25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 27NİSAN1999SA1 OLAYLAR VE GORUŞLER Çıkış, Ulusaİ Ekonominin Güçlendirilmesinde KEMAL ÖZDEN Ulusal Sanayici ve Işadamlan Derneği (USÎAD) Gen. Başk. K uruluşunun 75. yılını geride bıraktıgımız genç cumhuriyetimiz- de yaşayanlann nere- deyse tûmü mutsuz. Iş- çi aldığı ücretle geçi- nememekten, memur emeği için serbest pazarlık düzenini elde edememekten, öğrenci üniversite yönetiminden ve hat- ta ülke yönetiminden dertli. Sanayicisi, işadamı her geçen gün yeni gelen sı- kıntılann, kaoslann üstünde ikircikli yaşamaktan bıkkın. Köylünün emegi- nin karşılığını alabildiğini söylemek olanakJı değil. Örnekleri uzatmak müm- kün. Ülkeyi daha iyiye götürmek sa- vındaki politikacılanmız ise beş yıllı- gına seçildikleri parlamentoda her de- fasında (son olarak beşinci kez) erken seçim karan alarak tekrarsandıktan çö- züm arama yoluna düştüler. Türkiye'yi yönetme savlan, ülkemizin içinde ya- şadıgı koşullardan çıkma arayışlannda kar gibi eriyor. Seçildikleri dönemin sonunu bile beklemeden (daha net ifa- deyle) kaçarcasına erken seçim karan almak zorunda kalıyorlar. Bir çıkış aran- dığı kesin. Ancak bu çıkışın buJunama- dığı ve patinaj yaptığımız da ortada. Peki nedir çıkışı tıkayan? Nedir bir oy almak için her türlü şi- rinligin sergilendigi seçmene; hükümet olduktan sonra, sokak ortasında cop- latmak zorunda kalmanın sırn? Bu yazımız yayımlandığmda bir se- çim dönemini geride bırakmış olaca- ğız. Yapılan seçimin sonucunu kestir- mek için falcı olmaya gerek yok. Çok olasıdır ki bu dönem bitmeden (yani beş yıllijc süreç bitmeden) yeniden er- ken seçim tartışmalanmn başlayacağı. Çünkü cumhuriyetimizin son elli yıllık sûreci, kuruluş ilkelerinden net bir ko- puşun ifadesi. Son elli yılda uygulanan politikalarla Türkiye'nin geldiği nokta- yı net bir ifade ile söyleyelim: Tıkan- ma. Öyle bir tıkanma ki... gelen her yeni iktidar (hükümet) gelirken söyledÜde- rinin tersini yapmak zorunda kalıyor. Ülkeyi bugüne getirenler, sağladıkla- n mevzileri bırakmak istemiyor, elde et- tiklerinin büyüklüğü bir afyon etkisiy- le gelişmenin, güçlenen ulusalcı çıkışın kaçınıİmazhğını görmeyi engelliyor. Tüm ulusun yarattıgı kaynaklan kö- şe başlannı rutan, sözümona "devlet ve millet savunuculan" yağmalamaya öy- lesine alışmışlar ki bu kaynaklara el koymayı devlet ve millet "savunuculu- ğunun" doğal hakları olarak görüyor- lar. Öte yandan sanayinin gelişememesin- den kaynaklanan güdük bir düzende üreten, istihdam sağlayan ekonomi ye- rine faiz ve rant düzeni egemen. Çok- ça bilinen şekJiyle söyleyelim: Büyük şirketlerin açiklanan bilançolanndaki "faaliyetdışı geürier" ifadesi sanayileş- me ya da istihdam yaratmak yerine ser- mayeierini korumak adına eMeld lildt- lerini faiz* yatırarak elde ettikleri kâr- lan ifade ediyor. Bir ülkede sanayi kuruluşlan ana pa- ralannı ancak faiz düzeninde