22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
MAYIS 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA ekonomiC« cumhuriyet.com.tr 11 1960-1993 döneminde tahsil edilen gelir vergisinin yüzde 139.2'si oranında da kaçak var Ekonommin yarısı yeraltında V DPT'nin yayımladığı tez, * Türkiye'de ekonominin yansının yeraltında olduğu savlannı doğruladı. 1975-1993 dönemine ilişkin hesaplara göre kayıtdışının kayıth ulusal gelire oranı yüzde 124.5. BAM SALV1AN ANKARA - Kavıt dışmın vergi yasa- sıyla kapsanması umudu paranın yurtdı- şına kaçışıyla sonuçlanırken De\ let Plan- lamaTeşkılalı'nın (DPT) ya>ımladığı Yü- rnazllgınıntezı. Türkıye'de ekonominin yansının veraltında olduğu sa\ lannın doğ- ru oldugunu ortaya koydu. Teze göre, tah- sıl edilen gelir vergisinin yüzde 139.2'si oranmda da kaçak bulunuyor. Kayıt dışı ekonominin mevduatlardan 3'te 1 ora- nında yararlandığı düşünülerek yapılan 1975-1993 dönemine ılışkın hesaplama. kayıtdışımn kayıtlı ulusal gelıre oranının yüzde 124.5 oldugunu ortaya koydu. DPT'nin Nısan 1999"da'yayımladığı 'Kayıt dışı Ekonomi ve Türkiye'deki Bo- yutian' başlıklı Yılmaz Ilgın'ın tezınde, Türkıye'dekı kayıt dışı ekonominin boyut- fahakkuk •-• var, tahsilat yok lan gözler önüne serildi. Tezde. kayıt dışı ekonominin kamu açvkları. vergi yükü dağıhmı. sosyal yapıda bozulmaya, eko- nomıde haksız rekabete, çalışma ilişkile- rinın bozulmasına, hatalı politikaların yeglenmesine neden olduğu vurgulandı. Vadesiz hesaplardan yararianıMı Yalnızca nakit para kullanılan kayıt dışı ekonommin 1992 yılında ulusal gelire oranının, parasal oran yöntemine göre yüzde 52.2, ekonometriİc parasal tahmin yöntemıne göre ıse yüzde 47.2 olduğuna dıkkat çekilerek "Kayrt dışı ekonomide- ki ödemelerde belli ölçüde bankalarsiste- minden yarartamldığı düşünüldiiğünde ANKARA(CumhuriyrtBürosu)-Ma- liye Bakanlığı verilerine göre. illerbazın- da vergi tahsilatı, tahakkuk rakamınm yüzde 58'inde kaldı. lller bazında vergi gelirlerindeyüzde 40'lık pay a sahıp olan Istanbul'da, tahsilatın tahakkuka oranı yüzde 5O'ye bile ulaşamayarak yüzde 49.25'te kaldı. Tahakkuk rakamına göre tahsilatta, yüzde 91.09'luk oranla Koca- eli "şampjvtm" oldu. Maliye Bakanhğı'nın nisan sonu ver- gi istaristiklerine göre, 5 katrilyon627tril- yon 684 milyar lira olan tahakkuka kar- şm, ancak 3 katrilyon 285 trilyon 725 milyar liralık tahsilat gerçekleştiruebu- di. En çok vergi gelirinintoplandığı ilolan söz konusu oranlar daha da büyümekte- dir" denıldi. Kayıt dışı işlemlerinin 4'te 1 'inin çek. banka kartı ya da hesaptan para çekerek ödeme gibi vadesiz hesaplardan yararla- nılarak yapılması durumunda kayıt dışı ekonominin kayıtlı ulusal gelire oranı- nın. 1993 yılında yüzde 94.8 olduğu. 