Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 23 MAYIS 1999 PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
Bir Kez Daha DGM'ler
HALİT ÇELENK Hukukçu
A
nayasa Mahkemesı'nin
31 kuruluş yıldönümü ne-
denivle Mahkeme Başka-
nı Sayın Ahmer Necdet
Sezerbır konuşma yaptı.
18 Nısan seçımlerinden
sonra yenı hükümetın kuruluş. çalışmalan
sürerken yapılan bu konuşma ınancımıza
göre yasama ve yürütme organlanna hak-
lı bir uyan nitelığı taşımaktadır. Sayın Se-
zer konuşmasmda. yıllardan beri yapılma-
sı vaat edilen ama süreklı rafa kaldınlan
demokratikleşme konulan üzennde dur-
makta ve: "Kişinin varhğmın temeli olan
düşünceve düşünceyi açıklamaözgürlüğü.
demokrasinin de temeli ve aynimaz bir
parçasıdır... Eylem çağnsı (suç işlemeye
tahrik H.Ç.) >apılma\an. eyleme yönelme-
miş soyut düşünce açıklamalan suç savıl-
mamalıdır. Soyut bir düşünce açıklaması
ile yasaya aykın ejlemlere çağn niteiiğin-
deki her türlü düşünce açtklamaJannı bir-
birinden ayirmak gerekir." dedıkten sonra
yürürlükte bulunan dernekler. YÖK. siya-
sal partıler. sendıkalar. toplusözleşme. grev
ve lokavt. DGM, toplantı ve gösten yürü-
yüşlen. sıkıyönetim, basm. terörle müca-
dele, Türk ceza yasalannın düşünce açık-
lama özgürlüğüne aykın kurallar içerdiği-
nı, bu yasalarda demokratik tophım düze-
ninin gereklerine uygun (Anayasa, 13 '3.
H.Ç.) değişıklikler yapılmasınm zorunlu
olduğunu söylemektedir.
Bütün bu öneri ve değerlendırmelere
katılmamak olanaksızdır. Yine hemen söy-
lemek gerekir ki yıllardan beri Türkiye'de
hukukçular, üniversite öğretim üyeleri, ya-
zarlar ve sivil toplum örgütleri yazarak,
konuşarak. toplantı ve yürüyüşler yaparak
bu düşüncelen dile getirdikleri halde geç-
miş siyasal ıktıdarlarbu hakJı istekleri ye-
rine getirmeye yanasmamışlardır. Yine bu
ve benzen istekler ve demokratik toplum
düzenınin yukarıda açıklanan gerekleri
adalet yılllannın açılış törenlerinde Yargı-
tay başkanlart. aynca bellı günlerde Danış-
tay başkanlan \e Türkıye Barolar Birliği
tarafindan öne sürülmesinekarşın günümü-
ze kadar göz ardı edilmiştir. Bu da halk]-
mızın yıllanmış özlemı olan demokratik dü-
zenin bir hayal-i ham olarak kalması so-
nucunu doğurmuştur.
Anayasa Mahkemesi sayın başkanımn
üzerinde durduğu bütün hukuksal konular
haklı, cıddi ve demokratik toplum düzeni-
nin gerektirdiği çözüm bekleyen önemlı so-
runlardır. Biz bu önemli sorunlar içinde yer
alan, geçen aylarda yoğun tartışma konu-
su olan ve hakkında bir yasa değişiklik ta-
sansı da hazırlanan Devlet GüvenJik Mah-
kemeleri üzerine kimi noktalan bir kez da-
ha anımsatmak istiyoruz.
1 - Basına yansıyan haberlerden anlaşıl-
dığına göre siyasal iktidar, AvTupa lnsan
Haklan Komisyonu tarafindan DGM'lerin
bağımsız mahkemelerolmadığı, lnsan Hak-
lan Avrupa Sözleşmesi'nin altıncı mad-
desinde dile getırilen "Kişinin bagımsız
bir mahkemede yargılanma hakkTna ay-
kın bulundugu yolunda verilen karar kar-
şısında ve ülkemizde yapılan yoğun eleş-
tirileri göz önüne alarak bu mahkemelerin
kuruluşu ıle ilgıli anayasa ve yasa hüküm-
lerinde birdeğişiklik yapmayı düşünmek-
tedır. Buna göre adı geçen mahkemelerde
görev yapan asken hâkimler kaldınlacak
ve yerlerine sivil hâkimler getinlerek Av-
rupa lnsan Haklan Komisyonu'nun kara-
nna ve Avrupa lnsan Haklan Sözleşmesi 'nin
altıncı maddesine uyulmuş olacak ve böy-
lece sorun çözüme kavuştunilacaktır.
Oysa asken hâkimlerin bu mahkemeler-
den alınması ve yerlerine sivil hâkimlerin
genrilmesi tek başına sorunu çözemeyecek-
tir. Çünkü bu mahkemelerin kuruluş yasa-
sında savunma hakkını kısıtlayan ve adil
bir karar verilmesini engelleyici başka hü-
kümler de vardır. Kuruluş yasasında bu
hükümler var oldukça, bu yargı yerlerinin
kararlannı adalet açısından doyurucu ni-
telikte görmek olanaksızdır.
2- DGM'lerin kuruluşuna ilişkin anaya-
sanın 143. maddesinin gerekçesinde "bu
mahkemelerin görevine giren suçiann özel-
Itği gözönüne alınarak bunlann ihtisaslaş-
mış mahkemelerde> argıianmasının öngö-
rüldüğü*' ıleri sürüİmektedir. Bu gerekçe
ve gerekse DGM'lerin uzmanlık mahke-
mesiolduğuyolundaki görüşlergerçekler-
le bağdaşmamaktadır. Bu mahkemelerin
uzmanlıkla ilgisi yoktur. Burada görev ya-
pan hâkimler Türkiye'de genel ve askeri
mahkemelerde görev yapan hâkimler ara-
sından seçilmektedir. Bunlarötekı hâkim-
lerden farklı özel bıreğıtim görmemişler-
dir. DGM'lerin görevlerine giren suçlar
Türk Ceza Yasası'nda ve ceza hükmü ta-
şıyan baska yasalarda yazılı suçlardır. Ge-
nel mahkemeler de aynı suçlarla ilgili da-
valan gönnektedirler. Bu açıdan da arala-
nnda bir aynm olduğu söylenemez. O hal-
de suçlar açısından da bir farkhlık söz ko-
nusu değildir.
3- DGM'lerin demokratik bir ülke olan
Fransa'dan alındığı savı hakkında değerli
hocamız Prof. Dr. Faruk Erem'in bu ko-
nudaki düşüncelerini okuyucuya sunmak-
ta yarar görüyoruz.
"Devtet Güvenlik Mahkemeleıi'ni sa-
vunanlann ortayaatnklan gerekçe şudur:
Bu mahkemeleri kurarken demokratik bir
üJke olan Fransa'nın kanununu aidık.
Bu 'hılaf-ı hakikat' bir beyandır. Çün-
kü Fransa, Cezayir olayian nedeni ik oia-
ğanüstü bir mahkeme kurmak tstemiş,ör-
nek olarakda 1926tarihJifasist ItalyanKa-
ounu'nu hemen hemen aynen almtşür. O
halde Fransız örneği Oe bize aktanlan sis-
tem, Fransa'dan defil ikinci elden olmak-
la beraber faşist İtaha'dan gebıuştir." (1)
Eğer hukuk devletınin baska bir deyiş-
le demokratik bir düzenin ülkemizde ger-
çekleşmesini istiyorsak, yeterli bir demok-
ratikleşme programını yaşama geçirmeyı
amaçlıyorsak, Yargı Birliği'ne aykın, sa-
vunma hakkını kısıtlayıcı hükümler içeren,
siyasal iktidara bağımlı DGM'lerin kaldı-
nlması ve bu görevlerin genel mahkeme-
lere verilmesi gerekir. Sorun şu ya da bn
kişinin. şu ya da bu mahkemede yargılan-
ması değfl. sorun. tüm Türkhe insanı için
bagımsız ve genel mahkemelerde yargdan-
ma sorunu, yani demokrasi sorunudur.
(1) ÇHD dergısı: Çağımızda Hukuk ve
Toplum. sayı 1, sayfa 6. Elam 1976.
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Bir An Dönüp Bakmak!
Geriye dönüp bakmak!..
Zaman zaman bir anlığına da olsa geçmiş gün-
lere dalıp gideriz. Çoğu üzücü olaylardır birden-
bire gün ışığına çıkan... Acılar, bunalımlar, kırgın-
lıklar, pişmanlıklar!.. Ne de çoktur bunlar! Mutlu an-
lar, sevinçler bellekte silinip gider de yaşantımızın
kara noktalan canlılığını korur.
Vedat Günyol 88 yaşına girmiş! Inanılır gibi de-
ğil. "Türk Dili Dergisi"nde:
"Bu dünyada kazık kakılmayacağına göre biryaş-
tan sonra insan ister ıstemez giderayak oluyor. Pe-
ki nereden giderayak olmak? Bilinmeyen, bugü-
ne dekbılinmemiş birdünyaya... Varmı öyle bir
dünya?"
Bu tür düşüncelen çok genç yaşta da duymu- -
şumdur. Siz de yaşamışsınızdır zamanın geçme-
siyle, gerilerde bıraktıklanmızı... Bir sonuca doğ-
ru gittiğimizi, ister genç ıster yaşlı da olsak "g/cfe-
rayak" olmanın hüznünü...
Fethi Naci "Dönüp Baktığımda" (Adam yayını)
adlı anılannı şu cümle ile bitirmiş:
"Acıyı yaşadım ben veyalnızlığı ve sevgisizliği.
Bir ölüm kaldı, 0 da umurumda değil: ölüm ya-
şanmıyorki?.."
Naci'yı tanıdığımda yinmisinde bile değildi. Şim-
di yetmişine gelmiş! Kendimizden genç olanlan hep
o yaşta kalacak sanırız! O daha dünkü çocuk, o
daha!.. Bir de bakanz çocuklarımız, hatta torun-
larımız büyümüş, koca delikanlı, gelinlik kız olu-
vermiş... Eski resimler bir başka dünyadan esin-
tiler getirir, aldatıcı duygular verir. Zaman ise her
şeyi ezer geçer...
"Arkamda kalan benim gibi ölümlülere, özellik-
le genç ölümlülere bırakacağım mesaj ne olabi-
lir diye düşünüyorum nicedir: Yaşadığınız süre-
ce, yanı size ayrılan süre içinde ölmeyecekmiş gi-
bi çalışmanızı, çevrenize yararlı olmanızı, ölecek-
miş gibi de arkada kalacaklara hoşgörüde, al-
çakgönüllülükte, insan sevgisi, saygısında imre-
nilesi bir örnek bırakmanızı isteyeceğim."
Bu güzel öğüdü vermek için 88 yaşı beklemek
ntye? Hem Günyol'un bütün yaşamı, çalışması, ver-
diği ürünler, kışiliğiyle sunduğu örnek, bu sözleri
gerçek kılmıyor mu? Ama kendini hayale kaptır-
mayan bir kışi olarak şunları ekliyor:
"Tüm bu tutumlar, dilekler, yaşayanlar için bir
anlam taşır taşıyabilirse. O da bunlann içtenliği-
ne bağlıdır. Ölenin düşüncelerini yaşatmaya ge-
lince, bunun ne ölçüde gerçekleşebileceği soru-
nu çok önemlidir."
Nerden nereye! Bir anlık geriye bakış aldı nere-
lere götürdü! Bir mayıs rüzgârının itişi mi? Yoksa,
Günyol'un, Naci'nin yazdıklannın bendeki etkisi mi?
Fethi Naci'nin (gerçek adıyla Naci Kalpakçıoğ-
lu) anılannı bir roman gibi okudum. Yaşamanın an-
lamı. önemi, ölüm gerçeğine karşı koymanın tek
yolu, yaratmak, 'arkamızda kalacaklara imrenile-
si bir örnek olmak'.
Bugün pazar... llkyazın son günleri... Size üzün-
tülü anlar yaşattımsa bağışlayın! Bir anlığına ge-
riye dönüp bakın siz de geçip gidenlere... Naci gi-
bi, Behçet Necatigil'in şu dizesini anımsayın:
"Bıkmışım ölümlerden, ölmeyin benden ön-
ce."
• • • • \
c
""Hotel JVleri
" T a t i 1 d e k i e v i n i z "
* Tamamen yenilenmiş kümab odalar, asansör, sauna,
havuz, ozel plaj ve deniz aktiviteleri
* Diıüenmek, başıruzı dinlemek, tatili tatil gibi yaşamak için.
* Doğa harikası Öludeniz'de hizmetiııizdedir.
* Çocuklara, balayına gelenlere, gnıplara ve müdavimlerimize
özel indirimler.
Intemet : www.hotelmeri com.tr.
E-Mail : hotehneri ©hotelmeri.com.tr.
Rez.Tel: 0252.617 0001 (PBX 8Hat)Fax: 61700 10 j
ÇANDIR ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1999/14
Duruşma Günü: 24.06.1999
Davacı Elıfe Karakoç vekıli Avukat Dursun Güven
tarafindan davalı Çandır ılçesinden Nafız Gülderen
aleyhıne açılan tapu ıptali ve tescıl davasının Yargı-
tay'ca bozulması üzerine verilen ara karan gereğince;
Davalı Nafis Gülderen'ın adresı tüm araştırmalara
rağmen bulunamadığından adına duruşma günü ilanen
tebliğine karar verilmiş olup;
Davalı Nafız Gülderen'ın duruşmanın bırakıldıgı
24.06.1999 günü saat 10.00'da bizzat mahkemede ha-
zir bulunması veya kendısını bir vekille temsil ettırme-
si. duruşmada hazır bulunmadığı veya kendisinı vekil-
le temsil ettırmediğı halde duruşmaya yokluğunda de-
vam olunacaği ve yokluğunda karar verileceğı tebligat
yerine kaim olak üzere ilanen teblığ olunur.
Basın: 22903
Densizlikten de Ote...
Prof.Dr.KemalÖNEN
N
e acıdır ki TBMM ça-
tısı altında devlete ve
kurulu rejime kafa tut-
ma girişimine yeltenil-
di ve bu ginşime Fazı-
let Partili bir kısım milletvekili de al-
kış tutarak katıldı. Gerçi; bir yandan
DSP'lilerin yoğun protestolan ve öbür
yandan FP dışındaki partılerin en
azmdan görünüşte onaylayıcı tavır
sergilememeleri ile bu garabet defe-
dildi. Ancak tek bu gözlem dahi ti-
pik bir göstergedir. Nedir bu göster-
ge diye sorulursa; çağ dışı, antirasyo-
nel ve duygu sömürüsü ile dopdolu
reaksiyoner dincilik (din değil), din-
ci dogmacılıktır.
Düzeyli, olgun ve de dengeli kişi-
liğe ulaşmak kolay değil. Zaten top-
lum ve de insanlığın son 8-10 bın yıl-
lık tarihsel dönemindeki çabalannın
özü buruhsal-moral ve düşünsel yük-
seliş ve motivasyonlann hikâyesidir
de denilebilir. Büyük fılozoflar. bilim-
ciler, düşünürler ve insanlığa moral,
ahlak ve de devirlerindeki hurafeler-
den annmayı, aklı ve düşünceyi öğüt-
leyen peygamberler gibi rehberlerle
ancak bir ölçüde yola gırebilmış in-
sanoğlu. Rahmetli hocamız, Akil
Muhtar Bey'in vurgulamaya çalış-
tığı gibi, insan beyninin bu gelişme
yolunda kat edeceğı daha çok mesa-
fe var.
Ülkede büyük bir ekonomik sıkın-
tı, insanlarda geçim derdi. işsizlik,
üretim düşmesi sürerken, işletmele-
rin yaşam savaşı verdikleri. iç ve dış
düşmanlarla uğraşıldığı bir dönem-
de fanatik ve çıkarcı hırslarla insan-
lan, gruplan tahrik ve tahrip eden ve
bunu insan haklan, demokrasi vb.
kavramlara dayandırmaya çabalayan
siyaset hastalan, geçmişteki olayla-
nn etkisinden kendilerini kurtarama-
yan saplantılı kindarlar, gazete kö-
şelerine çöreklenmiş rejim düşman-
lan, sureti haktan görünen fakat hem
nalına hem mıhına vuran mütefekkir
bozuntulan. kılavuzluk yapan karga-
lar. yine hep bunlar sahnede son yıl-
larda.
O kılavuzlardan bazıları ki
TBMM 'de "demokratik velaik cum-
huriyete. Atarürk ilke ve inkılaplan-
na, anaj-asa UkeJerine" sadakatten ay-
nlmayacaklanna, bunlan benimse-
dıklerine ilişkin olarak namusian ve
şerefleri üzerine ant içiyorlar! Işte sa-
mimıyetsizlik ve tutarsızlık burada
sıntıyor. Zıra hem bunlan kabul ve
bunlara sadakat ıfade etmek ve hem
de bunlara taban tabana zıt girişim-
ler ve görüntüler sergileyerek Mec-
lis'e, rejime, devlete kısaca sisteme
saldın, andın içtenliğine inandırabı-
lirmi? Esasen protestolardevameder-
ken gözlenen sıntmalar da patolojik
neşenin belirtisiydi bana göre. O an-
dı ıçenlerden bazılannın daha sonra
yeminlerine sadakatsizlikleri ve kan-
dırmacı tutumlan milletçe görüldü
ve unutulmadı. Yıllardır, geçmişten
kaynaklanan, sekülarizm-rasyona-
lizm (akılcılık) karşıtı ve bir ölçüde
tarihsel-sosyal gelenek ve yapılan-
malara davalı tutucu dinci dogmatik
reaksiyonİar, Cumhuriyetin kurulu-
şundan beri bazen yüzeyde ve bazen
de yer altında olmak üzere hep sure-
geldi. 1950'lerden sonra ise çağdaş-
laşmayı ruhu ile değil, biçimsel yanı
ile almak ya da yorumlamak yoluna
giren siyasal kadrolar, bazı eğitim
kurumlan ve başka kuruluşlarca bi-
lerek ya da bilmeyerek bu tepki bes-
lendi ve hâlâ da besleniyor. Işte bu-
gün vanlan nokta ülkede esasen var-
lıgıru sürdüren "dind-dogmatik
?
'yak-
laşuru siyasal yapıya taşıma ya da
çabalannın daha da belirginleşmesi-
dir. Bir savaş. sürüyor. Bu: "akılla-
dogmanın". "egoizrnle-alrurtanüı".
"çağdaş laik cumhuriyetie-patolojik
reaksiyoner ruruculugun" savaşıdır
samrun, daha bir süre gözlenecektir,
sonundabunörotikpatoloji(hastalık)
tükenecektir.
r +•**
f i 'i
250 Trilyon Lira Sermaye, 80(
9 Yurtdışı Temsilciliği, 3 Yurtdışı Banka Ortaklığı,
14 Bilgilendirme Oflsi, 2 Yurtdışı Bilgi Destek Bürosu,
15 Bin'e Yakın Çalışanı, 5 Milyon Mevduat Müşterisi,
1 Milyon Kredi Müşterisi, 200 Katrilyon Lira İşlem Hacminin
_ Verdiği Güvenle...
Türkiye'nin Önde Bankası Halkbank61. Kuruluş Yıldönümünde
Mutludur Gururludur...
HALKBANK
TÜRKİYE HALK BANKASI
PENCERE
Söylem ve Gerçek!
Insanın kökenine ilişkin kavganın tadına 21 'inci
yüzyılın eşiğinde bile doyulmuyor. Kimine göre
Tanrı, Adem Baba'mızı balçıktan yarattı, Havva
Ana'mızı da Adem'in sol kaburga kemiğinden...
Bektaşi yıkanmayı sevmezmiş, "neden" diye
sormuşlar.
Baba Erenler:
- Allah, demiş, bizi topraktan yarattı, suyla sık
sık oynamaya gelmez.
Peki, Adem İle Havva'nın insan haklan var mıy-
dı?..
Hayır...
"lnsan haklan" Nuh'tan, Musa'dan, Isa'dan,
Muhammet'ten sonradır, 18'inci yüzyıl ürünüdür;
'fabrika'dan türemiştir; toplum, uygariığın belirli
bir aşamasına gelince, akıl inanca üstün çıkınca,
"lnsan Haklan Bildirisj" yayımlandı.
•
Batı uygariığı insan haklannın anayurdu!..
Aradan iki yüzyılı aşkın bir süre geçmesine kar-
şın, dünya cografyasının yüzde seksenine ilişkin
bölümünde ne insan haklan geçerli ne de temel
özgürlükler...
lnsan haklan haritası nasıl çizilir?..
Çok kolay!..
Alın efinize kalemi. sanayileşmiş zengin ülkeleri
maviye boyayın, dünyanın geriye kalan bölümünü
deyeşile... Mavi, insan haklan coğrafyasıdır; yeşil
bölümde insan haklarından yoksun yoksullar ya-
şar...
Neçıkarbundan?..
Demek ki yoksul toplumlann insan haklanna ve
demokratik düzene kavuşabilmeleri için sanayileş-
meleri, zenginleşmeleri, "Batı" diye anılan uygar-
lık dünyasının maddi düzeyine erişmeleri, hiç ol-
mazsa yakınlaşmalan gerekiyor. Afrika'da açlık-
tan kıvranan ve kabile kavgalannda kınlan insan-
lar, insan haklanna dayalı bir yaşam kurabilirier
mi?.. Asya'nın çöllerinde ya da bataklıklannda de-
mokrasiyi ara ki bulasın...
Peki, yoksullar ne zaman kalkınacak, sanayile-
şecek, zenginleşecek, insan gibi yaşayacaklar?..
Daha başka deyişle insan haklanna kavuşacaklar?..
•
Yeryüzünün tartışmasız tek süper gücü ABD, in-
sanlığa bir "model" öngördü:
YDD (Yeni Dünya Düzeni)
YDD Ljygulanmaya başladığından beri yaşanan-
lar neier? Din savaşlan, mezhep savaşlan ve etnik
savaşlar yoksullar cografyasında ortalığı kınp ge-
çiriyor; daha da beteri, yoksullarla zenginler ara-
sındaki uçurum kişiler, sınıflar, ülkeler, bölgelerara-
sında büyüyor. YDD'nin ekonomik modeli, yoksul-
lan daha da yoksul yapıyor.
Peki, bu yönelimin rayına oturan insanlıkta, in-
san hakları nasıl yaygınlaşacak? lnsan haklan zen-
ginlerin tekelinde kalan bir ayncalık mı olacak?
•
YDD'nin insanlığa uyguladığı ekonomik modeJ
ile sömürülüp yoksullaşan bir toplumun insan hak-
lanna kavuşmak yolunda çırpındıkça daha çok
batması birçelişkiyi sergiliyor!.. "SûperGüç" hem
sömürecek, hem insan haklannın patronu rolüne
çıkacak!.. Bu tür bir dünyada yoksullar hep ezile-
cek...
Bilimsel araştırmalann sonuçlannda ve Birteşmiş
Milletler'in verilerinde çarpıcı gerçeğin altı çiziliyor.
Küresel patronlann ağızlannda geveledikleri insan
haklan edebiyatıyla yeryüzüne uyguladıklan eko-
nomik model uzlaşmıyor. Bu durumda insan hak-
lannı ileri sürerek yoksul ülkelere baskı yapmak po-
litikası, içeriğinden soyutlanarak sömürü düzeninin
bir aracına dönüşmüyof mu?..
*J*
t Cumfı
^kitap kulübüj
TAM DA BUGÜN OKUNACAK İKİ KİTAP
Hikmet Çetinkaya
TÜRKİYE'NİN
ŞEYTAN ÜÇGENİ
Eeevit:"Lütfen bu hanıma haddıni bıldınn", dedı. "Türban
Bunaltıcısı" FP'lı Merve Kavakçı'nın yemmıni kim önledi?
Hadlerinın bildirilmesı gereken diğer kımîıkler kime ait? Hadlermı
bilecekJer mı? Bu kıtap "had bildirmenin"' abecesi.
(Cumhunyet Kıtaplan)
ŞERIAT PAZARI
FP'li Merve Kavakçı türban bunalımını vırmi dört saat içinde mi
yarattı? Kavakçı'nın ardına gizlenen yeşıl bayraklılann, çember
sakalhlann. cüppelılenn. sanklılann, sıyah çarşaflılann pazara
çıkanldıgı bir kıtap. (Çağdaş Yayınlan)
24 SAAT NÖBETÇİ KİTAPÇI
Her işlem bir telefonla (212)514 01 96
MİMAR StNAN LTNİVERSİTESİ
REKTÖRLÜĞÜ'NDEN
Munar Sınan Cnıversıtesı EJevlet Konservatuvan'nın Ha-
zırlık - tlköğretim Okulu ve Lıse devrelerine sınavla öğrencı
alınacaknr. On Kayıtlar: 31 Mayıs 1999 -11 Haziran 1999 Ye-
tenek Sınavlan: 21 Haziran 1999-28 Haziran 1999 tarihlen
arasında Beşiktas Dolmabahçe Caddesı'ndeki bınasında yapı-
lacaktır. Aynnülı bilgi ve başvuru formlan konservatuvardan
temin edilir. Adres: Dolmabahçe Caddesı - Beşiktas Telefon:
(0212) 260 10 50-51 Faks:(0 212)26100 41 Basın: 23292