koruyor- sa, bankacılık, faiz prim yapıyorsa o ülkenin gelecegi karanlıktır. lşte siyasilerin tersine çeviremediği düzen budur. Faiz ekonomisidir. Yapı- lacak iş bu zincirin kınlıp, üretim eko- nomisine geçişin yolunu açmaktır. An- cak üretim ekonomisi ile istihdam sag- lanır ve böylelilde işsizlik önlenir. Işi, aşı olan insanlardemokrasinin (cumhu- riyetüı) bireyleri oluriar. Üretim ekono- misine dönüş, ülkeye yayılan bir sana- yileşmeyi saglar. Tüm yurda yayılmış birsanayileşmeyle feodal kalıntılar, aşi- ret ve şeyhlüc düzeni yıkıIır. Ancak tüm yurda yayılmış sanayileşme ile aşiret üyeleri, tarikat üyeleri emegiyle geçi- nen, serbest pazarlık düzeninde emeği- nin hakkmı arayan bireyler olarak de- mokrasi ve cumhuriyerin bireyi olma- nın yolu açıhr. Ve ancak o bireylerle yapılan seçimlerde demokrasi kurum ve kurallanyla yerine oturur. Ulusal bütünlügümüzün korunması, ulus devletin güçlü kılınabilmesi, dün- ya uluslar toplulugunun saygın bir üye- si olarak kalabilmenin yolu ulusal sa- nayimizin güçlenebilmesiyle olanaklı- dır. Ulusal sanayimiz ne denli güçlenir- se, ekonomide dünya ile rekabet edebi- lecek olgunJukJan ne denli yakalayabt- lirsek başınnz o denli dik olacakür. Büyük devletlerin ekonomilerine bağ- lı bir ekonomik yapıyla dünyadaki si- yasi gelişmeierde özgün, bagımsız bir siyasetgeliştirebilmenin olanagı yoktur. Türkiye, büyük devlet olacaksa, ön- der ülke olacaksa, bunun için ulusal ekonomisini güçlendirmek zorundadır. Ürünlerimizi tüm dünyaya satmalıyız. Kendi markalanmızla. Türkiye'de üre- tildigi halde üstüne bilmem ne ülkesi- nin adı ve yanına dizayn eklenme- si, yine ülkemizde üretildigi halde sırf yabancı marka yalakahgma prim veren garip yabancı ad (isim) koyma (yaban- cı marka yaratma) jnayiliğine son ver- meliyiz. TM'yi anımsıyor muyuz? Çok degil, on beş yirmi yıl önce tüm ürünlerimi- zin üstünde bu rumuz gururla yer alır- dı. Yeni Dünya Düzencileri, küreselleş- mecilerin desteksiz palavra rüzgân bir- çok şeyimizle birlikte ulusal sanayimi- zin nımuzu TürkMah ibaresini de ürün- lerimizden kazıttı. Bu kendimize, ulu- sumuza yaptığımız çok da enayice bir hataydı. Ülkemizde üretim yapan tüm işadam- lanmızdan, sanayicilerimizden ürünle- rinin üzerine TM rumuzunu tekrar -ve mutlaka- koymalannı diliyorum, isti- yorum. Mustafa Kemal'in istegiyle yürürlü- ge konan Yerii Mallan Haftası yeniden uygulanmaya konmalıdır. Yerli malla- n haftalannın unutturuldugu, yabancı marka yalakalıgının pompalandığı, iç ve dış borç batagında debelenen bugünkü ekonomik ve sosyal yapının, Osman- h'nın son dönemine, o günkü deyimle Hasta Adam'a ne denli benzedigi, bey- ni, yüreği, gözü körelmemiş herkesin gö- rebileceği kadar apaçık ortada. Kimileri, şimdilerde bazen apaçık ba- zen el altından dünyamn bugünkü ger- çekligi adına Türkiye'nin kendilerince büyük (süper) devletinin güdümünde hareket etmesinin kaçınılmaz oldugu- nu, bunun