1975-1993 ortalamasımn da yüzde 59ol- duğu saptandı. Tezde şöyle denildi: "Kayıt dışı işlemkrde mevduatlardan yararlanma oranının 3te 1 olması duru- munda ise bu oranlar sırasrylayüzde 73ü ve yüzde 124.5 sevhesine ulaşmaktadjr. Bu sonuçlar. ülkemizde ekonominin yan- ayerahındaiddiasınıdogrulamaktadu-.Bu îstanbul'da ise tahakkuk bazında 2 kat- rilyon 688 trilyon lira olarak gerçekleşen verginin ancak 1 katrilyon 314 trilyon 149milyar lirası tahsil edilebildi. Başkent Ankara'da ise vergi gelirleri içindekiyüz- de 15.45'lik payma karşılık, tahakkuk bazındaki 769 trilyon 795 milyar Hradan 507 trilyon 711 milyar lira devletin ka- sasına girdi. Izmir'de ise yüzde 64.23'lük tahsilat oranıyla, 342trilyon433 miryar liralık ta- hakkuktan 219trilyon 942 milyarlirage- lir sağlandı. Maliye'nin 1998 yıhna iliş- kin yıllık bazdaki verilerine göre ise en düşüktahakkuka göre tahsilatoranı yüz- de 83 duzeyindeydi. çalışmanın sonuçlarv ülkemizde mali açı- dan ve sos>al güvenlik kuruluşlanna ka- yıtiıhkaçtsuıdan da önemli ökçüde ksr.it dış*- hk otduğunu. dolayısıyla iktisadi faaliyet- lerin büyükölçüdeotoritelerden gizlendi- ğini göstermektedir." Kurumlar vergisinde yüzde 46.5 Türkıye'de özellikle gelir vergısı ka- çaklannın büyük boyutta olduğuna dık- kat çekılen araştırmada, vergi denetım sonuçlanna göre yapılan hesaplamayla 1960-1993 döneminde kacınlan gelir ver- gısı miktannm, tahsil edilen miktann or- talama yüzde 139.2'si düzeyınde olduğu saptandı. K.urumlar vergisinde bu oranın yüzde 46.5, diğet dolaysız vergilerde de yüzde 59.9 olduğu belirlenirken, toplam dolaysız vergılerdeki kaçağın yüzde 121.5 oranında olduğu kaydedildi. Dolayh vergilerdeki kaçağın göreceli olarak daha düşük kalarak ortalama yüz- de 21.8 düzeyınde gerçekleştıği belirtilir- ken " Ancak yasal ve efektif KDV vergi oranlan sektörelolarak incek'ndığindeve 500 büyük sanayi kuruluşunun ülkemiz- de yaratılan toplam katma değerin yak- laşik yüzde 13'ünü yaratmasına rağmen tahsil edilen toplam KD\'nin yaklaşık yüzde SO'sini ödediği gözönünde tutuldu- ğunda, dolaylı vergilerdeki kaçağın da önemli boyutlarda olduğu görülmekte- dir" uyansmda bulunuldu. Raporda, 1980 yılında işgücüne katı- lım oranı yüzde 60.2, işgücünün nüfiısa oranı da yüzde 40.3 iken 1992 yılında bu oranlann yüzde 52.3 ve yüzde 35.9'adüş- tüğüne dıkkat çekilerek "Bu oranlar,kayıt dışı istihdam ve kayıt dışı ekonominin ge- liştiğinigöstermektedir" değerlendınlme- si yapıldı. Sosyal güvenlik açısındankayıtdışuun tanm ve hizmetler sektöründe yoğun ol- duğu belırtilırken "Çahşan kadın kesi- mindeldkayıtdışüıkerkekkesimirte oran- ladahayükseknr" denildi. Raporda. "ts- tihdamia ilgili kesintilerin yüksekliği. sos- yal güvenlik sisteminin etidn olmayışı ve denetimlerin azhğı, kayıt dışı istihdanun yüksek boyutlarda olmasuıuı bazı sebep- leridir" saptaması yapıldı. Güneydogu 'yu kuraklık vurdu Türkiye'nin tahıl amban olarak bilinen Günejdoğu Anadolu Bölgesi'nde yaşanan kuraklık nedenhle buğda\ ve mercimek ekili arazilerde 200 rrihon lira ddayında zarar meydana geldiği belirtildî. ÇiftçUer kurak topraklan nadas alanı olarak düzenlemeye başladdar. Bölgede, kurakîıktan en büyük zaran Mardin'deki çiftçiler gördü. Zarartann belirienmesi amacıyla valiliklerce oluşturuİan komisyonlar çalışmalanna başladı. Bölgede son 20 > ılın en kurak mevsiminin yaşandığını belirten yetkiüler, bölgede yer alanUIerin "Afet Bölgesi" kapsamına alınmasını i'V"*-^ istediklerini sevlediJet' DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ/ ERGÎN YILDIZOĞLU LOKDRA .co.uk Geçen hatta, biyoteknolojinin risklen üzenne tartışmalar tekrar alevlendi. Amerika'nın en çok se- vilen kelebek türlerinden Mo- narch'ın tırtıl ve larvalannın, ha- şerata karşı direncini arttırmak için genetik olarak değiştirilmiş bir tür mısır bitkisinin polenlerin- den dolayı ölümcül tehlike altın- da olduğu, laboratuvar deneyle- riyle kanrtlanmıştı. Kımya şirket- leriyle çok yakın ilişkiler içinde ol- duğu bilinen ingiliz Işçi Partisi hü- kümetinin, biyoteknolojinin de- netlenmesıne ilişkin çıkarmayı ta- sarladığı yasalan açıklanmış, ama bunlar kimseyi tatmin etmemiş- ti. Tüketiciler konuya ilişkin yete- rince bilgi sahibi olmadıkları için endişetenirken, bilim adamlan ge- netik mühendisliğinin etkileri tam olarak tespit edilene kadar, tica- ri üretimine moratoryum kon- masını istiyorlar. Hükümetler ise bu konuda is- teksiz. Genetik mühendisliği (bi- yoteknoloji) dalında uzmanlaş- mış, tohumluk ürün piyasalarını kontrol eden büyük şirketler, ör- neğin Monsanto, biyoteknoloji- nin dünyadaki açlık sorununason vermenin tek yolu oldugunu ileri sürüyorlar. Birçok bilim adamı ve araştır- macıysa, genetik manipülasyo- nun risklerinin çok az bilindiğinı, ancak gelişmelerin özellikle ta- nmda, azgelişmiş ülkelerde yok- sullaşmayı ve bağımlilığı arttırıcı yönde oldugunu belirtiyorlar. Tüketici Polrtikaları Enstitü- sû'nden (Consummer Policy Ins- titute) Dr. Michael Hanson ve Jean Halloran'ın hazırladığı bir çalışma, genetik mühendisliği yo- luyla değiştirilmiş besinlerin, fark- lı türterin (brtki ve hayvan) genie- rini birbirine aşıladığı için (trans- genetic), diğer besinlerden fark- lı olduğuna işaret ettikten sonra bunlann yarattığı risklen, çeşitlı araştırmalann sonuçlanna daya- narak şöyle özetliyor: Zehirleyicı etkiler yaratmak (Tryptophan amino asit olayı - Mayeno, A.N., G.J. Gleick - 1994); alerjik özelliklerin birtürden diğerine geçmesi (Soya fasulye- si-Brezilya fıstığı olayı. The New England Journal of Medicine, 1996,334 (11); antibiyotiklere kar- şı bağışıklığın artması; genlerin kanşması yoluyla zararlı otlann, böceklerin, virüslerin direncini art- tırması (ABD Tanm Bakanlığı'nda yapılan birtoplantı 1997); gene- tik kirlenme (değiştirilmiş türlerin özellıklerinin başkalanna geçme- si (Ostermann, D 1997, Frank- furter Rundshau, Aralık, 6). Biyoteknoloji ve Uluslararası Tekeller Kaliforniya Üniversitesi Çev- re Bilimleri Bölümü'nce yayım- lanan bir başka araştırma da, (Mi- guel Artieri, 1998) bunlara ek ola- rak, bitkilerde genetik mühendis- liğinin çevrede bitki çeşitliliğini tehdit ederek direnç kazanmış bir zararlı otun veyaböceğin yaygın tahribat riskini arttırdığına işaret ettikten sonra, bu alandaki geliş- melerin esas olarak dünyanın se- kiz büyük şırketi (Bayer, Ciba Geigy, ICI, Rhone Poutenc, Dow / Elanco, Monsanto, Hoescht ve Dupond) tarafından ve tanm- sal sorunlan çözmek için değil, kâr amacıyla yü- rütülmesinın ciddi bir teh- like yarattığı- na işaret edi- yor. GATT an- laşmasının patentlerüze- rine getirdiği korumayasa- lannın, çiftçi- lerin genetik olarak değiş- tirilmiş to- humları yeni- den kullan- malannı, pay- laşmalannı, saklamalannı ve yeni türler üretmelerinı yasakladığını, böylece dünya ta- rımının geleceğinin birkaç şirke- tin elinde kaldığına dikkati çeki- yor. Açlığı önler mi? Dünyanın en büyük biyotekno- loji vetohum şirketlerinden Mon- santo'nun yayınlanna göre "Dün- yanın hızla artan nüfusunu do- yurmanın tek yolu genetik mü- hendislik". Bir uluslararası yar- dım kurumu olan Christian Aids ise tam aksini savunuyor. Chris- tian Aıds'in raporuna göre, "Bu- gün dünyada, tüm nüfusu bir buçuk kez doyuracak kadar besin var. Sorun besin kıtlığı değil, bunun eşitsiz olarak da- ğıtlmış olması. Avrupa ve Ame- rika'da birikmiş besin dağları- na karşılık Afrika'da açlık var." Üstelık Christian Aids'egöre "Ge- netik olarak değiştirilmiş be- sinlertüm dünyada küçük köy- lü tarımını tehdit ediyor" (BBC, 21/05). Gerçekten de genetik mühen- disliğinin etkileri, tarımda açlığa yol açan sosyo-ekonomik yapı- lan, mülkiyet ilişkilerini değiştirmek bir yana, bunları büyük kapitalist işletmeler lehıne daha da bozu- yor (Perry J, 1998. "Feeding the Wohd?" Splice, Cilt 4, sayı 6). Diğer taraftan genetik olarak değiştirilmiş tanm ürünleri çoğun- lukla insanların tüketimi için de- ğil, daha kârlı olan hayvancılıkta kullanılıyor. ABD'de bu yolla üre- tilen soya fasulyesinin yüzde 95'ı ve mısırın yüzde 60'ı bu şekilde tüketiliyor (Lappe, M. Bailey, B. 1998, Genetic Transformation of GlobalAghculture). Biyoteknolo- jinin önemli bir kısmı hayvan ye- mi üretmek için kullanılıyor, ancak dünya nüfu- sunun büyük bir kısmı, özellikle yok- sullar zaten çok az et yi- yor. Diğertaraf- tan, 1980'ler- den bu yana IMF yapısal uyum prog- ramlannın ko- rumacılığı kaldırmasıyla yerel üretici- ler, uluslara- rası şirketle- rin ve dünya fiyatlannın baskılarına dayanamayarak çökerken, dış borç ödemeye hizmet eden ihra- cat gelirlerini arttırdığı için, öme- ğin, Mısır'da bugün ınsanlardan çok hayvanlar için besin üretiliyor. Mısır aradaki açığı (IMF, azgeliş- miş ülkelere tanm sübvansiyon- lannı kaldırmalan için baskı yapa- dursun) ABD'den ithal edilen süb- vansiyonlu tahılla kapatıyor (The Ecologist, 1996. Cilt 26, No: 1.) Kısaca, biyoteknoloji firmalannın açlığı önleme iddiası yalan. Biyoteknoloji tuzağı - intihar eden tohumlar Diğertaraftan Monsanto, No- vartis, Zeneca gibi dev şirketler, dünya tohum ticaretini elinde tu- tan Cargill ısimli tekelci şirketle işbirliği içinde, GATT anlaşması- nın getirdiği avantajlan kullanarak, yine biyoteknoloji yoluyla köylü- ye büyük birtuzak hazıriıyorlar. Bi- yoteknoloji firmaları, köylünün etinden kendi tohumunu saklama ve geliştirme hakkını almayı amaç- lıyor. Dev şirketler bugüne kadar. to- hum verdikleri köylülerle yaptık- lan anlaşmalar yoluyla, genetik olarak değiştirilmiş tohumları bir hasattan fazla kullanmayı yasak- lıyorlardı. Şımdi biyoteknoloji yo- luyla gelıştirilen "intihar eden to- humlar", bu, denetım gerektirdi- ği için, masraflı uygulamaya ke- sin bir çözüm getirecek. Genetik olarak değiştirilmiş to- humlann içine şimdi, ek bir gen dahaekleniyor. Patenti Monsan- to'ya ait bu gen, genetik olarak değiştirilmiş bitkinin tohum ver- mesini engelüyor. Brtki bir hasa- dın sonunda "intihar" ediyor. To- hum olarak saklanıp ekildiğinde ürün vermiyor. Özellikle pamuk, buğday ve soya fasuryesi gibi bitkilere uygulanmaya başlanan bu teknoloji esas olarak azgeliş- miş ülke piyasalarını hedef alıyor (Stenibracher, RA ve Mooney, P.R, 1998, "Terminator techno- logy", The Ecologist, Cilt 28, Sa- yı 4; Gen Ethics News 1998, Şu- bat/Mart). BBC Türkçe Servisi'nın bildir- diğine göre (21/05/99) bu uygu- lamanın kapsamında Türkiye de var. Bu uygulamaya göre Car- gill'den tohumluğu bir kere alan çiftçi, hasat sonunda tohum el- de edemeyeceği için, sürekli to- hum satın almakzorunda kalacak, böylece bir tuzağa düşürülmüş olacak. Dövizi değer kaybeden ülke- lerde bu durum, kaçınılmaz ola- rak köylünün üretim maliyetinin sürekli artması anlamına geliyor. Dünya tohumluk piyasasının yüzde 40'ı Monsanto dahil 10 dev şirketin elinde olduğu (Step- hen Moll'un ifadesi, The High Court Judicial Revievv, Dublin, 1997. Chemica! Week 5/8/1998) düşünülürse, tohum fiyatlannın ve arzının belirienmesinin de te- kelci piyasalann insafına kaldığı görülür. Üstelik bu tekeller küçük köylü kredileri (mikro-krediler), bu kredilere konan koşullar aracılıgıy- la (Monsanto, Report on Sus- tainable Development, 1997) hem piyasa paylannı arttınyorlar hem de köylünün boynundaki ke- mendi her gün biraz daha sıkıyor- lar. (Tom Campbell, Develop- ment Studies Centre, Dublin, 1998; The Times of India, 4/12/98; The Hindustan Times 23/12/98, The Guardian 21/05/99). Biyoteknoloji hem ekolojik hem de ekonomik anlamda tam bir tu- zak. Ama sorun daha çok tek- nolojiden değil, onun kullanıldığı sosyo - ekonomik koşullardan, küreselleşmeden ve onu denet- leyen tekelci kapitalizmden kay- naklanıyor. GELÎRLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Vergi kaçakçılarma yeni harekât ANKARA (AA) - Mali- ye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü. aybaşından iti- baren katrilyonluk cirolan bulunan 10 değişik işko- lunda topyekûn bir vergi denetimine başlıyor. Dahaönceki ytllardauy- gulanan münferiden mü- kellefsecerek vergi incele- mesi yapma işlemi bu yıl terkediliyor. GelirlerGenel Müdürlüğü, aynı konum- dakı diğer mükelleflerin in- celenmemesi sonucu dene- timde eşıtsizliğe de yol aç- tığı belirtilen eski sis- ^_ temin yerine, "sek- tör, işkolu ve alan'" denetimını başla- tıyor. Bu şekilde hem çok daha et- kin bir vergi incele- mesi yapılabileceği hem de bütün mükelleflerin kontrol edilebileceği vurgulanıyor. Yeni denetim kampanya- sı 1 Haziran'da start alıyor. Gelirler kontrolörleri, ge- lirlerbölge müdürlükleri ile illerde defterdarlıklara bag- lı vergı denetmenlerinin gö- rev alacağı denetim operas- yonu. Ankara, İstanbul, Iz- ruir. Adana, Bursa, Antal- ya, Samsun gibi büyükkent- lerde yürütülecek. Gelirler Genel Müdürlü- ğü yetkilileri, denetim ön- cesi seçilen işkoHannda fa- aliyet gösteren kişi ve ku- ruluşlara ilişkin envanter çahşması içinde bulunul- duğunu bildirdiler. Yetkililer denetimlerin 2000 yılında da devam ede- ceğini, bu çerçevede ocak ayından itibaren seçilecek yeni işkollan için de hare- kete geçileceğini söylediler. Başlayacak denetim- lerde kredi kartı ile ya- pılan alışveriş- ler. doğalgaz ka- zanı ve kombi üreticileri ile itha- latçı ve pazarlama- cılan, PVC kapı-pencere üreten, ithal eden ve pazar- layan Fırmalar, inşaat sek- törü, bilgisayar üreticileri, ithalatçılan ve pazarlama- cılan, klima üreticileri, özel yemek fabrikalan, özel sağ- lık kuruluşlan, özel eğitim kurumlan, güvenlik sıstemı imal eden ve pazarlayanlar büyüteç altına alınacak. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Yazık Oluyor... Kamuoyunda, Türkiye ünıversiteleri, daha doğrusu bilim insanları görevlerini yapmıyor ya da yeriı uzman- lar çözüm üretemıyor kanısı çok yaygındır. Konunun htç de azımsanamayacakçok önemli bir öbür yüzü var. Ülkemizde, genellikle kurum, kuruluş ve kişiler, yerli uzman raporlannı ve araştırmalan kolaylıkla göz ardı edebiliyor; savsaklıyor ya da dinlemiyor. Günümüzde, bilımsel araştırma verilenne başvurma- dan yaşanamayacağına göre, yabancı uzmanlara baş- vuruluyor. Yüksek maliyetle ve çoğu kez derinlemesi- ne araştırmaya yönelmeyen ve yerli koşullara da uy- mayan raporlar hazıriatılıyor. Türkiye, eğıtimden özel- leştırmeye, yol tasanmından personel işlemlerinde bil- gisayar yazılımına uzanan hemen her konuda, dış borçlanma yoluyla ve de yabancı uzman kullanmanın çok yaygın olduğu bir süreç yaşıyor. ••• Yerli uzman görüşünü önemsememe sürecinin önem- li örnekleri, özellikle doğal çevrenin ve tarihsel ve kül- türel varlıklann korunması konularında verılen uzman ve bilirkişi raportannın, neredeyse sürekli olarak sav- saklanmasıdır. Böyle bir savsaklamaya konu olmasından korkulan raporiann son bir örneği de, Gamlıhemşin hidroelekt- riksantralı (HES)yapımı konusundaverilen bilirkişi ra- porudur. Bilirkişi raporu, Prof. Dr. M. Doğan Kantarcı, Prof. Dr. Bedri ipekoğlu ve Doç. Dr. Lütfi Akça tarafından hazırlanmış ve 10 Mart 1999'da tamamlanmıştır. Ra- por, Trabzon Idare Mahkemesi'nde dava konusu olan, Çamlıhemşin HES'e ilişkin Çevresel Etki Değerlendi- rilmesi (ÇED) raporunu değerlendırıyor. Tamamı 60 sayfa tutan raporun yalnızca 'Sonuçlar' bölümünden yapılacak kimi alıntılar, Çamlıhemşin HES ile nasıl bir doğa cinayeti ışlenmekte oldugunu kanrt- lıyor. Raporda, (s. 58-60): ... ÇED raporunun Haziran 7998 nüshasında (Tnşa- ata başlanmasına olanak veren nüsha) esasa yönelik eksiklerin ve yetersızliklerin bulunduğu, ÇED Raporu'ndakı eksiklik ve yetersizliklerin pro- jedekı teknik eksiklerden ve yetersızliklerden kaynak- landığı, Projedekı teknik eksiklik veyetersizliklenn ÇEDRa- poru'nu hazıriayanlarca bilinmesinin mümkün o/du- ğu, ancak bu gibi konulann bırtakım varsayımlar ve vaatler veya belgeye dayandırılmamış taahhütlerle maskelenmış olduğu, ÇED Raporu'nda dereye salınacak su miktannm hesabında hıdroelektrik santralın ihtiyacına esas olan hesaplama yoluna gidildiği, ...sayılann ve oranlann Fırtına Deresi'nin doğal akış ve dere yatağı özellikle- rine uymadığı, dolayısıyla tatlı su ekosisteminın zarar göreceği, Balıklann yaşaması için gerekli inceleme ve araş- tırmalann... yapılmayıp, proje uygulaması sırasında yapılmasının önerildiğı ve destek vaat edildığı, Yol inşaatı, kazı materyali, depo yerleh, ba/ık geçi- di, tünel girişleri, atıksu antma tesisi, çöp imha ve de- ğertendirme tesisi konulannda projelerin bulunmadı- • Elektrik iletim hattı gibi önemli bir tesisin değerlen- dirme dışı bırakıldığı.. Arazıdeki uygulamalann (yol açılması ve genişletılmesi) teknığine uymadığı, orma- nı tahrip ettiğı, zarar verdiği, müteakip zarar/ara da yol açacağı; bu konuda ilgili orman ıdaresınin ve ilgili mülki amihığin kontrol görevinı yapmadtğı (veya yap- tınlmadığı), ÇED Raporu'nda, ...baraı sıstemi ile elektrik üreti- minin ayn bir seçenek olarak hesaplanmadığı, bu he- sabın DSİ tarafından yapılmış olduğu, üretılecek e/efrt- riğin maliyet fıyatının pahalı olduğu, ... hidroelektriksantralın elektrik enerjisi üretiminin hesaplanandan az, maliyetinin ise hesaplanandan yüksek olacağı, projenin yen/den e/e alınıp değerten- dirilmest gerektiği. Çevre Bakanlığı İnceleme ve Değenendırme Komis- yonu'nun ÇED Raporu'nu dar bir çerçevede e/e al- dığı, kapsamlı bır değerlendirme yapmadığı, Sonuç ve kanaatıne vanlmıştır. Yargıdan ve yönetıcilerden. bu bilımsel verilerin ge- rektenni bır an önce yerine getirmelennı istemekten baş- ka bu sözlere eklenecek ne olabilır? e-posta: yakup@metu.edu.tr Yarınlarınızın güvencesi için keyfinizi kaçırmayın! Güvenceli Hesap Güvenceli Hesap, döviz yatınmınıza yüksek kazanç sağlarken ücretsiz hayat sigortası kazandırıyor. Güvenceli Hesap, Iktısat Bankası nin özel sorunlara getirdiği özel çozumlerden sadece bırı Gelın konuşahrn, sıze en uygun çözumu sunalım Tel: (0212) 2741616 www ıktısalbanK com.tr İKTİSAT Memnuniyetle • Gûvenceh Hesap • Dıploma Hesabı • Cıne5 Goia Card • Dövız Hesab • Otomatık Odeme • Nakıt O'omoD I • Nakıt Eğncm • Nakıt lı-tıyaç • Nakr Al şverış • MaK t Tatıi • Nakıt Ev ıl k • I Na.ıt Hesap • Nakıl Ev Nakıt Hediye • Nak.t Çek
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear