haziran'da start alıyor.
Gelirler kontrolörleri, ge-
lirlerbölge müdürlükleri ile
illerde defterdarlıklara bag-
lı vergı denetmenlerinin gö-
rev alacağı denetim operas-
yonu. Ankara, İstanbul, Iz-
ruir. Adana, Bursa, Antal-
ya, Samsun gibi büyükkent-
lerde yürütülecek.
Gelirler Genel Müdürlü-
ğü yetkilileri, denetim ön-
cesi seçilen işkoHannda fa-
aliyet gösteren kişi ve ku-
ruluşlara ilişkin envanter
çahşması içinde bulunul-
duğunu bildirdiler.
Yetkililer denetimlerin
2000 yılında da devam ede-
ceğini, bu çerçevede ocak
ayından itibaren seçilecek
yeni işkollan için de hare-
kete geçileceğini söylediler.
Başlayacak denetim-
lerde kredi kartı ile ya-
pılan alışveriş-
ler. doğalgaz ka-
zanı ve kombi
üreticileri ile itha-
latçı ve pazarlama-
cılan, PVC kapı-pencere
üreten, ithal eden ve pazar-
layan Fırmalar, inşaat sek-
törü, bilgisayar üreticileri,
ithalatçılan ve pazarlama-
cılan, klima üreticileri, özel
yemek fabrikalan, özel sağ-
lık kuruluşlan, özel eğitim
kurumlan, güvenlik sıstemı
imal eden ve pazarlayanlar
büyüteç altına alınacak.
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Yazık Oluyor...
Kamuoyunda, Türkiye ünıversiteleri, daha doğrusu
bilim insanları görevlerini yapmıyor ya da yeriı uzman-
lar çözüm üretemıyor kanısı çok yaygındır. Konunun
htç de azımsanamayacakçok önemli bir öbür yüzü var.
Ülkemizde, genellikle kurum, kuruluş ve kişiler, yerli
uzman raporlannı ve araştırmalan kolaylıkla göz ardı
edebiliyor; savsaklıyor ya da dinlemiyor.
Günümüzde, bilımsel araştırma verilenne başvurma-
dan yaşanamayacağına göre, yabancı uzmanlara baş-
vuruluyor. Yüksek maliyetle ve çoğu kez derinlemesi-
ne araştırmaya yönelmeyen ve yerli koşullara da uy-
mayan raporlar hazıriatılıyor. Türkiye, eğıtimden özel-
leştırmeye, yol tasanmından personel işlemlerinde bil-
gisayar yazılımına uzanan hemen her konuda, dış
borçlanma yoluyla ve de yabancı uzman kullanmanın
çok yaygın olduğu bir süreç yaşıyor.
•••
Yerli uzman görüşünü önemsememe sürecinin önem-
li örnekleri, özellikle doğal çevrenin ve tarihsel ve kül-
türel varlıklann korunması konularında verılen uzman
ve bilirkişi raportannın, neredeyse sürekli olarak sav-
saklanmasıdır.
Böyle bir savsaklamaya konu olmasından korkulan
raporiann son bir örneği de, Gamlıhemşin hidroelekt-
riksantralı (HES)yapımı konusundaverilen bilirkişi ra-
porudur.
Bilirkişi raporu, Prof. Dr. M. Doğan Kantarcı, Prof.
Dr. Bedri ipekoğlu ve Doç. Dr. Lütfi Akça tarafından
hazırlanmış ve 10 Mart 1999'da tamamlanmıştır. Ra-
por, Trabzon Idare Mahkemesi'nde dava konusu olan,
Çamlıhemşin HES'e ilişkin Çevresel Etki Değerlendi-
rilmesi (ÇED) raporunu değerlendırıyor.
Tamamı 60 sayfa tutan raporun yalnızca 'Sonuçlar'
bölümünden yapılacak kimi alıntılar, Çamlıhemşin HES
ile nasıl bir doğa cinayeti ışlenmekte oldugunu kanrt-
lıyor. Raporda, (s. 58-60):
... ÇED raporunun Haziran 7998 nüshasında (Tnşa-
ata başlanmasına olanak veren nüsha) esasa yönelik
eksiklerin ve yetersızliklerin bulunduğu,
ÇED Raporu'ndakı eksiklik ve yetersizliklerin pro-
jedekı teknik eksiklerden ve yetersızliklerden kaynak-
landığı,
Projedekı teknik eksiklik veyetersizliklenn ÇEDRa-
poru'nu hazıriayanlarca bilinmesinin mümkün o/du-
ğu, ancak bu gibi konulann bırtakım varsayımlar ve
vaatler veya belgeye dayandırılmamış taahhütlerle
maskelenmış olduğu,
ÇED Raporu'nda dereye salınacak su miktannm
hesabında hıdroelektrik santralın ihtiyacına esas olan
hesaplama yoluna gidildiği, ...sayılann ve oranlann
Fırtına Deresi'nin doğal akış ve dere yatağı özellikle-
rine uymadığı, dolayısıyla tatlı su ekosisteminın zarar
göreceği,
Balıklann yaşaması için gerekli inceleme ve araş-
tırmalann... yapılmayıp, proje uygulaması sırasında
yapılmasının önerildiğı ve destek vaat edildığı,
Yol inşaatı, kazı materyali, depo yerleh, ba/ık geçi-
di, tünel girişleri, atıksu antma tesisi, çöp imha ve de-
ğertendirme tesisi konulannda projelerin bulunmadı- •
Elektrik iletim hattı gibi önemli bir tesisin değerlen-
dirme dışı bırakıldığı.. Arazıdeki uygulamalann (yol
açılması ve genişletılmesi) teknığine uymadığı, orma-
nı tahrip ettiğı, zarar verdiği, müteakip zarar/ara da yol
açacağı; bu konuda ilgili orman ıdaresınin ve ilgili
mülki amihığin kontrol görevinı yapmadtğı (veya yap-
tınlmadığı),
ÇED Raporu'nda, ...baraı sıstemi ile elektrik üreti-
minin ayn bir seçenek olarak hesaplanmadığı, bu he-
sabın DSİ tarafından yapılmış olduğu, üretılecek e/efrt-
riğin maliyet fıyatının pahalı olduğu,
... hidroelektriksantralın elektrik enerjisi üretiminin
hesaplanandan az, maliyetinin ise hesaplanandan
yüksek olacağı, projenin yen/den e/e alınıp değerten-
dirilmest gerektiği.
Çevre Bakanlığı İnceleme ve Değenendırme Komis-
yonu'nun ÇED Raporu'nu dar bir çerçevede e/e al-
dığı, kapsamlı bır değerlendirme yapmadığı,
Sonuç ve kanaatıne vanlmıştır.
Yargıdan ve yönetıcilerden. bu bilımsel verilerin ge-
rektenni bır an önce yerine getirmelennı istemekten baş-
ka bu sözlere eklenecek ne olabilır?
e-posta: yakup@metu.edu.tr
Yarınlarınızın
güvencesi için
keyfinizi kaçırmayın!
Güvenceli Hesap
Güvenceli Hesap, döviz yatınmınıza yüksek kazanç
sağlarken ücretsiz hayat sigortası kazandırıyor.
Güvenceli Hesap, Iktısat Bankası nin özel sorunlara
getirdiği özel çozumlerden sadece bırı Gelın konuşahrn,
sıze en uygun çözumu sunalım
Tel: (0212) 2741616
www ıktısalbanK com.tr
İKTİSAT
Memnuniyetle
• Gûvenceh Hesap • Dıploma Hesabı • Cıne5 Goia Card • Dövız Hesab • Otomatık Odeme
• Nakıt O'omoD I • Nakıt Eğncm • Nakıt lı-tıyaç • Nakr Al şverış • MaK t Tatıi • Nakıt Ev ıl k •
I Na.ıt Hesap • Nakıl Ev
Nakıt Hediye • Nak.t Çek