ulusumuzun yaranna oldu- ğunu dillendiriyor. Ve ne acıdır ki, bu söylemin açık ifadesinin Türkiye'nin birilerinin sömürgesi, uydusuyapılma- sı anlamına geldiginin farkında degil- ler. Mustafa Kemal Atatürk'ünaşagıyaal- dıgım sözleri bu aymazlan dilerim ken- djne getirir: "Esas, Türk ulusunun say- gın ve onuriu bir ulus olarak yaşaması- dır. Bu esas tam bağunsızük ile sağlana- bilir. Ne kadar varlıldı ve bolluk içinde oJursa olsun. bağımsızhktan yoksun bir ulus, uygar insanük karşısında uşak oJ- maktaiı daha yüksek birdavranışa hak Yabancı bir devietin koru- masuu ve yardımııu kabul etmek, in- sanlık niteUkJerinden yoksunluğu, gflç- süzlük ve miskinliği itiraftan baska bir şey değüdir. Gerçekten de bu aşağdığa düsmemişolanlann, isteverek baslanna biryabancı efendi getirmeleriııe aslaib- timal verilemez." Biz, Ulusal Sanayici ve Işadamlan Derneği (USÎAD) olarak ülkemizinay- dınlıkgeleceginin sağlanması, halkın gö- nenç düzeyinin yükseltilerek demok- rasi içinde kalkmmanın sağlandığı sos- yal devlet olgusunun hayata geçmesi için yılmadan çahşacagız. Cumhuriye- timizin temel degerlerinden verilen ödünlerin, ülkeye ve halkımıza nelere mal olduğunu göstermeye ve uyarma- ya devam edeceğiz. Yolumuz Mustafa Kemal'in devrim ve iikelerinin aydmlattığı ışıklı yoldur. Ülkümüz, Mustafa Kemal'in amaç- ladığı ulusal ekonomidir. Güçlü birulu- sal ekonomi ve onun yarattıgı gönenç- le bütünleşmiş, mutlu insanlann y-ürek- ten sahip çıktıgı ulusal bütünlüktür. lşte o zaman cumhuriyetimiz, ulusal devletimiz, dünya uluslartoplulugunun başı dik ve daha onuriu bir üyesi ola- caktır. Geçmişimizin, Mustafa Kemal'in emanetinin hakkını ancak böylelikle verebiliriz. Verecegiz de. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL 14 Mayıs'tan 18Nisan'a! Tam bir bozgun!.. CHP'nin barajın altında kalıp TBMM'ye bir tek temsilci gönderemeyişine başka ne ad verilir bil- mem! Yerel yönetimlerde yüzde 16'lık çizgiyi tut- turan tarihsel CHP, nasıl oldu da otuz beş milyon seçmenden üç milyon oyu alamadı? Bunun tar- bşması elbet yapılacak, yönetimin başındakiler- den hesap sorulacak!.. Ben 14 Mayıs 1950 seçimini anımsıyorum. Yir- mi yedi yıllık bir iktidar yenik düşmüştü. O günkü seçim sisteminin kurbanı olmuştu. Yüzde kırk ka- dar oy almıştı, ama Meclis'e ancak altmış kadar milletvekili sokabilmişti... Başbakan Günaltay dı- şında hiçbir bakan milletvekili seçilememişti. Ül- kenin her yanında çözülme başlamıştı. Parti ta- belalan indiriliyor, istifalar birbirini izliyordu. Genel kanı, CHP'nin bir daha ayağa kalkamayacağı, ta- rihsel etkinliğine kavuşamayacağı idi. Gazeteci arkadaşım Turhan Bilgin (sonraları AP'den Erzurum milletvekili seçildi, devlet baka- nı oldu) 14 Mayıs sonrasında tanık olduğu olayı şöyle anlatmıştı: "Bir sabah baktık, CHP il merkezinin kapısı önünde tekbaşına biradam duruyor. Partînin ta- belası indirilmiş, kapısı kapatılmış, içerde kimse yoklBuadam, Kasım Gülek'f/. CHP'ninyeni ge- nel sekreteh. Kendisiyle ilgilendik, çay ikram et- tik. Bin\aç gün sonra CHP merkezi açıldı, yeni- den bir canlanma basladı. Gülek Erzurum örgü- tünü birkaç gün içinde işte böyleyeniden kurdu." Yalnız Erzurum'u değil, bütün yurtta dağılmış, kınlmış, umutsuzluğa düşmüş CHP'lileri yeni bir güçle canlandıran lideroldu Gülek... Gerçi Ismet Paşa da büyük bir güçtü, ama Gülek gibi biri can- la başla çalışmasa, Altı Ok'a yeni bir anlayış ka- zandırmasa, CHP'nin taze bir dirilişe kavuşacağı yoktu! lşte bu hızlı atılımdır CHP'yi birkaç yıl için- de yeniden ulusun umudu, güvenci yapan... Şimdi 99 seçiminin bozgunu içindeki, hem de tarihinde ilk kez TBMM dışında kâlan CHP'yi, ye- ni bir dirilişe kim, ya da kimler, hangi inançlı kad- rolargötürecek?.. Kurultay birgün içinde yeni ge- nel başkanı ve yeni yöneticileri seçecekmiş! Bay- kal'ı büyük çoğunlukla destekleyen delegelerle ya- pılacak bir kurultaydan yararlı bir sonuç beklene- bilir mi? CHP'nin 1950 sonrasındaki diriliş aşamasında partiyi 14 Mayıs yenilgisine sürükleyenler yetkili yerlerden uzaklaştırılmışlardı. Bakalım bu kezay- nı tutumu görebilecek miyiz? Yoksa "hizipçi" kad- ro bir kez daha yerinde kalmasını becerebilecek mi? O zaman, ne gibi patlayışlar, kopuşlar ortaya çıkar, göreceöiz. CHP içinde Ikinci Cumhuriyetçiler, "Altı okunya- nsını atalım" diye tutturanlar, Atatürk devriminin temel ilkelerine burun kıvıran çokbilmişler, bir de çıkarcılar, bir yana itilmedikçe CHP'nin sağlam bir yapıya, bir uyanışa, gerçek kişiliğine kavuşacağına siz inanabilir misiniz? Yom Meclis'ten Beklenenler Prof. Dr. BEDİ N. FEYZİOĞLU 1 8 Nisan seçimleri sonucu oluşan TBMM'den beklenen hizmetlerin sadece dogrudan kendi bünyesini il- gilendirenlere deginmekle, temas et- mekleyetinecegiz. Aslında yeni ku- rulacak hükümetin bütün bakanhk- lanna ve yerel yönetimlerin başkan ve meclis- lerine düşen görevler sayılamayacak kadar çok- rur ve bunun incelenmesi bu yazının kapsamı- nasıgmaz. Meclis, ilk olarak kendi içtüzügünü düzenle- meli ve hakkı ile uygulamalıdır. Halen uygulan- maya çalışılan içtüzük, yıllar önceden beri ek- lerie meydana gelmiş, günün gereksinimine tam uymayan bir tüzüktür. Bir parlamento her şey- den önce kendi çalışmalannı, yasama ve dene- tim işlevlerini hangi prosedüre göre yapacagını tespit ve tayin etmelidır. Ülkemizde ise birkaç kez denenmiş olmasına karşın içtüzügün yeni- lenmesi bir türlü tamamlanamamıştır. TBMM lçtüzügü'nünardından, Anayasa'daya- pılması gereken degişiklikleri ele almalıdır. Par- tilerarası bir komisyonca veya dışanda hazırla- nan birçok anayasa taslagı vardır. Bunların için- de en az 1961 Anayasası'nda bulunan insan hak- lan, sosyal ve demokratik hükümleri ihtiva eden tasanlar ile anayasa komisyonuna sunulmuş bu- lunan tasan ve tekliflerin ele alınması gerekir. Anayasa'da bir bakıma miiletvekillerini dogru- dan ilgılendiren "yasamadokunulmazlığuıada- ir" 83. maddenin degiştirilmesi, ilkönce yapıl- ması gereken işlerdendir. Umutedilirki Anayasa'da yapılacak digerde- gişiklikler Türkiye'de demokrasinin yerleşme- sine beklenen faydayi sağlayacak şekilde olsun. Anayasa 'dan sonra Partiler Kanunu'na yönel- mek gerekir. Bugünkü durumda partilerde de- mokrasi yönetimi pek uygulanmamaktadır. Par- ti üyelerinin kayıtlan ve partilerin gördükleri mali yardım desteklerinin açıkça belirtilmesi ve parri hesaplannın gerektiginde yüksek denetle- me organlannca kontrol edilmesi imkânının da sağlanması lazımdır. Parti içi demokrasi, seçim- lerin ülke yaranna gelişmesini sağlayacak ilk ça- relerdendir. Seçim kanunlannm demokrasinin halka mal edilmesinde birinci derecede rol oynadıgı bili- nir. Degişik seçim kanunlannın verdigi sonuç- lar birbirinden hayli farklı olmuştur. Son kez uygulanan seçim kanununun halkın gerçek egi- limini belirleyecek durumda olmadıgı bilinmek- tedir. Yapılan önerilerdikkate alınarak daha uy- gun bir seçim sisteminin yine TBMM 'de saptan- masında yarar vardır. Başka birçok kanun üzerinde önceki Mec- lis'in çalıştıgi, ama neticeye ulaşamadıgı bilin- mektedir. Bunlardan bütçe kanununun derhal, Bankalar Kanunu'nun da hemen ardından çıka- nlması ve kadük hale gelmiş öbür sosyal güven- lik, vb. kanun tasan ve tekliflerinin yeni bir sı- raya konularak görüşülüp kanunlaştınlması la- zımdır. 1999 yılı başından beri Türkiye'de hiç göfül- meyen, dünyada da nadir olan. altı ay gibi uzun bir süre devlet harcamalan 'Gecici Bütçe Kanu- nu* ile yürütülmektedir. Parlamentonun ana gö- revlerinden biri olan bütçeyi görüşme ve tasdik hakkı daha fazla geciktirilmemelidir. Yukanda sözü edilen TBMM tçtüzüğü, Ana- yasa, partiler ve seçim kanunlannda beklenen degişiklikleri gerçekleştirdigi takdirde yeni TBMM, aynca oluşturulacak bir kurucu mecli- se gereksinim kalmadan gerçek birkurucu mec- * lis işlevini yerine getirmiş olacaktır. TBMM ilk toplantısında, seçim mazbatalan- nın kabulû ve kürsüde yapacaklan ant içme üze- rine milletvekillerinin yukanda sözünüettigimiz dört kanunu derhal ele almalanmn ülke için ya- pabilecekleri en önemli ödevolduguna kuşku yok- tur. Yok eger bu yaşamsal dört kanunu önceki Meclis gibi savsaklarsa, o zaman, süresini dol- durmadan, hem de belki daha kısabir sürede ye- ni bir seçim zorunlulugu dogar. İmam Nikâhlı Metresler... Av. Dr. CENGtZ ABBASGİL A ile kurumu kutsaldır. Yurdumu- zun ve milletimizin temel çekir- degidir. Bu durum özellikle Tûr- kiyemiz için vazgeçilmez bir ol- gudur. Öneminden ötürü Medeni Yasamız aile hukukunailışkin ıkın- ci kitap birinci kısmında aynntdı düzenlemelere yer vermiştir. Aynca yasal evlenmeye verilen önem ne- deniyle konu 'Eviendirme Yönetmeligi' ile de ay- nnulı bir biçimde düzenlenmiştir. Bununla da ye- nnilmemiş, aykın davranışlar Ceza Yasası'nda yap- tınmlara bağlanmışnr. Bütün bunlaryasal evlilige verilen önemin göstergesidir. Böylece yasa koyu- cu, aile kurumunu başlangıcından itibaren sağlam temellere oturtmayı amaçlamıştır. Ancak son zamanlarda bu düzenlemelere aykı- n söylem ve davranışlar görülmektedir. Ömegin imam nikâhı, imam nikâhlı eş söylemleri ve ya- şantılan bazı yazıh ve görsel yayın organlannda sık sık dile getirilmektedir. Cstelik çok dogal bir olaymış gibi. Sanki bu yasal kural ve ilkelerejcar- şı davranışlar özendirilmek istenmektedir. Öyle sanıyoruz ki bu tutumvedavTanışlann arkasuıda, ıngarlaşma ve cağdaşlasmayı amaç edinmiş Ata- türk devrimlerinebu yolla da sinske bir sakün yat- maktadır. Böylece ahlak dışı yaşayış biçimi özen- dirilerek yerleştirilmeyi amaçlayan davranışlar ser- gilenmekıedir. Şimdi gelelim konunun yasal boyutuna... Evli- lik bir bagıttır (akit). Bu bağıtı da ancak kendile- rine görev verilmiş kişiler yapmaya yetkilidir. Gö- revliler, belediye başkanı ya da yetkiiendirdigi me- mur ya da köylerde muhtarlardır. Aynca evlilik dış ülkelerde gerçekleştirilecekse, o ülkenin yasalan ohır veriyorsa görevli ve yetkili kişi konsoloslar- dır. Fahri konsoloslann ise bu konuda yetkileri yoktur. Demek ki eviendirme işleri ile görevli ve yetkili kişiler yasa tarafindan sınırlandınlmıstır. Bunlann dışında hiç kimse eviendirme işlemi- ni yapamaz. Evlenme bagıtını gerçekleştiren işle- min yasadaki adı ise evlenme törenidir. Yasal tö- ren sonunda evlenenlere yasanın deyimi ile bir ev- lenme kâgıdı verilir. Böylece yasal bir evlilik ger- çekleşmiş olur. Yasanın öngördüğü bu kurallar dı- şındayapılan hiçbirişlemevliligi gerçekleştiremez. Gelelim imam nikâhına. Bir defa yasada böyle bir uyduruk şeye kesinlikle yer verilrnemiştir. Ya- sada ancak dinsel törene yer verilmiştir ki bunun da anlamı hiçbir zaman geçerli bir evlilige gele- mez. Ancak eğer evlenenler isterlerse aynca din- sel birtören yapabihrler. Fakat onun da koşulu ön- celikle evlenme kâgıdı almaya baglıdır. Bu belge olmadan dinsel tören yapanlar ve yaptıranlar ceza yaptınmıile karşılaşırlar. Hatta böyle birtöreni bi- lip de yetkili organlara bildirmeyenlerde aynı yap- unmla karşılaşırlar. Yaptınmlar, Ceza Yasamızın 237. maddesinde üç aydan başlayan hapis cezala- n türünde sıralanmıştır. Yasal durum böyle iken imam nikâhı, imam ni- kâhlı eş söylemleri ne anlama gelmektedir. Bun- lar açıkça vatandaşlan suça özendirmek degil mi- dir? Durum böyle olunca bu söylemleri ihbar ola- rak kovuşturmaya geçmek de cumhuriyetimizin yetkili organlannın baş görevi olması gerekir. Yok- sayaşanan buyozlaşma bazı çevrelerin sinsice yü- rüttükleri çagdaş yaşam karşıtı çabalannın gide- rek büyümesine neden olabilecektir. Sözün özüne gelince, imam nikâhı aldatmacası ile kurulan bir ilişki ne evliliktir ne de bunun so- nucundaki birliktelik, ailedir. Evet, 'aile' değıldir. Bunu yapanlar, yaptıranlar ve söylemleri ile kamu duyuncuna (vicdaruna) sindirmeye çabalayanlar yasa önünde açıkça suç işlemektedirler. Bu çağdı- şı uygulamalan Önleme görevi ise çagdaş yaşama- yı amaç edinmiş cumhuriyetimizin yetkili organ- lan ile birlikte hepimize düşmektedir. Yasa dışı bir işlemle başlatılan birliktelikte ta- raflar eş olmadıgı gibi bu biriikteliğe yargılı (mah- kıim) kadının adı da, imam nikâhh eş degil, 'met- res'tir. DÛZELTME: Bahir Erüreten 'in dün 2. sayfa- mızdah "57.Alay"başlıklıyazısmdakı "torpii'söz- cûğü "mayın "; ÇanakkaleSavaşı 'nın ilkbölümü25 Nisan-18 Mayıs 1915; Mustafa Kemal'in görev is- temek için başvurusu hükümete değil Harbiye Ne- zaretine olacaktı. Düzeltir özur dileriz. PENCERE İkili Kıskaçtan Kıntulmak... Milliyetçilik.. Dincilik.. Ikisi de Anadolu türetimi değil; kökenleri dışa- nda akımlar... Tarih Baba ne diyor?.. Türkçülük Anadolu'ya Rusya'dan geldi.. Müslümanlık Orta Asya'dan. • Türklerin Anadolu'ya adım atmalannın başlan- gıcı 1071 Malazgirt Savaşı. Gelenler Müslümandı. Çünkü Isa'dan sonra 7'nci yüzyılın başlangıcın- datohumlanan Islam, kuzeyetrmanmış, Hazar'ın doğusuna yayılmıştı. Orta Asya Türkleri, Müslü- manlığı kendilerine göre yorumlamışlardı. 11 'inci yüzyılda erken Anadolu Müslümanlığının kuma- şını dokuyanlar Asya'dan gelen öncülerdir; bun- lar Istanbul daha Bizans'ın elindeyken Balkan- lar'a geçen alperenlerdir. Alperen ne demek?.. "Yiğit, savaşçı" anlamındaki "alp" ile "derviş, ermiş'i vurgulayan "eren"in bileşimi... • Ya Türkçülük?.. 19'uncu yüzyılın sonuna doğru Rusya'da geli- şen Panislavizm akımlan, TürkJeri korkutmuştu, Kı- nm'dan Ismail Gaspıralı, ÇartıkRusyası'ndaya- şayan bütün Türkleri uyardı. Türkiye'yö göç eden YusufAkçura, Istanbul'da "TürkYurdu"adhöer- giyi çıkarmaya başladı. Ikinci Meşrutiyet'te Türk- çülük (yani zamane milliyetçiliği) Osmanlıcılık ve fslamcılık akımlanna karşı gelişti; bu akımın ma- yasında Turancılık vardı, ırkçılık kokuyordu. Türkçülük çıkışında Islamcılığa karşıdır, Müslü- manlık öncesi Türkleri kavrar. • Mustafa Kemal laik cumhuriyeti kurarken, din- ciliği ve ırkçılığı dışladı. Laik cumhuriyet, Anadolu Müslümanlığının des- teğiyle ve "Milli Misak" milliyetçiliğinin gerçekçi- fiğiyle kurulup tarihsel kökleri üzerinde yükseldi. 1) Çöl şeriatçılığı bu bağlamda Anadolu Müs- lümanlığına ters gelir. 2) Türkçülüğü benimseyenler, Anadolu'dayay- gın etnik sorunu çözemezler. 3) Ûmmetçiliğe aykın düştüğünden, milliyetçi- liğin dincilikle işbihiği yapaydır. 4) 12 Eylül'de resmi devlet ideolojisi sayılan Türk-Islam Sentezi" laik cumhuriyeti yıkıma sû- rükier. • Silahlı Kuvvetler 28 Şubat'ta en büyük tehlike olarak irticayı vurguladı. O günden bu yana her şey değişti. Türkçülüğün bayrağını taşıyan MHP (Milliyetçi Hareket Partisi) bir yol aynmındadır. Çünkü bu parti vaktiyle işbirliği yaptığı dinci partiyle uzlaştığı zaman, siyasaJ terazinin kefele- rindeki ağıriık irticaya kayacaktır; askerin doğrul- tusunda laikliğe yöneldiği zaman, laik cumhuriye- tin yörüngesinde politikaya ağırlığını koyacaktır. MHP'nin tutumu ülkenin geleceğinde belirleyici oia- caktır, partinin yazgısı da bu yoldaki karanna bag- lıdır. Irkçılık ile millicilik, faşizm ile demokrasi arasın- da bir tercih söz konusudur. • Irtica ile faşizm bir değil.. ' r Irtica ortaçağ.. Faşizm, 20'nci yüzyılın ürünü, kapitalizmin tü- retimi bir idetoloji.. "Türk-lslam Sentezi'nde ikisini birden kullan- mak isteyen siyaset bulamacı, 20'nci yüzyılın ikin- ci yansınida ülkeyi batağa sürükledi. Laik cumhu- riyet bu ikili kıskaçtan kurtulmak zorundadır. Prof. Dr. TARIK ZAFER TUNAYA ANISINA ÇARŞAMBA TOPLANTILARI SEÇİM ERTESİ TÜRKİYE : Konuşmacı kJUNSBÇUK SUNUŞ Dr. NUR ÖZMEL AKIN 28 Nisan 1999, Çarşamba 17.30-19.30 TARIK ZAFER TUNAYA Kültür Merkezi (Eski Beyoğlu Eviendirme Dairesi) Yarınlar için... Yarınlı Hesap. 100Gefeceği görenler için yann artık bugündür. Ayda sadece 100 $, 200 DM veya 100 EURO bile ilerde size rahat bir yaşantı sağlayabilir. Küçük birikimlerinizi değerlendirmenin en kolay, en kâriı yolufinansbankYarınlı Hesap. Heryaştan herkesin kolayca açtırabileceği Yarınlı Hesap'ta faiz belli, getiri belli. 5-10-15 yıllık birikim seçenekleriyle Yarınlı Hesap, yarınlarınızı ve ailenizin geleceğini ekonomik güvence altına alıyor. Üstelik Hayat Sigortanız da Finansbank'ın hediyesi... Daha detayiı bilgi için size en yakın Finansbank Şubesine uğrayın. da yeter • OCNIZLj ( 0 251) 241 04 60 • OftjUÖJAÖI ( 0 412) 228 1700 ' E5Kt»ftt • I M I N M U (0 212 ) 501 T8 00.|OCX(0 212)257 55 30 •KS>T1MTO212 59 52a./WUW«(03U)4a4Se0-WBtM»aiBffl0312)2iil736-IWIUMfi«2)05MıW»W(0n2)4479><1'«IUM HM ( 0 222 ) 230 17 77 • FTMVt ( 0 252 ) 612 67 40 • CAWNTCF> ( 0 342 ) 220 57 50 • SJAlSui • MH S B K T tOÜa ( 0 212 ) 661 68 44 . unMUDC ( 0 216 ) 474 12 50 • AIASMI ( 0 216 ) 212 > 2X23 46 ••OSIMia (0 216) 41092 II •dFTBtiUUZUH (0216)30200 S7*BMW«e (0212)233 11 50 •ETtBI (0 212) W 69 50 • RJOH» (O212) 662 1910 • GttCSU {O2Î7) 654«1 00 • I *• 712) 2O5797. HHUm ( » 2 » ) 4 4 2 0 0 0 ' K U S J K K m 1345072" — M4 21 31 * OSICODM (0 216) 492 65 I I * •tB/UGr (0 212) 6C3 9t 40 • I 1101. Mpm(0324)23»79 00.»BBHS«gri6«g(0324)238t393 ) W 69 50 FUMV (0 212 ) 216 04 37 • 20 00O«Mİ 455 54 24 • ATMUM ( 0 212 ) 560 90 60 • AVGLM ( 0 212 > 694 $6 6 o f f < 0 ) 6 5 212) 637 72 00VuoOA (0 216) 346 66 52 32)4U92 60IZlAU«SnsuIAI0 232) > 455 54 H ATMUM 10 fiiftfYt (0 212 ) 323 09 80 2 MSANTA9 (0 212)233 M 1 ) 2 ) 323 09 80 • KM>MS( 0 216)418 85 (0 212)233 22 50 • NUtUOSMAMhrt ( 0 ; j M n > n W K U I I Ç ^ (0 232)45 22«5*IOOIUBI(02S2)3135>S>.aU«l0224) 3 212 > 6M K I» • IMMKOr 10 212 ) • «MIMCSV (0 2») S2 91 40 • UinW. 0 212) 528 26 36 * m m k (0 216) 4 n 26 30 •—-(O2B2)323 6630 • CATSBB ¥ f RNANSBANK İ L E F İ B A N K A C I L I K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear